12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 12 EKİM 1986 Kopenhagtan Mülteci86 ve bîr papaz Banimarka'da mültecilereyardımı amaçlayan Mülteci86 kampanyası sonucu toplumda bir saflaşma oluştiL Papaz Krarup, özellikle Müslüman mültecilere kapıların kapatılmasını savunarak bir antimülteci kampanyası başlattı. FERRUH YELMAZ KOPENHAG Siz şimdi evde, otobüste, sıcacık çay bardaklannın süslediği kahvaltı sofralannda ya da müdavimi olduğunuz kahvede bu satırlan okurken, bizler yine yoğun yaşanan bir cumartesi gecesinin yorgunluğunu atmak için girdiğimiz yataklarımızdan, kapılanmızı tıklatarak para isteyen çocuklarca uyandırılıyor olacağız. Ülke çapmda on binlerce çocuk ve genç, ellerindeki kumbaralarla Danimarka'daki bütun evleri tek tek gezerek, Mülteci86 kampanyası için yardım isteyecek. Kimileri taze bir gülümseyişle çocuklan karşılayıp bütçesine uygun birşeyler vermeye çalışırken, kimileri de cadaloz suralım ekşitip, kapılannı çocuklann suratına çarpacak. Dünyanın dört kösesindeki mülteci kamplannda yazgısını bekleyen milyonlarca Afganh, Kamboçyalı, El Salvadorlu mülteciye ulaştırmak üzere yardım toplamayı amaçlayan Mülteci86 ' kampanyası, bir anda bütün toplumu, siyasi yelpazelenmeyi hiçe sayarak ikiye bölüverdi. Öyle ki, sosyal demokratlarla muhafazakârlar, işverenlerle işçiler, bölünmenin iki ayn tarafmda büttinlük olusturdular. Mülteci86 kampanyasını, Danimarka'ya gelen mültecilerin sığınma istekleri kabul olduktan sonra, muhatap olduklan yarı resmi "Müllecilere Yardım Knnımu" yürütüyor. Mülteci86 kampanyasıyla birlikte, toplumda giderek artan bir şekilde mülteciler lehindeafeyhinde oiuşan saflaşma, ırkçı bir papazm vaazları sonucu su yüzüne çıkıverdi. Danimarka'mn bu Müslüman mültecilere (Ne zındıktır onlar, fareler gibi ttrerler!) kapılan kapatmasını savunarak, halkın büyük bolümünün hislerine "tercüman olan" Papaz Soren Krarup, Danimarka'mn mülteci politikasıru protesto etmek amacıyla, halkı yardım vermemeye çağırdı. Üstelik bununla da yetinmeyerek, mültecilere karşı yürüteceği ilan kampanyasına para toplamak için, karşı yardım kampanyası başlatti. Müslüman mültecilerin gün gelip çoğalarak ülkelerini istila edeceği korkusundaki Danimarkalılardan bir hafta içinde 350 bin kron toplamayı başardı da... Hoş, gazetelerin bir kısmı, mültecilere karşı ilan kampanyasından elde edecekieri geliri, Mülteci86 kampanyasına bağışlayacaklannı açıkladılar ya... Şimdi Danimarkalılar yoğun bir şekilde mültecileri tartışıyor. Sokakta, trende, barda saflaşma giderek belirginleşivor. Türk göçmenlerden bir kısmı ise, kendisi gibi yabancı olan mültecüerle dayanışmayı secmek yerine, "aman, yabancı sayısı arttıkça bizim halimiz de duman" kaygısıyla, saflaşmanın "yabancı sevmez" yakasında bulunuyorlar. Ancak onların aktif olarak bu tartışmaya katıldıkları yok. "Kendi örgötleri" , yani göçmen örgütleri ise doğalhkla mültecilerin yanında yer alıyorlar. Şimdi dönelim Papaz Krarup'a. Akıllı adam 'kâfir! Çünkü çok iyi biliyor ki, Mülteci86 kampanyasında toplanacak paralar, Danimarka'ya gelen mülteciler için değil, bu paraya gerçekten ihtiyaa olan yurtdışındaki mülteciler için kullanılacak ve bu yüzden Mülteci86 kampanyasıyla, Danimarka'mn mülteci politikası arasında hiçbir ilişki yok. Papaz Krarup, halktaki "bu Müslüman mülteciler bizim ülkemizi de Humeyni'nin tran'ına benzetecekler" şeklindeki kaygılannı propagandasına malzeme ederken, mültecilerin büyük çoğunluğunu oluşturan "Moslaman" İranlılann Humeyni rejiminden kactığım bilecek kadar uyanık... Lâkin Papaz Krarup, "kiiçücök bir giil bahçesinde yaşayan" 5 milyonluk Danimarka halkının, yılda on bin kişiye ulaşan mülteci akınını kaldıramadığmı ve sağcısıyla solcusuyla "ne olacak bizim halimiz. Bu yabancılar kültüriimiizü mü yok edecekler" kuşkusuyla uykulannın kaçtığını da bilecek kadar zeki. Fırsat bu fırsat. Hazır, mülteciler konusu tekrar hem de çok yoğun bir şekilde açılmışken, karşı kampanyayla kafa karıştırmak ve yandas toplayarak, Danimarka sınırlarımn yabancılara kapatılması yönünde baskı oluşturmak amacında. Ancak sağcısıyla solcusuyla mültecilerden ve hatta uzun yjllar ülkesinde yasamış göçmenlerden ürken Danimarka halkı, yine sağcısıyla solcusuyla, Mülteci86 kampanyasına katılacak ve belki duşündüğünden daha fazla yardım verecek. Çiinkü televizyon seyretmeye alışkın Danimarkalılar şu günlerde yoğun bir şekilde mültecilerin durumunu anlatan programları izlemek zorundalar. Çünkü, muhafazakâr başbakan, halkı isim vermeden demagoglara aldırmadan Mülteci86 kampanyasına katılmaya çağırıyor. lşçi sendikalan ile işveren örgütleri, kampanyayn destekleyen tam sayfa ortak ilanlar veriyorlar. Tiyatrolar, bütün gelirini mültecilere bağışladıklan özel gösteriler yapıyorlar. Ve belki en önemlisi, muhalefetteki sosyal demokratlarla, muhafazakâr hükümet, sınırların mültecilere kapanması anlamına gelen yeni yasalar konusunda görüşmeler yapıyorlar ve neredeyse anlaşmış durumdalar... Nostradamus'un kehanetleri gerçekleşecek mi, Papa'nın iki nehrtn buluştuğu yerde öldürüleceği kehanet buyunılduğuna göre, bu Lyon mu olacak derken, Pupa, Lyon'u görkemü törenlerie terk ettL (Fotoğnf: AP) Lyoırdan 'Papa şov'geçti SABETAY VAROL PARİS Papa'mn son Lyon ziyareti sırasında aziz pedere gösterilen büyük ilgi Fransızlann aslında sanıldığı kadar zındık bir millet olmadığını gösterdi. Le Monde gazetesinin ikinci Jean Paul'ün gezisiyle ilgüi yaptığı bir anket, Fransızlarm büyük çoğunluğunun Katolik kilisesinin manevi şahsiyetine saygıda kusur etmediklerini, ancak koyduğu yasaklara uyma konusunda aşın serbest davrandıklanm ortaya çıkardı. Yapılan kamuoyu arastırmalan, çoğu kez bilinen gerçeklerin sayısal olarak kanıtlanmasından öteye gitmez, tabii bizim ara seçim yoklamalan bir yana bırakılırsa. Çoğunluğu kendini "Katolik" sayan Fransızlar, Vatikan'ın yasaklanna uymadıklan gibi, Tanrınm yeryüzündeki temsilcisi kabul edilen Polonyalı Papa ile dalga geçen yazı ve karikatürlere de öfkelenmezler. Liberation gazetesinin Papa'mn Lyon'a geldiği gün "Papa show" manşeti ve alt dudağı yana kaymış Papa karikatürü yüzünden ne aleyhte bir yazı yazmayı düşünen cıktı, ne de meclise sözlü soru önergesi verildi... Papayla dalga geçilebildiğine göre, aşağı nıhban sınıfından küçük kasaba papazlanrun, mizahçılann nasıl en çok sevdikleri konulardan biri oldugunu siz düşünün. "Panzani" makarnaa fırmasının TV'de sürekli reklam filmi kahramanı olan "Don Padiüo" Fransız zevki ve oburluk şaheserlerinden sayılabilir. Biliyorsunuz, mutfak zevki ve oburluk KatolikJerde günah sayıhr. "Panzani" markasının reklamlarında Don Padillo, Tanrıdan habersiz pişirdiği spagettileri midesine indirirken, ışık hüzmesiyle temsil edilen Tann, ilahi bir sesle " D o n Padillo, damak zevkinin günah oldugunu biliyorsun" der, sempatik papaz "alt tarafı makarna yiyornm senyor" karşıhğını verir. İlahi ses "makarna degil Panzani yiyorsun" diyerek Padillo'nun hilesine aldanmadığını gösterir. Lyon kenti Fransız mutfak sanatımn baskentidir. İkinci Jean Paul'ün Lyon gastronomisinin şaheserleriyle yüz yüze gelme şansına sahip olup olmadığını basın hiç yansıtmadı. Ancak Lyonlulann haklı ya da haksız ikinci büyük şöhreti olan, "misafir sevmezligi", bu ziyaret sırasında kendini göstermedi. Aziz Pierre'in halefini yüzbinlerce kişi bağnna bastı. Aslında Lyon'da büyük yakınlık gören tek şahsiyet Papa değildi. Ankara Belediye Başkan Sayın Mehmet Alünsoy'u da, Fransa'nın ikinci büyük kentinin misafirsevmezlik söhretini çürütmek istercesine, Lyonlular bağırlanna bastılar. Onun da Lyon mutfağuun dayarulmaz örnekleri karşısında nasıl bir tepki gösterdiğini bilemiyonız. Sığır eti Fransız aşçılığının en makbul eti sayılır. İyi yemeklerde domuz eti nadiren bulunur, ama kırnuzı şarap ve hınzır yağı kullarulmadan imal edilen soslar metrosuz şehir gibidir. Sayın Altınsoy'un yediğine ihtimal vermiyoruz. Lyon'a Papa'dan da Ankara Belediye Başkanından da önce biz gittik. Türkiye'nin Lyon Konsolosu Sayın Ozcan Davaz, evinde düzenlediği klasik müzik konserli davete bizi de çağırma inceliğini göstermişti. Lyon konsolosluğumuz yoğun bir tanıtma çabası içinde. Davaz'm evindeki resepsiyon sayın konsolos ve eşi tarafından büyük bir zevkle hazırlanmış. Lyon Senfoni Orkestrası'ndan bir kuartet kentin önde gelenlerinden oiuşan yüzelli kişilik bir davetli topluluğuna tatlı anlar yaşattı. Resepsiyonla birlikte, yıUann Türkiye'de resim çekmekle geçinniş Paul Veysseyrre'in ülkemizden çeşitü görüntüler veren ve davetülerde büyük hayranlık uyandıran fotoğraflanndan bir sergi de konsolosun evinin duvarlanm süslüyordu. Senato seçimleri arifesi olmakla birlikte Lyon Belediye Başkanı ve Senatör Francisqne Colombe, çağrıya olumlu karşılık vererek toplantıya geldi. Davetli topluluğu arasında "Rhon Accneil" demeğinin yöneticileri, biraz da ortak düzenleyici sıfatıyla varlardı. Bu dernegin amacı, Lyon'a görevli gelen yabancüan ağırlamak, kentle ilgili yukarıda sözünü ettiğimiz kötü şöhreti silmek. "Rhon Accuefl"in başkanı bayan VVinckler bize son yıllarda Lyonlulann dışa açılma konusunda büyük çaba sarfettiklerini, buraya tayin olduğunda yaknılık gösterdikleri saym Davaz'm, kentin seçkinleri arasmda büyük popülariteye sahip oldugunu belirtti. Konser sonunda kısa bir konuşma yapan Lyon Konsolosu Özcan Davaz, Belediye Başkanına, Rhon Accueil derneğine ve saf kan Lyonlu olan fotoğraf sanatçısı Paul Veysseyre'e teşekküretti. Faris'ten IMF'nin mönüleri TANJU AKERSON WASHINGTON 150 ülkeden 10 bin civannda maliyeci ve bankacı, geçen hafta Washington'da toplandı. IMF ve Dünya Bankası'nuı yillık genel kurul toplantıları nedeniyle ABD başkentine gelen bu uluslararası topluluk için VVashington eğleoce ve hizmet sektörünün değerlendirmesi şuydu: "Bu kişiler, içindea dansöz kızlar çıkan pastalar ikram edilen, şampanya kadebleriyle bokkabaziık gosttrileri yapılan, disko müzigi çalınan çılgm partilere ilgi göstennez. Bunlar ciddi insanlardır. Utndanmn ekonomik yazgılannı belirtemeye gelmişierdir. Hep iş konusnrlar. Bunun dışmda bol bol yiyip kçer ve so gibi para harcariar...'" IMF Başkanı Barber Conable. Maliyeci ve bankacılann Vvashingzor duruma sokanm. Çiinkü onlarton'un yiyecek ve içki sektörttnde la çiçek kaç paraymış gibisinden koönemli bir canlanmaya yol açüğını nuşBUun ki hiç. Çiçek isterier ve farakamlar da dogrulamaktaydı. Sabah tarasıyla çiçek gider, o kadar. Valnız kahvaltisından başlayıp öğîe yemeği, şunu soyleyebüirinı. Normal haftaikindi çayı, kokteyli, akşam yemeği, lık saüş geliriın 7 bin dolardır, şimgeceyansı servisi dcrken tüm bunladi 20 bine dayandı" diye başım n hazırlayıp sunma işini yüklenen losalhyor. kanta şirkeılerinin faturalan birkaç Kocaman cam gözlükler takan, gün içinde milyonlarca dolara fırlakravadı gömleğinin üzerine yarım mıştı. bahçıvan önlüğu giyen Bonito, "Ne VVashington'un en büyük otelleriüp çiçekler ragbet göriiyor?" sorune yayılan Dünya Bankası müşterisuna ise şu yanıtı veriyordu: "Kesinlerine hizmet için koşuşan lokanta Ukk sıradan, bilinen çiçekler olmaz.. şirketlerinin yetkilileri, "Bazeo giinÖyle karanrH, krizsntem falan yok». Gülümserken dudaklannın kenarde 30 ayn toplantı için servis yapmak Çok az glayör kullanınz... RenkJer larına tarihsel bir acı yayıldı... zonında kaldıgımız oluyor. Nedençarpıcı ve parlak seçümez... Yurau"Aman" dedi, "Teksas'm olmasın.." se bu yıl yemek daveti vereoler mülhtş pahalı monü olsun istiyorlar. Hem de her zamankinden çok daha fazla insan çağınyoriar" diyordu. Mönüde giriş olarak pavurya köftesi, havyar, dumanlı som balığı ve Wellington tipi mini biftek vardı. Arkasından mısır taneleri ve turunçgillerle süslü istakoz geliyordu. Ba$ yemek olarak limon soslu örAHMET ARPAD değin yanmda içi havuç doldurulmuş STUTTGART Boğaziçi'nden Ağrı Dagı'na, Van Gölü'nden enginar, susam serpili şehriye, manOatça kumsaüanna... Boş bir Türkiye! 1986turizm sezonu bitti. Pattar ve ballı ekmek sunuluyordu. Hurlamasız. Umulan, beklenen gelmedi. Herkesin eü boş. Pansiyoncuma yaprağı salatası, şarap soslu peysundan bakaruna. nir süflesiyle birlikte servis ediliyor, Büyuk bir gezi ve uzun bir dinlenceden sonra Stuttgart'a döneli üstlük olarak içine dondurulmu; kreçok olmadı. Şaşutıcı değişiklikteki doğası, on binlerce yıllık tarihi ma konuyor, üzeri dondurma şekerkalıntılan, pınl pınl güneşi, tertemiz denizleri, sonsuz kumsalları ve lemeleri ve ahududu sosu ile kaplı Alde yüreği zengin insanlarıyla ülkemden buraya gelince, kafamda yiman tipi lale biçiminde çikolatalar ne birçok soru oluştu. Çogu yarutsız kalan. masaya geliyordu. Konuşmalardan sonra hâlâ gözkapaJdan kapanmaTürkiye'yi bir uçtan bir uca geçmiş, 6 bin kilometreyi geride bıyanlara ise hafıf meyve, puro ve aperakraıştım. Yülar sonra yine Göreme'nin karanhk kiliselerine girmiş, ratif ikram ediliyordu. yerallı sehirlerine inmiş, Tunceli'nin ormanlar arasından akan buz gibi çaylannda yüzmüş, Ani'den karşıdaki Rus askerlerine el'sallaİçki satan dev dükkânlardan birimış, yüksek Iğdır Ovası'nda pamuk tarlalannda çalışan kadınlarla nin yöneticisi, özellikJe sarap ve samsohbet etmiş, zirvesi karb Agiı'nın eteklerir.de koşuşan at sürüleriDanya satıslanrun yılbaşı dönemiynin peşinden bakmış, Van Gölü'nün sodalı sulannda blucin yıkale kıyaslanacak ölçüde yükseldiğini mış, Diyarbakır'da bira içecek bir lokanta aramış, Nemrut Dağı'nsöylüyordu. Yöneticiye göre IMF da Tanrı başlannın kuytusunda güneşin doğuşunu seyretmiş, Adıtoplantısı, mahzendeki ithal malı yaman'ın turistik belgeli tek motelinde zorunlu konaklamış, Meryttksek kalite saraplann suprulmesjysin'de Akdeniz'i kucaklamış, Alanya'da gittikçe artan beton vığınle esanlamhydı. İçki dükkânı yönelannı üzülerek görmüş, Kalkan'da Erkut'un başarıb pansiyon isletticisi, "Şarap satışlanmn yüzde 65'i mesiyle gunırlanmıs ve sonunda Datça'nın pınl pınl denizinde pakellenip buradan dışan gotürnlyorgunluk atmış, tertemiz kumsallannda yürüyüş yapmıştım. mek üzere. Bankacılar kalite şaraplan ahp evlerine göturmeji (ercih ediBütün bu güzellikleri yaşadıktan sonra 1986 yılının turizmde "geyorlar. Haklılar da. Çiınkü buradarileme yılı" oldugunu duymak ve de gözleriyle görmek kişiyi üzüki sarap fi>atlanm görünce şaşkınhyor. Ülkenin turizm kalesi sayılan yörelerde büyük ümitlerle kunıfr kapılıyoriar. Gerçekteo btzdeki şalan otdler boştu. Değil 35 yıl önce, Anadolu'da gezilere basladığım rap fiyaüan dünya pnasasında en dü1960'lı yülann sonunda bile, örnegin bir Göreme Vadisi'ni bu yaz Hik danı" diyordu. sezonundaki kadar turistsiz görmemiştim. Ülke turizminin en üst düzeydeki yetkililerinin büyuk laflarla girYiyecek ve içecek chşında IMF topdikleri 1986 turizm sezonu fiyasko diyebileceğimiz bir sonuçla noklantısına katılanlann ilgi alanlanna talandı. Patlama, çatlamaya dönüştü. Almanya'dan Türkiye'ye tudaha düşük ölçekte de olsa resim ve rist gönderen acentelerin başında gelen Stuttgartiı iki seyahat acenmoda da giriyor. Bir modaevi sahitesinden birinin yetkilisine göre, pahalüık 1986 Türk turizminin gebi, bakan ve bankacı eşlerinin gönulrilemesine tek neden. "Çernobil veya Libya olayı bahane" diyor. lerinde yatan giysileri önceden bildiBu yüın ocak ve şubat aylannda acente rezervacyonlan % 8590'a ğini, buna göre vitrinlerini düzenleyükselmiş. Ancak Türk otellerinin dolar bazında % 4045 dolayındiğini iddia ediyor: "Bu hanımlar iyi da yaptığı fiyat artısım turistlerin kabullenmemesi üzerine acenteler biçilmiş, ince orantılı, kumaşı nefis özellikle mayıs, haziran aylanndaki rezervasyonlarda *fo 50'ye vapupüara bakariar. Cbaoel seksiyoran iptaller yapmak zorunda kalmış. Ddnu seveceklerini biliyordnm. Ger"Rezervasyon iptal edenlerin birçogunn bu yıl Türkiye'den daha çekten de öyle oWu." ucaz olan diger Akdeniz ölkelerine kaydırmak zorunda kaldık" diResim sanatına vakit ayıran >abanyen Stuttgartiı seyahat acentesi yetkilisı, şö>le devam ediyor: Bazı Türk cı bankacılann en çok ılgilendikleri otellerinin % 20 indirim yapması üzerine temnıuz agustos rezervasyapıt, Gibert Stuari'm yaptığı Georyonlannda artma oldu. Ancak geçen yılki düzeye yine de gelinenıedi." gc Vttekington portresi oldu. Bu reYabancı şırketlerin kurup işlettiği tatil köyleri ise az fiyat artısı ile sim 1800 yüında George VVashingkarb bir 1986 geçırdi. "o 90'a varan doluluk oranı ile Alman ve Fransız ton'un nasıl bir adam oldugunu metatil köyleri ne kadar akıllı bir fiyat politikası izlediklerini kanıtladırak eden Çin Imparatoruna gösterillar. Sezon sonunda tek kazanan onlar oldu. mek üzere Çin'e götürülmüş. Bir gaÇabuk kazanç sağlamak isteyen Türk konaklama tesisleri, deneleri yöneticisi "Resmin değeri şn an timsizlik ve ilgisizliği fırsat bilip, fiyatlarını turistın kabullenemeyebir miyon dolann uzerinde. Özellikle cegi bir düzeye çıkannakla, bindikleri daiı kestüer, kendilerinden çok Ameriluıo tarihioe meraklı Asyalı ülke ekonomisine zarar verdiler. Önce buna göz yuman ve "Türkibankacılar resmin peşüıde" diyor. ye ucazun ucuzıı" diyen en üst düzeydeki yetkililerin beklediği milIMF toplanusında göz ardı edilmeyarlar gelmedi. Bu yanlış politikanın sonımhısu kim? Başka ülkemesi gereken bir sektör daha varsa, lerde bu kişiye görevden hemen el çektirilir. o da çiçekçilikti. Çiçek satışları bir Alman basın ve yayın organlanndaki kanıya göre, yıllar boyu tuhaftada yüzde yüzün uzerinde bir arrist için Avrupa'run en ucuz ülkesi olan Türkiye, 1986 sezonundan tış göstermişti. Çiçekçi Angelo Bosonra eski canlılığma kavuşmak için yıllarca uğVas vermek zorunda. nit*, yalnız Japonlara çiçek yetiştirGüneşi az bir ülkede bütün yıl aralıksız çalışan kişi, güneşli bir ülkemekle meşgul oldugunu söylerken, nin kumsallannda geçireceği tatilini on bir ay duşler durur. Turiz"Korkunç bir hafta. Yılın 12 ayında min çok hassas bir endustri oldugunu unutmamalı. böyle iş olmaz. Çiçekleri kaça satlığınıı sö) lersem IMFIi müşterilerimi sak san, pembe ve maviyi tercib ederiz... Kırmızı renk niç kullanmayız..." 1940'lardan beri IMF toplantılanmn karargâhını kurduğu Sheraton Oteli'nin en altındaki garaj katı gazetecilere aynlmıştı. Daktilo ve telefon konmuş masaları kapışan her ulustan gazeteci, yukan katlardaki insan kalabalığından ulasan haberleri, tebliğlen kâğıtlara geçirmekle uğraşıyordu. Hemen yanımdaki Meksikalı gazeteci başını kaldırmadan çalışıyordu. Ağzmdan sigarası düjmeyen esmer bir adamdı. Eli hep telefondaydı. Sürekli Meksika delegasyonunu anyordu. Baker planına göre ekonomisi batmış Meksika'nın borçlarınjn ertelenmesi ve yeni 12 mılyar dolarlık kredi alması işi bu toplantıda gerçeklesecekti. Anlaşma geciktikçe Meksikalı gazetecinin yüzüne gerginük kokan haberleri tekrarlamaktan yorgun bir ifade çöküyordu. Sonunda zaten esprili bir adam olan Meksikalı gazeteci bir telefon konuşmasının ardından muzip bir tavırla gülerek daktilo tuşlarma sanldı. Anlaşma olmuştu. Meksikalı gazeteci haberini bitirir bitirmez fırlayıp gidecek ve bir daha dönmeyecekmiş gibi yazıyordu. Kendisine son kez takıldım: "IMF gelenefine göre bu olıyı çiçekler arasında şsuapan><a patlatarak kutlaraan gerek... San güllere ne dersin?" Washinston'dan Londra'dan Margarefin mendiü Margaret Thatcher'm yere kapaklanmasına ramak kalmıştı ki, muhafızlar atılıp tuttular. O sırada mendili düştü 60 yaşındaki hammefendinin. Muhafızhrdan biri, resmi bir gülümsemeyle demir bayana verdi beyaz mendilini ve televizyonda en az 5 kere gösterildi bu sahne. RAGIP DURAN LONDRA tnanılır gibi değil. Hava iki haftadır Alanya, Birisi bizi ödüllendiriyor galiba. Lavanta kokulu kazaklar hâlâ dinleniyor. Bu ara gelen giden çok oldu: Aziz Nesin, ufaktefek, ama manevi görüntüsü pek azametli, Ataol Behramoglu. şiirlerini okurken Kızıl Meydan'da Vladimiı'i oynuyor. Hnlki Akıunç, edebiyat ve reklam dünyasından misküamber haberler getirdi. Efgun Balcı, öğrencilik yıllarının Londrasıyla bugünkü başkenti kıyaslarken, "Yana eskiden bu kadar dönerci, kebapçı ve renkli etnik yoktu" dedi. Ali Poyrazoglu, farkı hemencik mıhlamış: "Bize oranla insanlar daha rahat, sıkıntısız, birbirine karşı hoşgörülii." Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı Metin Emiroglu ise... Neyse kalsın... Hava güneşli ve sterlin kaygılı. Mali merkez çity'nm melon şapkalı, şemsiyeli centilmenleri grafikler uzerinde inişleri frenlemeye çalışırken, OPEC bakanlanndan gelecek haberleri korkuyla bekliyorlar. Margaret Thatcher'm mendili ni gördünüz mü? Burada televizyon bir gün içinde beş kez gösterdi. Bournemouth'da, Muhafazakâr Parti'nin yıllık kurultayına katılan Başbakan, öğle tatilinde, düz yolda yürürken tökeziedi ve düşer gibi oldu. Yere kapaklanmasına ramak kalmıştı ki, muhafızlar, maymunlar gibi atılıp 60 yaşındaki hanımefendiyi tuttular. Margaret'ın mendili düştü o sırada. Muhafızlardan biri aldı, resmi bir gülümseme ile demir bayana verdi beyaz mendili. O da binbir özür arasında, gülumsemeye mediatik bir karşüık verdi. Polis telsizi konuştu: "Konugumuz haTıfçe düştü. Mendili kendisine iade edildi" Dersaaderkie olsaydı bu olay? Rembrandt'ın "Jacop de Gbeyn TTT" adh tablosu üç yıl önce Londra'daki Dulwich Galerisi'nden çaknrruştı. Hem de dördüncü kez. 3 milyar lira değerindeki tablo, önceki gün Batı Almanya'da bulundu. Ama basın imparatoru Murdoch ile Sogad Sendikası arasındaki 9 ayhk Wappir,g anlaşmazlığı hâlâ sonuca bağlanamadı. Sendika, patronun 58 milyon sterlinlik sus payı önerisini, bir kez daha ve kesin olarak reddetti. Tottenham Hotspur bizim Beşiktaş'ın lngiliz muadili. Büyük Britanya futbol liginin en yaşh ve en prestijli kulüplerinden biri olan *Spurs' Avrupa Kupalan'nda ilk kez şampiyon olmasının 25. yıldönümünü kutladı. "G«cder, Zaferli Geceler" anı kitabında kulübün şeker ve zakkum golleri dile getirilmiş. Düşünüyorum da, bazı ülkelerde futbol olması heyecan olmasa hayat çekilmezdi. Mendil olmasa belki en çok burnunuzu silemezsiniz. Ama başbakan olmadan da yönetilebilen ülke yok mu? Yalnız, para olmadan hiçbir şey olmuyor galiba. Stuttgart'tan Hassas turi Zürih'ten Uçan bankanın kaııatlan ADEM SAĞLAM politik bakımdan, Avrupalı kendi milli tekelci çıkarlannı korumanın bilincinde. Swissair'in Avrupa'nın her tarafına iyi havacılık anlayışını şöyle açıklayabiliriz: Bu adamlar zamana o kadar fazla önem veriyorlar ki, insanın "bu kadan da i?güzariık" diyeceği geliyor. Uçak ve trenlerin kalkış saatlerini boş verin, şehiriçi taşımacılığında bile, otobüs ve tramvayların dakikliği insanı şaşırüyor. Uçaklann bile kalkışlan düz saatler yerine, dakikalardan yararlanarak 12.57 gibi rakamlarda oluyor. tsviçre'nin saatçi bir ülke oluşu mu sosyal yasamı düzenlemiş, yoksa buralann disiplinli oluşu mu saatçiligi geliştinniş? Sık sık bunu düşünürüm. tsviçre'mn pilotlan Arslan Yörekli Risar değil ama, karda siste gözü kapalı iniş kalkış yapıyorlar. Herkes 65, pilotlarsa 55 yasında emekli oluyor. Yenilerde, Swissair, pilot ekibine bir de 'huri' katarak, kadrosunu gflçlendirdi. Svvissair Genel Müdürü Robcrt SUnbli "Geçen yıl 61 milyon franlc kazanç aagladık. Bu geçen yüa onuüa yüzde 7.91uk bir artışür" diyor. Bılindiği gibi Swissair üç sınıflı bilet satışlan uyguluyor. Bu uygulamadan şirketin yöneticilerinin "Haki"li bir hoşnutluluklan bugüne dek olmadı. lsviçre kuslannın Avnıpa uçuşlanndan zarar etmesine karşın, Güney Atlantik ve Uzakdoğu seferleri kınnıadan kurtuldu. Bir de Ortadoğu ve Afrika uçuşlan devamlı kazanç getiren seferler oluyor. ZÜRİH lsviçre Hava Yolları (Swissair) tüm dünya insanının gözünde, uçan bir bankadan farksız. Çünkü dünyanın en pahalı uçak şirketlerinden birisi olan Swissair'in müşterilerinin yanya yakınını, üst düzey yöneticiler oluşturuyor. Zaten Swissair'ın fiyat politikasındaki ana amaç da bu. Geçen yıldan biletlerin yüzde 86'sı rezerve edildigi gibi, bunlann yüzde 56'ya varanı da satılmış durumda. Aslında Swissair'in lüks servislerine değil, sübvansiyon almamasına hayret etmek lazım. Ancak devlet destegiyle ayakta duran 'clashflcm' kısmında verilen porselen takımlardan başka, plastik yemek takımları bazı ülkelerin uçak şirketlerinden hemen hemen kaldınlmış dunımda. Kısa uçuşlarda, çoğu şirket içecek ve servisleri en aza indirdi. Yemenin olduğu her yerde iktisatlı davranışlar söz konusu olabiliyor. örnegin United Airlines'in işletmecisi "Her salalaya bir zeytin daha az koyank, yılda 100 bin dolar iktisat yapıyoruz" diyerek, servis anlayışına partnak basıyor. Geçen yülarda Zürih'e yapılan Hoten Havaalanı, dünyarun sayıb uçuş merkezlerinden birisi. Kloten'den Zürih'e kara ve trenle direkt bağlantıiar var. Alanda valiz tasıyan küçük arabalann, yürüyen merdivenlerle bir üst kata çıküğını görünce şasırmadan edemezsiniz. Aslında Avrupalılar aralannda iyi bir diyalog kurabüseler, Swissair büyük sonınlarla karşılasabilir. Fakat YILANLARIN OCU EMEK FILM NAZMİ ÖZER Türk Sinemasının yüz akı, Bir sanat şaheseri olan bu filmi siz sinemaseverlere armağan ediyor. Yönetmen: Şerif Gören Eser: Fakir Baykurt Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı KADİR İNANIR SERPİL ÇAKMAKLI NUR SÜRER ERDAL ÖZYAĞCILAR ve FATMA GİRİK Şişli KENT Beyoğlu SİNEPOP Çemberlitaş ŞAFAK • Bakırköy Sinema 74 Kadıköv SUREYYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle