18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 14 MART 1986 lar"daki Anlatıcı (Muşfik Kenter) bende benzeri bir şaşkınhk uyandırdı; ben ondan gene bu tıyatroda Hamlet'ı sevretmış ve sahnenin on merdıvenlerine oturarak söylediğı "To be or not to be" tiradını dınlemıştım. Ama Anlatıcı Muşfik Kenter'in Hamlet rolune geçıverıp söylediğı "To be or not to be" ile bunun bir ilişkısı yoktu. Çunku bizi Hamlet oyununun havasına sokmak değıldı nıyetı. Kjsacası, o akşam beni, Muşfik Kenter'in rolden role geçmesi değıl, Anlatıcı'dan bır kahraman, ya da bır soytarıya geçmesi şaşırtti ve hayran bıraktı Muşfik Kenter gıbı artıstler yaratan bır toplum ne mutludur! Sevdığim bir muzik parçasının melodısıni, sesımle ya da ıslıkla çıkarabilirım, ama armoni için bu iki araç yetmez, o parçanm armonisinı ancak "tasavvur" edebılirim. Nota bilgisi olanlar için de böyledir bu, eşzamanlı (dikey) sesler "icra"yı gerekli kılar, onun için konsere gider ya da plaktan, kasetten dmlerız. Ben bir oyunun tadını, o oyunu okuyarak çıkabılırim, başka bir deyişle "icra"ya gerekseme duymayabılirım, "tasavvurum" beni destekler. Ama Muşfik Kenter gıbı ender gelmiş sanatçılar söz konusu olduğunda, "tasavvur"', "icra"run yanında çok guduk kalır. Gerçek tiyatro, bıze armoniyi veren tıyatrodur, onun gerekliliği bundandır. Buyuk artistin "icrası" tasavvurumuzu aşar. Tivatroıiiin gerekliliği MELIH CEVDET ANDAY "Kahramanlar ve Soytanlar"... Evet Müşfîk Kenter'm unutulmaz oyunundan sozetmek ıstıyorum. Galasında bulunmuştum, fakat erken davrananlar on sıraları tuttuklan içın, arkalarda bir yerlere oturmuştum; kulağımın biri de hiç duymaz, oyunu geregince ızleyememıştim. Goruyordum, Muşfik, Shakespeare'ın çeşitli oyunlarından kısa kısa sahneler canlandırıyordu; ıçimden "Ah şu rolü sonuna dek sürdürse" dıyordum. Kısacası, Talat Sait Halman'ın kurduğu bütunu kavrayamamtştım. Geçen güri yeniden gıttim oyuna ve hayran oldum. Konuya önce oyunun adından başlayalıtn... Bir romanın, bır oyunun, bir olayın başhca kişisı anlamında kullandığımız bu Farsça (kahraman) sözcuğun, "iş buyuran". "savaşta yiğitlik gosteren" gibı aniamlara da gelmesi beni hep rahatsız etmıştır. "Hero" anlamındakı "kahraman" sozcuğunde bir yuceltme anlamı vardır ve bu anIam Eski Yunan soylenbiliminden ve özellikle tragedyasından kaynaklanır. Bu kahramanlar savaşlarda buyuk yararhk gösterirler, kimsenin başedemediği canavarlan ortadan kaidırırlar ve en önemlısı, tanrılarla çatışarak başlannı belaya sokarlar, ama bu belalara goğus germeyi biiırler. Kentlenn koruyuculan olan kahramanlar da vardı; orneğin Theseus, Atına'nın koruyucu kahramanı idi. Dıyeceğim, Eski Yunan tragedyalarının başkişılenne gerçekten yakışan bu nitemin zamanla "principaJ figure" (başkişı) anlamını yuklenmesı, ozellikle bızim dilimız gozonune alındığında, ganp yorumlara yol acıcı olmuştur. Diyelim, bır romanın, bir oyunun başkişısı, zavalhnın, ahmağın, kaçığın bın olabilır, boyle birınden "kahraman" diye sozetmek yadırgatacaktır elbet. Shakespeare'de de boyle kişiler var, Molıere'de de. Ozellikle Shakespeare, başkışilerını hiç bir zaman yuceltmez, gızh ya da açık yergıler yoneltir onlara. Bunlann içinde en acınacak duruma duşen Leare orneğin, ba$langıçta mağrur, insana uzak, katı bir adamdır. Shakespeare'ın başkişıJerim oynayan anıst, bu bakımdan buyuk bır ağırlık altındadır, canlandırdığı kışiliğın gınftliğını bılecek ve duyuracaktır. Dahası var. III Richard gibi canı, kudurgan bır kırah ustlenen oyuncu, ne yaparsınız ki, bu kıralın sevımli yanlannı da gdstermek zorundadır. Shakespeare oyunlarında başarılarını her zaman hayranlıkla seyretmiş olduğum buyuk anist Muşfik Kenter, "Kahramanlar ve Sovtanlar" adIı duzenlemede, yukardan ben anlatmaya çalıştığım guçluklenn birinden ötekıne geçerek inanılması çok guç bır başarıma (performance) erdi. Boyle bir sınavın hakkından dunyada kaç artıst gelebilirdi ki! Oyunun adındaki oteki sozcuk "so>tarı", Ingilizcedekı "fool" sozcuğunun karşılığı. Doğrusu, "soytan" gıbı "fool" da kafayı karıştıncı çeşilli aniamlara geliyor: Ahmak, budala, enayi, maskara gibi. "Soytan" run ftalyancası/'sutela", mesleği eğlendiricıiık olan adam demek. Bunlar yuzyıliar boyu saraylarda kırallan, padışahlan eğlendirmiş, önemlı yeri olan kişilerdi. Yıldirım Bayezıd zamanından beri Osmanlı sarayında da soytanlar bulunduğunu bıliyoruz. Bunlar çoğunlukla cuce, kambur, hadım olurdu ve gene çoğunlukla Habeşlerden ya da AraplanJan seçilirdi. Soytanların ozel gıysılerı vardı. Soytanyı "dalkavuk'Ma karıştıranlar vardır. Sozcuk, "sanksız kavuk", "çıplak kavuk" anlamına gelır. Zenginlen eğlendırmeyi meslek edınmiş esnaf, bu tur kavuk gıyerdj. Dalkavuğun yeri daha çok Doğu sarayiarı ve zengin evleri idi. Bunlar guzel şakalar yanında, kımı zaman, ıfneleyıcı nukteler de yaparlardı. Bu bakımdan soytarılara benzetilebılırler. Shakespeare'in oyunlarında soytan onemli bır yer tutar. Bu bakımdan Talât Sait Halman'ın kahramanlarla soytarıları bir arada ele aiması hem çok yerinde, hem de çok anlamlıdır ve elbet Muşfik Kenter'ın ışıni busbutun guçleştıncı nıteliktedir. Duşunün kı tahtında oturan Kıral Lear (Muşfik Kenter), tahtın iki yanında dolaşan soytan (Muşfik Kenter) ile konuşuyor ve inanılması guç gelır, ciddi konuşuyordu; soytansı ise ona, içine duşmuş olduğu korkunç durumu açıklıyordu. Bır kıral rolunden, başka bir kıral rolune geçmekten çok daha guç bir iş. Muşfik, bunlardan ilkıni oynarken kıralı, ıkincisinı oynarken soytanyı surdurmesini istiyordum. Bu istek, sozgelışı Hamlet'in bir parçasında busbutun buyudu, "To be or not (o be"den sonra Hamlet'in (her rolden sonra olduğu gibi) yenıden anlatıcı Muşfik Kenter'e donuşmesı çok şaşırtıcı ıdı. Muşfik Kenter, anlatıcı rolunde bize Shakespeare'in çeşitlı yanlarını tatlı tatlı anlatıyor, tanıtıyor, onun sonelerinden ornekler okuyordu. Bız de onun varattığı buyu içinde erıyip gıdı.vorduk. Fakat o ne? Bırden ışıklanan tahtta, kambur canavar III. Richard eğn buğru oturmuyor mu? Aynı kıral, savaş alanında (olduğu yerdır bu) "Bana bfr al, bana bir a t " diye bağırırken dikilıveriyordu karşımıza.. Evet bir artist için buyukluğunu ka nıtlayıcı yaman bir fırsat, allından kalkılması çok guç olan bir fırsat, bir becerı sınavı. Evet, Muşfik Kenter'ın boylesine hızla değışerek başarıdan başanya geçmesine hayran olmadım değil; ama bu gösterımın benım ıçın onemı, çok daha buyuk bir guçluğun yenılmesınden kaynaklanıyordu. Anlatayım. Buyuk Ingilız aktoru (tiyatro, sonra sınema) Leslıe Howard'ı ılk "RomeoJuliette" filmınde Romeo rolunde seyretmışim. Oyuncular, bızde, olayın gerçek olduğu yanılsamasını ne buyuk bır sanat becensı ile canlandırmışlardı, hiç unutrnam. Bundan bir kaç yıl sonra gene Leslie Hovvard'm bır başka filmini daha gördum, bır vodvildi bu ve Leslie Howard bu oyunda bır tiyatro aktorunu canlandırıyordu, eşi de tiyatro oyuncusu ıdı ve bu çıftın arasmda geçımsizlık suruyordu. Derken bu çifte, sahnede Ronîeo ile Juhette'ı canlandırma görevi verilmez mı? Buyuk artıstı, ilk gorduğum filmdekı Romeo rolunde bir daha seyredeceğım ıpn oldukça heyecanlanmıştım... Ama negoreyım! "RomeoJuliette"in Romeo'su yoktu karşımızda, bızı yarulsamaya sokmayan, bir tiyatro oyuncusunun gösterdiğı Romeo vardı sadece. Çünku Leslie Howard, Romeo'yu değıl, bır tiyatro oyuncusunu canlandırıyordu. Bu ayırdım beni o gun ne denlı şaşırtmıştı! İşte "Kahramanlar ve Soytan PENCERE Rodeo. Sırtına ilk kez eğer vurulduğunda, yabanıl atın tedirgınliği bedenınde kıpırdanır. Ooğasal özgürlüğün sınırsızlığında dört nafa koştuğu güneşli günler gerıde mı kalmaktadır? Ovalarda, otlaklarda, dağda, bayırda, kırlarda rüzgârlanan güzelim köheylana dızgin mi vuruluyor? Hayvanın koyu gözlerinde belirsız bir soru işaretinin ürkekliğı parlıyor. Ama asıl acı daha sonra başlayacaktır. O güne dek bu yabanıl küheylanın sırtına kimse binmemişti. Birdenbire egenn üzerine seksen kiloluk bir yaratık oturur; bacakları ahtapotun kolları gıbı atın karnına dolanır; kapılar ardına değin açılır; işte meydan!. At o an eğerin ne demek olduğunu anlamıştır. Çıldınr yaratığı sırtından atmak için; sıçramaya, çırpınmaya başlar Hayvan sankı delirmiştir; ölümcül bır korkunun pençesındedır; sırtındakıni yere çalmak için çırpındıkça çırpınır... • Faruk Nafiz Çamlıbel, sevdiğim bır şaır değıl Atatürk Turkiye'sinin "manzumecılerinden", daha sonrakı dönemlerin teslimiyetçılerinden bıri; ama Atatürk'ün sağlığında yazdığı "At"ı unutmadınr "Bın gemle bağlanan yağız at şaha kalkıyor Gittikçe yükselen başı Allah'a kalkıyor Son macerayı dınlememiş varsa anlatın Zaptetmek ısteyenler, o mağrur asil atin Beyhudedir her uzvuna bir halka bulsa da Boştur köpüklü ağzına gemler vurulsa da Coştukça boyle sel gibi bağnnda hislerı Bir gun başında kaJmayacak seyislen Son sanlı macerasını tanhe anlatın Zincir içinde bağlı duran kahraman atın Gittikçe yükselen başı Allah'a kalkıyor Asnn baş eğdı sandığı at şaha kalkıyor Eski okul kıtaplarında bu örnek "temsili istiare"yi anlatmak için yer almıştı; "At" ile sımgelenen Türk ulusudur. • Bizim kuşak bağımsızlık ülkusüyle büyümüştür. Bu yüzden ikinci Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye'nin sırtına eğer vurulduğunda çoğumuz tedırgınleştık; ama nereye doğru sürüklendığımızı yeterınce anlayamadık. Stalın'in Turkıye'ye yönelik ısteklen, büyıik tepkıler uyandırmıştı. 1940'ların ikinci ve 1950'lerın ılk yarısında gözlerimızi o yöne çevirmiştik. Oysa ben yanda bir rodeo hazırianıyordu. 1960'larda kovboyun ağırlığını sırtımızda duyumsadığımız zaman çıldırdık; mıllıyetçı tepkıler bırden patladı Inanıyorduk ki bağımsızlık ınancı yureğıne ışlemiş kışı, bır yabancı gucün Tür k/ye'yi güdümüne almasına katlanamaz "Ulkemızı yöneten koskoca adamlar önemli yöneticıler, unlu politikacılar, saygıdeğer profesöıier, devlet sorumunu taşıyanlar, göreve yemınle başlayanlar, işin içyüzünü görduklerinde onuriannı savunacaklardır" dıyorduk Aldanmışız. Büyuk sandığımız çoğu kişi, daha ılk kapışmada sırtındakı binicınin buyruğuna boyun eğdı; tıpış tıpış rahvana geçti; ardından ahıra gırdi ve önüne konan arpalıktan yemlendikçe sahibine daha çok bağlandı. • Bugün ıse dünden daha ağır bır durum var. Kapalı kapılar ardında konuştuğumuz çoğu polıtıkacı, Amerıka'ya karşı bağımsızlığı gundeme getiren kışıye ya da partiye iktidar yolunun kapalı olduğunu söyler. Amerıkan güdumünü benımsemek artık ülkemızde "sıyaset gerçekçıliği" sayılıyor. Geçmışte bu güdüme karş; çıkaniar ıse çılgın, deli Oon Kişot sayılıyor. Ne yapayım kı o çılgınlık benım yüreğımden hiç silinmedi; bın gemle bağlanan yağız atın bır gün şaha kalkacağına ınanıyorum. ARADABIR AHMET YORULMAZ HAZIRLAYAN ÖGRETMENÖGRENCİ SELİM ÖZYÜKSEL Demokrası, hurriyetlerin garantı altına ahndığı, en dınamik şekilde kullanıldığında yaşar ve gelişir. Böylesı bir konuda savunma yapmak zorunda bırakılmanızı "hukuk devleti" adına kayıp sayıyor ve aklanmanızı diliyoruz. OKURLARDAN Dergi almayanlara soruşturma Bursa MEGS Müdürluğu 24 Kasım öğretmenler Günü nedeniyle "Giınümuz" adlı bir dergi çıkarır. Bır yazı göndererek tum öğretmenlerin maaşlanndan 400 TL. kesılerek derginin satın ahnmasını ister. Dergıden almayan öğretmenler hakkında soruşturma açar. Öğretmenlere sorulan soru şudur: "Sayı: 230/397 "Gunümüz" adlı dergıden almadığınız belirlenmiş olup Milli Eğıtım Gençlik ve Spor MudurluğUnun 30.1.1986 tarıh 0505522 sayılı yazılan ile istenmekte olan satın almayış nedenlerinizi ve savunmanızı en kısa zamanda müdurluğumuze vermenizı önemle nca ederim. HAKKl YAVUZ OKUL MÜDÜRÜ Savunmanıza buradar başlayınız." Anayasamızın Kışının Hakları ve ödevleri başhğıyla belirtilen II. bölumunun 19. maddesinde "kişinin hürriyeti ve güvenliği" şöyle belirtilmektedır: "Herkes, kişi hurmeti ve ghvenliğine sahiptir." Yine anayasamızın suç ve cezalara ilişkın 38. maddesı "Kimse, işlendiği zaman \ururlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolau cezalandınlamaz" demektedir. Olayımızı anayasamızın bu ilkelen ışığıda değerlendirdiğimizde, hakkınızda disiplin soruşturması açılmasıyla söz konusu ılkelerin zedelendığini göıaıyoruz. Şöyle kı: Kışinın bir yayını satın aiıp almama. ondan yararlanıp yararlanmama konusunda ozgur olması gerekır. Aksi halde kışının hurrıyetinden ve guvenlığinden söz edilemez. 1darenin yasal olmayan bır emirle, kişinin hurriyetinden doğan bir hakkın kullanma bıçimini belirlemesi, buna uyulmamasını suç sayarak, soruşturma açması hıçbır hukuk kuralıyla bağdaşmaz. Devlet Memurlan Kanunu'nun 11. maddesi "Devlet memuru, amirlerinin verdiği emirieri >erine getirmekJe odevlidir. Devlet memuru, amirinden aldıgı emri. anayusa, kanun, tuzıik, vonetmelik hukumlerine aykın goriırse, yerine getirmez" demektedir. Yukarıda belırtıldiğı gibı verilen emir yasal olmadığından, bu emre uyulmamasını suç saymak ve bu konuda idari soruşturma açmak, kanıtnızca bır zorlama, haicsız bir uygulamadır.' '• >% ir Yazarımızı Anarken Bır yılı da aştı onu yitırelı. 1965'in ocak ayında dunyamızdan aynlan içı dışı bır, ender yazarlarımızdan Muzarfer Hacıhasanoğlu, "Yolculuk" adlı bır perdelik oyununda, yolcuya şunu söyletır: "Hepimiz aym yolun yolcusuyuz da gıdışlerımiz ayn. " Oünya, dünya olalıberı bilinen, alışılmış yola o da bir başına, ayn gıttı "Ben, hep ınsanı aradım; bu aramaya devam edıyorum Ama bır yerde Aleksı Zorba bağırıyor: 'Uyanmak zordur, Patron!' ...Yıne de ınsan, 'insanın ezılmesını önleyecek' bir duzen aramaktan vazgeçemıyor" dıyerek gıttı. Yazının başında kullandığım "içı dışı bır" sözcüklerini laf olsun diye yazmadım. Yaşantısıyla, davramşlarıyla, konuşmalarıyla; makalelerı, denemelerı, öyku ve romanlanyla tıpkısıydı Necati Güngör'un deyışıyfe, 'has msan'dı Hacıhasanoğlu Yirmı ikı yılı aşan dostluğumuzda, yuzyuzelığımizde de, mektuplarında da, yazdıklarında da hiç şaşmadığı tek çizgı, Kemalist doğrultu ve ınsanı sevmektı. Sevdığı ınsan ıçın savaşım verdı tum yazdıklarında Kemalizm ıçin de... Yaşamının sonuna dek acılarını ıçınde duyarak. Daha 69'lardakı bir mektubunda görüruz bunu"...Mektuplarını aldıkça oradaymışım, bırlikte Çamlık'a yürüyormuşum gibi gelıyor Enrıco Macıas'ı duyuyorum, martıları görüyorum. Bir kitap, sonra başka bır kıtap, ınsanlar, ınsanların bitıp tukenmeyen sorunlan. . Zaman zaman kendi kendime, 'Yazdın çizdın ne oldu? Ne sağlayabıldın? Düzene olumlu bır etkın oldu mu?' diye soruyorum Olumlu bir yanıt alamıyomm. Bentm kendılerı ıçın uğraştıklarım, acımadan kıyabılıyorlar bana Koşullandırılmışlar bu duzene, soyulmaya, soğülmeye razı hepsı de. Senı soyuyorlar diyorum, soyandan yana çıkıyorlar 'Inancını gem diye takmışlar, sürüyortar senı' diyorum, 'Allahsız' dıyorlar, aldırmıyorum 'Sen.sendekıTann'yıbulmayabak'diyorum Vazgeçıvermelı en ıyısı yazmaktan, okumaktan, duşunmekten Kumara, toplantılara, dedıkodulara karışmalı, odunsularla bırlikte duzenın karmakarışıklığında erıyip kaybolmalı... Olmuyor, yapamıyorum " Eleştırmenlerin, yayıncıların, özellıkle edebıyat tarıhçılerının ılgı duyacabileceklen göruşlerını. boluk porçuk de olsa aktarıyorum ".. Istanbul Şehır Tıyatroları'nın repertuvarına gıren 'Azgın' oynanma şansını kazanamadı Türk Dılı' oyun özel sayısında yayımlanan 'Yolculuk' başlıklı oyunum, Amasya Halkevı'nde sahne ışıklarına çıkarıldı. ( . ) Oyun çevırısı de ayn bır ustalaşma ıster Nerden bılıyorsun dıyeceksın; Fransızca'dan oyunlar çevırdım, yayımlamak ya da tıyatrolara göndermek ıçın değıl, kendımı oyun yazmaya alıştırmak ıçın. Hazırlıyorum, yayımlamak ıçın uğraşmayacağım; Öyküler, romanlar, denemeler, makaleler; dursunlar bir yanda. Balzac'ın bir üçlüsünü okuyorum şımdi Bıttığinde hazırlamayı duşünduğum bır yazı var 'Balzac'ta yazar, gazetecı, yayınevı vb. ' Balzac'tan bu yana değişen pek önemlı bır şey yok." Sonra bu sakın, efendı, sureklı üreten insanın kazandığı paralara geleiım. Dışe dokunur rakamlar düşlersınız belkı. ama hayır, kazandıklarının tümü, çalışmalarında kullandığı kâğıt ve daktılo şeridı gıderını karşılamamıştır "... Ben geçımımı sağladığım hekımlıkten ıç hastalıkları uzmanıydı çalarak okuyor, yazıyorum. O kadar da çok okunacak kıtap var kı. " Para sorununa gelınce, Nurullah Ataç'ın bana söyledıklennı hatıriadım; ben az yazmamızın nedenlerını açıklarken, yazıdan bır şey kazanamadığımızı soyleyınce: 'Para alsanız, yazıdan kazansanız, iaha kötulerını yazarsınız. ' demıştı Bugün tümuyle hak vernekle bırlikte büsbütün de yalanlayamıyorum." "... S. Faık bir oyküsünde "Öyku fışkırıyor her taraftan, oycü..." dıyordu Gerçekten de öyle. Oykuler, romanlar beklıyor, :oğunun başlığı da hazır. Ben de zaman bekliyorum" demıştı ıır mektubunda. O zaman) son bırkaç yılda bulmadı da değil îörmeye başlayan gözlerı, geçırdığı krızlerle, kalbını sağlam jtmaya çalışarak. Geldiğı yen yadsımadan, parasını bırakıp gıden hastanın oğîtmen olduğunu anlayınca, arkasından seğırterek gerı veren i'nu, kendı ıç dökuşuyle son kez selamlıyorum "Ordan denı= bakıp rakı ıçmek balıkla, hasta olup yatmaktan daha tyıydı" Istanbul'da öğretmen olan eşimin Mıü Eğjtim Mudürluğu'nde bulunan gizli dosyası personelden bir kışı tarafından alınarak. MiJli Eğitim'le uzak yakın ılgisı olmayan bir velinın ve kansının incelenmesıne sunulmuştur. Gizli olması gereken memur dosyalarının her önune gelene sunulması ya da dostlar arasında okunabümesi Bakanlığınızın yeri bir uygulaması mıdır. Ve sizce uygun görulmekte midir? Saygılarımla. FERtT DİNÇER EMEKLÎ EĞÎTÎMCİ tSTANBUL NOT: Burokrasıde gorev alanların da uymaları gereken vasa ve yönetmelikler vardır. Hatta gorevden ayrıldıktan sonra bıle bazı bilgıleri açıklama hakları yoktur. Buna uyulmaması durumunda bıreyler ve toplum zarar görur. Milli Eğitim'deki gizli dosyalar ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİ Dosva No: 1985/114 Alacaklı Osman Ijıklaş Vekılı • Avukat Halıl Tukel Yaşar Varış Odemış Borçlu önder Tezeren, tnönu Mah, 27 Mayıs Cad No 44/4Ödemış Borç 461 933; TL'oın ıcra masraflan, faizı ve vekalet ucretı. Senet ve tanhı Senet yoksa borcun < • sebebi Kefaleten odenen paranın ısıırdadı Borçlu adma çıkanlan teblıgat bıla teblıg ıade edıldığınden, borçlunun adresı zabıta marifetıyle araşürılmış ancak tespıt edılemediğinden ödeme emnnın tebliğat kanununun 2829 ve 31. maddelerı gereğınce ılanen vapılmasına karar venlraıştır. Bu nedenJe ışbu odeme emnnın teblığ tarıhınden ıtıbaren 7 gunlük sureje 15 gun ılavesı ı!e 22 gun ıçınde ödemenız (Tenıınat vermenız) borcun tamamına veya bır kısmına veya alacaklının takibaı ıcrası hakkına bır ıtıraamz varsa, senet altındakı ımza sıze an değılse yıne bu yırmııkı gun jçınde aynca ve açıkça bıldırmemz, aksı haide bu senedın sızden sadır olrauş sayılacağı, ımzayı reddettığinız takdırde mercı önunde yapılacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vufcı ıtırazuuzın muvakkaten kaldırüacağı, senet veya borca ıtirazınızı yazılı veya sözlü olarak ıcra daıresıne yırmııkı gun ıçınde bıldırmedığınız takdirde a>nı muddet ıçınde 74. madde gereğınce mal beyanında bulunmanız, aksı halde hapısîe tazyık olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz ve hakıkate aykın beyanda bulunursanız hapisle cezalandırılacağınız, borç ödenmez ve ıtıraz edılmezse cebn ıcraya devam edıleceği, (4 kelıme çızildı) ıhtar olunur. Basın. 13^83 T.C ÖDEMİŞ 2. İCRA MEMURLUĞU ILAN ALTINJAS AŞLİYE HUKUK HÂKIMLİĞİ'NDEN Esas No . 1984/177 Karar No 1986' 1 Karar Tar 20 1 1986 Davacı AJtıntaş ıleesı Altıntaş koyunden Ayşe Temel vekılı Av. Musıafa Karabacak tarafından davaı aynı koyden Alı Temel aleyhıne mahkememıze açılmış bulunan şıddeılı gecımsızlık sebebıyle boşanma davasmın yapılan açık vargılaması sonunda: Altıntaş ılçesı A$ağıAltıntaş koyu Cıit No: 07'01, Sayfa No 37, Kutuk Sıra No' I2'de nufusa kayıtlı Kâmıl ve Azıme'den olma I 1 1950 D Iu SEYİT ALI TEMEL ile Kemal ve Zelıha'dan olma 1 1 1954 D lu AYŞE TEMEL'ın BOŞ^NMALARINA, lararlann muşterek çocukları Muhlerem \e Tuncay'ın velayetlerının annelerı davacı \yşe Temel'e venlmesme, davalının çocukları ile şahsı munasebeı tesıslenne, vargılama gıden ve avukatlık ucretinın davalıdan alınıp davacı tarafa verılmesıne karar venlmış olmakla; >\dı geçen davalı S<eyıt Alı Temel'ın acık adresı bılınmedığınden daha once daveııye vegıyap kararı da adına ılanen teblığ edılmış oldu|undan, bu kerre kararında adı geçene lianen teblığı ile; ış bu ılanın gazetede ılan tarıhınden ıtıbaren 7 gun sonra karann davalıya teblıg edılmış sayılacağı ve temyız edilmedığı takdirde kesmleseceğı hususu ılanen teblığ olunur Basın: 13971 Babamız, ÇOBAN YURTÇU'yu yitirişirnizın 5. yılında sevgi ve özlemle anıyoruz. EŞİ VE ÇOCUKLARI DIVRIGI ASLİYE HUKUK HÂKIMLİĞİ'NDEN İLAN DOSYA NO: 1985/28 Davacı Atılla Değer vekılı Av Mehmet Gurasınlı tarafından davalılardan Haydar Gedıkoğlu vekılı Av Ismaıl Şahın ile davalı Kemal Şımşek aleyhlerıne mahkememıze açılmıs bulunan ış bu 400 000 lıralık alatak davasımn yapılan 4 2.İ986 tarıhlı celsede davalının aramalara rağmen bulunamadığından gıyap karann ılanen vapılmasına ara kararı verılmıştır Verilen ara karan gereğınce davalılardan Kemal Şımşek'ın dava dılekçesmde gostenlen Gullubağ Istasyonu D.D.Y Bazalt adresınde bulunamadığından hakkında dava dılekçesının de gazete ile yapıldığından bu kerre gıyap kararının da gazete ile yapılmasına ara kararı venlmış olmakla davalının duruşmamn yapılması ıçın layın edılen 6 5 1986 gunu saat 8'de mahkemede hazır bulunması, buİunmadığı ve kendısını bır vekille de temsıl eltırmedığı takdirde davalının gıyabında devam edıleceği, gıvabında karar venieceğı gıyap yerine geçmek uzere ılanen teblığ olunur Basın 13991 SEVGİLİ ÖĞRENCİLER Anadolu lıselerı ile parasız yatılı gunduzlu devlet okullan, ozel Turk ve yabancı okullarm gırış sınavlarına katılacak cğrencıler ıçın hazırlanan T.C. DENİZLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No 1982/112 Davacı Zehra Kaya vekılı tarafından davaJı Ismaıl Çelen vs aleyhıne mahkememızde açılan ıptalen tescıl davasının yapıian açık duruşması sırasmda: Deruzlı \'erumahalie 1270 Sok. No: 12'de dahılı davalılar Halıt Gurler, Ahmet Alpagut, Ismaıl Hızır, Durmuş Alı Erbil, Osman Bolmaz, Ahmet Mengen, Ahmel Aktepe, Huseyın Aktepe, Ibrahım Öztaş, Mehmeı Aldan, Hasan Kayhan, Ahmet Akgun, Alı Yılmaz, Kadır Adem, Mehmet Çetınkaya, Mehmet Kasap, Ahmet Yılmaz, Zalıha Bolu, Saüm V'uraJ, Ramazan Tekdemır ve Ekrem Çelık adlarına ılanen duruşma gunu ve dava dılekçesı teblığ edılmış olup duruşma gunu olan 4 2 1986 gunu mahkememızde hazır bulunmadıklarından bu kere duruşmamn bırakıldığı 15.5.1986 gunu saat 9'da mahkememızde hazır bulunmadıklan takdirde davanın gıyaplarında bıtınleceğı hususu yerine kaım olmak uzeren gıyap karan ıalenen teblığ olunur Basın 13847 ALIŞTIRMALI TÜRKÇE, DİLBİLGİSİ, DİL YETENEĞİ TESTLERİ kıtabı çıktı Uzun yıllann deneyımlı test yazan ve oğretmenı Tahsin Yavaş'ın hazııiadığı bu kıtap sızo kısa zamanda en gerçekçı çalışma yontemını kazandıracak, sızı en olumlu sonuca ulaştıracaktır lsieme adresı: Çağdaş Turkocağı Cad 39/41 Yayınian Cağaloğlu/tstanbul BURSA'DA İMZA GÜNÜ AHMET TELLİ Yarırı saat J4.0017.00 arası kıtaplannı imzalıyor. ILAN ÇANAKJpVLE AŞLİYE HUKUK HÂKIMLİĞİ'NDEN DOSYA NO 1985'705 Davacı Necaıı Mete vekılı Avukat Işık Işguden tarafından davalı Mehmet Ustun aleyıne ıkame edılmış menfı tespıtıstirdat davasının duruşması nda Davalı Mehmet bsıun adına çıkanlan teblıgat bıla teblığ ıade edılmış. adresı de zabıtaca tespıt edılemedığınden duruşma gununun ılanen teblığıne karar lenlmıştır. Verılen karar gereğınce davalı Mehmet Lsıun'un duruşmamn yapılacağı 31 3 1986 gunu saat 9.00'da Çanakkale Aslıye Hukuk Mahkemesı'ne mahsus durujma salonunda hazır bulunması veya bır vekille kendjsını temsıl ettırmesı, duruşmaya gelmedığı, mazerette bıldırmedığı takdirde duruşmamn HUMK. 509 maddesı uyarınca gıyabında yapilarak karar venieceğı duruşma gunu teblığı kaım olmak uzere ılan olunur 21.2 1986 Basin 13968 Karadenizin Kıyıcığı'ndan RIFAT ILGAZ 1 Kıtap Şenbğf nde SANDER standında 14 şubat CL'.MA saaı \A.00\9 00 arasında Hababam Sınıfı ve Sarı ^azma"lılarla bırlikte sızlere Nerde Kalmi}tık, dıyecek. GÜRÜN KİTABEVİ Koruyucu İşhanı arkası Kent Nalbantoğlu İşhanı 21/2 Tel: 23466 ILAN ELAZIĞ İCRA TETKİK MERCİİ HÂKIMLİĞİ'NDEN Dosva No 1985111 Taiepçı Suleyman Incıoğiu tarafından Ismaıl Pırınçcı ve borçlu Ali Bakır aleyhıne mahkememıze açılan ıstıhkak davasının yapılan açık duruşması sırasında verilen ara kararı gereğınce, Davacı Suleyman Incıoğlu dılekçesinde. Elazığ 2 Icra Memuriuğgu'nun 1985 204 noîu dosyasında borçlu Alı Bakır'ın borcundan dolayı hac.z edıien 28350 nolu telefonun kendı uzerıne kavıllı bulunduğunu, telefonun satışı halınde zararının meydana geleceğını, hacıze konu 28350 abone nolu lelefonun kendısme aır olduğu nun iespmne \e konulan haczın kaldınlmasına karar verılmesını talep etmıştır Borçlu Aiı Bakır'ın adresı zabıtaca araştınlmış ancak leblıgata yarar sanh adresı tespıt edılemedığınden Alı Bakır'ın duruşma gunu olan 8 4 1986 gunu saat 9'da mahkememızde hazır bulunması, ıbraz etmek ıstedığı ves;kalan ve delıllennı ıbraz eımesı aksı halde H M U K'nun 509510 >e 1 I.K 'nun 18 ve 68 maddelerı gereğı yokluğunuza bakılmaksızın gıyabınızda karar venieceğı meşruhatlı dava dılekçesı yerine kaım olmak uzere ılanen teblığ olunur Basın. 13995 HASAN KIYAFET Cumhunyet Kitap Şeniiğı Gendaş standında kitaplannı ımzalayacak. Cumartesı 1531986 Saat 14 0020.00 arası SATILIK TEKERLEKLİ İSKEMLE KULLANILMAMIŞ Telf: 526 10 00 dan 477 Saat: 11.00 ile 17.00 arası EL KUMANDALI İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN 11 3 1986 gununde yayımlanan "ISTANBL'L TEKMK LNIVERS1TES! R E K T O R L L C U N D E N \ARD1MC1 DOÇENT ALINACAKT1R" ılanında "Son Başvurma Tanhı" suıununun bav lığı, "Kadronun Boşalacağı Tarıh" olarak dıızelnimıştır Kadrolara son başvurma, ılanının yayımı tanhınden ıdbaren 15 gundur. Duyunılur Basın 14103 İMZA GÜNÜ YARIM KALAN YÜRÜYÜŞ'1 ve dığer yapıtlarmı ım^alI\or 14 Mart Cuma 1519 Nışantaşı Akademı Kıtabevı MEHMET EROĞLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle