Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 26 ŞUBAT 1986 Ozal'ın Çıkışı. (Baştaraj, 1. Sayfada) Ama bu şaşırtıcı yaklaşıma göre sayın Özal da aynı suçları işlemiştir. Çünkü daha geçenlerde kendisi TUSİAD Genel Kurulu'na katılarak uzun bir konuşma yapmış ve işadamlanna "talimatlar" vermiştir. TÜSİAD bir "dernek", kendisi de "ANAP Genel Başkanı" olduğuna göre sayın özal da yasalara ters düşmüş olmuyor mu? Eğer SHP Genel Başkanı işçilerin mitingine katılmakla "suç" işlemişse, ANAP lideri Özal da işverenlerin toplantısında hazır bulunarak "aynı suçu işlemiş" olmuyor mu?.. Anlaşılan odur ki, olmuyor Bu çarpık mantık, işin bir yanıdır. Öbür yanına gelince... isteyen istediği toplantıya, gosteriye katılabilmelidir; Sayın Özal TÜSİAD'ınkine, sayın Gürkan Türkiş'inkine... Bunda yasalara aykırı bir durum söz konusu olamaz. Birtakım yasalar bu denli dar bir yoruma tabi tutulacak olursa siyasal hava o kadar boğucu bir hale gelir ki, işin içinden kimse çıkamaz. Olayın bir başka boyutu da şudur: Anayasanın, sendika, dernek ve siyasi parti yasalarının son derece kısıtlayıcı bazı hükümleri vardır. Bunlara göre sendika ve dernekler "siyasetle uğraşamazlar"; aynca siyasi partiler örneğin sendikalarla organik bağ kuramazlar. işbirliği yapamazlar. Yasalar böyle diyor. Bize göre yasaların öngördüğü bu hükümler demokrasiye aykırıdır, değiştirilmelidir. Sayın Özal aynı kanıda değildir ve 12 Eylül Anayasası'na cânı gönülden sahıp çıkmaktadır. Olabilir. Ama başka partilerin bu anlayışa karşı çıkmaları da demokrasiye son derece uygundur. Öte yandan görebildiğimiz kadanyla sayın Özal, ana muhalefeti tümüyle bir rejim tartışmasına çekmek ve sadece bu mindere hapsetmek niyetindedir. Enflasyon, hayat pahalılığı gibi kitleleri bunaltan ekonomik sorunların tamamen arka planda kalması, iktidar partisi liderini memnun edecektir. Çünkü bütün anketler, bir numaralı sorunun enflasyon ve pahalılık olduğunu ortaya koymaktadır. Rejim meselesi çok önemlidir ama, geniş kitleler açısından gündemdeki yeri daha sonra gelmektedir. Bu nedenle Başbakan Özal'ın mantığının bu boyutu da gözardı edilmemelidir. Rejimin demokratikleştirilmesı ıçin çaba harcanırken, ekonomik sorunlar ve çözümler ana muhalefetin gündeminde arka plana kaymamalıdır. Bilemiyoruz, bu noktaya dikkat ediliyor mu?.. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI GümrükçüoğlıTıuın Bağışlanmaz Aymazlığı ••• VIARCOS YASLISl DÖVCLL'YOR Ferdinand Marcos kaçtıktan sonra Başkanlık Sarayı öfkeli göstericiler tarafından yağma edildi. Kızgın kalabalık, devrik devlet baskanına olan hırsını, Marcos'un adamlarını döverek çıkardı. /Fotograf: A.P) Ve Marcos gitti (Baştarafi 1. Sayfada) kişinin Malacanang Sarayı'na saldırarak Marcos'un resimlerini indirdiğini ve sarayın dairelerini talan ettiğini bildirdiler. Daha önce, dttn sabah, gerek Marcos gerek&e Akino ayn ayn başkanhklarını ilan etmişler \e ant içmişlerdi. Corazon Akino, kendisinin başkan yardımcısı adayını başbakan olarak atadığı bir hükümet kurmuştu. Ajans haberlerine göre dün yerel saatle öğleden sonra Marcos ile Akinocu saflara katılan Silahlı Kuvvetler Komutan Yardıması Fıdei Ramos arasında bir telefon görüşmesi oldu. Pazarlık sonunda hayatına dokunulmayacağı güvencesi alan Marcos, ailesi ve yakjn dostu eski Genelkurmay Başkanı General Fabian Ver ile birlikte helikoptere binerek ABD'nin Clark Hava Üssü'ne gitti. TAŞLANDI Marcos'un helikopterinin, Başkanlık Sarayı'ndan havalandığı sırada çevrede bulunan muhaliflerce taşa tutulduğu bildirildi. Aynca Marcos'un muhafızları ile Başkanlık Sarayı'na saldıran muhalifler arasında silahlı çauşma çıktığı öğrenildi. Başkanlık Sarayı muhafız alayı komutanı ise halka seslenerek Marcos'un kactığmı, sarayın ise kamunun malı olduğunu belirterek zarar verebilecek davranışlardan kaçınılmasını istedi. Miğferine, muhalefetin rengi olan sarı renkte bir kurdele takan muhafız alayı komutanı, bundan böyle emirleri Bayan Akino'dan alacağını belirtti. Bayan Akino da gelişmeler üzerine yaptıgı açıklamada Ulkesi için yeni bir dönemin başladığmı vurguladıktan sonra halkı sakin olrnaya, Marcos yanlısı olarak bilinenlere saldırmaktan kaçınmaya ve evlerine dönmeye çağırdı. IMELDA AP'nin haberine göre, Washington'da bir kaynak ABD'nin günlerdir, Marcos ve muhalefetle "deli gibi" görüşmeler yaptığını söyledikten sonra, şöyle devam etti: "En bıiyük engellerden biri, Marcos'un eşi Imelda idi. Imelda gitmek istemiyordu. Marcos'un yerine gecebilecegini umut ediyordu." AP'nin haberine göre George Schultz, Marcos'un ayrılmasının "temelde ABD'nin işi degil, Filipinler halkının başarısı" olduğunu söyledi. Schultz, Bayan Corazon Akino'nun Filipinler'deki ABD uslerine "bir itirazı olmadığım" da anımsattı. Dün sabahki olaylar ise şöyle gelişti: Filıpinler'de iç savaşa teğet giden siyasal inatlaşma Ferdinand Marcos ve Bayan Corazon Akino'nun bir saat arayla, ayn ayn başkan ilan edilmeleriyle yeni bir aşamaya girdi. 7 şubatta yapıian başkanlık seçimlerine muhalefetin başkan adayı olarak katılan ve seçimi yönetimin hileleri yüzünden kaybettiğine üıanan Bayan Akino dün TSİ 04.50'de törenle devlet başkanı ilan edildi. Bayan Akino'nun devlet başkanlığını üstlenip yemin ettiği törene bir yuksek mahkeme ycrgıcı başkanlık etti. Devlet Başkanlığmı "halk adına" devraldığını belirten Bayan Akino, seçimde kendisine başkan yardımcısı adayı olmuş Salvador Laurel'i başbakanlığa getirdi ve 8 üyeli bir hükümet kurulduğunu açıkladı. Bu yeni hükümette Juan Enrile yine Savunma Bakanı oldu. Fidel Ramos ise Genelkurmay Başkanlığına yükseltildi. Bayan Akino'nun yeni devlet başkanı olarak yemin etmesinden bir saat sonra da Ferdinand Marcos çok önceden belirlenmiş plan gereğince törenle yemin ederek yeni bir 6 yıllık dönem için başkanlığı yeniden üstlendiğini büdirdi. BATI MEMNUN, SSCB'DE YORLM YOK Batı Avrupa hükümetleri Bayan Akino'nun Filipinler Devlet Başkanı olarak tanınmasırrdan duydukları sevinci çeşitli yollardan dile getirirken, Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri bu onemli olayın haberini yorumsuz olarak verdiler. Corazon Akino'ya iyi dileklerde bulunan ilk Avrupalı lider İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher oldu. Thatcher'ı Hoilanda'nın La Haye kentinde yapılmakta olan AET toplantısına katılan 12 Batı Avrupa ülkesinin dışişleri bakanlarının kutlamaları izledi. Sovyet resmi haber ajansı TASŞ ise Marcos'un ayrılış haberini kısaca verdi, ancak yorum yapmadı. Polonya devlet radyosu da Marcos'un "istifasını" Sovyet TASS ajansı gibi yorumsuz verdi. Filipinler'den 4 portre Ağır suçlama, sert karşıhk îki yeni başoyuncu (Boştarafı 1. Sayfada) dan hiçbir şey anlamıyor. Programımıza hiçbir altemalif göstermeyen ancak böyle basit suçlamalarla iictifa eder, kapasitesi de bu kadardır iste" diye konuştu. özal, ban çevrelerin mitingi kanştırmak amacıyla Türklş'in arasma sızdığım, bunların anayasayı değiştirme telaşı içinde olduklannı öne sürdü. Özal, anayasanın siyasi partilerin, sendika, dernek ve kamu kuruluşlannın faaliyetlerine katılamayacaklanna ilişkin 69. 52. maddelerini de okuyarak, mitinge katılanların asıl amaçlarının bu maddelen değiştirmek olduğunu anlattı. Türklş mitingini demokratik haklann kullanıldığını gösteren bir miting olarak niteleyen özal, şöyle konuştu: "Ama bu mitingi kanştınnak isleyen birtakım çevrelerin variıgı da inkir edilemez. Nitekim tzmir'de yapılmış bazı tutuklamalar ve hazırlıklar bunun böyle olduğunu açık seçik fösteriyor. Bunu, sadece bu mitingle Siskili gönnemek bmm. Bunu son bir, bir buçuk yılda bazı çevrelerde yapıian iddialarla birlikte gönnek lanm. Bunun gerisinde neler vardır, açtk seçik söylenmemekle beraber, ba çevreler anayasayı degiştinne telaşı içindedirler. Anayasanın bazı maddelerine karşı biıyuk itirazlan vardır. Anayasanın 69. maddesi, siyasi partilerin, sendikalar, dernekler kamu kurumu niteligindekJ meslek kuruluşlan. kooperatifierie ilişkilerini kesmektedir. Ama bunu istemeyenler vardır. İste bu mitingte de bu gözuküyor. Bizinı anJadıgımız kadanyla ilirazlannın gerisinde anayasanın bu ilgili maddelen geliyor. Biz Anavatan olarak açık seçik ifade ettik, anayasaya sımsıkı sahibiz. Bu maddelerin degiştirilmesinin tamamıyla karşısındayız. Türkiye 1980 öacesinin karanlık donemine, bu maddeler 1961 Anayasası'nda olmadıgı için gelmiştir. Turkiye'yi tekrar o gunlere döndürmek isteyenlerin asıl maksatlan bu maddeleri değistirmektir. Ama yıizde 92 oyla kabul edilmiş bu anayasanın kolayca değişecegine inanmıyorum. Biz her halükârda Anavatan iktidan olarak bu ise sımsıkı sahibiz. Milletin gözii ÖBİne gerçelüeri açık seçik sennekte fayda var. Yoksa işkence, insan haklan gibi konularla kanstmnamak lazım, o konularla bu konular kanştınlıyor. Esas meseleler unutulnyor". özal, Gürkan'ın mitingte kürsü üstüne çıkarak anayasayı ihlal ettiğini belirterek, Gürkan'ın bu tutumunun Mecliste dile getirileceğini bildırdi. Özal, "Biz hiçbir şekilde bu maddeierin degismesini arzu elmiyoruz. Oegişmesini arzu edenler eski dönemin auskanlıklanndan gelmektedirler. Ama Turkiye bir daha o eski döneme dönmeyecektir" dedi. özal, gazetecilerin, Turkİş mitingine MDP Genel Başkanı Söylemezoğlu'nun da katıldığını hatırlatmalan üzerine bunun da anayasayı ihlal olduğunu belirtti. GÜRKAN YANIT VERDt SHP Genel Başkanı Aydın Güven Gürkan, dün TBMM'de gazetecilerin sonılarını yanıtlarken Bakanlar Kurulu'nun "kınama" karanna tepki gösterdi. Gürkan'ın yanıtı şöyle oldu: "Harekete geçsinler, batta dokunulmazügımın kaldınlması istensin. ben de yardım ederim. Yann gene miting olsa gene giderim. Galatasaray tesislerini açmak.TLSİAD'ın yemegine gilmek, işverenlerie gece giindöz beraber olmak. iktidar için suç olmuyor da işçilerin haklı teleplerine sabjp çıkmak mı suç oluyor? Böyle fasizan şe>lerle ugraşacaklanna komtsyonlarda bekleyen çauşma hayabyla ilgili önerüerimizi gıindeme getirsinler. Aslında işçi haklannı uluslararası standartlann ısrarla gerisinde tutmak. işçi ve emege karşı jşlenmiş suçtur. Başbakan ın bazı ayncalıklı işverenlerie iç içeliği ne kadar doğalsa benim de işçilerle, köylülerie, esnaf ve sanatkârlarla iç içe obnam o ölçiide doğaldır. Anlaşılan işçiler Gürkan'a neden sevgi gösterdi diye hükürnetin gündemi böyle diizeolenmiş. Özal, Turkiye'yi ayncahldı holdingierle iş yapıp geriye kalanı dışlayarak, yok sayarak, suçlayarak yönetemez. Biz isçiyi, köyliiyii sahipleniyoruz ki rahal nefes alabilsinler. Bunca baskının göğuslenebUmesi SHP variıgı ile miimkün olabilir." İNÖNÜ SHP Başkanlar Kurulu üyesi Erdal tnönü ise konuyla ilgili açıklamasında, hukümete "şaştıgım" bıldırdi ve bunu demokrasi anlayışı ile bağdaştıramadtğını soyledi. tnönü, "Karan gazetelerde okudum, çok tuhafıma gitti" dedi. tnönu, şunlan söyledi: "tşçilerin mitingine muhalefel liderinin kalılmasısa karşı çıkmak, naal bir demokraai aalayvMİır. anlayamadım. tşçilerin mitingi olacak, buna muhalefel lideri kahlmayacak. Ondan sonra da demokrasi olacak. Şaşırmamak elde degil." YILMAZ NE DİYOR ? Türktş Genel Başkanı Şeyket Ydmaz ise "Gürkan, mitinge bir vatandaş olarak katıldı. Biz hiçbir vatandaşı meydandan kovmadık" dedi. Şevket Yılmaz bu konuda şöyle dedi: "Gürkan mitinge bir vatandaş olarak katılacagını açıklamış ve mitingimize katılnuştır. Biz hiçbir vatandaşı meydandan kovmadık, herkes geldi. En kötusii de geldi, iyisi de. SHP ve MDP genel baskanlan da bir vatandaş olarak mitingimize katıldılar." MECLİSTE OLAYLAR Sabahki gnıp toplantısı doğrultusunda TBMM Genel Kurulunda gündem dışı konuşan ANAP'lı Mehmet Topaç'ın Gürkan'ı suçlaması ve Gürkan'ın suçlamaları yanıtlaması sırasında ANAP ve SHP milletvekilleri birbirlerinin üzerine yürüdüler. Başbakan Turgut Özal, kuliste Gürkan için. "Dagarcıgında bir şey olmayan insan böyle konuşur. Biraz da eski giinlere ozlero var"' şeklindeki sözlerini yineledi. TBMM Genel Kurulu'nda dün gündem dışı bir konuşma yapan Uşak ANAP Milletvekili Mehmet Topaç, Gürkan \e Söylemezoğlu'nun Türklş'in lzmir mitingine katılmalannı eleştirdi. Gürkan'ın Türktş mitingine katılmakla anavasa ve yasaları çiğnediğini öne süren Topaç, "Mitingte üzuntü duydugumuz şey, muhalefet liderierinin miting meydanlannda arzı endam etmeleridir" dedi. Topaç'ın bu sözlerine muhalefet milletvekilleri tepki göstererek, "Korkmayın, korkmayın" diye bağırdılar. Topaç, daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdu: "Ana muhalefet partisi liderinin bu mitingi bir gösleri gibi kabul edip bu yonde hareket etmesi iizuntü vericidir. Sayın Gürkan'ın miting alanına 500600 kişilik bir grupla girişi, SHP mitingi gibi hemen platforraa fıriayışı ve miting sırasında da sloganlara ve harekedere iştirak edişi vatandaşlarca dikkatle izlenmiştir. Kiiçuk bir grubun kendisi hakkında başbakan adayı olarak tempo tutması da herkes taraf ından gorulmuştur. Başbakan adayı denilen kişinin boyle bir işçi mitinginde üçbeş puan alabilmek için anayasa ve kanunlan çi|nemesini bir talihsizlik olarak nitelendiriyonım". ANAP'lı Topaç'ın konuşması Başbakan Özal, Bakanlar ve ANAP milletvekilleri tarafından alkışlanırken, SHP'lilerin sert protestolanna yol açtı. Birleşimi yöneten özer Görbüz, sık sık milletvekUlerini uyarmak zorunda kaldı ve ortalığın yatıştırılması için idare amirlerini göreve çağırdı. Protestolar arasında ANAP'lı tlhan Aküzüm'un ayağa kalkarak SHP'li Ali İhsan Elgin'e, "Çık dışan lan" demesi üzerine tartışmalar büyüdu. Elgin, kendisini dışarı çağıran Aküzüm'e ceketini çıkararak, "Hadi çık" biçiminde karşılık verince, bazı ANAP ve SHP'liler gruplar halinde birbirlerinin üzerine yüruduler. ANAP'h Hakkı Artukaslan'ın kürsü önünde biriken kalabalık arasından sıynlarak SHP sııalarına laf atması dikkati çekti. Bu sırada ANAP'lı tsmail Üğdül ve Miimtaz Özkök de tartışanlann ön sıralarında yer aldılar. Topaç'ın konuşmasından sonra Gürkan kendisine sataşma olduğunu öne sıirerek söz istedi. Başkan Gürbüz'ün isteğini olumlu bulduğu Gürkan, SHP'lilerin alkışları arasında geldiği kursuden, oldukça sakin bir hava içinde şu konuşmayı yaptı: "Bir ulke düşünün ki, Başbakan'ı canının istediği her zaman, her türlü dernekle. cemiyetle, işveren kururaşlanyla yakın üiskfler içinde bulunmuş. uçaklar dolusu işverenle devlet işlerini müzakere ederek, hatta çok onemli devlet işlerinde aracılıklannı rica ederek ilişkiler içinde bulunur ve hiçbir ANAP milletvekili kiirsüye çıkıp, Sayın Başbakan'a anayasanın ilgili maddelerini hatırlatmaz. Ya da Sayın Başbakan'ın yalnızca işverenlerin degil. Türkiye'nin Başbakanı olduğunu ve işverenlerie temas ettigi ölçtide ve aynı yogunlukta bu ülkenin ögrencisiyle, işçisiyle. memuruy la, köylusüyle de temas etme yükumluluğunde olduğunu hatırlatmaz. tşte o zaman Turkiye'yi çarpık zihniyet idare ediyor demektir". Gürkan'ın bu sözleri üzerine ANAP'Ular sıra kapaklannı vurarak ve karşılıklı laf atarak yoğun bir tepki gösıerdiler Başbakan Özal'ın da oturduğu yerden elini kolunu salladığı ve bir şeyler söylediği görüldü. Bu protestolar sırasında SHP'lilerin de ANAP'lılara itiraz etmesi Genel Kurul salonunda bir anda ortalığın kanşmasına yol açtı. Birbirlerinin üzerine yürüyen SHP ve ANAP'lı milletvekilleri Başkan'ın yoğun uyarılan arasında idare amırlerinin ve araya giren grup yöneticilerinin çabalanyla güçlükle yatıştınlabildi. Genel Kurul salonunda karşılıklı laf atma ve itişip kakışma şeklinde geçen bu olaylar sırasında Gürkan konuşması na uzunca bir süre ara vermek zorunda kaldı. Ortalığın yatışmasından sonra konuşmasını sürdüren Gürkan, "Biz sayın Başbakan'la birçok dernegin, vakfın. sendikanın toplantısında bulunduk. En son Tiirk tczacılar Birligi'nin toplantısında her ikimiz de vardık. O da konuştu, ben de konuşlum. Türklş'in gene) kongresinde de vardık. İşverenlerin kongresinde de beraberdik. Biıtiin bunlar yasalara aykın olmuyor da ezilmiş, sendikal haklan ellerinden alınmış, baskı altında lutulan işçiler Gurkan'a tezahurat >aptıklan zaman mı anayasaya aykın oluyor?" dedi. Gürkan sözlerini şöyle tamamladı: "Hiç meselevi uzatmayabm, eğer bunun suç olduguna inanıyorsanız derhal Adalet Bakanı, Cumhuriyet Savcıugı'na suç duyurusunda bulunsun. Ben de dokunulmazlığımın kaldınlması konusunu Yüce Meclis'ten talep edecegim. Turk işçileriyie dayamşmada bulunmaktan, suçlanmaktan şeref du>anm. Yann Turkİş'in bir mitingi daha olsa anayasal ve yasal haklanmı kullanarak gene katılınm. Elinizden geliyorsa onleyiniz". Gürkan'ın çok sakin bir biçimde başladığı ancak seri bir hava içinde tamamladığı konuşması SHP'li milletvekillerince ayakta alkışlanırken, ANAP'lılar sıra kapaklannı vurarak protestolarda bulundular. Başbakan Özal'ın ise Gürkan'ın konuşması üzerine suratını astığı gözlendi. özal, konuşmadan sonra kuliste gazetecilerin somsunu yanıtlarken, "Biz suç duyurusunda bulunmayız. Ben şunu gönnek istiyonım. Eğer konu buraya gelirse çıksın dokunulmazlığımı kaldınn desin" diye konuştu. Özal, Gürkan'ın konuşmasını nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soruyu ise, "Dağarcigında bir şey olma>»n insan oyle konuşur. Biraz da eski giinlere özlem var. Taktik aynı taktiktir" biçiminde yanıtladı. Özal, Gürkan'ın dokunulmazlığımn kaldınlması istemini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de buna ilgili makamlann karar vereceğini belirtti ve "Gerekli makamlar, savcılar var. Kanunlara, anayasaya aykınuk varsa oradaki ilgililer bakarlar. Buraya gelirse dokunulmazlık meselesi çıkar o vakit. Kendisi 'kaldınn benim dokunulmazlığımı' desin. Madem böyle söylüyor" biçiminde konuştu. Filıpmler'de Marcos'un 20yıllık ıkttdarını yıkart kişılerden biri Savunma Bakanı Juan Ponce Enrile oldu. Enrıle, başkanlıkta gözü olduğunu hiçbir zaman saklamadı. Ancak birkaç gun öncesine kadar Başkan Marcos'asadık kalarak, ondan sonra görevı devralmayı bekledi. Bir zamanlar Filipin ordusunda 200 bin kişıye kumanda eden Enrile, Marcos tarafından görevden alınmasına, gücünü Cenelkurmay Başkanı Ver'e kaptırmasına ve ordu üzerindeki etkisini yitırmesine rağmen yine de sessiz kalınış, ııygun şanların yeşerınesini beklemişti. Ancak Enrile, 1983"te başkan adaylığı komısunda Marcos'un desreğini görmeyince, tum üınitlerini yıtirdi. Baıılı diploınatlar, Enrile hakkmdaki göruşlehni şöyle açıklıyorlar 'Enrile, taraf değiştirme planını yaparken çokfazla düşünmüş olmalı. Çünkü onun gibi, başkanlıkta gözü olduğunu saklamayan bir kişi bunca yıl Marcos 'a hizmet ettikten sonra cephe değiştirmez." Enrile ise taraf değiştirmesi konusundaki tartışınalara şu sOzleriyle açıklık getirmeye çahşıyordu, "Ben işimi günliik bir iş olarak görüyorum ve halktma hangi tarafta daha yararlı olabileceğimi hissedersem, o tarafa geçiyorum. Bunda fazla garipsenecek bir taraf da görmüyorum. " 1924 doğumlu Enrile, eski bir aktristle evli ve iki çacuiıı bulunuvor. FİDEL RA \1OS Silahlı Kuvveıler Başkan Yardıması Fidel Ranıos'un en bıi\uk özelligi, Marcos'un kıızenı olması. ABD'nın iınlu H'esı Poınt Askeri Akadeınisi'nden nıezun olan Raınos, daha oııce de Marcos 'a karşı bir darbe dıizenleıııeğe kalkışmakla stıçlanmışn. 1 ınarrıa Ceneral Fabien Ver'den Genelkurnıay BaşkanlıÇını devralmaya hazırlanan, ancak daha sonra muhalefet //derinın saflanna geçen Ramos, Benigno Akino 'nun oklunılınesı davası surerken, Genelkurnıay Başkanlığına vekaleı eıınışıi. Bu sırada da ıılkede kendilerınc karşı savaşan konııı nisı gerillalara karşı sağladığı başarıluıia dikkati çekınışıı. Bu arada General Ver ile Ramos arasında çekişme, Ver 'ın kendi adamlarını onemli mevkilere getirmesiyle bıiyük boyuılura ulaşmısıı Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Rahmi Gümrükçüoğlu, İngilizTutucu (Muhafazakâr) Parti Milletvekili Robert McCrindle'a yazdığı mektupta, Türkiye'de işkenceler konusuyla birlikte, Barış Derneği davası konusunda bilgi veriyor. Pazartesi günkü Cumhuriyet'te özeti çıkan mektubunda Büyükelçi Gümrükçüoğlu, bakın ne diyor? "Barış Derneği liderleri, Türk Ceza Yasası'nın 31, 33, 73, 74 ve 141fl. maddeleriyle, Sıkıyönetim Yasası'nın 16/1. maddesini ihlalden yargılanıyorlar. Bu Kişiler demokratik rejim aleyhine çalışmaktan, Sovyet yanlısı ve ulusal birliğe aykın ayrılıkçı propaganda yapmaktan, ceza gerektiren eylemleri övgü yoluyla desteklemekten, bildiri ve broşür yayımlayarak Sıkıyönetim yasası'na karşı gelmekten suçlanıyorlar. Bu kişilerin, nükleer silahsızlanmayı savunduklanndan dolayı fikir suçlusu olarak yargılanmadıklanna da değinmek isterim. Türk Banş Derneği'nin, kendi yasadışı faaliyetlehnin paravanı olarak kullanılmasından dolayı yargı önündedirler" Anlaşılan, bir İngiliz vatandaşı radyolardan, gazetelerden duyduğu Türkiye ile ilgili kimi olayların iç yüzünün ne olduğunu kendi milletvekilinden sormuş, o milletvekili de, seçmenine yanıt verebilmek için Londra'daki Türk Büyükelçisi Rahmi Gümrükçüoğlu'na bir mektup yazmıstır. İngiliz Milletvekili Robert McCrindle'a, büyükelçi yazılı olarak yanrt vermiştir. İngiliz Milletvekili bir kamu görevi görmektedir. Tutucu Parti'nin milletvekili olduğu gibi, İşçi Partisi'nin milletvekili de olabilirdi... Londra Büyükelçisi Rahmi Gümrükçüoğlu, bir devlet memurudur. Kendi başına böyle bir mektubu yazması düşünülemez. Azından, Ankara'ya Dışişleri Bakanlığı'na, "Böyle böyle... Burada, ingiliz milletvekilleri, Türkiye'deki Banş Derneği davası üzerine, işkenceler üzerine sorular soruyoriar, ne yanıt verelim?" diye sormuştur. Dışişleri Bakanlığı da, "Onlara şöyle şöyle yanıt ver" demiştir. Usa yakın gelen budur. Gelen yanıt, usuna yatmazsa, "Böyle bir yanıt, görütmekte olan bir davayı etkileme anlamma gelmez mi? Buna ne hakkımız var?" derse, bunu yine Ankara'ya bildirir. "Ben, Dışişieri'nin görüşüne katılmıyorum" da diyebilir. Böyle diplomatlarımız vardır. az da olsa, görülmüştür. Belki İngiltere'de olduğu gibi, öbür Avrupa ülkelerinde, Amerika'da da benzeri sorular sorulmakta, yazışmalar yapılmaktadır. Büyükelçiler, Ankara'dan aldıkları buyruk gereği, böyle açıklamalar yapmaktadırlar. Başbakan da Dışişleri Bakanı da siyasal kişilerdir. Büyükelçiler ise, devlet memurlarıdır. Devlet memurlarının, böyle sakat ifadeler kullanmaya, insafsızlıklar etmeye yetkileri gibi, hakları da yoktur. Barış Derneği'ni "terörist" ya da "teröristlerie ilişkisi olan" bir örgütün "mahkemeye verilmesi" olarak nitelemeye kimsenin hakkı yoktur. Bu, iddianamede bile olmayan insafsız bir suçlamadır. Görülmekte olan bir davanın böylesine bir yorumunu bir büyükelçi nasıl yapabilmektedir. Büyükelçi, Banş Derneği sanıklarının, tutuklulannın "düşünce suçu" dolayısıyla değil de, "Criminal Activities" tutuklu olduklannı söylerse, bunun altından "günde 20 cinayete yol açan terör ortamının yaratılması" nedeniyle yargılandıkları anlamı da çıkar mı? Böyle bir yanıt; Tutucu Parti milletvekiline soru soran bir İngiliz vatandaşını inandırıcı bulunabilir. "Siz teröre karşı değil misiniz? işte bunlar da onlardan" deyip işin içinden sıyrılabilirsiniz. Mahmut Dikerdem'e, ağabeyi durumundaki bir diplomata, bir Reha İsvan'a, bir Ali Sirmen'e tüm sanıklara ilişkin suçlamaları İngiliz milletvekiline iletirken, Rahmi Gümrükçüoğlu1 nun daha insaflı davranması beklenmez miydi? Uğur Mumcu da yazdı; 21 şubat günlü Cumhuriyet'te çıkan "Göz/em'inde, şöyle dedi: "... "DİSK ve Barış Derneği'nin Sovyetler'ce finanse edildiği" savı da bir başbakan için gerçekten bir büyük ayıptır. Başbakanın elinde bu sözlerini kanıtiayıcı dayanaklar varsa, bunları hiçzaman yitirmeden savcılıklara vermesi gerekiyordu. Değilse, bu tür konuşmaların görülmekte olan davaları etkileyeceğini düşünmek zorundadır. Bir devlet başkamnın ya da bir başbakanın görülmekte olan siyasal davalar nedeniyte suçlayıcı beyanlarda bulunmaları yar. gıçları etkileyebilir..." Başbakan bir siyasal kişidir dedim. İktidardan düşer, başbakanlığının yerinde yeller eser; sorumiuluklarının hesabını verir! Londra Büyükelçisi Rahmi Gümrükçüoğlu, bir devlet memuru; onun sorumluluğu ne olacaktır? "Ben emir kuluyum; öyle buyurdular, öyle yazdım İngiliz milletvekiline mektubu" deyip sıyrılabilir mi işin içinden? Azından bu açıklamalardan sonra, görevinden istifa edip köşesine çekilmeyi düşünür mü ne bileyim? Bu aymazlık, yani "gaf" nasıl bağışlanabilir? Rahmi Gümrükçüoğlu, Mülkiye'nin dışişlerine eleman yetiş. tiren "diplomasi" bölümünden değil, "idare" bölümünden çıkmıştır. Ancak, belli ki gözü yukarılardadır Dışişlerine geçer. Çocukluğumuzun romancılanndan, gazeteci Ethem İzzet Benice'nin kızıyla evlenir. Başarılı bir evlilik yapar. 1970'li yıllarda, Şah döneminde Tahran'da büyükelçidir. Şah'a oldukça yakın durur. Turgut Bey'le de araları iyidir! Turgut Bey, planlamadayken birbirlerine, "Turgut", "Rahmi" diyecek denli içli dışlıdırlar. Yakınları bilirler; "so/cu"yla "komünist"] pek ayıramaz mı ne? Geçmişte, "Ankara Notian"nua Rahmi Gümrükçüoğlu'na değinildi. Onun yaptıklarından örnekler verildi. "Diplomatik dokunulmazlık" taşıdığı halde gümrüklerde arandığı sergilendi... Özal.hükümetini kurarken az kaldı Dışişleri Bakanlığı'na getiriliyordu. Ünlü bir holding, bunu önledi! Londra'ya büyükelçi olarak gidişi çok kişiyi şaşırttı mı? Ali Sirmen'in Sağmalcılar Hapishanesi b1 koğuşundan imzalayıp yolladığı "On İki'den On İki'ye Türkiye" yapıtı bu sırada geldi. Karıştırıp bir solukta okudum. Inönü'nün ölümünden sonra yazdıkları çok hoştu. Ali'yle Uğur'la Yeni Ortam'da birlikte çalıstık. Önce Ali geçti Cumhuriyet'e, sonra Uğur, arkalarından ben geldim. Ali'nin Yeni Ortam'dayken yazılarının üstünde bıyıklı bir resmi de çıkardı, yaprtının arka kapağındaki resme benzer. Bir arkadaşım takılır: O ne bıyıklar öyle ayol, iki yantna iki adam asılır! derdi. Ali, yapıtını yollarken, "Sevgili Ekmekçi'ye, sevgi ve özlemle" diye yazmış... Ali, "Sunuş" bölümünde yapıtının, şöyle diyor bir yerinde: "Kitabın yazılannı derierken, 'biz demedik miydi?' tavnna düşmemeye özen gösterdim. Zaten içinde bulunduğumuz durumda hepimizin büyük ya da küçük sorumluluklan olduğu kanısındayım; tabii bazılannkilerin öbürierinkileri birkaçla katlayacak kadar çok olması koşuluyla... Ne gariptir ki, şimdilerde dizginleri ele geçirenler, ya da tarihin yargıç kürsüsüne tırmanmaya çabalayanlar da yine onlar..." İki yıl önce ölen Ozan Hasan Hüseyin, bugün saat 14.00'te' Ast'ta düzenlenen bir toplantıda anılacak. Geçen yıl, anılmasına izin verilmemişti. Yeni lider: Akino Filıpinler'de De\leı Başkanı Ferdinand Marcos 'a karşı ayaklanan yığınlura oncıduk eden bayan Corazon Akino. ulkesinde, bir kaç ay içinde butun siyasal \erılerı alıusı etmeyı başaran bir kışılık oldu. Marcos 'un en buyuk siyasal rakibi olan eşi Benigu Akino'nun 30 yıl boyuncu "gölgesinde kalan" bayan Akino, eşının ABD'den surgunden donuşte, 1983 yılında oldurulmesınden sonra siyasal sahnede ön plana çıkıı. Bayan Akino, o tarıhe gelinceye dek, yaşamtnı kocası ve çocuklarına adamış bir kudındı. Polıtıka konusunda deneyımsız olduğunu halkına açıkça söyleyen Akino, kısıtlı olanaklarına karşın, kısa sure içinde, mılyonlarca Filıpınlinin saygı ve takdirmi kazanmayt başardı. Ocak 1933 tarihinde Muıula 'da dunyaya gelen Corazon Akino, zengın bir aıleden geliyor. Kendisi Katolık Hırısııyan olııp dinin gereklerını yerıne getirmesiyle tanınıyor. Ulkesinde din okullarında eiitını gordukten sonra ABD'de mateıııatik \t Fransız dili üzerine eğitim gordu. 1954 'te Benigno A kino ile e\ lendi. Arıık e\inde, kocasının siyasal topluntılarında kahve pişiriyordu. Benigno Akino, 1972 'de Marcos tarafından hapse atıldı ve ardından A BD 'ye surgune gonderıldi. Bayan Akino da eşıyle birlikte ABD'ye gitti. Ancak Benigno Akino, 1983 ağusıosunda sürgun donuşunde Manıla Havaalanı 'nda olduruldu. Eşinin olumunden sonra bayan Akino 'nun tek hedefi vardı. Eşinın olumunden sorumlu gorduğü Başkan Marcos u ikıidardan uzaklaştırmak. Akino, sonunda bu amacına ulaştı. Bir diktatör: Marcos Son yırmı yıldır Fılıpınler'in idaresinı elinde tuıan Ferdinand Marcos'un ozgeçmışı, baştan ben tartışmalı veçelişkilı bir kışi olduğunu gosterıyor. Bu izlenimı pekışııren en buyuk nedenler arasında, genç yaşıa cinayeıten yargılanıp hapse gırmiş olması, hukuk tahsilı yaparak, hapısteyken girdiği baro sınavlarını, ülkenin tarihinde en yuksek not ortalamasını alarak vermesi ve savaş sırasında Japonlara karşı gosterdiğı direnişten dolayı ülkenin en çok madalya alan asker sıfatını kazanmast bulunuyor. Ferdinand Marcos, 11 eylul 1917 tarihinde Filipinler'in kuzeyındeki flocos Sorte eyaietinin Sarrat kenıinde dunyaya geldi. Henuz 21 yaşındayken kongre seçimlerinde babasını yenen bir politıkacıyı oldurmekten tutuklanıp hükum giydi. Çok başarılt bir hukuk öğrencısi olan Marcos, hapisteyken 1939 yılındu sırdiği baro sınavlarını unıversite tarihinin en yuksek noı ortuıamasıyla kazanarak avukat oldu. Temyız mahkemesının beraaı karartndan sonra avukatlık mesleğine atılmasına rağmen, Japonlann İkmci Dünya Savaşı 'nda Filipinler 'ı istila etmesi mesleğine ara vermesıne neden oldu. Marcos, savaş sırasında Japonlara karşı gösıerdiğı direnişten dolayı ulkenın en çok madalya kazanan askeri sıjaıını da diğer sıfatlanna ekledi. Ancak, bu ay yapıian cumhurbaşkanlığı seçimlerinden once Amerika'da çeşitli kaynaklar Marcos'un savaş kahramanlığının düzmece olduğunu açıkladılar. Savaştan sonra "Liberal Partisi" uyesı olarak siyasete atılan Marcos, 1964 yılı nda "Sationalistas" Partisi'nin adayı olarak seçimlerde, zamanın cumhurbaşkanı Diosdado Sacapagal'ı yendi ve Devlet Başkanlığına geldi. 1969yılında tekrar Cumhurbaşkanı seçılen Marcos, bu ikinci ve son olması gereken Cumhurbaşkantığı donemi sırasında ülkenin güneyinde bir asırdır suren Musluman ayaklanmasını, komunıst "Yeni Halk Partisi"gerillalarmm silahlı eylemlerini ve petrol krızmı gerekçe göstererek sıkıvonetim ilan eıti. Marcos, tum dunyadan ve ulke ıçınden gelen tepkılere rağmen, ıç guvenliğı gerekçe göstererek 1972 yılında ilan etıiği sıkıyönetimı dokuz yıl sureyle surdurdu. Marcos, sıkıyönetimi 1981 yılında kaldırdıysa da, sıkıyönetimin kendisine verdiğı birçok haktan vazgeçmedi. Bu arada aynı yıl yapıian genel seçimlerı muhalefet parıilerının boykotundan dolayı tekrar kazandı. Seçımlerden sonra karısı Imelda 'yı Manıla Valisı ve Iskân Bakanı ilan etmesi geniş tepkılere yol açtı ve tek kışılik bir idare sıstemı yerleştırmek istedığıne ilişkin eleşıirılerin arımasına neden oldu. S.Ş. GAZETE MUHABİRLERİ İŞÇİ YAPI KOOPERATİFİ YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞINDAN Ticaret Sicil No: 99076/44917 Kooperatifimızin 1985 yılı olağan genel kurul toplantısı 15 Man 1986 cumartesi günü saat 11 OO'de Etiler Ulus Yolu Gazete Muhabirleri Siteii E/l Blok zemin kat şantiye salonunda aşağıdaki yazılı gündemi görüşmek üzere toplanacaktır. Teşrifleriniz rica olunur. YÖNETİM KURLLt' GÜNDEM: 1 Yoklama, açılış ve genel kurul divam seçimi, 2 Divan heyetine genel kurul toplantı tutanağını imzalama yetkisı verilmesi, 3 1985 yılı faalıyel raporunun okunması, müzakeresi, kabulü, 4 31.12.1985 tarihli bilançonun okunması, muzakeresi, kabulu, 5 1985 yılı denetçıler raporunun okunması, muzakeresi, kabulü, 6 Yönetim kurulu ve murakıpların 1985 yılı faaliyellerinden dolayı ibraları, 7 3 asü, 3 yedek yonetım kurulu üyesi ile 2 asil, 2 yedek denetçi seçimi, 8 Dılekler ve kapanış. TEŞEKKÜR Uzun süredir beni rahatsız eden ağız sağlığı ve diş sorunumu çözen bilgin diş hekimi Prof.Dr. NECLA TİMOÇÎN'e ve seçkin çalışma arkadaşlanna, yakın ilgisini sabırla, cömertçe bağışlayarak beni sağlığıma kavuşturan üstün yetenekli ve sevecen dostum Yrd.Doç.Dr. ve ÇETİN SEVÜK'e Diş Hekimi LAMİA SEVÜK'e içten şukranlarımı sunarım. ORHAN BARLAS