22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Anayasası'nı savunduk ve Hava Kuvvetleri Komutanının kutlama ve başarı telgrafını yadırgadığımızı da şoyle belirttık: "EyIemli olarak kuvvet komutanlığı gorevinde bulunan hava paşası sayın Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın Tarabya Oteli'ndekı Tercuman Gazetesı Semınerı'nı duzenleyenlere kutlama ve başarı telgrafı yollamasını yadırgadık Turk Sılahlı Kuvvetleri'nin gorev başında bulunan bir komutanı kımliğı>le kendisinin taraf tuttuğunu duşunmek aklımızdan geçmez. Bıze oyle geliyor kı sayın Orgeneral, Cumhurbaşkanı seçımınde parlamentoda suregelen "nafile" turlardan bezmiş olduğu için, kuvvet komutanı kimliğiyle değil, sade bir vatandaş kimliğiyle çekmiş olacak o telgrafı" (Cumhurıyet 27.4.1980). Aslında o zamanki hukumet tedirgin olmalıydı ve devletin yuksek bir memuru olan bu komutanın görevden alınması ıçın harekete geçme otorite ve yetkısını kullanmalıydı. Ama o tarihte bu davranışın perde arkasını gören olmadı; belkı de görmek istemedıler. Bu, bir iktidar boşluğu, ya da zaafı değil de nedir? Şımdi aradan altı yıl geçtikten sonra sormak ıstıyorum: Anayasaya göre "demokratik siyasal yaşamın vazgecilmez unsurlan olan" butun siyasal partiler, sözunu ettığım bu telgrafta "demokratik siyasal yaşam" için yakın bir kesıntı tehlikesınin işaretini görmelı değıller miydi? Bu tehlıke onlan dıyaloğa ıtecek nıtelık taşımıvor muydu? Belki içlerinden bazıları bunu gördu ama, onların sozune de iktidar partisi kulak vermedı. 10 Mayıs 1974'te Gazeteciler Cemiyeti Konferans Salonu'nda benım başkanlığımda duzenlenen ve rahmetlı Şevket Sureyya Aydemir, rahmelli Cavit Orhan Tutengil, Tarık Zafer Tuna>a, Aziz Nesin, Sabahattin Selek ve tlhan Selçuk'un katıldıkları "Bilim Özgurluğu ve Fikir Gazetecüigi" konulu açık oturumun kaparuş konuşmasında harfi harfine şu gerçeği dile getirmıştim: "Eğer Turkiye'mizde kalkınma yontemi konusunda birbirinden ayn, hatta birbirine karşıt düşiince taşıyan aydınlar ve politikacıiar arasında içtenlikli bir divalog kurulabilseydi, son 2530 yilımız boş ve gereksiz tartısmalar, uzuntıiler, duşmanlıklar ve acılarla bavaya uçup gitmezdü..." Gunümüzde de bu durum böyle surup gıtmiyor mu? Siyasal partıler aralarında dıyaloğa geçıp karşılıklı odunlerle denge kurarak, bir uzlaşma ortamı yaratmayınca, doğrudan doğruya kendi kendilerini devreden çıkanp bir iktidar boşluğu yaratıyorlar. Dıyalogtan kaçma inatçılığını da hemen her zaman sağ partilerde göruyoruz. Herhangi bir partiyı suçlamak niyetinde değiliz. Ama 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylul askeri mudahalelerinin her uçunun de, sag partilerin iktidarda bulunduklan zamanlara rastlaması cükkat çekici değil midir? • • • Zaman zaman bazı komutanlar politikaya ve dolayısıyla ıktıdara rahmetli lsmet tnönu'nun deyişıyle "heveslı" olabılırler. Bu heves, politıka yaşamında iktidar boşluğundan, ya da demokratik yaşamda oluşan, zaaftan, gevşemeden doğar. Boyle komutanlan bu hevesten vazgeçirecek tek yol, sivil kesimde siyasal partilere dayalı, insan haklan ve hukuk devleti ilkelerine içtenlikle bağlı. halkın meşru temsilcisi guçlu bir parlamentonun gorev başında olmasıdır. Gelin görün ki, Tercuman gazetesinin 1980 nisanında Tarabya Oteli'nde 1961 Anayasası'na karşı duzenledıği "Kuvvetlı İcra Semineri"ne yalnız Hava Kuvvetleri Komutanı değil, o dönemih Parlamento Başkanı Cahit Karakaş, Senato Başkanı ve Cumhurbaşkanı Vekılı Ihsan Sabri Çaglayangil de kutlama ve başarı telgrafları yollamışlardı Bız sözunu eıtiğım 2 7 Nisan 1980 tarıhli yazıda, birı yasama organının, öburu yurutme erkınin başında olan bu iki başkanı da eleştirmiştık. Çunku, gorevlerı gereğı tarafsız oldukları halde, aslında ıki büyuk partinın uyesı olan bu başkanlar, demokratik siyasi hayatın karşı karşıya bulunduğu yakın kesinti tehlikesınin açık belirtilerini değerlendınp gereken önlemlen almak ıçın kendi parti gruplarını cıddi biçimde uyararak, aralannda bir diyalog zemıni hazırlayacak yerde, mevkilerını ve ozgurluklerıni borçlu oldukları anayasaya karşı duzenlenen "Kuvvetli Icra Semınerı"ne başarı dilekleri sunuyorlardı. "tçimden ne gaflet, ne gaflet!" dıyordum ama, bu sözcuğu, onların bulunduklan yuksek mevkilerı duşunerek, kullanamıyordum o zaman Bılındiğı gıbı o tarihte cumhurbaşkanlığı seçimi bir inatlaşmaya ve dolayısıyla bir çıkmaza gırmiştı: Uyece çoğunlukta olup parlamento antmetigine göre tek başına hukumet kuramadığı için muhalefette bulunan parti, şımdı sözunu ettığım "uyece çoğnnlukta olma" olgusuna dayanarak, Cumhurbaşkanının kendi partisinden seçilmesini, üyece azuılıkta olduğu halde, başka partilerce dışarıdan desteklenerek iktidar olan parti ise "iktidar olma" olgusuna dayanarak başkanın ılle kendi partisi uyelerı arasından seçilmesini istiyor ve anayasanın ongördüğu çoğunluk sağlanamadığı için de parlamentodaki seçım turları gunlerce, aylarca bırbirini izlıvordu Bu nedenle devlet başkanlığı gıbı çok onemlı bir görev çok uzun bir sure vekaletle vönetılmekteydı Bu davranış bir iktidar boşluğu yaratmak değıl de ne ıdı 1 Kabahat, böyle bir durumun bir gun oluşabıleceğıni ongormeyen 1961 Anayasası'nda mı, yoksa anayasadaki bu boşluğu doldurmayan sıyasal partilerde miydi? Bu önemli noktayı başka bir vazıda ele alalım 26 OCAK 1986 Demokrasi Arayışı ve Siyasal ParrilerI HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bugun, demokrasi arayışında siyasal partılerin durum ve tutumunu irdelemeye çalışalım. Sayın okurlann izlediği gibi, son bir aydan beri kimı zaman bir hafta aralık vererek "demokrasi arayışı" konusunu yeniden ele alnuş bulunuyoruz. "Yeniden" diyorum, çunku eski yazılanmda, buyuk çoğunlufuyla hep gerçek demokrasi ve ona sıkı sıkıya bağlı olan "hukuk devleti araştırması", belki daha yerinde bir deyişle "hukuk devleti savaşımı" konulanyla yoğrulmuştur. Niçin hep bunları yineleyip dumyoruz? Sorunlar hep çözümlenmemiş ve dolayısıyla guncel olarak karşımıza çıkıyor da ondan. Yoksa boyuna yinelemek ister miyiz kendi kendimizi? öyle zamanlar oldu ki, bu yinelemelerden bıkıp usandığımız için "Kısır Döngü", "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur" (Bina, Arapça gramerin en güç konulanndan bıridir), "Hep Ayru Hikâye" gibi başlıkIar koyuyorduk yazılanmıza. Ancak "kalem sahibi" aydınlann görevi, "hak bellediği yolda" duraksamadan yürümektır, bıkmak değıl! Işte arayışlarımızın nedeni bu. Demokrasi arayışı içinde siyasal partılerin durumunu incelerken işe anayasadan başlayalım: 18 Ekim 1982 gun ve 2709 sayılı anayasanın 68. maddesinin ikınci fıkrası şöyledır: "Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlandır." 27 Mayıs 1961 gun ve 334 sayılı eski anayasamızın 56. maddesı de söyledir: "Siyasi partikf, ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasi havatın vazgecilmez unsurlandır." Görüldüğü gibi, bu ikı metin böylece "demokratik siyasi arasuıdak] ayınm, "ister iktidar hayatı" çökertme girişimıyle da, ister muhalefette olsunlar" oluşmaz; iktidar partisinin kenibaresinin 1982 anayasasında bu di buyruğu altındaki guçlerı kontrol edememesıyle de doğar. lunmamasıdır. Anlaşılan, bu Bunun bizdeki en son örneğine anayasanın 68. maddesinı kale12 Eylul 1980'den hemen önceme alanlar, "siyasi partiler" kavrarrunm doğal olarak hem ik * ki aylarda tanık olduk: 1980 yıtidar partisini, hem de muhale ünın nisan aymda Tercuman gafet partılenni kapsadığını düşu zetesi, Tarabya Oteli'nde birkaç gün süren, sözde bilımsel, ama nup "ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar" ibaresinin ge daha çok siyasal nitelikli bir sereksız, eski deyişle "zait" oldu miner duzenledı. Konu, 27 Mağu sonucuna varmış ve böylece yıs 1961 Anayasası'nın kımi kurallarım değiştırip "ıcra"yı yaonu metne koymamışlar. Ne var ni yünıtme organı olan hukumeki, ilk bakışta mantıksal göninen ti güçlendırmek idi. Parlamentobu düşünuş, o fıkrada önemli bir siyasal eylem ve boşluk yaratmıştır: 27 Mayıs nun Anayasası'nın 56. maddesine işlemlerınden bir bölumunu "ister iktidarda ister muhalefette Anayasa Mahkemesı'nın; hukuolsunlar" ibaresınin konulması metin ışlemlennden bir bölümunu de Danıştay'm yargısal denerun nedeni, iktidardaki çoğunluk partisince bir yasa veya anaya timınden çıkararak, devlet ışlesa maddesinin amaç dışında yo rinin daha çabuk ve kolay yurür rumlanması, ya da sudan baha duruma getirılmesi yolları araşneler icat edılmesı yoluyla ana tırılıyordu. muhalefet partisinin varlığına O zamanki anayasayı eleştirson verilerek tek parti diktatoryası kurulması girişimlerini ön meye ve ortaya konulacak önelemek idi. Nitekim 27 Mayıs nlerle yenı çözümler bulmaya 1960'tan önceki iktidar partisi, yönelik bu gibi seminerler, siyasal nitelikli de olsa, doğal karşıana muhalefet partisi hakkında lanmalıdır. Başlangıçta bız de soruşturma açacak kadar cüretöyle karşılamıştık. Ancak o döli ve "demokratik siyasi hayata" nemde Hava Kuvvetleri Komuaykırı davranışlarda bulunmuş tanı olan şimdiki Cumhurbaşböylece hukuk dilinde az çok nakanlığı Konseyi uyesı Orgeneral zikçe "yetki gasbı" adı verilen Tahsın Şahınkaya'nın bu semihukuksal zorbahk yoluna sapanere başarı telgrafı gönderdığirak, "demoratik siyasi hayatı" ni gazetelerde okuyunca, "işın temelinden sarsmış, bu da o ikiçinde iş olması" yani bu niteliktidarın askeri mudahale ile düte bir semınerin duzenlenmesinın şurulmesı nedenlerinden birini ardında başka niyetlerın yatması oluşturmuştur. kuşkusu doğdu içimize. Hemen kaleme sarılıp bu sutunlarda (27 • • * Nısan, 18 ve 25 Mayıs, 1 ve 8 "Nerede iktidar boşluğu olurHazıran 1980 gunlerınde çıkan) sa, orada kesinlikle bir mudahabeş yazı yayımlayıp seminerdele olur"; bu, toplumsal bir yaki konuşmacılann duşuncelerinı sadır. İktidar boşlu|u, sadece birer bırer eleştirdik, 27 Mayıs çoğunluk partisinin azınlığı ve PENCERE Sansür Yararlıdır ve İyidir... Atalarımız (nur içinde yatsınlar) ne demişler: ' Her işte bir hayır vardır." Atasözü, deniz dibindeki istiridyenin kabuğu İçinde uyuyan inci değHdir; yaşamın ımbığinden süzülmüş damladır Kimı geri zekâlı "her ışte bir hayır vardır" sözunun derınliğıne ulaşamaz. Oysa atalarımız, bu özdeyişle, diyalektık felsefenın özünü dile getırmışler; doğadakı her olayın ıkı yanı olduğunu vurgulamışlardır. Komünıst babalarından kahrolası Engels, aşağı yukarı aynı şeyi söylemıyor mu: Sömürgeciliğin çok iyi yanlan vardır; çünkü sömürgeciler dünyanın geri kalmış ülkelerine gitmişler, durgun toplumların canına okumuşlar, uyuyan insanları silkelemışler, tepkileri üretmışler; tarıhin itıci gücüne can vermışlerdir. Ne demektir bu? "Her işte bir hayır var" özdeyişinı bıraz daha uzunca söylemış Engels... Ama çoğu kışi hayatın bu gıbı gerçeklerinin dibini bulamaz; yüzeyde kulaç atar; "sömürgecılık kötüdür" deyip işin içinden çıkar; atalarımızla komünist babası Engels'in fıkirleri arasındaki bağıntıyı çakamaz; "sansür iyidir ve yararlıdır" sözüne de karşı çıkar. • Oysa sansür çok yararlıdır. Bizım tarihimizde sansürün en civcivli olduğu dönem İkinci Abdülhamit zamanıdır. O yıllarda padişahın sansürbaşısı, Babıâli'deki gazeteleri en küçük sözcüklerine vanncaya degin gözden geçırryor, yasaklı olanlan ya da beğenmediklerıni çiziyordu. Bugun bizım TRT kimı sözcüklerı yasaklıyor ya, İkinci Abdülhamit döneminde de yasak sözcukler vardı. Sansür memuru, gazetecileri ve yazarları "korumak" ıçın basın ve yayından önce görevıne başlar, inceden ınceye her şeyi denetler, sakıncalı bölümlerı ayıklar; sonra ıç rahatlığıyia imzayı atardı: Yayımlanabilir. Sansür görevlisiyle gazeteciler denetimden sonra evlerine gıdip rahat bir uyku çekerlerdi; ama, bir de tersinı düşünün. Ya sansür olmasaydı? Abdülhamit ertesı sabah gazeteleri gördüğunde zıvanadan çıkarak sağa sola emırier yağdırsaydı; gazetelere ılışkın kovuşturmalar açılsaydı, yazaıiar mahkemelere verılseydi; cezaevleri dolup dolup boşalsaydı... Daha mı iyi olacaktı? Demek ki, atalarımız doğru söylemişler; her ışte bir hayır olduğu gibi, sansürde de bir hayır, bir yarar, bir lyilik vardır; diyerek şükredelım. • Abdülhamit 19'uncu yüzyıl sonuyla 20'ncı yüzyılın başında egemenliğım sürdürdü; geldik 20'nci yüzyılın sonuna; şunun şurasında 14 yıl kaldı. 1986 yılında ANAP çoğunluğunun oluşturduğu Meclisten "Sinema Video Yasası" çıktı. Bilım ve teknoloji ilerliyor, her ev bir sinemaya dönüştü, filmler elden ele dolaşıyor Bu durumda denetim gerekmez mi? Her kim ki film çekmek istiyor, senaryosu dokuz kişiden oluşan bir sansür kurufunca gözden geçırilecek; eğer sakıncalı görülürse ızin verilmeyecek Kötü Yok canım, eskiden de böyleydi. Türkiye'de basın özgürlüğü diye bir savaşım var, çünkü basında sansür yok; kimi yazarların yazılarından dolayı içeri atılması, gazetelerın kapatılması, yazı müdurlerınin cezalandırılması sansürün yokluğu yüzündendir. Hiç olmazsa sınema sanatçılarını bu tehlıkeden devlet koruyor; sansür yontemını uygulayarak tumunu gozetıyor; ışte atalarımız bunun için ne demişler: Her ışte bir hayır vardır. EVET/HAYIR OKTff AKBAL İletişim Yayınları Eczacıbaşı 1986 TIP ÖDÜLLERİ Eczacıbaşı Bilımsel Araştırma ve ödul Fonu Turkıyede tıp alanında yapılacak bilımsel araştırma proıelerını desteklemekte ve yayınlanmış bilımsel çalışmalara oduller vermektedır Degerlendırmeler Fon Yonetım Kurulu tarafından yapılmaktadır llgılenenler 28 ŞUBAT 1986 tanhme kadar ECZACIBAŞI BİLIMSEL ARAŞTIRMA VE ÖDUL FONU SEKRETERLIĞI. LEVENTISTANBUL' adresıne, aşagıdakı belgelerle başvurmalıdırlar "Kadın Olmak" Nedir?.. "Kendımı sorumlu hıssettım. Çünkü bitmeyen bir şeyler vardı Sonunda ışe koyuldum O bıtmeyeni duyurmak, ıletebılmek, çoğaltmak için O bitmeyen şey mı? Ne 'kadın olmak, ne erkek olmak ..' Yalnızca ınsan olmak çabası. Insanı ınsan yapan değerlerı koruma çabasından başka bir şey değıl" Zeynep Oral'ın "Kadın Olmak" kıtabını okuyorum Oral, bir gazetecı her şeyden once.. Bir sanat eleştirmenı, lyı bir yazar Son yıllarda basın yaşamımızın yetiştirdığı 'kadın' yazarlarımızın onde gelenlerınden bırı Boyle bir 'kadın'ın 'kadın olmak' sorununu ışleyen yapıtı elbette kı ılgınçtır, çekicıdır, yararlıdır. Ne demek 'kadın olmak?' Bir söz vardır, Tanrı kızı yarattı Erkek de kadını' dıye! Erkeklenn böburlenmesının ürunü bir söz1 Hep yazılır söylenır Kolaylıkla, umursamazlıkla, bir çeşıt aldırmazlıkla. Efendım, kadın haklan' ne demek, 'kadın sorunlan' ne demek? Insan vardır, ınsanoğlunun haklan, sorunları vardır! Öyledır, ama dunya toplumlarında, en ılerı duzeydekınden en gerıde kalmışına dek hepsınde 'kadın' gerılerdedir, hor görülmektedır, yönetımlere gereğınce katılmamaktadır Bir şarkı vardır, "Bu dunya erkeklerındır" dıye .. öyledir, bu dunya erkeklerındır Işyennde, okulda, yonetım yerlerınde erkeklerdır etkın olan, onde olan. Yıne de 'kadın erkek yok, ınsan var' denır Bir çeşıt kandırmaca, bir çeşıt avutmaca! En ılerı ulkelerı ele alalım, orneğın Federal Almanya Nufusun yuzde 52'sı kadın Ama on mılyon sendıkalıdan yalnız 2.5 milyonu kadın Ulkedekı beş partının yönetıcı kadrosundakı kadın oranı yüzde 63 ıle 12 arasında Meclıste kadın temsılcıler yuzde 9.8 oranında!.. Japonya'da ıse durum şoyle: Temsılcıler Meclısı'nın 608 uyesınden yalnız 8'ı kadın. Kadın ışçılerın kazancı, erkeklenn elde ettığının yarısı . Ülke yonetımınde etkılı olmak açısından da durum kadınların hıç lehıne değıl Kadınların yönetımde en çok etkılı oldukları ulkeler Sovyetler Bırlığı yüzde 33; Doğu Almanya yuzde 32; Macanstan yuzde 31, Fınlandıya yüzde 30. . Bunlar Meclislerdekı üye sayısma gore bir oranlama. Hükümette görev alan kadınların, yanı bakan olarak sorumluluk yuklenen kadınların sayısı ıse pek az Fınlandtya, İsveç, Fransa ve Amerıka'da bu oran yuzde onla yırmı arasında.. Oral'ın kıtabındakı ıstatistıkferden aldığım bu sayılar da gösteriyor kı, dünyanın en ıleri ulkelerınde, yanı okuryazarlık oranı yuzde yüze yaklaşan toplumlarda bıle kadınlar, erkeklerden çok aşağı bir düzeyde kalmışlar. Bu sayılara baktıkça, 'Efendım kadın sorunu yok, ınsan sorunu var' demek bir anlam taşımıyor. Insan olarak da ezılıyorlar, ama kadın olarak daha çok ezılıyorlar... Bu gerçeğı yadsımak, işı geçıştırmek oluyor Türkıye koşullarım duşundunüz mü durum butun çıplakhğıyla ortaya çıkıyor. Bugün TBMM'de görev yapan kadınlarımızın sayısı 12'dir. 388 erkek ve 12 kadın! . Işte eşıtlık. . Beledıye başkanlan arasında bılmem bir tek kadın var mı? Belediye ve ıl genel meclıslerınde kadın üyelerın sayısı yüzde kaçtır? Kabınelerde bugune dek kaç kadın bakan gelip geçtı, bir elın parmak sayısını bulmaz Zeynep Oral'ın 'Kadın Olmak' kıtabı kışıyı bu tur düşüncelere süruklüyor Angela Davıs'ın şu sozlerı sorunu gozler önune sermektedır "Kadın özgurluğu ekonomık ozgürlukten ayrı duşunülemez Ondan ne yapıp yapın once ekonomık ozgurluğünüzü kazanın." Zeynep Oral, 'bir kez daha söyleyeyım' diyerek, buyük bir gerçeğı önumuze çıkarıyor: "Dünyanın butun yıyeceğının yarısını, Afrika'nın tüm yıyeceğının yüzde 80'ını kadınlar uretıyor." Oral'ın kıtabı üç bölüm: Naırobı'de Kadın Olmak, Savaşta ve Barışta Kadın Olmak, Her Zaman Her Yerde Kadın Olmak Naırobı'de toplanan Forum 85'le ılgılı ızlenımlerını anlatırken. bız de Oral'la bırlıkte yaşıyoruz dünya kadınlarının acı mı acı gerçeklerını Guzel yazılmış, coşkuyla, sevgıyle, ınançla yazılmış bir kıtap bu, "Kadın Olmak." 198^87 DÖNEMİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA ADAYLIĞI Tıp alanındakı araştırma proıelerının desteklenmesını dıleyenler seçtıklerı konunun amacını çalışma planını demırbaş alet ve malzeme dışında ayrıntılı gıder tablosunu fotograflı ozgeçmışlerını bugune kadar yayınlanmış çalışmalarının ayrı baskılan ya da lıstesını 12 kopya olarak gondermelıdırler OLUM Emekli Öğretmen Bilinmeyen yönlertözel hayatıyla ATATÜRK PAZARTESI BAYİLERDE MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI'NDAN MALİYE MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI Malıye ve Gumruk Bakanlığı Teftış Kurulu Başkanlıgı'nca 24.3 1986 Pazartesi gunu saat 09 00'da Ankara ve Istanbul'da Malıye Mufettış Yardımcılığı Gırış Sınavı açılacaktır. GtRİŞ SINAVINA KATILABİLMEK İÇtN: a) Devlet Memurları Kanunu'nun 48'ıncı maddesınde yazılı nııelıklere sarııp olmak, b) 1 1 1986 tarıhınde 30 vaşını doldurmamış bulunmak, c) Siyasal Bügıler, Işletme, Iktısat, Hukuk Fakultelen ıle Orta Doğu Teknık Unıversıtesı, Boğazıçı ve dı|er Ünıversıtelenn Iktısadı ve 1dan Bılımler Fakultelennden, lktısadı ve Tıcarı llımler Akademılennden (veya bu vasıflan haız olduğu Mıllı Eğıtım Bakanlığı'nca tasdık edılecek yurt ıçı ve yurt dışı Fak 1te veya Yuksek Okullardan) bırını bıtırraış olmak, gerekmektedır Isteklılerın sınav ıçın gereklı belgelerle sınav konularım belırten kıtapçığı, adı geçen Fakulte ve Akademılerle, Ankara'da Teftış Kurulu Başkanlığı'ndan, Istanbul ve lzmır Defterdarlıklarında MaJıye Mufettışlennden bızzaı veya mektupla sağlayarak başvurma ışlemı ıçın en geç 10.3.1986 Pazanesı gunu çalışma saatı bıtımme kadar Teffş Kurulu Başkanlığı'na şahsen veya posta ıle başvurmaları, postadakı gecıkmelerın dikkate alınmayacağı ılan olur.ur Basın 10454 1986 ECZACIBAŞI TIP ÖDÜLÜ ADAYLIĞI Ödule aday gostenlecek yapıt Turk yurttaşları tarafından yapılmış olmalı ve orıjınal bir çalışma nıtelığını taşımalıdır Eser yurt içinde ya da dışında yayınlanmış veya bilımsel bıldın olarak sunulmuş bulunmalıdır Yapıtlar Turkçe ve 12 kopya olarak yollanmalıdır Bunlara araştırıcının fotograflı ozgeçmışı ıle yayınlanmış çalışmalarının ayn baskılan ya da lıstesı eklenmelıdır "Bılım Ödulu ve'Teşvık Odulu" olarak ıkı ayrı odul verılmektedır Gonderılen dokumanlar lade edılmez BEHtÇ ENVER KORYAK'ı yitirdik. 27.1.1986 günü Erenköy Galippaşa Camii'nde öğle namazından sonra toprağa vereceğiz. AİLESİ OLUM Merhum Mustafa lsmet ve merhume Nazmıye Temızer'in kızları, merhum Kemal Berktan'ın eşı; merhum Dr. Osman lsmet Temızer ve merhum Dr Bahn lsmet Temızer'in kardeşleri; Belma Berktan, Aysel Berktan ve Meral Berktan'ın anneleri; Ufuk Berktan, Nılgun Berktan, Alev Torun ve Ahmet Torun'un buyükannelerı Eczacıbaşı BİLIMSEL ARAŞTIRMA SEKRETERLlGl ODUL FONU 25 Ocak 1986 gunu ölmuştur. Cenazesi 26 Ocak 1986 pazar gunu Kızıltoprak Zühtü Pasa Camii'nde kıhnacak ikındi namazından sonra Karacaahmet'tekı aıle kabristanında toprağa venlecektir fflLMTYE BERKTAN AİLESİ OSMANİYE İFLAS MEMURLUĞUNDAN GAYRİMENKUL KİRALAMA İLANIDIR Dosya No 1985/1 Mahkemece iflasına karar verilen Osmanıye Eski Tacırlı Cad No 36'da mukım Soysan Dokuma San. ve Tıc. A.Ş. tasfıye masası, aynı adreste malvarlığına dahıl fabnka ıle demırbaş alet ve edevatının tasfiyeyı engellememek ve tasfiye masası yaıarına olmak uzere açık artlırma suretıyle kıralanraasına karar venlmışur Fabrıkanın muhammen aybk kıra bedelı 1.000 000. TL.'dir Kiralamak ısıeyen talıplenn 31 1.1986 gunü saat 14 OO'te kendılerı veya kanuni lemsılcılennı memurluğumuzda bulundurmalan, fazla bılgı almak ısteyenlerın memunyetımjzın muracaatla masraflanru verdjklen takdırde şartnamenın bir örnegının kendılenne verıleceğı ve şartnamenın ılan tarıhınden ıııbaren daırede herkesın görebıleceğı şekilde ılan edılecegı arttırmaya ıştırak edenlenn kıymetm yıllık tutannjn % 10 nıspetınde pey akçesı veya bu mıkıar, mıllı bir bankanın temınat mektubunu ıflas memurluguna tevdı etmelerı ve dellalıye resmı, ıhale pulu, KDV ve ıhale ınasraflannın kıracıya aıt olduğunun ve ıflas ıdaresının ıhaleyı yapıp yapmamakta ve tasfiye masası yaranna görmedığı tespıt edıldığınde ıhaleyı fesıh etmeye yetkılı olduğu ve ıhaleye ıştırak edenlenn kıralama şannamesını görmuş ve munderecatını aynen kabul etmiş say ılacaklan ılan olunur Basın. 899 Değerli arkadaşımız GÜLSÜM ALPASLAN'ı yitirdik. Acımız sonsuzdur. Anısı yüreklerimizde sonsuza dek yaşayacak. Arkadaşları adına FETHİYE ÇETİN VEFAT ve TEŞEKKUR Merhum lbrahim Sunbay, Merhurne Vesıle Sunbay'ın oğulları Sunbay, Kocabaş, Zorlutuna, Sıba, Emetı aılelerının kardeş, amca, enışte ve damatları, Necla ve Hakan'ın kıymeth babaları, Sabıha Sunbay'ın bıncık eşı, 25 Ocak 1986 günü vefat eımıştır Cenazesı 25 Ocak 1986 gunu Çayırbaşı mezarlığına defnedılecektır Cenazemıze bızzat gelen telgraf, telefonla acımızı paylaşan akraba dost ve yakınlarımıza teşekkur ederız NECMİ ETHEM SUNBAY AİLESİ Mali Miişavir TEŞEKKUR Ankara'daki ltalyan Kultur Heyeti ve Arkeolojık Çalışmalar Seksıyonu, Italya'dakı Turkolojı Kursusü öğretim görevlısi Prof. ANNA MASALA'nınacısmı paylaşır, buyuk Tıirk dostu babası FİLADELFO MASALA'nın vefatı nedenıyle Turkıye ve ttalya'daki tum dostlarına ve ozellıkle Poma'dakı Turkıye Buyukelçihği'ne ANNA MASALA'nın teşekkurlerını bıldırmekten onur duyar. Basağhğı kabulu Tel: 314026314027
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle