Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/10 HABERLER 12 OCAK 1986 Madrid'den New York'tan 6 En zor kampanya' muoyuna vansıyanlardan daha iyimserdi. Bunlar henüz aydınlanmamış noktalardı. Bilinen noktalar ise, sosyalist partinin sol kanadının NATO'ya karşı olduğuydu. Komünistlerden hâlâ ayakta kalabilenler ve sol uçtaki çeşitli ufak gruplar da tspanya'nın NATO üyeliğine karşıydı. Işin en ilginci, muhafazakâr ana muhalefet partisinin takındığı tuturadu. Aslinda beklenebileceği gibi ülkenin NATO örgütü içinde kalmasından yana olan Fraga tribarne liderliğindeki ana muhalefet partisi, başka hiçbir konuda sosyalistlere dokunamadıklarından, şimdi referandumda seçmenlerinden oy kullanmamalarını istiyordu. Böylece Ispanyol muhafazakârsit"e dönüşürken, sosyalistlerin de o sihirli "evef'i alabilmek için gayretlerini hızlandırdıkları görülüyor. Referandum kampanyası için 300 milyon peseta (yaklaşık 900 milyon TL.'sı) ayıran sosyalistler, devlet televizyonunun avantajından da alabildiğine faydalanacaklar. Girişilen muazzam kampanyaya rağmen, referandumun kaybedilmesi halinde, Gonzalez'in Carrington'la düzenlediği basın toplantısında belirttiğince, "İspanya, NATO'dan çıkacak..." AET üyeliğini garantiye aidıktan sonra, ilk kez böylesine kesin bir açıklama yapan Îspanya'nın popüler başbakam, bu zorlu sınavdan da alnının akıyla çıkarsa, 1986 seçimlerinde mutlaka gene başbakanlık koltuğuna sahip olacak. Kürkseverler ve evsizler İVeM> York'ta hava birden soğudu. Isı sıfır derecenin epey altında dolaşıyor. Bu nedenle binlerce New Yorklu kadın, İcentin kürk merkezine koştu. Kürk satan birçok mağaza, haftada 7 gün açık kalmak ve yeni satış elemanları almak zorunda kaldı. Bunun yanı sıra, New Yorklu evsizler için para toplayanlar, bir dolar alabilmek için kürklü bayanlara saatlerce dil dökmek zorunda kaldı. TANJU AKERSON NEW YORK Hava birden çok soğudu. Isı sıfır derecenin epey altında dolaşıyor. Kuru bir soğuk var. Bu yüzden kar yağmıyor. Soğuk hava, binlerce New Yorklu kadının kentin kürk merkezine koşmasına yol açtı. Kürk merkezi, Manhattan'ın batı yakasında 29. sokak uzerinde Toptancılar, dikim atölyeleri, kürklerin saklandığı soğuk hava depolan, defıle salonları hepsi birarada burada. Bir kürk defıle salonunun yöneticisi soğuk hava ve kadınların kurk merakmı şu şekilde formüle ediyor: "New York kadını kürk krallığının kraliçesidir. Kürk bu kentte inanılmaz bir önceBge sahip. Sekreterler ve hemşireler mutlaka kürk giyme zorunlugu duyuyor. Bazı müşterilerimiz saün alırken tek kürkle bile yetinmiyorlar. Havanın soğuması yalnızca kürkle ilgili özel tutkuyu su yüzüne çıkarmakta." Kürk mağazalarının en ünlülerinden Davellin Balencia büyük ilgi karşısında haftada yedi gün açık kalma zorunda olduğundan, bir sürü yeni eleman almış. Defile salonunda ortalama 2 bin kürk sergilerken, depolarında 3 bin civarında kürkü haa r tutuyor. Müşterileri mağazadan duydukları memnunluğu İ y i bir kürkçü bulabilmek iyi bir doktor bulabilmekten daha önemlidir" biçiminde dile getiriyorlar. Mağazanın sahibi ellerini ovuşturarak konuşuyor: "Hayvanlann kürkleri için öldühilmesİDe karşı yürütükn protesto eylemleri arük kürk saüsını etkilemiyor. Havalar soguyunca protesto toplantılannda boy gösteren hammlar şimdi defile salonlannı doldunıyor. Onlara vicdanlanm daha da rahatlatmak için hamburger örnegini veriyorum. Herkes hamburger yerken bunun hayvan etinden yapıldığını biliyor, o zaman niye hayvandan yapılma diye kürke karşı çıkılsın diyonım. Gülerek, daha mutlu kürklerini prova ediyorlar." dert yanıyor müşteriler. Satıalar hemen değişik kürk çeşitlerini önlerine getiriyor. Bazı müşteriler bir türlü seçim yapamayıp kürk alamadan çok üzgün aynlıyor mağazadan. Bu müşterilerin dolaplarında en az iki kürkleri olduğunu bilen satıalar, onlara birer resim koleksiyoncusu gibi davranıyorlar. Nasıl olsa bir gün geri geleceklerinden emin olduklanndan üzerlerine fazla varmıyorlar. Bir müşteri ortalama fıyatı 5 bin dolar civannda olan Amerikan vaşağı, Fin sansan ve Norveç tilkisi karışımı kürklerden bıktıgını, mutlaka halis Rus vaşağı aradığını söylüyor. Satıalar mağazanın altım üstüne getirip 40 bin dolar değerinde bir Rus vaşağından yapılma kürk ceDavellin BaJencia mağazasının keti müşterinin önüne seriyorlar. deneyimli satıcılan, soğukkanlı, Müşleri, kendisine sunulan kürgüvenli hareketlerle müşterilerikü coşkuyla incelerken yanmdanin sorunlanna çözüm anyorlar. ki arkadaşı "Salt vaşak kürkü grymek sende alerji yapmaz mıyEn çok yakınılan minkin artık d ı ? " diyerek neşesini kaçınyor. haraalem bir kürk oluşu. "Koyu kahverengi ve siyah minkler Kürk merkezinde genç bir baNew York'ta üniforma gibi herğış toplayıcı kentin baş sorunlakesin sırtında. Evlere temizlige nndan biri olan evsizler için tüm gelen kadınlar bile giyiyor" diye ikna gücüyle insanların peşine takılıyor. Havanın çok soğuk oluşunun ön plana çıkardığı evsizler olayımn olumlu tiplerinden biri. Davellin Balencia mağazasından çıkan orta yaşlı bir kadının yanına yaklaşarak evsizlerin toplandıgı bir belediye bannağı için para topladığını söylüyor ve bağışta bulunmasını istiyor. "Veda iyidirler. Bir de hüzünlü receginiz para bu soğukta banBrüksel'i sevmezler. Brüksel yalnaga girebilen evsizlere yemek nızlıkların şehridir. Hilebaz ga alınmasını sağlayacak" diyor. zetecilerden geçici aftoslar edinKadın çağırdığı taksiye atlarken mek, kelli felli ciddi efendilerin çantasından bir kâğıt dolar çıkakaçamak metresleri olmak, yal n p gencin eline tutuşturuyor. Banız cumartesi akşamları, yalnız ğış toplayıcı gencin yanına o sıcumartesi sinemalarına gitmek rada elinde plastik bir bardak, tercüman kızların yazgısıdır. Pa gözleri soğuktan büzulmüş biri zar sabahları da güney istasyo yaklaşıyor "Ben evsizim, lütfen nunun pazarına giderler. Peyni yardım eder misiniz " diyor. ri ltalyanca isterler, Yunanca zey Genç evsiz adama dik dik bakıtin tarttırırlar, Felemenkçe pıra yor: "Ben sana niye >~ardım edesa alırlar. yim ki. Ben evsizlerin toplandıOrtak Pazar zenginleşti. Ter ğı bir bannak için para topluyocüman kızlann sayısı arttı. Hile rum. Sana zaten yardım etmiş baz gazeteciler şimdi Iberya'dan oluyofum." Evsiz adam açık açık gelenlerden aftos edinecekler ve konuşuyor: "Ben aslinda bir balspanyol kızlar düzenbaz gazete nnak buldum. Orada sogugu gecilere Goytisolo okuyacak ve çiriyorum. Ama yemeklerini bePortekizli kızlar Amelia Rodri genmiyonım. Aslinda dışarda guez'in plaklarını dinletecekler. yemek yemek için paraya ihtiyaBrüksel yeni yalnız sakinler edi cım var." Evsiz adam ile evsizler necek ve tercüman kızlar yalnız için para toplayan genç bir süre kendileri için erdemli kalacak. tartışıyorlar. Mspanya, bugünlerde NATO referandumuna hazırlanıyor. lannın hesabına göre, sadece sol sempatizanı seçmenlerin oy kulResmen olmasa da fiilen bu hafta sonu başlayan NATO referandumu kampanyası, giderek Felipe Gonzalez için bir lanması halinde, Felipe'nin referandumu kaybetmesi garantilen"plebisit"e dönüşürken, sosyalistler o sihirli "evef'i miş oluyordu. alabilmek için canla başla çalışıyorlar. îspanya'nın Resmen olmasa da fiilen bu popüler başbakam, bu zorlu sınavdan da alnının akıyla hafta sonu başlayan NATO reçıkabilirse, 1986 seçimlerinden sonra yeniden başbakanlık ferandumu kampanyası, giderek "Felipe Gonzalez için bir plebikoltuğuna oturma şansma sahip olacak. NİLGÜN CERRAHOĞLU MAORİD "Bu en zor kampanya olacak." Şimdiye dek lspanyol Sosyalist Işçi Partisi'nin tüm seçim kampanyalarmdan sorumlu olan, sosyalistlerin Alman "kader arkadaşı" Helga Soto, NATO referandumu kampanyası için, böyle diyor. Aslinda sadece sarışın güzeli Helga değil, Madrid'deki tüm siyasi gözlemciler de böyle düşünüyor. Bir "seçim gezisi" yaparcasına geldiği Madrid'den geçen hafta sonu ayrılan NATO Genel Sekreteri Lord Carrington da böyle düşünüyor olmalı ki, lspanyol başkentinde kaldığı süre boyunca îspanya'nın NATO'da kalmakla ne kadar "bayırlı" bir karar vereceğini tekrar tekrar vurgulamadan edemedi. Carrington'un lspanyol başkentini ayareti vesilesiyle 1015 mart tarihleri arasında yapılacağı belirtilen NATO referandumuna " e v e t " kampanyasını bizzat NATO Genel Sekreteri başlatmış gibiydi. Carrington her ne kadar sonuçta NATO'da kalmak kararının lspanyollara ait olduğunu söylediyse de, "NATO'ya evet denmesinin tspanya'ya ne gibi avantajlar saglayabilecegini" şu göruşlerle açıkladı: 1 Îspanya'nın yeni üye olduğu AET'de kalmak "ülkenin yarannadır." O halde, AET'nin varhğını NATO yoluyla da savunmak yerinde bir karar olur. 2 lspanya, NATO'da kalmaya karar verirse, örgütün askeri kanadına girmeden "özel bir statii" istemek yanlısıdır. Carrington'a göre zaten "NATO tamamen özgür iilkelerin oluşturdugu bir örgüttür." Dolayısıyla lspanya için de Fransa ve Yunanistan örneklerinde olduğu gibi "özel bir statii" bulmak mümkundür. Carrington'un sözleriyle NATO'da "Isteyen tabldot, isteyen a la carte yemek yemek te serbesttir." 3 Ancak Îspanya'nın örgütün askeri kanadına Rirmesi, Cebelitank (uzerinde Ingiltere ile tartışmalı olan hükümranlık) sonı nunun önünü açar. 4 lspanyollann NATO'ya karşı olan tutumlanmn ardında yatan en temel sonın, bu örgüt içinde hâkim bir yere sahip olan ABD'ye karşı beslenen kuşkulardan kaynaklanmaktadır. tspanyolların Amerika'ya karşı olan tutumlarının kökenleri ise taa Küba savaşına dek uzanmaktadır. Oysa Lord Carrington'a göre, "ABD'nin destegini arkasına almayan bir NATO diiştiniitemez. Savunmamız için rautlaka gerekli olan gelişmiş araçlar, ancak ABD'nin elinde bulunmaktadır. Fakat bu arada NATO'nun Avrupalı oldugu da unutulmamalıdır. NATO içerisindeki temel kararlar Avrupa'dan gelmektedir." 5 Tartışma götürmeyecek son mülahaza ise, Avrupa'da bir çatışma çıkması halinde, lspanya, " n e Batının zaferi, ne de yenilgisi" dışında kalamaz. Dolayısıyla, özgürlüğün değerlerini savunmak konusunda lspanya da kendine düşeni şimdiden yapsa iyi olurdu. Lord Carrington'un ileri sürdüğü bu tezler ve lspanyol başkentine kısa süreli ziyareti, kendisini çok zor bir sınav karşısında bulan Felipe Gonzalez'e verilebilecek en güzel yeni yıl hediyesiydi. Carrington'la birlikte düzenlediği basın toplantısında, NATO referandumu konusunda kendinden "makul derecede emin" olduğunu söyleyen Gonzalez'in iyimserliğini, kamuoyu yoklamalan pek desteklemiyordu. lspanyol başbakanı ya kişisel karizmasına ya da dostlann yardırruna güveniyordu. Belki de referandumda sorulacak soru, "hayır" demeyi guçleştirecek bir şekilde, bir diplomatik fonnul içinde sunulacaktı. Ya da Gonzalez'in elindeki sondajlar ka Felipe Gonzalez Zor sınavda Yabancı gözüyle Brüksel'den Türkiye'de değişenler Mürkiye'ye ilk kez, Mehmet Ali Ağca, Papa'yı vurduktan sonra gelmişüm. O günlerde, askeri yönetim bütiin ağırlığıyla her gittiğiniz yerde karşınıza çıkıyordu. Ikinci gelişim, 1985 yılında oldu. Şaşırdım. Çok şey değişmişti Türkiye'de. W1LFRIED KRAUSE Stern Türkiye'ye ilk kez Mehmet Ali Agca, Papa'yı vurduktan sonra gelmiştim. Ağca'yı hangi koşullann yarattığını araştıracaktım. O günler, sokaklarda askeri yönetimin etkisinin en fazla hissedildiği dönemdi. 1985 sonunda Türkiye'ye yaptığım ikinci seyahatte, geçmişle karşılaştırdığım zaman dikkatimi en çok çeken fark, sokaklarda artık askeri yönetimin kokusunu hissetmemek olmuştu. Elbette ki, etkisi icten içe sürüyordu, ama sokaklar bunu belli etmiyordu. Hele Ankara'da İngilizce yayımlanan "Turkish Daily News" gazetesinin özal ve ANAP hükümeti hakkında gayet eleştirel makaleler yayımladığını gördüğümde iyice şaşırmıştım. Belli ki, Türkiye demokrasi yolunda ilerliyordu. Çok gariptir ki, her ne kadar büyük sorunlarla karşı karşıyasanız da nedense refahın yükseldiği izlenimine kapıldım. Turisttk açıdan Istanbul beni bir kere daha çarptı. Mayıs ayında halya'ya kadar otomobille, oradan da feribotla Istanbul'a uzanacak bir tur düşünüyorum. Bütün Anadolu'yu içine alacak bir tur. Geçenlerde Berlin'deki alternatifkrin gazetesi Stachei'de Türkiye ile ilgili çok eleştirel bir yazı yayımlandı. Belli ki, Türkiye'yi çok iyi tanıyan birisi tarafından yazılmıştı. özellikle Barış Derneği davası ile ilgili noktalara katılmamak elde değildi. Ama Türkiye'ye yaptığım her iki ziyarette de insanlann 12 Eylül öncesini şiddetle reddettikleri izlenimini de edinmiştim. Demek ki, bu is, her iki tarafı keskin bir kılıca benziyordu. Söz konusu yazıda dikkatimi çeken bir başka nokta da, lskenderun Polis Müdürünü öldürdüğü iddia edilen Ali Cankır'ın önce idam cezasına çarptırılması, sonra çeşitli açıklamaları üzerine önce müebbet hapse mahkum edilmesi, sonra da tahliye edilmesiydi. Fakat buna karşıhk onun açıklamalan sonucunda 42 kişinin tutuklanmasıydı. Bu haber doğru mu bilmiyorum. Ama Berlin'de çok yankı uyandırdığını biliyorum. Tercüman kızlar ve kaderleri HADİ ULUENGİN BRÜKSEL Kim Hafız'ı Acemce, Joyce'u tngilizce, Celine'i, Fransızca okumak istemez? Kim Kuran'ı Arapça tefsir etmek, Schubert'in "Lied"lerini Almanca dinlemek, ltalyanca ilanı aşk etmek istemez? Herkes ister. Çünku dil bilmek erdemdir ve daha çok dil bilmek daha çok erdemdir. Başkalan için değil, bizi dün>aya açtığı için, yalnız kendimiz için erdemdir. 1 ocak sabahı Ortak Pazar'ın gönderine iki bayrak daha çekildi. Ortak Pazar, lspanya ve Portekiz Ue zenginleşti. Ortak Pazar, Portekizce ve Ispanyolca ile de zenginleşti. Yedi resmi dilin sayısı dokuza çıktı. Konferans kabinlerindeki tercüme kabinlerinin sayısı dokuza çıktı. iki yeni lisanın eklenmesiyle dosyaların kalınlığı ve kâğıt tuketimi de arttı. Ortak Pazar gibi çokuluslu kuruluşlann temel direklerinden birini de bu kuruluşlarda çalışan tercüman ve çevirmenler oluşturur. Brüksel bu alanda da dünyanın merkezidir ve Nev» York'tan önde gelir. Tercümanlar genellikle kızlardandır. Bu kızlar en azından dört lisan bilirler ve Avrupa'nın dört bucağından gelmişlerdir. Çevirmenlerde de kızlar ağırlıktaysa da, erkekler de mevcuttur ve çevirmenlerin işi metinlerin yazılı tercumesini yapmaktır. Ben daha çok tercüman kızlar cihetini tanırım. İlk başlarda, hilebaz bütün gazeteciler gibi, tercüman kızlardan kendime birer aftos edindiğim takdirde, kapalı kapılar ardında konuşulanların kulağınıza sevda sözleriyle birlikte fısıldanacağmı kurduğumdan, bu kızlardan epey ahbap edinmişimdir. Lakin, işin mesleki şanı tam bir hüsranla sonuçlanmıştır ve bu diğer meslektaşlarım için de tecrübeyle sabittir. Çunkü Brüksel'e gelmeden önce binbir sınavdan geçen, dünyanın bir numaralı "simultane" tercüme uzmanı Van Hoofun önünde soğuk terler döken, kimisi Almancadaki uskumru balığının Italyancada çingene palamudu anîamına geldiği konularında uzmanlaşmış olan bu kızlar, çok ciddi kelli felli efendiler, çok ciddi konuları tartışmak için konferans salonlarına girdiklerinde, kurşuni renkli ve bir avuçluk kabinlere otururlar, önlerindeki mikrofonlardan söylenenleri kelli felli efendilerin anladıklan lisanlara kaşla göz arasında çevirirler, gizliden gizliye cigara içerler ve oturum bittiğinde de gazeteci aftoslarına neyi tercüme ettiklerini söyleyemeyecek kadar olaylan unuturlar. Çünkü "simultane" tercume yapmak sihirli bir huniye su koyup şerbet akıtmak gibidir % neticede hunide ne su e ' kalır ne şerbet. Tercüman kızlar iyi para kazanırlar. Çoğu iş kontratlanyla bağımlı ve sabittirler. Çok uyanıklan serbest çalışır ve bir başkentten bir diğer başkente mekik dokurlar. Bunların çoğu da altı ay çalışır, altı ay ufuklarını daha da genişletirler. Tercuman kızlar çok para kazanırlar ya, bu parayı da hak ederler. Görevleri beyin sulanmasına yol açar. Suyu şerbete çeviren huni çabuk eskir. Kırkbeşinden sonra işi sürdurebilen pek kalmaz. Tercüman kızlar çok Londra'dan 'Tarzanhn istifası RAGIP DURAN LONDRA Ma\i gözlu, çakmak bakışh, sarışın, iri yarı adam masanın başında, rüküşlüğünü gizlemeye çalışan kadına son bir kez baktı. Önundeki kâğıtlan dosyasına koydu. Kalemini ceketinin iç cebine yerleştirdi. Michael Heseltine Gururlu Hiçbir şey soylemeden, emin adımlarla toplantı salonundan çıktı. Magazin basınınm 'Tarzan' adıyla andığı Ingiltere Savunma Bakanı Michael Heseltine'in bu tutumu son 10 yıhn " e n büyük siyasi gargarası" olarak değerlendiriliyor. Üstelik Heseltine istifa ettikten sonra düzenlediği basın toplantısında Başbakan Thatcher'i sert bir şekilde eleştirdi ve eski tutumunu sürdüreceğini söyledi. İngiltere'nin tek helikopter yapımcısı Westland firmasının iflasa doğru yol almasıyla başladı karışıklık. Firmayı kurtarmak için iki aday çıkıı ortaya: Amerikan 'United Technologies' (Sikorsky helikopterlerini üretiyor) ve aralarında Italyan Fiat firmasının da bulunduğu Batı Avrupalı d ö n şirketten oluşan konsorsiyum. Westland, on bir bin işçi çalıştıran özel bir kuruluş. Ama askeri amaçlı malzeme de ürettiği için resmi çevrelerle yakın ilişkide. Şirketin yönetim İcurulu, Amerikalılar daha fazla para sunuyor diye Atlantik ötesinden gelen oneriyi benimsedi. Heseltine ise, Amerikalıların NVestland'i satın almaları halinde, Batı Avrupaülann ortak projelerinden soyutlanacağını bildiği için, tercihıni açıkça Batı Avrupa Konsorsiyumu'ndan yana koydu. Hatta bu gorüşun bayraktarlığını yaptı. Thatcher ise 'Şirketin içişkrine karışmamak gerek. Westland'in kendisi karar versin' dedi. Çünkü şirketin tercihi ile Thatcher'ın tercihi aynı. Bu tartışma bir süre boyle gitti. Sendikaİar 'bize de sorulsun' diye bağırırken, Westland'in hisse senedi sahipleri gelecek hafta bu işi kesin karara bağlamak üzere toplanacaklarını açıkladılar. Henüz kesin karar verilmemişken, Bakanlar Kurulu toplantısında masanın başındaki kadın "Bundan böyle YVestland ile ilgili tüm açıklamalar hukumetin onayından geçecektir' dedi. Tarzan bunu kabul edemezdi, etmedı zaten. Istifa etti. Heseltine, Muhafazakâr Parti başkanlığına oynayan 20 yıllık bir politikacı. Amerikan karşıtı olmadığını söylüyor, ancak NATO içinde de ABD ile Batı A\rupa'nm eşitlik temelinde ortaklık yapmasını talep ediyor. Güney Galli zengin bir ailenin bayağı zengin çocuğu Heseltine, "eşitlerin en üstünü' olarak tanımladığı Başbakan Thatcher'a aslinda açıkça meydan okudu. Bu olayda dikkat çeken iki yon var: 1984 ekim ayında Brighıon'da yapılan Muhafazakâr Parti kongresinde 'Bu parti Amerikancı bir partidir', sonra geçen yıhn ortalannda VV'ashington'da Reagan ile öpuşürken, 'Sizin en büyuk hayranınız benim' diyen Margaret Thatcher'ın hesabı ne olursa olsun, bir bakanın bağımsız kişiliğini, göruşlerini savunmak uğruna kendi rızasıyla görevden istifa etmesi. Evren'in ziyareti öncesi Mısır, Türkiye'ye nasıl bakıyor? 'Ankara ve Atiııa isterse, Mısır arabuluculuk yapabilir' (Bastarafı 1. Sayfada) disi Sedat ve Mübarek dönemleri arasında Mısır dış politikasında bir değişiklik olmadığını, tersine bir süreklilik bulunduğunu vurguluyorsa da, Hüsnü Mübarek'le birlikte Mısır dış polikitasında önemü bir f on farkhlığı meydana geldiği dctartışılamaz. Bu ton farkhlığının en belirgin göstergelerinden bin, TürkMısır yakınlaşması. Mısır Dışişleri'nin en önde gelen bir yetkilisine göre, " İ k i ülke arasmda Evren'in Kahire ziyareti Ue daha da parlayacak olan yakınlaşma, asla bir bölgesel mihver bıçimine dönüşmeyecek. Zira böylesine bir gelişme, bölgenin özellikleri gerefi karşı mihverlere bir başka deyimle kutuplaşmalara yol açabilir. Oolayısıyia, TürkJye ve Mısır arasında sıkı ilişkiler kurulması, jeopolitik önemleri açık olan, Ortadoğu'nun bu iki temel üikesim'n agıruklan ve etkilerini bölgenin diğer ülkeleri uzerinde hissettirmeleri sonucunu doğuracak." Mısır, Türkiye'den ne bekliyor? Butros Gali'ye sorarsanız, Türkiye'nin Avnıpa boyutu ve ABD ile ilişkileri, Ankara'ya Filistin sorununu Batının dikkat nazarlan içinde tutma konusunda rol sahibi olmasına olanak veriyor. Hüsnü Mübarek'in Türkiye gezisinde, EvrenMübarek görüşmelerinin önemli bir bölümünü, 11 Şubat 1985'te Ürdün Krah Hüseyin ile FKÖ lideri Yaser Arafat arasındaki protokole destek kazandırmak ve ÜrdünFKÖ mihveri zemininde harekete geçirilecek Ortadoğu banş surecine omuz vermek teşkil etmişti. 1986 yılının ocak ayında, Israil'in, Tunus'taki FKÖ merkezine giriştiği saldırı, Achille Lauro olayı sonrası meydana gelen gelişmeler, bu arada yeni yeni filizlenmekte olan SuriyeÜrdün yakınlaşması ve FKÖ'nün Ortadoğu barış sürecinin dışına itilme çabaları yüzünden başka bir tablo göze çarpıyor. Bu nedenle 'Evren ile Mübarek, Kahire'de özellikle neyi görüşecekler?' sorusu zihinlere takılıyor. Bu soruya muhatap olan, Camp David'in mimarlarından Butros Gah', ısrarla, Camp David'in sadece İsrail'in işgal altındaki Mısır topraklarından geri cekilmesini başardığına oysa Filistin sorununa bir çözüm getirmekte başarı sağlayamadığma dikkati çekerek, yine Filistin sorunu uzerinde duruyor. Son dönemde önemli gelişmeler olduğunu belirterek, FKÖ lideri Yaser Arafat'ın, Kahire ziyaretinden sonra yayımlanan Kahire deklarasyonunu hatırlatıyor ve gerek Avrupa ülkelerinin, gerekse ABD'nin Filistin sorununu es geçmek eğilimine girdiğini, Türkiye'nin bu sorunu Batının ilgi alanında tutabilecek girişimlerde bulunabileceğini öne sürüyor. Kısacası Butros Gali, "Türkiye, Filistin sorununa ilişkin olarak önemli bir diplomatik rol oynayabilir" beklentısini Mısır adına açıklıyor. Uluslararası ilişkiler, aJver ilişkisi gibi algüanabileceğıne göre, Mısu1, Türkiye için bir rol oynayabilir mi? Örneğin Yunanistan'la yakın ilişkileri göz önünde tutulacak olursa, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlarda bir arabuluculuk girişimi üstlenilebilir mi? Yine Gali'ye kulak verelim: "Bunun ön şartı böyle bir işlevin her iki ülke, yani Türkiye ve Yunanistan tarafından Mısır'dan istenmesidir. Mısır diplomasisi bu konuda bir iyi niyet girişimi yapması istendiği takdirde, bundan mutluluk duyacaktır. Ancak bu konuda kendiliğinden bir oneride buluntnak, ya da tek taraflı bir girişime atılmak niyetlisi degildir." Husnu Mübarek'in Türkiye ziyareti öncesinde, 1979'dan beri askıda bulunan Mısır ile Kıbns Rum yönetimi arasındaki diplomatik ilişkiler, neden yeniden kurulmuştur? Türkiye'nin bu konudaki hassasiyeti neden göz önüne ahnmamıştır? Kahire ile Rum kesimi arasındaki ilişkilerin düzelmesinin mimarı olduğunu açıklayan Butros Gali, "Bu konuyla, Türkiye'yle ilişkilerimiz arasında hiçbir baglantı yoktur. Size bütün içtenligimle ifade edeyim ki, o sırada Başkan Mübarek'in, Türkiye'yi ziyaret edeceği konusunda bilgi sahibi degildik" diye konuşuyor. iki ülke arasındaki ilişkileri günlük politikanın, özellikle Ortadoğu'nun kaygan zemininde kolaylıkla meydana gelen dalgalanmalannın dışında ana doğrultusu açısından görmeye çalışırsak. şu noktalar Mısırlı yetkililerin ağzından da ifadesini bularak biçimleniyor: 1 Türkiye ve Mısır, Ortadoğu'nun en önemli iki kavşak noktasında, en büyük nüfusa ve yüzölçumüne sahip, jeopolitik değeri en yuksek iki ülkedir. Bu iki ülkenin yakın ilişkileri, Ortadoğu'da gelışmelerin yönune tesir edebilir. Bu nedenle Turkiye ile Mısır arasında duzenli gorüş alış\erişi ve danışma mekanizması çalışmah, iki ülke, işbirliği içinde bulunmalı ve bunu bütün ilgili taraflara hissettirmelidirler. 2 Bu çerçevede iki ülke sanayileri arasında ve özellikle askeri sanayi alanında işbirliğine gidilmelidir. 3 İki Ulke arasında ticaret hacmi arttınlmalı ve ekonomik ilişkiler geliştirilmelidir. Turkiye ile Mısır arasında 180 milyon dolara varan ticaret hacmi, 1985 itibarıyla 140 milyon dolara inmiş durumdadır ve bu iyi bir işaret degildir. Ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi gereğinin bir uyarıcısıdır. Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşmayı ABD'nin dümen suyunda bir bölgesel gruplaşma olarak tanımlayan yaklaşıma Mısır yetkilileri şiddetli tepki gösteriyorlar. Konu, ABD ile ilişkilere gelince bu konuda isimlerinin saklı tutulması şartıyla ağızlarını açıyorlar ve ABD'nin yukarıda ifade edilen iddianın tam tersine Türkiye ile Mısır' ın yakınlaşmasından hoşnut kalmayacağının altını çiziyorlar. Mısır Dışişleri yetkililerinden başka Cumhurbaşkanı Mübarek'e yakınlığı ile tanman bir başka yetkili, ABD'nin Ortadoğu politikasının Israil tarafından çizildiğini, ne İsrail'in ve ne de ABD'nin, TürkiyeMısır yakınlaşmasını iyi karşılayamayacağını ifade ederek, Fantom satışı ile ilgili bazı parmaklann işi karıştırdığını öne sürdü. Söz konusu yetkili, ima yoluyla İsrail'in, TürkMısır yakınlaşmasını engellemeye uğraştığı göruşünu ortaya attı. Uzaktan ya da dışarıdan pek kolaylıkla sezilemeyen bir olgu, Kahire'de Mısırlı yetkililerden kimle konuşsanız, kendisini derhal hissettiriveriyor. O da, Mısır'ın ABD'ye karşı duyduğu ve kökleşmekte olan derin rahatsızlık. Ekim ayında ABD'nin Mısır uçağını Sicilya'daki NATO üssüne havada tutukladıktan sonra indirmesinin yol açtığı burukluk hatta kızgınlık, taptaze Mısırhların belleklerinde. Mısırlılar, bunun o ana ilişkin, basit ve unutulacak bir olay olmadığında, "Mısır'm, ABD politikasının bir bedef tahtası durumuna getirilmek istendigini" ifade etmekte ortak bir dil kullamyorlar. Bir Mısırh yetkili, aynen şunları söylüyor: "ABD, ya da şöyle diyelim, Reagan zihniyeti, bölgede müttefık istemiyor. Vassal (tebaa) istiyor. Mısır'ı da öyle görmek istiyorlar, Türkiye'yi d e . " Bir başka yetkili ise, "ABD, her bölge ülkesinde tek tek, dikey ilişkiler kurmaktan yana. Bölge ülkelerinin kendi aralannda yani, yatay ilişkiler kurmasına karşı" saptamasım getiriyor. Dolayısıyla, Mübarek'in Ankara ziyareti ile geliştirilen, Evren'in Kahire ziyareti ile bir başka kilometretaşı oluşturacak olan TürkMısır ilişkilerindeki yakınlaşmanın ABD politikası doğrultusunda değil, gelecekte ABD'nin ve İsrail'in rahatsız olabileceği bir bölgesel yakınlaşma olacağının altını çiziyorlar. Mısır'ın ABD yardımında İsrail'in ardından ikinci sırayı, Türkiye'nin ise üçüncü sırayı aldığı düşünülür ve ABD'nin her iki ülkeyle imtiyazh ilişkileri nazarı dikkate alınırsa, VVashington'un Ankara ve Kahire üzerindeki ağırlığı da anlaşılır. Bu durumda, gereğinde, "Washington'a ragmen", biçimlenecek bir TürkiyeMısır ilişkisinin nasıl seyredeceğini hangi engeîler ve blokajlarla karşılaşabileceğini şimdiden kestirmek güç. Ancak, şu aşamada söylenebilecek olan, Kenan EvTen ve Husnü Mübarek'in yakınlaşma çabalannı hassas ve çetin bir görevin beklediği. Ne var ki, Mısır'dan, Mısırlı yetkililere kulak vererek Türkiye'ye doğru bakıl dığında Evren'i "dost bir Kahire'nin", geleceğe ilişkin daha da iyi \e yakın ilişkiler umuduyla beklediğini kesinlikle ve rahatlıkla söyleyebiliriz. VEFAT Mustafa Kemal Derneği Büyük Devrim Konseyi üyesi, Hacı Nimet Özden Camii Şerifi Vakfı dini müşaviri Atatürk âşıgı din adamı, gazeteciyazar BAŞSAĞUĞI Vakfımızın yeri doldurulmayacak dini müşaviri değerli insan Sayın Hacı ERCÜMEND DEMİRER vefat etmiştir. Cenazesi 12 Ocak 1986 pazar günü (bugün) Eyüp Sultan Camii 'nde kılınacak öğle namazından sonra Eyüp'teki ebedi istirahatgâhına tevdi edilecektir. ERCÜMENT Ü DEMİRER'in vefatından duyduğumuz büyük üzüntü içinde merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. AİLESİ Evlenecek gazeteci Beşiktaş, Ortaköy ve Cihangir'de ev anyor. Tel: 528 06 28 526 69 00 (Hakkı) Hacı Nimet Özden Camii Şerifleri Vakfı Yönetim Kurulu