19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER hatta bunlar için birtakım sosyal hak kategorilerinin ve bunlarla bağlamlı olanakların, devlet memurlarına bakarak, daha geniş sınırlar içinde ve yeni türler olarak gerçekleştirilmiş bulunulmasıdır. Sözü edilen KİT personelinin devlet memurlarına, devlet memurlarınınkine benzer bir konumda bulunmalarının yadsınamayacak bir başka kanıtı da. bunların kurumları ile aralarında çıkabilecek olan u>ruşmazlıklannın. genel idare hukuku ve idari yargı hukuku ilkelerine göre İdare Mahkemeleri'nce (Yerel İdare Mahkemeleri ve Damştay) çozülmekte olmasıdır. KİT'lerin işçi statüsü dışında kalan çalışanlarının üzerinde durduğumuz kamu ajanı olma nıteliklennı. kamu hukuna bağlı bulunmalannı, 1982 Anayasası'nın, öncekine bakarak daha da belirginleştirdiğini belirtmekte yarar vardır. 1982 Anayasası'nın bu konudaki düzenlemesi hayli ilginç görünmektedir: Bilindiği gibi, yürürlükten kaldırılan 1961 Anayasası'nın 117. maddesinde şu hüküm yer almakta idi: "Devletin ve diger kamu tüzelkişilerinin. genel idare esaslanna göre yunıtmekle yükiimlü bulunduklan kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli göre»1er, memorlar eliyle göriilür." Bu hüküm, 1982 Anayasası'nın 128. maddesinde, şu değişik ve eklentili şekli ile karşımıza çıkmaktadır: "Devletin, KAML İKTİSADİ TEŞEBBL SLERİ ve diğer kamu tüzelkisilerinin genel idare esaslanna göre yüriitmekle yükiimlü oiduklan kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler. meraurlar ve diger kamu görevlüeri eliyle göriilür." Açıkça bellidirki, 1982 Anayasası, eski anayasadan aynlarak. "Kamu İktisadi Teşebbüslerinin genel idare esaslanna göre yürütmekle görevli bulunduklan kamu hizmetlerinin gerekli kıldığı asli ve sürekli görevleri ifa edecek personelin, mutlaka " m e m u r " veya en azından "diğer kamu görevlisi" statüsünde bulunmasını emretmiştir. Anayasa koyucu neden böyle bir gereksinme duymuştur? Önceki anayasadan ayrılmayı gerektiren nedenler var mıdır? Bunları bilebilecek durumda değiliz. Ana ilkeleri, temel kavramları bile kamuoyunda yeterince bilinip tartışılmamış bir anayasanın, onlara bakarak 'aynntı' sayılabilecek bu eklenti hüküm parçasının bir 'hikmeti' var ise eğer, en azından bu bizim malumumuz değildir. Her ne olursa olsun, yürürlükteki anayasanın 128. maddesindeki hükmün konumuz ve özellikle T.C. Anayasası'nın KİT'lerde sözleşmeli personel istihdamı açısından olağanüstü bir önem taşıdığı açıktır. Gerçekten anayasanın anılan hükmünün daha sözünden açıkça anlaşılan, KİT'lerde asli ve sürekli görevlerin ancak memurlar veya onlara benzer konumda bulunan görevlilerce yerine getirilebiieceğidir. Bu görevlerin, yönetimsel tüm üst düzey görevleri olduğu tartışmasızdır. Orneğin, genel müdür, genel müdür yardımcılığı, müessese müdürlüğü, fabrika müdürlüğü, yönetim kurulu üyeliği ve benzeri görevlerin ancak bu kamu personelince yürütülmesine anayasamız izin vermektedir. Bunun doğal sonucu, 1982 Anayasası'na göre. herhangi bir KİT genel müdürünün, asli ve sürekli bir görev ifa ettiği yadsınamayacağından, ne tür olursa olsun sözleşme ile istihdam edilemeyeceğidir. 2) 233 sayılı KHK'ye gelince. Bu kararname, "Kamu İktisadi Teşebbüslerinin yeniden düzenlenmesi" amacı ile yürürlüğe konmuş ise de, bu amacın dışına çıkıldığı, Türkiye'nin temel idare yapısında ve özellikle ilgili anayasa hükümlerinde değişiklikler yaratıldığı izlenimini verebilecek sonuçlarla karşılaşıldığı akla gelmektedir. Gerçekten, bu KHK'ye bakıldığında, amaç ve kapsam başlıklı 1. maddesinde, bu düzenlemenin, "iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iknsadi kuruluşlannı ve bunların müesseselerini, bağlı ortaklıklannı ve iştiraklerini kapsadığı belirlendikten sonra, sözü edilen kurum ve kuruluşlann teşkilinin bir düzene bağlanmasının, özerk bir tarzda ve ekonominin kurallanna uygun olarak yönetilmelerinin, ekonomi ile uyurrr içinde çalışarak daha fazla yatınm kaynağı yaratabilme'erinin, verimlilik ilkesi doğrultusunda kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini y.ürütmelerinin ve ilh..., amaçlandığı anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu kapsam genişliği ve amaç çokluğu arasında. sözü edilen kuruluşlann eskiden memur veya kamu ajanı niteliğindeki mensuplannın yeni hukuksal konumlannın belirlenmesi de yer almaktadır. Ne var ki, bu genişlikteki sözü edilen KHK'de, 'Personele Ilişkin Hükümler' başlıklı 4. kısımda "İstihdam Şekilleri ve Sözleşmeli Personel Çalıştırma" alt başlıklı tek bir 43 madde hükmüyle sözleşmeli personel çalıştırılması modelinin ele alınıp düzenlenmesi ile yetinildiği dikkati çekmektedir. PERSONEL ÜÇE AVRILMIŞ Sözü edilen 43. maddeye eöre: "Teşebbüslerde M E N I U R L A R (Kadrolu personel). S Ö Z L E Ş M E L İ PERSONEL ve İŞÇİLER istihdam edilir. İşçiler bu kanun hükmünde kararnameye tabi değildir. Sözleşmeli personel, belirli bir sözleşme ile teşübbüsie çalışan; işçi ve memur statüsünde olmayan personeldir." Görüldüğü gibi, 233 sayılı KHK. KİT'lerde 'memurlar' (Kadrolu personel), 'sözleşmeli personel' ve 'işciler' olmak üzere üç ayn kesimde çalışanlar bulunacağinı açıkça ortaya koymuştur. Daha ilk bakışta, bu üçlü ayrımda yer alan 'sözleşmeli personel'in bu kesimde yeni bir istihdam modeli olarak ele alınıp düzenlendiğinin belli olduğu söylenebilir. Gerçi. KİT'lerde de, 657 sayılı yasada düzenlenen ayrıksı biçim ve nitelikteki sözleşmeli personel istihdam örneklerinin eskiden de varlığı düşünülebilir ise de, burada, bu KHK ile öngörülen sözleşmeli personel, herhalde bu örneklerle bilinen, eski, ayrıksı, sınırlı sayıdaki sözleşmeli personel defildir. Nitekim, yukarda açıklanan aynmlamada, memurların kadrolu personel olduğu /olacakları belirlendikten sonra, sözleşmeli personel için doğal olarak 'kadro'dan söz edilmemiş, kuşkusuz, 'kadro' olgusu işçiler için kesinükle düşünülmemiştir. Öyle ise sait KHK'nin bu hükmüne bakarak ve daha başlangıçta, KİT'lerde, kadrosuz, memurlukla ilgisi bulunmayan ya da kaimamış, 'sözleşme' ile istihdam edilen yeni bir "çalışanlar" grubunun oluşturulmasının öngörüldüğü açıkça belli olmaktadır. Sözü edilen KHK'nin üzerinde durulan hükmünde yer alan 'sözleşme'nin niteliği ve 'sözleşmeli' olmanın ne anlama geldiği açıklanmış değildir. Başka deyişle, KİT'lerde istihdamı öngörülen ve yeni bir çalışanlar demetini oluşturacak olanlann, özel hukuk sözleşmesi ile mi yoksa idari bir sözleşme ile mi istihdam edilecekleri konusunda bir açıklık, anılan hükümde bulunmamaktadır. Buna karşın, uygulamada karşımıza çıkan ilk örnekler ve özellikle ele geçirebildiğimiz •sözleşme' taslaklarının incelenmesinden anladığımız, yeni sözleşmeli personel için öngörülen bu sözleşmenin, bir özel hukuk sözleşmesi, özel nitelikli bir hizmet sözleşmesi oiduğunu göstermektedir. Hemen belirtmek gerekmektedir ki, sözleşmeli personelin imzalayacağı ve ilk bakışta özel hukuk alanına girdiği söylenebilecek bu sözleşme, bir bakıma bir 'tip sözleşme' olup, yanlardan çalışanın, diğer yana, istihdam eden KİT'e bakarak, olağan bir hizmet aktinde varlığı düşünülemeyecek olan birtakım hak kayıplarına uğramasının, sözleşme içeriğinde düzenlenmesinin özellikle amaçlandığını göstermektedir. Böylece. genellikle idari sözleşmelerde varlığına rastlanacak ve yadırganmayacak olan, idari sözleşmede yanlardan idarenin, diğer yana bakarak üstün ve ayrıcalıklı bir konumda bulunması doğal olgusu, bu yeni modelde, özel hukuk alanında kaldığı söylenebilecek bir 'sözleşme'de, belki de özel hukuk kurallannın yarattığı olaraklardan yararlanarak, doğal sayılmayacak bir biçimde sağlanmış olmaktadır. Bu hukuksal garipliğe ne denli şaşılsa yeridir. Kısacası, 233 sayılı KHK'nin 43. maddesinde yer alan sözleşmeli personel için öngörülen 'sözleşme' yanların özel hukukta egemen ve sözleşme kuramının temel ilkelerinden birisini belki de birincisini oluşturan 'eşitlik' ilkesine bağlı kalınarak oluşturulacak bir 'sözleşme' değildir; bu nedenledir ki, bu 'sözleşme' için yukarıda 'özel nitelikli bir hizmet sözleşmesi' belirtmesini kullandık. Bu suretle, KİT'lerde, iş hukukuna tabi olarak ve iş akti ya da hizmet sözleşmesi ile çalışanlarla. memurlara bakarak hukuksal durumları ayrılık gösteren, hak ve güvenceleri kısıtlanmış hatta ortadan kaldırılmış olan yeni bir ve "nev'i şahsına münhaar' "çalışanlar grubu karşımıza çıkmaktadır. Yarınki yazımda, KİT'lerde sözleşmeli personel ile ilgili ilk saptamalar ve değerlendirme üstünde duracağım. 14 MA YIS 1986 Kamu Kesfaninde Sözleşmeli Personel KİT*lerle ilgili tartışmalar 233 sayılı KHK ile yeni boyutlar kazanmış ve bu düzenleme ile getirilen "sözleşmeli personel istihdamı modeli" KİT'lerde çalışan on binlerce kişiyi tedirgin edip, yeni bir huzursuzluk ortamı yaratmıştır. PENCERE Kimisi yazımızın başlığındaki soruya kesin bir yanrt verecektir. 12 Eylül amacına ulaştı. Çünkü sokaklarda insanlar öldürülüyordu. Şimdi herkes ortalıkta kollarını sallaya sallaya dolaşıyor. Kapısının önünde vurulmaktan kimse korkmuyor. Ancak bu doyurucu bir yanrt mıdır? Eksik bir yanı yok mudur? 12 Eylül'den sonra değişen o kadar çok şey var ki, insan düşünüyor. 12 Eyiül'ün amacı neydi? 12 Eylül Amacına Ulaştı mı?.. Av. Dr. YAHYA K. ZABUNOĞLU Türkiye idaresi, 1982 Anay&sası'na göre de 'Merkezi İdare' ve '.\1ahalli îdareler' olmak üzere iki büyük bölümü a>Tiimakla beraber, idarenin Türkiye'deki genel yapısal görünümünde bu iki boyutun dışında, "Yükseköğretim Kurumları ve Üst Kunıluşlan"m (Ay Md. 130), "Radyo ve Televizyon ldaresi ve Kamuyla İlgili Haber Ajanslan"nı (Ay. Md. 133), "Atatürk Külıür, Dil ve Tarih Yüksek Kunımu"nu (Ay. Md. 134), "Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları"nı (Ay. Md. 135) ve nihayet '"Diyanet İşleri Başkanlığı"nı (Ay Md. 136) da göz ardı etmemek gerektiği kanısındayız. Kuşkusuz bu aynmlarnarun yerinde olup olmadığı ve özellikle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu adı altında yeni bir kuruluşun Türkiye tdaresi'nin bir parçası olarak anayasaya dayalı olmak üzere yaratılmasının Türk Anayasa ve Idare Hukukları gelişmişlik çizgisine ne ölçüde uygun düştüğü üzerinde durulabilir. Ne var ki, 1982 Anayasası'nda da, öncekinde olduğu gibi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlanna bir madde tahsis edilip, bunların anayasal düzenlenmesine özen gösterildiği izlenimi verildiği halde, ana kavram niteliğindeki 'Kamu Kurumu' ya da 'Kamusal Kurum' kavramının ne anlama geldiğini. temel niteliklerinin ne olduğunu belirleyen bir anayasal hükmün, son anayasada da yer almadığı gözlemlenmektedir. Bu durumda, daha önce de yapıldığı üzere, 'kamu kurumu' tamlamasının açıklığa kavuştunılabilmesi için doktrine başvurmak gerekmektedir. Kamu kurumları. belirli bir ya da birkaç kamu hizmetini ya da faaliyetini yürütmekle görevlı, tüzelkişiliğe sahip idare teşkilatı birimleri (DURAN 161) olarak tanımlanabilir. Kamu kurumlannda saptanan en önemli özellik, bunlarda hizmet ademi merkeziyeti veya fonksiyone! (işlevsel) ademi merkeziyet esasının uygulanmakta bulunması olup, bunun doğal sonucu olarak da, hemen her kamu kurumunda belirli bir ya da birkaç hizmetin kişiselleştirilmesi, daha hukuksal bir deyişle 'tüzelkişiliğe kavuşturu'.ması' söz konusudur tşte, çok genel bir bakışla, önemli niteliklerini bu suretle belirlemeye çalışıp tanımlayabileceğimiz 'Kamu Kurumları' Türkiye'de su dört alt başlık alıında ele alınıp incelenebilirler: A tdari Kamu Kurumları. B tktisadi (ekonomik) Kamu Kurumları. C Sosyal Kamu Kurumları. Ç Bilimsel, Te&ik ve Kültürel Kamu Kurumları. PERSONELLE İLİŞKİLER Bu kamu kurumlarmın personelleri ile ilişkileri ve bu ilişkilerin hukuksal mahiyeti bizim açımızdan önem tasımaktadır. Kurumların personelleri ile ilişkilerinin hukuksal nitelikleri ise aynlıklar göstermektedir. Örneğin, bazı kamu kurumlannda, (özellikle idari kamu kurumlannda), bu kurumlann işçi statüsü içinde kalmak koşulu ile istihdam ettikleri personelin dışında kalanlann, doğrudan doğruya Devlet Memurlan Kanunu"na tabi kamu görevliJeri olarak karşımıza çıktıklan, hatta bu kuruluşlarda Devlet Memurlan Kanunu'na tabi olmadan çalıştırılan bir kısım personelin dahi, özlük işleri ve hakİarı bakımından sözü edilen yasaya bağlı sayıldıklan söylenebilir. Aslında, bu incelememiz yönünden, iktisadi kamu kuruluşları dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ve bunların çalışanları ile ilişkilerinin hukuksal mahiyeti bizi ilgilendirmemektedir. İktisadi kamu kuruluşlan ise, bilindiği gibi, ticaret, sanayi, maliye, tarım ve madencilik gibi iktisadi faaliyetlerde bulunmak üzere, kamu sermayesi ve katkısı ile, kanun ya da birtakım idari işlemlerle kurulup işletilen kamusal teşebbüsler olup, bunların sayıları 1930'lardan itibaren giderek artmıştır; Türk ekonomik yaşamında (doğal olarak sosyal ve politik yaşamda da) ağırlıkh etkinlikleri de giderek artan bu iktisadi kamu kurumlannın uygulamada yeğlenen ve bilinen adlan, Kamu iktisadi Teşekkülleri (KlT'ler) olup, bunlar ilk temel ve ortak hukuksal düzenlemeye, 12 Mart 1964tarihli ve 440 sayıh "İktisadi Devlet Teşekkülleri \e Müesseseleri ve İştirakleri Hakkında Kanun"la kavuşturulmuşlar ve bunu 12 Mayıs 1964 tarihli ve 468 sayılı "Kamu İktisadi Teşebbüslerinin TBMM'ce Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun" izlemiştir. Bu yasal düzenlemelerin etkinliği, bu kuruluşlann ıslahı, öze! girişimcilere devri, ürettikleri mal ve hizmetlerle yarattıkları zararlann karşılaştırılması ve bunlardan çıkan sonuçlar, çözüm önerileri hemen daima Türkiye'nin gündemindeki yerini korumuş, nihayet sivi) yönetime geçildikten sonra 8.6.1984 ve 233 sayılı "Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile bu kuruluşlann yeniden düzenlenmesi konusu tekrar ve da ha büyük bir önemle ele alınmıştır. KİT'lerin Türk kamuoyunda tartışma odağı olarak ilgi çekmesinin son yıllardaki yeni ve belirgin nedenleri arasında kuşkusuz, 233 sayılı KHK'de açıkça belirtilmemiş bulunsa bile, bunların yerli ve yabancı yatınmcılara devri amaç ve niyetleri yer almaktadır. Devri söz konusu olan KİT'lerin personel sorunları sözü edilen amaç ve niyetlerin gerçekleşmesi yönünden birincil önem taşıyan konulan oluşturmaktadır. Bu kesimde sonuç olarak, KİT'lerle ilgili tartışmalar 233 sayılı KHK ile yeni boyutlar kazanmış ve bu düzenleme ile getirilen "sözleşmeli personel istihdamı modeli" KİT'lerde çalısan on binlerce kişiyi tedirgin edip yeni bir huzursuzluk ortamı yaratmıştır diyebiliriz. I. İSTİHDAMLA İLGİLİ GENEL BİLGİLER 1) Bilındiğı gibi, Türkiye idaresinin 'merkezi yönetim' ve 'yerel yönetimler' olarak bilinen iki ana ve temel bölümünde görülen hizmetler, devlet memurlan eliyle yürütülmektedir; bunlara. aynksı hallerde statüleri devlet memurlannınkini andıran öbür kamu ajanlarını ve çok aynksı hallerde Devlet Memurlan Yasası'mn elverdiği ölçüde istihdam edilebilen 'sözleşmeli personeli' ekleyebiliriz (657, Md. 4/B). Merkezi yönetimle yerel yönetimlerin dışındaki öteki kamu kurumlannda kuşkusuz işçi statüsündeki kimselerin istihdamı olanağı vardır ve özellikle iktisadi kamu kurumlannda, bunların fabrika, atölye ve benzeri işyerlerine sahip olmalarının doğal sonucu olarak işçi statüsündeki kimselerin istihdamı bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmıştır. Ne var ki, iktisadi devlet teşekküllerinin işçi statüsü dışındaki personeli, ayrıksı haller bir yana bırakılırsa genellikle yönetim kurullarınca atanmakta ve bunlar için hemen her iktisadi devlet teşekkülünde bulunan ve birbirlerine benzer kuralları içeren yönetmelikler, özellikle personel yönetmelikleri adı altındaki kural tasarruflar karşımıza çıkmaktadır. Bu tür yönetmeliklerle, sözü edilen personele bir statü ve statü hukukunun sonuçlannın sağlanmış olduğu tartışmasızdır. Önemli olan ise, sözü edilen statü ve bunu düzenleyen yönetmeliklerin varlığından ötürü, KİT'lerde çalışan, işçiler dışındaki personelin, Devlet Memurlan Kanunu'yla kamu göre\lilerine sağlanan bütün akçalı haklardan yararlanmakta olmalan ve Yanrt: OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Gidenlerin Ardından "Söylemeliyim Yok Yok meydanlarda bağırmalıyım Bu küçük Güllenn buram buram tüttüğü Anadolu şehri kahvesinde Kiraz mevsiminin Sevişme vakti olduğunu" Kiraz vakti aramızdan ayrılmıştı. 11 Mayıs 1954'te... Kaç yıl mı olmuş? Siz hesaplayın. Zaman hesaba sığmıyor. Geçip geçip gidiyor yıllar. Dün gibi daha, Sait Faik'le geçen günler... OKURLARDAN Emekliden mektup Emekliler yaş gereği almgan olurlar. Kendi sorunları ile ügilenilmediği zaman üzüntü duyarlar. Bu da sağlıklarınm bozulmasına neden olur. Hükümetlerin bizleri kaderimizle başbaşa bıraktıklarmı görüp umutsuzluğa kapılıyoruz. Ama "en büyük üzüntümüz değerli basınımızın bizimle yeteri kadar UgiUnmemesi." Zira basın, parlamento ve hükümet üzerinde etkin rol oynamaktadır. Basın organları bizim sorunlanmızı ele alır da yansıtırsa sonuç alınabileceği inancındayız. Emekliler ile çalışanlar arasında parasai yelpaze büyük boyutlara ulaşan rakamlar oluşturmaktadır. Çalışırken insanlar emeklilerin acıklı yasantılannı pek düşünemiyoriar. Belki de emekli oiduklan zaman kendiUrinin aynı sıkmtıya düşmeyeceklerini samyorlar. Ama sağ kaldıkça emeklilik kaçımlmazdır. Orneğin çahşanlarla emekliler arasında parasai yelpaze gittikçe açılıyor. Hatta emekliler arasında bile büyük farklıltklar var. Bütün bunlar sosyal adalet kavramı ile bağdaşmaz. Öncelikle geçinebilecek bir maaş almamız mutlaka sağtanmalıdtr. Ayrıca 1,2,3 ve 4. derece emekli kardeşlerimiz için uygulanan ek göstergeler hepimize yansıtılmalıdır. Genelde sosyal adalet ilkelerine ters düşen çelişkili uygulamaların gideriimesini hükümetten, yardımcı olmasını da değerli basuıımızdan dört gözle bekliyoruz. NEVZAT ANKARA ARKUN TİTATROGÖSTERİ ai poyrazoglu tryatrosu 528 66 29 512 05 05 / 412 M00A SİNEMASI 337 01 28 Haldun Taner "Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil" kitabında Sait Faik'ten şöyle söz etmişti: "Kırk yedi yıl hep alargada, hep tedirgin yaşadı. Bir baftaya sap olamamak, bir aile kuramamak, şu şu şu niteliklerie değil de, bu bu bu nitelikterle yaratılmış olmak, sanki bunlar pek önemli şeylermiş gibi onu zaman 'zaman üzerdi... Sait Faik insanlan çok severdi. Ama kendi hayatında anasının sevgisi dışında, aradığı, özlediği sevgiyi bulamadı. Buna aç gitti. Bu özlemi çok duydu. Biri ona seslensin, onu arasın, çok isterdi." Şimdi Haldun Taner de yok... Ölümünden iki gün sonra TRT'de bir program yaptılar. Doğan Hızlan yönetti, iki oyuncu, bir tiyatro yönetmeni, iki oyun yazarı katıldı bu toplantıya... Niye bir tek öykücü yok? Taner yalnızca bir oyun yazarı mıydı? Gerçek önemi, büyük yazarlık niteliği öykücülüğünden gelmiyor muydu? Ama yapamazlar, Haldun Taner'in kuşağından öykü yazarlarından hiçbirini Bir Buğra dışında hiçbirini çağıramazlar! 0 zaman da Taner'i anma programı tatsız tuzsuz, eksiklikler dolu olur çaresiz... Daha da kötüsü oldu, bir bayan yönetici durmadan "Haldun Haldun" diye söz etti ondan. Kırk yıllık yakını, dostu imişcesine! Öyle biie olsa mılyonlarca izleyicinin karşısında büyük bir yazardan adı ile söz etmek hiç de hoş değildi. Taner'den hep bir İstanbul oyunu yazmasını beklediğıni, kendisinin de bunu önerdiğini belirttı. taner gibi yazarlar başkalarının önerisiyle öykü, oyun, roman yazarlarmış gibi Taner'in oyunları, öyküleri İstanbul yaşamından, bu büyük kentin insanlanndan, bugününden dününden izler taşımıyormuş gibi!.. Öteki konuşmacılar da doğrusu ya Taner'in sanatçıhğının önemini, değerini yeterince belirtemediler. Belki de çabucak bir program hazırlamanın sonucuydu bunlar. Neydi aceleleri. birkaç gün bekleseler, Taner'i daha iyi değerlendirebilecek eleştirmenleri, yazın tarihçilerini, öykücü arkadaşlarını bulabilirlerdi. Sait Faik'in ölümünden sonra da neler yazıldı, anımsıyorum. Yok, şiir gibi küfür edermiş, neler neler dermiş!.. Sanki yitirilen büyük bir sanatçı değil de, bir mahalle kabadayısı!.. Sanatçılann özel yaşamından çok yapıtlarını değerlendirmek gerekliliğini bir türlü benimseyemiyoruz. İlle de özel yaşantısından kimi doğru kimi yanlış bilgiler verecek, onun bizimle ne denli dost, yakın olduğunu kanrtlayacağız! Sabahattin Eyuboğlu için de bu tür yazılar okumuştum. "Dönerceler" yaparmış, falan! Sanki başka niteliği yok, kâğıttan fırıldak yapması daha önemli. Sait Faik 11 mayısta, Haldun Taner de 7 mayısta aramızdan ayrıldılar 7 mayısta Sait Faik Seçiciler Kurulu toplantısı vardı. Taner'le orada beraber olacaktık her yılki gibi... Pek çok toplantıda birlikte olduk. Düşüncelerini coşkuya kapılmadan, ağırbaşlılıkla belirtirdi. Büyük savlarla ortaya atılanlardan daha da etkili olurdu sözleri... Sait Faik Öykü Ödülü'nün ta başından beri bu kurulda bulunan, en kıdemli üyesi idi. Hüzünlü birtoplantı oldu. Bundan sonrakilerde de eksikliğini, hoşgörülü konuşmasını, değerlendirmelerini hep arayacağız Sait Faik'in şiirlerini okuyorum yeniden... "Bazı akşam üstleri oturur Hikâyeler yazardım Deli gibi"... O 1950'li yıllar, şimdi bir düş gibi... Öykü yazmanın önemli bir uğraş olduğuna inanmıştık hepimiz... Sait Faik, Orhan Kemal, Haldun Taner, Samim Kocagöz, Tarık Buğra, Cumalı, Tirali, Aksal, Buyrukçu, Meriç... Öykücülüğümüzün altın yıllarıydı. Bizlerden sonra da öykü sanatına yeni adlar girdi, başarılı ürünler verildi, verili(Arkası 12. Sayfada) bizim tiyatro SEVGJÜÇOCUKLARL müzikli güldürü/2 bölüm 120 MAYIS T»fc345«OI7 YARGI ııkudar I r l 1 ) 1 % İH .unsr : u S AKBANK SİZLERİ. GÜLMEYE.EĞLENMEYE CAĞIRIYOR. MUZİKLİ FİLMLER HAFTASI NEWY0RK NEWY0RK L MINELLI/ R de NIRO Yön M SCOFtSESE Teför ve anarşiyi durdurmaktı. Hayır. Peki neydi? Grev ve toplusozlesme haklannı ortadan kaldırmaktı. Atatürk'ün vasiyetini bozmaktı. 1961 Anayasası'ndaki özgurlukleri kısıtlamaktı. Üniversiteyi 1402'yle dağrtıp YÖK'ü kurmaktı. 24 Ocak ekonomisini otoriter rejimde uygulamaktı. Ortaoğretime zorunlu din dersi koymaktı. Yunanistan'a NATO'da ve Ege1 de eski konumunu kazandırmaktı. Aydınlan cezaevferine tıkrnaktı. Ekonomryi büyük holdinglere bağlamaktı. Türkiye'de vesayet demokrastsi kurmaktı. Siyasal partileri kapatmaktı. Cumhuriyet Halk Partisi'ni, Halkevlerini, Türk Dil ve Tarih Kurumlarını tasfiye etmekti... Dur dur, yavaş ol.. Niçin yavaş olayım, yapılanları soylüyorum, hem daha bitmedi... Ama 12 Eytül'ün hakkını yemiyor musun? Terör ve anarşi.. Terör ve anarşiyi durdurmak için Atatürk'ün vasiyetini bozmak mı gerekiyordu? Onu demek istemedim. Demek ki işin içinde iş var. Kimi güçler ve kişiler, amaçlarına ulaşmak için önce terör ve anarşiyi, sonra 12 Eylül'ü kullandılar. Peki amaçlanna ulaştılar mı? Hem ulaştılar, hem ulaşamadılar. Nasıl? 12 Eylül 1980'de müdahale eden gücün planlaması, 12 Mart'ta yanm kalan işi bitirmek, 1990'a değin sürecek bir programı uygulamaktı. Dışa bağımlı kapitalizmin istediği değişiklikler yapıldı, anayasa değiştirildi, yeni kanunlar çıkanldı, veyaset demokrasisinin hukuksal çatısı kuruldu. 1983'te yapılan güdümlü seçimle 1988'in sonuna dek vesayet rejimi güvenceye bağlandı. Amerika'nın desteklediği ANAP, iktidara oturdu. Solun beline vuruldu. Bu bakımdan 12 Eylül amacına ulaşmadı denemez... Ya ne denir? 12 Eyiül'ün planlamasında aksayan, programında tutmayan yanları da var, denebilir. Nelerdir onlar? Vasayet demokrasisinin temel felsefesini topluma benimsetmekte 12 Eylül hareketi pek başarılı gorünmüyor. Türkiye1 nin Avrupa Konseyi kapsamında bulunması, programı bozuyor. Hem İslam Konferansı'nda, hem NATO'da yer alan bir ülkede Latin Amerika'nın "başkan baba"lı militer siyasal rejimini oturtmak güçleşryor. vesayet demokrasisini yerteştirmek için göze alınan zorlamalar, halk katlarında tepkiye dönüşebilirse. rüzgâr eken fırtına biçebilir. Sonra ekonomik programın soru işaretleri daha da büyüyebilir.. Ekonomi rayına oturmadı mı? Türkiye'nin büyük holdingleri yaman bir atılım yaptı'ar, ama büyük bir fırsatı da kaçırdılar. Tarih bir daha böyle bir fırsat verir mi?.. Nasıl bir fırsat? 12 Eylül, dışa bağımlı büyük sermayenin koşutunda sınır tanımaz bir yetkiyle iktidara geçti. Ancak sağlıklı ve güvenli bir altyapı yaratacağına (ki, buna yeniden yapılanma diyorlar) kaypak bir zemin oluşturdu. Türkiye'nin dış ödeme dengesi üretim atılımına değil, Amerikan Dolan'nın değerlenmesine, Türk Lirası'nın düşürülmesine bağlandı. Gerçi dışandan büyük destek sağlandı, ama uzun vadeli borçlan kısa vadeli borçlanmayia ödeyen Türkiye'nin dengeleri düzelemedi. Enflasyon yüzde 35'in de altına indirilemedi. Yeni bir iktidar, devleti holdinglerin arkasından çektiği zaman ne olacak sorusu boşluktadır. öyle bir iktidar düşlemdir... Bu işin böylece sürmesi de düşlem değil mi? Türk Lirası'nın değerini daha nereye kadar düşüreceksin? Halk daha nereye kadar bu vesayet rejimini sineye çekecek? 1988'e ulaşamadan, parlamentonun darmadağınık olması, 12 Eylül programının vaktinden önce çöktüğünü göstermiyor mu? İstikrartı bir rejimde partiler, böylesine altüst olurlar mı? Meclisle halk arasındaki bağ kopuk. Güdümlü seçimin oluşturduğu yapı, öngörülen sürenin yarısında çöktü... Petrol fiyatlannın düşmesi, Batı kapitalizminin toparlanması, Türkiye'ye olumlu etkiler yapacak... İnşallah... TEŞEKKUR Beyin ameliyatımı üstün bir beceriyle yaparak beni sağlığıma kavuşturan Hacettepe Hastanesi Nöroşirurji Anabilim Dalı Başkanı, değerli bilim adamı Sayın BEATLESIN DOĞUŞU KARAGOZ VE KUKLA TIYATROSU Yön: R. MAROUAND ORTAKÖY KULTUR MERKEZİ Şehir Tiyatroları GENÇLİK 6ÜNLERİ • 9 Mavıs 14 00 S Ozlurk Bılım Kurguöa Kadın Imgesı • 9 Mavıs 18 00 I Onder Unıversıte Genctığının Sorunlafi • 10 Mayıs 14 00 Pına: ile Terıdu Unıversıtelı kadın olmak • 12 Mavıs 18 00 M Beıge Unıver3.te Gençlığı Usiune • 14 Mayıs i » o u F Akattı Eflebıyat Gençlığı • 15 Mayıs 18 00 TUyar Hıkâyeoc Genclık • 16 Mayıs 18 00 J Deleon • Klasık Sale ve Modern Dans mısm, bAşUyaiun mı, Laraçöz'un evini taşl*y»iun mı?" Muzıklı Oyun ı KarâgozKsıkla Orta Oyunu) Derleyen Yoneten Muzık Dekor Koreograft Alpay !zer Taceddın Dıker Sehm Na^iT Ozcan Remzı Iren Diiek Önur KOMSERLER Harbıye Konak Devekuşu Kabare Tıyatrosu CumartesıPazar Saat lî 00 Cyr.ayanlar Taceddın Dıket Seiım Naşıt Ozcan Alpay !ze: Selâhait.n Erener Suaî Sunqur YAVUZ TOP DINLETISI ve Halk Oyunlan Grubu 17 MAYJS 1 2 18 Prof. Dr. AYKUT ERBENGİ ile Sayın Narkozitör Doç. Dr. ÜLKÜ AYPAR, Doç. Dr. NECMETTİN PAMİR, Başasistan MEHMET ÖZEK, Dr. TEOMAN DÖNMEZ, Dr. KAMİL ÖGE, Dr. AHMET ÇOLAK ve Dr. SERVET tNCİ'ye; aynca yoğunbakım 72. kat hemşirelerine, emeği geçen bütün personele; mektup, telgraf ve telefonla arayan, çiçek göndererek hastane ve evime kadar gelip geçmiş olsun demek nezaketinde bulunan Üniversiteliler Egjtim Vakfı ile TürkAmerikan Üniversiteliler Derneği yönetici ve üyelerine, değerli akraba, dost ve komşulanma içten şükran duygularırru sunanm. DansUı 3.lek Bale OKUIÜ • 8 Mayıs 18 00 YENI TURKU • 9 Mayıs 16 00 EPSILON {Pop FolH ) GRUP VELVELE (Mod Jazz: • 10 Mayıs 18 00 GiTAR DORTLUSU • 11 Mayıs 14 00 G SENTAV (Gıtac Kons I • 13 Mayıs 15 00 KAOINLARIMIZIN SESI • fılm Göster lerı (Her gun 12 OOdei • Se'gıler iButun oun acık) ÇOCUK SİNEMASI "Tom ve Jerry", konuJu çocuk fılmlerı Her Cumariesı • Sınema 74. Saat 9 45 Batcırkoy'lstantJİ • SunAt Sınem*»ı Sdât ::> co • GAXI Sıneması • Suıeyya Sıneması Sâât 9 JC 3aat 9 K Osmanbev Istanbuı Kadıfcov'istanbu. • Mod a Stn«m«st • Mod* Sıneması Saa: l'J Cu Sdâ: ıc ı » bizim tiyatro dun\a >>ava#ında \rrtANiı \* nunut tuf*>ak rdılır Kundf Lura il« bırbirlerını >rme ıor\. uundr kurtarıtdıtl«rında %en\t H*% hılınrı >rnndr \u;ba^ının varsılann ıkın NECL KEY BÜYÜK KAYBIMIZ Çok değerli matematik Oğretmenimiz, Ortaokul MadUrumOz, Robert Kolej'e 20 yıl gönülden emek veren, AKBANK 'Cocuklannda sevdağı banka. HARBİYE M. ERTUfiRUl TİYATROSU'NOA / ÜCRETSİ2 Şehir Tiyatrolan i'iıllın» ın uvunu >(m«lpn lelet d'tptT u>kudax (rl Tl.t 06 18 sunu (i>atro«t t rumı 18JO r tr paz 17 00 YARGI ELİZABETH DABANOVİTCH'İ yitirdik. Gelişmemizde, bilgilenmemizde büyük katkılan için kendisıne duyduğumuz saygı ve sevgi her geçen yıl artarak sürüp gidecektir. ROBERT KOLEJ ÖĞRENCtLERİ 2. GENÇLİK TİYATROLARI ŞENLİĞİ" IS.OCd»Ş*lr T)y«tn)tar "HİAVATA"(WrKoıtd«t• EMnaai) 15 Maya Pwşwr*» ig.OCdi Omn; Oyuncul» "MUSAHİPZADE CELAL" 16 Ittoya Cum. 19.00'd. T w n Oyuncutv TEKRAR ÇAL SAM" 17 Maya C . M İ 14 Offd» T M n Oömt "SANOAUM KTYrVA BAÖU" 19.00'dt U L On. D«v. Koo». "MtKADCNUN ÇÖPUEFd11 18 M ^ a P ı a ı i S O C d ı Çt&mOyuncutv "HANELER " 1» May» P . M 14.00d» Eg* (M. Otdk MOh "EROİN" 1».0Cıl« Sanyar Hrik E.M "RUMUZ OONCAGOL" 20 Maya Srt 14.00<t* Y*fez Uni. "BIR AVUÇ ÇEHOV" 21 Mays Çwf«nb« U.OCCd* Camhpafa T%> Fak. "KEO(" 22 Iktaya Pm*nt» 14.00'd» Mhıw SkMn Ünl. Dm. Korm. "SAVAS VE 8ARIŞ 23 May* Cum» i8.00"da İM. OnL M. F * . "ZAHİR" 24 ktay« C . M 11 00d* I.T.Û. "SÛL£YMANtYFDE BAYRAM SABAM" 14.00'd* Mtmv Skwi Oni. "MİM OOSTERİS)" 19.0O'da TNMTO EW» TEVFİK FtKRET' 25 Maya Paza 14.00'd* UkKhO Ûnl. "OQZL8*lH KAPARIM, VAZİFEM YAPAHM" 19.00'da Tuncd KWk E. M. "EÜF ANA" 26 Maya P a z v M I 14.00d* Çnkaya H.E.M "EVLER«VL£R" 19.00d» taMMl S A r a t l ' »RADAN BİR O L A V 27 Maya S * 19.00'da BoOntçl ÛnL "TROÜUS v» CRESSİOA" Gençlik Günlert Kapsamında 6EHÇIİK 6ÜHLEBİ miMİTHHiimiiı (Herfin saat 12JNTH») 12 Mayıs Pazartesi BBJJStMA 13 Mayıs Salı 6ERMAN SISTERS 14 Mayıs Çarşamba THREE W0MEN 15 Mayıs Perşembe STEAMING 16 Mayıs Cuma SHEU BE WEAfllllG PMKnUAMAS 17 Mayıs Cumartesi WEST SI06 STORY 18 Mayıs Pazar SmYING ALIVE 19MayısPazartesi 0UTMBLRS Hartlye M.Ertuğrul Tiratrosu'nda / ÖCRETSİ2 EZGİNİN GÜNLÜĞÜ • • • • • "SABAH TÜRKÜSÜ" Butun Plakçılarda Oaurtım: Kaynak Muz* Tcaret TınazBpe Çiiysı 17 Batarkoy/lst BAŞSAĞUĞI Robert Kolej'e, öğrencilerine 20 yıl içten sevgi ve saygryla emek veren, Türkiye'deki yaşamım büinçli bir mutlulukla sürdüren çok değerli arkadaşımız, dostumuz lei 570 08 69 ELİZABETH DABANOVİTCH'i yitinnenin acısıru yOreğimizde taşıyacağız. ROBERT KOLEJ ai poyrazoğlu tiyatroso • • • müzikli güldürü/2 bölüm 120 MAYIS E#Wn Tıi: 345 M C7 f HARBİYE M. ERTUÖRUL TtYATROSUNDA ÛCflETSİZ Salı 21 0OCa »""ıa 15UO2100 Pers 21 00 Cuma 21 00 C !«< '5 00 2100 Pazaf 15 0O 18 JO TİYATROGOSTERI ILANLARI HER GUN BU KOSEDE Dr. ERDAL ATABEK Hastalanm kabule başlamıştır. Bahariye Cad. 96/3 Kadıköy Tel.: 358 23 22336 04 49 Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nden aldığım diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. GÜRSEL ŞESGEZER Avusturya Kız Lisesi orta kısmından aldığım diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. ÜURSEL ŞEHGEZER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle