18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 OCAK 1986 CUMHURİYET/ll Stresin kaynağv Olaylara değişik anlam yükleme 1 Bu yazı dizisi boyunca yanlış anlamalara meydan vermemek için sınavlaıa ilişkin ortaya çıkan duygusal rahatsızhklann içeriğini ve nedenlerini açıklarken kullanılan kavram ve terimlere bir açıklık getirmek yararlı olacak. Sınav ve genel olarak her türlü sınanma ortamlannda duyulan duygusal rahatsızhklar çeşitli etiketlerle tanımlanabilmektedir. llk önce, bu kavram kargaşasında en büyük role sahip olan 'stres' kavramını tartışmakta yarar var. Stres, her bir dunıma kolayUkla uygulanıveren, her kalıba sokulan bir kavram. Günümüzün hızlı akışı içinde çevrenize şöyle bir kulak verecek olsanız, strese ilişkin nice atıflar duyabilirsiniz: "Stres içindeyim", "Çok fazla strese girdim", "Stresten olacak herhalde", "Stres pesimi bırakmıyor", "Stres sinirierimi bozdn", "Artık bu slresi çekemem", "Çocuklanm çok stres altında", "Bu sınav stresini üzerimden atmalıyun", vb... Bu ifadelerin ortak bir yanı, stresin çevresel bir olaya atfedildiğidir. Yani, dışımızda bir şey, stres kaynağı olarak görülüyor. Stres kavramıoa bir başka açıdan baktığımızda; kimi insan için, stres bir günün koşuşturması olabilirken, bir başkası tarafından, örneğin, hüzünlenmek veya kendini çökmüş hissetmek, veya öfkelenmek, veya kaygılanmak, veya engellenmiş olmak, veya korkmak stres diye adlandınlabüiyor. Yine stres kavramının kullanımında gözlediğimiz bir başka ortak yan, söz konusu edilen çevresel olaylann rahatsız edici duygusal tepküer ortaya çıkartmasıdır. Ymmboyu karsımm âikilen tehdit SUNUŞ Kaygılı bir dünyaya karşı Yaşamın kaçınılmaz gerçekleri oiin sınavlar ve sınanmalar, ilkokula yeni girmiş bir çocuktan, işinde yükselmeye çalışan yöneticilere kadar her kesimden kişileri kapsıyor. Bilgı ve becerilerin sınanması.btr noktada başlayıp başka bir noktada biten gelışımsel bir donem olmayıp, yasamımız boyunca süren bir süreç. Dızının ılk bolümterinde, stress, korku, kaygı gıbı kavramların açımını ve tanımlarını bulacaksınız. özelltkle, günümüzde her vesıleyle kullanılan 'stress' kavramına açık bir tanım getırmeye çalıştım Daha sonra özellikle sınav ortamları işlenecek. Bu ortamlarda kaygı dıye adlandırılan duygusal rahatsızlığın temelınde yatan nedenler ve giderılmelerine ilişkin öneriler, örneklerle yer alacak. Bu yazı dızısinde vurgulanan önemli yaklaşımlardan binsı, kaygı ve diğer duygusal rahatsızlıklarımızın temelinde kişilerın olaylara yönelttıklerı aksak' ve 'akılcı olmayan' anlam yakıştırmaları olduğudur. Sınav ortamlarının, gercekte ne olduğunun çarpıtıldığı günümüzde, özellıkle öğrenciler ve ana babaları hızlı bir kaygı üretimine geçmış görünüyoriar Kendim kaygılandırmayı ögrenmış bir genç kuşak, uzun vadede, ülkemızin fazlasıyta ihtıyaç duyduğu yaratıcılık ve üretıcılık yeteneklennde kurelmeye yönelebıleceklerdır. Kendımızı kaygılandırmayı öğrenıyorsak, bu öğrenmenın an niyetsız oğretıcileri de olabıtiyor Genelde gordüğumüz odur kı, kaygılı öğrencılenn ana babalan onlar kadar, hatta onlardan daha da kaygılı bir tavır içinde olabiliyorlar. özellikle küçük yaştakı çocuktar, yaşamlannın tanımını ana babalarını ölçüt alarak yapmaktadırlar Bu bakımdan, ana babaların sınav ve sınanma ortamlarının sonuçlanna ilişkin ürettikleh kaygılar, çocuklarımızın yaşamlarını tanımlamada kullanılan önemli ölçütler olarak kullanılabiliyor. Bunun yarattığı denn olumsuzluğu hep birlikte aşabılmek dılegiyle . Dr KADİR ÖZER SINA VHAZIRLIĞI Üniversite smavlanna hazırlanan gençUr, tüm düfünce ve kaygüan Ue "bafanh olma, olamama" sorununun içine düsüyorlar. Çevre baskıa ve gelecek endişesi, gençlerin smav hazırüğmı kabus haiine gtttrebiUyor. Sınava birtikte çalısarak, endlşelerinl bir ölçude göğusluyorlar. yecan yaratamazlar. Zira, smav ve sınanmalara yakıstırılabiiecek akıla ve akla yatkın anlam, onların, bilgi ve becerilerin, ne derecede öğrenilmiş olduklarını saptayan araçlar olduklandır. Bir geri bildirim işlevi taşıyan sınav ve sınanmalar, öğrenme düzeyini yükseltmede kullanılabilecek önemli ölçütlerdir. Böyle bir anlam çerçevesi içinde sınav ve sınanmaların endişe ve heyecan ortaya çıkanabilecekleri pek düşünulemez. Olsa olsa, kişiyi hata yapma payını en aza indirgemek amacıyla uyanlmış bir duruma sokabilir. Ancak, sınav ve sınanmalara, yukanda ifade edilen gerçekçi anlamdan uzaklaşan başka anlam yakıştırmalarında da bulunabiliriz. Sınav korkusu Sress, olaylara karşı duygusal tepkiden mi kaynaklanıyor? Toparlayacak olursak, yaygın kullanılışı açısından stres, olaylann duygusal tepkiler yarattığı tezini vurgulamaktadır. Konumuza uyarlayacak olursak, sınanma ve sınavlar; kaygı / heyecan / korku / endiseye neden olan çevresel olaylardır. Bu düşünceden hareketle, smanmaya ve sınava tabi tutulan her bir kimsenin; kaygı adı verilen bir duygusal tepki göstereceğini beklememiz gerekir. Ancak, böyle bir beklenti pek o kadar akla yakın gelmiyor. En azından, gözlemlerimizin bazılan bu beklentiye aykın düşüyor. Zira, gözlemlerimize göre, birbirinden farklı olaylar aynı stres tepkisini doğurabildiği gibi, aynı durumla karşılaşan farklı bireyler, farklı stres tepkileri gösterebiliyorlar. örneğin, oldukça yüklü bir elektrik faturasına bir kişi öfke tepkisi gösterebilirken bir diğeri üzüntü ve Hazırlayan: Dr. Kadir özer Kadir Özer kimdir? Hacettepe Ümversıtesı Psıkoiojı Boltimu'nden Yüksek Lısans derecesim aldıktan sonra, 19761980 yıllan arasında Fullbright Bursu kazanıp Amerıka Bırleşik Devletleri'nde South Florida ünıversilesı'nden klinik psıkolojıde master ve dokıora derecelerını aldı. Bu sure içinde, bu universıtenm psikolojık danışmanlık merkezinde araftırmacı ve khnisyen olarak çaiıştı. Doktora derecesınden sonra, Maryland'da (ABDj Spring Grove Psıkıyatn Hastanesı'nde bir yıl klinik stajı yaptı ve daha sonra Annapolıs Sağlık Mufettışlığı Polıklınığı'mn (Maryland, ABD) Akıl Sağlığı Bötumu'nün Psıkoiojı Semısı direktörlüğünü 1982 başından 1984 martında yurda dunene kadar surdürdü. Bu sure içinde, çocuk ve yetişkm duygusal sorunlanna yönelık klinısyenlığin yanı sıra, Maryland eyaletı Akıl Sağltğı örgiitu'nde çeşitlı pro/elerin hazırlanması ve yüriitulmesıne katıldı. F izikten, psikolojiye aktanlan stres kavramı, duygulanmızın nedenselliğini dış olaylara atfetmesi, kişinin düşünsel tepkilerimn önemini iyice aza indirmesi ve kişiyi olaylar karşısında iyice aciz görmesi açısından duygulanmızın açıklanmasında yetersiz ve elverişsizdir. kaygı gösterebiliyor. Bunun yanı sıra, bir kişi, aile içinde meydana gelen bir ölümle, yine aile içinde meydana gelen bir doğum gibi, birbirinden çok farklı iki olaya kaygı tepkisi gösterebiliyor. Eğer, "Stres bir çevresel olaydır ve duygusal tepkilerimiz bu stresio kaçınılmaz ürünleridir' tezi doğru ise, elektrik faturasına ya kaygı, ya da öfke göstermemiz ve de ölüm ve doğum gibi aşın uçlardaki olaylara birbirinden farklı duygusal tepkiler göstermemiz gerekirdi. Gene konumuza uyarlayacak olursak, bu teze göre, kişiler sınav ya da genellikle sınanma ortamlarından kaçınılmaz olan kaygıyı hissetmelidirler. Oysa biliyoruz ki, sınanma ortamlannda baa kişiler kaygıdan son derece annık olabilirken ve hatta smanmaya belirgin bir coşkuyia yaklaşabilirken, bazılan da böyle ortamlarda elleri ayaklan titreyerek kendilerini kaygı seline bırakmaktadırlar. Bireylerin olaylara yaklaşışlannda belirgin bir farklılık gözlüyoruz. "Duygusaltepkilerimizçevresel otaylann bir ürumidür" tezi doğru olsaydı, böyle bir farklılık söylemeyecektik, yani insanlann olaylara hep aynı bakış açısıyla yaklaştığını görmemiz gerekecekti. Fızik alanmda, katı bir cisme basınç uygulayabilirsiniz. Bu, tartışma götürmez fızik yasalan Çerçevesi içinde çok belirgin bir sonuç doğuracaktır. Örneğin, katı cisim şekil değiştirecektir. Aynı katı cisme yapılacak diğer basınçlar bizi hep aynı sonuca (şekil değişikliğine) götürecektir. Işte bu basınç, katı cisimde doğuracağı kaçınılmaz değişiklik açısından "stres"tir; ve biliyoruz ki, katı cisimden kaynaklanabilecek üçüncü bağımsız bir unsurun, basınçla değişim arasına girerek değişimi şu veya bu şekilde biçimİendirmesi söz konusu değildir. Bu tanımın, insan davranış ve duygulanna uyarlanması; kendimizi, kontrol edemediğimiz, karşı koyamadığımız fiziksel veya sosyal güçlerin etkilerine açık bir hedef olarak görmemizi kaçınılmaz kılacaktır. Buna göre; stresi yaratan, olaylardır. Yani, sınavlann, öğretmenlerin, okullann, kocalanmızın, kanlanmızın, arkadaşlarımızın, patronlanmızın, trafik stkıştklıklartntfi, yoV^erkünt ortalayıp, "Bu yol benimdir" diyen şoförlerin, fıkirlerimize karşı çıkanlann, boşanmaların, vb. yarattığı, doğurduğu ve neden olduğu bir olgudur stres! Bu anlayış içinde, örneğin, kaygımıza iş mülakatlan veya sınavlar yol açarken, öfkemizi doğuran, başkalarının hataları veya bizimkinden farkh görüşleridir! Yine bu tanımlamaya göre, aynı olaylar aynı duygusal tepkileri doğuracaktır Iş mülakatına giren herkes veya sınava giren her öğrenci aym kaygıyı duyacaktır. Benzer biçimde, başkalannın kaba davranışlanna maruz kalanlar, yolda yurürken omuz yiyen kişiler, boşanma olayım yaşayan çiftler, sınıfta kalan öğrenciler... Maruz kaldıklan olaya ilişkin stres tepkisi ne ise, hep onu göstermelidirler! Oysa, durumun pek de öyle ohnadığını biliyoruz. Kişilerin aynı olaya maruz kalmalanna rağmen farkh duygusal ve davraruşsal tepküer gösterebüdiklerini gözlüyoruz. Sınıfta kalmış bir grup öğrenciyi ele alahm: Diyelim ki, elimizde sınıfta kalmayla ilgili endişeyi kiloyla ölçecek bir ölçeğimiz var. Bu öğrencüerden birinin 5, diğerinin 50, diğerinin de 100 kilo endişe duyduklannı saptadığunızı varsayalım. Eğer duygusal tepkilerimizin nedenini olaylar teşkil ediyorlar ise bu öğrencilerin hepsinin ya 5, ya 50, ya da 100 kilo endişe duymalan gerekirdi. Peki, neden farklı tepki gösteriyorlar. Acaba farklılık, çocuklann birisinin çok fena, diğer birinin ise az birşey sınıfta kalmış olmalarına mı bağh, eğer böyle birşey mümkünse?!.. öyle olması pek akla yatkın değil... Sınıfta kalmak, kalmaktır! Ancak sınıfta kalmanın her bir öğrenci için anlamı farklıdır, 5 kilo endişe duyan öğrencinin kalma olayına ilişkin yaptığı anlam yakıştırması; "Zaten okumayacagım, babamın yanı şeknnde olabilirken, 100 kilo na girip y y y t ş , endişe duyan öğrenci; "Aman Allahım, mahvoidam. Şimdi çıram yandı, babam beni kesecek valla. Ele güne reril olduk" gibi içeriği çok farkh başka bir anlam değerlendirmesi yapabilir. Görulduğü gibi yalnızca olayların, tek başlarına, duygulanmızın sorumluluk ve nedenselliğini üstlendikleri varsayımı gerçekçi olmaktan uzaklaşıyor. Yukandaki örnekte de ifade edildiği gibi, duygularımı ma yapabilirdi: "Bana böyiik haksızhk yapülar! Zaten bocalar beni hiç sevmezlerdi, bana garezleri vardı!" Bu öğrencimiz endişe ölçeğinde alt sıralarda yer alırken, olaya verdiği anlamın içeriğine uygun olarak, öfke ölçeği üzerinde sıralamanın üstlerine tırmanacaktır. Bu noktaya kadar, duygusal tepkilerimizin "dış çevresel olaylann ynkleyebilecekleri setressten kaynaklanabileceği" tezinin uygunsuzluğunu ve gerçekçi bir yaklasım olamayacağını ifade etmeye çalıştım. Karşıt bir tez olarak da, duygusal tepkilerimizin ne derece ortaya cıkacaklannı ve turünu saptayan asıl unsurun, "dış olaylara yonelltigimiz düşünsel tepkilerimiz, anlam yakıştırmalanmız, yorumlanmız, öznel değerlendirmelerimiz ve içkonuşmalanmız" olduğunu vurgulamak istedim. Bu anlayış çerçevesinde; bizi duygulandıran, olaylar değil, onlara yakıştırdığımız anlamlardır. Olaylar bizim anlamlandırmamızdan arındınlnuş halleriyle nötrdürler. Birinin bir başkasını gözümuzün önünde öldürmesi gibi oldukça uç bir örnek alalım: Diyelim ki, üç kişi bu olaya tanıklık etti. İlk başta, böylesine bir olayın nötr olduğunu ileri sürmek garip ve şaşırtıcı gelebilir. Ancak, karşıt tezden hareket edecek olursak, böyle bir olayın bu üç kişide aynı duygusal tepkiyi ortaya çıkanacağını varsaymamız gerekir Sınava değişik anlam yüklemek örneğin, sınav ve sınanma sonuçlanna, bizim başkalannın gözünde ne kadar değer kazanıp kazanmayacağımızın ölçütleri olma anlamını yakıştırmış olabiüriz. Boylelikle, sınavlar bizim için bilgi smanması yanı sıra, bir kişilik sınanması haiine de dönüşmüş olacaktır. Böyle bir anlam yakıştırmasımn bizde ortaya çıkartacağı duygusal tavır, artık dozunda bir uyanlmarun ötesine geçecek ve endişe ve heyecana yol açacaktır. Zira, artık işimiz, kişilik değerünizi başkalannın gözünde yüceltmeye çalışma veya olanı koruma olrnaya dönüşmüştür. Demek oluyor ki, sınav ve sınanmalar, kendi başlanna stres yaratamazlar, stres yaratabilir hale ancak bizim anlam yakıştırmalanmızın izniyle gelebilirler. Cinayet karşısında bile tepkiler farkh olabilir Böyiesine kesin bir beklenti, haliyle başka bir olasıhğa yer bırakmayacaktır. Oysa, tanıklık edenlerden birisi cepheden yeni dönmüş, birçok insanı bızzat öldürmüş, yüzlerce insanın cansız yere yığılışını gözlemiş ve ölüm konusunda, "yaşamak kadar do^aldır" gibi bir anlam geliştirmiş bir kişi olabilir. Olayı böyle bir anlam suzgecinden geçirdiğinde, bu kişi, herhangi bir duygusal tepki göstermeyebilir. Gösterse gösterse, "duygusal tepkisizlik" gibi bir duygusal tepki gösterebilir. Tanıklık eden ikinci kişi bu olay karşısında: "Sen kendini ne sanıyorsun! Ne hakla bir başkasının canını alıyorsun! Senin gibilerin bu dunyada yeri yok." Üçuncu kişi ise; "Şimdi kendini tutamayıp etrafa saldıracak ve kurşunlardan biri bana isabet edecek ve evlatlanm oksuz kalacak," gibi içkonuşmalar ve anlam yakıştırmalan yapmış olabilir. Duygulanmızın temelinde, stres yarattığını sandığımız dış çevresel olaylar değil, bu olaylara, kişinin yakıştırdığı anlamlar, yönelttiği düşünsel tepkiler (içkonuşmalar), yorumlar ve subjektif değerlendirmeler yatmaktadır. Konumuza uyarlayacak olursak, sınav ve sınanmalar bizde kendi başlarına endişe ve he Dış çevresel olaylann etkisi Bu noktaya kadar, dış çevresel olaylann kişilerin düşünsel katkılan ve aracılığı olmaksızın duygulanmızın oluşumunda dolaysız bir işlevleri olamayacağıaı vurgulamaya çalıştım. Yine konumuza uyarlayacak olursak, smav ve sınanma ortamları, kendi başlanna, kişinin iradesi dışında ve katkısı olmaksızın endişe ve heyecan doğuramazlar. Dış çevresel olaylar duygusal tepki zincirinin ilk basamağını oluşturmaktadır. Onlar olmaksızın bu zincirin başlaması söz konusu olamaz. Duygusal tepkilerimizin derecesi ve türü düşünsel tepkilerimizin içeriklerine bağh olmakla birlikte, dış çevresel olayîarm ilk başta kişiye belirgin bir zorlamada bulunması söz konusudur. Dış çevresel olaylar, kendi içlerinde geniş bir türlulük gösterirler. Bu türlülüğün önemli bir ölçütü, dış çevresel olaylardaki zorlamaya karşı bireylerin üreteceği düşünsel tepki ve dolayısıyla duygusal tepkilerin ne kadar aynıhk veya farkhlık gösterecekleridir. Dış çevresel olaylar, kişileri zorlama sıkhkları açısından da farklılık gösterirler. örneğin, 25 yerine 75 öğrenci ile uğraşması gereken öğretmenin veya haftada 5 yerine 13 sınav vermesi gereken bir öğrencinin karşı karşıya kalacaklan zorlanma ve bunun yaratacağı fızyolojik uyarüma, göreli olarak daha fazla olacaktır. Dış çevresel olaylar, "kaçınılmazlıklan" açısından da, farklılık gösterebUirler, örneğin, yaşlanma, ölüm, doğum, fiziksel gelişim gibi olaylar, kişilerin kaçınamadıklan ve zorlamalanna kesinlikle hedef olduklan olaylardır. Evlenme gibi çoğumuz için kaçınılmaz olan ve yeni rolier benimsemeyi gerektirmesi açısından bir zorlama unsuru taşıyan sosyal bir olayı ele alalım. Bu olayı yaşayan iki damat adayından biri bu zorlamaya şöyle bir düşünsel tepkiyle ya da anlam yakıştırmasıyla yaklaşıyor olsun: "Nasıl beceririm ben bu işi? Bir başka yetişkinin ve de ilerde dogacak çocuklann maddi yükiimlülüklerini nasıl yürüturiun? Herkesin gözü bende olacak. Başkalannın gözünde 'iyi koca' olabilmem, aileme «aglatlıgını oianaklarla ölçufccek!" Diğer damat adayımız da şöyle bir anlam yakıştırması yapıyor olsun: "Kanmla birlikte diger sorumluluklan paylaşmak güzel olacak. Yukiimüz hafifleyecek. Paylaşmak, yeni ve güzel bir şej olsa gerek." Bakın, aynı zorlamaya farkh anlam yakıştırmalan. llki, genelde, ikincisine kıyasla daha rahatsız edici duygusal bir tavır oluşturmaya zemin hazırlayacaktır. Dış çevresel olaylar, sınavlar ve sınanma ortamları önümüze belirli zorlarnalar koyabilirler. Bunlara ilişkin duygusal tepkilerimiz, oluşturduğumuz anlamlar ve yorumlann bir ürunü olacakür. Bazen olaylann belirgin ve nesnel zorlamalan olmayabilir. Toparlayacak olursak, dış çevresel olaylar duygusal tepkiyle noktalanan zincirin ilk basamağını oluştururlar. Bireylere birbirinden farkh derecelerde zorlamalar yöneltebilirler. Ancak, bu zorlamalar, duygulanmızın nedeni olmaktan çok, vesilesidirler. Zira dış çevresel olaylar objektif olarak zorlamalarda bulunsunlar veya bulunmasınlar, duygusal tepkilerimizin temelinde bu zorlamalara verdiğimiz anlamlar yatar. Fizikten psikolojiye aktanlan bir kavram: Stres Kanımca, stres olgusuyla ilgili olarak gözlenen tanım belırsizliği bu kavramın kökeninden kaynaklanmaktadır. Şöyle ki; psikoloji ve tıp alanlarında kullanılan "stres" kavramı fizik ve mühendislikten ödünç alınmışür. Bu alanlarda "stres" kavramı, herhangi bir nesne veya sisteme dısardan uygulanan bir güç olarak tanımlanır. Bu tanımın, psikoloji gibi insan davranış ve duygulannı konu edinmiş bir bilim dalına uygulanması; "stres"in, çevreden bireye yöneltilen, onda kaçınılmaz ve otomatik bir gerilim yaratan olaylar olarak düşünülmesini kolaylaştırmıştır. KlŞtLlK SISANMASI: Smav sonuçlanna, bizim, bafkaiannm göıunde ne kadar değer kazanıp kavtnmayacağunızın ölçutUri olma anlamını yakıştırmış olabiüriz. Bu durumda smav, bilginin yanmda kişilik smanması haiine de dönüsecektir. zm derecesini ve turüniı belirlemekte, olaylara yönelttiğimiz iç konuşmalanmızın, düşüncelerimizin, yorum ve anlam değerlendirmelerimizin önemli rolleri vardır. Dış olaylara ilişkin olarak düşüncelerimizin ki bunlara iç olaylar diyebiliriz ürettiği anlam yakıştırmalannın, duygusal tepkilerimizin derecesi yanı sıra, türünü de belirlediği varsayımını ele alalım: Beş kilo endişe duyan öğrencimiz şöyle bir iç konuş Ebru: Rüyamda sınava giriyorum ve başaramayıp rezil oluyorum ASİYE UYSAL Beşiktaş Çello Kahve'de üç genç kafa kafaya vennisler, önümüzdeki Üniversite Seçme ve Yerleştirme Sınavlannı konuşuyorlar. Konu, üçü için de yeni değil, ama sanki ilk kez konuşuyorlarmış, ilk kez bu yuzden heyecan duyuyorlarmış gibi meraklı ve ilgililer... 17 yaşındaki Ebru Köktürk, ikinci kez üniversite smavına hazırlanıyor. Geçen yıl Kadıköy Kız Lisesi son sımfında okurken girdiği üniversite ilk aşama sınavını kazanamamış. Lise son sınıfta iki dersten beklemeli. Sık sık gülüyor ama, gülüşü yağmur aralannda çıkan güneşe benziyor. Daha çok düşünceli. "Sınav, yasamımın bir parçası haiine geldi. Şimdi berşeyden daha önemli. Sanki sınav için yaşryor gibiyim. Tek amacım bu." diyor ve endişeli gözlerle anlatmaya devam ediyor: "Sınav hiç akhmdan çıknuyor. Gündüzleri kurstayız ve konuştugumuz tek konu, sınav. Akşam eve gittiginıde de yine aynı düşnncelerden kurtuiamıyorum. Biri ders çalıstın mı diye sorsa, yeniden diişiinmeye başlıyorum. Siirekli bir gerilim. Durup dururken içimde bir sıkıntı başlıyor. Değişiklik istiyorum, ama hiç bir şey yapamıyorum. Daha önce boyle bir şey başıma gelmemişti. Rüyalanma giriyor. Son günlerde rü>alanmdaki yeni kfibusum; sınava girmisim. yaptırmamış. Levent ."Eminirn, bu yıl kazanacağım. Sınav benim için korkulu bir riiya değil." biçimindeki sözleri, adeta kendisi de üıanmak için sürekli tekrarlıyor: "Hayatta daha iyi bir yere sahip olabümem için bu sınav önemli. Bir yıhnu bu sınav için harcadım" diyor ve ekliyor: "Sınavı kazanamazsam, lisetesi Ekonometri Bolumu'nü kazanmış olması. "Bu, belli bir dıizeye geldiğimi gosterir. Kendimi bazı insanlardan üstün göruyonım." diyor. Daha çok anne babasının baskısı ve en çok da "etiket" yuzünden sınava girdiğini söyleyen Erhan, "Akrabahuım arasında üniversiteye gideme>en, aptal ve geri zekâlı olarak görülüyor. Ben onlara işte üniversiteyi kazandım diyonun." bıçiminde konuşuyor. Erhan, lise derslerini üç yıldır verememesini de "Babam milii eğitimde belli bir görevdeyken, tüm hocaJar tayin için elime kâgıt tutuştururlardı. Babam istifa ediace, o yıl bem ben, hem kardeşim sınıfta kaldık. Lise derslerini verememem, ögretmenlerimle olan diyalogdan kaynaklanıyor" diye açıklıyor ve ekliyor: "AslıiKla üniversite sınavı, hayat sınavı gibi bir şey. Kazansam, belki okurken, bir mevkiiye geleyim diye heves gelir. Kazanamazsam, önemli değil. Amcamın şirketinde çalışınm, olmazsa çiftçilik yapanm ya da b«oamui sokmak istediği yere girerim." Üniversiteye hazırlananların sınav endişesi üniversiteye giremeyen, aptal ve geri zekâlı olarak görülüyor. Aslında üniversite sınavı hayat sınavı gibi bir şey. Kazanamazsam amcamın şirketinde çalışınm. Veya çiftçilik yapanm, ya da babamın sokmak istediği yere girerim. hiç bir şey yapamamısım, sıralamayı yanlış yapmışım, açıkta kalmışım, rezil olmnşum." Levent Bilgüı de 17 yaşmda ve bu yıl ikinci kez üniversite sınavına girecek. Beşiktaş Atatürk Lisesi mezunu genç, geçtiğimiz yıl Kocaeli Mühendislik Fakultesi'ne bağlı Elektronik Bölümü'nü kazanmış, ama hem yeri uzak olduğundan, hem iki yıllık olduğundan, hem de gidip gördüğünde beğenmediğinden kayıt >i okumuş, yıHarca boşuna emek harcamış olacagım. Sınava kendi yaşanumı kurmak için giriyorum. " Malatyalı Erhan Hacıfevzioglu (20), Beşiktaş Atatürk Lisesi'ni bitireli üç yıl olmuş. Ancak, üç lise son sınıf dersinden beklemeli. Erhan'm en büyük övüncü lise derslerini verip gidemese de, ilk universite smavına girişte Açıköğretim Fakültesi'ni, ikincisinde de Uludağ Üniversi Erhaa Haeıfevzlogla (20): Akrabalarım arasında LEVENT BİLGtN Ailesini gorüp, mali bağımlıLğmı hattrlayınca, kahveye ya da kafeteryaya kaçmayt tercih ediyor. (Ustte) EBRU KÖKTÜRK Gülüsu yağmur arasında çıkan güneşe benıiyor. Daha çok kaygılı bir şekilde sınavda başarıu olamazsa "rezil" olacağını duşünuyor. (Üstte sağda) ERHAN HACIFEVZtOĞLU Üniversiteyi kazanamayana, aile çevresi geri zekâlı muamelesi yapıyor. (Yanda). SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle