22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 4 EKİM 1986 Bitmeyen şarkı: Yurt sorunu "Saray soföra" Çorumlu Dadai Efendi olmasaydı; 1891 yılının 10 temmuz günü meydana gelen Büyük Hareketi Arz'da 14 hücresinden 8'i yerle bir Öİan Cambaz Kadı Medresesi'ne yerleşmek isteyen Şeiim Nuri ile Kırkbirin Rüstemsab'ın soluklannı önce karakolda, sonra nerede alacakları belli değüdi. Kemal Tthir "Yol AynmTnda giderek uzaklajan bir yakın tarihi anlatırken, bu iki yüksek mektepli gencin barınma sorununa da değinir. O tarihte Selim Nuri ile Kırkbirin Rüstemşah'ın Cambaz Kadı Medresesi'ni "ynrt" yapmak istemeleri biraz da "ülküciilüklerinden" kaynaklanır. öyle ya "kapısına kiHt vurulan medrese" hiçbir işe yaramayacak rrudır? "Roman"a göre yaramayacaktır, üsteük kahramanlann da başı derde girecektir. Onlar saraylan, medreseleri yurt yapma hayalkrinden vazgecmek zorunda kalırlarken, yakırüan Çorumlu Dadal Efendi'nin Atatürk'ün şoförü olması baslannın derde girmesini önleyecektir. 1%1 yılında kurulan Yüksek öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu yöneticileri 1980'li yıllara gelindiğinde Selim Nuri'nin seceneğini hiç akıllanndan geçirdiler mi bilinmez, ama en az onun kadar bu işe kafa yorduklan abartmasız söylenebilir.. Bakın, 28 Ağustos 1984 tarihli duyunısunda kısa adıyla YurtKur ne diyor: "Ailesinden uzak kentlerde yüksek ögrenimini sürdüren gençlerin öğrenim gördiigiı kentte yaşayan aileier yanında iicret karşılıgı bannmalanoı sa^lamak amacıyla Yüksek Öfrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ögrenci pansiyonculuğunda aracılık ve öncülük yapacaktır... Yurtlarda yer bulmak bir sorun. Yer bulduktan sonra, yurt yaşamma uyum sağlamak da ayrı bir sorun. Sıkı düzenin ve uygun adımın henüz hüküm sürdüğü yurtlarda, "Annenizin ördüğü en sevdiğiniz kazağı" nereye koyacağınızdan, yasak kitaplar listesine kadar birçok konuda üretilmiş talimatlara uymak zorundasmız. Ögrenti pansiyonculuğunun amacı, kunım yurtlannda barınma imkânı bulamayan ögrencilerin huzurlu bir aile ortamı içinde saglıklı ve başanlı bir ögrenim yapabilmeleri ve başan oranlarının yttkselülmesidir... Başvanıda bulunan pansi>oncu ailelerin giivenUk soraştarraası ve aranan niteliklere uygunlugu kontrol edUdikten sonra..." Ümitle başlatılan uygulama, 198485 öğretim yılında Ankara'da ve Istanbul'da yaşama geçiyor ancak toplarn 419 öğrenci ailelerin yanına yerleşebiliyordu. Üsteük bu uygulama "tuzluya" mal oluyor, kaideleri bozmayan o "sözcük" bir yana bıraküırsa, "aile sıcaklıgı ve buzurunun" maddi karşılığı devletin banndıramadığı öğrencilere yansıyordu. Üniversitelilerin bannma sorunu ne zaman, nasıl ortaya çıkmıştı sorusunun yanıtı Kemal Tahir'in "roman"ında değil aslında.. Selim Nuri'nin medrese ve saraylan yurt yapma düşüncesi de "yersizlikten degil." Kullanılmayan bu mekânların "boş buldugun yeri doldur" mantığıyla degerlendirilmesi biraz da belirtildiği gibı.. Soruna 1980'ler sonrasında bakıldığında; 6 Kasım 1983, siyasetçilere göre tartışmalı bir seçimin tarihiyse de 6 Kasım 1981 yuksekoğretimin bünyesinin değiştiği bir tarih. YÖK'un, Yükseköğre POUTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL ı Üniversite Üniversite Ümit Aslanbay Kemal Tahir'in ünlü romanı Yol Ayrımı'nda kendilerine yer bulamadtkları için, Metruk Canbaz Kadı Medresesi'ni işgal eden iki üniversiteli gencin belaya giren başlarını, Atatürk'ün makam şoförü Çorumlu Daldal Efendi kurtanr. Günümüzde ise açıkta kalan yüzbinleri kurtarmak için hernalde binlerce Daldal gerekiyor. Görünen şuydu ki, 1980'li yıllar ardından girişilen "Yüksekögretim Reformu" ya da ''YÖK Refonnu", "Bir yerden başlamak lazun" diyerek altyapısız, öğrenciüniversite sayısını artırması, sorunları da beraberinde getirmişti. Sorunun çözümü bir tek prefabrik yurtlar değildi elbette. Nitekim eski Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Vebbi Dinçerler 25 Ekim 1984 tarihinde, görevden aynlan eski YurtKur Genel Müdürü Şahap Ar için düzenlenen törende, "Sanki biz her ögrenciye kredi verecegiz, yurt bulacagız gibi bir imaj getirilmiştir" diyordu. Dinçerler YurtKur'u "bir anonim şirkete" de benzetiyor, bugünkü sistemle uyuşmadığını, nitekim aksayan üniversite sisteminin YÖK'e yol açtığını vurguluyordu. Dinçerler, 1985 tahminlerine göre bir öğrencinin 10 ayda 180 bin lira maliyeti olduğunu, oysa buna karşıhk yurtlara 60 bin lira ödediğini anımsatıyor, arkasından da "espriyi" patlatıyordu: "Böyle bir imkândan ben olsam ben de yararlanırdım." Önumuzdekı öğretim yılında, üniversite ile il« gih her sorunu YOK'e yıkan hukümetin kampus içindeki yurtlan da YurtKur bünyesinden çıkararak üniversitelere bağlaması beklenirken, biz "öğrenci sayısındaki ani artış nedenlerini ve çıkardıgı sonınlan" başka bir yerde incelemek üzere "yurtlarda huzur ve güven ortamına" bakmayı yeğliyoruz. "Yurtlarda yasak kiUplar listesi", "yurtlarda sıkı disiplin", "yurtta uygun adım"... sadece Cumhuriyet'te son bir yıl içinde çıkan haber başlıklarından birkaçı. Konuya yine görevden alınmasının biraz öncesinde mart 1985 tarihindeki YurtKur Genel Kurulu'nda konuşan eski Bakan Vehbi Dinçerler'in sözleriyle gırmekte yarar var herhalde: "Yurtlanmız birer otel değil, gençlerimizi aile kudsiyeti içinde bagrına basan birer aile ocağı ve avnı zamanda birer eğitim yuvası haline getirmeye çaba goşteriyoruz. Bu aile ocağına hiçbir köliilüğün, milli terbiye, milli ahlak ve insan sevgisine aykırı herhangi bir duşüncenin girmesi, gelişmesi imkânı olamaz ve olmamalıdır. Gençlerimizin de bu konuda ağır yükümlülugü olduğunu hatırlatmak isterim." "İnsan sevgisine, milli ahlaka, terbiyeye aykırı düsünceleri" takdir edecek olanlar doğaldır ki yetkili ve ilgililerdi. Ancak bu konuda "ağır yiikiimlülük" gençlere düşuyordu. Bu yükumlüîüğü yerine getiremeyenler yurtlardan uzaklaştmlıyordu. Neydi bu yükümlülukler? Yurtların "Genel Talimatnamesi" yanında ayrıca "yemekhane, yatakhane, okuma odası, ütü odası, bavul odası, dolap, yemek yardım fişlerini kullanma" talimatnameleri var (2). Günduz saatlerinde "temizlik" nedeniyle yurtları terk etmek zorunda kalan öğrenciler, ders kitapları dışındaki kitaplan odalarına sokmakta "kendiliginden" bir yasaklamaya girerken; dolaplarını, bavullannı, yattıkları yerleri de belirtilen kurallar çerçevesinde kullanıyorlar. Örneğin, diş fırçası, tarak, sabun dolabın kapağına konulacak, kitaplar en üst bölume, kazaklar ise kullanılmayan banyo havlularının uzerindeki iç çamaşırların üstune yerleştirilecek. Yatakhanede enstrüman, spor aleti bulunmayacak, tahta olmayan terlikler, yattığı yatağın altına yerleştirilecek, resim, afiş, yazı asılmayacak, hava karardıktan sonra perdeler kapatılacak, balkonda şortla gezilmeyecek... Genel talimatname uyannca ise öğrencilere gece nöbetleri tutturuluyor, yurda giriş çıkışlan kontrol ediliyor, kız öğrenciler en geç 2O.3O'da, erkek öğrenciler ise 22.00'de yurda girmiş oluyorlar. Yurtlardaki "yasak kitaplar listesinde" ise neler yoktu? SBF dergilerinden, flhan Selçuk, Asım Bezirci'nin kitaplarına kadar, Fırt dergisinden Platonun "Devlef'ine kadar. Bu yasaklı kitaplardan büyuk bir bölümü Bakanlar Kurulu kararlarıyla ilan edilenlerdi, ama eski Bakan Dinçerler'in de söylediği gibi "milli ahlak ve terbiyeye aykın" her türlü düşuncenin yurtlara girmesine karşı cephede "savaş veren" bazı yöneticiler kapsamı genişletiveriyorlardı. Bütün bunların ardından, Genel Mudür tlhan Temizcan. "toplu yaşanan yerlerde birtakım kuralların olmasının tabii" olduğunu vurguluyor ve "sıkı disiplinin" 198687 öğretim yılında da surdüruleceğini söylüyordu O). (1) Verılen rakamların tumu YurtKur'a aittir. (2) 8 Araiık 1985, 31 Ocak 1986. 2 Şubat 1986, 12 Mayıs 1986 tarihli Cumhuriyet gazeteleri. (3) YurtKur Genel Müdüru tlhan Temizcan'ın geçen aylarda yaptığı basın toplantısından. Milletin Malı mı?.. Bir yerde okudum, ama nerede?.. Ünlü Voftaire, bir gun çevresinde toplananiara, "Size çok tanınmış bir dolandıncmın öyküsünü anlatacağım" der. Çevresinde toplananlar, "Anlat, ne olur anlat!.." diye çığnşırlar. Durur, düşünür, çevresinde toplananları süzer, "Bir zamanlar, bir banker varmış.." der, susar. "Haydianlat, anlat..." "Anlattım ya..." "Bir şey anlatmadın." "Bir zamanlar bir banker varmış dedim ya..." "Dolandına banker mi?" "Bazen banker doiandıncı olur, bazen dolandıncı banker..." "Banker dolandıncı, dolandıncı banker..." İlkin bu sözlere inanmazlar... Ancak başlarına gelip, dolandınldıklarında neyin nesi, kimin fesi olduğunu anlarlar, ama iş işten geçer... Bizde de böyle olmadı mı? Bankerler halkı dolandırdılar, bankerleri de bankalar mı dolandırdı? Bankaları da bankerler mı? İlkin halk, sonra bankerler, ardından da bankalar batmaya başladı. Bankerierin kimi kaçtı, kimi saklandı... Devlet, bankaları kurtarmaya koyuldu. Buralara para bağlayanlarınsa her seyieri çarçur okju. Hoidingler battı, onun da kimini kurtardılar, kiminin elini koyverdiler. Kendilerine yakın kim varsa kurtuluyor. Uzaklanndaki de batıyor. Herkesin elinden tutan kapitalizm değil... Seç seç al kaprtilazmi, kimi seçmişse onun yanında, kimi dışlamışsa onun uzağında... Bundan sızlananlar çıkıyor, ama nafile!.. Bala yakınlar parmaklarını yaladıkça tatlanıyoriar. Köylünün derdi vardı ortada... Bakın tartışması da hangi boyıröara ulaşıyor, nasıl yozlaştınlıyor. Hâlâ da aklı ermeyen varsa beri gelsin!.. Köylü de faizciliğe vurdu ya kendini, borçlar kabardıkça kabarıyor. Elbette borcu kabaran holdinglere el uzatanlar gibi köylüye el uzatan yok. Bırakmışlar elini, nereye değin gidip yıkılacaksa oraya değın gitsin... Ama ara secimler curcunasında köylü Sosyaldemokrat Halkçı Parti liderinin aklına düşmüş... 'İktidara gelirsek borcunu bağışlayacağız' diyesi olmuş... 'Holdingin, bankacının, fabrikacının borcunu harcını bağışlıyorsun da, köylünün faizı niye bağışlanmasın? Bağışlanır.' Vay sen misin bunu diyen!.. Turgut Ozal beyimiz bir parlamış, bir yağmış gürlemiş ki, sormayın!.. "Inönü konuşmalannda atıp tutuyor. Köylünün faizini sileceğim diyor. Bak, bakl.. Kimin parasını kime veriyorsun? Ufacıf bir aklı olan bunun olmayacağını bilir. Hiç hesap bilm'ıyor musun sen? Ne kadar o faiz biliyor musun? Ziraat Bankası'na 900 milyarbiryıllığı... Cebinden verirsen bir şey demem. İktidardan ümidini iyice yitirdi ki, böyle atıp tutuyor. Başka türtü bir anlamı yoktur. Şurada 84 tane milletvekilin var, iktidar olman lazım bunları yapman için. İktidar olmayınca oturduğun yerde kalırsın." Şimdi bu mantığı iyice deşelim. Batık holdinglere, fabrikacılara, kapkaç sermayecilere sıkıştılar mı, bırakın yardırm af geliyor, borçlar siliniyor, yeni krediler açılıyor, eski krediler tazeleniyor, yaralar sarılıyor, eski yaralar tımar ediliyor... Ama sıra köylünün batmışına, faizden ötürü beli bükülmüşüne gelince, hemen bağırıyorlar: "Devletin parasını kime veriyorsun arkadaş? Cebinden vereceksen bir şey demem!.." Holdinglere gelince devletin parasını veriyor, köylüye geldi mi kimin parasını kime veriyorsun oluyor. Şuncağızına bile köylünün aklı yatmıyorsa, şuncağızını bile köylünün aklı almıyorsa, ne diyelim, versinler gitsin!.. Birine sıra geldi mi paralar verilsin, ötekine sıra geldi mi devletin parasını kime veriyorsun? Sormalı köylü yurttaş: "Türkiye'de para dağıtıhrken iki devlet mi var? Bin holdinglerin devleti, öteki köylülerın devleti mi?" Eğer bu kadarı dahi anlaşılmıyor, bu kadarı bile güme gidiyorsa, tepede oturur bunlar... Holdingleri ile, tez günde zengin olmaları ile, aile şirketleri ile payidar olup giderler... GtRMEK BİR SORUN 198586 oğrenim yılında toplam 450 bini aşan yukseköğrenim öğrencisinden ancak 78 bini yurtlarda yer bulabildi. YÖK öğrenci sayısını her yıl katlayarak arttınrken, öğrenci yurtlarındaki yatak sayısında artif ancak 89 binlerde seyrediyor. tim Kurulu'nun kurulduğu tarih... Her iki tarihin de halen süren tartışmalannı bir kenara bırakarak YÖK'un kuruluşuyla birlikte oluşan yeni rakamlara bakmak yeterli. Başında bulunanlara göre "yüzde 10 gibi düşiik seviyede" seyreden yüksek okullaşma oranını arttırmak, kimilerine göre "politik nedenlerle" YÖK'un ilk icraatı öğrenci kontenjanlannı yaklaşık iki katına çıkarmak oluyordu. O tarihten bu yana da barınacak yer bulamayan öğrenci haberleri gazetelerde yoğunlaşarak yer ahyordu. öğrenci sayısında her yıl katlanarak giden YÖK artışına karşın, 198081 öğretim yılında 29 bin 66 öğrencinin kaldığı yurtlarda, 198182'de 30 bin 882, 198283'te 39 bin 6 öğrenci kalabiliyordu. Öğrenciler anfılerde oturacak yer bulamazken, toplam yurt kapasitesinde tum çabalara rağmen yıllık 89 binlik artış sağlanabiliyordu 198586 öğretim yılında öğrenci sayısının 450 bini aştığı belirtilirken, 76 yurtta 28 bin 49'u kız, 50 bin 23'ü erkek olmak üzere toplam 78 bin 72 kapasiteye ulaşılıyordu. Yurtlarda kalmak için başvuran, ancak kabul edilmeyen öğrenci sayısı ise resmi beyanlara göre 100 bine yaklaşıyordu 0). YurtKur Genel Muduru emekli General tlhan Temizcan'ın belirtiğine göre 1986 yılı sonunda gerçekleştirilecek proje ve ihalelerle yurtların kapasitesi 100 bini aşacak. Ancak yeni öğretim yılında da universitelere açıköğretim dışında 100 bini aşkın öğrenci daha gelecek. Bu yıl yaklaşık yarım milyon öğrenci ile yurt sorununun alacağı boyuıa değinmeden önce geçmiş yılların YurtKur'un "resmi" rakamlarına bir göz atmak gerekiyor: , 196162 198283 198384 196485 taıptafc 39006 18530 20787 taafc 5182 39006 47007 59442 Bapanı nyısı 39006 35485 46012 100 52 45 198586 öğretim yılında ilgililere göre, "yurtlardaki huzur ve güven ortamı nedeni>le" başvuru sayısında tam bir "patlama" yaşanıyor. Daha önce ki yıllardan da biriken 100 binlik bir kitle kiralık ev, özel pansiyonyurt gibi "çözümlere" yönelıyordu. llgililer, öncelikle kız öğrencilerin açıkta kalmasının önlenmesi için çalışmalar yapılacağını hemen açıkhyorlar, ardından da prefabrik yurtlar gundeme geliyordu Yeni öğretim yılında ne olacak? Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı ile YurtKur'un verilerine gore sorun yıne gundemde. 198687 öğretim yılı öncesinde YurtKur, yurtlara başvuran öğrenci sayısının 52 bin 237 olduğunu açıklıyordu. Aynı açıklamaya göre boş yatak kapasitesi ise 30 bin 381'dı. Bu durumda en kaba rakamlarla 20 bin öğrenci daha öğretim yılı başından itibaren ">urtsuzlar" arasına katılacaktı. Ama kurum açıklamasında "Yurtlara girecek öğrenciler için yurt açma, kiralama, salın alma ve diğer yollarla kapasite arllırma çalışmaları sıirdurulmekledir" denılerek geçen yıllardakı"umut" yıneleniyordu. Hacettepe Üniversitesi'nin açılışında konuşan rektör Bozer "İyi öğretim tiyesi özel sektöre kaçıyor" ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Hacettepe Universitesi dün törenle açıldı. Açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Yüksel Bozer, "Öğretim uyeliğinin özendirici bir doruma getirilmesi zorunluluğu vardır. Aksi halde yetişmiş, kendisine pek çok yatırımlar vapılmış degerli elemanlann özd sektöre geçerek veya yurtdışına giderek üniversiteden ayrılmalan kaçınümazdır" dedi. Törene katılan ve bir konuşma yapan Adalet Bakanı Necat Eldem, geçmiş yıllarda "rejim dıişmanlannın maddi ve manevi tahriplerinin universitelere yöneldiğini" vurgulayarak, "Gençlere yönelik iyilik de kötüluk de üniversitelerde etkinlik kazanır" dedi ve öğrencilerin Atatürk ilke ve inkılaplarına sarılmalarını istedi. YÖK Başkanı İhsan Doğramacı ve bazı bakanların da hazır bulunduğu törene Rektör Bozer, 198586 öğretim yılında üniversitedeki toplam 22 bin 969 öğrenciden 1859 mezun verildiğini, butunleme sınavlarının sonuçlannın beili olmasıyla da bu sayının 2 bin 969'a yükselmesini beklediklerini anlattı. Rektör Bozer, anarşi ve ideolojik akımların "sinsi faaliyetlerini sürdürdiıklerine" de dikkat çekerek, oğrencilerden "uyanık olmalarını" istedi. Tören, başarılı öğrencilere "Öğrenci Bilim Teşvik Ödiilii ve îhsan Doğramacı Üstiin Başan Ödiillerinin"dağıtımı ve konservatuvar öğrencilerinin oda müziği konseriyle sona erdi. Konya Selçuk Universitesi ile Çukurova Universitesi de 1986/87 öğretim yılına törenle başladı. Devlet Bakanı Vehbi dinçerler, törende yaptığı konuşmada, "Eğitimi kalıcı devlet polilikalarıyla yönetmek ve vürulmek, her hukümetin temeJ pcltikası olmalıdır ve biz buna gayret goşteriyoruz" dedi. Öte yandan Dicle ve Karadeniz üniversiteleri 6 ekimde, Bilkent 10 ekimde, Erciyes Universitesi 7 ekimde yeni öğretim yılına başlıyor. Dicle ve Bilkent universitelerinin açılışında Cumhurbaşkanı Kenan Evren'de hazır bulunacak. İSTANBUL ÎLKÖĞRETMEN OKULU 196574 MEZUNLARINA DUYURU Geleneksel çayunız 11 Ekim 1986 Cumartesi saat 13.0017.00 arası Maçka Türkiye Spor Yazarları Derneği salonundadır. öğretmen Okulu ruhunu yaşayahm, yaşatalım. Ayrıntılı bilgi: 527 96 88 NAZMIYE OZGUR (Cansız) TAHİR ÖZGÜR evlendiler 3.10.1986 Adana ile Sürecek Çok kıymetli varlığımız, değerli büyüğümüz, Ordu'nun saygm ihracatçılarından, Merhum Hacı Mehmet ve Fatma KöksaPın oğulları; merhum Hasan ve Erriine Yılmaz'ın damatları; Dr. Şevket, merhum Şükrü, Mevlüde Köksal, Hatice Gürsoy, Fatma Yıldız'ın kardeşleri; Mehmet, Mine, Şükriye, Yıldız, Mehtap, merhum Kökten, Emrah, Ömer, Elif, Fatma, Pınar, Hüseyin, Servet, Serhat'ın dedeleri; Cavidan Tercan, Hatice Genç, Coşkun, merhum Cumhur, Cezmi Köksal'ın babaları; Metin Tercan, Hasan Genç, Ayhan, Fatma, Feruzan Köksal'ın kayınpederleri; Hacı Ayşe Köksal'ın eşi, Ş VEFAT VE TEŞEKKUR Ö HÜSEYİN KÖKSAL'ın Ü vefatı dolayısıyla acımızı yürekten paylaşan, telefon ve telgrafla, başsağlığı dileğinde bulunan, çiçek gönderen, cenazemize bizzat katılan akraba, dost ve arkadaşlarımıza; hastalığı süresince yakın ilgi ve ihtimamlarını esirgemeyen Ankara Hacettepe Tıp Fakültesi 75. Dahiliye Servisi'nin degerli hoca, doktor ve şefkatli hemşireleri ile personeline; Ordu'da devamlı olarak yakın ilgi ve ihtimamlarını üzerimizden eksik etmeyen ailemiz doktorları ile Ordu SSK ve Devlet Hastanesi doktorlarına yürekten teşekkür eder, şükranlarımızı sunarız. (Hacı Mehmetoğlu) AİLESİ HÜSEYtN KÖKSAL OĞULLARI KOLL. ŞTİ. KÖKSAL İNŞAAT A.Ş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle