18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART 1986 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/13. Bir Büyük Devlet Adamını Yitirdik... (Baştarafı 1. Sayfada) kuşkusuz. Ulkesinin en popüler kişisiydi. Sosyal demokrat bir devlet adamı olarak İsveç'te muhaliflerinin de takdirini ve saygısını kazanmıştı. Uluslararası politika sahnesinde mümtaz bir yeri vardı. Banştan bu denli yana, şiddetin her türlüsüne bu denli karşı bir devlet adamının bir terör eylemiyle yaşamını noktalaması, düşündürücü olduğu kadar gerçekten çok acıdır da... Palme yanında korumalarla gezmeyi her zaman reddetmişti. Ve bir cuma akşamı, Stockholm'de eşiyle birlikte el eje, bir sade vatandaş gibi sokakta yürürken üzerine kurşun yağdırıldı Palme'nin... Vurulduğu yerde, kanlannın üstüne bir demet çiçek bırakılmıştı... Oysa o, bütun yaşamını banşa adamış, bunun için yalnız ülkesinde değil, tüm dünyada saygıdeğer bir mücadele vermişti. İnsanı, insan haklarını ve demokrasiyi yaşantısının ekseni yapmış bir kişiyi terorizm hedef seçti. Ne yazık! Dünya ender yetişen bir büyük devlet adamını yitirdi! Bir gerçeğin altı bir kez daha kalın kalın çizilmelidir. Terorizme ve onu doğuran kaynaklara karşı bütün dünya ulusları el ele verebilmelıdirler. Eğer daha güzel, daha mutlu, daha uygar daha yaşanabilir bir dünya yaratmak istiyorsak, başka çare yoktur! ATLAS/Î Körfez'de 6. (Baştarafı 1. Sayfada) keyi sonımlu tutmaktan kaçındı. "Atlas1" tankeri, Iranirak savaşının çıkmasından bu yana saldınya uğrayan altına tankerimiz oidu. Bundan önceki saldınların tümü, Bağdat rejiminin yasak bölge ilan ettigı Harg adası çevresinde ve Irak tarafından gerçekleştirilmişti. tlk haberlerin resmen doğmlanması halinde ilk kez bir Türk tankeri lran tarafmdan vurulmuş oluyor. 142 bin DW tonluk olan "Atlas1" tankeri, iki hafta önce Suudi Arabistan'ın Ras limanına gitmek üzere Türkiye'den aynlmıştı. Buradan DİTAŞ adına alacağı 138 bin ton ham petrolü Türkiye'ye getirecekti. Dün TSİ 10.00'da meydana gelen olaydan sonra Türk tankeri, geri dönerek BAE'nin Dubai kentine doğru yol almaya başladı. Tankenn bağb olduğu tstanbul'daki sirketin yetkilileri, "kaptan, bize üzeıierinde hiçbir işaret olma>an be$ Fantomna saldırdıgını, bunlardan birinin alç«larak üç bomba attıgını söyledigini" naklettiler. Dışışlennın açıklamasında da uçak saldınsından söz edildi. Ancak AP'nin dün geceki Manama kaynaklı haberinde, ismi açıklanmayan bir Katar sahil güvenlik görevlisinın, saldınnın iki helikopter tarafından yapıldığını, anlan dört roketten ikisinin tankere isabet ettiğini söylediğini bildirdi. AP ve Reuter ajansları, saldınnın son günlerde tran petrol tasımacılığına karşı artan Irak saldınlanna karşı düzenlenmiş bir mısüleme olabüeceğini öne sürdüler. Körfezde bombalanan tankerin yaralı mürettebatı Metia Hasan Acar (SO), Katar Hava Kuvvetleri'nin bir helikopteriyle "Atlasl"den alınarak Doha'da Hamad Genel Hastanesine kaldınlarak ameliyata alındı. Doktorlar, yaralının yoğun bakımdan cıktıktan sonra muhtemelen bugün konuşabilecek du/eye gelebileceğinı söylediler."Aüas'ın bassancağından yarası olduğu ve demirleme aygıtla nnın tamamen harap olduğu öğrenildi. Tankerin onanm için bu sabah Dubai'de olması bekleniyor. Dışişleri Bakanlığı, bu konudaki açıklamasında olayı sert bir dille kınarken, bu aşamada herhangi bir ülkeyi saldırıdan sonımlu tutmaktan kaçındı. Ancak, başkente gelen ilk bilgilerin, saldınnın lran uçaklan tarafından gerçekleştirildiği olasılığını güçlendırdiği ve Tahran'daki Türk büyükelçiliğine de ginşimdc bulunmak üzere talimat gönderildiği bildirildi. Dısişlerinin açıklamasında, uluslararası sularda meydana gelen saldınnın uluslararası hukuka ve uluslararası sularda seyrüsefer serbestisine aykın olduguna da dikkat çekildi. Türk tankerleri gecmişte Körfez'de Irak'ın saldırılanna uğradığında Irak hükümeti saldınlann Harg Adası çevresinde ilan ettiği tehlikeli bölgede meydana geldiğini belirtmekteydi. Ancak dünkü olayla birlikte ilk kez bir Türk tankeri, Körfezde savaş bolgesinin oldukça uzagındaki uluslararası sularda bir saldınya hedef oldu.Dışişleri Bakanhğı açıklamasında saldın sonucunda meydana gelen manevi ve maddi zararın karşılanması yolunda gerekli gırişımlerin aralıksız olarak sürdüruleceği de belinildi. Osmanlı ve Türk sanat eserleri (Baştarafı 1. Sayfada) salonlan, bir kez daha Doğu ile Batının buluşma noktalanndan biri haline gelecek. Bugün ve yann yapılacak "tsfaun Sanaü" konulu müzayede sırasında, başka şeyler yanında beş önemli koleksiyonun satılacağı, satışı organize eden "Ader, Pıcmrd, Tkjan" ortak müzayede komiserligi tarafından ifade edildi. Bu koleksiyonların birincisi "F.Ch.R." başharfleriyle tanıtılan eski Fransız büyükelçisine ait. Bu kısımda satılan eşyalann olağanüstülüğü ve sayısal çokluğu karşısında, koleksiyon sahibi ailece, admın açıklanmaması istenen bUyiikelçinin kimliğinj merak ettik. Arşiv üzerinden yapılan kısa bir inceleme, "F.Ch. R."nin eski büyükelçilerden François CharlesRoux olduğu ve koleksiyonunun eski tçişleri Bakanı ve Marsilya Belediye Başkanı Gaston Defferre'in eşi, ünlü yazar Edmonde CharlesRoıu'nun ailesine ait olduğu oruya çıktı. "F.Ch.R." koleksiyonu, 50 kadar parçadan cluşuyor. Katalog üzerinde biçilen değerlere göre, en az 500700 bin franklık hasılat toplaması bekleniyor. Bu koleksiyona ait eşya arasında, Osmanlılar için Viyanada imal edilen 18. yüzyıl porselen ibrik, 6'şı iri olmak üzere 170 adet elmas işlemeli kehribar nargile ağızlığı, 3 kg. ağjriığında Abdülhamit dönemine ait küre biçiminde ve Ermenice damga taşıyan gümüş karlık, Hıdiv Tevflk Pasa'nın kızı ve Hiiseyin Kfimil Pasa'nın gelini Prenses Nimetullah Teyfık Keraaleddin tarafından hediye edilen zincir askılı gümüş vazo ve 18. yüzyıl başlannda İstanbul'da Fransız büyükelçisinin ressamı olarak görevli J. B. Van Mour tarafından yapıldığı sanüan iki tablo dikkati çekiyor. Bu tablolardan birinde, 3. Ahmet'in saltanatı sırasında Türkiye'ye gönderilen Fransız Büyükelçisi Aodrezerin, kabul töreni ve iki çocuğunun sadrazama tanıştınlması, diğerınde ise tören serefine sarayda verilen ziyafet temsil ediliyor. Armand Trarapitsch koleksiyonuna ait eserler de hayret edilecek olağanustülükte. Bizans, MısırKıpti, Endülüs Emevilerine uzanan eşyalar yanında, 3. Murat'ın emriyle yazılan "tbretnâme" adlı elyazması kitap özellıkle hatırlatılıyor. "tbretnâme" Hüseyin Bin Hasan adlı yazar ve hattat tarafından yaalmış olup "15«7Üsküdar" ibaresini taşıyor. Nakşi üslubunda yazılı kitap, aynı zamanda 25 adet minyatür ihtiva ediyor. 1850'lerde Fransa'nın Kahire Başkonsoldsu olan P. H. Deiaprte'un koleksiyonunda ise 14. yüzyüa ait Memlük yapısı mücevher kutusu göze çarpıyor. Bellibaşlı bu koleksiyonlann dışında kalan tumbak (aJtın kaplamalı bakır) ve gümüş ibrikler, çeşitli mücevherler, dokuma örnekleriyle eski kitap ve oryantalist tablolar arasmda ünlü müzelerde bile bazen zor rastlanan şeyler görüyorsunuz. "Ader, Picard, Tajao" ortak müzayede komiserliği merkezinde, birkaç gün sonra satışa çıkanlacak antika eserlerin yanıbaşında, Islam eserleri uzmanı Lucien Kerim Arcachela sohbet ediyoruz. Antikaların bulunduğu rafların sol tarafında duran burmalı tumbak ibriği parmağıyla göstererek konuya giriyor. L. ARCACHE Şu gördüğünüz tumbak ibrik, 18. yüzyıl işi. Müzayedelerde şimdiye kadar eşi görülmedi. Belki özel koleksiyonlarda vardır, ama satıldığı varit değil. Eksiksiz oluşu ve altın kaplamalann güzel bir görünüm içinde eskimişliği değerine değer katıyor. Burmalı modeli son derece nadir bir model. Alttan ısıtmalı bir tip olduğunu düşünüyoruz. Ama kesin değil. Fbtoğrafını çekecek kadar bir sure tanıdıktan sonra devam ediyor: "Sabunluk olmaması bu olaalığı kuvvetlendiriyor. Emin olmak için araştınnayı derinleştirmek lazım." Tumbak diyorsunuz. Bu yalnızca Tiirklere özgii bir sanat mı? L. ARCACHE Tumbak tipik bir Türk tabiridir. Az rastlanan bir malzeme sayılır. Belki bu yüzden iyi tanımıyorsunuz. Bazı ibriklerin üzerlerinde. Arap harfkriyle tumbak dahi yazılıdır. Türk işi olmamasına en ufak bir ihtimal yok. Altın kaplama bir bakır olan tumbak, Türkler için gümüşten değerli sayılırdı. Ostnaniı geleneğinden gelme bir alıcı, gümüş eşya satın alacağına tumbakı tercih eder. Avnıpah bir amatör ise gümüşü daha makbul sayabilir. lstanbullu bir antikacı veya Türk koleksiyoncu, tumbaka daha çok para verir. Şu gösterdiğiniz parçanın taribçesini saptamak miimkün mü? L. ARCACHE Çok güç. Türk sanatını Avrupa piyasalannda lanse edenlerden biri benim. Yaklaşık beş yıldır Paris'teyim. Daha önce Mısır'da yaşadım. Son yülar boyunca, beUi eşyalar gerçek değerini buldukça yenileri ortaya çıkmaya başladı. Bu demektir ki eşyalan ellerinde bulunduranlar, oldukça uzun zamandır bunlara sahipler. Ancak bildiğimiz kadanyla ekseriyetle sefir aileleri, Türk sanat eserlerine sahip bulunuyorlar. Fransa ile Osmanlı Imparatorlu" ğu arasındaki ilişkilerin eskiliği yüzünden de en çok Fransa'dan çıkıyorlar. Yakın zamanda Türkiye^ den getirilip burada satıian olmuyor mu? L. ARCACHE Hiç olmadı. Halen olan soylediğinizin tam tersi. Türkler gelip buradan alıyor. Pazar Türkiye'den Fransaya değil, Fransa'dan Türkiye'ye şeklinde oluşuyor. Örnegin gazete ve dergilerde çıkan yazılardan, dolaşan söjleDtiterden Türk antikasının para ettiğini ögrenenler arasında, biz de elimizdekini satıp parava cevirelim düşiincesiyle bu eşyalan getiren olmaz mı? L. AKCACHE Son satış sırasında 6 milyon frank (yaklaşık 550 milyon TL.) hasılat eide ettik. Burilar arasında Türkiye'den getirilip satılan tek bir parça yoktu. Şimdiye kadar olmadı. Bundan sonra olur mu bilemem. Sanırım ailelerin elinde Türkiye'de kalan çok değerli antika eşya sayısı oldukça az; sanılanın aksine, olanlar da satmıyor. Türk antikacılanyla sürekli temastayım. Keskiner, Şalabi ve diğerleri ellerinde büyüteç, Osmanb antikası anyorlar. Piyasada bulunanlar oldukça yeni, ellerinde önemli eserler olan büyük aileler ise muhafaza etmeyi tercih ediyorlar. Buna karşılık Isviçre'den geliyor. Mısır kral ailesi ve bunların çevresi tsviçre'de yaşadığı için olmalı. Tarihi eserlerin Türkiye'den kaçınlıp Avrupa ülkelerinde satüdıgına dair yaygın bir inanç Türkiye'de geçerli. Bu nedenle soruyorum. L. ARCACHE İslam eserleri için bu durum kesinlikle geçerli değil. Benim uzmanhğım dışına çıktığı için, diğer alanlarda olup olmadığını bilmiyorum, ama olabilir. Benim alanunda ise tersi oluyor. Şu gördüğünüz eşyaların hepsi Avrupa içinde sirküle ediyor. Satıcüar hangi nedenle saüyor? L. ARCACHE Birçok nedeni olabilir. Ya başka bir eşya almak için. Bu gördüğünüz gümüşü Paris borsasının en büyük simsarlarından biri satışa çıkardı. lmkânları çok geniş olmasına karşılık, 18. yüzyıl Fransız ekolünden olan ve Van Mour "a izafe edilen şu tabloyu satın almak için diğer antikayı satıyor. Tumbak malzemeden yapılma şu ibriği ise zengin bir Fransız ailesi satıyor. Antikacılıkla ilgili yayımlardan, çok değerli olduğunu öğrenmişler. Onlar için manevi değer taşımıyor, ama çok değerli bir parça. Bazısı miras paylaşımı için, kimısi de güç durumda kaldıği için satıyor. Mısır krallık ailesi çevresinden gelme çok eşya var. Parçalardan biri Arjantin'den geldi. Türkiye'den gelen olmadı. Ya da söylenmiyor? L. ARCACHE Hayır. İslam eserlerinde en değerli parçalan elimden geçiriyorum diyebilirim. Hiç olmadı. Sondan bir önceki satıştan hemen sonra Topkapı Müzesi yöneticileriyle olan bir sohbetimizde, bana şöyle demişlerdi: "Satış kataloğunuza Topkapı Sarayı'ndaki eşyalardan bile güzei, diye lütfen yazmayın". Doğrusu gerçekten de daha güzel olduklan oluyor. Neden? Çünkü birkaç yıl öncesine kadar Iran sanatı modası vardı. Türk eserlerine büyük rağbet yoktu. Bu nedenle Avrupa'da mevcut en değerli eşyalar gizii kaldı. Bir anda veya kısa süre içinde bu moda değişikligi nasıl oluştu? L. ARCACHE Şah rejiminin yıkılmasıyla Iranb ahcılar piyasadan çekildiler. Ben, bu tarihlerde yani Islam sanatının antika piyasasında gerilediği bir dönemde Kahire'den gelerek Paris'e yerleştirn. Bu arada, Osmanlı ve Türk sanatına olan aşk ve bağlıhğımı da beraberimde getirdim. Zira çocukluğumdan itîbaren bu sanatla birlikte büyüdüm. llgi ilk zamanlar yavaş gelişiyordu. Son başanlar yedi yıllık çahşmamın ürünü. Bir şerbet takımı 500 bin franga satıldı. Bu kadannı bekliyor muydunuz? L. ARCACHE Üç yüz bin frank tahmin ediyordum. Sözünü ettiğiniz takım, eşsiz bir nesne. Fiyatı yükselten bu istisnai durumu idi. Antika sahipleri, Osmanlı antikalan çok değer kazanıyor deyip bir anda mallarını ortaya çıkarsalar, fiyatlar dıişmez mi? L. ARCACHE Biz bu duruma çok dikkat ediyoruz. Satılmak istenenler arasında çok dikkatli bir seçim yaparak iyi eşya ile daha az iyi olanı ayırt ediyoruz. Aşağıdaki depoda bu müzayedeye almadığım en az yüzelli parça daha var. Piyasanın mala boğulmasını önlemek istiyorum. Sohbet bu tempoda ilerlerken müzayede bürosunun ortaklanndan Jaques Tajan yanımıza geldi. Bu alanda Fransa'da birinci sırada, dünyada ise üçüncü sırada yer alan "Ader, Picard, Tajan" bürosu, Fransa'daki antika ve sanat eseri satışının yüzde yetmişten fazlasını elinden geçiren dev bir kuruluş. Kuruluş, İbkyo'dan Monte Carlo'ya, milyarderlerin ve antika meraklılannın olabileceği her yerde müzayede örgütlüyor. Jacques Tajan, müzayedelerde "Satıyorum, saltttım!" diyerek elindeki çekici masaya vuran komiserlerin Fransa'daki en ünlüsü. Eski Mısır ve Çin antikalanndan empresyonist ressamlara, Picasso'dan Chagall'a kadar neler satmamış ki? Soru sormamıza fırsat vermeden kendisi söze giriyor: "Üç dört yıl öncesine kadar Osmanlı eserlerinin sanatsal degerlerini ben de bilmiyordum. Bizi ikna ederek bu sanatı lanse etmemizde başlıca rolü Lucien Arcache oynadı. Bizi, bu sanatın gerçek bir sanat olduguna ikna eden odur. Arcache sayesinde, Tiirkiye'nin de diğer büyük ülkeler gibi gerçek sanatçılara, sanat ekollerine, sanat tardarına sahip olduğunu kavradık. Mısır'dan gelerek, bize bu sanat hususunda gözlerinizi acacağım dedi.Oogu ziynetişlemeciligiörgütsüz, damgasız, rasgele işle>en bir kurum bilinirdi. Arcache, damgalann mevcut olduğunu ve kendisinin bunlan deşifre edebildigini bize kanıtladı. Başyapıt veren büyük sanatçılar olduğunu gösterdi. Bizim gorevimiz, eşyalan art arda sıralayıp satmak değil. Moda akımlan yaratmak, insanJan bu konularda bilinçlendirip gözlerini açmak. 19. yüzyılda Osmanlı eserlerinin amatörleri çoktu. Ama sadece belli bir çevrede, babalan. dedeleri Türkiye'de, Mısır'da bulunanlann çocuklan arasında yaygındı. Bu işin biraz folklorik bir yanı vardı. Macera, folklor, egzotizm, biraz da göbek dansı aşamasından, ciddi bir aşamaya ulaşıldı. " Sanatta moda akıralann yaratılmasında rol oynadığınızı söylediniz. Bir akımı lanse ederken kıstaslannız nedir? J.TAJAN Ben bir sanat yaratıcısı değilim. Ama sanat eseri ne, yaratıcısına, yaratıcıhğına karşı şükran borcum var. Bu bireysel, psikolojik ve felsefi bir konudur, ama sanata, yaratıasına ve ülkesine olan borcumu ödemek için güzel olanı merak etmek, tanımak ve tanıtmak benim görevimdir. "Sanat eserleri aynı zamanda merak nesneleridir" denir. Merak, insan yapısında vardır. Hz. Adem, merak edip yasak meyvayı ısırmasaydı biz olmayacaktık. Merak edip bir şeyi tanıduıız mı, çevrenize de tanıtma ihtiyacı duyarsınız. Bu meslekte bulunmadan ötürü, binlerce eseri görüp dokunma şansına sahibiz. Bu durum, bende, başkalarına da gösterme ihtiyacı uyandınyor. Bu bence satmak kadar önemli. Satarken, o eşjayı elde edememiş olmadan dolayı acı çektiğiniz, üzüldügünüz olmuyor mu? J.TAJAN Yılda 220 civannda müzayede yönetiyorum. Her birinde ortalama 200 parça eşya satılır. Ben eşyalara bağlanamam, çünkü hakem durumundayım. Bir yanda satıcı, bir yanda alıcı, söz konusu. Benim görevim sanat eserini korumak olmah. Eşyayı gerçek şekliyle tanımlamak, gerçek niteliklerini ortaya çıkarmak olmalı. Elimdeki çekici, kendim için elden düşürürsem bu korkunç bir şey olur. Bunu yapamam, ama başka meslektaşlanmın satışlarına gidip kendime sanat eseri alabilirim. GEMİCİLtĞl BIRAKJYORUM Kaptan Yümaz Davnm (60), Ataköy'deki eviyle dun tankerden telefon konuşması yaptı ve kıv Meltem V olayın heyecaru içinde, "Kızun bir sefer daha yapıp gemicüiği btrakıyorum. Bu son seferim olacak" dedL Kaptan Davnm, bir sefer önceü kana Nese Ue Atlas1'de... I (Baştarafı 3. Sayfada) maya çalışıyortar. Bu arada da kendi yerlerıne geçebilecek se, çenekleri hızla ortadan kaldırıp efendileri için "seçeneksiz" kalma yolunu tutuyorlar. Bunların tümünü başardıklannda da, günü geldiğinde kendilerini devre dışı bırakmak isteyen efendilerine başkaldınp, kafa tutuyor, "Senin işin bittigel artıkl" dendiğinde şarkıdakine ben < zer bir işveyte yanıtı yapıştınyorlar: "Gel desen, gelemem kir Doğrusu içlerınde, bir süre için de olsa, başarı kazananlar da görülmüyor değil hani. Marcos da bu yolları birer birer denedi, ama sonunda boyun eğdi. Aslında Marcos örneği bize şimdiki uzaktan güdümlü diktatörlerin var okluğunu gördüğümüz hareket özgürlüklerinin sınırları hakkında da oldukça belirgin bir ipucu veriyor. Son olayda da görüldüğü gibi, bunların efendilerine başkaldırma olanaklannın sınırlarını, efendilerin kendileri değil de, bir ölçüde iç güçler çiziyorlar. Dıştan güdümlü diktatöderin ortalığı bulandtnp, popültzmi ve şovenizmi şahlandırarak sağladıklan iç destek, geçici ve çok nazik dengelere dayandığı için, ancak dış destek ile biriestiği sürece onları ayakta tutmaya yetiyor Bu iki gücün nazik dengesi de bozulunca, uzaktan kumandalı pilli bebek diktatörler önce mırın kırın etseler de sonunda efendilerinin gösterdiği yere oturuyorlar. Marcos olayında da öyle olmadı mı? ; Yeni Kuklalar Harika Tek ipucu özel kurşun (Baftarafı 1. Sayfada) aşk ve ölüm gibi temalan işleyen "Mozart Kardesler" filmi saat 23.15'te sona erdi. lsveç Başbakaru ve eşi sinemadan ayrılırken, kendisini taruyanlarla selamlaştı. Rosengrenler'den aynlan Palme, eşi Lisbeth, oğlu Marten ve kız arkadaşına katıiarak, kaldırımda 50 metre kadar yürüdü. Başbakan ve eşi oğullarıyla ile kız arkadaşına ilk kavşakta veda ettiler. Basın toplantısında konu ile ilgili oiarak Bölge Emniyet Müdürü Holmer, şuniarı söyledi: "Katilin ya da katillerin Olof ve Lisbeth Palme'yi evden sinemaya kadar takip ettikleri ihtimalinden hareket ediyoruz. Bu nedenle Palmeler'i metroda gören kişiler varsa onlara seskniyorum. Dikkatinizi çeken tüm aynntıları bize bildirin. Katil ya da katiüer ya sinemaya girip filmi izlediler, ya da dışanda herhangi bir yerde filmin bitmesine kadar beklediler. Cinayetin işlendigi kavşak sinemaya yaklaşık 400 metre mesafededir. Olof Palme, sırtından gögüs nahiyesine giren bir kurşunla aort damannın parçalanması sonucu derhal ölmüştür. tkinci kurşun, Lisbeth Palme'nin mantosunu parcalayarak, sekmiştir. Lisbeth Palme, olaydan hafif sıynklarla kurtulmuştur. Bu kurşunu cinayet mahalline yaklaşık 40 metre uzaklıkta caddenin öbür yanında bulduk. 38 kalibrelik toplu bir tabancadan çıkmış olan 9. mm'lik kurşunun ucu özel olarak sivriltilmiştir ve bakır kaplıdır. Bu mermiler özel olarak imal edilmiş olup koruyucu yelekleri dahi delebilen "Metal Penetrating Bullet" lüründendir. Büyük bir olasılıkla ts>~eç dışında imal edümiştir. Merminin atüdıgı silahın 357 Magnum Smilh Wesson marka toplu bir tabanca olabileceği tahmin edilmektedir. Balistik arşivimizde bulunan 500'den fazla kurşun türii arasında buna benzer bir kurşuna rastlamadık. Balistik uzmanlarımız da böyle bir kurşunu daba önce görmediklerini söylediler." Eşkali "1.80 boyiannda, esmer ve siyah saçlı" olarak saptanan katilin tek kurşunuyla cansız olarak yere düşen Pahne'ye ilk yardımı oradan geçmekte olan iki genç kız yaptı. Daha sonra ambülansla hastaneye götürülen lsveç Basbakanınm olay verinde ölmüş olduğu aniaşıldı. Bugüne kadar topıanan bilgi ve bulgulara göre, suikasıin bilinçli olarak işlenmiş olduğunu doğrular yönde başlıca üç görüş bulunuyor: 1. Palmeler sinemaya gitmeye cuma günü aniden karar verdiler. Bu yüzden katilin Olof ve Lisbeth Palme'yi evden itibaren izlemesi gerekiyor. 2. Cinayette polis uzmanlannı şaşkınlığa uğratan yapıda mermiler kullanılmıştır. Tahrip gücü çok yüksek, 38 kalibrelik toplu tabanca ile bakır kaplı sivri uçlu mermı cinayetin arkasında planlı bir hazırlık olduguna işaret etmektedir. 3. Katil, Olof Palme'yi ilk atışla en can alıcı yerinden vurmuş ve bu eylemi araba ile takibi olanaksız kılan merdivenli, dar, karanlık bir sokakta gerçekleştirmiştir. Bu arada suikasttan sonra yakalanan iki kişinin olayla ilgilen olmadığı gerekçesiyle cumartesi sabahı serbest bırakıldığı da açıklandı. Olof Palme 15 mart cumartesi günü Stockholm'de duzenlenecek bir törenle toprağa verilecek. ŞÜPHELER Palme suikastının failleri konusunda yapılan araştırmalarla ilgili olarak lsveç Siyasi Polis Sözcüsü Alf Karisson, dün yaptığı açıklamada, tsveç'teki aşırı sağa NeoNazi gruplann da üzerinde durulduğunu söyledi. Karisson, bir süre önce yakalanan bazı NeoNazi eylemcilerin üzerinde saldında bulunulacak üst düzey yöneticilerin listesinin ele geçirildiğinı, bunların arasında Olof Palme'nin de bulunduğunu hatırlatarak, soruşturmada bu noktamn da dikkate alındığını kaydetti. öte yandan telefonla suikastı üstlendiği öne sürülen PKK ve Baader Meinhoff örgütlerinin de soruşturulduğunu belirten yetkiüler, Force17 adh bir Filistin örgütunün de araştırıldığını söylediler. NATO ittifak içi çaüşmaya lan bulunmaktadır. Bu kapsamda ittifak içi münferit ittifaklara da yoL açıkur. 2 ABD Güneybatı Asya'da bir ha* rekâta girişmek lüzumunu hissettiği zaman, bu bölgeye tahsis edecefi birlikler ittifakın herhangi bir bolgesin; de boşluk doğmasına yol açacaktır. ~ Bu boşluk nasıl doldurulur? NATO' bir rapor hazırlamıştır. Müttefikler' böyle bir komenjenal kriz durumun" da ne yapmalı da boşluğu doldurma' lıdır? Bu konu halen askeri düze>detaruşümakudır. 3 Ancak bence konjonktürdeki son değişiklikler açıandan en çarpı, cı gelisme Güneybatı Asya'ya düzenlenecek askeri harekat ve bu sıradaihtiyaç duyulacak ülkeler meselesinin* gündemin artık ait sıralanna düşmesidir. Bu konu 23 yıl önceki gibi artık NATO'nun en üst düzeydeki ilgi si dahilinde değildir. Ancak lran ve' Irak savaşının son dunımu da elbet* teki yakından ızlenmekte, müttefik. lerarası görüş alışverişı yapılmaktadır. Bu catışmanın muhtemel yansı • malan gözönünde olmakla birlikte , bugünden bir ittifak hareketi gerektirecek kontenjan üzerinde konuşmak mümkün değildir. Bölgedeki halihazırdaki durum, "fevkalftde feliket" seviyesinden uzaktır. 4 Bu yüzden Türkiye'nin rolünü "doram" tayin edecekür. Moodie'nin, bu soruya yanıt verirken kullandığı son cümle, ilk kez kullanılmıyor. Geçen yıl Ehş Politika Enstitüsü tarafından İstanbul'da yapılan "Dogu Akdeniz'in Güvenliti" seminerine katıldıktan sonra sonılanmızı yanıtlayan ABD Dışişleri Bakanhğı raüstesarlanndan VVHItam Schnehltr de Türkiye'nin rolnni krizin boyatlan bcürleyecckür" demişti. İki ayn yetkilinin değişik zamanlarda benzer ifadeler kullanmalan, Amerikan yönetiminin "bu konuya vakit ayırdıgı" şeklinde dikkati çekiyor. Nitekım Moodie'nin son sorunun ikinci maddesinde üzerinde durdugu "NATO raporu"da Türkiye'nin rarx>run eklerine koyduğu muhalefet şerhleri nedeniyle bir türlu tamamlanamıyor. 1983'te Ankara'daki Türk ABD yüksek düze> ortak savunma grubunda ABD Savunma Bakan Yardımcısı Perie şunlan söylüyordu: "Er veya geç Amerik» Güneyb«ü Asya'da bir ülke tarafından yanlıma ça^nlacaklır. Bu sırada ittifakın Avrnpa'daki kuvvetlerinde bir diişüş olaca^ından mültefiklerin bu boşlugu doldurma^ için şimdideo bir plan yapmak zamanı gelmiştir. Eğer bnnu sulh arasında yapmazsak savas arasında kötu şartlarda yapmak zonında kalacagız." Türk kanadı ABD'nin bu konudaki düşuncelerinin nıhuna katılmakla birlikte "benimsenen nıann, kigıda dökülmesinde seçilen sozcüklerden" rahatsız durumdaydı. Sorunun, daha sonraları çözüldüğü, Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztiirk'ün Meclistekı bir konuşması sırasında. "Türkiye, Orta Avrupa'daki kavvet boşlıtgunu doldurabilir" deyince aniaşıldı. Moodie'ye Türkiye'nin aldıgı askeri yardım konusundaki düsüncelerini soruyoruz: MOODİE: NATO ve Amerika Türkiye'nin ve NATO'nun güneydoğu kanadının önemini biliyor. 1 Türkiye bugüne kadar ihtiyacı olan yardıraı almıştır. 2 Türkiye Israil ve Mısır'dan sonra ABD'den 3. büyük yardımı alan ülkedir. ABD'de kongre hiçbir zaman yönetime istediğini vermez. Bugünkü koşullarda bütçe açığı nedeniyle Türkiye'nin alacağı, korkanm ki istediği miktar değil, verilen miktar olacakur. ABD Kongresi bugün kendi personel ve harcırah bütçesinden dahi kısıntı yapıyor. Bu hayret verici bir durumdur, bütçe açığının ciddi boyutlara ulaştığının isaretidir. İlk defa böyle bir adıma tanık oluyoruz. önümüzdeki yülarda Türkiye şu anda aldıgını almaya devam ederse kendisini şanslı saymalıdır. 3 Amerika bunun ötesinde Türkiye ile ticareti teşvik etmeye soyunmuştur. Savunma alanında işbirliği teşvik edilmektedir. Önümüzdeki nisan ayında yeni bir gnıp Amerikalı işadanu temaslar için Türkiye'ye gelecektir. Peki sizce Türkiye ne zaman hazır olacaktır? MOODtE Bu soruya sadece Türkiye ve NATO'nun iradesi içinde cevap vermek mümkün değil. Bu dinamik bir oluşumdur, çevre ve şartlar sürekli değişmektedir. Caydıncılığı korumanın yolu sürekli değişmekten geçer. O yüzden Türkiye'nin yakınmalan hiç bir zaman sona ermeyecektir. Ama bu çerçevede şunlar yapılmaktadır. 1 Türkiye'nin caydıncıhğını korumasını sağlamak. 2 DoğuBatı diyaloğu ile genel bir yumuşaraaya gitmek. Görüldüğü gibi bu sorun bir tek Türkiye'nin sorunu değil, çünkü oluşumlan yönlendirmek bir tek bizim elimizde değil. FRANS1ZCA, kolejlilere. 359 87 28 Değerli üstadımız ve dostumuz, Türk savunma mesleğinin uluslararası düzeydeki temsildsi, Anadolu barolarının saygı duyduğu, tstanbul Barosu'nun eski Başkanı, baroların bağımsızlığı, avukatlığın özgürlüğü, yargının ve hukukun üstünlüğü davasırun savaşçısı Sayın ORHAN APAYDIN'm ölümünü Balıkesir Barosu avukatlan olarak da derin acı duyarak karşıladık. Tüm Türk hukukçulan ile tüm demokratlara ve ailesine başsağlığı, aziz Orhan Apaydın'a rahmetler dileriz. AVUKAT TURGUT ÎNAL BALIKESİR BAROSU BAŞKANI (Baştarafı 1. Sayfada) runun orta cepheye yansıyacağını veya orta cephenin sonınunun güney cephesinin sorunu olduğunu herkes vurguluyor.Ancak yine de NATO çevreleri gtlneyin özel durumuna önem atfediyor. örneğin Ona Avrupa'nm savunmasının Güney Avrupa'nın savunraasından ayn düsünületneyeccği, NATO'nun geçen yılki konvansiyonel savunma tatbikatlan sonrasında ortaya çıkan 9 maddeden aksaklıklar (defficiencies) listesinde de görülüyor. Bu maddede acilen giderilmesi gereken eksiklikler arasında gOneyin savunması vurgulanıyor. Her ne kadar "Güney neresidir" açık olarak tarif edilmiyorsa da, bu vurgulamanm genel bir tatbikat sırasında, Türk lobısınin hiçbir etkısi olmadan ön plana çıkması anlam kazanıyor. 2 Politik sonınlar, iki buçuk yıl içinde yine gördüm ki ittifak içi sorunlar ittifakın ana misyonunu yürütmesınc engel olmakıadır. NATO'nun ittifak içi sorunlara çözüm bulması beklenemez, taraflan zorlayamaz, ama NATO, ittifak içi çaüsmalara da izin veremez. NATO bu yüzden taraflardan en kısa sürede sorunlannı çözmelerini beklemektedir. (Limni sorununa atıfla) NATO'nun araya girip bir çözüm dikte etmesi mOmkün olmamakla birlikte sorunun çözülmesi için de elinden geleni yapar. Çünkü son tahlilde taıbikaüara kaulmayan bir NATO üyesinin tatbikatlara katılır hale gelmesi tüm ittifakın yarannadır. Ancak bu asamadan sonra ne olur o belli değildir. NATO, "Soran ÇÖZÜISÖB, tşimize bakalını" görttşündedir. Türkiye'rün NATO karargâhından görünen genel havası budur. Moodie'nin iyi seçilmiş sözcüklerle NATO çevrelerinin hislerini ifade ettiği, "LJmni'nin NATO savuama planlarına ılınıp alınmaması sornno" son yülar da Yunanıstan ile Türkiye'nin ittifak ıçındekı görünür sonınlanndan en belirgini olarak bıliniyor. Türkiye'nin, Yunanisıan'ın 1980 ekiminde NATO'nun askeri kanadına dönüşüne izin vermesinden (Baştarafı 1. Sayfada) kısa bir süre sonra tırmanan Limni nizcilik'e ait "Büyük Hun" adanın NATO savunma Irak'ın Exoctt füzeleriyle bom sonınunun,dahil edilerek çözümlenplanlanna balanmış ve üç Türk gemici ölmesi şeklindeki NATO görüşu, gemüş, iki gemici de yaralanmıştı. rek Türkiye'de gerekse yurt dışında Türk liderlerinden, "Siz daha olgunUM Denizcilik'in "Burak"ı da 2 Mayıs 1985 'te hava saldın nnuz, göçla devletsiniz" diye rica sına uğradı. Hem de yasak böl ediliyor. Bazen bu ricalann dile gege dışında. Saldın ucuz allatü tiriliş biçirru Bernard Rogers'ın, Çorlu'daki Archway Express8S tatbikamış, Exocet füzesi petrol dolu tı sırasında Türk ve Yunan lıderleritanklardan birine isabet ettiği ne seslendiği, "ReioriklcTİ bınüun da halde, oksijen bulunmadığından işimize bakalım" cumlesindeki gibi etkisiz hale gelmişti. bıkkınlık ışaretleri tasıyabıliyor. Geçen yılın 10 temmuzunda Peki, Türkiye'nin •'İttifak içüıdeki ise bu kez Cerrahoğlu 'nun "M. ittifak dışı rolü" bu çerçevede 1980 Vatan " tankeri yine Irak füze sonrasında Çin'den Pakistan'a uzalerince isabet aldı. Hampetrol nan, "Asya'ya aphs" politikalan, yüklü tankerde yangın çıktı, 33 NATO'dan nasıl değerlendiriliyor? mürettebatı botlarla kurtarıldı. MOODtE: 1970 sonlanndan 80 Bundan üç gün sonra yine Cer ortaiarına kadar uzanan sürede ittirahoğlu 'nun ' 'Ceyhan'' tankeri, fakın sorumiuluk alaru dışındaki rolHarg 'ın 160 mü güneyinde yasak ler bu arada Türkiye konusu sürekli bölge dışında saldınya uğradı. NATO'nun gündermnde kalmıştı. Çıkan yangında ölen ya da ya1 lttifak'ın sorumiuluk sahası dıralanan olmadı. Cerrahoğlu 'nun şında meydana gelebilecek ama ittibu iki tankeri de lran Ulusal fakın menfaatlerini doğnıdan ilgüenTanker şirketine kiralıktı ve diren bölge dışı sorunlar karşısında Harg'tan Strn Adası'na petrol ne tavır alınacaktı? Bu sorunun yanıtı bugün de ortadadır. Ancak acıklaşıyorlardı. ça ortaya çıkmıştır ki NATO KonseTürk tankerlerine altına sal yi bu konuda konsensus bir karara dın da dün "Atlas1 "e bu kez varamamaktadır. Buna karşılık ittilran tarafından yönetildi. fak içi ülkelerin özel kontenjan plan 5 Irak GALERİLER IMAJ Sanat Odası 528 66 29526 10 00/412 Nüzhet Kutluğ S«flW 7 KIZIUY AKBANK Sanat Galerisı RASİN 122 Mart dört boyut sanat gatBriai SAĞOATCAO ?94/2l CAOOEflOSTAN S56M78 SAEIRİ ERİMEL 1nBarl Rumrt CJÖ Vıö H n 6 tlok No T« 148 15 M BERK SANAT GALERİSI ıstasyon sanat evi 27 Şubu 17 M»rt 19S6 Vakko Sanat Galerileri Sunar: Vakko/lstanbul 431 Mart 1986 VıMoııa4> caü Tet n 8i Ki£E CEVDET PAŞA CAO 376 BEBEK 1(5 74 96 Vakko/İzmir 431 Mart 1986 MUZAFFER AKYOL •1JI Nuri İyem SaM p » |*ıM UM11Jİ Zafer Aytekin Resim Sergisi Saim Özeren Resim Sergisi Vakko/Ankara Ekrerr Kahraman Resim Sergisi 431 Mart 1986 T E M SANAT GALERÎSÎ SM«T SAlfMSI Selim Turan Husnv Gcrede Ca! 126 Teşvıloye McydmIST T« 141 27 11 Ali Avni Çelebi 1 Mart23 Mart 1986 Gateri. Pazartesı dışında he«gün 10.3019.30 arası oç*tw. AudioVısual tonıtm programı hergün soat 1730"dod». Kuyulubostan Sok. 44/2 Ntrrtet Apt Nişantaşı. ISTANBULfe):147 08 99 147 97 56 • Ayetullah UrVttTYAŞAR . . SANKT GALERİSI Sümer Ertuğrul Ateş 16 Subat2 Mart Resim sanatında 65 yıl 1 No 7Tİ* i rndon 1«4 96 33 GALERI ILANLARI HER GUN BU KOSEDE TAKSİM SANAT GALEMSİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle