18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLER DtSK Genel Başkanı Baştürk'ün savunmasından: tşSendika Servlsi DİSK , üenel Başkanı Abdullah Baştiirk DİSK davasındaki savunmasında DtSK'in demokratik sosyalizmi savunduğunu, buna 1961 Anayasası ve yasaların engel olnıadığını söyledi. "Ancak DİSK sosyııli/min temsilcisi, sözcüsü . oldugunu iddia etmemiştir" dedi.Baştürk, DlSK'in dcmokrasi ve sosyalizm anlayışını anlatırken, DlSK'in bir kitle örgütü olduğunu, her turlu ideolojik, siyabi görıışten üye ve yöneticisinin olabilcceğini anımsattı. Sendikal bir kuruluş oldukları gerçeğini goz ardı etmeden genel olarak • sosyalizmin gerçekleşmesini iste•diklerini belirterek şöyle devam etti: "DtSK'in, işçilerin ulusal, demokratik, bağımsız 'sendikal merke/i olarak, sendikal planda sosyalizınden yana oldugunu söylemesi hem 274 sayılı sendi; 'kalar yasanının 1. maddesine uy. gtın bir lavırdır, hem de bir baskı grubu olarak görevini yerine getirmesidir. TİSK de aynı şekilde, kendi çı, karları geregi, devletln ekonomiye hiç karışmadığı, her liirlü erkin, ekonomik güciin, yani sermayenin elinde oldugu, çokuluslu tekellerle ortak çalışılan, devletçiliğe karşı v | k | l*n, sosyal hakların ikinci planda tutulduğu, (hur le^ebusun) her ko$ulda ve her düzeyde etkin oldugu bir diizeni savunmakladır." Sınıf mücadelesini DÎSK icat etmedi landığı sosyalizm terımi zorlanurak, kanıtsız ve hukuk dışı yollarla, uyelerinin ideolojik bırlık temelinde bir araya geldikleri bir örgüt olarak gostermenin abesle iştigal olacağını söyledi. Anayasa Mahkemesi, yargı kararları, DİSK yayınlarında alıntılar ile iddianamedekı suçlamalar arasındaki çelişkiler üzerinde durdu. Baştürk DlSK'in kullandığı çeşitli terimlere dayanılarak yapılan suçlamalar uzerınde dururken, "işçi sımfı" terimini kullaıı maları nedeni ile sınıf çatışmasının yaratıcısı olmakla suçlansini korukleyenler DİSK degil, kapitalisl sımftır. DİSK, öztinde sınıfların demokratik mucadelesine dayalı bir demokrasi anlayışını savunmuşlur. Ve anayasal rejimi zur kullanarak yıkmak yönlemini degil, siyasi partilerin secimle iklidara gelmesini, banşçıl ve demokratik yonlemi benimsedigini her fırsatla ilan elmistir." Baştürk, "i$çi sımfı bilimi" terimini ilk olarak, DİSK'in toplunısal olaylara işçi sınıfı açısından vc bilimsel yoldan bakma sonucunda eldc edilen bilgılcn anlatma anlamında kullandığını neklerle anlattı. Baştürk, iddianamelerde suçlanan "Ulusal Demokratik Cephe" ve demokratik platform konularını açıklarken, UDC'nin DtSK yetkili kurullarınca alınan ya da onaylanan bir karar olnıadığını söyledi. DlSK'in eskı Genel BaşkanıKemal Türkler'in ortaya attığı bu slogan üzerine DISK'te çıkan tartışmaların bütün kamuoyunca izlendığını ve bu tartışmalara bağlı olarak UDC'ye karşı çıkanlar arasında olduğu için DİSK Genel Başkanı seçildiğini belirtti. "Bircok arkadaşım gibi ben UDC sloganına karsı çıktım. Ancak ben UDC'ye karşı çıkarken bunun yıllarca sonra suç sayılacağını duşündügümden değil, sendikal ve siyasal anlayışıma lers dtıştugü için karşı çıklım. Bu duşuncem 6. Genel Kurul'ca benimsendigi için UDC görüşü genel kurulda kabul edilmemiştir" şeklinde konuştu. Baştürk 6. Genel Kurul'un "Tüm ulusal, ilerici, demokrat, yurtsever örgül ve güçlerin antifaşist, antiemperyalisl ve anti(ekel cephede savaşım birligi kurulması"m karar altıııa aldığını vurguladı. Yurütme Kurulu'nun giderek artan saldırılar orlanıın da, bu kararı, tüm demokrasi güçleri arasında, Batı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi demokratik guç ve eylem birliği sağlanmasına yönelik "demokratik platform" oluşturulması biçıminde uygulamaya soktuğunu belirtti. "Bu davada DİSK'in 'cephe' sozcugü ile TCK'nın 146, 141 ve 142. maddelerini ihlal ettigi iddia edilmektedir. Oysa Turkiye'de işverenlerce birkaç kez 'cephe' oluşturulmuştıır" dedi. Dinçerier'e ikinci tazminat davası Emekli muşavir müfettiş Zehra Ayla Akbal, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde düzenlenen "Kitap Yazma Seferberliği" toplantısında kışılik haklarına saldında bulunduğu gerekçesiyle Devlet Bakanı Vehbi Dinçerler hakkında I milyon liralık tazminat davası açtı. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı Vehbi Dinçerler hakkında, Mılli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde duzenlenen "kitap yazma seferberliği"toplantısındaki söz ve davranışlarından ötürü ikinci ke? tazminat davası açıldı. Emekli muşavir müfettiş Kemal Onur'dan sonra yine aynı toplantıda Dinçerler tarafından toplantı salonundan dışarıya çıkanlan, emekli müşavir müfettiş Ayla Akbal da "kişilik haklarına saldında bulunulduğu" gerekçesiyle Dinçerler hakkında bir milyon liralık tazminat davası açtı Ayla Akbal'ın avukatı Emin Değer tarafından Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verılen dava dılekçesinde, Vehbi Dinçerler'in toplantıdaki davranışlarının kasıtlı, yanlış ve emri altında bulunanları kuçuk duşurmeye yönelik olduğu göruşu savunuldu. Dava dilekçesinde, 6 Temmuz 1985 tarihinde başlayan "kitap yazma seferberliği" toplantısının Vehbi Dinçerler tarafından basına açık olarak sürdUrülmesinın yeğlendiği belirtilerek Dinçerler'in özellikle müfettişlerle ılgılı görüşlerini basına yansıtmak amacını güttüğü ileri suruldu. Dilekçede, Dinçerler'in hakaret ettiği kamu görevlilerıne haksız ceza verme çabasında olduğu da kaydedilerek, adı geçen iki müfettişin görevden alındıkları vurgulandı. Dilekçede daha sonra, "Bir kamu görevlisinin, bir bakan tarafından da olsa bir kole gibi paylanması, hakarete ugramau ve bunun açık bir toplantıda yapılması, bunların kasten basının onünde yapılmasının bakanın fevri bir tavııia, yasalar ustu bir tulum içerisinde hareket etmesi, karar alması yasaya ve hukuka aykırıdır" denıldı ANKARA...ANKA MUŞERREF HEKİMOĞLU 14 MART 1986 Toprağa Saygı... Soguk bir başkent akşamı Ferhan Taylan'ın "Akdeniz" adlı sergisinde güneşlendim, ısındım iliklerime kadar. Akdeniz'itoprakkullanarak yentden yaşamak için konu seçtim, diyor sanatçımız. Akdeniz'e sovgi, saygı içinde bir çalışmanın ürünü bu sergi, Akdeniz'in üretkenliğini vurguluyor, ayrıca Roma ile Ankara arasında bir köprü kuruyor. Ferhan Taylan'ın bir süredir Roma'da seramik sanatına yeni bir soluk veren Nedda Guidi ve Emanuel Astenge ile yakın dostluğu var. Nedda Guidi toprağa renk katarak mimarlık, seramik dalında şiirsel bir geometri uyguluyor, toprağın sırla örtülmemesini savunuyor. Emanuel Astengo ise seramiğin birincil bir sanat dalı olduğuna inanan bir seramik uzmanı. Ferhan Taylan bu italyan sanatçıların yakın çevresinde yaşayarak sanatında yeni boyutlara varmış hiç kuşkusuz. Ama onun sanatçı kişiliği asıl babasının seramik fabrikasında, odun sobalı bir odada Atilla Galatalı, Erdogan Ersen, Tüzün Kızılcan ile çalışarak oluşuyor. Annesi Seniye (Fenmen) Taylan'a sordum sergide. Boynuz kulağı geçti mi? Bir güzel gülümsedi. Elbet geçecek dedi, doğalı, guzeli da bu değil mi? istanbul'a gidince Çağlayan'daki atölyede Seniye Fenmen1 in son çalışmalarını gorecegim, bakalım o neler üretiyor? Tanbay galerisinde Orhan Taylan'ı da görmeyi umut ediyordum, ama o umut bir hafta sonra gerçekleşti. Cezaevinin kapısındaki sevinci uzaktan paylaştım gözlerim yaşararak. Birözlemi dindirirken ne güzel çlçekler açıyor kavuşanların yüzlerinde. Gazeteci olunmaz, gazeteci dogulur sözünü yaşamıyla kanıtlayan Şinasi Nahit Berker bu çiçeklerin dilini de bir gün yazar belki.. TV'de ya da gazete resımlerinde sevdikleriyle kucaklaşanları seyrederken düşündüm. Bu sevinci yaşamak umuduyla kaç kişi bekllyor değil mi? içerdekiler ve dışardakiler, analar, babalar, çocuklar nasıl bir özlemle kavuşmayı düşlüyor kimbilir?.. Ferhan Taylan ile birlikte Gül Derman da bir sergi açtı Tanbay Galerisl'nde. Istanbul'un güzelliklerini yitirmesine "dur" demek ister gibi bir Ortaköy görüntüsü, Boğaz Koprüsü'nde bir bayram sevinci, Yenicami'de kuşlar, çerçeveleri aşan martılar, sonra hamamda yıkanan kadınlar, kimi neseli, kimi kederli, kimi uzanıp yatıvermiş sereserpe. Gül Derman'ın çıplak kadınları hayli güzel. Birinı özellikle sevdim, upuzun yatarak çerçeveyi aşıyor. O taşbaskı tabloyla bir baskı yarışmasına katılmış sanatçımız, gelen yanıt çok düşündürücü. Seçici kurul baskıyı beğeniyor, ama "içeriği" nedeniyle ödüllendirmiyor. O resmi alıp odama asacağım, seçici kurula kişisel bir tepki... O resim çıplak bir kadını değil, özgürce soyunan bir kadını, başı ayağı çerçeveyi delen bir kadını düşündürdü bana. Ayağı yerde, başı gökterde bir kadını, haklarını, özgürlüklerini kullanarak çerçeveleri aşan kadınları... Geçen hafta Şefik Bursalı'nın evinde de bir resim şöleni yaşadım. Bursa'nın eski evlerini, yitik güzelliğini seyrertim uzun uzun. Karaşeyh sokağınm aydınlığına daldım. O sokakta küçük pembe bir ev var. Şefik Bursalı o evde doğmuş, istanbul'a gitmiş, resim çalışmalarına başlamış sonra. Bir çay söyleşisinde 1923'lere kadar uzandık. Güzel Sanatlar Akademisi, Çallılar, Hikmet Onatlar, Bedri Rahmiler geldi soframıza. Şefik Bursalı seksen yılı bırakmış gerıde, ama sanatına saygısını, coşkusunu bir delikanlı çarpıntısıyla hâlâ sürdürüyor. Lamelta Galerisi'nin yönetmeni Serpil Bozer ile beraberdik o gün. Dışarda başkent akşamı, içerde yeşıl Bursa, sokaklarda dolaştık, eteklerinde renk renk çicekler açan Uludağ'a tırmandık. Geçen hafta bir de keman şöleni yaşadık, Suna Kan'ı dinledik. Sibelius'un konçertosunu çaldı değerli sanatçımız. Orkestrayı Moskova'dan, Bolşoy balesinden gelen Manzurof yönetti. Konserden önce çok umutluyduk, Suna ve bir Sovyet şefle orkestra eşliğinde güzel bir konçerto dinlemeyi düşledlk, ama sadece Suna Kan'ı dinledik. Orkestra yonetmenin güçlüğünü bir kez daha hissettim o konserde. Ayrı ayrı tüm çalgıldtın sesini duyurmak, değişik sesler arasında bir denge, bir uyum sağlamak ve de solistin hakkını vermek başka bir ustalık istiyor. Bu ustalığa varamayanlar orkestrayı da, konçertoyu da altüst ediyorlar. Her zaman yazarım, müzik kültürüm hayli sınırlı, müzik dünyasının büyük ustalarını, dinleyerek sevdim. Orkestra yönetenleri konserlerde tanıdım. iyı bir orkestra, yöneticiye karşın çalar ya da iyi bir yönetici orkestraya başka bir soluk verir, türü sözleri yaşayarak yorumladım. Belll konserlerde iki görüşe de hak verdim. Aynı orkestrayı değişik yöneticilerle, çok değişik düzeylerde gördüm. Birinde darmadağınık, ötekinde uyum içinde, müziğin tüm renklerini yansıtarak. Bir müzik olayı kolay yaşanmıyor elbet. iyi bir eğitim gerekiyor, iyi bir birikim; o akşam konuştuk, Suna Kan kırk yıldır keman çalıyor, sanatına, dinleyicilerine saygısını hiç yitirmeden. Bu saygı siyasal solistler için de çok gerekli bence. O konser gecesi düşündüm, siyasal orkestralardan hâlâ güzel bir konser dinleyemiyoruz değil mi? Hatta bir orkestranın oluştuğu bile söylenemez. Tersine bir orkestra kurmaya çalışanlar ayrı notayla, hatta notasız çalmak eğiliminde, değişik sesler arasında uyum bir yana, susturma çabası ağır basıyor. Değişik seslere saygı duyulmuyor hiç. Ferhan Taylan toprağa saygıyla o güzel seramikleri üretiyor, Suna Kan müziğe saygıyla sanat düzeyini koruyor, ama siyasal sahnede politika da üremıyor, orkestra da oluşmuyor. Birçok kuruluş belli bir düzeye varamıyor bir türlü... Düşünceye saygı olmadan üretkenlik mümkün değil elbet... DtSK Genel Başkanı, "Türkiye'de, DlSK'in dışında ve DtSK'ten bağımsız olarak sürmekte olan bir sıntf mücadelesi vardır. Bu sınıf mücadelesini körükleyen DİSK değil, kapitalist sınıftır" dedi. Abdullah Baştürk> savunmasında, DlSK'in demokratik sosyalizmi savunduğunu ve 1961 Anayasası ile yasaların bunu suç saymadığını söyledi. İddianamede "Ulusal Demokratik Cephe" kurmakla suçlandıklarını belirten Baştürk, DİSK Başkanlığına bu cepheye karşı çıktığı için seçildiğini belirtti. dıklarını anımsattı ve şöyle dedi "DtSK'in dışında, DİSK'ten bağımsız olarak Türkiye'de surmekte olan bir sınıf mücadelesi vardır. Daha onceki bölümlerde açıkladıgımız gibi, Türkiye'de işverenler işçilere en açık biçimde saldırmaktadırlar. Bu konumda işçüer ve sendikalar savunma posizyonundadırlar. DİSK'in mücadelesi hiçbir zaman var olan sınıf mücadelesini körüklemek olarak yorumlanamaz. Türkiye'de sınıf mucadelebelirtti. DlSK'in kullandığı terimlerin kullanılış anlam ve amaçlarına bakılmadan, kıyas yöntemi ile Marksistlenınıst terminolojiden benzetmeler yapılarak suçlama getirilemeyeceğini bildırdi. Aynı yöntemle, Uluslararası Çalışma Örgütu de dahil, iddianamenin sendikal anlayışını benimsediği Uluslararası Hür Dunya İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve çeşitli işveren kuruluşlarına aynı suçlamalann getırilebileceğini u/un uzun ör Ögretmen Dünyası Yayınları yöneticisi ve avukat eşı tutuklandı Emin Değer: 1975'teki olayı sıkıyönetim soruşturamaz ANKARA, (Cumhuriyet Burosu) Oğretmen Dünyası yayınları yöneticisi Zeri Sarıhan vc eşı AvukatŞenal Sarıhanl975 yılında Ordu'da TOBDER adına yaptıkları çalışmalardan dolayı tutuklandılar. Tutuklama kararına "zaman aşımı" nedeniyle verilen itıraz dilckçcsi Falsa Cumhuriyel Savcılığı'nca kabul edilmedı. Muvekkillerinin tutuklanması uzenne Ankara Barosu'na bir dilekçe veren Avukat Emin Değer, yapılan ışlemin hukuka aykırı olduğunu iddia etli Değer, dılekçesinde Fatsa cumhuriyel savcısının dosyayı ınceleyip tartıştıktan sonra mesai gunu olan pazartesı günü gereğinin yapıl ması konusundakı ıstemine kaışııı, evinden getirilen sulh ceza yargıcı tarafından ifadeleri alınarak tutuklanan muvekkillerine yapılan işlemin insan hakları ve hukuku etkileyecek sonuçlar doğuracağım belirterek, şu görüşlere yer verdı: "Buromu/ uyesi meslekla^tmız Şenal Sarıhan'a karşı uygulanan yasadışı yontem, üstlendigi vekalet gorevi nedeniyle kamu hizmelinde bulunan avukatın suçüstu hal dışında gözaltına alınmasıyla mesleğimizin güvensizliğini gündeme getirmiş ve konuyla Baro olarak ilgilenilmesi zorunlulugunu ortaya çıkarmı>tır". Emin Değer, Hâkımler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığı'na gönderdiği dilekçede ise sanıklann sorgulaınalarının Fatsa Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılması gcrcktiğine dikkat çekerek, "Sayın Cumhuriyel Savcısı'nın 1975 yılındaki suça ait soruşlurmanın haıigi makam tarafından yapılması gerekliğini bilemeyecegini duşunemiyoruz. Çünkü bu suç sıkıyonetimle ilgili değildir. Çünku suç işlenmişse I97S yılında işlenmiş ve bitmiştir. Ankara'da benzer konularda zaman aşımına uğrayan soruşturma yetkili cumhuriyet savcılıklarınca yapılmaktadır. Dolayısıyla muvekkillerim hakkındaki soruşturmanın da Fatsa Cumhurlyet Savcılığı'nca yapılması gerekmektedir" dedi. Dci\er, konu ile ilgili olarak dosyaııın Elazığ Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'na gönderılmesinin ayrı bir sorumluluk doğurduğunu ileri sürdu. Baştürk devamla, Türkiye'nin somut koşullarına uygun gerçekt lere dayalı sosyahzmi savunur. ken, gerçekleştirme aracı olarak siyasi partileri gördüklerini, gö" rüş ve çalışmalarının hiçbirınde, ' mahkemelerin komünizmin ana unsuru olarak gordükleri cebır " ve yok etme öğelerine rastlanıla'' mayacağını anlattı. DlSK'i, kul .Steiner ve Stoffelen Ankara'da , ANKARA, (CumhuriyeC Bü, rosu) Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi Hukuk ve Siyasi tşler Komisyonları'na bağ. lı Türkiye Alt Komitesinin ra, portörleri Avusfuryah liberal Ludwig Steiner ile Hollandalı sosyalist Pieter Stoffelen dün . Ankara'da hükümet ve parti yöneticileriyle görüşmelerde bu(lundular. . Steiner ve Stoffelen, dün ilk . olarak Dışşileri Bakanı Vahit , Halefoglu'nu ziyaret ettiler.Görüşmede TürkiyeAvrupa ilişki. lerinin de ele alındığı bildirildi. , Avrupa Konseyi heyetinin hükümet kanadından bir başka görüşme de Başbakan Turgut özal'la oldu. Bu görüşmede ise demokratikleşme sürecinde atılan adımlar ve bu çerçevede insan hakları ihlalleri ve işkence ^olaylarının gündeme geldiği ha•,ber verildi. Steiner ve Stoffelen, dün ayrıca Demokratik Sol Parti Oenel başKanı Kahsan Ecevit ve DYP Genel Başkan Yardımcısı Gökberk Ergenekon ile bir görüşmede bulundular. Devlet Bakanı Mesu» Yılmaz da Avrupa Konseyi rapoıtöıleri ivin bir yemek verdi. "Yayıncılığın Dünii Bugünü" konulu açıkoturum dün Mecldiytköy'deki F/MKültür Sanat Ticaret Merkezi'nde yapıldı. Cumhuriyet Kitap Kulübü yöneücisi Oktay Şimşek Vn (ortada) yönettlği açıkoturuma (soldan sağa) Remzi hitabevi'nden Erol Erduran, Gellşim Yayınlan'ndan A.Denlz tnsel, Yada Dağıtım'dan Timuçin Yekta ve Can Yayınlan'ndan Erdal öz katıldılar. Erol Erduran, bir kitabın tüm üretim Ofamalarını aynntılarıyla sıraladıktan sonra, "Tabii, en sonunda da satılmıyor", dedi. Erdal öz, yayıncılığın Türkiye'de henuz bir sanayi sektörü haline gelemediğini, ülkemizde kitap okuru sayısının özellikle son yıllarda uygulanan eğitim politikaları yüzünden hızla azaldığını vurguladı. Timuçin Yekta, kitap dağıttm örgütlerinin sorunlarma değinirken, dağıtımcı yayınevi kitabevi ilişkisinin işlevini yerine getiremediğinden yakındı. Ueniz İnsel ise, 1970'li yıllarda ansiklopedi yayıncılığının Türkiye'de patlama yaptığım, bu yıllarda eskiye oranla daha Batılı anlamda ansiklopedi yayını başladığını belirtti. İnsel, Batı'da ansiklopedi okurunda genel kullurden ozel konulara doğru bir eğilim olmasına karşılık, Türkiye'de hâlu genel konulu ansiklopedilerin daha çekici geldiğini söyledi. Yayıncıhğm sorunları tartışıldı ; X S 1719 mart tarihleri arasında yapılacak Izmir'de "Demokrasi ve Sendikal Haklar" semineri düzenlendi ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) 70 ülkeden 247 sendikanın üyesi bulunduğu "Uluslararası Kamu Görevlileri Federasyonu" 1719 mart tarihleri arasında Izmir'de "Demokrasi ve Sendikal Haklar" konulu bir se miner düzenledi. Kısa adı PS1 olan federasyonun yönetim kurulu üyesi bulunan Yoltş Sendikası Genel Başkanı Bayram Meral, lzmir Balçova'da yapılacak seminer için verdiği bilgide PSI'nın 10.5 milyon işçiyi temsil eden önemli ve güçlü bir kuruluş oluduğunu, son 10 yıldır çeşitli Ulkelerde sendikal hak ve özgUrlüklerın kısıtlanmasına karşı etkin bir mücadele yürüttüğ.ünü söyledi. TUrkive'den Yoltş, HarpIs, SağlıkIş, Enerjilş ve Genellş'in üyesi olduğu PSI'nın semineri hakkında Meral şu biİRİvi verdi: "Seminere izleyki olarak Yoltş, Harbİş, Sağlıklş ve Enerjilş sendikalarından 60 dolayında ust duzey yonelicisi katılacaktır. Dört sendikamızın genel başkanlannın sunacakları tebliglerin yanı sıra, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Doç. Dr. BUIent Tanör ve Dr. Mete Törüner de "Türk Sendıkacılığının Güncel Sorunlan', 'Anayasa ve Sosyal Hukuk Devleti' ve '24 Ocak Sonrası Türkiye Ekonomısi ve Çalışanların Ekonomik Durumu' konularında konuşmalar yapacaklardır '. Mitingçüer yargilanıyor . tZMİR (Cumhuriyet Ege Biirosu) Türklş'in 22 şubatta yaptığı "Ekmek, Barış ve özgürlük Mitingi"nde gözaltına alınan ve 61'i tutuklanan 77 kişinin yargılanmasına bugün 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlanıyor. 77 sanık için Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Bahri Altınöz tarafından hazırlanan iddianatnede şöyle dendi: "Cumburiyet alanında Tiırklş Konfederasyonu tarafından dttzenlenen Ekmek, Banş ve Özgürliik isimli yasal mitinge iştirak eltikleri, anılan mitingte Türklş'in vilayet makamına sundugu ve onaylanan yasal oiarak atılması gereken sloganların dısında Emniyet Siyasi Şube Müdürlügii'nce tanzim edilen tutanaklarda da yazılı olduğu gibi 'Anayasaya hayır', 'Tam bagımsu Türkiye', 'Zindanlar boşalsın, genel af, 'DİSK'e özgürliik', 'En büyük DİSK', 'lşkencecilerden hesap soralım', 'Kahrolsun ABD emperyalizmi', 'Hükümet istifa', 'Faşizme karşı omuz omuza', 'Zam, zulüm, işkence, işte faşizm' şeklinde slogan atmak sureliyle 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri hakkındaki kanunun 30. maddesine muhalefet ederek toplantının ve yiiriiyUşün huzur ve sükununu DOZdukları... Cümle sanıkların yu• kanda açıklanan, uzerlerine atılı . suçları işledikleri, iddiaları doğrulayan evrak arasında mevcul tuıanaklar münderecatımndan ve kendilerinin tevil yollu iddialanndan ve lıim hazırlık evrakının incelenmesinden anlaşılmıştır." Fatsa Devltbl savcısı 29 yıl hapse çarpttrdck Fatsa Dev Yol davası savcısı Hâkim Binbaşı Halit Cengiz, "rüşvet almak, irtikap, dolandıncılık, vazifesine dahil olmayan bir hususun ifasına kadir olmadığı halde, olduğundan bahisle menfaat temin etmek. memuriyet görevini ve nüfuzunu kötüye kullanmak, görevinin dışında ticaret yapmak ve Tuğgeneral Yusuj Haznedaroğlu 'na hakaret etmek"le suçlanmıştı. MEHMET GÜLTEKİN ERZİNCAN Fatsa DevYol Davası Savcısı Hâkim Binbaşı Halit Cengiz, çeşitli suçlardan yargılandığı 3. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde 29 yıl 2 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyetinin bir süre önce yayın yasağı koyduğu davada sanık binbaşı "rüşvet almak". "irtikâp", "dolandırıcıhk", "vazifesine dahil olmayan bir hususun ifasına kadir olmadıgı halde olduğundan bahisle menfaat temin etmek", "memuriyet görevini ve nüfuzunu kotuye kullanmak", "Tuğgeneral Yusuf Haznedaroğlu'na hakaret etmek", "gorevinin dışında ticaret yapmak" suçlamasıyla yargılanıyordu. Askeri savcı ve hâkimler arasındaki genel atamalarla 1981 yıhnda 3. Ordu Komutanlığı Adli Müşavir Yardımcılığı'na atanan ve asıl görev yeri ile ilişkisi kesilmemek kaydıyla 3. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'nda görevlendirilen Hâkim Binbaşı Halit Cengiz, aynı yıl Fatsa DevYol örgütü için soruşturma açmış ve daha sonra da aynı davada askeri savcı olarak görev yapmıştı. Dava sürerken, Askeri Savcı önyüzbaşı Mehmet Bilgili, Binbaşı Cengiz'in tutuklu sanıklara yardım etmek amacıyla sanık yakjnlarından rüşvet aldığı gerekçesi ile soruşturma açmıştı. Binbaşı Cengiz, yaz tatili sırasında Erdek Askeri Kampı'nda 16 Temmuz 1984'te gözaltına alınmış ve 20 temmuzda tutuklanmıştı. 3. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde yargılanan sanık Binbaşı, 10 Ocak 1985'te tahliye edilmişti. Bu duruşmada sanık avukatlarının tahliye istemine Savcı Bilgili karşı çıkmış ve verilen karar üzerine mahkemeyi suçlayarak mahkeme heyetini reddetmişti. Hâkim Albay Özcan Yılmaz ile Hâkim Üstegmen Bahadır Acar da, savcının suçlamalarını reddeden savunmalannı dava dosyasına koyarak davadan çekilmişlerdi. Askeri Yargıtay'ın yeni bir mahkeme heyeti oluşturmasından sonra karşılıklı suçlamalarla ilgili olarak davada yayın yasağı konmuştu. Sanık Hâkim Binbaşı Halit Cengiz'in tutuksuz olarak yargılandığı ve katümadığı dünkü duruşmada Piyade Yarbay Mustafa DUek başkanlığındaki n.ahkeme heyeti, Binbaşı Cengız'e 29 yıl 2 ay ağır hapis cczası verırken, aynı davada yargılanan 4 sanığı çeşitli hapis cezalarına çarptırdı, 24 sanık hakkında da beraat kararı verdi. Sanıklardan mahkeme kâtıpleri Halit Şengün I yıl 8 ay, Adem Çlftçi 3 yıl 2 ay 26 gün, Fahrettin Gündoğdur 5 yıl 8 ay, Efirli Cezaevi Müdürü Hasan Kırdar 5 ay hapse mahkum oldu. Mahkeme, Kırdar'ın cezaevindeki iyi halini dikkate alarak mahkumiyetini para cezasına çevirdi ve tecil etti. Mahkeme sanık binbaşının eşi Mualla Cengiz'e alınan siyah ışlemeli elbısenın "irtikâp yoluyla elde edildiğine" hukum vererek elbiseye elkonulmasını da kararlaştırdı. Mahkeme heyeti aynca, sanık binbaşının görev yaptığı 15 Temmuz 1981'den gözaltına alındığı 16 Temmuz 1984'e kadar geçen süre içinde başta Fatsa DevYol Davası'nda olmak üzere verdiği görevsizlik ve yetkisizlik kararlarının Askeri Adalet Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince incelenmesi için 3. Ordu Komutanlığı'na suç duyurusunda bulunulmasına da karar verdi. Dünkü duruşmada tutuksuz yargılandığı için hazır bulunmayan sanık binbaşı Halit Cengiz'in tutuklanmasına da karar verildi. Siz kalbinizi, kalbiniz sizi korusun! TOPKAPI HASTANESI Tel 524 19 194hat KARTALKAYA KARTAL OTEL SICAK YUVANIZ KAPAI.l YÜZME HAVVZU • DİSKO • SAVNA CCRF.TSl7.LlFJLERteTFA.ESKl ÇAYvelllLAMVRVM'ZSDOĞALKAYAKPİSTİ Btrklşltampanılyon PazarPerşembe (4 geco 5 g(in) 60 OOOTL. Perşembe.Pazar (3 gece 4 gün) 60 000 TL Pa?ar.Pa?ar (7 gece 8 gun) 120 000 TL CumaPa/ar (2 gece 3 qun) 45 000 TL OtobOı tervlslmlı vardır. • Ru: Beşiktaı 16110 74 161 22 81 161 B2 26 KadıkOy 3361660 f»"Ulİ' TfLlfio., î ru Sendikamızın Genel Kurulu 29.3.1986 Cumartesi günü saat 11.00'de aşağıdaki gündem dahilinde sendika genel merkezinde olağan toplantısını yapacaktır. tlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci toplantı 5.4.1986 Cumartesi günü aynı yerde, aynı saatte yapılacaktır. Gündem: A) 1 Yoklama ve Açılış 2 Başkanlık Divanı Seçimi (1 başkan 1, başkan vekili, 2 divan kâtibi) 3 Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu üyeliği için seçime katılacak adayların ve sürelerinin belirlenmesi 4 Yönetim Kurulu çalışma raporu ile bilanço ve hesap cetvellerinin okunması, görüşülmesi 5 Denetim Kurulu raporunun okunması ve görüşülmesi 6 Yönetim ve Denetim Kurullarının ibra edilmesi veya edilmemesi hususunda oylamanın yapılması 7 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın istekleri doğrultusunda tUzUğün 26., 36 (a) ve 37. maddelerinde gerekli düzeltmelerin yapılmasına karar verilmesi. 8 Yılhk bütçe tekliflerinin görüşülmesiyle kabulü 9 Dilekler ve kapanış. B) 1 Seçimler TÜRKİYE GAZETE SAfflPLERİ SENDİKASI OLAĞAN GENEL KURUL ÇAĞRISI SÜRMÇNE ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1985/44 Davacı Sadık Kırandan'ın davalılar Celal Otluoğlu ve arkadaşları aleyhine açmş olduğu SUrmene Balıklı Mahallesi'nde kaın 4.4.1978 tarih, numara 52 ve mart 1978 tarih 35 nolu tapuların iptali ile tescil davasının yapılan açık yargılaması sırasında davalı Celal Ofluoğlu'na gazete ile ilanen tebligat yapıldığı halde gelmediğinden bu kez ılanen gıyap karan tcbliğinc karar verilmış olup adı geçenın duruşmanın atılı bulunduğu 16 4.1986 günü !>aat 10.20'deSürmene Adliyesi'nde ha^ır bulunması aksı lakdirde duruşmaların gıyabında devam cdip hüküm verileceği hususu gıyap kararı yerine gcçerlı olmak Uzere ılancn tebüğ olunur. Basın: 13973 Sahibinden 148'li satılık telefon. Gündüz: 526 10 00'dan 444 Gece: 148 11 85 î
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle