17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 KASIM 1986 Ozetle DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 ABD Başkanı, Kongre üyelerine İran rejiminin ılımlı kanadıyla ilişki kurmaya çalıştığını söyledi Filipinler'de solcu parti lideri öldürüldü FiUpinler'de sol görüşlü Halk Partisi lideri Rolando Olalia öldürüldü. Parti yöneticilerinin yaptığı açıklamaya göre, önceki gece ortadan kaybolan Olalia1 m kurşunlarla delik deşik edilliş cesedi, dün Manila yakınlannda bulundu. 52 yaşmdaki Olalia, son kez dün gece bir sendika toplantısmdan otomobiliyle aynarken görülmüştü. Olalia ile birlikte özel şoförünün de ortadan kaybolduğu belirüldi. Reagan: Iran'a sîlah verdik Başkan Reagan, Kongre üyelerine rehinelerin kurtanlması için tek yöntemin "gizli diplomasi" olduğuna inandığını söyledi. Ulusal Güvenlik Konseyi'nin tran'la gizli pazarlığa bulaşması, Washington'da sert biçimde eleştiriliyor. Reagan ttirafetti. ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK Yaklaşık iki haftadıı ABD basuunda yer alan ABD'nin "tran'a gizli silah satışlan" ile ilgili haberler, ilk kez Washington'ca doğrulandı. ABD Başkanı Ronald Reagan, dün Kongre liderleriyle yaptığı toplantıda, îran'a silah gönderüdiğinden haberdar olduğunu söyledi ve "bu hareketin trania ilişkflerin duzenlenmesinde geçerli bir politika" olduğunu savundu. Reagan, Lübnan'daki rehinelerin kurtanlmasına ve İran rejiminin ılımlı kanadıyla ilişki kurmaya çalıştıklanna, bu nedenle tek yöntemin "gizli diplomasi" olduğuna inandığını Kongre liderkrine anlattı. Yönetimin uzun zamandır beklenen bu açıklaması, Kongrede büyük taruşmalara konu oldu. 1979'da Carter tarafından getirilen ve Iran'a her türlü silah yardımı, satışı ya da transferini yasaklayan "yüriitme emrinin" yürürlükte olduğunu zanneden ABD Kongresi, Reagan'ın ABD'den tran'a silah satışı yapıldığını kabul etmesi üzerine, yönetimden detaylı bir açıklama bekliyor. Reagan'ın dün Kongre liderlerini toplayarak "İran'a silah satışlannı itiraf etmesine" geçen gün BM'de İran BM Büyükelçisinin yaptığı basın toplantısı neden oldu. Buyükelçi Said RecaiHorasani "Silah aldık" Horasani, basın toplantısuıda 1979'dan bu yana çeşitli serbest pazarlardan, bu arada "ABD'den de silah" almakta olduklannı söyledi. Recai Horasani, aüşverişin Lübnan'da İran yanlısı bir grupça tutulmakta olan ABD'li rehinelerin serbest bırakılması için kesinlikle bir pazarhk konusu olmadığını belirtti. Horasani, basın toplantısuıda "ABD trania ilişkilerini diizeltmeye karar vermiş ve bu nedenle kendisini McFarlane diye tanıtan bir şahısla birlikte dört kişiyi de silah (aşıyan bir kargo uçağıyla tran'a göndermiştir. McFarlane ve diğer dört kişi, Tahran Havaalanına kargo uçağı görevlileri kılıgında ve Irlanda pasaportlanvla iJlegal Recai Horasani, ABD eski Milli Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane'in îran'a ziyaretini bu şekilde anlattıktan sonra, olayı ünlü TV dizisi "Görevimiz Tehlike"ye benzeterek "Bu ziyaretin ve ABD'den almakta olduğumuz silahlann, rehinelerin salıverilmesine ilişkin pazariıklarla biçbir ilişkisi yoktur" dedi. İran BM Büyükelçisi, "ABD, tran'la ilişkilerini dttzeltmek isterse, tran da ABD'ye karşı tutumunu degistirir. Ancak biz önce ABD'nin gerçekten lslam Devrimi ve Muslümanlarla dost olmaya çalıştığını, onlan desteklediğini, baskı yapmadıgını görmeli ve ikna olmalıyız" dedi. Horasani, bu arada Israil'den de silah aldıklan konusundaki haberleri yalanladı. "lsrail'le kesinlikle hiçbir ilişkimiz yoktur. Bir kez Israil'den gelmekte olduğunu öğrendiğimiz silah dolu bir uçağı düşürmekle tehdt ettik. O zamandan beri bir daha öyle bir şey olmadı" dedi. Reagan, Kongre liderleriyle toplandıktan sonra basına açıklama yapan Beyaz Saray sözcüsü "yönetimin tran'la ilişkileri düzenlemeye çalıştığını, halen Lübnan'daki iki rehinenin kurtanimasından umutlu olduklannı" söyledi. bu arada New York Times gazetesine verdiği bir demeçte bir Beyaz Saray görevlisi, "Humeyni, aniden oliirse ve bizün gelecek rejimle bir ilişkimiz kurulmamış olursa, bu bizim açımızdan çok büyttk bir hata olurdu. O nedenle bu girişimimiz geçerlidir" dedi. DUNYADA BUGUN ALt SİRMEN Oldu mu ya? Politikacı, basının düzeysizliğinden nasıl da şikâyetv>dir. Sansasyon peşinde koşan gazetenin, olayları yansıtırken çarprtması politikacıyı rahatsız eder, çünkü olayın acısını o çekmektedir. Bu arada, düzeyi düşük olmayan, sansasyona fazla prim açmayan yayın organları da eleştirilir, ya da düşman görülmeye başlanır. Basının sansasyona fazla prim açması ve zaman zaman düzeyinin düşük olması üzücüdür. Ama unutmamak gerekir ki, bu yapılanlar müşterisi olduğu için yapılmaktadır. Yani sonuçta basit bir sunu istem sorunudur sözkonusu olan. Bu durumu elestiren politikacı da takkesini önüne koyup uzun uzun düşünmelidir. Çünkü kendisi de, daha başka bir planda bir sunu istem ilişkisi içindedir ve bulunduğu yere o ilişkiyi kendi açtsından amaçlarına uygun kullanabildiği için gelmistir. Başka bir deyişle, politikacı şu sorunun yanıtını vermelidlr kendi kendine: "Acaba basının düzeyinı daha yüksege çıkaracak bir sunu istem ilişkisi egemen olsa toplumda, aynı gerçek, politikac» için de geçerlı olmayacak mı?" Kısacası böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde bugün vardıkları noktada bulunan politikacıların kaçta kaçı, yerlerini koruyabilecekler? Başbakan, ANAP Grubu'nda yaptığı önceki günkü konuşmasında, arkadaşlarını basın konusunda dikkatli olmaya çağınrken, acaba bu noktayı da vurgulamak mı istryordu dersiniz? Bakın ne demiş Sayın Ozal: "Bazı haberlerin tiraj kazanmak için, sansasyon yaratacak şekilde verilmesi âdet haline gelmistir. Bundan gocunmamak lazımdır. Ama yanlış gördüğünüz, düzeltilmesi gereken haberler varsa, zamanında açıklama yapılması gerekir. Eğer hakaret varsa, onun da kanuni yolu vardır. Ama buna da dlkkat edin hakikaten netice alabileceğinlz şeylere giderseniz. Ama basırtda durup dururken mesele çıkarmanın fayda göstereceği kanaatinde değilim. Bizim tutumumuz basın karşısında tarafsız bir tutumdur." Doğrusu Başbakan'ın, kendisi için pek partak geçmeyen bir seçim döneminden sonra, güçlüklerinin arttığı bir ortamda soruna boylesine soğukkanh ve akılcı yaklaşmasını kutlamak, bu ve benzeri davranışların, bugün tam var olmayan demokraslye ulaşma yolunda olumlu belirtiler olduğunu söyiemek isterdik. Tam bunları düşünerek haberleri okumayı sürdürürken, Sayın özal'ın sözlerinin birden insanı yeniden hayrete ve karamsarlığa düşürdüğünü gördük. Başbakan, ABD'li kongre üyelerinin kendisine, Barış Derneği ve DİSK davaları dolayısıyla gönderdikleri mektupla ilgili olarak öylesine garip bir açıklama yapmış ki, insan ne diyeceğini şaşırıyor. Burada konuşmanın Içeriğine geçmeden önce bir noktayı açıklığa kavuşturmak ısteriz: Biz Türkiye'deki mahkemelerin her türlü iktidar baskısından bağımsız olmalarını i v teriz. 1982 Anayasasını yapanlar bunu ne kadar istiyorlardı, o ayrı bir sorundur. Ya da devletin en yüce makamlarına çıkanlar turizm mevsimini açarken, bizim de yargılandığımız bir dava hakkında, madde söyteyerek düşünce açıklayıp, yüksek yargıyı etki altında bulundururken bu kurala ve yasalara ne derecede uyuyorlardı, o da ayrı bir sorun. öte yandan mahkemelerin bağımsızlığı ve siyasal etkilerden uzak olması yolundaki bu özlemimiz ne denli gerçekleşmektedir bugünün Türkiyesi'nde o da başka bir sorun. Ama biz kişi olarak, aydınlar olarak, yargının her türlü baskıdan bağımsız, hele hele bugün olduğundan çok daha bağımsız olmasını dilediğimiz için, bu tür mektupların yararına hiç inanmıyoruz. Bu arada, bu görüşümüze, "o davalar hangi bağımsız yargının ürünü ki?" diye karşı çıkanlara da yasal engeller dolayısıyla yanıt veremiyoruz. Ancak bu noktayı belirttikten sonra da, Başbakan'ın konuyla ilgili açıktamalannı çok yadırgadığımızı bildirmek isteriz. Başbakan bu mektupla ilgili olarak, "Bana yüzlerce mektup geliyor. Çoğu, işte o meşhur Af örgütü'nden gelir, mensuplanndan gelir. Bazılanna cevap veririz, bazıiarma vermeyiz, hiç önemli değildir. Çünkü biz de aynı şekilde talepleri başkasına yapıyoruz." Başbakan'ın bu sözlerindeki mantık ki mantıksızlık demek daha doğru olacak ile basın ile ilgili sözlerindeki oigunluğu bağdaştırmaya olanak yoktur. Her şeyden önce konuşmadaki küçümseyici "o meşhur Af Örgütü" deyişinin, Türkiye'nin Bulgaristan'daki olaylar dolayısıyia Af Örgütü'nün çabalanna gereksınme duyduğu, üstelik zaman zaman onun raporlanna gönderme yaptığı bir dönemde söylenmiş olmasının talihsizlik olduğunu belirtmeliyiz. Öte yandan, "Bu mektupların kimine cevap veririz, kimine vermeyiz. Çünkü, biz de aynı şekilde talepleri başkasına yapıyoruz" sözleri, insanın tüylerini diken diken ediyor. Yani bu mektuplan cevaba değmez ve ciddi bulmadığı için mi yanıtlamıyor Başbakan? Eğer öyle ise, ondan sonra gelen "Çünkü biz de aynı şekilde talepleri başkalarına yapıyoruz" tümcesi, yani "Biz de cevaba değmez, ciddi olmayan mektuplar gönderiyoruz oraya buraya" anlamını taşımaz mı? Dışişlerinin, Bulgarları haksız tutumuyla köşeye sıkıştırdığı bir dönemde, Başbakan'ın adeta Sofya'ya koz verir gibi bu sözleri söylemesi ne kadar üzücüdür. Sen kalk, olumlu, soğukkanh bir biçimde basına yaklaştıktan sonra, kendi kendini ciddiyetsizlikle nitelediğin anlamını verecek sözler söyle. Oldu mu ya? Türkiye, Batdı ülkeleri suçladı BMMülteciler Yüksek Komisertiği'ne sunulan bir raporla ilgili olarak, Türkiye mülteci poütikalarmdan ötürü Batılı devletleri suçladı. BM Türk ntisyonu müsteşarlanndan Nihat Akyol yaptığı konuşmada Batılı ülkelerin çeşitli engeüerle sınvîannı mültecilere kapadıklannı, bu nedenle mültecılerin geüşmekte olan ülkelere kaydıklarmı ve bu ülke ekonomileri için ek bir sorun yarattıklannı söyledi. Akyol, Türkiye'nin kapısını mültecüere açık tutmakta devam edeceğini ancak Batılı ülkelerin mülteciler tarafuıdan "gelişmekte olan ülkelere bindirüen ağır yükleri paylaşmak zorunda olduklannı"söykdi. McFarlane Kilit adam. olarak gjrmişlerdir. Uçak, Avrupa'da çeşitli silah satıcılarından alınan parçalan taşımaktaydı. Havaalanına girer girmez McFarlane, havaalanı görevlilerine kendilerini tanıtarak İranlı yetkililere ABD Devlet Başkanından mesaj geü'rdiğini öne sürmttştür. Oradaki yetkililer, McFarlane'in Reagan'ın imzaladığı ve dinlerin birliğini ifade eden bir tncil'le, tran'la ilişkilerin açılmasını sembolize eden anahtar şeklinde bir kek getirdiğini belirtmişlerdir. Humeyhi, dunımdan haberdar edilmiş ve iiç saat siiren konsiiltasyonlar sonucu, bu habersiz ve davetsiz gelişin resmi olarak kabul edilemeyeceği karariaştmrmıştır." Süahlar Pire'den de yüklendi Haig, başkan adayı olacak Başkan Ronald Reagan'ın eski Dışişleri Bakanı ve NA TO eski Başkomutanı Alexander Haig, 1988 baskanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'den aday olmak istediğini açıkladı. Colorado 'nım Denver kentinde işadamlannın düzenlediği bir toplantıda konuşan Haig, baskanlık seçimlerine katılmak istediğinden artık kesinlikle emin olduğunu ve önümüzdeki yılın bastnda adayhğını resmen koyacağını bildirdi. (a.a.) KOPENHAG (a.a.) Danimarka Denizciler Sendikası, ABD'nin İran'a, Lübnan'daki Amerikah rehinelerin salıverilmesini sağlamak için gönderdiği silahların müttefık ülkelerin gemilerince taşındığını öne sürdü. Sendikanın Genel Sekreteri Hendik Berlau, Danimarka ve bazı başka Avrupa Ulkelerinin bayrağını taşıyan gemilerin İran'a silah yüklemek için, aralannda Pire'nin de bulunduğu bazı Akdeniz limanlannı kullandıklarım iddia etti. Berlau, AP ajansına yaptığı açıklamada, bu iddiasına kanıt olarak, Lübnan'da şimdiye kadar üç Amerikah rehinenin salıverilmesinin, Danimarka bandıralı silah yüklü gemilerin Israil'in Eliat limanından Iran'ın Bender Abbas limamna doğru yola çıkmalanran aynı günlere rastlamasını gösterdi. Denizciler Sendikası'nın Başkanı Dregen Moeller Hansen de bir Isveç gazetesine verdiği demeçte, şimdiye kadar Danimarka gemilerinin yedi kez İran'a gizlice silah taşıdığını söyledi. Hansen, silahların Yunanistan'ın Pire, Italya'nın Talamone ve Israü'in Eliat limanlanndan yüklendiğini öne sürdü. Beş Danimarka gemisinin halen Ispanya açıklannda beklediğini kaydeden Hansen, bu ülkedeki Amerikan üslerinin adresine gönderilen sUahlann İran'a taşınması için ABD'deki siyasi fırtınanın yatışmasının beklendiğini belirtti. Danimarka Denizciler Sendikası, Kopenhag hükümetinden bu ülkenin bayrağını taşıyan gemilerin silah taşımasının engellenmesini ve ABD'nin konuyla ilgili olarak protesto ediltnesini de istedi. Italya Başbakanı Bettino Craxi'nin ise Talamone limanından İran'a silah yüklendiği yolundaki iddialarla ilgih' bir soruşturma başlatılması talimatını verdiği bildiriliyor. ABD Başkan Yardımcısı Richard Murphy ülkesinin İran'a silah satmadığını öne sürdü. Danimarka'nın iddiası: İran'a batılı gemiler silah taşıdı Denktaş uyardı Rumlar Ledra Palas kapısını kaparlarsa misiUeme yaparız LEFKOŞA (a.a.) KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, KKTC'nin tslam dünyasından tanınma talebinde bulunacağı yolundaki haberlerle ilgili olarak, "Tanınma talebimizin zamanını ve zeminini biz tajin ederiz. Rumlardan bu konuda icazet almayız" dedi. Denktaş, ocak ayında yapılacak lslam konferansı konusunda şunlan söyledi: "tslam konferansına biz, Hıristiyan Rum liderliğinin Müsliiman Türk halkı adma veya tum Kıbns adına söz söyleyemeyeceğini, söz hakkı olmadığını, bizi ve tum Kıbns'ı temsil etme hakkı bulunmadığını yeniden duyurmak flzere gideceğiz." Denktaş, Rumlann bugün ve yann KKTC'nin ilanını protesto için yapacakları gösteriler sırasında Ledra Palas kapısını kapatacakları yolundaki haberler konusunda da şöyle dedi: "Rumlar (misUleme vapacağız) deyince bunu tahrik olarak göriıyorlar. Bu mentaliteyi degiştirmeleri gerekiyor. Kıbrıs'ta kendflerininkine denk egemenlik haklanmız olduğunu ve bunu kullanmak için kendilerinden icazet almak geregi olmadığını artık anlamalan gerekir. Barikatı kapatırlarsa biz de kapatınz." Franscfdan nükleer deneme Fransa 'nın, Güney Pasifik 'teki Mururoa mercanadasmda, dün bir yerala nükleer denemesi yaptığı biidirildi. Yeni Zelandaiı yetkililer, denemenin yaklaşık 20 kiloton gücünde olduğunu bildirdüer. Yetküiler, nükleer denemenin, Fransa 'nın 1975 yıhndan beri Mururoa mercanadasmda gerçekleştirdiği 83. deneme olduğunu belirttüer. Fransız basını hükümete öfkeli PARİS, (AP) Fransız basını, rehin tutulan Fransız yurttaşlarının serbest bırakılmasını sağlamak için Jacques Chirac hukümetinin pazarlığa oturmuş olmasıru ve şantaja boyun eğmesini içine sindiremiyor. Chirac'ın, Suriye'yi terör suçlamalanndan aklamaya yönelik çabalan ile İran'a Şah döneminden kalma borçların derhal ödenmesi için anlaşmaya varılmasımn ardından rehin tutulan iki Fransız'm serbest bırakılması sağdan sola tum Fransız basını tarafından hükümetin şantaja boyun eğişi olarak nitelendi. L« Matin gazetesinin manşetinde "Chirac, ŞamTahran ekseninin koşuilannı yerine getirdi" ifadesine yer verilirken haberde, "belki kalan rehineleri de kurtarmak için yol açıldı, ama bundan sonra daha fazla ve daha ağır laleplerle karşı karşıya kalacağız" dendi. Sol eğiürnli gazete, bu yıl içinde 5 rehinenin serbest bırakıldığına ve "her seferinde özgürlüge giden yolun Şam ve Tahran'dan geçtigine" dikkati çekerek rehinelerin serbest bırakılmasını "çift imzalı banka besabı"na benzetti ve "gereken imzalann Suriye ve tran olduğunu" yazdı. Hükümet yanlısı, sağcı "Le Figaro" da olayı şöyle yorumladr. "Açıktir ki rehinelerin özgürlüğıi için bir şeyler ödendi; ama ne düzeyde? Bilmiyoruz, olan şantaj nudır? Hiç kuşkusuz." Solcu LJberation gazetesi de Chirac'uı güç bir durumda olduğunu, çünkü "iplerin teröristler ve koruyucularının ellerinde olduğunu" yazdı. Gazete, geride kurtanlmayı bekleyen beş, altı Fransız rehine daha olduğunu anımsatarak, "şimdi en önemli sonınun Fransa'nın bunlann özgiirliigünii sağlamak için daha neler vereceği" olduğunu ileri sürdü. iSy İran ve Suriye'nin "şantajına" boyun eğmekle suçlanıyor Kuzey Afrika ülkelerinden Cezayir'in Constantine kentinde bir mahkemede, geçen hafta sonu iüzenlenen öğrenci gösterileri sıasında meydana gelen şiddetli olaylar ile ilgili olarak 56 kişi mahkum oldu. Ajans, mahkum edilen söz konusu 56 kişinin aynı olayia ilgili olarak haklannda dava açılan çok sayıda kişinin ilk grubu olduğunu kaydetti. Constantine kentinde düzenlenen gösterilerle öğrenciler "kötü" yaşam koşullan ve ders programlannda öngörülen değişiklikleri protesto etmislerdi. Cezayir'de öğrenci olayları Serbest bırakılan Fransız rehineler Paris 'e gitmeden önce Şam 'da Suriye Dışişleri Bakanı ile görüştüler. DIŞ BASEVDAN ABD, Fransa ve devlet terorizmi allında lutuluyor. Lubnan 'da ise, ustünlüğünü Şiilere kaptırma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu durumda Fransa ile anlaşmaya ihtiyacı vardır. Öte yandan tran 'ın ise Korfez savaşmda kullandığı Amerikan silahlarmın yenilenmesine veyedek parçaya gereksinmesi var. Ülkede iktidar mücadelesi de başlamıştır. Meclis Başkanı Haşimi Rafsancani, karşılığmda silah aldıklan takdirde Amerikan ve Fransız rehinelerin serbest bırakılmasında yardımcı olabileceklerini açıkça söylemiştir. İran ve Suriye ile gorüşme yapmamn alternatifı, Margaret Thatcher'm önerisidir. Batı, tngiltere Basbakanının önerisi doğru Itusunda ortak bir antiterörist politika izleyebilseydi, etki/i olabilirdi. Ama siyasal liderlerin sert demeçlehne rağmen boyle bir politika izlemeye teşebbus bile edilmemiştir. Bu politikanın ana hatları ise şöyle olmalıdır: Teröristler imkân bulunduğu takdirde tutuklanır ve yargılandıktan sonra cezaevine atılırlar. Hiçbir ülke, kendi vatandaşlanm terörist eylemlerden korumak için, cezaevlerindeki teröristleri serbest bırakmayı düşünmez. Eğer Batılılar rehin alınırsa, kurtarılmalarma çalışılır. Ancak kunarılamazlarsa, ilan edilmemış bir savaşm kayıplan olarak kabul edilirler. Bu gerçi katı yürekli bir tutumdur.Ama unutmamalı ki uzun vadede dığerlerinin hayatı ancak böyle bir tutumla kurtanlabilir. Bu kararlı tutum, iletişim araçlarının da rehin olma olaylarını sansasyon haberi şeklinde vermesini önler. Çünkü teröristlerin de istediği bu sansasyondur. Rehineler için ise kesinlikle pazarhk yapılmaz. Böyle bir politika ile, terorizmle suçlanan Suriye gibi ülkeler Batı toplumu tarafından tecrit olunur. Ama bu ülkeleri, ABD'nin Libya'ya yaptığı gibi göklerden bombalamak yanlıştır. Çünkü bu tür saldırılar, Batının da ayrım yapmaksızm şiddet eylemlerine başyurduğunu göstermekten başka işe yaramaz. Avrupa Parlamentosu 'ndan ambargo Kuzey Atlantik Asamblesi toplantısı Ilcralö^eribımc Gerek ABD, gerekse Fransa'nın devlet terorizmi ile anlaşma yapmaya hazır olduklan artık ortaya çıktı. Robert McFarlane'in Tahran'a birkaç kez gittiği ve Iranlılarla silaha karşı rehine konusunda anlaşma yaptığı aşağıyukan kesin. Din adamı Terry Waite'ın ekim sonunda Ortadoğu'ya, Washington 'un bilgisi dışmda gittiği düşitnülemez. Öteyandan Fransa'nın da Suriye ve Iran'la rehineler konusunda görüşmeler yaptığı aşağı yukarı kesin. Bilindiği gibi Georges Ibrahim Abdullah halen Fransa'da terorizm suçlaması ile cezaevinde yatmaktadır. Abdullah gelecek yıl ocakta mahkemeye çıkanlacak. Paris hukümetinin, Fransa 'da bombalı saldırıların durması karşılığmda Abdullah 'ı serbest bırakıp bırakmayacağı yakmda anlaşılacak. Fransa ile Suriye ve tran arasında yapılan görüşmelerde büyük bir olasılıkla öneriler yapılmış, geri çevrilmiş, tartışmalar olmuştur. Bu işlemlere itirazımız şu: Bundan sonra İran 'ın yeni silaha ihtiyacı olursa ya da Suriye bir siyasal taviz isterse, iki ülke de hemen yeni rehineler alma ya da yeni şiddet eylemlerine başvurma yoluna yöneleceklerdir. Çünkü bu yolun çok verimli olduğunu görmüşlerdir. Ekonomik bunalım içinde bulunan Suriye, dışarda da uluslararası toplum tarafından baskı Suriye'ye kalkınma yardımı bloke edildi Perle, bugün kürsüde Haber Merkezi Kuzey Atlantik Asamblesi 32. Genel Kurulu. bugün tstanbul'da çalışmalanna başlayacak. Asamblenin siyasi komitesinde kabul edilmesi beklenen karar tasansı ile guney kanat üyelerinin, ABD dış yardımında yapılacak genel kesintilerden muaf tutulması arzusu dile getirilecek ve "Türkiye'de demokrasiye geciş sürecinin de>am etmesindea dogan memnuniyel" vurgulanacak. Öte yandan Kuzey Atlantik Asamblesi komisyonlan sonbahar toplantısının Istanbul'da yapılmasını protesto eden kimliği belerisiz kişiler, dün toplantıya katılanlar tarafından Taksim'deki Ataturk anıtına çelenk konulurken bildiri dağıuüar. Dun saat lfj.OO'da NATO toplantısına katılanları temsilen Asamble Başkanı Senatör Mahthias, Taksim1 deki Ataturk anıtına çelenk koyduğu sırada, yoldan geçen bir otobusten bildiriler atıldı. Otobus, Federal A l m a n ^ Konsolosluğu önunde durdunıldu ve yolcuların inmesi engellendi. Daha sonra otobuste arama yapan siyasi polis, koltukların altında az miktarda ve kuçuk boyutta bildiriler buldu. "NATO'ya hHyır", "Faşizme ölıim, halklara hürriyet" sloganlarım içeren bildirilerde imza yerine "İstanbullu DevTİrncüer" sözcuğtınun yer aldığı oğrenildi. Emniyet yetkilileri, otobuste bulunanlann ifadelerini alarak bildiri dağıtanlann yakalanmaya çalışıldığını ve kuşkulu görünen bazı kişilerin gözaltına alındığını belirttüer. Polis, bildiriyi De\Yol adlı örgütün dağıttığını söyledi. Bu sabah komiteler halinde başla>acak olan çalışmalar sırasında ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle, askeri komitede "Reykjavflı zirvesi sonrasındaki" gelişmeleri özetleyecek. Siyasi komitede bir konuşma >apacak olan Buyükelçi Semih Gnnver ise, uluslararası terörc Türkiye'nin yaklaşımını anlatacak. Devlet Bakanı Hasan Cetal Gnzd'in,ekonomik komitede Türkiye'njn ekonomik güçlükleri konusunda yapacağı konuşmasını, 14 kasım cumartesı günü NATO Başkomutanı General Bemard Rogers'ın genel bir değerlendirmesi takip edecek. Başbakan Turgut Özal da 17 lca '• sımda Ataturk Kültür Merkezi'nde; asambleye hitap edecek. : ROGERS GELDt NATO Müttefik Kuvvetler Basko^ mutanı Orgeneral Bernard Rogen,! tstanbul'a geldi. Rogers ve eşinin uçaktan kıyafet degıştinneleri nedeniyle S dakika geç indikleri belirüldi. Rogers, gecikme nedeniyle karjılayanlardan "özür" diledi. Nüfus cüzdammı, kredi kartı ve pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. HANİFE BAŞ Mark Thatcherhn nişanhsı Ingiltere Başbakam Margaret Thatcher'm oğlu Mark Thatcher ile Amerikah Bayan Diane Burgdorfun nişanlandıklan, dün Londra 'da resmen açıklandu 25 yaşmdaki Teksaslı Diana Burgdorf, ailesinin tek kızı. Diana Burgdorf, gazetecilere çok mutlu olduğunu söyledi (A.P.) STRASBOURG, (a.a.) Avrupa Parlamentosu, Suriye*ye 1987'de verilmesi planlanan kalkınma yardımını, terör olaylarına kanştığı gerekçesiyle bloke etti. Karara göre 1987 AET bütçesindeki yardım, dondurularak AET ulkelerinin ticaret bakanlarına Suriye'ye ödeme yapılmaması çağnsında bulunuldu. Suriye'yle birlikte 6 Ortadoğu ülkesine toplam 100 milyon dolar kalkınma yardımı verilmesini öngören anlaşmanın, bu ülkenin payı bloke edilerek uygulanacağı biidirildi. MCJW.Î>IMIX EYtT Wkinberger SSCB'ye çattı ABD Savunma Bakanı Caspar 'einberger, "Sovyetlerin dün/aya egemen olma fekefelerini asla değiştirmediklerini" öne sürdü. Weinberger, Alman ikinci televizyonu ZDF'ye önceki gün verdiği demeçte konvansiyonel çaydmcıük yeteneğini yeniden kazanmak için Batının ortak girişimlerde bulunması gerektiğini kaydeden tVeinberger, nükleer çayrıdıahk gücüyle telafi ediimesinin şart olduğunu söyledi. (a.a.) Sovyetler Kold'dan füzelerini çekti Dış Haberler Servisi Sovyetler Birliği, ülkenin kuze>batısındaki Kola Yanmadası'nda bulunan orta menzilli nükleer füzeleri söktüğünü açıkladı. Açıklaraa, So\yetler Birliği Komünist Partisi Politbüro üyesi Ligaçev tarafından Helsinki'de yapıldı. Ligaçev, Leningrad ve çevresindeki taktik füzelerinin bir bölümünün ulke içinde başka bölgelere taşındığını bıldirdi. Ligaçev, NATO ve ABD'nin Sovyetler Birliği'nin bu i>i niyet girişimine olumlu cevap vereceklerine inandıklarını söyledi. Baltık Denizinin nükleer silahlardan arındırılması gerektiğini kaydeden Ligaçev, bölge devletleriyle anlaşma sağlandığı takdirde, bu bolgedeki nükleer denizaltılarını da sökebileceklerini bildirdi. İLAN PTT GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN Teşekkulümüz ihtiyacı için 3 ayrı boyda toplam 15.000 adet mukavva hediyelik eşya kutusu satınalınacaktır. Bu işe ait şartname Ankara'da Genel Mudurlük Malzeme Dairesi Başkanhğf ndan, Istanbul'da PTT Bölge Maşmüdurlüğü Malzeme Servisı'nden 1.150. TL. bedel karşılığmda temin edilebilir. Teklifler en geç 27.11.1986 günü saat 10.00'a kadar Genel Müdurluğumuz Malzeme Dairesi Başkanhğı'na verilmiş olacaktır. Basın: 30781 International Herald Tribune'den
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle