12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 HABERLERtN DEVAMI 26 EKİM 1986 Heykel: Islaııı, çözüm değîl (Baştarafı 1. Sayfada) geziniyoruz. HEYKEL Nasılsınız göruşmeyeli? Görüşmeyeli çok zaman olmadı. Onun için size ne soracağımı bilemiyorum. O günden bugıine pek önemli bir değişiklik olmadı. HEYKEL Ben aynı kanıda değilim. Değişiklik var. Biz nedense değişikliği hep niteliksel biçimde görraek istiyoruz. Oysa, büyük bir birikim oldu son 9 ay ıçinde. Niceliksel olarak bakılırsa niteliksel değişikliği getirecek bir değişim için epey yol alındı. Degişiklik olmuyor demedim. Oimadı dedim. HEYKEL Bu zaman zarfında bile çok önemli bir değişiklik oldu sayılır. Artık, uyamklık var. Halk kitlelerindeki uyamklık geçmişten çok farklı. Bu dönemde gerçekleşti bu ve çok sağlıklı. Ama siz de bilirsiniz ki, bu bölTT genin insanlan tarib boyunca çok poUtize olmıışlardır. Uyamklık, Ortadoğu halklan için yeni bir gerçeklik sayüamaz ki. HEYKEL Şunu anlatmak istiyorum. Doğru politize olmak ile uyamklık birbirinden farklı şeyler. Yaİcın geçmişe dek umutlar vardîı. Kaybolmamışlardı. Mısır'ı alaJım. Herkes Mubarek'in bir şeyler yapacağından umuüuydu. Mübarek "iyi niyeuerin" simgesi gibiydi. Örneğin, Suudilerin bir şeyler yapabileceğine ilişkin bir umut vardı. Araplann petrol gelirleriyle bir şe>'ler yapılabileceği konusunda umutlar vardı. Petrol fiyatlan düştü. Bu umut kayboldu. Suudilerin bir şeyler yapabilece|ine ilişkin umutlar yok oldu. Mubarek'in de bir şeyler yapamayacağı anlaşıldı. Tüm umutlar bitti. Şimdi uyanıklık var ve böyle olunca, bu büyük bir değişimin habercisi demektir. Şubat ayında Kahire'de meydana gelen polis ayaklanması niceliksel değişimin bir göstergesidir. Mısır üzerinde konuşmaya başladıgımıza göre, size şunu sorayım: Arap dünyasında Mısır'ın Camp David vuzunden denklemden çekilmesi nedeniyle bir onderlik boşluğu dogduğuna ve Arap dünvasının bu nedenle bolük pörçük bale geldiğine ilişkin neredeyse bir konsensüs var. Körfez Savaşı'mn sonuçlan biraz da bu >nzden Araplar ve Mısır için tehdit edici olu>or. Mısır da, Korfez Savaşı'nı kendi güvenligi açısından bir tehlike olarak goruyor. Mısır'ın, giivenüğine yönelen lehdilleri bertaraf etmesi için Arap dunyasında aktif bir role svanması gerekiyor. Ancak, Camp David, yani tsrail ile yişkiler, Mısır'ın elini kolunu baglıyor. Böyle bir rol için orlaya çıkmasını engelliyor. Camp David'in prangalanndan kurtulsa, bu kez güvenligi İsrail ve dolaylı olarak Amerikan tehdidi altına girecek. Bu paradokstan çıkısın sizce yolu nedir? HEYKEL Şunu söyleyeyim: Mısır'ın politikası Camp David tarafından dikte edilmemektedir. Mısır politikasım dikte eden iktisadi zorunİuluklardır. Mübarek İskenderiye'de Peres'le bu nedenle mi goruştu yani? HEYKEL Tamamıyle. Mübarek olsun, Fas Kralı Ikinci Hasan olsun, Peres'le göruşürken gözlerini ona değil, Beyaz Saray'a çevirmişlerdi. Peki Mübarek, Peres'le göriişmesi sayesinde ABD'den iklisadi bir çıkar elde etti mi? HEYKEL Evet. Borçlann ertelenmesi, yeni takume bağlanması ve yeni krediler. Ancak, ABD bu bölgenin ve bölge ülkelerınin iktisadi ve toplumsal sorunlannın çözümünde iktidarsızlığını kanıtladı. O nedenle, bu rejimler bile ABÖ baskısına bir sırura kadar dayanabilirler. Sonuçta, ayakta kalabilmek için ABD baskısından çok, kendi halklanndaki tepkileri hesaba katmalan, bunu göz onünde bulundurmalan gerekecektir. (Heykel, sözün burasında tekrar o buyük değişim habercisi olarak değerlendirdiği "uyanıklık" konusuna geri dondü). Uyanıkhk ve altertafsizlik. Bölgede şu andaki en çarpıcı paradoks bu. tslami hareket de bir alternatif olmadığını gösterdi. Mısırda bugün bir düriıst seçim olsa, Müsluman Kardeşler'in önemli miktarda oy toplayabileceğinden çok şüpheliyim. Oysa, yakın geçmişe dek, bütun kurumlarda, ömeğin sendikalarda, meslek örgütlerinde, öğrenci derneklerinde, üniversitelerde kilit noktalarını ellerinde tutuyorlardı. Ancak, hiçbir çözüm önerisi getiremedikleri için gerilediler. Kahire Üniversitesi Rektörü, kız öğrencilerin yüzunden peçeyi eliyle çekiyor ve yasaklıyor. Bundan bir iki sene önce böyle bir şeye cesaret edemezdi. Şimdi yapıyor ve hiç de kıyamet kopmuyor. Şimdi, Islamcı hareketten korkulmuyor. Bu geruemeyi, bir alternatif olamamayı neyle izah ediyorsunuz? HEYKEL Dediğim gibi. Bir çözüm öneremiyorlar. Sadece önleyici bir akım olarak kendilerini ortaya koyuyorlar. Şu yapılmayacak, bu giyilmeyecek turünden. Çözumleyici değil yasaklayıcı olarak davranıyorlar. Oysa, dağ gibi yığılmış birçok iktisadi ve toplumsal sorun çözum beklıyor. Bir şey sunamıyorlar. Ama bakın Lübnan'a. Orada en guçlu akım. tsrail'e karşı en katı mücadele İslamcı hareket taralından veriliyor. HEYKEL Lübnan başka. Orada çatışma var. Düşmanla her gün yuz yüzeler. Düşmanla her gün çatışma içinde bulunulan bir ortamda şehitlik gibi kavramlar muazzam bir dürtü yaratır. Bu kavramların sahibi olan akımın güçlenmesine zemin müsaittir. Lübnan gibi bir yerde fanatizmin en ucuna kadar gidilmesine imkân vardır. Lübnan savaşıyor. Orada olur. Kaldı ki, orada bile siyaset dinin emrinde degildir. Din siyasetin emrindedir. Tayin edici olan siyasi şartlardır. Lübnan'daki durum dini akımların sonucu olarak doğmamıştır. Siyasi getışmelerin sonucu ortaya çıkmıştır. (Konuyu Iran'a kaydırıyoruz. Ve Muhammed Hasaneyn Heykel, tran; da bile ve Körfez Savaşı'mn yönlendirilmesinde de kavranacak esas haJkanın siyaset oiduğunu, orada da dinin siyasete hizmet ettiğini öne surüyor.) lran Devrimi başlangıçta büyük bir insan eylemi idi. tnsanlığın buyük bir olayı idi. Çapı itibarıyla bence onu bu yüzyılın 1917 Rus Ekim Devrimi ve Çin Devrimi ile aynı safa koymak gerekir. Ne var ki, sonra daraldı. Bir Şii Devrimi'ne dönüştü. Neden? Evrensel bir mesaj getiremedi mi demek istiyorsunuz? HEYKEL Bırakın evrensel mesajı, bölgesel bir mesaj da getiremedi. Bölgede oluşan büyük değişime bir alternatif, bir çözüm yolu sunamadı. Peki nedir şu anda sizce bölgedeki Islam? Hani şu herkesin korktugu, ürktügü Islam? HEYKEL Bir ruh. Bir dürtü. Ama sonuç itibariyle bir siyaset. Çözum ve alternatif değil. Ben Kahire'ye gelmeden önce Ürdün'de. Amman'daydım. Orada çok işiltigim bir soz var. Ürdun rejimi, Batı'daki sınırianndan yani İsraU'den çok, doğu sınırianndan yani Irak'la sınırlarından korkuyormuş. Şu anlatılmak isteniyor: Eger Irak cephesi tran baskısı altında çökerse, Ürdun de sallanacak. Bu, tslami dalgadan duyulan korkuyu ifade etmiyor mu? HEYKEL Bu Büe söfumm siyasi olduğunu ifade eder. Ürdun, eğer doğu sınırianndan batı sımrlanna oranla daha çok korkuyorsa, bu korku siyasidir. O zaman ABD ve Batı "tslami tehlikeyı" abariıyor. HEYKEL Kesinlikle. SürekU bu . tehlikeyi vurgulayarak Arap dünyasındaki bazı liderleri korkutuyorlar. Bir siyasi kaos havası yaratıyorlar ve bu, bölgeyi bölünmüş tutmalanna yanyor. Yani sonuç olarak İran'dan ateşlenen gelişmelerin bir degişim habercisi olduğu kanısında degilsiniz. HEYKEL lran bir değişim habercisi olamaz. Ben değişim ile revizyonizm (yeniden düzenleme anlamında) arasında fark görüyorum. tran, bölgedeki durumu, guçler dengesini revize etmek istiyor. Benim değişimden kastettiğim başka bir şey. Gerek Lubnan'da, gerekse Ürdün'de çok kişi bana Ortadogu'da içinde buiundugumuz dönemi "merhale intikaliye geçiş dönemi" olarak tanımladılar. HEYKEL Evet. Şu andaki durum daha önce hiç görülmemiş biçimde tam bir "merhale intikaliye." (Heykel, burada Ingilizce "transitional stage" sözcüklerini "merhale intikaliye" saplamasının anlamını berraklaşlırmak için kullandı.) Bu geçiş dönemi, ya da geçiş aşaması bölge yakın taribinin hangi evresijle kıyaslanabilir? HEYKEL Analoji yapmayı sevmem. Bu, böyle bir dönem işte. Büyük bir uyanıklık ile birlikte yaşanan. Çok önemli tarihi bir değişime ilerlendiği için süresi, sınırları belirsiz büyük bir geçiş aşaması. Uzun da sürebilir. Ama sonucunda muazzam bir değişim meydana gelecektir. Böylesine muazzam bir değişime ebelik ettigi için suresini kestiremiyoruz. Böyle bir değişim içinde bölgedeki birçok rejim, birçok onderlik de siipüriilüp gidecektir tabii ki. HEYKEL Hem de nasıl! Buaa FKÖ onderiifi de dahil mi? HEYKEL İş onlan çok aştı. Dönemleri kapandı, rollerini oynadılar, bitti mi diyorsunuz? HEYKEL Bakın rolun Mtip bitmediği bu noktada önemli degildir. insanlar simgelere ihtiyaç duyarlar. Hele işgal altmda yaşıyorlarsa ve işgalcilere karşı bir meydan okuma ise Filistinlüer evlerine Yaser Arafat'ın fotoğraflanm asacaklardır. Söyleşinin sonunda yine Mısır'a döndük. Heykel'e ABD'nin Mısır'ı birçok ülkeye uyguladığı gibi bir oksijen çadınnda tutma politikası uygulayıp uygulamadığı konusunda ne düşünduğunu sordum. Yani ne "ölumiine" izin veriyor; ne "yat«ktan kalkmasına." Heykel, eski Suudi Arabistan Kralı Faysal'ın Mısır ile ilgili bir sözünü nakletti. Kral Faysal, "Mısırın ne boğulmasma, ne de yüzmesine izin verilmemelidir. Boğulursa, biz Araplar bepimiz bognluruz. Yüzerse, hepimizi peşine takıp sörükler." Heykel'in Mısır'ı şimdi bu duruında. \e, o da, kendisi gibi ünlü ve kendisi gibi olmayan milyonlarca ünsuzle birlikte Ortadoğu'daki o muazzam tarihi değişimi bekliyor. Umutların kaybolmadığı tek konu bu muazzam tarihi değişim. Olacağı kesinlikle biliniyor. Bilinmeyen, ne zaman ve nasıl gerçekleşeceği. Nasır'ın sözcüsü, Ortadoğu'daki gelişmeleri yorumladı UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM Ozal: Ifoklar bitti, varlar başladı (Baştarafı 1. Sayfada) mesinden memnurduk duyduğunu belirtirken, Başbakan Turgut Özal, "Artık Türkiye için yok giinler bitti, var giinler başladı" dedi. Törenden sonra yurttaşlara içinde sandviç, bisküvi gibi yiyecek maddeleri olan çantalann dağıtılışı sırasında olay çıktı. Bir Romen firması ile TPAO arasmda imzalanan anlaşma çerçevesinde 170 milyar liraya gerçekleştirilen rarıneriye ham petrol, Iraklskenderun boru hattının, Yuraurtalık'tan 447 km. uzunluğundaki ek bir boru hattı ile uzatılması yoluyla taşınacak. Kerkük'ten alınacak ham petrolden Türkiye'nin uçüncu büyük rafinerisi olan Orta Anadolu Rafinerisi'nde, lpg, benzin, gazyağı, jet yakıtı, motorin, fueloil ve asfalt üretilecek. Rafineride 1300 kişi çalışacak. Orta Anadolu Rafinerisi'nin açılışı için duzenlenen torene Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Cumhurbaşkanlığı Konseyi uyeleri, Başbakan Turgut Özal, SHP Genel Başkanı Erdai İndnü, Rp* manya hnerjı Bakanı Ion Avram, Devlet Bakanları Kâzım Oksay, Yehbi Dinçerler, Abdullah Tenekeci, Milli Eğitim Bakanı Metin Emiroğlu, Tarım Bakanı Hiisnii Doğan, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu ile YOK Başkanı İhsan Doğramacı katılırken, Başbakan Özal'ın tören alanına Petek otobüsunde "Sana selam getirmişenı" türküleri ile girmesi ilgi ile izlendi. SHP Genel Başkanı Erdal Inönü yanında iki milletvekili ile sessiz sedasız ilçeye girip alana ulaşırken, Başbakan Özal'ın yolu rafineriye gelinceye kadar ilçe örgütünun önceden haberli olması nedeniyle kurbanlar kesilerek durduruldu.Törende ilk konuşmayı yapan Tüpraş Genel Müdürü Miifit Nayır, teknik bilgi verirken, Ankara Valisi Cahit Bayar da rafinerinin başkente getireceği katkıları anlattı. Devlet Bakanı Kâzım Oksay kürsüde konuşurken, kursünün koruma görevlisinin bulunduğu yerden çökmesi gülümsemelere yol açtı. Komanya Enerji Bakanı Ion Avram ise, "Sevgili Türk dostlarım" diye başladığı uzun konuşmasında her iki ülkenin devlet başkanlarının üst düzeyde vardı kları anlaşma sonunda yapımı gerçekleşen rafinerinin iki ülkenin gelecekte daha çok yakınlaşmasına ve işbirliğine yol açacağını söyledi. Balkan ülkelerinin işbirL'ğinin önemine değinen Avram, bölgenin silahlardan annmasırun ve bir banş alanı haline gelmesinin önemini vurguladı. Çevreden gelen yuttaşlann çeşitli istem ve sorunlannın yer aldığı pankartların g'özlendiği alanda, kürsüye gelen Başbakan Özal, insanlarda beyin gücü ve kol gücünün bulunduğunu belirterek, beyin gücünün kol gücünden önemli olduğunu ifade etti. Özal, sö^lerini şöyle sürdürdü: "Bu ayın kinde dün Sovyetler Biriigi'nden gelecek tabii gaz boru hattının temeli atıldı. tki senede bitecek. Hemen yanı başında 1985'te temeli atılan Hamitabad Doğal Gaz Santralı'nın iiniteleri devreye girdi. Yakında 6 iinite de devreye girecek. tki misli büyütmeye karar verdik. Aynısı tstanbul'da da yapılacak. Artık Türkhe için yok giinler bitti, var giinler başladı. Ben hatırlıyorum. ^eçmişie zaten yetersiz sokak lambalannın ber iki tanesinden bir tanesini kapatıyoriardı. Biz biitün A\rupa şehirleri gibi bizim şehirlerimizin de pınl pınl olmasını istiyoruz. Onlar gibi duşünmuyoruz. Şehirlerimiz muhakkak pınl pınl olacak". Son konuşmayı yapan Cumhurbaşkanı Kenan Evren ise, Türkiye'nin birçok dost ülkeyle işbirliği içinde olduğunu belinerek, "Dostumuz Romanya ile de işbirtiğimiz surü\or. Bu rafinerinin geç de olsa devreye girmesi beni mutlu kıldı. Bu rafineri Romanya ile işbiriiğinin geliştirilmesini sağlayacağı için daha çok seviniyorum"' dedi ve şöyle devam etti: "Romanya Devlet Başkanı Çavuşesku ile her seferinde konuştugumuzda rafinerinin bitmemesi gündeme gelirdi. Bunun için 3 kez inşaatı gezdim ve inşaatın bir an önce bitmesini istedim. Şimdi bu rafineri yapılmalı mıydı, yapümamalı mıydı? diyenler vardır. Ben rafinerinin yapılmasından yanaydım. Rafinaj kapasitesinin artması gerekir. Çünkü Türkiye hızla kalkınıyor. Gelecekte de yetmeyecek. Bir de Orta Anadolu Rafinerisi'nin stralejik önemi var. Biri dışında diğerleri deniz kenannda olduğu için, deniz taarnızlarına açık. Oysa bu rafineri sadece hava taarruzundan etkilenebilir". Cumhurbafkanı Kenan Evren ve Başbakan Turgut Ozal, 170 milyar liraya mal olan Orta Anadolu Rafinerisi'nin açılış töreninde. AMKARA'tfan YALÇIN DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) rüstü müsteşar" Ekrem Pakdemirii Hazine ve Dtş rıcaret Müsteşarlıım bıraktı ve seçim yenilgisi sonuc yeniden aynı göreve dönmedi. Yerine Merkez Bankası'fiaşkâm Yavuz Caneviatandı Şttıdi özal, Merkez Bankası'na bir başkan anyor. Başkan aramayla birlikte garip kulisler dönüyor. Başkanlık koltuğu için özal'ın gönlünde Merkez Bankası Başkan Yardımcılanndan Rüştü Saraçoğlu yatıyor. Rüştü Saraçoğlu, CHP'nin tek parti dönemindekigtiçlü adamlanndan ve Başbakanlarmdan Şiikrü Saraçoğlu 'nun torunu. Ancak, siyasal ve ekonomik görüş olarak Rüştu Bey, dedesine pek çekmemiş. Kendisi IMF'de uzun yıllar uzmanlık görevinde bulunmuş. Amerika'da bulunduğu yıllar da da Başbakan özal'ın oğlu Ahmet Özal'la arkadaşhğı hayli ilerletmiş. Ahmet Ozal halen AmericanExpress'te bankaalık yapıyor. Milli Güvenlik Konseyi üyelerinden, halen Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Nurettin Ersin 'in oğlu Oktay Ersin 'le birlikte tstanbul'da AmericanExpress'te çalışıyor. Rüştü Saraçoğlu, Ahmet özal'ı çokseviyor. Haftasonlarında sık sık Istanbul'a giderek Ahmet Özal'la birlikte "Hafta sonunu değerlendiriyor". Başbakan özal'a en büyük baskı oğlu Ahmet'ten geliyor, "Rüştü 'yü başkan yapsana baba " diyerek. Ankara'da "Başbakanlık konutuna en rahat girip çıkan " hemen hemen tek kişi Saraçoğlu. Randevusuz, çat kapı Başbakanın konutuna gidebiliyor. Ancak, Saraçoğlu'nun yasadan gelen bir engeli var. Merkez Bankası yasasına göre, "Başkan olabilmek için belü bir süre bankacılık hizmeti bulunması gerekiyor", oysa, yasada belirlenmiş olan "hizmet süresini" Saraçoğlu doldurmuş değil. Bankaalık deneyi de başkanlık için yetersiz görünüyor. Bu nedenle "Baba Özal", oğlunun issoy 'un adını ön plana surerken, öte yandan yine bazı ANAP'lılar "Olmaz" diyorlar ve ekliyorlar: "Bir özel bankamn sahibinin Merkez Bankası'nm başma ttçgıgn bankaalık kesiptinde neden girmesin?..'PekâtB gırer. btiyük tepki toplar." Merkez BankaSt BaşkanlıSı, Kaya Erdem'in gönlünde de, usneden böylesine önemli?.. Genel telik ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak, ekonomik kararların uygulanması bir yana, tek tek şirketler "kendi kardeşinin başkanlığı" ve bankalann her biri açısından yatıyor. Kaya Bey'in kardeşi Turgut Erdem 'in bankaalık de asıl önemli nokta "verilen kredilerde, açılan reeskont neyi yerinde. Turgut Erdem, yıllar yılı Ziraat Bankası 'nda çalış kredilerinde"yatıyor. "Musluktıktan sonra, bir ara Ziraat Ban lar oradan akıyor" kısaca. Sözü edilen adaylardan biri kası Genel Müdürlüğü'nde de oturabilir mi Merkez Bankası bulundu. Daha sonra Ziraat Bankası 'ndan ayrılarak özel ke Başkanlığına?.. Yoksa şu anda sadece özal'ın kafasında oluşsime geçti. Bugünlerde Merkez Bankası turduğu ''sürprizbirisim"miçıbaşkanlığına adı geçenler arasın kar ortaya?.. Öyle bir kulis döda Turgut Erdem de bulunuyor. nüyor ki, babalar, oğullar, karKaya Erdem "kardeşinin bu isin deşler, parti yöneticileri, bankaüstesinden geleceğine inanıyor" alık dünyası... Herkes devreve olayların bu yönde gelişmesi de... Nasılolmasın?... Pastadan için engelleri ortadan kaldırma pay alma konusu var ortada ya çalışıyor. Aslında Turgut Er enınde sonunda. dem 'in objektif olarak pek bir engeli görünmüyor başkanlık için. Başkan koltuğunu, "en çok (Baştarafı 1. Sayfada) haketmiş, ama en gariban aday" dileri ile ABD'den getiriliyor. Bu konudaki bılgisine başvurhalen Merkez Bankası Başkan Yardımcılığında bulunan Zeke duğumuz ABD Dışişleri Bakanriya Yıldınm. Bir yandan banka lığı kaynaklan, söz konusu girialık deneyi, bir yandan maliye şimi üstü kapalı bir şekilde doğciliği, bir yandan da uluslarara ruladılar. ABD Dışişleri Bakansı bankaalık alanındaki bağlan lığı'mn üst düzey bir yetkilisi, tılarıyla Merkez Bankası Baş "Cumhuriyet'in "KKTC'deki kanlığı için "en yerinde aday". Türk birliklerinin modernizasyoAncak, "gariban". Çünkü, ar nu konusunda Ankara nezdinde kasında kimseyok. Bilgisi ve de bir girişimde bulundunuz mu?" neyi var. Akıl var. Ama arkasın şeklindeki sorusuna "Adadaki da kimseyok. Kendisinin nitelik askeri statükoyu değiştirecek lerini bilen bazı ANAP'lılar, sa ber türlü girişime karşıyız" kardece dışardan bakarak ve nitelik şılığını verdi. Isminin açıklanmalerini bilerek, Başbakan Özal'a sını istemeyen bu yetkili, "BM Zekeriya Yıldınm 'ı öneriyorlar. Genel Sekreteri Perez de CuelHatta, Özal'ın son Istanbul ge lar'ın barış girişimini provoke zisinde bir ara "Zekeriya Yudı edecek davranışlardan kaçınmarım üzerinde ısrarla görüş lan gerektiği konusunda ilgili bildirdikleri" başkente gelen ha bütün taraflan teşvik ediyonız" şeklinde konuştu. berler arasında. ABD Dışişleri Bakanlığı, bu Söz konusu üç adayın dışında, bir dördüncü kişi daha var: konudaki hassasiyetini diplomaANAP kurucularmdan ve bir tik kanallardan Ankara'ya iletirözel banka sahibi Erol Aksoy. ken, konu Kongre'de de gündeBir yandan bazı ANAP'lılar Ak me getirildi. teğini yerine getirmekte güçluk çekiyor. Basbakanın oğlu Merkez Bankası başkanlığı için devreye girer de Başbakan Yardımcısı Kaya Et artık (Baştarafı 1. Sayfada) bir giınlük geliriyle iki kilo et alabilmesini sağlamak olmalıdır". Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Yucel Akıncı'nın verdiği bilgiye gore: " Hayvan ureücilerindeırjriude 21'i işltımelerini kapattı, yüzde 24'ü üretim kapasitelerini azalttı. Geri kalanlar da uretiroden vazgeçmenin yollannı anyorlar. Hayvan üreticileri büyük maddi sıkıntı içindeler ve bunlann büyük bölümü. hayvanlarına yedirecek yemi bile alamıyor. Hayvan sayısı 87 milyondan 68 milyona, sağılabilen hayvan sayısı da 39 milyondan 31 milyona düştü ve bu düşüşler her geçen gün artıyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, üretim girdilerindeki anormal fıyat arüşlan karşısında ürün Pıyatlamun duşük kalması. Bugün bir hayvan üreticisi, bir kilo sutün satışından elde ettiği gelirle ancak bir kilo yem alabiliyor. Gelişmiş Batı ülkelerinde ise bu miktar iki buçuk kilodur. Hayvancıbktan devkt desteginin çekilmesi de bugunkü acı sonucun önemli nedenlerinden biri. Devletin destekleme alımlan raptıgı yıllarda besive aJınan sığır sayısı 600 Mn dolayındayken. bugün bu sayı 150 binlere diişmüş durumda. Geçen yıl 320 bin sıgırla 3 milyon 700 bin koyunkuzu aşıbunası bedef ahnmışken, gerçekleştirilen oranlar ancak, sıgırda yüzde 35'i, koyun kuzuda yüzde 4O'ı bulabildi. Geçen yüki konıytıcu ilaçlamada, her biri 29 milyonluk olmak iizere iki defada 58 milyonluk doz hedeflenmişti. Gerçekleştirilen miktar ise ancak 45 milyon doz oldu. Yapay tohumlama çahşmaian ise hemen bemen durdu. Hayvan dış satımında 1984'te bir önceki yıla göre yuzde 25 olan duşüş, geçen yıl, önceki yıla göre yüzde 30'u buldu. Hayvancılıkta çok önemli bir sorun olan yemde de bıiyük bir tıkamklık söz konusu. Gelişmiş iilkelerde yem bitkilerine aynlan alanlar, ekiiebilir alanlann yuzde 30'u iken, Türkiye'de bu oran ancak yüzde 5. Vc bu ükanıklık öze'llikle Karadeniz Bölgesi'yle Ooğu >e Guneydoğu Anadolu'da kötii sonuclannı gostermeye başladı. Yemde uygulanan yüzde 20'lik sübvansiyon da (tavukçuhık dışında) durumu kurtaramadı. Bu nedenle bu kış Türkiye'de büyük ölçüde et sıkıntısının başgostennesi kaçınılmazdır" Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Yucel Akıncı, Turk halkının, dengeli beslenen ülkelere göre dörtte bir oranında daha az et tukettiğini, yetersiz beslenen toplumlarda insan omrünun, yeterli beslenenlerden daha kısa ve birincilerde özellikle çocuk ölumlerinin çok yüksek oranda olduğunu bildirdi. Çocuklann ruhsal ve bedensel gelişmesinde beslenmenin değerini vurgulayan Yucel Akıncı, bir zamanlar halka ucuz et sağlayan, ureticiye destek ve katkıda bulunan Et ve Balık Kurumu'nun, kuruluş amacından uzaklaştınldığını söyledi. Kurumun kasaplık hayvan yetiştiricilerini destekleme görevini üzerinden atarken, besiye alman hayvan sayısında dörtte birlik bir azalmanın da bu kararın hemen ardından geldığini anlatan Akıncı. "19701i vıllann sonunda yılda 600 bin baş olan üretim, şimdilerde yılda 150 bin baş düştu. Bu yanlıs politikanın sıirdüriılmesi halinde kısa bir süre sonra sığır besiciliği yapılamaz duruma gelecek ve et uretimini belli düzey de lutmak, ancak damızuklann kesimiyle mümkün olabilecektir" dedi. Orasını bilmek güç. Belki vardır.. Dünyanın her yerinde haberalma örgütleri telefonlan dirvlerler. Buna İngilizce "tBİephone tapping" denir. Her ülkede büyükelçilikler başta olmak üzere birçok yerin telefonu dinlenir. FBI ve CIA, Amerika'da devlet başkanlarının telefon konuşmalarını dinleyip, banda alıriar. KGB de herhalde Kremlin'deki telefonlan dinler. İngiltere'de, Fransa'da, Almanya1 da her yerde telefon konuşmaları dinlenir; tabii Türkiye'de de. Ben telefon konuşmalarımın dinlendiğini biliyorum!. Peki nereden biliyorsun? diye soracaksınız. Anlatayım: YÖK yeni kurulmuştu. Bir Danıştay üyesj, bana telefon ederek YOK Başkanı Doğramacı'nın 10 kasım töreninde Anıtkabir'de Danıştay Başkan un Sözcüsü'nün koluna girerek, "Üniversiteden bazı solcu öğretim üyelerini atacaklannı; Danıştay'ın bu konuda kendilerine anlayış göstermesini" istediğini söylemış; Başkanun Sözcüsü'nün de, "Bizyargıcız, önümüze gelen dosyaya bakanz" yanıtını verdiğini aktarmıştı. Doğramacı, Danıştay Başkanun Sözcüsü'ne, üniversiteden atmak istedikleri bir öğretim üyesinin adını da vermisti. Olayı öğrenir öğrenmez, bu öğretim üyesi ne durumu anlatmıştım. O günlerde Doğramacı bir kokteyide bu öğretim üyesi ile karşılaşıp, "Benim Danıştay Başkanun Sözcüsü ile yaptığtm konuşmayı bir Danıştay üyesi Uğur Mumcu'ya telefon ile bildirdi. Mumcu da konuyu sana anlattı" demez mi? Gel zaman git zaman, Doğramacı ile Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün Ankara'da açtığı serginin kokteylinde karşılaştık. Doğramacı, aynı olayı bana da anlattı, gülerek "Nasıl biliyorum sizin telefon konuşmalarınızı" deyiverdi. Ben de: Hiç şaşırmıyorum, sizin YÖK Başkanlığı dışında başka işlevleriniz de var. yanıtını verdim. Çevremizde toplanan herkes güldü. Doğramacı da güldü. Bundan şu sonuç çıkıyor: MİT, konuşmaları dinliyor, bunları ilgililerine de gönderiyor. Telefon konuşmalannda "Doğramacı" adı geçince "deşifre edilen metin" hemen YÖK Başkam'na ulaştırılıyor. İyi mi? Ben telefon konuşmalanmın MİT tarafından dinlenmesinden hiç tedirgin değilim. Gizli hesabım yok kü. İster dinlensin, ister dinlenmesin. Gazetede yazdıklarımı telefonda da konuşuyorum. Ne var bunda? Ama bir "vergi yükümlüsü" ve bir yurttaş olarak MİT'in boş yere zaman ve bant harcadığını soylemek isterim. Gazetecilere ayıracağı zamanı, kaçakçıya, casusa, gizli örgutlere ayırsın, teypler ve bantlar bu gibiler için kullanılsın. Yazık değil mi devletin bunca parasına?. Hem efendim, ben, telefonlanmın her an dinlendiği kanısında değilim. Zaman zaman dinlenebilir. Olağanüstü dönem otur dinlenebilir, büyüklerimizi kızdıran bir yazı dizisi yayımlanır, bu sırada dinlenebilir Yoksa her an gece gündüz herkesin telefonu dinlenemez. Buna bant yetmez Gerçi, Prof. Pakdemirli'nin pek yakından ilgilendiğı "Raks"aöU şirttet daha geçenlerde 40 milyarlık yeni bir teşvik belgesi daha aldı. Bundan sonra bant sıkıntısı da çekilmez. Her eve bir teyp de konabilir. Özgürlükçü ve çoğulcu demokraside, bir hukuk devleti içinde yaşamıyor muyuz? Bütün konuşmalarımı bildiğine göre ya MİT bu konuşma metinterini Doğramacı'ya veriyor ya benim telefonumun bir paraleli Doğramacı'ya bağlıdır! Öyleyse, telefon faturalarını Doğramacı'ya göndereceğim. Nasıl olsa, Kerkük'ten gelen petrol geliri var üstadın. Dinğ göre, o ödesin tetefon (aturalarım.. ~r , Yoksa, vallahı de bıllahi de.. iki gözum önüme aksın ki.. Kmek kuran çarpsın ki.. YÖK'te öğretim üyesi olayım ki.. bir daha telefonda konuşmam. NOT: Doğramacı'nın önculüğünde kurulan Bitkenfte ücretsiz olarak "inkılap Tarihi" derslen okutmak istiyorum. Bilkent yöneticilerinin telefon ile başvumalan rica olunur!.. Suriye'ye diplonıatik (Baştarafı 1. Sayfada) matik ilişkilerini kesmesine en başta ABD, Kartada ve İsrail arka çıktılar. Kanada, Şam'daki büyükelçisini "danışma" amaayla başkent Ottawa'ya çağınrken, ABD, Şam Büyükelçisi'ni düpedüz geri çektiğini açıkladı. Londra muhabirimiz Ragıp Duran, gelişmelerin îngihere cephesini şöyle özetliyor: Dünkü basın yaym organları muhafazakâr hükümetin tutumunu genel olarak desteklerken, Londra'nın şimdi uluslararası alanda ve özellikle AET ülkelerinden destek beklediği gözlendi. Bu arada sınır kapıları ve havaalanlannda olası yeni terör eylemlerine karşı polisin kırmızı alarma geçirildiği bildirildi. Suriye'nin Londra Büyükelçisi Lütfullah Haydar'a ağır eleştiri ve suçlamalarda bulundu. "Daily Mirror", Büyükelçiyi "ekselanslan bay terörist", "Daily Mail" de "ölüm diplomatı" olarak nitelediler. Öte yandan muhafazakâr eğilimli "Daily Telegraph", Suriye Büyükelçisi Haydar'ın, "ülkesinin teröre bulaştığını açığa çıkardığı için başkent Şam'a döndüğü zaman idam edileceğini" ileri sürdü. Bu arada F.Almanya, Suriye Dışişleri Bakanınm 29 ekimde Bonn'a yapacağı resmi ziyareti erteledi. Libya Haber Ajansı JANA, Ingiltere'nin tutumunu "ırkçı" olarak tanımladıktan sonra, "Şimdi Arap dünyası içinde birliği sağlamak için yeni eylemler gerek" mesajını yayımladı. Suriye ise Arap ülkelerinden İngiltere'ye karşı diplomatik ve ticari müeyyideler uygulayarak kendilerini desteklemeleri çağrısında bulundu. Suriye, hava ve denizyollanm Ingiliz uçaklanna ve Ingiliz bandıralı gemilere kaparken, Şam'daki Ingiltere Büyükelçiliği'nin 7 gün içinde kapatılmasını emretti. Ingiltere Dışişleri Bakanı Sir Geoffrey Howe, dün yaptığı açıklamada, dost ve müttefik ülkelerden etkin destek ve dayanışma beklediklerini açıkladı. Howe şöyle konuştu: "Dost ve müttefik ülkelere terörist Hindawinin davranışına ilişkin aynntılar ile alacağımız sert önlemleri ivedilikle bildiriyoruz. Ajnca Suriye yetkililerinin olaya karışması gerçegi karşısında dost ve müttefiklerimizi daha geniş giivenlik önlemleri almalan için uyanyoruz. Kendilerinden bizi destekleyen uygun, sert önlemler almaİannı ve bizi eyiemleriyle de desteklemelerini istiyoruz." Suriye*deki resmi yayın organlarınca verilen haberlerde Ingiltere'nin ABD ile birlikte Ortadoğu'daki gerginliği artırmayı amaçladığı ve bu ülkelerin Suriye'ye askeri bir harekatta bulunabilecekleri öne sürüldu. Bu arada Suriye yetkilileri ülkedeki Ingiliz vatandaşlannın konınacakları yolunda Ingiltere'nin Şam Büyükeliçisi'ne güvence verdi. aa.'ya göre; tngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın bir sözcüsü, İngiliz hükümetinin bir dost ve müttefik ülke olarak Türkiye'ye de benzer mesaj gönderdiğini söyledi. Ankara'nm sorunu yakından izlemekle birlikte konuya ilişkin herhangi bir girişimde bulunmadığı öğrenildi. Dışişleri çevrelerinden edinilen bilgiye göre, Ankara, soruna bir bölge Ulkesi olma konumuna uygun biçimde yaklaşıyor. Aynı çevreler, konuya ilişkin olarak şu yorumu yaptılar: "Sorunun dçi çelune boyutunu aşmamasını dileriz. tngiltere, Suriye'ye ekonomik yaptınm uygulayacak nu, uygulamayacak mı bilmiyonız. Ama Türkiye, teröriin her türlıisüne karşı olmakla birlikte. konumu, uzaktaki dostlanmızdan farklıdır. Bu fark, tngiltere ile Suriye arasında beliren sonınlara bakış açısını da etkilemektedir." VVashington muhabirimız Taaju Akerson da gelişmelerin ABD cephesini şöyle özetliyor: Reagan yönetiminin, terorizm • ile ilgili uluslararası platformlardaki taahhütlerini yerine getirirken, Suriye'ye karşı izlenecek politika konusunda "ihtiyatlı" bir tavrı takındığı bildiriliyor. ABD uyardı Unilever'de patlama: 7 işçi yarah ÇORLU Türkiye'nin ve Balkanlar'ın en büyük margarin tesislerinden birisi olan Çorluda kumlu Unilever yağ fabrikasında önceki gün sabah saat 07.58 sıralarında meydana gelen patlamada 7 işçi yaralandı, fabrıkada üretim Uınamen durdu. Alınan bilgiye göre, Çorlu'nuıi 13 kilometre uzağındaki Ulaş Köyü yakınlarında kurulu, İş Bankası'nın da ortak olduğu, Hollandalılara ait Unilever yağ fabrikasında, anlaşılamayan bir nedenle, sıkıştınlmış hidrojen gazının bulunduğu bölümde patlama oldu. Sıvı yağın margarine dönüştürüldüğü elektrolize bölümlerinde meydana gelen patlamada 7 işçi yaralandı. Üretim ünitelerinin büyük bölümü iie fabrika binası önemli ölçüde hasar gördu. Büyük bir gürültü ile meydana gelen patlamada Ulaş Köyü'nde bazı evlerin camlannın da kınldığını söyleyen fabrika teknik mudüru Taşkın Tuglular, patlamanın vardiya değişimi sırasında olması nedeniyle can kaybının olmadığını belirtti. "Bu olay vardiya başladığı sırada mevdana gelse idi can kaybı büyük olurdu" dedi. Concorde (Baştarafı 1. Sayfada) Havalımanı'na indi. Uçağın pilotu Kaptan Stuart Robertson 1976'dan bu yana Concorde pilotluğu yaptığını, ancak ilk kez Türkiye'ye uçtuğunuanlattı. Robertson'ın Ingiliz Havayollan Türkiye Müdürü Lesley Robertson'ın kardeşi olduğu belirtildi. öğle saatlerinde Istanbul'a inen Concorde, daha sonra 86 yolcusuyla 14'te Londra'ya geri döndü. Migros Mağazalarında uygun fiyatlarla...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle