12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EKÎM 1986 CUMHURtYET/7 Birleşmiş Mületler'den Cezayir'den Oyıın: Tek perde^ tek sakne Sahne: BM toplantı salonu. Oyun şöyle başlar: Faslı bakan: Toplantıyı açıyorum. Suriyeli delege: tsrail'le görüştünüz siz. 1nin o kürsüden. traniı delegc: O kürsüye oturamazsınız.. Faslı bakan:... Şimdi rapora geçiyoruz. (Sesli protestolar; masalara vuruluyor) Senegalli delege: Lütfen ciddi olalım.. Devam edelim.. Toplantı iki saat kadar böyle devam eder ve süre bittiği için oturum kapanır. SEDAT ERGİN ' NEW YORK Tarih: 2 Ekim 1986. Ytr. New York, Birleşmiş Milletler Merkezi, ikinci kat, Ekonomik ve Sosyal Konsey Salonu. Islam Konferansı'na uye ülkelerin dısişleri bakanlan, BM Genel Kurulu için geldikleri New York'ta Örgütün çalışmalanru gözden geçirmek amacıyla bir araya gelirler. Koordinasyon topLantısına baa ülkeler, dışişleri bakanlan, bazıları ise BM'deki daimi delegeleri düzeyinde katıimaktadırlar. Son Islam zirvesi Fas'ta yapıldığı için toplantıya bu ülkenin Dışişleri Bakanı başkanlık etmektedir. Faslı Bakan, oturumun başkaru sıfatıyla toplantıyı açar ve olaylar hemen patlak verir. Toplantı şu şekilde geçer: Suriyeli delege: Israil Ue işbirliği yapan bir ülkenin dışişleri bakanı, tsîam Konferansı'na başkaniık yapamaz. O kürsüyü hemen terk edin... İranlı delege: Peres'e ev sahipliği yaptınız. O kürsüye oturamazsınız... Faslı bakan, bu itirazlara yanıt vermez. Bu sırada Fas'ın delegesi tarUşmaya kauhr. Faslı delege: (tranlıya dönerek) Peres'i ağırladığımız için bizi eleştiriyorsunuz. Sizin ne yaptığınızı biliyoruz. Israil'den silah satın alıyorsunuz. (Suriyeüye dönerek) tsrail, FKÖ kuvvetlerini atmak için Lübnan'a girdiğinde sessiz kalan, üstü kapalı bir şekilde bunu destekleyen ve böylelikle FKÖ'nün yıkıma uğramasına yol açan siz değil mişinız? FKÖ kamplannı basarak Filistinlileri öldüren siz değil misiniz? (Havanın birden elektriklenmesi Uzerine, tartışmanın dışında kalan Libyalı delege, söz alır ve Fas'ın başkanlığı konusunda danısma yapdması için oturuma ara verilmesirü ister. Faslı bakan, başkanlıgı konusunda danışma yapümasın] kabullenir. Kuliste Libyalı delege, Fash bakanın koluna girer ve "Siz topiantayı açtıktan sonra salondan çıkın ve yönetimi yardımcınua bırakın" der. Fasb bakan, bu öneriyi kabul etmez. Oturum yeniden başlar. Fasiı bakan: Danışma yaptık. Bu iki arkadaştan başka itiraz eden olmadı. Şimdi gündem gereği Genel Sekreter'in raporuna geçiyoruz. (Suriye ve lran delegasyonlan, masalara vurarak protestoya başlarlar. Sesli protestolar işitilir.) Sencgaili deJeee: Lütfen ciddi olalım. Suriye ve fran'ın görüşleri de zapta geçsin ve devam edelim... Suriyeli: (Faslıya hitaben) sen gayri meşrusun... Iranlı: lsterseniz israilUleri çagıralım. Toplantıyı onlar yönetsin. Pek fark olmaz. FKÖ'lü deJege: Başkaniık meselesi tali bir konu. Mesdenin özünü tartışalım. Suriyeli: Bizün şehitlerimiz (Filistinlileri kastederek) varken, nasıl olur da siz tsraıl Başbakam'm ülkenize davet edersiniz. FKÖ'lö delege: Ben şehitler adına konuşuyonım. Başkaniık meselesi ile oyajanmayalım. Meselenin özüne inelim lütfen.. Suriyeli: YaptıkJarınızj biüyoruz. tsrail'le yaptığınız bütün gizli görüşmeleri biüyoruz. Faslı: Biz de sizi çok iyi biüyoruz. Görünüşte partileriniz var. Ama göstermelik. Suriye'de polis rejimi var. Faslı bakan: Size söz vermedim. Suriyeli: (Kürsüye doğru yüriiyerek) tnin o kürsüden... Fadı bakan: Itirazlan oya koyuyorum. Suriye ve Iran'ın itirazlannı destekleyen var mı? (Suriye ve traniı delegeler dışında salonda bulanan hiç kimse itiraz etmez) Faslı bakan: Sizden başka itiraz eden yok. Genel Sekreter'in raporunu okumaya başhyorum. Suriyeli: Diğer ddegeler susuyorlarsa, sizin başkanlığınızı destekledikleri anlamına gelmez. (Faslı bakan, Genel Sekreter'in raporunu okumaya başlar. Ancak Suriye ve lran delegasyonlarının masalara vurmalan ve yüksek sesle bağırmalan nedeniyle gürültüden hiçbir şey işitilmez. Suriyelinin yeniden kürsüye doğru yürümesi gerihmi yükseltir.) traniı: Bu toplantı yasadışıdır. Bu toplantı yapılmamıştır. Suriyeli: fnin kürsüden.. Yunanlı delege: tşimize devam edelim lütfen. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı: Başkaniık meselesi ile daha fazla zaman kaybetmeyelim. Gündeme geçelim. (Suriyeli ve traniı delegelerin yüksek sesle itirazlarını sürdürrneleri üzerine toplantı tam bir krize girer.) Faslı bakan: Sizin bugune kadar yaptıklannıza hep göz yumduk. Artık umurumuzda bile değil. Toplantı yaklaşık iki saat süreyle bu şekilde devam eder. Ve gunderne bir türlıl geçilemez. Bu sırada Suriye ve tran delegasyonlan, toplu halde salonu terk ederler. Afrikalı delegasyonlar, "Bravo" sesleri arasında salondan çıkan Suriye ve Iranlı diplomatları alkışlarlar. Sabah oturumu için öngörülen süre bittiğinden, gündeme geçilemeden Faslı bakan toplamıyı kapatır. Butün bu tartışmaları başından sonuna izleyen Türk Dışişleri Bakanı, hayal kınklığı içindeüir. Çünkü Bulgaristan'daki Musluman azınlığa yapılan baskılan, bu Islam forumunun gündemine getirmek amacıyla ilginç bir konuşma yapmayı tasarlamış, ancak tartışmalar nedeniyle bütun planları altüst olmuştur. Konuşmasını yapamadan salondan aynlır. Fatima'nın isyanı IŞIL ÖZGENTÜRK CEZAYİR Güneş sıcacık, derin bir uçunımun iki yanına kurulmus beyaz bir Arap kentinde, bir açıkhava kahvesinde oturuyorum. Derin uçurumdan esip gelen dağ ruzgârına kendini bırakmış masalar silme erkek dolu. Tek kadın benim ve ben bir yabancı olduğum pek beüi olduğundan, işte burada güneşe serilmiş masalarda oturuyorum. Biraz yadırgasa da, garson yanıma gelip ne istediguni soruyor. Tıpkı Mardin'de, Urfa'da bir kahveye girmiş gibiyim. OraJarda da hep "yabancı" ya, nasüsa gelip geçici ve zararsız diye bakarlar böyle paldır küldür erkeklerin tam egemenlik kurduğu kurtanlmış bölgelere girenlere... Güneşe ve dağ ruzgârına kendimi salmış düsünüyorum. Cezayir'deyim, Constantine kentinde... Çok uzun, çok yorucu, bir o kadar da eğlenceli uçak yolculuğundan sonra buraya varabildim. Türk Hava Yollan'yla, Cezayir Hava Yollan işbirliği yapınca, biletimde yazılı olmayan ucuş öncesi hiç açıklanmayan sürpriz havaalanlannda hiç durmadan kahve içmek zorunda kaidım. Bir hastane temizliğindeki yağmurlu ve kasvetli Cenevre Havaalanı'nm banndaki orta yaşlı kadın 100 markımı bozamayınca ona 2 mark borçlu kaidım ve kadın benim bedava kahve istememe şaştığı kadar kendinin bu işj onayiamasına da pek şaştı. Ne yapalım, kimsenin kabahali yok. Kabahat, bir posta katan gibi yolu üstündeki her havaalaruna uğrayan Türk ve Cezayir uçaklannda. Çevremde Arapça ve Fransızca konuşuluyor, yandaki camiden ezan sesi gehyor. Ben bir Islam ülkesindeyim, ama şoföründen küçücük çocuklanna dek herkesin birbirine Fransızca seslendiği, kadmlann beyaz iğne oyalı peçelerini çıkardıklannda Fransızca "seni seviyonım" dedikleri bir Islam ülkesindeyim. Bu çift dile kendimi alıştırmaya çahşıyonım. Birden belleğimiri tuhaf bir oyunu, binlerce Cezayirli kadın erkek, öfkeli yüzleri ve hiçbir gücün durduramayacağı sesleriyle beyaz sokaklardan, uçurum kenarlanndan akıp geliyor. Yıllarca önce gördüğüm bir filmi anımsıyorum. Ulkemdeyim... Şimdilerde bir anı olan güzeiim Sinematek salonunda Luigi Pontecorva'nın "La Guerre d'Algerie" (Cezayir Savaşı) filmini izliyorum. Cezayir halkı evlerden çıkıyor, uçunımlardan çıkıyor ve bir kez daha halklann haklı direnişi basanya ulaşıyor. Bu filmi Fransızlar tam 9 yıl kendi ülkelerinde yasaklamışlardı, sonra bir şey daha anımsıyorum. Cezayir halkına yapılan işkenceleri protesto etmek amacıyla Fransız aydınian bir bildiri yayımlamıstı. Fransız hükümeti onlan çok ciddiye almıştı. Kiminin bir yıl radyoya çıkması yasaklandı, kiminin film antlaşmalan iptal edildi. Sonuçu , Cezayir halkı ve Fransız aydınian kazandüar. Cezayir Savaşı filmi yıllar sonra Paris'te kapalıgişe oynadı. Bir şey daha var. Türk hükjlmetinin Birleşmiş Milletler Güvenlık Konseyi'nde Fransızlar lehine oy kullanması... Oysa Cezayir halkı Türk Kurtuluş Savaşı'ndan nasıl da etkilenmişti, bugün gencecik bir ekonomi öğrencisi Azur, bir yandan ülkesinde asgari ücretin 2000 dinar ve ev kirasının 100 dinar olduğunu, işsizb'ğin giderek sona erdiğini övünçle anlatırken; bir yandan da Türklerin emperyalizme karşı nasıl direndiklerini övünce yakın bir heyecania anlatıyor ne güzel. Sonunda onlara kentin sinematekinde rastlıyorum. Uç kişiler. Videoda bir film izliyorlar. Usulca yanlanna oturuyorum. Yammdaki kadınlara bakıyorum; biri ağlıyor, öbürü dehşet içinde başını sallıyor. Ben adı "Une Femme POMMon Fas" (Oğlum İçin Bir Kadın) olan bu filmin Batılı seyirci için yapılmış çok egzotik bir film olduğunu düsünüyorum. Hayır, yanıbaşımdaki kadın çaresizlikle başım salLyor. "Bu bir gerçek." Yani burada erkeğiyle birlikte sömürüye karşı savaşan kadının durumu değişmedi mi? Yepyeni bir duzen kurujmadı mı? Basjanru salhyorlar. Cezayir kadınının işi zor. Evet, esit işe eşit ücret, eğitimde eşit şans sağlanmış, ama gelenekler ve yüzyıllardır süren erkek egemenliği çok yavaş değişiyor. Bir kadın dergisinde çahşan Fatima, iri gözlerini sih'p, "Asla, asfaı evtenmeyecefim. Bu bir terör!" diyor. Fahişeler Kongresfnde başkaniık görevini üstlenen ABD'li Margo St. James, konferans sonunda düzenlediği basın toplantısmda. (Fotoğraf: AP) BrükseVden Barcelona'dan Türkleri Araplardan ayırt edebilecek ölçüde 'aydın' sayılan Ispanyollar, Türkiye denince ilk sıraya Inebahtı Savaşı 'nı koyuyorlar. öyle ki Îspanya'da nereye baksanız, kısaca 'Lepand' diye bilinen bu olayın izlerini, simgelerini göruyorsunuz. NİLGÜN CERRAHOĞLU BARCELONA Barcelona limanında iki tarihi geminin reprodüksiyonu duruyor. Biri limanda demirli, diğeri ise lirnanın tam karşısında lenizcüik müzesınde turistlerin ilgi»ini topluyor. İspanya'nın hatıa Batının kaderini değistiren gemiier bunlar. Her ikisi de denizcilik müzesine ait olan gemilerden biri Kristof Kolomb'u Amerika'ya ulaştıran "Santa Maıia" (Aziz Meryem), digeri ise Avusturyalı Jan'm kumandasında Inebahtı'da (Lepand) Türklere karşı zafer kazanan "Galeria Reai" (Kraliyet kalyonu). Görünüse bakılırsa her iki gemi de lspanya tarihi için eşit ağırlık taşıyor. "Gaieria Real", "S«nU Maria" dan çok daha görkemli. "Santa Maria"nın 120 tonluk kaba, kırmızı siyah ahşap yapıana karşın, bu kalyonun iki misli büyüklüğündeki 237 tonluk "Gaieria ReaT'ın ön ve arka taraflannı süsleyen zengin altın yaldızlı heykefler, resimler ve gene yaldızh fenerler, Avusturyalı Jan'ın kalyonunua ne denli büyük bir özenie insa edildiğini hemen gösteriyor. Nitekim "Galeria Real", Barcelona limanında şimdi denizcilik milzesi olarak anılan ilginç gotik tersanenin bir bölüraünu boydan boya kaplıyor. Orijinali, 1568'de, Inebahtı Savaşı'ndan 3 yıl önce müzeye dönuşen bu tersanede yapılan 60 metrelik kaJyonun kırmızı gövdesinden 60 kurek çıkıyor. Her birini 3'er kişınin çektigi bu 11,5 metre uzunluğundaki kürekierin üstunde ise, mavi, altın yaldızb zemin üzerinde, çarmıhta tsa'yı görflntüleyen ve lspaoya ile Venedik ve Papalık'tan oluşan kutsal bağlaşma devletlerinin annalannı taşıyan dev bir flama asıiı duruyor. Orospuhığu suç saymak Kendisine liberal yaftasmı layık gören bir Belçikah parlamenter, 2. Dünya Fahişeler Kongresi'nin Avrupa Parlamentosu'nu mekân edinmesine fena bozulmuştu. Oysa ben bu gönüllü ahlak zaptiyesini Strasbourg'tan tanıyordum. Karısmın yokluğunda sekreter kızlardan birini tavlayıp oteline götürebilmek için binbir şaklabanlık yapan biriydi. HADİ ULUENGİN BRÜKSEL Ahlakçılara nispet, biz halimizden memnunduk. "2'nd Dünya Fahişekr Kongresi"nde orospu peşinde koşmuştuk ve gazetecilik babında verimkâr günler yaşamıştık. Yeknesak ve tekdüze basın toplantılanndan, rengârenk ve çoksesli basın toplantılarına, hımbıl ve ketum sözcülerden, seksi ve konuşkan sözcülere terfl etmiştik. Basın toplantılanru izlerken, söylenmesi münasip olmayan şeylerden düşünmüştük. ttalyan kızın en çok gözlerine, Danimarkah kızın ise söylenmesi münasip olmayan yerlerine bakmıştık. Dünyanın dört bucağından gelmiş orospuların, fahişelik degil orospuluk statüsii talep ettiklerini, çünkü orospuluğun, etimolojik olarak meslek, fahiseliğin ise suçlayıcı bir kavram anlamı taşıdıgını öğrenmiştik. Aşağılanan ve horlanan kadınların, aşağılanmayacakları ve horlanmayacaklan bir toplum düzeni istediklerini gözlemiştik. Maskeleri ve koca popolanyla, bazen Fellini'nin fılmlerindeki kadar çekici olan bu kadınlann sunduğu, "faaz ve hijyen ikileminde prezervatifin konumu" ya da "arz talep ilişkisinde bir meta olarak viicut" başlıklannı taşıyan bildirgelerden okumuştuk. Bazen Paris balakhanelerinde "ekspres servis" iş tutan "Kathj'nin, Bangkok saunalarında "masaj dersi" veren "Dinakra"mn, Hollyvvood'da "covergirl" "Angel"in, Hamburg stüdyoiannda "fılm artistliğine" soyunan "Lili"nin, gazeteci mi, sosyolog mu, hukukçu mu, yoksa gerçekten "Kathy" mi, "Dinakra" mı, " A n g d " mi, "Lili" mi olduklan hususundatereddütlere düsmüştük. Biz, gazeteciler olarak halimizden memnunduk. Ama anlaşılan herkes halinden memnun değiidi. Gönüllü ahlak zaptiyelerinden olup da kendisine, liberal yaftasım layık gören bir Belçikaîı milletvekili, "Dünyanın en eski meslegini icra edenler, dünyanın en genç parlamentosunda toplanıyor. Dunım, knnunumnz için zuJdür" diye feryadı bastı. Benim bu zaü muhteTemle göz aşinalığım vardı. Parlamentonun Strasbourg oturumlarında, kansırun yokluğunu fırsat bilip, on para etmez sekreter kızlara barda içkiler ısmarlar, sonra da oteline götürmek için binbir şaklabanlık yapardı. Avucunu yalayınca da, minik köpekli hanımlann peşi sıra giderdi. Gönüllü ahlak mübasiri kesilen milletvekilleri, yalnız liberal yaftasıyla da suıırb değiidi. Sanki İncil'de, "Nasra"da orospuluk yapan "Meryem Mecdelin"i tsa'nm linç edilmekten kurtardıgı ve kadının da azizlik payesine eristiği yazmıyormuş gibi, dört sosyal Hıristiyan milletvekili "FahişeJer Kongresf'nin Avrupa Parlamentosu'nda toplanmasını "yuzkarası" olarak niteleyen bir bildiri yayımladüar. Ben bu zaptiyeleri tanımıyordum, ama bundan böyle Strasbourg'a her gidişimde, aksamlan onları da göz hapsine almaya ahdettim. Gönüllü ahlak zaptiyeleri, ikiytizlü ye riyakârdılar. Genelde cinselliği, özelde de orospuluğu suç sayarlar. Fahiseliğe, toplumdaki cinsel gerilimde bir sübap rolü oynadığı ölçüde izin verirler. Orospulann, toplumdaki "snçiıılar" hanesine yazümasına da özel bir itina gösterirler. Halbuki fahişelik, arz talep mekanizması Uzerine kurulmus bir ticaret biçimidir. Fahiseliğin ortadan kalkması için hem talebin, hem de arzın ortadan kalkması gerekir. Böylesine hadım ve iğdiş bir toplum ise, hiç mevcut olmamıştır. Olması da pek temenni edilemez. Insan vücudunun meta olmaması gerektiği teorisi ise, ancak teoride vardır ve bütünüyle iflas etmiştir. Bunu kavramak için "sosyalist" ülkelerin otel lobilerinde gezinmek yeterIidir. Gönüllü ahlak zaptiyelerinin orospuluğa saldırmalannın başka bir nedeni de, kurulu düzenlerin kurulu ahlak değerlerini konıyabilmek kaygusudur. Bunun altında cinsel travmalar da yatar. Orospuluğun, talep eden açısından olduğu kadar, arz eden açısından da haz faktörü ile butünleştiği bir vakadır. Bu dunım ise, genel cinsel ön yargılar ve pft kurumunun mülkiyet kavramıyla çelişir. Insanlann, mevcut ahlakı ve cinsel değerlerini bir çırpıda yenileyebileceklerini düşünmek ve bunu hemen talep etmek de abestir. Bu değişimler, toplumlann genel değişimlerine paralel olarak, fakat onlardan daha yavaş gerçekleşir. Brüksel'de yapılan "2'nci Dünya Fahişeler Kongresi"nde orospular, toplumun yenilenmesinde itici motor dunımundadırlar. Gönüllü ahlak zaptiyeleri ise bu değişimi engellemek isteyen frenlerdır. Toplumlar, orospulara yakın olduklan ölçüde ilerler ve gönüllü ahlak zaptiyelerine yakın olduklan ölçüde de gerilerler. Inebahtı Sendromu zesi'nde ise, her ne kadar bir Lepand tablosuna rastlanmıyorsa da, Velasguez'in başında sarığı, elinde kılıcı ve haşin bakışlanyla görüntülediği, kan kırmıası giysiler içindeki dev "Barbaros Hayrettin Paşa" tablosu, tüm çarpıcüığıyla, müzeyi gezenlere bir zamanlar Batının karşılaştığı Türk tehdidini hemen haurlauveriyor. Geminin az ötesinde Barbaros Hayrettin Paşa'dan alınan ve üzerinNitekim, bundan 34 yıl öncesine de Ömer, Ebo Bekir, An, Osman gı dek, Turklerı Araplardan ayırt edebi halifelerin isimleri, Ali'nin eli ve bilecek denli "aydın" olan tspanyolkılıcı ile Sultan Söleyman'n yıldızj lar'ın çogu, Türkiye denince akıllabulunan yeşil bir bayrak ve Osman nna gelen üç şeyi "Lepand", askeri lı döneminden kalma çeşitli Türk rejim ve Agca olarak sıralıyorlardı. bayrakları sergileniyor. Biraz daha Şimdi ise aynı tspanyollar hâlâ Leötede de Avusturyalı Jan'ın Messipand'ın anısını saklasalar da bu sına limanına lS72'de dikilen heyke ralamaya Günther Wallraff'ın yeni linin bir örneği göze çarpıyor. Mü ispanyoJca'ya çe\TÜen ve çok ilgi çezenin çıkışmda müze ile ilgili yayın ken "En Altukiler "i ile Türkiye'nin lar arasmda "1981Barcelona ve güzelirn Akdeniz sahillerini de ekleLepand" adlı bir kitap gözümüze ili mekteler. Bu bağlamda bir süre önşiyor. Söz konusu kitabm Kültür Ba ce Türk Hava Yollan ve Iberya'mn kanlığı ve Barcelona Belediyesinin iş Madridlstanbul arasında karşılıklı birliği ile hazuiandığı anlaşılan "400 açtıklan ucuş hattı Türkiye'ye karşı yıl sonra Lepand" konulu bir sergi bir ilgi yaratmada ve Ispanyollar'ın yi içerdiği görülüyor. Türkiye hakkındaki yerleşmiş kanı Gerçek şu ki, Lepand'ın bizün bel lannı sarsmakta önemli olmuşa benleklerimizin uzak bir koşesinde ka ziyor. Bu yeni ilginin son örneklerilan gölgesi Akdeniz'in öte yanındani tspanyol basımnda da bulmak ki îspanya'da çok daha yakından mUmkün. Çok kısa bir süre içinde hissediliyor. tspanyol çocukları Bar hpanya'nın en önemli seyahat dercelona'mn denizcilik müzesınde gilerinden "Viajar" da, birbirindn "Gaieria Real"i gezerek büyüyorlar. güzel renkli fotoğraflarla rürkiye'Okul kitaplannda en büyük yazar yi tanıtan bir yazı, Türk sahillerini lan Cervantes'in bir kolunu bu sa Akdeniz'in en güzel ve bozulmamış vaşta Türklere karşı çarpışırken yi sahilleri olarak nitelerken, bir hafta tirdiğini okuyorlar. Madrid meydan önce İspanya'nın en saygjn gazetesi lanndan birinde dikili bir abide, "El Pab", hafta sonu altı yüz bin Avusturyalı Jan'ın Kanuni'nin çağ satan ilavesinde tarunmış yazar Goydaşı Ddnd Filip'ın " B Escorial'Meki tisolo imzasıyla Gaudi mimarisi ve sarayında bulunan lahdi hep Le Kapadokya arasındaki şaşılacak benpand'ı çağrıştuıyor. Yemekten son zerlikleri vurgulayan 10 sayfalık ilra iyi bir konyak yudumlamak iste ginç bir makale yayımladı. Geçen padiğinizde, eliniz İspanya'nın en iyi zar yapılan ara secimler ise lspanya konyakiarından biri olan "I.epaııd"a basımnda Türkiye'nin demokraük gidebiliyor. Bu adın anlamını es seçimlere gküşıne doğru aülan önemkaza unutmuş olanlar içinse, konyak ii bir adım olarak coşkuyla karşılanşişesinin içinde oldukça ayrıntılı bir dı. Ispanya'dan bakıldığında giderek açıkiama bulunuyor. "Lepand" adı turizme açılan, daha demokratik bir her zaman beklenmedik bir sigorta Türkiye ve henüz gerçekleştirilmesi şirketirun ya da herhangi bir kahve mümkün raükemmel bir halkla ilişnin adı olarak da karşınuza çıkabi kiler kampanyası, "Lepand Sendroliyor. Avrupa'nın en zengin resim mu"nun üstesinden gelebilecek en etmüzelerinden, Madrid'in Prado Mü kin silahlarmış gibi görünüyor. Londm'dan New York'tan Mühhn olan güktitr. RAGIP DURAN LONDRA Tıklım tıklım salonda, tüm gözler, tepesi açümış, kızıl saçlı adama çevrilmişti. Alnından ter damlacıklan dökıüuyordu. Sesi kısık, fakat umutlu ve kararhydı ifadesi. "Yurttaslanmın çoğu gibi ben de, ba üllte ve bu alkenia savunduğu degerier için kendimi feda ederim. VataDim için ölürüm, ama vatanınun benim için olmesine izin veremem" dediği anda, tşci Partisi'nin Blackpool Kurultayı'nı izleyenler ve televizyon ekranlan başındaki milyonlarca kişi bu patetik cağnrun karizmatik sahibine sevgi ve saygıyla eğildi. Neil Kinnock, bu hafta tngiltere'nin media kahramanıydı. 44 yaşındaki muhtemel başbakanı biraz daha yakından tamyalım şimdi: tşçi Partisi'nin en genç baskanı. aynı zamanda son 50 yıl içinde başkaniık koltuğuna oturan işçi kökenli tek lider. Galler'de madend kasabası Tredegar'da, kömür işçisi bir baba ve hemşire bir annenin tek oğlu. Annesi inanmış bir Hıristiyan aynı zamanda sosyalist eğilimli bir kadın. Çocukluk döneminde Neil'i, tedavi etiği, pansuman ya da iğne yaptığı hastalann evine de götürmüş. Kinnock, işçi sımfının yoksulluğu ve ağır yaşam koşulları konusundaki ilk gözlemteri, bu ziyaretler sırasmda ediniyor. 14 yaşmda iken İşçi Partisi'nin bir toplantısına gidiyor. Orada Süveyş Kanalı'na yönelen Ingiliz Fransız saJdınsına karşı çıkıyor. Kinnock 15 yaşında İşçi Partisi'ne yazılryor. Ve işçi meccani olarak devlet okutuna gidiyor. Üniversitede ise "Sosyaiist Toplum" adlı demeğin başkanlıgım, öğrenci sendikaşmın liderliğini bir arada yurutüyor. Aktif bir militan yani. Üniversite yıllannda Neil Kinnock adı, ırk aynmcılığına karşı kampanya ile nükleer silahsızlanma hareketlerinde de geçiyor. 1967 yılında ise Kinnock, bir demiryolu işçisinin kızı Glenys ile evleniyor. Glenys sıkı bir militan. Kınnock'un yıldızı galiba bundan sonra parlıyor. 28 yaşmda milletvekili olan kızıl saçlı lider, 36 yaşında tşçi Partisi'nin politik kurmayına gıriyor. Devlet yönetimindeki ilk ve tek deneyi ise 197475 döneminde Çalışma Bakanı Michael Foot'un özel kalem müdürlüğü. İşçi Partisi'nin iktidan yitirdiği yıl ise, Kinnock, gölge eğitim bakanı olarak görev yapıyor. Ve 41 yaşında İşçi Partisi'nin başına geçiyor. Geçen son üç yıl içinde Kinnock, paıtiyi, 1983 seçimlerinde uğradığı ağır hezimetin şokundan kurtarmaya çalıştı ve geçen hafta Blackpoolda da kanjtladığı üzere bu görevi başanyla yerine getirdi. Şimdi sağ eğilimli gazeteler bile Kinnock'un tecrübe kazandığım, geleceğin başanh bir başbakanı olabileceğini kabul etraeye başladılar. Neil Kinnock, partiye sızmış Troçkist eğilimli "militan" kanadını tasfıye etti, tşçi Partisi'nin "hayald" "nuğlak poiitikacı" izlenimini silip, '|«yagı yere basan", "somul soruıılara somut çozümler arayan" parti haline getirdi. Üstelik, özellikle genç kesimin apolitize ve depolitize olduğu bir dönemde, "dürüst poiitikacı" olarak kendini geniş kitlelere kabul ettirdi. Blackpool Kurultayı'nda yaptığı konuşmanın ardından 6 dakika boyunca ayakta alkışlanması önemli bir ölçüt. Aynca son kamuoyu yoklamalannın İşçi Partisi'ni, rakibi mubafazakârlardan yüzde 2 Ua 5 oranında ileride göstermesi de Kinnock'un ayrı bir başansı. Thatcher'ın panzehiri Kinnock, pasb demir Lady'nin, gözfi kapalı, hırçın ve saldırgan tutumuna karşı artık soğukkanlı ve akıllı bir muhalefet sıratejisi izliyor. Blackpool Kurulu'nda, delegelerin, daha çok stadyumlann şiarı olan Here we go (Türkçesi 'haydi bastır') diye bağırması işçi partilıJerin geleceğe olan güvenini gösterdi. Kinnock'un gerçekleştirdiği önemli bir yenilik de, partinin simgesinde değişiklik. Kızıl bayrak, pembe güle yenildi. Demek ki, artık ne kı/ıllık ne de bayrak işe yanyor. İş derken kastedilen de oy olsa gerek. Sonuç Sacha Dislel'in şarkısı: "L'important c'est la rose, rimportaat": Muhim olan guldür. Çaresizce aranan Suzan ve ötekiler ŞEBNEM ATİYAS YORK Madonna'nın geçen yıl en çok tutulan filmi "Çaresizce Suzan'ı Aramaktayım" bir küçük ilan sloganından esinlenmişti. Filmin iki kahramam arasındaki aşk New Yorkun en çok satan aiternatif haftalık dergisi "Village Voice"in arka kapağına verdikleri "Çaresizce Suzan'ı Aramaktayım" küçük ilanıyla sürmekteydi. Şimdi Ne» York'ta bunu yapan yüzlerce çift var. özellikle son derece ciddiye alınan dergilerin arka kapaklarındaki küçük ilanlar derginin satıldığı yerlerdeki yaşamın bütün renklerini, canlılığım, dinamiklerini ve çeşitliliğini, aynca insanlann çevrelerine yaklasımlannı, yaşama biçimlerini yansıtması açısmdan ilgi çekici. Küçük ilanların en çeşitli ve renkli olduğu dergılerden biri de kitap eleştirileriyle ünlü "The New York Revie» Of Books" adlı 15 günlük dergi. Ünlü ve uzman akademisyenlerin ciddi kitap eleştirileri ve makaleleri arasında kısaltmalan, simgeler ve kodlanyla tümüyle kendine özgü bir dünyası olan kural tammayan küçük ilanlar serpiştirilmekte. "Çekici çift, erkek, 55, emekli, açık ilişkilerde deneyimli. Kadın, Fransız, 46, ince, utangac, meraklı, kaliteli. erotik oyunlar için duygusal deneyimli, tek kadın, erkek ya da çlftlerie uuuşmak istemektedir. Fotoğraf ve detayh mektup terdh edilir" ya da bir satırda "TKYSSTCID, 34, gizli kapaklı meraldannı paylaşmak için yazışmak üzere erkek kalem arkadaşlan aramaktadır." tfadenin başlangıcındaki kısaitmalar, tek, kadın, Yahudi, sıcak, sevimli, çekici, ince, duygusal gibi çeşitli özelliklerin kodu olarak kullanılmakta. Kişisel ilanlann yanı sıra değişik ihtiyaçlann karşılanması için de küçük ilanlar mevcut. "Kokain ya da eroin hakkında bümek isledikleriniz", "Esnr kuDatuolar gnıp oluşlurmakta, katilin", "5565 yaşlan arasında saglıklı sigara içmeyenler bafıza testi için aranmaklalar, Ugilenenlerin..." u Tadın doyamayacagınu eskort kızlar", "Genç erkelder stripliz şov", "Erotik dogum günü kartlan", "Erotik tdeks, tdgraf, kutlama mesajlan", "Ten ve fanteziDoroth> Allison ile kadınlar icin erotik yazım kurslan10 seans 150 dolar" ya da, ancak ciddi izleyicilerce anlaşılabilecek ifadeler de kuçük ilanların özelliklerinden. örneğin "Manik Panakur çok çok çok çok en iyi sızlanıyonım 4'ii pampam." sı", "Lezbiyengay dans cumartesi sabah 9 ile 1 arasında", "Molosikletli kadınlar kuliibu yeni üyderi çatınnaktadır", "Homoseksueller toplanıyor, gelin ve başlamayı öjrenin." Birbiri ardına geüşi güzel sıralanan bu ilanlar arasmda "tsa'ya inanan Yahadiler, secUmiş insanlar 7576716'>ı arayın", "Kntsal ruh için dua, sorunlanuızı kolayca halletmek isüyonanu, butün yollan aydınlatan şeytanian •zaldafbraB, soasodutıı size getiren tsa'nın yolundan aynlmayın", "Kafamzdaki saçiar mı dökuiuyor?", "Cinsel organlaruuzdaki heıpes tedavisi için 3482345İ arayın", "Travestlerin butigi, mini mini bb dükkânda bütun anKhklanmz.", "V»aıt geüşürenlere sagbun ölçüler, mper viicut gramlan", "Yeni baslayanlara yoga denleri." "Yıdış sarkılar ögrenmek isteyen Yahudikr...", "Mntln yülar bamblno Savino seni 32 yıldan beri seviyonım", "AJJerjileri olanlar icin ya da iilser, kanaer ber türla derde devam, Sfoter Mary emrbüzde.", "MarksistLeninist, ögretim öyesi. 35, esmer, uzun boylu, sanata meraklı, eatelektüel tarüşmalardan hoslanstn tek erkek, aynı görüşleri paylasan aygan eş aramaktadır...", "Kedileri seven, koçiik lozbatınısız kadın kanşımı açık, içten, merakb, çok çabşkan, Uk kitabını bitirip, Udndsi üzerinde çansnıakta olan, metafizige meraklı 1.68 boyunda Miaesotalı uygan eş aramaktadır..." Tiran'dan Küçük ilanlarda en fazla yer kaplayanlar ise homoseksüellerle ilgili olanlar, "Gayiezbiyen gönüüüJer aramyor, uiusal gaylezbiyen kriz çizgisi", "kızlar banözd gece, gay kadınlann dan Her taraf dtişmarf HAIİL ÖZER TtRAN Tiran'da bulunan ttalyan Büyükelçili|i'ne sığınan altı Arnavut genci için tüm kentin polisleri seferber olmuş dunımda. Elçilik binasının etrafı güvenlik güçleri ile dolu. Ama hiç kimse ne ltalyanlarm bu gençleri bırakacağına, ne de Arnavutlann iltica isteminde bulunan bu gençlere izin vereceğıne inajımıyor. Tiran'da bizi karşüayan ilk haber bu. Tiran Havaalam'na indiğimiz gün, kaJacağımız otele ulaşmak için yaklaşık 20 kilometre yol gittik. Yol boyunca dağlarda, yamaçlarda düzenli bir şekilde serpiştirümiş binlerce makineü tüfek yuvası vardı. Ortaük ise asker doluydu. Tarlalarda çalışan kadınlar ve çocuk yaştaki gençler bile ayaklannda postallarla ortahkta dolaşıyordu. Anayol boyunca çevrede bulunan üzüm bağlannda dallan tutmak için ince beton sınklar yapılmıstı, ama bu sınklann üzerinde demirden ince bir mızrak yükseliyordu. Bizlere buniann herhangi bir savaş sırasında buralara atlayacak olan düşman paraşütcüler için yapıldığını ve tüm Arnavutluk'ta bu gibi tuzaklano daha nicesi olduğunu anlatülar. BizimJe sürekü ilgüenen bir Arnavut görevli, "Neden bu kadar çok korunak var? Neden korkuyorsunuz?" şeklindeki sorulara oldukça kısa ve öz yanıt veriyordu: "Çevremiz dnşmannuia dota, ama bfcdm diger ulke topraklamda kesajMkle gozâmiiz yok. Ba »nlenderi udect sa 6 T.C. İZMİR 3'ÜNCÜ SULH HUKUK MAHKEMESİ İLAN 1986/121 Davacı Vakıflar Müdürlüğü vekili avukat Sevinç Çağıral tarafmdan davajjjar Mustafa Soyugenç ve Kemal Lokurlu aleyhlerine açılan tahliye davasının yapılan dumşmasında: Davalılardan KEMAL LOKURLU'nun yapjlan tahkikatta adresinin meçhul olduğundan bahisle tebligat yapılamadığından ilancn tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Duruşraamn ertelendiği 10.11.1986 günü saat 10.00'da hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi H.U.M.K.'nun 509 ve 510 maddeleri gereğince duruşmaya gelmediği takdirde duruşmanın gıyabında devamla karar verileceği davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 4 adet 250 gr. 1000 gr.ltk paketlerde 1 ADET DÖKUMHANE ARK OCAĞI VAKUMLU KESİCİSİ SATIN ALINACAKTIR Şartnamesi bedelsiz olarak asağıdaki adreslerden alınabilir. 1 tSKENDERUN'da Müessesemiz Ticaret Müdürlüğü, 2 ANKARA'da Ziya Gökalp Cad. No. 80 Kurtuluş/ANKARA adresindeki Genel Mudürluğümüz. lSTEKLtLERİN şartnamemiz esaslarına göre hazırlayacakları 86888 no.Iu dosya ile ilgilidir. Meşruhath kapalı teklif mektuplanm, geçici teminatları ile birlikte en geç 21.10.1986 gunü saat 14.30'a kadar Türkiye Demir Çelik tşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü tskenderun Demir ve Çelik Fabrikalan Muessesesi Müdürlüğü İSKENDERUN Haberleşme ve Arşiv Müdürlüğü'nde bulundurmalart ilan olunur. Migros Mağazalannda uygun fiyatlarla... 1965 KARA HARP OKULU MEZUNLARI 17 ekim cuma akşamı saat 19.30'da Harbiye Orduevi Balo SaJonu'nda ailece buluşalım. Davetiye için müracaat: 5205632 1441540 5124076 Laa ORTAOKUL ÖĞRENCİLERlNE İNGİLİZCE DERS VERİLİR Tei: 339 35 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle