25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
JCUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lebi de, Antalya'da Türkçeden başka dil bilmeyen Hıristiyanlardan söz etmektedir. Osmanlı arşiv belgelerinde bunlara "Zimmiyâni Karaman" ya da "Karamaniyân" denilmektedir. Karamanlılar ise kendilerine "Anadolu Hıristiyam" veya "Anadolulular", konuştukları düe de "yavan Türkçe", "sade Türkçe", "Anadolu lisanı" derler. Karamanlıların kimliği konusunda değişik iki gönış vardır. Dr. Robert Anhegger, bunların iki kökten geldiğini söylemektedir. 1 Bizans zamanından kaima Hıristiyan Türkler, 2 Yunanca yerine Türkçeyi benimseyen Hınstiyanlar. Bunlann Şer'i Mahkeme Sicüleri'nde Türkçe adlar kullandıklan görülmektedir. 1924'tensonra göç ettikleri Yunanistan'da da soyadlarını Türkçe kullanarak bu geleneği sürdürmüşlerdir. Kurtuluş Savaşında, Karamanlıların bir bölümü Yunan tarafını, bir bölümü de Türk tarafını tutmuştur. 1922'de Kayseri'de topladıklan kongre, aynı yerde çıkanlan "AnadoJu'da Ortodoksluk Sedası" adlı gazete, TBMM'ye sundukları kongre sonuçlan, Türk Patrikhanesi'nin kurulması, şimdiye kadar yeterince incelenmemiş konulardır. Karamanlılar, Lozan Antlaşması hükümlerigereği, 1924yıhndan sonra Yunanistan'a göçmüşlerdir. Yer değişime tabi olanların sayısı bir milyon, bu dönemde Türkiye'nin nüfusu on iki milyon civanndadır. Türkçenin, Yunan harfleriyle yazılmasının tarihi çok eskidir. MS 2. yüzyıldan itibaren Bizans yazılarında Yunan harfleriyle yaalmış Türkçe kişi, ulus ve yer adlanna rastlanmaktadır. Bu konu, Prof. Gyula Moravsck tarafından "Byzantinoturcica" adlı yapıtta incelenmiştir. Yunan harfleri iîe Türkçe yazıhnasım yaygınlaştıran Karamanlılardır. Yunan alfabesindeki 24 harfe ekler yaparak Türkçede bulunan 31 sesi gösteren bir "Karamanlı Alfabesi" oluşturmuşlardır. Karamanlı edebiyatı ürünlerini, 15841924 yıllan arasmda vermiştir. Eserlerin bir kısmı yazma, bir kısmı da basmadır. Basılı eserlerin sayısı 500 civanndadır. İlk dönemde yerel dil kullanılmıştır. Daha sonra, Osmanlıcanın ağır bastığı görülmektedir. Prof. Janos Eckmann, Karamanlıca kitaplan üç kümede toplamaktadır: 1 Karamanlı Halk Diti ya da ona çok yakın bir dille yazılmış yapıtlar. 2 Halk unsurlanyla az çok karışık yazı dili ile >azılmış yapıtlar. 3 Dofrudan dognıya edebi Türkçe ile yazılmış olanlar. Bunlar aslen Arap harfleriyle yazılmış Türkçe yapıtlann Yunan harfli basımiandır. Karamanlı edebiyatımn en verimli dönemi 19. yüzyıldır. Karamanlıca kitaplar din, edebiyat, felsefe, hukuk, ticaret, tıp ve dil konulanndadır. Din ve dilbilgisi kitaplarıyla sözlüklerin sayısı çok fazladır. Bu yüzyılda, yaklaşık olarak 17 sözlük, 11 dilbilgisi, 171 din, 50 bilim, felsefe, tarih kitabı basılmıştır. Eldeki eserlerin en eskisi 1454 veya 1455'te Fatih Sultan Mehmet'e sunulan, yazma "Gennadios ltikatnâmesi"nin Türkçe çevirisinin Yunan harfleriyle İ584'te Basel'de yapüan basımıdır. Bu eser, Fatih döneminin önemli belgelerindendir. Fatih'in isteği üzerine kaleme alınmış, Hıristiyanhk hakkında bilgiler vermektedir. Bir dini kitap olan "GülzârıîmâıııMesîhî" 1718de İstanbul'da basılmıştır. Arap harfli ilk Türkçe kitap 1729'da basıldığına göre, Yunan harfli Türkçe kitapların onlardan daha önce basüdığı görülmektedir. 1804'te Türkçe Yunanca Sözlük, 1812'de Yunanca Türkçe Dilbilgisi, 1836'da lnşa, 1843'te Şarkılar Kitabı, 1851'de Konfıçyüs, 1853'te Robinson Crusoe yayımlanmıştır. Baüdan (Arkası 15. Sayfada) Y unan Harfli Tttrkçe: Karamanlı Edebiyatı "Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz / Ne Türkçe yazar okuruz ne de Rumca söyleriz / öyle bir mahludî hattı tarîkatımız vardır / Hurufumuz Yunânîce, Türkçe merâm eyleriz." Kayseri Metropolitleri ve Mâlumatı Mütenevviâ Istanbul, 1896 PENCERE 19801993 5 EKÎM 1986 BÜLENT BERKOL Trakya Üniversitesı Sayın Vedat GüHyol ve Sayın Robert Anhegger, unutulan bir edebiyatın romanını Türkçeye "Seyreyle Dünyayı" adıyla kazandırdılar. Evangelinos Misailidis'in, "Temâşai Dünyâ ve Cefâkâru Cefâkeş" adlı romanı, 18711872 yıUannda 4 cilt olarak yayımlanmıştı. Yunan harfleri ile Türkçe yayunlanan roman, Osmanlı yuntaşı bir Rumun gözüyle Osmanh lmparatorluğunu ve Avrupa'yı bize tanıtmakta, o dönemin olaylarmı, sorunlarım dile getirmektedir. Edebiyatçılar kadar tarihçi ve toplumbilimcileri de ilgilendiren bu yapıt, tarihsel bir belge niteliğindedir. Bu nedenle, Karamanlılar ve Karamanlı edebiyatı konusu üzerinde durmak istiyoruz. Türkçe, çeşitli alfabelerle yazılmış ve yazılmakta olan bir dildir. Bu alfabelerin sayısı on civarındadır. Bunlar Göktürk, Uygur, İbranî, Kiril, Ermeni, Yunan, Suryanî, Lâtin ve Arap alfabeleridir. En çok kullanılan alfabelerden biri de Yunan Alfabesi'dir. Arap alfabesi ile yazılan Türkçeye Osmanlıca denildiği gibi, Yunan harfleri ile yazılan Türkçeye de Karamanlıca denilmektedir. Bugün bir ilçemizin adı olan Karaman, 18. yüzyıla kadar Osmanlı împaratorluğu'nun bir ilinin adıdır. Bu ilin sımrları içine Konya, Akşehir, Niğde, Aksaray, Nevşehir, Içel, Eregli, Ermenek, Anlalya ve Fethiye girmektedir. Bu sınırların içinde Müslümanların yanı sıra, Hıristiyanlar da yaşamakta idi. 1924 yılına kadar bu sınırlar içinde yaşayan, Türkçeden başka dil bilmeyen, Türkçeyi Yunan harfleri ile yazan, gelenek ve görenekleri bu bölgedeki Türklerle aynı olan Ortodoks Hıristiyan topluluğa Karamanlı, konuştukları Türkçeye de Karamanlı Türkçesi ya da Karamanlıca denir. Anadolu Karamanlı ağzı, Nevşehir Kayseri ağzına yakın bir ağızdır. Bu ağız, 18. yüzyılda yayımlanan bazı Karamanlıca kitaplarda görülmektedir. Zamanla Karamanlılar, Osmanlı İmparatorluğunun başka yerlerine göçmüşlerdir. Yerleştikleri yerler İstanbul, Kınm, Basarabya, Karadeniz kıyıları ve Balkanlar'dır. Konuştukları ağız da yerleştikleri bölgelerin özelliklerine göre değişikliğe uğrarmştır. 15531555 yıllan arasında İstanbul ve Anadolu'yu gezen Alman gezgini Hans Dernshwam "Seyahatnamesi"nde, bunlara "Caramanos" demektedir. R. Anhegger, bunlara "Türkçe konuşan Ortodokslar" demenin doğru olduğunu belirtmektedir. Evliya Çe Kırmızı yüzlü, özenli giyimli, eski bir asker olduğu her davranışından belli adam, oturduğu koltukta gözleri parlayarak doğrukju; vereceği haberin karşısındakiler üzerindeki etkisini ölçmek istercesine baktı: Bu kez iş başka beyefendi, dedi, bunlar çok iyi hazırianmışlar, 10 yıllık programları var. Başyazarımız Nadir Nadi'nin odasında oturuyorduk. 12 Eylül'den sonra askeri yönetimin en gerilimli döneminde 10 yıllık program kulaklara fısıldanmaya, dilden dile dolaşmaya başlamıştı. Hesap şuydu: 1980 darbe yılı... 1982'de anayasa halkoylaması ve cumhurbaşkanı seçimi... 1983'te genel seçim. Yeni anayasada cumhurbaşkanının süresi yedi yıldı ve genel seçimin beş yılda bir yapılacağı yazılıydı. 1983'teki ilk seçim askeri yönetimin tam güdümü altında gerçekleşeceğinden, 12 Eylül, 1988'e değin seçilecek başbakan ve hükümetle sürecekti. Cumhurbaşkanı etkin yetkileriyle 1989'a değin makamında oturacaktı. Eğer 10 yıllık program o günlerde açıklanmasaydı, sonradan uydurulmuş olduğu şimdi ileri sürülebilirdi; ancak daha başlangıçta çogu kişi programdan haberliydi. • Programda kimi sapmalar olmadı değil. Başlangıçta 12 Eylül doğruttusunda yönetimi sürdürmek için kurulan partinin MUlyetçi Demokrasi Partisi olduğu biliniyor. Turgut Sunalp, 12 Eylül'ün güveniliradamıydı, 12 Mart döneminden beri de kimliği belliydi. İşin içyüzünden haberli çogu kuiağı kesik bu yüzden Milliyetçi Demokrasi Partisi'ne girmiştir. Ancak, Türkiye'deki (Arkası 15. Sayfada) EVET/HAYIR AKBAL 0 Günleri Anımsatmak. .. Eski kâğıtları karıştırırken bir sürü gazete kesiğine rastladım. Bir dosyada bıriktirmişim yeni anayasa üzerıne yazılanları, söylenenleri... 1982'de yüzde doksanı aşan bir halkoyu ile benimsendi bu anayasa... Ama aradan dört yıl geçti geçmedi, anayasanın nerdeyse tümü eleştiri konusu oldu! Sağcısı, solcusu, ortacısı tümünü ya da birçok bölümünü değiştirmek istiyor Hele son ara seçimde DYP gibi, 12 Eylül'ün getirdiğı pek çok şeye, duruma, olguya karşı çıkan bir partinin bir çeşit yengi kazanması, bu partinin koruyucu lideri, 'vasakir DemireTin yeniden Türkiye'nin bir numaralı politikacısı durumuna gelmesi, 82 Anayasası'nı yeniden gündeme getirdi. 0 1 9 8 2 günlerinde size bu anayasa tastağı konusunda yazılanlardan, söylenenlerden birkaç parça sunmak ıstiyorum. Türkiye Barolar Birliği'nin olağanüstü genel kurul toplantısı raporunda bakın ne denilmiş: "MGK'ye sunulan tasan, getirdiği kurum ve düzenlemelehe halkın oyuna inanmayan ve genel olarak seçimi önemsemeyen, çoğulcu demokrasiye ve çağımızın tüm sosyaJ ve hukuksal değerlehne ters düşen, Türk toplumunu çok gehlere ve çeşitli bunalımlara sürükleyebilecek bir niteliktedir. Bu haliyle tasannın düzeltilemeyecek bir öneri olduğu ve yeni baştan kaleme alınması gerektiği göruş ve ınancındayız." Türkİş Eğitim Sekreteri Kaya Özdemir'in demeci: "Sendikacıları suskun, kırgın ve küskün bir toplumda, barış ve huzurun uzun süre devam etmesi beklenemez." Türkİş'in MGK Genel Sekreterliği'ne verdiği raporda da şunlar bellrtiimiş: Türklş, özeHikle çalışma hayatını düzenleyen anayasa tasansı hükümleri karşısında derin bir kaygı içindedir. Bu kaygının bir sebebi, işçi hak ve özgurlüklerinde kazanılmışı ortadan kaldıran kısıtlamaların kaçınılmaz bir şekilde sosyaJ huzursuzluk ve zaman içinde kh sıttamaların siyasette malzeme yapılması ve bu yoldan Türkiye'nin yeniden hesaplaşmalara, demokrasiyi yeniden tehlikeye sokabileook bir çekişme ortamına süruklemesıdir." Tasan, Danışma Meclisi'nin kimi üyelerince de eleştirilmiş ve birkaç üye bu tasarıya 'ret' oyu vermiştir. Bunlardan biri Mustafa Alpdündar'ın sözleri şöyle: 'Tasan, Atatürk'ün 'imtiyazsız, sınıfsız bir millet o/raa' Hkesine aykın düşmektedir. Betli bir kesimin egemenliğini kuran ve tahkim eder niteliktedir, sosyal devlet ilkesi kâğıt üzerinde kalmaktadır. Tasandaki tüm kısıtlamalar, işverenlerin isteklerine uyularak gerçekleştihlmiştir" Yine Danışma Meclisi üyesi Kamer Genç: "Bu anayasa ile katılımcı demokrasiden geniş bir surette vazgeçilmiştir. Dernek, sendika kurmak, meslek kuruluşlanna üye olmak, hak ve özgüriuklere getirilen sınırlamalarla anlamsız kılınmıştır. Bundan böyle siyasi parti kurmak sadece zenginın tekelıne bırakılmıştır." Danışma Meclisi üyelerinden emekli Albay Ertuğrul Alatlı, "Bugün bu haliyle Aldıkaçtı tasarısının hemen hemen hiçbir demokratik savunucusu yoktur" diyerek önemli bir tehlikeyi daha o günden gözler önüne sermiştir: "Bozuk dengenın sebep olacağı kargaşayı ve yıkıntıyı anlayıp, devlet ve demokrasiyi kollamak ıçin silahlı kuvvetler gelecekte de harekete geçmek zorunda kalacaktır" Anayasa Mahkemesi başkanlarından Muhittin Taylan da bir yazısında, "Suçu özgurlüklere yükleyen bir düşünce ınandıncı olamaz. Taslak bu haliyle emeksermaye dengesiyle açılabilecek sosyal banş yollannı da tıkamaktadır" yargısına varmıştır. Eskv CHP'li Bakanlardan Erol Çevikçe'nin de kanısı şudur: "yeni anayasa taslağı ile bugün betti bir fikre dayalı ve genel olarak sermaye kesiminin desteklediği ekonomik politika, ileriye dönük katı kurallar dizisi haline getirilmek isteniyor." Gazeteci Metin Toker, bir yazısında kesin bir yargıya varmış, diyor ki: "Mevcut anayasa tasarısının kesinlikle itibarı yoktur." Prof. Yüksel Ülken'e göre de, "Tasarıyı beğenenler, ancak belirli bir kesimin belirfi bir grubu olmuştur. Bunun bir anlamı olması gerekir." O günlerde anayasa tartışmasına katıIan, ama düşüncesini, görüşünü sıkıyönetim yasalarına aykırı davranınm korkusuyla en yumuşak, en çekingen biçimde dile getirilen kişılerden birkaçının 82 Anayasa taslağı konusundaki kamuoyuna açıkladıkları işte bunlar... Daha başkaları da var elbet... Ben rasgele bırkaçını sunuyorum. Şimdi 82 Anayasası'nın baştan başa değiştirılmesi gerekliliğini hemen herkes kabul etmektedir. Tek savunanı Bay Özal ve partisidir! Muhalefetteki sağcı, solcu, ortacı hemen bütün partiler, bütün politikacılar, bütün aydınlar, bu anayasanın karşısında yer almışlardır. Yapılacak ilk görev, 82 Anayasası'nı halkoyuna sunarak değiştirmektir. Elbiseyi varatanda yasatan aa kumasbr! bosfor turizm İSTANBULMILANO Bütün Avrupa şehirleriyle bağlantıh muntazam otobüs seferleri. Istanbul: Mele Caodesı No 18 TaksımTel 143 25 25 Ankara. Aöem Yavuz Sokak No 3/1 Kızılay Tel 34 47 40 VEFAT VE TEŞEKKUR Sevgili eşim, biricik annemiz, teyzemz EMİNE BALOGUTyu kaybettik. Cenaze törenine katılan, telefon ve tclgrafla acımızı paylaşan, akraba, dost ve arkadaşlanmıza teşekkür ederiz. AİLESİESKİŞEHtR Bazı hazır giyimevlerinde, üstad terzilerin özeniyle yaratılmış elbiseler vardır... Gönül çelen elbiseler. 0 elbiselerde, kumaşın Altınyıldız olduğunu belirleyen Altınyıldız etiketi vardır. önce kumaşa bakmayı şart bilenler, aradıklarını bir bakışta bulsun diye. Altınyıldız!.. Niçin? Çünkü, Altınyıldız, özür kabul etmeyen bir kalite tutkusuyla dokunur. Yünü, dünyaca ünlü Avustralya Merinosu'dur. En uzun, en dayanıklı elyafı verir. 0 elyaftan, her milimi aynı incelikte iplik elde edilir. Ve, o iplikle dokunur kurnaş. Kumaşlann Altınyıldız'ı olur. Seçkin hazır giyimevlerinde, üstad terzilerde önce Altınyıldız sorulur. 17 Altınyıldi5 "Giyimde fark c/yaratan kumaş"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle