22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAMI 14 KASIM 1986 OLAYLARIN ARDINDAK1 r v ANAP Artvin Milletvekili öneri hazırladı GERÇEK Unıversüelere yeni aj yasası . . , . Özal: Arsalarını satsınlar (Baştarafı 1. Sayfada) na bina ve arsalarını satmalarını önerdi. Dün saat 10.00'da Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile görüşmek üzere Köşk'e gelen Başbakan Özal, bir saat 50 dakikalık bir görüşme yapü. Görüşmeden sonra saat 12.15'te ABD Savunma Bakan Yardımcısı Perle ile görüşmesi olduğu için sorulan yanıtlamadan Başbakanlık Konutuna gelen özal, saat 14.00'te Başbakanlığa geldi. Perle ile görüşmesinden sonra eski Başbakanlık binasındaki Bakanlar Kurulu toplantı salonunda bir basm toplantısı düzenleyen Başbakan Turgut özal, görüşmeler hakkında bilgi verdi ve bazı sorulan yanıtladı. Basın toplantısı için Bakanlar Kurulu salonuna girdiğinde sigara dumanının yoğun olduğunu gören Başbakan, "Şeyi geçmiş bunlar. Bizim parti teşkilatı bu kadar sigara içmiyor" dedi. Cumhurbaşkanına son seyahati ile ilgili kapsamlı bilgi verdiğini, onun için görüşmenin uzun sürdüğünü belirten özal, " S i ı nasıl olsa bu suaH soracakstnız, onnn için ben anlatayım" diyerek gerek anayasanın geçici 4. maddesinin, gerekse anayasa değişikliğinin görüşülmediğini; ne kendisinin ne de Evren'in bu konuyu gündeme getirmediklerini anlattı. Özal, "Sayın Cnmhurbaşkanının göriişü açıktır. Kendisi konnnun Meclisin büecegi bir iş oldnguno söykmiştir. Bu konuyu gündemde tutmak isteyenler, usoJiine göre vapariar. Ben karsımam" dedi. Özal, konuyla ilgili bir başka soru üzerine, "Konunun kim pesindeyse, taJdpçisi kimse, getirmek isteyen var, usulttne göre geririr. Biz kabal ederiz ya da etmeyiz diye bir şey söylemiyoruz" yanıtım verdi. ' Işadamlannın son günlerde hükümet ve ekonominin gidişiyle ilgili sert ve olumsuz eleştiriler yaptıklanm ve 1987'yi karanlık bir yıl olarak gördüklerini açıkladıklarının anımsatılması üzerine Başbakan özal şu yanıtı verdi: "Tabiatıyla 56 Une hadiseyi misal olarak fdm ekonomiye teşmil etmek mümkun dcgildir. Biz ve basın nasıl maaksef sansasyonele kaçan haberlere önern veriyorsa, insanlanmızın eğilimi de böyledir. 12 misali önemli bir badise gibi gösterme eğilimimiz vardır. Ithalatımuın son 68 aylık bünyesine bakınca göreceksiniz kj, ithalattaki en büyük artış yatınm mallanndadır. Bn, 'Türkiye'de yatınm yapümıyor' sözünün doğru olmadığını gösterir. Tüketim mallannda ciddi bir artış yoktur. Zaten tüketim mallannın yekunu 500600 milyon lira civanndadır. Diger taraftan petrol fiyatlan da düşmüş vaziyettedir. Bunun içinde kamunun yatınm mallan da vardır. Ama en büyük kısmı özel sektöre aittir. Faizlerin yüksekliği dofnıdar. Faizlerin dflsebilmesi için talebin azalülması lazımdır. Birkaç kere ifade etüm. Hatta iktidara geldiğimizden beri 'öz sermayelerinizi arttınn' dedim. ŞirkeUerini, ellerindeld luzumsuz bina, arsa, başka sekilde sattıkian takdirde bunlann gelirierinden hiçbir vergi alınmıyor, şimdi yüzde 80'inden alınmıyor. Biz öz sermayeye dönüş olmasını teşvik ettik. Bunu yapanlar istifade ettiler. Yapamayanlarda da bazı problemler olmuştnr. Serbest ekonomik sistemde iflaslar da olur, yeni şirketler de kurulur. Her ekonomide iflas olacaktır. Ben bir taraftan da D t £ rakamlanna da bakmanızı tavsiye ederim. Oradaki rakamlar bu söylenen tabloyn dogjulamıyor. Bugün iflaslar yok mudur, vardır Ubii, olacaktır. İflaslar oldu diye bütün Türk ekonomisi iflasa ediyor manasmı çıkartmak mümkön degildir. Bizim önümüzdeki aylarda iş âlemine getirdiğiraiz kolayuklardan biri, finansman konu so dedifimiz bir sistemin kararnamesini çıkarttık. Böylece sermaye piyasası, kunılun bn konuda süratli hareket etmesini istiyor. Bir an evvel bir çok sirketlerin bankalardan yüksek faizli borçlanma yerine, normal piyasadan daha düşük faizlerle borçlanma şanslan vardır. Kısa vaddi, bflhassa saüşlannı finanse etmek için bu yola giderlerse şikâyetierin bir kısmı azalacaktır. Diğer taraftan faizlerin nasıl düsecegi konusunda da bazı tahminlerimiz ve calışmalanmız vardır. Ama bu bir zaman meselesidir. Bugünden yanna kimse faizin büyük oranda düşürüleceğini beklemesin, boşuna ümitlenmesin." özal, bazı şirketlere getirilen haciz kararlannın, büyük çoğuniuğunun bir devlet bankası olan Anadolu Bankası'ndan yöneldiğini, kendisinin bu konuda bir direktifi bulunup bulunmadığı sorusuna, "Kimseye bir direktiFım yoktur. Biz bankalann işine mödahale etmeyiz. Ama isterse devlet bankası, isterse özel banka olsun, bunlann bankacdık kuralları dışına çıkmasını istemeyiz" karşılığını verdi. özal, bir çok malına haciz gelen işadamı Emin Hattat'ın seçimlerden bu yana sürekli kendisiyle birükte gözüktüğünü söyleyen gazeteciye ise sinirlenerek, "Spesifik sorular sormaym, benle herkes konuşuyor. Olayı kişileştirmeyin" diye karşılık verdi. Atatürk Barajı'nda hakedişlerin verilmeyişi nedeniyle inşaatın durduğuna ilişkin soruya ise, "Söyleniyorsa söyleniyordnr. Bizim bildiğimiz. bu doğnı defil. Bazen gecikme olabilir. Gectigimiz yıDarda daha çok geJişmeler oluyordu. Parası gayet iyi ödeniyor" karşılığını verirken, AET'ye üyelik konusunda bir takvim bulunup bulunmadığı sorusuna, "Hayır, birşey söylemeyecegim. Madem bizim kafamızda bu işin takvimi, biraz daha öyle kalacak" dedi. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Devletin hariçteki itibar ve nüfuzunu kıracak şekitde devletin dahili vaziyeti hakkında yabancı bir memlekette asılsız, mübalağalı veya maksadı mahsusa müstenid havadis ve haberler neşreden veya milli menfaatlere zarar vetecek herhangi bir faaliyette bulunan vatandaş, beş seneden aşağı olmamak üzere ağır hapse konulur... Bu madde, tek partili döneme özgü düzenlemelerden birini oluşturuyor. Ne demektir "asılsız, mübalağalı ve maksadı mahsusa müstenid" haberler? Çoğulcu demokraside tek parti değil birçok parti vardır. Bu partiler, ülkenin iç ve dış güvenliği konulannda iktidar partisinden çok ayn düşüncelere sahip olabilirier. Yurttaşların bu düşüncelerini yurt içinde olduğu gibi yurtdışında da yayma özgürlükleri olmazsa çok partili düzenden söz edilemez. 12 Eylül döneminde yurtdışında "yaygın işkencehrden" söz eden yayınlar yapıldı. Aynı dönemde, sıkıyönetim askeri savcılıklarınca da birçok güvenlik görevlisi hakkında sanıklara işkence yapmak suçundan davalar açıldı. Bazı potisler de bu suçlardan dolayı mahkum oldular. Kararlar da kesinleşti. O günlerde yurtdışında "Türkiye'de işkence yapılıyor" diye yazı yazanlar hakkında "mübalağalı havadis yaymak" suçundan dava açılırsa, bu madde nasıl uygulanacaktır? Öyle ya, işkence yapıldığı kesinleşmiş mahkeme kararlan ile bellidir. Ancak yayınlar bu gerçeği "mübalağa ederek" mi sunmuşlardır? Asılsız, mübalağalı ve maksadı mahsusa müstenid... "Türkiye'de enflasyon yüzde 50'nin üzerindedir." Vay, "mübalağalı ve maksadı mahsusa müstenid haber yaytyorsun!.." "Iflaslar yaygınlaşıyor.." Ne demek? "Asılsız, mübalağalı ve maksadı mahsusa müstenid havadis!.." Bunun sonu yok.. Böyle bir madde yürürlükteyken Türk yurttaşları, ancak Anadolu Ajansı bültenleri ile hava raporlarından söz edebilirler. Ancak o kadar! Şunlar anlaşılır gerekçelerdir: Bir Türk yurttaşı, PKK gibi bölücü terör örgütleri ile birlikte cinayet kışkırtıcılığı yapıyor. "ASALA " gibi Ermeni terör örgütleri ile birlikte yurtdışı temsilciliklerimize saldırılar düzenleyen çetelerin içinde görev alıyor. O zaman tabii ki, bu tür eylemler yurttaşlık bağı ile bağdaşmaz. Ama yurtdışı 1 mayıs yürüyüşüne katıldı. At yurttaşlıktan.. Nazım Hikmet'ten bir şiir okudu. At yurttaşlıktan.. İşkenceden söz etti.. At yurttaşlıktanl Bu olmaz. Yurtdışında birçok kişi bu gibi suclamalaria yurttaşlık haklanndan yoksun bırakılmışlardır. Yurttaşlıktan çıkarılma sonucunu doguracak eylemler bir yönetmelikte sıralanmaktadır. Yönetmeliğe göre Ceza Yasası'nın 125'inci maddesinden 164'üncü maddesine kadar yer alan maddelerde yazılı eylemler yurttaşlıktan atılma gerekçesi sayılıyor. Öyle ki bu maddeler arasında yer alan 143'üncü madde gereğince "onbeş günden 6 aya kadar hapis ve beş yüz liradan iki bin liraya kadar para cezası" öngörülen bir eylemden ötürü bir yurttaşa "yurttaşlıktan çıkanlma" yaptırımı uygulanabılecektir. Hükümetin manevi kişiliği ile ilgili görülebilecek sözlerden dolayı bile bir yurttaş en temel haklardan biri olan yurttaşlık hakkından yoksun bırakılabilecektir. Hakkında bu tür suçlamalar nedeniyle dava açılıp da "yurda dön çağnsı" bulunan birçok yurttaş bu gibi uygulamalarla karşı karşıyadır. Demir Özlü hakkında da "yurda dön çağnsı" yapılmış; düzenlenen dosya, istanbul'dan sıkıyönetim kalkınca önce Diyarbakır Sıkıyönetim Savcılığı'na gönderilmiş; Diyarbakır Sıkıyönetim Savcılığı olayda kendisini yetkili görmeyince dosya bu kez İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın önüne gelmiştir. Soruşturma konusu eylem, bir basın suçudur. Basın suçlarında belli sürelerde dava açılınmazsa dava düşer. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Demir Özlü'nün durumuna tıpatıp benzeyen bir başka olayda, Yağmur Atsız hakkında davanın düşürülmesi kararı vermiştir. Çünkü Atsız hakkındaki dava yasada belirlenen sürede açılmamıştır. Yurttaşlık hakkı, yurttaşın en kutsal haklarından biridir. Bu kutsal hakkın böylesine antidemokratik bir madde ve yönetmeliğe dayanılarak ellerinden alınması başlıbaşına bir haksızlık kaynağıdır. Şu liberal demokrasimizde Pasaport Yasası'nda değişiklik yapılarak, kaçakçılık suçlarından yargılananlara pasaport veriliyor. Kaynlanlar hep kaçakçılık sanıklandır! Suçlananlar ve yurttaşlık hakları ellerinden alınanlar hep siyasal nitelikli suç işledikleri ileri sürülenlerdir.. Aynı liberal düzende, bir olağanüstü dönemde yurtdışında bu ara rejim hakkında yayın yaptı diye yazartara yurttaşlık hakkı bile çok görülüyor. Hukuk, bir haksızlığın yasal çerçevesi değildiı ve olmamalıdır! £ (Baştarafı 1. Sayfada) ÖBeride n e l e r var? öğrenim süresi, normal sürenin lerini vurgular. yarısı kadar arttınlacak. öğrenim süresini tamamlayan Bu gelişmeye karşı önlemler öğrenciler, derslere devam zorunluğu olmadan başarısız alınması da kaçınılmaz bir zooldukları derslerin sınavlarına girecekler. Sınavlarla ilgili runluluktur. konular YÖK'ün yetkisinden almacak. Vize alan ilk bakışta vanlacak sonuç şu öğrenciler hiçbir sınırlama olmaksızm sınav ve bütünleme dur Dış kaynakh terör, kapılarımızdan girmiştir. Bu terörün sınavlarına girebilecekler. katılabilecek. zabıta önlemleri ile durdurulmaANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) si zordur, dipiomasiyle engeHen ANAP Artvin Milletvekili HüseHüseyin Şen, yasa önerisinde tek mesi ustalık isteyen etkili bir yin Şea, bir yasa önerisi hazırlaya ders için öfrencilerin okuldan alılmasıru "gayri ekonomik, anti sosyal yOntemdir. Ankara iki çareyi de rak, tek dersten başansız olan öğrencilerin okullanna geri dönmeve egitim araaa dışında" olarak nikullanabilecek konumdadır. Üniversitede öğrenciTerörün ötesinde göriinen sa lerini önerdi. yasa önerisi TBMM'de teleyerek, bu nedenle öğrencilere af lere af getiren getinlmesinin uygun olacağını savunvaş tehlikesi ise daha büyüktür. benimsendiği takdirde, tek dersten Hüseyin Şen'in yasa Ye petrol kokan Kerkük'ün başansız olan öğrencilere yeni bir sı du.görüşler yer alıyor: önerisinde şu Türkiye için hayati öneminden nav hakkı tanınacak. Başansız oîkaynaklanmaktadv. Güneydoğu duklan için okulları ile ilişikleri "öiretim siıresi normal sürenin kesilenler üç ay içerisinde başvurduk yansı kadar arttınlacak. Öğrenim susnurlanmızın her ikiyanmda bu konudaki dengelerin korunma lan takdirde okullanna geri dönebi relerini tamamlayan öğrenciler dersstnda saymakla bitmeyecek fay lecekler. Şen'in önerisine göre, vize lere devam elme zorunlulugu da vardır. • • • alan öğrenci hiçbir sınırlama olrna olmadan başansız olduklan dersledan final ve bütünleme sınavlanna rin stnav vt biitünleme sınavlanna gi rebilecekler. Üniversitelerdeki sınavlara iliskin özellikler YÖK'ün yetkisinden aunarak üniversite senatolan tarafından saptanacak. Birinci sımfta okuyup başansız olan ögrenci iki yan yıl veya bir yılda aldıgı derslerden bir defa bile vize almıssa, en çok iki dersten sınav ve biitünleme sınavına girecek. Son sınıflar dahil ara sınıflarda okııyan ögrencilerin vize alabilmeleri için öğrenim süresi içerisinde dersi iki defadan fazla almamak kaydıyla sürekli olarak ara sınavlara girme olanagına sahip olacak. Vize alan ögrenci hiçbir sınırlama olmakaziD sınav ve bütünleme anavlanna katılabilecek." Yasa önerisinin aynen benimsenmesi halinde 198586 öğrenim yılında okulla ilişiği kesilen öğrenciler getirilen haklardan yararlanabilecekler. CÜNEYT A C YR K R Au E yazıyor rtkse anayasanın ötekı maddeterinin değiştirilmesi konularında hiçbir şey konusmadığını vurguladı, ne var ki, gelebilecek bir soruyu önceden karşılamak amaayla, "Cumhurbaskam da, bu konulardan söz etmedi" dedi. Böylece aylardır sözil edilen siyasal bir konu, Cumhurbaşkam'yla Başbakan arasuıda "basm araahğıyla görüfülür hale gelmişti..." Çünkü özal, Uzakdoğularda dinlenme turu yaparken, burada Cumhurbaskanı üçpartiyle geçici 4. madde üzerinde görüşüyor, hatta kimi inceliklerin yanlif anlaşılmasından duyduğu kaygıyla açıklamalar yapıyordu. Cumhurbaşkam'nın bu açıklamalan ile yaklaşımlannı özalelbette basından izliyor, belkide bu konulann Çankaya'da ele alınmasım isıemediğini verdiği son kısa demeçlerle Çankaya'ya duyuruyor, Sayın Evren de ne yapsın, bir Başbakan 'm Ûzakdoğu'nun nimetleriylegörkemli gvzellik/erini anlatmaya eğilimli olduğunu görerek, nezaket gereği konuya değinmiyordu. "Siyasal yasaklan bu yıl gündeme getirmeyeceğini" durmaksızın vurgüladığı için, özal'a, "Bu yıl dediğiniz iki ay sonra bitiyor, peki gelecek yıl'' sorusu yönetildiğinde bu kez birazsinirlenerek, "Oelecek yıl ifindı böyle bir gündem düsüncesi " olmadığım dokunduran kısa cümleler söylüyordu. Ama, bunlan söyierken kaygan bir zemin yaratmak amacında mıydı, pek anlaşılamıyordu. Çünkii yaptığı bir eklentiye göre, siyasal yasaklann kalkması, "BOmen yottardan Meclisegearilirse"o zaman "rtt mi edecekü, yoksa kabul yolunu mu seçecekti, henüz beüi değüttl?.." Siyasal yasaklar; özal'ın yeni yöntemiyle belki de böyle istiyor tıpkı askıya aldığı 84. madde gibi, "ortada"kalmtştı. Eğerikiidann bajı, siyasal yasaklann kalkmasıyla ortuya çıkacak tablodan kaynaklanan korkuyu yüreğinden silebilirse, ya da yasaklılann partileşmesinden kaygı duymadığı noktaya gelebilirse, sorunu gündeme getirecekti. . Uzun aylar, önesürdüğü Cumhurbcşkanı engeli de ortadan kalktıktan sonra, geriye hangi varsayım kalabilirdi ki?.. Dün baskentte hava tlımlıydt, ne yazık ki, Başbakammız, basma soğtik davranıyordu. Ceçen günkü grup toplantısında basınla fazla içli dıslı olmamalarını milletvekillerine söyleyen, daha sonra yaptığı basm mplantısında gazetecilerle sorun çıkarmamalanm irdelediğini bildiren özal, dün nedense bazı yazarlann pekbeğendiği"tonton"tutumunu sergilemiyordu.. Dayanamıyor, gene satır başlannda "sansasyon habercilikten"dem vuruyordu. Basındaki sansasyon habercilik, simdi de iş âlemine sıçramışlı, öyle söylüyordu. Üç beşfırmanın batması ya da krediler nedeniyle kraiara düşmeleri, ekonominin "obtmhıgidîşaü''nı engellemezdi, özellikle bunu vurgttluyordu. Üç beşfırma batıyorsa, dahafazlası kuruluyordu. Ekonominin tıkmnda gittiğini gösteren bu kuraldan sonrası can sağlığı... Batan batar, kalan sağlar özal'ın... Bu arada köprülerin altından akan sular örneği milyarlar, dolarlar, rüarklar kimilerinin ceplerine akıyormus, bu tür kısayoldan kazançh çıkanlar tsviçre 'de lüks hayat yaşıyorlarmış, yeni kurulan sirketlerin yanmda neyazar bu sonuç efendim, ne yazar.. AET'ye başvuru mu, "kafasındaydı konu, daha bir süre kafasında kalacak. " tflasın eşiğinde olduğu, aylardır yazılıp söylenen kişiler, bütün gezilerde yamndaymış. "Böyle spesifUc sorulann ne gereği var a canım... " özal'ın açıklamalanm yazarken, SffP lideri Erdal tnönü, Başbakan 'ın yanına giriyordu. özal'ın birkaçgün önceki bildirimine göre, bu görüşme, özellikle, "tnönü 'nün Batıdaki temaslanyla" ilgili mi olacaktı, yoksa tnönü'den "nevzuhur yöntemlere" uymasını isteyip, "basm aracılığıyla siyasal yasaklann konuşubnastnı" mı önerecekti?.. Elbette bilemiyorduk. Bilinen bir sonuç varsa, özal'ın istemesiyle siyasal yasaklar başta, öteki yasal kısıtlamalar hiçbir zaman gündemden inmeyecek. Dîşkî k e s m e yerîne vize tekrarı yapıbr Plan ve Bütce Komisyonu'nda YÖK Baskam Doğramacı'nın, YÖK'e karşı çıkanlann çıkarlan zedelendiği için bu tür davramşa girdiklerini öne sürmesi üzerine bir konuşma yapan DYP Istanbul Milletvekili Memduh Yaşa , Doğramacı'ya "hasta nıhlu" imasında bulundu. Memduh Yaşa, Doğramacı'nın sonınu sahsileştirdiğini belirterek, "Bu bir mizaç meselesi, bu aynı zamanda bir tahammülsüzliik göstergesidir. Belli yaştan sonra hep otoriter mevkilerde bulunmak nedeniyle başkalannı küçük görmek bir mizaç haline gelir. Sayın Dogramacı da hep otoriter makamlardadır" diye konuştu. Yaşa, YÖK'e karşı çıkanlann 12 Eylül öncesine dönmek istedikleri suçlamasını da eleştirerek, "Anarşiji YÖK mü kaldırdı? YÖK'ün topu lüfegi yok ki. 12 Eyliil ile YÖK araanda baglantı kurmak yanlıştır" dedi. Yaşa'nın bu sözlerine YOK Başkanı Dogramacı, "Söyledikterinizin hepsiae katüıyornm" karşıhğını verdi. YÖK Başkaru Dogramacı, komisyonda 1987 bütçesi üzerindeki eleştirileri yanıtlarken, gelecek yıldan itibaren tıp fakülteleri beşinci sınıf öğrencilerinin merkezi bir smava alınacaklarını ve böylece ne öğrenip ne öğrenmediklerinin görülecefıni açıkladı. Dogramaa, üniversitelerde tektip eğitim programı uygulanmadığını savunarak, 1402'ük öğretim üyelerinin geri dönmesi konusunda şunları söyledi: "Ben 1402'liklerin nepsinin ahnmasına taraftanm. Buna hiçbir mani yok. '1402'liktir' diye ahnmaz ilkesi yok. Dışandan bir öğretim görevlisi nasıl alınıyorsa, aynı yollardan oniar da ahnır. Kadrosu varsa, önceki üniversilesine iade ederiz. Birkaç tanesi atanmıştır da, ama kendi iiniversitelerinde yer yoksa başka nniversitelere gönderüirler". Dogramacı, üniversitelerle ilişkisi kesilen öğrencilerin oranınm yüzde 2.5 olduğunu bfldirdi ve bu durumun da ortadan kaldınlması için düzeltilecek kurallar olduğunu belirterek, "Ömegin 2 dersin birinden başansız olarak ilişkisi kesilıne dunımuna gelenlere bunun yerine vizenin tekran saglanabilir" dedi. YÖK Başkam Dogramacı konuşmasında, Bilkent Üniversitesi'ni de övdü ve ilk dönem 290 milyon lira harç toplanan bu üniversitede hiçbir profesöriln 900 bin liradan fazla para almadığını söyledi. Bilkent'in ikinci dönemde toplayacaklanyla harç miktarımn 500 milyon liraya ulaşacağını belirten Dogramacı, "Bu proje memkkete bazı sahalarda hizmet etmek için kurulmustur. Yoksa kâr gayesi yoktur" biçiminde savunma yaptı. Dogramacı, isim vermeden işadamı Sakıp Sabana'nın vakıf üniversitesi kurmasına kolaylık sağlamak amaayla yeni düzenlemelere gidildiğini de anlattı. Sabancı'nın bir süre önce. "Böyle üniversite kursak bile rektörünü biz atayamıyoruz. Onun için böyle ise girmem" biçimindeki sözlerini ammsatan Dogramaa şöyle konuştu: (Baştarafı 1. Sayfada) (Baştarafı 1. Sayfada) 'Büyük bir hayırsever vatandaşın üniversite kurmak nheti var. Milyarlan var, birkaçım da getirip üniversite kurayım diyor, ama 'rektörü YÖK atarsa ben ne yapayım' dedi. Biz yönetmeligi degişCirdik. Üniversitenin önerdigi rektörü YÖK itiraz etmeden atayacak. Yalnızca )üz kızartıa suçtan hiiküm giymemiş olmasına ve ögreniminin uygun bulunması knralına bakacagız. Yani YÖK 'Ben beğenmedim. bu rektörü atamıyonım, onaylamıyonım' diyeme yecek. YOK böyle bir hayır knrana kapıbtnnı kapamasm istedik. Yani davul lokmak meselesi olmasın dedik". MiUi Eğitim Gençlik ve Spor Bakam Metin Emiroğlu ise, üniversitelerde ara sınavlann final notuna katkısı konusunda bir esneklik getireceğini bildirdi. Emiroğlu. bu konuda yasal bir düzenlemeye gerek bulunmadığını belirterek, Üniversitelerarası Kurul'un alacağı bir kararla sorunun çözümlenebileceğini söyledi. Kabakk'nın gazetemiz aleyhine açtığı dava reddei Tercüman gazetesi yazarlarından Ahmet Kabakh'mn, gazetemiz yazarlarmdan Oktay Akbal aleyhine açtığı davanın konusu Akbal'm, "ABD Işbirlikçileri Kimlermiş?" adlı yazısı idi. lstaobul Haber Senisi Tercuman gazetesi köşe yazarlarmdan Ahmet Kabaklı'nın gazetemiz ve yazarlanmızdan Oktay Akbal aleyhine açtığı 4 milyon lira istemli manevi tazminat davası İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce reddedıldı. Tercüman gazetesi eski köşe yazarlarından Ahmet Kabaklı, 16 Ocak 1986 tarihli gazetemizde Oktay Akbal'm Evet Hayır köşesinde yayımlanan "ABD Işbiriikcüfri Kimlermis?" başlıkiı yazısı nedeniyle Istanbul 8. Asİiye Hukuk Mahkemesi'ne dava açmıştı. Kabaklı'nın avukatı tarafından verilen dava diiekçesındeTürk Edebiyât Vakfı ve Ay~ dınlar Ocağı'nın birlikte düzenledigi "Mehmet Akiri Anraa" toplantısında müvekkilinin yaptığı konuşmanm değiştirilerek yayımlandığı öne sUrülmüştü. Akbal'ın bu yazıyı Kabaklı'yı küçük düşürmek için yazdığının, hakaret edilerek Kabaklı'nın şah5i hak ve menfaatlerinin ihlal edildiğinin ileri surüldüğü dava dilekçesinde şu göriişlere yer verilmişti: "Davalı çarpıülmış haberia yalan olduğunu bilmesi gerektigi haide bunu vesüeederek 16 Ocak 1986 günii davalı gazetede açık biçimde saldırmış ve hakarellerde bulunmuş müvekkiltmin haysiyet ve şerefini inciltici >«zılar yaznuştır. Bu yazısında davalı yazar müvekkflim için Atatürk düşmanı her türlü ileri hareketlerin karşısmda olan bir yazar taslağı gibi benzetmeler ve yakıv tarmalaria kamuoyuoa yanlış tanıtraaya, bütün Amerikan koleji mezaıriannı muvekküime karşı (afarike yönelerek rnüvekkiÜBua sarf etmediği bir sozü sdyiemiş kabal ederek eleştiri sınırlan dışına çıkıp onu küçük düşürmeye çaJışmaktadır (...) Amerikan koiejİBden mezan olanlar veya orada öfretim görevi görenlere karşı imiş gibi gösterilmeye çabşıtarak onlarda düşmanca duygular >aratılma gayreti güdü)müşrür." Oktay Akbal davaya konu olan "ABD tşbirtikçüeri Kimkrraiş?" başljkb yazısma "Tevfik Fikret bir Amerikan işbiriikçisi idi. Bay Kabaklı'nın son özdeyişi bu! Büyük şair, büyük insan Trvfik Fikret. ABD işbirlikçisi, öyle mi? Neden? tstanbul Amerikan kolejinde edebiynt öğrelmenligi yaptıgı için. Başka başka kanıt yok!" diyerek başlamış ve şöyle bitirmişti: "Evet Amerikan kolejlerinde Bogaziçi Üniversitesi'nde görev yapan sayın öğretim üyeleri. size sesieniyorutn, sizler ABD işbiriikçileri misiniz? Bay Kabaklı Tevfik Fikret'i suçlarken hepinize de kara çalmaya kalkışmıştır, bu suçlamayı yanıtlamak herkesten önce size düşmez mi?" Savunma sırasında mahkemeye 31 Ekim 1986 tarihli dilekçe veren gazetemiz avukatları Gülçin Çaylıgil, Fikret tlkiz, Öznur Gündogdu aynı loplanlı ile ilgili Haidun Taner'in de yazı yazdığını beiirtmişlerdi. Taner'in de Kabaklı'nın görüşlerini eleştirdiğinin vurgulandığı savunma dilekçesinde şöyle denilmişti: "Atatürk hakkında müvekkilimiz Oktay Akbal'ın yazdıklan bellidir. Yani hem davacıyı hem de davalı müvekkillerimizi kamuoya, yazdıklanyla Atatürk hakkındaki düşünceleriyle tanır. (...) Oktay Akbal dava konusu vazısuıda eleştiri hakkını kullanmıstır. (.„) Oktay Akbal yazısında davacının yaptıklanm ve düşündüklerini aaiatarak toplanlıdaki sözlerine deginmiş, Te>fik Fikret'in ABD şbiriikçisi olarak Mekmet AkiTianma (oplantısında suçlanamayacağma kamuoyunun dikkatini çekerek, eleşlirisini sunmuştur. Yazıda davacı»ı ksunu'oyu önünâe küçiik daşorucü her bangi bir ibare kultamlmamış olup, davacrya hakaret etmek ve onu incitmek kastıyla hareket etmeyen müvekkiUmiz Haldun Taner gibi Tevfik Fikret'in yersiz suçlanmasına kaifi çıkmıştır." Oktay Akbal ile gazetemiz avukatlarının katılmadığı dünkU duruşmada İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi davanın reddine karar verdi. ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN Türkîye (Baştarafı 1. Sayfada) dan iç ve dış olaylar konusunda bilgi aldığım söyledi. Yaptığı geniş görüşmenin yararlı olduğunu vurguladı. Inönü, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu'ndaki temaslannı geniş biçimde anlattığını belirterek "Türkiye'nin güneyinde meydana gelen dış olaylarla ilgili kendisinden bilgi istedim. Aldığım bilgilerden memnun oldum" dedi. "Verilen bilgilerin oıemnunluk verici olduğunu mu so>lemek istiyorsunuz?" sorusuna ise, "Sayın Başbakan, Türkiye'nin bir maceraya girmeyeceğini ifade etti. Türkiye'nin banş içinde kalkınmasından yana olduğunu söylemesinden memnunluk duydum" karşılığını verdi. Inönü, SHP tarafından hazjrlanan ana^samn geçici 4. maddesinin kaldırılmasına ilişkin düşüncelerini ve çalışmalannı anlattığını da belirterek, bu konuda iktidar partisinin düşüncelerini öğrendiğini bildirdi. Inönü, "Sayın Başbakan, bu konuda daha önce de görüşünü ifade ettigini ve dunımu sadece seyrettiğini anlattı. Sayın Başbakamn bu konuda katkılannın söz konusu olmayacagını bekledikleri izletıimini edindim. Bana bu konuda açıkca 'Bjzim yapacağjmız bir şey yok' dedi" biçiminde konuştu. SHP Genel Başkanı Erdal Inönü, Başbakana Türkiye'deki ekonomik durumla ilgili görüşlerini de aktardığını kaydederek ayrıca Siyasi Partiler ve Secim Yasası ile milletvekili dokunulmazlıklannın kaldınlması girişimleri ve Türkiye'deki demokrasinin gelişmesi konulannda da görüştüklerini ifade etti. Dokunulmazlıkların kaldınlması konusunda Başbakamn görüşünün nasıl olduğunu soran bir gazeteciye de "Sayın Başbakana geleoek olarak bu tür konulann devre sonuna bırakıldığını ifade ettim. Sa>ın Özal'ın da konuyu benzeri biçimde yorumladıgını gördüm ve bunu olumlu buldum" yanıtım verdi. Haciz yerine konsorsiyum en az zedeleyecek bir çıkış yolu olduğu belirtildi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin zincirleme toplantılan nedeniyle Ankara'da bulunan özel sektörün çeşitli kesiminden temsilciler, öneri paketinin hazırlanmakta olduğunu doğrularken şunu vurguladılar: "Kamuoyunda yaniış bir intiba oluştu. Sanki iflas etme her zaman için çok kârlı bir iştir ve sanayici ve lüccar bundan hiçbir zarar görmez gibi. Bu bakış açısı çok yanlıştır ve bu çerçevede hareket edildiği takdirde namuslu çauşmış olan özel sektör kesimleri zor durumda kalırlar. Fabrika kurmuş sanayicinin, bağlantılannı kurmuş Uıracat yapma ooktasına gelmiş tüccann iflası tam bir yıkımdır. tcra kârlıdır bakış açısı soruna çözüm yolu bulunmasını engelleven bir duvardır. Bu yıkılmalıdır." Cumhuriyet muhabirinin özel sektöriin her kesiminden temsilcilerle yaptığı görüşmede "son iflas fnryasının temelinde bankacıhk kesiminin koordinasyonsuz ve aceleci hareket etmesinin yattığı" ortak görüş biçiminde ortaya atıldı. "Bu ipin ncu koptu mu sonu gelmez" diyen, bankacılık sektörünün de sorunlarını yakından bilen bir işadamı şunları söyledi: "Batık kredi sonınunun kanayan yara halinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bankalan alacaklannı tahsil (Baştarafı 1. Sayfada) Vergileri (Baştarafı 1. Sayfada) çin, 1986 bütçesinde kurumlar vergisi tahsilat hedefinin 1 trilyon 50 milyar lira düzeyinde konulmuş olmasına karşın söz konusu hedefin yıl içinde revize edilerek 900 milyara indirildiğine işaret etti. Alptemoçin, "Bunun sebebi, bazı KİT'ler ve özel kuruluşlann tecil talepleri iizerine bunlann vergilerini takside bağlamamızdır" dedi. Emekli Sandığı'ndan aldığım maaş cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür SABÎHA AKSU etmek istedikleri için elestirmek de imkânsız. Ancak tahsilat yapayım derken iflasa yol açabOiyorlar. Bu da kendilerinin zaranna oluvor. Bir banka icra masasına başvurduktan sonra diğerleri de 'ben de pastadan hakkım olan payı alayım' diye harekete geçiyoriar. Hepsi birden yüklenince de sanayicinin, tüccann batma süreci çabuklaştınlmış oluvor. Bunlann bepsinin bir sislemin parçalan olduğu düşünülerek hareket edilnıeli ve akıla bir çözüm voluna gidilmelidir." konsorsiyum önerisinin son günlerde esen haciz rüzgânna belirli bir rasyonalite getireceğini savunan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetim kurulunun bir üyesi de "Anadolu sermayesi haciz işlemlerini artık İstanbul'da büyüklerin aralannda oynadığı bir oyun olarak görmektedir. Anadolu'dan gelen ses küçük ve orta boy sanayici ve tüccann da geltşmelerden son derece tedirgin olduğu yolundadır" dedi. Bankaların hükümetten aldıklan sinyal üzerine birbirleri ile rekabet edercesine borçlannın üzerine gitmeye başladıklan görüşünü öne suren bir işadamı ise "Bence hukumel olayın bekienildigi gibi gelişmediği ve safra atarak sistemi saglamlaştırma hedefınin pek tutturulamayacağını görmüş durumda. Öneriler kabul gördügü takdirde sarsınüsız bir süreç jaşanacagı göriişünü hükümetin de paylaşacagına inanıyoruz" görüşünü öne sürdü. SAKAT OLMAK SUÇ DEĞİL, ONU İŞSİZGÜÇSÛZ BIRAKMAK SUÇTUR... Turkiye Sakatlar Demeği'ni Guçlendlrelim. (Baştarafı 1. Sayfada) amaayla'' şirketlere yükleniyor. kez Bankası tarafından bankalan Ama, bu arada kaça kaça şirket"denetlemek" amaayla çok sı ler sallanmaya başlıyor. kı bir düzen getirildi. Buna göBankalar neden Türk Lirası re, bankalar mevduat artı diğer sıkıntısı çekiyor, bankalar neden taahhütlerinin yüzde 12'sini Ha bu kadar kredi veriyor, şirketler zine bonosuna yatırmak zorun neden bu kadar kredi alıyor, şirdalar. Ayrıca, yine taahhütleri ketler neden "hatır senedini" bu nin ve mevduat toplamlarının kadar sık işletiyor, şirketler neyüzde 3 'ünü de kasalarında na den ekonominin altında ezilikit olarak tutmak zorundalar. yor?.. Benzer sorulan daha da Aksi halde, yüzde 66 oranında uzatabiliriz. Daha ilk birkaç socezaifaiz ödüyorlar. Dolayısıy ru aslında "ekonominin yapısmla, bu iki kurala sonuna dek uy daki çarpıklığın" ipuçlarını sermaktan başka çareleri yok. giliyor. Neden bu noktaya gelinIşte, bir yandan getirilen bu di? kurallar, diğer yandan da batık Önce, bilineni yineleyelim. krediler, bankalarda "Türk LiYüksek faize artık şirketler darası sıkıntısına"yol açıyor. Ban yanamaz hale geldi. Hatta, bu kalann şirketlerdeki alacakları olgu Güney Kore gezisi sırasınüzerine böylesine "amansızca" da uçakta bizzat Başbakan taragitmeleri, özetlediğimiz bu iki fından dile getirildi: "Bu faize nedenden kaynaklanıyor. Yani, sanayici dayanamaz." batık krediler ve getirilen sıkı de Bu durumda, şirketler "öznetim. kaynaklanna dayanmak" zoBankalann "alacaklannı elde runda. Ancak, çarpık şirketleşLondra 'da dün gece yaetmek üzere" sanki aralarmda me aradan geçen beş altı yıllık pılan yanşmada Trinidat süreye rağmen, şirketleri kendi sözleşmiş gibi şirketlere aniden ve Tobago güzeli Giselle Jeanne Marie Laronde (23) Dünya Güzeli arka arkaya haciz çıkartmalan, özsermayelerini arttırmaya yösecüdL Avusturya güzeli Chantal Schreiber (solda) ikinci, Danimarka neltemiyor. alacakları için aralarmda nere Ayrıca, özel kesimin reka güzeli Pia Larsen ise üçüncü oldu. (Fotoğmf: AP) deyse yanşmalan, büyük ölçude bet gücü sanıldığından hayli dü"Türk Lirası sıkıştkllğından" ileri geliyor. Bundan bir süre ön şük. Bu noktada yine Özal'ın bir önerisi var: "thracata yönelmece Başbakan Turgut Özal bize verdiği özel demeçte aynen şun li sanayici, kendisini kurtarabil (Baştarafı 1. Sayfada) Ayrıca son haciz olaylannda mek için. " Şirketleri kurtaracak ları söylemişti: daki Uişkileri de sorumlu bir dev ortaya çıkan bir yöntem de şöyolan yolu hükümet 'İhracat" le; "Banka, borcunu ödeyeme"Parayı daha sıkın, yoksa olarak gösteriyor. reye soktu. enflasyona engel okamyorsunuz, ANAP hükümeti bu gelişme10'a yakın bankanın, tehlike yen müşterisiyle anlaşarak flili diyenler var. Ama, onlar şunu ler karşısında ne yapacak? tki ye düşen alacaklannı kurtarmak haciz koydunıyor. Böylece banbilmiyorlar ki, eğer biz parayı gün önce partisinin grup toplan için aralannda yoğun bir "haciz kanın alacağı kadar bir mal mikdaha fazla sıksaydık, açık söy tısından çıkarken yöneltilen sokoyma" yanşına girmeleriyle de tarı banka ile müşteri arasında lüyorum, bankalar batardı." ruya Başbakan Özal'ın yanıtı ay olay tümüyle korku, panik, kay vanlan anlaşmayla haczediliyor. gı gibi psikolojik unsurlann yön Burada hem müşteri diğer banBankalann alacakları için şir nen şöyle: lendirdiği bir aşamaya geldi. Ar kalann haczinden kurtulurken, ketlere arka arkaya haciz kararı "Hükümetin bu konuda bançıkartmalan, dev gibi sirketlerin kalar, herhangi bir taümatı yok tık her banka "birinci alacaUı" erken davranan bankanın alacadunımuna gecebilmek için "ad ğı da güvenceye alınmış oluyor. iskambil kâğıdı gibi mahkeme tur." Genel haciz durumunda ise hackapılanna düşmeleri için en can Başbakamn iki gün önce söy liyeye erken giden kazanır" poalıcı neden, bizzat Başbakana ait lediği yukandaki sözlerine rağ litikasmı güdüyor. öyle ki, ban ze konu olan finna, tüm mallan ortadan kaldırma voluna başbu gözlemden ileri geliyor. men, dün Maliye Bakanı Alpte kalar "ibtiyati haciz, genel hadz" gibi önlemlere başvunna vurabileceği için banka açısınŞimdi, Özal'ın gözleminin ter moçin, bir açıklamada bulunuyı bile yeterli bulmuyorlar. "Fi dan fazla bir anlam taşımıyor." siyaşanıyor. Yani, "Türk Lira yor. Buna göre, şirketlerden 0i haciz" diye nitelenen ve tek sı sıkıntısma düşen bankalar, alınması gereken kurumlar verÖte yandan bankalann vadekendileri batmamak için şirket gisinin yaklaşık 150 milyar lira tek mallann listelenerek hacze sine daha birkaç ay kala kredi leri batırmaya yöneliyorlar." sı erteieniyor. Bunun için de büt dildiği yöntem bankalar için şu alacaklannı bile "geri İşin, özübu. Genel ekonomi açı çede öngörülen kurumlar vergi anda en geçerU yöntem. alınamayabilir" kaygısı içinde sından, ya kırk katır ya kırk sa si gelirleri, ertelenen miktarda önceden tahsil etmek girişimleDün haciz işleminden dönen tır. Ya bankalar batacak, kendi gelir kaleminden düşülüyor. bir bankanın avukatıyla yaptığı ri, firmalar üzerindeki baskıyı daha da yoğunlaştırıyor. Çeşitli kendilerini batağa sürüklemeyeYani, hükümetin "bankalara mız görüşmede kendisi, "Erken ceklerine göre ya da şirketleri ba bir talimatı olmamasına" rağhaciz koyan kazanıyor. Şu anda bankalar, zor duruma düşen, adı son haciz olaylanna karışan, ve. tırmaya yönelecek. Son günler men, dolaylı yoldan kurumlar biz haczedilen firmadan birinci ya hacizle karşı karşıya kalan firde ekonomide yaşanan olgu bu. vergisini erteleyerek çözüm de alacaklı duruma geçtik. Mallan malarla borçalacak ilişkisi için1986 başında getirilen kurallar nemesine girişiyor. satıldıktan sonra biz tüm alacala Türk Lirası sıkıntısım ciddi bir önümüzdeki günlerde ertele ğımızı tahsil edecefiz. Geriye ka de olan fîrmalardan alacaklannı da yakın takibe almış durumbiçimde yaşamakta olan banka me dışında başka ek önlemlerde lırsa da diger bankalar alacak" dalar. cıhk kesimi, "sıkıntıyı atlatmak de karşılaşmak mümkun. diye konuştu... Adliyeye erken giden
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle