17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eğilimi. Prof. Fahir lz, bu yeni modaya örnek olarak en başta "bütün" sözcüğünü ele alıyor. Bilindiği gibi, bu Türkçe sözcük nedense modacıların gözünden düştü, onun yerini "tiim" sözcüğü aldı. Ben de dıırdum bu konu uzerinde birkaç kez, hem de aynı örneği ele alarak. Ne oluyor? Neden bıkıldı "bülün"den? Anlayamıyorum bir türlü. Bana öyle geliyor ki, onda bir güzellik buldular, ya da bir yenilik, bir.. canım aramaya ne gerek var, bir moda işte, kurtulamıyorlar. Ben "tümdeıT'i, yeri geldiğinde (çünkü yeri var) kullanıyorum, ama "bütün"U dağarımdan atmadım, atamam. Modaya uymak istemem. "Gittikçe" ve "gide gide"de artık gözden düşmüş durumdadır, onlann yerini "giderek" aldı. Niçin? Benim bildiğimce o sözcüğü, "giderek" sözcüğünü rahmetli Atac, "hatta" karşılığı olarak ortaya atmıştı. Biri bir yanlışlık yaptı anlaşılan, onu "gittikçe" yerine kullandı. Sen misin bunu yapan, herkes "gittikçe"yi unuttu, "giderek"in üstüne atıldı. Moda böyledir işte! Dilimizin tarihindeki yabancı sözcük düşkünlüğünün, gelip Türkçe sözcükleri temizleme sürecine dayanacağını kim kestirebilirdi? Bizim dilimizde "geçtiğimiz ay", "geçtiğimiz hafta" deyişleri var mıydı? Ne olur söyleyin? Nerden çıktı bunlar? "Geçen ay", "bu ay", "getecek ay" demek bize niçin sıkıntı veriyor? "Geçtigimiz ay" diye okuduğumda, bunun hangi ay olduğunu anlayamıyorum. Türkçecilik, Türkçeyi de değiştirmek demek değildir. Sayın Prof. Dr. Coşkun Oçok'tan aldığım mektubu, olduğu gibi koyuyorum: "Sayın Anday, Bugünkü Cumhuriyet'teki yazınızı her zamanki gibi büyük bir merak ve zevkle okudum. Yazınızın sonunda:'.. Sayın Muhammed'in gülüp giilmedigini düşünmeye başladım, işin içinden çıkamadım, sanınm elimizde hiçbir bilgi yok' diyorsunuz. Bu yolda bir katkım olur diye aşağıdaki satırlan yazıyorum: Hz. Muhammed şimdi yobazların göstermeye çalıştıklan gibi eğlenceyi, gülmeyi, latife etmeyi sevmeyen, giderek onu yasaklayan bir kişiliğe sahip değildi. 'Eglenin, oynayın, katüıktan hoşlanmam çünkü.' O'nun hadislerinden olduğu gibi, Sahabiler de 'giildügii zaman bembeyaz güzel dişlerinin göriindügünü' bildirmişlerdir. Hele aşağıya alacağım ve bir Arap deyimine: 'lki eli iki tulumdaki kadından daha meşgul = Eşgale min zati'l^nuhiyeyn' deyimine neden olan gerçek olaydaki Hz. Muhammcd'in sözlerini gülümsemeden söylemek mümkün değildir sanınm. İşte olay: 'Teymullah bin Sa'lebe kabilesinden bir hatun zamani cahiliyette iki tulum ile bir pazann alarga mahallinde yağ bey' eder idi. Havvat bin Cübeyr elEnsârî yağ almak suretiyle yanına gelip çaşnılarına bakmak için tulumun birinin ağzını çözdürdü anın çaşnısını gördükten sonra diğer tulumun dahi ağzını çözdürüp güyâki anın da çaşnısına bakdı. Hatun yağ akmasın deyu iki eliyle iki tulumun ağzını tuttukta hemen Havvat hatunun ensesine geçip ikisi de donsuz olmağla başka işe mübaşeret eyledi. Hatun der sadedinde olsa, yağ gider. Ne yapsın? Bilzarure bu pazarlığa kail oldu. Min ba'di begayet meşgul olan kimse hakkında 'Eşgale min zati'lnuhiyeyn' mesel oldu. Ba'di zaman Havvat tslam'a gelmekle Hz. Muhammed 'Ya Havvat! Yag ticareti nasıldı?'diye latife ederdi! (1) En içten saygı ve esenlik dileklerimle." (1) Kamusi Muhiti Ukyanus'un Mütercim Asım Efendi tercümesi, lst. 1305 IV. cild, S.11945. 21 KASIM 1986 Bîr Kitap ve Bir Mektııp MELİH CEVDET ANDAY Sayın Prof. Fahir lz, Türk di olduğunu bclirtmekle, dilde molinin yetkin ve özgün araştıncı daeılığın daha sonra başladığını larından Prof.Dr. Andreas Tieı yetkin biçimde ortaya koyuyor. ze'ye armağan olarak basılan ki (Bu öztürkçe sözcüklerden birkaç örnek vermekle yetineceğim: taba yazdığı "Dilde Moda" adlı yazısını (ayrı basım) bana da yol Kuran için "okıgu", rahim için "yarlıkagan", kadir için "ugan", lamak nezaketini göstermiş, teşekkür ederim. Sayın lz, "moda" gafur için "yazuk örtgen", rasul için "yalavaç", nafs için *<etöz"... kavramının tanımı ile başlıyor Bu öztürkçe sözcükler arasında yazısma: "Moda, insanın dış göriintişünde, takılan, (nşınan şey özellikle "nefs" karşılığı olan "etöz" çok ilgimi çekti. Onu yalerde, her türlü ev eşyası gibi şeylerde.. sagduyuya, mantığa, yn zılarımda kullanacağımı sanıyorar düşüncesine dpvanmayan, rum.) Bu sağlıkh davranış, XI. yüzyüın ilk yarısında, lslamTürk salt görenegl izleyen, başkalan edebiyatının ilk yapıtı olan, Yuyapıyor dlye yapılan degişiklik ve suf Has Hacib'in, Kutatgu Bilig1 yeniliktir" diye başhyor. Sonra inde de az çok sürmektedir. örda "Moda dilde de geçerli ml?" nekler Uzerinde durmak istemisorusunu soranık konuya giriyor. yorum. Bu durumun zamanla "Türk yazı dUinde moda öğesi, değiştiğini biliyoruz. Türk aydınçok eski devirlerden beri etkili ları ArapçaFarsça modasına olmuştur. Geniş kapsamlı bir kendilerini kaptırırlar ve yazı diaraştınnaya konu olabilecek bu linde TUrkçe karşılıkları bulunkonunun ben sadece en göze çarpar yanlanna dokunmakla yeti duğu halde, gittikçe artan bir sayıda Arapça ve özellikle Farsça necegim" diye sürdürüyor sözlesözcükleri kullanmaya başlarlar. rini. Sayın Prof. Fahir tz, yaklaÇağatay edebiyatı döneminde bu $ık X. yüzyıl sonunda yapıldıgı moda hızlamr. "Falih dönemine sanılan bir Kuran çevirisinde, degin Divan şiirinin sınırlı sözciiyüzlerce Arapça dinsel termin giinün dörtte üçü TUrkçe idi." için TUrkçe karşılıklar bulunmuş Sonra ne oldu bu sözcükler? Şiir dilinden aforoz edildi. İşte onlardan birkaçı: Güneş, ay, yıldız, gök, dağ, taş, saç, yüz, göz, yanak... Bunların yerine giren yabancı sözcükler ise şunlar: Şems (A), mihr, hurşit, aftab (F), kamer (A), mah, meh (F), necm, kevkep (A), stare, ahter (F), sema, felek (A), asman sipihr (F), cebel (A)kuh (F), hacer (A), seng (F), zülf (F), vech (A), ru, didar, çihre (F), ayn (A), çeşm, dide (F), izar (A), ruhsar (F)... Daha sonra, geçen yüzyılın sonlarında ve özellikle bu yüzyılın içinde, önce ttalyancadan olmak üzere, Fransızcadan, tngilizceden alınan sözcüklere sıra gelirFakat konumuzun en acıklı ve en akıl almaz yanı, dildeki bu yabancı sözcük modasının, son zamanlarda, çok şaşırtıcı bir biçimde, yeniden ortaya çıkmasıdır: Hiçbir gerekseme olmadığı halde, salt bir yazarın, herhangi bir yazann başlattığı modaya uyarak, bir Türkçe sözcüğün yerine başka bir Türkçe sözcük geçirme PENCERE Çocuklarımız?.. Ibrahim 15 yaşında. Sevimli bir çocuk. Ikl ay kadar önce Kumburgaz'da sürat motoruyla deneme yaparken oralarda yüzen Hüseyin'e çarptı. Bir kazal.. 13 yaşındaki Hüseyin öldü. Ibrahim tutuklandı. Ibrahim, Iş dünyasında ünlü Hattat'ların oğlu, zengin allfnin çocuğu. Kamuoyunda bu gibi durumlarda doğal sayılrru gereken bir tepki oluşur: işte bozuk düzenin türettiği bir draml.. 15 yaşında çocuğun altına sürat motoru çektin mi, sonu böyle olur. Yasalar, avukatlar, basın, duruşmalar. Sonuç?.. Birkaç gün önce gazeteler yargılamanın son aşamalarını yayımladılar. İlk bilirkişi raporunda küçük ibrahim yüzde 100 suçsuz bulunmuştu. Sabah gazetesi konuyu ele alarak yayım yaptı. Bunun üzerine iklnci bilirkişi daha dikkatli davranarak suçun varlığını saptadı. ölen Hüseyin Ersu'nun ailesi davacı olmadı. Yargıç 8 ay hapis ve 6 bin lira para cezasıyla küçük Hattat'ı cezalandırdı ve cezayı tecil etti, ibrahim kurtulmuştu; sevinç gözyaşlarıyla ailesine kavuştu. ölen Hüseyin'in ailesi davaya asılsaydı sonuç böyle mi olurdu? Ya da Ibrahim'in avukatları çocuğu yeterince savunamasalardı, adaletin terazisi dengeyi nasıl bulurdu? Bilinemez. Ama kaza yüzünden 13 yaşında bir çocuk ölmüş, 15 yaşında bir çocuğun da bu yüzden hayatı sönmesln. Yargıcın düşüncesi sanınm bu doğrultudadır; insancadır. • Durmuş 16 yaşında. Orhangazili fakir bir ailenin çocuğu. Gemlik'te bir restoranda bulaşıkçı olarak çalışıyor. Bir gün lokantanın önünde bir Mercedes görüyor. Arabanın içinde 3 yaşında mlnik Hikmet var. Annesiyle babası bir kısa süre için çocuğu Mercedes'te bırakmışlar. Durmuş çocuğa bakarken gelişmemiş kafasında bir şimşek çakıyor: Hikmet'i kaçırsa, fidye istese, paraları aldıktan sonra televlzyonda gördügü zenginler gibi yaşasa?.. Durmuş düşündüğünü hemen uyguluyor, mlnik Hikmet'i kaçırıyor, ilerdeki tepede bir ağaca bağlıyor. Sonra? Sonrasını yine gazetelerde okuyoruz. Polisler kuşku üzerine Durmuş'u gözaltına almışlar. Üç gün bağlandığı yerde yalnız kalan minik ölmüş. Hikmet'in annesinin babasının acısını düşününl.. Günlerden beri basın Hikmet'e ağıt yakıyor. Durmuş suçunu itlraf ettikten sonra sormuş: Beni asarlar mı? Asmazlar; ama, Durmuş gitti gider. 16 yaşında yazgısı kara deftere yazıldı. * Ümit şimdi 24 yaşında. 1979'da kaç yaşındaydı? Lise İklnci sınıftaydı, o yıl bir eyleme katılmış. Hayır. Kanlı bir eylem değill.. Bir protesto direnişi. 1618 yaş grubu çocuklar, biraz da fiyaka için, kız lisesine dayanıp onları da direnişe çağırmışla Polis, gözaltı, avukat, savcı, sıkıyönetim derken iş büyümüş, Ümit kurtulacağını sanırken 1982'de 5 yıla mahkum olmasın mı? Ümit atak bir çocuk: Ben yatmam, demiş. Ne yapareın? Kaçarım. Kaçmış da... Ümit şimdi dışardadır, ne cinayet işlemiştir, ne başkasının hayatınt söndürmüştür. Çocuk yaşındayken haksızlıklara karşı direnme duygusunun gelişmiş olmasından doğan bedeli ödemektedir. Çağımızın insanı çevresiyle birlikte yaşar. Eskiden zenginlerle yoksulların hayatını ayıran "kast" düzenleri vardı. Insanlık, artık o dönemleri aşmıştır. Bugün ne zenginin dünyası kendi ailesiyle sınırlanabilir ne de yoksulun. Günümüzde en çelişkili yaşamlar, kişiler, aileler içiçe geçmiş çemberler gibi sayısız dönenceler yaratacaklardır. Bu süreçte zengınlikle yoksulluk uçurumu derinleştikçe derinleşirse, içine kimı çekecegi hıç belli olmaz. Hiç olmazsa çocuklarımızı o uçurumun cehenneminden kurtarmayı düşünmenin adına solculuk diyorlar. ARADA BİR MEHMET SEMtH GEMALMAZ ht. Siyasal Bilgiler Fakültesi Üni OKURLARDAN Emekliye yanıt 18.10.1986 tarlhli gazetenizde, ismini açıklamadan sadece emekli sidl numarasım vererek "Emekli Sandığı Genel Müdürluğu 'ne Açık Mektup" başlığı altında, aylık bağlanması için iki ay önce müracaat ettiğini, ancak bir sonuç alamadığını beyan etmesi üzerine emeklimiz; ŞÜKRÜ NAİLİ DOĞAN'ın (Tahirgil) 21.674.18 tahsis dosyasının incelenmesinde. okunınuzun emeklilikle ilgili tahsis belgelerinin 17.9.1986 tarihlnde sandığımız kayıtlarına alındığı ve 2.10.1986 tarihinde de 12811 sayılı kurul kararı ile aylığı bağlandığı, bdeme işlemleri Adana Rölge Mudurlüğümüzce yapılacağından tahsis kararı 6.10.1986 tarihinde ilgili Bölge Müdurluğümüze gönderildiği gorulmuştur. Bu defa gazetenizde çtkan yazmız üzerine, Adana Bölge Müdürlütümüzden 20.10.1986 tarih ve IDAHLK2/7441 sayılı yazımızla ödeme ile İlgili işlemlerin akıbeti sorulmuş olup, alınan cevabi yazıda, ilgili adına düzenlenen tahsis kararında belirtilen emekli aylığı (Sosyal yardım dahil) ve ikramiyesi Adana Bölge Müdürlüğümüzce tanzlm edilen 13.10.1986 tarih ve 4/248024812482 sayı ile Kahramanmaras Ziraat Bankası'na gönderildiği, bildirilen söz konusu ödeme emirlerinin, Elbistan Ziraat Bankası vasıtasıyla adı geçene ödenmesi için 3.11.1986 gün Ad. 11/12.674.180/45036 sayılı yazıları ile talimat verildiği, Bölge Müdürlüğümüzden öğrenilmiştir. Okurunuzun T.C. Ziraat Bankası Elbistan Şubesi'ne müracaatı halinde tüm ödemelerini alabüeceğine bilgi edinilmestni rica ederiz. TÜRKİYE CUMHURİYETt EMEKLİ SANDIĞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ "Bireysel Başvuru Hakkfna Yatırım Basında yer alan haberlere göre özal hükümeti, AİHS kapsamında "bireysel başvuru hakkı"nı tanımanın hazırlıkları içinde bulunuyor. Türklye güncelinin koşullarında bu girişimin arkasında yatan nedenler ilginçtir. Çok kısaca bellrtmek gerekirse Avrupa insan Hakları Sözleşmesl'nin (AİHS), soğuk savaş ortamı ürünü ve Avrupa'nın birleştirilmesi düşüncesinin kurumsallaşımı olduğu vurgulanabılir. Temel siyasal ve kamusal (civil) hakları düzenleyen bu sözleşme, ek protokoller ve bağımaız.sözleşmelerle daha geniş bir alanı kapsama aşamasına günümüzde ulaşmıştır. Bireysel başvuru hakkının işleyişi ve uyuşmazlığın Komisyon'a ve nihayet Divan'ın önüne getırilmesine dek süren prosedür ile organlar arası ilışkı, sözleşmenın oldukça hantal bir yapıyı sistemleştirdiğini gösterir. Ancak, bireysel başvuru hakkı, AİHS'nin temel özelliğidir. Bireyi, uluslararası hukukun öznesi yapmakta, klasik kişidevlet ikileminde kişi lehine uluslararası hukukun güvencesini getirmektedir. farihsel açıdan garip bir koşutluktur ki, Türkiye, AİHS'nin hazırlanması sırasında "aşırı akımlar"ı önleme gerekçesiyle sunarak anlatım özgürlüğünün kısıtlanmasına ilişkin ünlü 17. maddenin metne girmesini sağlıyordu. Zaten, Türkiye AİHS'ye, ıçte antidemokratik uygulamaların belırgınleştıgı, dışta ekonomik ve askeri açıdan bağımlılığın kurumsallaştığı evrede taraf olmuştu. Türkiye'nin 1980 sonrasında oluşturduğu sıyasalhukuksal sıstem, sözü gevelemeden belirtirsek, Batı standartlarının demokratik rejim ölçütleriyle bağdaşmaz niteliktedlr Devleti kutsama ilkesi ile başlayan bir anayasa ve en yetkilı agızlarca pek çok kez vurgulandığı üzere birey yerine devleti korumaya yönelen bir siyasal modelin, özü boşaltılmış bir hukuk devleti anlayışının ne tarihsel ,flelişmeçizgisi ne de çağdaş demokrasi kuram ve uygulaması açısından Batı'nın demokrasisi ile uzlaşabilır yanı vardır. Bu nedenle ara rejimin temsilcisi bir siyasal erk döneminde bireysel başvuru hakkı konusunda girışimde bulunulması, sözde demokratikleşme görüntüsünden siyasal pırim umulması anlamını pek aşmaz. Bireysel başvuru hakkını tanımak, Avrupa Topluluklar Düzeni içlndeki gelişmeler karşısında, aslında, zorunlu bir ön koşul, fakat çoktan yeterslz kalmış bir glrlşimdlr. Bir örnekle somutlanabilir: 1 Mart 1985 tarlhinden bu yana yürürlükte bulunan ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin 6 numaralı protokol (ki bu, AİHS'nin bir bölümü sayılmaktadır), Avrupa Konseyi üyesi devletlerin ceza mevzuatının böyle bir düzenlemeye elverişli bulunması temeline dayanmaktadır. Oysa Türkiye'de bu standartlara uymayan bir cezalandırma anlayışı yürürlüktedir. Üstelik Türkiye'de olgusal gerçek iken hukukça tanınmayan siyasal suç/suçlu olgusu da vardır. Imdi soru şöyle sorulabilir: Türkiye'de ölüm cezasına mahkum edilen bir siyasal suçlu, ya da düşüncesinden ötürü hürriyeti bağlayıcı bir cezaya çarptırılan bir kişı, bireysel başvuru hakkının tanınmasından sonra bu yolu çalıştırırsa, uyuşmazlık Komısyon ya da Divan önünde ret mi edilecektir? Bu yargı yerlerinin, siyasal ortak amaca yönelik bir yerindelik denetiminden çok teknik hukuk incelemesi yapması sonucu değiştirir mi? Yukarıdaki örnekle, kabul edilmiş bir başvuru üzerine Türkiye'nin "Bunlar siyasal suçlu değil, adi suçludur" biçimindeki bir savunma yapması yeterli görülecek midır? Usulüne göre kabul edilmiş bir uluslararası sözleşme, ıç hukuk bakımından yasa hükmünde mi görülecektir, yoksa yasa ile anayasa arasında bir yerde ya da anayasa hükmünde mi yorumlanacaktır? Yukarıdaki örnek sorularla dikkat çekilmek istenen husus, Adalet Bakanlıgı'nın "tanıma konusunda çalışmalar yapılıyor" türünden açıklamasının pek inandırıcı olmadığıdır Daha açık söyleşiyle bu alandakı ınandırıcılık, başta anayasa olmak üzere 1980 sonrası rejimin hemen bütün temel yasalarını ve ilgili düzenlemelerini değiştirme, Avrupa Topluluklar Düzeni hukuku ile uyuşabilir kimliğe sokma doğrultusundakı somut bir çabadan çıkarsanabilir. Oysa siyasal erk bu alanda gönülsuzlugünu sergılemıştir. Kuşku yok ki, Türkiye'nin bu gırışımine Avrupa Konseyi kapılarını kapamayacaktır. Ancak en az bunun kadar açık olan başka yön, Türkiye açısından salt ekonomik kaygıların, beklentilerin, giderek de zorunlulukların itmesiyle. bir tür susma payı olacağı sanısıyla yola çıkmanın, kendini aldatma olacağıdır. Gerçi doğrudur, ABD ve onun yönlendırmesiyle Batı Avrupa, Türkiye'de insan hakları ihlâllerinden doğan kaygılarını zaman zaman çifte standartlı bakış açısıyla erteleyebılmiştir. Türkiye'nin stratejik önemı, potansiyel bir büyük pazar oluşu gibi gerekçeler gösterildi. Yine de, bugün ulaşılan aşamada, Avrupa Konseyi'nin insan haklarının asgari ölçütlerinde duyarlı bulunduğu da yadsınamaz; işte yaşama hakkı, düşünce özgürlüğü, işkence yasağı, suçsuzluk karinesi.. Işkenceye karşı çıkılmasından tutun, devlet terörürün (ölüm cezası uygulaması ve önleyici kolluk eylemınin vur emri biçiminde düzenlenmesi gibi) duralamasına dek birçok adımda Avrupa topluluklar düzeninin ve onun kamuoyunun olumlu etkisi olmuştur. . öte yanda, ulus bazında, yeni toplumsal dengelerın oluşumu süreci, siyasal erki insan haklarını korumada duyarlı olmaya zorlamaktadır. Bunun tipik göstergesi, 12 Fvlül'ün zorunlu ürünü siyasal erkin, toplumsal muhalefetçe altı çizilen bu kimliğinden arınma cabasında olmasıdır. infaz Yasası olası bir af yasası, bireysel başvuru hakkını tanıma gibi tasarruflar yapılıyorsa da, demokratikleşme yönünde içten değildir. Zıra her şeyden önce kişi hak ve özgürlükleri rejimini ıslah etmek yeteneğını yitirdiği bir görev bölümü açmazındadır. Bunu kırmak cabasında değildir; olsaydı varlık nedeni olan misyonunu yadsırdı Yoğun depolitizasyon sürecine, çözülmüşlüğüne karşın toplumun dinamik güçleri, bireysel başvuru hakkının da anlam landığı bütün olan İnsan Hakları konusunda istemlerini, çoğulcukatılımcı toplumun kapatılmış hukuksal yollarını zorlayarak duyurmaktadırlar. Bu olgu siyasal erki duyarlı kılmaktadır. izlenen ekonomik sıyasa, Ortak Pazar'a tam üyelik konusundaki hazırlıksız ve aceleci girişımle zorlanmaktadır. Hukuksal açıdan bir önceki anayasal döneme göre önundekı engellerı çoğalan bir bütünleşmenin, küçük siyasal manevralarla yürütülmesi ise, özellikle uzun vadede iflasa mahkumdur. Bireysel başvuru hakkına ilişkin bu girişim, Türkiye'nin demokratikleştiğine belirge biçimlemediği gibi, bunun ölçütü de sayılmamalıdır. Bu hakkı tanımanın yaratacağı hukuksal olası sonuçları küçümsememekle birlikte, adımı, içerde ve dışarda siyasal erkin bir siyasal yatırımına dönüştürme uğraşısına olanak venlmemelidir. BİLSAK'TA BUGÜN Açıklamalı Caz Saali: 19.00 EROL PEKCAN Göncl Alöly: 13.0017.00 MEHMET GÜLERYÜZ BoyaDesenTasarımGravür CafeFoyer: 10.0017.00 Lokanla: BÜLENT SUMRU (gitar) BİLSAK SANAT PANAYIK1 BİLSAK, el sanalçıları ile bu Urünlerin alıcılarını her ayın biriııci ve UçUncü pazar günlerı, yüz yüze getıriyor. llgilenenlerin aşağıdaki telefonlara başvurmaları duyurulur. BİLSAK: 143 28 79 143 28 99 Sogancı Sok. 7 CİHANGİR SUADİYE ŞOPÖR OKULU: Milli Eğitim Bakanlığı'nca onayh EHLİYETE hazırlık kursları. 357 21 35 EKG'LERSTETESKOPLAR KAI.tTEI.I, HESAPLI 345 82 46 BAŞSAĞLIĞI Sanat Yönetmenimiz Bülent Erkmen'in Babası Hakim Ö. Talat Erkmen'in vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoaız. Acısını paylaşır, ailesine başsağlığı dileriz. REKLAMEVİ OFSET YAPIMEVt Ç A L I Ş AN LARI VEFAT Merhum Ziyneti ve Mehmet Gürün'ün kızları; Merhum Emniyet Müdürü ENVER YAKINER'in eşi, Dr. Muzaffer ve Muzaffer Utkan'ın kardeşi ve baldızı, Yaman, Ahmet, Yavuz, Demir Yanıker ve Tomris Döz'ün sevgili anneleri, Yurdanur, Canan, Aynur ve Cem'in kayınvalideleri, Suzan, Meral, Yaprak, Bahşende, Enver Yanıker'in babaanneleri; NİMET YANIKER Hanımefendi Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 21.11.1986 (bugUn) Erenköy Galippaşa Camii'nde (Bağdat Caddesi) kılınacak öğle namazını müteakip, Karacaahmet Mezarlığı'ndaki ebedi istirahatgâhına defnedilecektir. Grafikten iki delikanlımızı askere uğurluyoruz: Markoın'clakı nobt'tlcrini. go/lcııni arkıcla bıraktırınayacak fikİ hırakacaklar. Kaıulcv ıı Sibcl Hiı\ııktc/aın'tlan (Askcılık \c Maıkonı'tlaki nobet hakkıncla I'uı^ut ya da Knder'don.) . Erdal öz GOLÜNÜN SOLDUGU AKŞAM V Gıvmıi), Yusut Aslan. Huseyın Inan, Sınan Cemgıl, ve daha ıııculcrı Içerıde bu vocuklann çoguyla konuşmuştum Denız'le anlaştıgımız gıbl, tutluğurn notlardan yola çıkarak bir roman yazacak tım Sordugum sorularla onları sürekli kuçuk ayrın tılarrt yonLltmeyo çulı^mı^tım Homan, bu aynntılar dan dogup gelışccektı Ne ycuık kı ış yurım kaldı. Hele belgesel bir roman ıçın clımdekı notların yotiTbü lığını gorunce böyle bir çalışmaya gırmekten vazgeç mek zorunda kaldım. Nıce yıl sonra, demek onbeş yıl olmus bir başka bıçımlemeyle, sonunda oluşturabıldıın bu kıtabı Gulunun Soldugu Akşam. seruven dolu surukleyıcı bir roman gıbı de okunabılır Ama acı vo hu/un yuklu bir kıtap oldugu da bılınmelıdır Anı, belge. anlatı karı^ımı bu kıtabı dılersemz bir roman Kibı okuyun, veter kı sı/.de bırakacagı huzun kalıcı olsun Erdal Oz Can Yayınlan: Anknra Cad. 40 K: 2 Cagaloglu İSTANBUL AİLESt TEŞEKKUR 13.11.1986 tarihinde oğlumuz BERK GÜNER'in doğumunu gerçekleştiren değerli doktorumuz Sn. Opr. Dr. MARKOM RKKI.AMHlZMirn.F.RlA.Ş. 1 ı g ı i u k o ı ı ( ,ul B ı k v ı k ı . 1 s<ık 2 S K u n u U ı s Isi.ııılnıl I V ! lıl DÜNDAR KALYONCUOCLU ve Sn. AsistanÖztÜrk KARABEY Sn. Asistan Hamza BAHAD'a ve AKSOY HASTANESt 3. kat hemşireleri ile değerli personeline sonsuz teşekkür ederiz. AYSUN HAKAN GÜNER örtur Ayııruh>, (001 lurı/rn sunar KARTALKAYA KARTAL OTEL SHP MUĞLA İL BAŞKANLIĞI "TEKNİK SANTRALLAR VE ÇEVRE KİRLENMESt" Panel22 Kasım 1986 Yer: Yatağan Katılanlar: Prof. Dr. Tahsin Tokmanoğlu: Doç. Dr. Uğur Celasun: ODTÜ öğretim üyesi Aydan Bulca fcrim: Sendikacı Mustafa Aktulgalı ve Çetin Soyer, SHP MKYK uyeleri Cahıt Angın ve Halil Akyuz. Açış konuşması: SHP Muğla ll Başkanı Tufan Doğıı Toplantıyı yöneten: İST. ll Yönetim Kurıılu üyesi Ayla Akbal YILBAŞI REZERVASYONLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR Barbtıros Bulvarı, 35 Be>ikla>İS I Tel: 158 49 27 161 10 74 161 82 26 Kadıkc» Tel: 336 16 60 Bolu Tel: (4611) 3572 SICAK YUVANIZ MUHASEBE YARDIMCISI Ticaret Lisesi mezunu, Daktilo bilen, Prezantabl beyan elemanlar. • KALE MALİ DANIŞMANLIK A.Ş. Topçular, Seferaga Sitesi, No: 4/266 577 51 20 577 84 47 Dr. ERDAL ATABEK Bahariye Cad. 96/3 Kadıköy Tel: 336 04 49 TURK COCUGU ALDANMA HAFİF ALKOLLU İÇKİLER ALKOLIZMIN. MASUM ZANNEDİLEN VEYA ÖYLE GÖSTERİLEN KANLI OLTASIDIR. ¥ lanak SAMT MlMİtl « Meral Karamanoğlu Resım Sergısı 18 Kasım 6 Aralık Nlt««tlytC«d.44/2Etil«r 1651935 Y ESİ LA Y 1985 yılı gayrisafı geliri 22.263.295.43 lira olan birinci sınıf Kartal Besinci Noterligi, yaş tahdidi sebebiyle 23 Ocak 1987 tarihinde boşalacaktır. 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 22'nci ve mUteakip maddeleri gercğince birinci sınıf noterler ile ikinci sınıf noterlerden bu noterliğe atanmaya istekli olanlann, ilan tarihinden itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet Savcılıklanna başvurmaları lazımdır. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmış olan dilckçeler, başvurma süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama ijleminde nazara alınmaz. Keyfiyet Noterlik Kanunu'nun 22'nci maddesinin 2'nci fıkrası uyarınca ilan olunur. Basın: 32229 ADAI,PT BAKANLIĞINDAN MUNHAL NOTERLIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle