18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
< CUMHURİYET/8 ; 26 OCAK 1986 Ekonomi yeni dış ödeme sorunlarına fiyat ve işsizlik artışma gebe Çağdaş toplumsal gelişmenin temel belirleyici öğesi, etkin kaynak kullanımı ya da etkin üretimdir. Ulkemizde, gerek üretken yatınmlara dönüşebilecek sermaye kaynakları, gerekse insangücü kaynak ları etkin bir biçimde üretim sürecine katılmakta, katkıda bulunmakta mıdır? Ana sorun budur. Uygulanmakta olan ekonomi politikası, etkin kaynak kullanımını, piyasa koşullanna bırakmaktadır. Bu yaklaşımın, etkin kaynak kullanımını, en azından "gelişme" sorunuyla karşı karşıya otan toplumlarda sağlamadığını, diğer ülkelerin deneyimleri kanıtlamaktadır. Olke, yıllarca, dış ödeme güçlüğüyle karşılaşmanın da baskısıyla, döviz kazamrsa sorun kalmaz, gelişme sağlamr yargısının egemen olmasına tanıklık etmiştir. Bu genel kanı, Meksika, Venezüela ve Arap ülkelerinin durumunun da kanıtladığı gibi, geçerli değildir; ya da sermaye kaynaklannın üretime yönelmesini sağlamaya yetmemektedir. Türkiye'nin altı yıh tamamlanan deneyimi de, yatınm verilerinden izlendiği gibi, dış kaynak vaıîıgının yatınmlan artırmaya yetmedigini kanıtlamaktadır. Altı yıllık uygulamanın tek başanlı yönü dışsatımı artırmadır. Ancak dışsatım artışının, gerek kendi içinde gerekse genel olarak çok ağır bir maliyeti olduğu, nedense, yeterince tartışılmamaktadır. Dışsatım, olağanüstü özendirmeler sonucu artınlabilmiş, bir dışsatım dolan, satış fiyatının lof/O fazlasına mal edilrniştir. Bunun ekonomik anlamı, dışsatımcılara kaynak aktarmadır. Ek olarak, dışsatım ürünleri fiyatları, göreli olarak yan yarıya düşürülmüş, 1973'e göre, bir birim dışalım için 1984'te bunun iki katı dışsatımda bulunma zorunluluğu doğmuştur. Aynca, emek, küçük üretici ve tarım kesimi gelirlerinin alım gücü düşürülmüş, bu kesimlerin göreli fakirleşmesine gidilmiştir. Tüm bunlara karşılık, yatırımlar artırılamamaktadır. POLTnKA VE OTESI Bir partinin genel seçimlerde çoğunluğu sağladıktan sonra, aldığı yetkiyi önce Meclis egemenliğine, ardından da Meclis diktatörlüğüne dönüştürmesi hiç bir zaman demokrasi ile bağdaşmaz. Genel seçimler, bu seçimlere birkaç siyasal partinin katılması, ilkin demokratik bir görünümdür ama, yeterli değildir. Oemokrasinin bütün kuralları ile bundan sonra da işlemesi gerekir. Bizim 1946 demokrasisi, sonra gelen 195019541957 seçimleri ile beklendiği gibi işlememiştir. Seçimler, seçim yasasının verdiği fırsatlar, demokrasi için kullanılmamıştır. Seçim sonuçlarında siyasal iktidar demokrasiyi pekiştireceği yerde, tersine demokrasiden uzaklaşmanın çarelerini aramıştır. Öyle dönemler olmuştur ki, Meclis diktasını koruyabilmek için milletvekilliğı dalkavukluğuna kadar uzanılmıştır. Meclis grubu başkaldıran siyasal parti lideri anayasayı unutarak, kendi milletvekillerine, "Siz neye kadir değilsiniz ki, isteseniz hilafeti bile getirebilirsiniz" demiştir. Bu söz, biraz İngiliz parlamentosu için söylenmış, "Siz her şeyi yapabilirsiniz, ancak erkeği ka~ dın, kadını erkek yapamazsınız" sözlerine benzer. "Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsmiz" ne demektir? Cumhuriyeti kökünden kazırsınız anlamına gelmez mi? Demokrasi oylarla kadını erkek, erkeği kadın yapamadığı gibi, gene oylarla bir sosyal düzenı kökünden kazıyamaz. Şeriatın karşıtı cumhuriyettir. Demokrasiyi sadece oy ve çoğunluğun görüşü saymak yanlıştır. Oy alacaksınız, çoğunluğu da sağlıyacaksınız, ancak bu işlevinizi demokrasiyi yıkma doğrultusunda kullanamazsınız. 1950 yılında oy çoğunluğu ile ıktidara gelmiş olan partinin yanılgısı, oy çoğunluğu ile her şeyi yapabileceği saplantısına kapılmasıdır. Bu saplantıyladır ki, muhalefetı dışlamış, azınlıkta kalan düşüncelere bırakın saygılı davranmayı, hak tanınmamıştır. Böylece demokrasiyi getireceğim diye yola çtkan parti, kendine göre çoğunluğuna dayanarak seçim yasasında ve öteki yasalarda değışiklikler yaparak, seçim üstüne seçim kazanarak azıtmıştır. Bir partinin sırtı sırtına üç seçim kazanması az değildir. Ancak her kazanç da demokrasiden bir şeyler alıp götürmüştür. Son seçim ki, 1957 seçimlerıdir, parti liderine, "Tannböylebirgeceyikimseyeyaşatmasın"dedirtmiştir. Çünkü son seçim nerdeyse yitirilecek kadar köşeye sıkıştırmıştır. "Tanrının yaşatmamasını" dilediği gece, seçim sonuçlarının alındığı gecedir. Her türlü araca başvurularak seçimler kazanılmıştır ama, birkaç yıl sonra da demokrasi yitirilmiştir. 1960 askeri hareketini getiren özgürlüklerin kısılması, sadece tahkikat encümenleri kurulması. hilafet özlemleri taşınması değil, demokrasiden umudun kesilmesi de olabilir. Muhalefet bugün, meclis çoğunluğu diktasına karşı çıkıyor. Olağanüstü koşulların bir partiye verdiği çoğunluğun kötüye kullanılmasını istemiyor Bu yüzdendir ki elinden geldiğince uyarmaya çalışıyor. Yapılan seçimler, hiç bir zaman yetkin bir demokrasi içinde geçti denilemez. Iktidara gelecek partinin ilkin başvurması gereken yöntem, demokrasiyi işletmek olmalıdır. Oysa demokrasiye uygun olmayan seçimler bile demokrasi için yapılmıştır. Herkesin amacı demokrasi gibi görünüyor ama, eline çoğunluğu geçıren nedense demokrasiye belli bir süre yanaşmak istemiyor. Artık yıl 1946 değildir. Parti liderleri 1946 demokrasisi ile halkı oyalayıp, demokrasiyi geçiştirmeyi deneyemezler. Demokrasi gelsin diye verilen oylarla, iktidarlann devrileceği oylar aynıdır. Olağan bir seçimin ufukta görünmesi çok şeyleri değiştırebilir. Seçim tarihımizde bunun bir çok örneği vardır. Halkı aldatarak seçim kazanmanın kimsenin işine yaramadığı çok görülmüştür Eskiyenleri bir daha denemeyelim Haksızsa, yeni gibi görünen kadrolar da eskiyor Eski Yöntemler... MEHMED KEMAL 24 Ocak 6 yaşmda Ekonomi A ne durumda m Prof. Dr. Yakup Kepenek'in incelemesi di mantıksal kurgusuna göre gelecekte olumlu sonuçlar verip vermeyeceğini biraz sonra ele almak üzere önemli bir noktayı vurgulayalım. Seçenek konusu, yalnız bireysel öneriler dizisi olarak kalırsa, anlamsızdır. Secenekler, siyasal dıizlemde, örgiitlenme oUnagıyla bağlantılı biçimde oluşabilir, geliştirilebilir. Dolayısıyla, seçenek sorunu, özünde, ulkenin demokratikleşmesiyle birlikte düşünülmelidir. lşçi haklannın, yalnız siyasal örgiitlenme, partileşme açısından degil, en temel konularda, toplu iş sözleşmesi bakımından da aşın ölçüde sınırlandınldıgı bir ortamda, bu politikalann seçeneği bulunmamaktadır yanıısı, boş ve anlamsızdır. Bu durum, bir politikacının yaptığı yerinde bir benzetmeyle, kaleciyi kale direğine bağlayıp gol atmaya ve sonra da bununla şişinmeye benzer. Sonra, bu politikanın, bir kısım seçeneklerini bu toplum kendi geçmişinde, uygulamıştır. Tarihsel sırasıyla, önce, devletçüik uygulamasıyla, 1930'larda, sanayileşme ve gelişme yönunde çok önemli aşamalar sağlamış, temel tüketim malları sanayilerini kurmuştur. Sonraki yıllarda, iç pazara yönelik sanayileşme politikalarıyla, yerli üretimin artırılmasında önemli atılımları gerçekleştirmiştir. Son yıllarda, sınai ürün dışsatımının toplam dışsatımın %75'i dolayına yükseldiği vurgulanırken unutulmaması gereken bu sanayiin 1980 öncesinde kurulduğudur. Daha sonra belirtilmesi gereken, uygulanmakta olan politikalann, başlıca üç seçeneği bulunduğudur. Bunlar, yerli özel girişimci, sosyal demokrat ve sosyalist seçeneklerdir. Kuşkusuz bunların değişik bileşimleriyle nasıl somut, ülke koşullanna uygun duruma getirilebileceği aynca araştmlması gereken, ayrı bir konudur. Uygulanmakta olan ekonomi politikasının en başansız yönü, özel sermaye kaynaklarını üretim için harekete geçirememesidir. Ücretlerin alım gucu olabildiğince düşürülmüş, olağanüstü vergi kolaylıklan ve parasal desteklerle kâr oranları artırılmış, dışalım olanakları sağlanmı; ve tüm bu olanaklara karşın, yerli ve yabancı özel sermayenin üretime yönelmesi sağlanamamıştır. Açıktır ki, kaynakları üretime yöneltemeyen bir politikacının, diğer amaçlarını gerçekleştirmesi de esasen beklenemez. Önce, ekonomi politikasının "gösterge" aldığı fiyatların, 1986 ve sonrasında da artacağı kolayca öne surülebilir. Son altı yılın uygulamaları fiyat artışlannın nedeninin ücretler olmadığını kanıtlamıştır. Fiyat artışlan, üretim yetersizliği ve özellikle uretilen ve dışalımla sağlanan urunlerin dağıtımı ya da satışındaki yapısal bozukluklardan kaynaklanmaktadır. Bu yapısal bozukluğa ek olarak, liranın dış değişim değerinin sürekli düşurulmesi zorunluluğu, fiyat artışlarım korüklemektedir. Dışsatımı artırma amacıyla başvurulan liranın dış değerini düşürme işlemi fiyat artışlanna yol açmaktadır. Bu noktada, fiyatları sınırlı tutma amacı\la dışsatımı artırma amacının çeliştiğini, bunlardan birini elde etmenin diğerinden vazgeçme ile sonuçlanacağını belirtmek gerekir. Ekonomi politikası kendi iç yapısı yönunden de bu iki MPışalımın giderek serbest bırakılması ve dış borç ödemelerinin ağırlaşmasıyla ekonomi yeniden dış ödeme güçlüklerine gebe görünmektedir. MJ ygulanan ekonomi politikası altı yıl sonrasında da kendi çözmeyi amaçladığı fiyat artışlarım sınırlama ve dış ödemeler sorunu.ıu çözüme kavuşturma gibi sorunları da çözememiş durumdadır. amacı birlikte gerçekleştirmede tam ar. ımıyla, uyumsuzdur. Kaldı ki, sermaye kazançlannın vergilendirilmemesinin fiyat artışlarım yukarı çektiği gerçeği bir yana bırakılamaz. Uygulanan vergi politikası, fiyatları artırıcı niteliktedir. Buna koşut olarak, kamu harcamalarının vergilerle karşılanmaması da, para sunumunu artırmakta ve fiyatlar artmakıadır. Kısaca, uygulanan politika sonucu, fiyatların Üretim olanaklannı genişletememesi, uygulanan politikanın en belirgin niteliğidir. Üretim olanaklannı genişletemeyen bir ekonomi politikasının, kaynak kullanımında etkinlik sağlayamayacağı, ülkenin insangücü ve sermaye kaynaklarını üretim yönunde harekete geçiremeyeceği açıktır. ALTERNATİF SORUNU Bu politikalann uygulanması sonucu ekonominin gelecekte nasıl bir gelişme göstereceği sorusuna geçmeden, kamuoyunda çok sözu edilen "seçenek" (alternatiO konusuna kısaca değinelim. Uygulanmakta olan ekonomi politikalannın, bir başka seçeneği olmadığı, tek sağlıklı yol olduğu, bu politikaları uygulayanlar ve yandaşlannca sürekli vurgulanmakta, kamuoyu bu yönden baskı altında tutulmaktadır. Gerek bu poütikalar gerekse seçeneksizlik konusu kendi içinde ayn ayrı, tartışılabilir. Önce, bu politikalann, kendi içinde, ya da ken daha u a yıik:».* oranda artışı kaçınılmaz gorunmektedir. Dışsatım varolan düzeyini korusa, bir ölçude artırılsa bile, bu durum 1986 ve sonrasında dış ödeme guçlukleriyle karşılaşılmayacağı anlamına gelmez. Dışalımın giderek serbest bırakılması ve dış borç ödemelerinin ağırlaşması>la, ekonomi, >eniden dış odeme güçlüklerine gebe görünmektedir. Bu durumda, ekonominin, 24 Ocak'ın yürürluğe konma nedenlerini yeniden yaşaması, ya da bunalımm daha da ağırlaşması kaçınılmaz olmaktadır. Daha açık bir deyimle, uygulanan ekonomi politikası, altı yıl sonrasında da kendi çözme>i amaçladığı, fiyat artışlarım sınırlama ve dış ödeme sorununu çozüme kavuşturma gibi sorunları da çozememiş durumdadır. Son iki yıl boyunca enflasyonla ilgili beklentiler yüzde yuz yanılgıyla sonuçlanmış, °?o25 olması istenen enflasyon %50 dolayında gerçekleşmiştir. Bu politikanın "müşir"inde bu olçude yanılgı, diğer amaçlarını gerçekleştirmedeki durumu açıklamaya yeterli sayılmalıdır. Amaçladığı sorunlara çözüm getirmeyen ekonomi politikasının, ilke olarak çözümünü ertelediği iş bulma ya da işsizlik sonınuna da çözüm getiremeyeceği açıktır. öyle anlaşılıyor ki işsizlik sorunu giderek daha da ağırlaşacaktır. Ek olarak, dışalımın serbest bırakılması sonucu, yerli sanayiin bir bölümünün üretimini tümüyle durdurması kaçınılmaz görünmektedir. Diğer ülke deneyimlerinin kanıtladığı gerçek, sınai ürün dışalımının kolaylaştırılmasının yerli sanayii "egitme" yerine bunu öldürdüğüdür. Bu nedenle olacak, dışalım kolaylıkları uygulaması 1984 ve sonrasında, aşamalı biçimde uygulamaya konulmaktadır. Dışalımın göreli serbest bırakılması öncelikle, ilgili sınai ürünlerin yerli üreticilerini bu urunlerin dışalımına yöneltmektedir. Bu süreç, daha önce belirtildiği gibi, sanayi sermayesinin yeniden ticari sermayeye dönüşümünü sağlamaktadır. IMF'nin bu tür politikalann uygulanmasında zorunlu saydığı dışalım serbestisi, süreklilik kazanan devalüasyon nedeniyle, fiyat kararlılığı sağlamaktan da uzaktır. Ülke pazarının yabancı ürünlere açılması ve bu anlamda ticaret serbestisi, bu politikanın uygulayıcılannca, sorunlan çözecek bir cankurtaran simidi gibi algılanmaktadır. Oysa, gerek Avrupa ülkelerinin, gerekse ABD'nin bu konuda nasıl korumacı davrandıkları her gün yeniden yaşanmaktadır. Gerçekte, bu gelişmiş kapitalistlerden daha çok serbest piyasa yanlısı görünmenin ana nedeni, dış kredi olanaklandır. Ulke, ancak bu yoldan, dış borç alabilmekte borç verenler gözündeki saygınlığı sağlanmaktadır. Bilinen odur ki, bu çözüm çok kısa surelidir. Belli bir süre sonra, bu borçlann ödenmesi gerektiğinde, yapılacak bir şey kalmamakta, ülkenin aynı politikaları bu kez daha ağır koşullarda uygulaması gerekmektedir. Türkiye'nin gelecek yıllarda, daha ağır ekonomik bunalıma sürüklenmeyeceğinin güvencesi, bu politikalarda yoktur. Uygulanan ekonomi politikasını değerlendirirken, yıllarca benzer politikalan uyguladıktan sonra da bunalımdan kurtulamayan Brezilya'nın bir emekli general olan devlet başkanının, gazetecilerin "Ekonominin durumu nasıl?" sorusuna verdiği yanıt akla geliyor. Başkan: "Ekonominin durumu çok iyi ama halkın durumu iyi değil" demişti. Bu ekonomi politikasının uygulayıcılan, her gün değiştirdikleri kararlarla, niteliği bilinen politikalann bir başka yönunü yürürluğe koymayı yeğliyorlar. Bu yaklaşımın, genelde, ekonomi politikasını belirsizliğe ittiği yadsınamaz. Bu belirsizlik, uzun dönemli yatırım kararlarını olumsuz yönde etkiler. Bu nokta bir yana, ekonominin yönetimiyle ilgili hiç de sağlıklı olmayan gelişmeler, "fon"ların yönetiminden dışalım izinlerine dek bir dizi ornekte görüldüğu gibi denetim dışı uygulamaları birlikte getirir. Uygulanmakta olan ekonomi politikalannın sıyasal uzantısı bu noktadan kaynaklanmaktadır. Yazı dizisi boyunca belirtilen ekonomik maliyete ek olarak, politikanın toplumsal bir maliyeti vardır. Önce, uygulanmakta olan ekonomi politikalannın, geniş kitlelerin alım gucünu sınırlayarak, işsizliği artırarak ve insangucunün etkin kullanımındaki bozukluklan artırarak, toplumsal yaşamı olumsuz yonde etkilediği açıktır. Salt alımsatımın en yuce değer sayıldığı bir ortamda, emeğini satarak yaşamak zorunda olanlar, iş bulamadıklarında ne yapacaklardır? Sonra, geniş kitlelerin hak ve özgürlüklerinin sınırlandınlması sonucu uygulanabilen bu politikanın, özellikle, gelir bölüşumu yaklaşımıyla, toplumsal yapının demokratikleşmesi beklenemez. Bir başka deyişle, başarılı ve başansız yonleriyle incelenen bu politikanın daha demokratik bir ortamda yürutülmesi olanağı bulunmamaktadır. Uygulanan politikanın maliyeti, bu durumda, sayısal boyutların çok ötesindedir. Son olarak belirtelim ki, bu ekonomi politikaları, ne olçude "kaderci" bir toplum olursak olalım, hıç de kaçınılmaz değildir. Önemli olan, seçenek ekonomi politikalannın oluşmasına ve uygulamaya konulmasına olabildiğince yardımcı olmaktır. 1986 YILI İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ MEZUNİYET SONRASI UYGULAMALI EĞtTLM PROGRAMI (Uzman, Asistan ve Pratisyen hekimler için) PSİKİYATRİ ( 1 2 Mayıs 1986) a) Psikotrop ilaçların kullanımı, b) Stress, c) Erişkin nörozlarında davranış psikoterapisinin yeri ve uygulaması PLASTtK ve REKONSTRüKTtF CERRAHİ ( 2 0 2 3 Mayıs 1986) Plastik cerrahide rekonstrüksiyon K. B. B. HASTALIKLARI ( 2628 Mayıs 1986) Larenks kanseri cerrahisi RADYOTERAPt ve ONKOLOJt (2930 Mayıs 1986) Bronş kanserleri, tanı evrelendirme ve tedavi yöntemleri GÖĞÜŞ HASTAUKLARI (24 Haziran 1986) Tüberkülozun güncel ve Türkiye koşullanna uyg\ın teşhis ve tedavi yöntemleri ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI (16 19 Haziran 1986 ) Yenidoğan ve prematüre bakımında hekimin sorumluluğu FİZYOLOJİ ( 2 3 2 6 Haziran 1986 ) Fizyoloii'de uygulamalı eğitim ve bazı araştırma yöntemleri ENDOKRÎNOLOJİ METABOLİZMA VE BESLENME ( 2 5 2 6 Eylül 1986 ) Şekerli diabet GASTROENTEROHEPATOLOJt (2930 Eylül1 Ekim 1986) a) Karaciğer hastalıklarının tanısında klinik ve laboratuvar sonuçlarının defierlendirilmesi, b)Gastrointestinal yolları hastalıklarında endoskopinin yeri GENEL CERRAHİ ( 2 3 Ekim 1986 ) Hepatobiliyer cerrahi ÜROLOJİ ( 1 3 1 5 Ekim 1986 ) ürolojide endoskopik cerrahi girişimler PATOLOJt ( 16 17 Ekim 1986) Testis tümörleri FİZİKSEL TIP ve REHABİLİTASYON (21 24 Ekim 1986) Genel ve romatizmal hastalıklarda rehabilitasyon GENEL CERRAHİ ( 1 1 1 2 Kasım 1986 ) Travma ANESTEZİYOLOJİ ve REANİMASYON (13 14 Kasım 1986) a) Hipovolemik şok, b) Parenteral besleme NEFROLOJİ ( 1 7 1 8 Kasım 1986 ) a)Sıvı, elektrolit düzensizlikleri, b)Dializ uygulanması RADİOİDAGNOSTİK ( 1 9 2 1 Kasım 1986 ) a) Arteriyografi ve klinik tatbikatı, b) Menisküs lezyonlarda çift kontraslı artrografi, c)Lenfanjiyografı BİOİSTATİSTİK VE DEMOGRAFİ ( 2 4 2 5 Kasım 1986 ) Sağlık bilimlerinde istatistiksel değerlendirmede bilgisayar kullanımı HALK SAĞLIĞI ( 2 6 2 8 Kasım 1986) Hastanelerde bilgisayar kullanımına giriş, Sistemde hastahk tarumının önemi, Hasta tanıtım numarası, Hastalıkların kotlanması KARDİYOLOJİ ( 1 5 Aralık 1986 ) Akut miyokard infarktüsü ve komplikasyonların tedavisi Kursa katılmak için başvuru adresi : Prof. Dr. Sait Bekem Istenbul Tıp Fakültesi Dekanhğı Çapa / istanbul Tel : 523 62 59 525 92 40 / 494 BİTTİ Üretimde beklenen artış olmadı Uygulanmakta olan ekonomi politikasının en önemli eksiğinin, kaynakları üretim için harekete geçırmemesi olduğu daha önce belirtilmişti. Dönem boyunca yatınmlan artıramayan, ya da üretim olanaklannı genişletemeyen ekonomi politikasının. üretim gelışmelerı ile ilgili olarak aldığı sonuçlar da parlak sayılamaz. Ekonominin tüm kesimlerini kapsayacak biçimde seçılen bir kısım ürünlerin liziksel üretim düzeylen bu yargıyı doğrular niteliktedir. Uygulamanın ilk beş yılı sonunda üretim düzeyi hıç de olumlu bir görünüm vermemektedir. Tablo 7'den izlenebileceği gibi, tarım kesiminde ana ürün olan buğday üretimi, son üç yılda. 1980 öncesinin altındadır. Benzer bir durum, pjrinç ve tütün için geçerlidir. Üretıminde önemli artış olan alt kesimler, baklıyat ve şekerpancandır. Bunlardan birincısinde dışsatım olanaklarının olumlu katkısı, ikıncisınde de şeker üretim kapasıtesinın genişiemesi etkilı olmuştur. Tarımın diğer alt kesımlerindekı gelişmeler, olağan niteliktedir. Madencilikte, taş kömurü ve ham petrol üretıminde azalma, buna karşılık lınyit üretiminde büyük bir artış görülmektedir Kurulmatcta olan üretim birimlerinin işletmeye açılması, elektrik enerjisı. şeker, yapay gübre ve kâğıt alt sektörlerınde önemli üretim artışlan sağlanmıştır. Ek olarak, dışalım kolaylıkları, sanayide varolan kapasitenin daha yüksek oranda kullanımı olanağı vermiş ve üretim artışlan gerçekleşmiştir. Bununrumun yerli üretim azalmalannı daha da artıracağı söylenebilir. İNŞAATTA DÜŞÜŞ Yapım (inşaat) kesimindeyse, üretim düşüşleri çok daha belirgindir ve büyük boyutlardadır. Gerek ev ve apartman yapımında, gerekse diğer yapılarda, üretim düzeyleri, verilerin tam Burada, ulusal gelir verileriyle ilgili ilginç bir duruma dikkat çekmede yarar vardır. Fiziksel üretim verileri, inşaat kesimindekı üretimin, 198384'te 197879'a göre, toplamda %17 dolayında düşük otduğunu göstermektedir. Oysa ulusal gelirdeki inşaat değerleri, sabit (1968) fiyatlarıyla, yani reel anlamda, 198384'te, 197879'un üstündedir. Bu çelişik durum, ulusal gelir sayılannda çok ciddi kuşkular uyandıracak düzeydedir. Bu arada ulusal gfclir (GSMH) rakamlarıyla ilgili bir noktaya daha dikkat çekmekte yarar vardır Bilındığı gibi ulusal gelir, tüm ekonomide, bir yıl boyunca yaratılan üretim ve hizmet etkinliklerinin parasal anlatımıdır. Toplam katkılı ulusal gelirle ilgili tartışmalar kamuoyuna yansımaktadır. Tablo 5'te izlenebileceği gibi, ulusal gelir, son yıllarda, yeniden "büyüme" sürecine girmiş görünmektedir. Açıktır ki bu büyümenın kaynağı. büyük ölçüde, üretim dışı kesimler, bir başka deyişle, hızmetlerdir Sanayide kapasite kullanımı artışından doğan genışlemenin segladığı üretim büyümesi de hizmet kesimlerindeki büyümeden azdır. Tttta Sttar TABLO 7 ÜRETİM 1171 16.700 190 729 475 297 8.837 2.750 485 1.061 6.925 80,9 1179 1M3 1914 17.200 1M517.300 Taptaa Nay«M Saynı * MAKMdÜK (BkıTM) ta 17.500 16.400 189 225 1364 762 522 476 206 229 8.760 12.770 2.870 3050 590 715 1.147 1.299 7.356 8.030 83.9 82,5 159 168 1437 1312 500 521 192 194 11.1» 11000 3.200 3.500 800 710 1 334 8.561 68,5 9458 1 820 11579 1027 4 584 1.276 MLnşaat kesiminde 197879'un üretim düzeyine bile erişilemedi. ş imento, taşkömürü, petrol, sigara, buzdolabı ve buğday gibi ürünlerde 1979'un üretim düzeyine 198485'te bile erişilemedi. la birlikte, birçok üründe, bunalımın en yoğun olduğu 19781979 yıllarının üretim düzeyine ulaşılamamıştır. Özellikle 1985'in ilk altı aylık verilerı, sınai üretim düzeyinin ılgınç düşüşlerinin habercisı durumundadır. Dışsatımın göreli olarak kolaylaştırılmasıyla. birçok sınai ürünun yerli uretimi yerine dışalımı yoluna gidileceği ve bu duolduğu 198384'te, 197879 yıllarına göre sırasıyla % 20 ve toplamda % 17 dolayında daha azdır. Oysa gerek kullandığı yerli hammadde ve ışbulma olanaklarıyla, binayapımı, ekonominin etkin sektörierindendir. Aynca, kentleşme ve nüfus artışı karşısında, toplumun barınma hizmetinin karşılanması da önemlidir. ç 3 537 3630 4 295,2 4 051,3 9 925 10 936 18 524 22 063 2 735 2833 2206 2088 2988 4584 2988 3 696 tntfci (Ita TM) Şrtnr Yapay göbre SMMkAstt (sar<*ı) Eit* E« 146 288 2546 3 306 7 224 238 303 301 71 56 17,2 20 47,5 63 12 135 13 015 16 53 365 43 808 42 753 588 814 643 413 15 130 16 833 13 645 13 445 1 090 972,5 1 714 1 700,7 309 075 494 398 61 30 77 474 509 255 7 724 211 223 79 7 522 3 972 381 300 488 245 62 32 25 15 61 26 16 387 8 230 54 832 29 816 500699 6 691 7 264 4 5717 4 930 2 233 18 453 20 122 14 178 16 889 10 751 * 1985 OeakHadraıı <MfMwt. Yıllık Ekonomik Rapor 1980 ve 1985 Erkan Yücel anma gec • Onat KUTIAR Omer ÖZGEÇ Nur SÜRER KARTALKAYA KARTAL OTEL SICAK YUVANIZ Katılanlar Genco ERKAL Müjdat GEZEN Aziz NESÎN Zeynep ORAL Doğu PERlNÇEK Rahmi SALTUK Ali Poyrazoğlu Ttyatrosu KAPAll YÜZMKIIAVtl7M DlSKO • SAUNA • CCRETSİZ LİFTLF.a re TF.LESKİ ÇAYveIHLAMVRUNlV 5DOĞAL KAYAKPİSTİ BESKO BESTE KORUMA T.A.Ş. GENÇ AVUKATLAR ARIYOR Telif hukukunda yetiştirilmek üzere genç ve enerjik bay ve bayan avukatlara ihtiyaç vardır. İlgilenenlerin resimli kısa özgeçmişlerini aşağıdaki adrese göndermeleri rica olunur. Müracaatlar gizli tutulacak ve mutlaka cevaplandınlacaktır. Adres: Akçam Cad. No: 22 4. Levent/lstanbul Tarih . 27 Ocak Saat 19.» Yer : KONAK SİNEMASI HARBİYE Tel 148 26 0 6 HER PER$EMBE CUMA PAZAR lstanbulRezervasyon:161 10 74 161 22 81336 16 60161 82 26 Bolu Kezervasyon (4611) 35723573 ur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle