15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbi: C»mhuri>el Matbaacılık \e Ga/eıccılik Turk Anonim Şırkeıı adına Nadir Nadi. • üenel Ya\ın Muduru: Hasan Cemal, Muessese Muduru: Kmiıw Işaklıgil. Va/ı l>lcrı Muduru Oka> Goncnsin, •) Haher Merke/ı \1uduıu \alçın Bajer, Saşfa Duzenı Yonetmenr. Ali Acar, • Temsılaler: ANKARA Yalfto Dogan.İZMIR. Hikmel Vrlinkaya. ADANA Mehmel Mercan. SenısŞeflerı: Isıanbul Haberlerı: Rrhsı Öz. Dış Haberler: fcrgıın Balo, Ekonomı: Osman llaga>. Kulıur A>dın fcmeç. Viaga/ın* Yalçın Pekşen, Spor Danışmanı Abdulkadir Vucelman, Du/ellme Rrfık Durtnş, Araşıırma Şahin Alpa>, 1^Sendıka: Şuknın Kttenci. 9 Koordınaıor AhmM Korultan, 0) Malı Işler. hrol Krkul. llan. Ziya Yr^tne. Halkla llıskıltr Gulderen ko>ar, Idare: Husejin durer, Ivleıme. Sadun Sonmez. Basan ve Yayan: Cumhurivei Matbaacılık ve Gazetecılik T.A.Ş. Türk Ocağı C< 39/41 Cağaloğlu İstanbul, PK: 246Istanbul, Tel: 526 10 0O(9hat), Telex: 22246 t Burolar; Ankara: Zıya Gokalp Bulvarı Inkılap Sokak S o : 19/4 Te'. 33 11 414 Telex. 42344 • l a n i r Haliı Zıya Bulvarı 1352 Sok. 2/3, Tel: 25 47 0913 12 30 Tela 52359 • Adana: Çakmak Cad. No: 134 Kal 3, Tel: 1455019731 Telra: 62155 TAKVİM: 2 Ağustos 1985 lmsak: 4.08 Güneş: 5.53 öfcle: 13.15 İkindi: 17.09 Akşam: 20.27 Yatsı: 22 04 Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Tank Somer: Hiçbir öğrenci, harç ödeyemedim diye öğrenimine ara vermedi. ODTIJ Rektörü Prof. Mehmet Gönlübol: Üniversite gelirlerini arttırması, öğrencilerde sörumluluk duygusunu geliştirmesi bakımından harçları yararlı bulmaktayız. ANKARA, (a.a.) Üniversiteler, yükseköğrenim harçlanna yapılan zamlan yerinde buldu. Harçlara yapılan zamlarla ilgili olarak görilşlerini açıklayan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Tank Somer, hiçbir öğrencinin harç ödeyemedim diye öğrenimine ara vermediğüii bildirdi. Prof. SomeT, şunları söyledi: "Bakanlar Kunılu'nca yeniden belirlenen yiikseköğrenim harçları, geçen yılkinden farklı degildir. Geçen yılki uygulamamızda bttyük bir tepki görmedik. Ögrenci de katkıda bulunmak istiyor. Biz de ödeme giıçlügü içindeki ögrenciyi sıkbogaz etmcdik. Aynca harçlar işin ciddiyetini, sörumluluk duygusunu arttınyor. Öğrenci, (Ailem benim için masraf yapıyor, ben de dersJerime iyi çalışayım) diyor. Bu bakımdan harclan faydah bnluyorum. Yalaız temennim, Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun ekonomik dunırau zayıf öğrencinin elinden tutması ve harç kredilerinin verilmesinde gecikilmemesidir." ODTÜ REKTÖRÜ PROF. DR. GÖNLÜBOL Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Gönlübol, hiç kimsenin önceden bedava aldığı bir hizmeti paralı almaya başladığında sessiz kalmayacağını kaydederek şöyle dedi: "Üniversite harçtanna yapılan itiradar, sanınm bu durumdan kaynaklanmaktadır. KamiBca, orta halli aileler harçlan ödemede güçliik çekmezter. Fakat devlet, fakir ögrencileri de düşünraek zorundadır. Basanlı, ama maddi durumu iyi olmayan öğrencüere yardım etmeüdir. Aynca üniversite gelirierini arttırması ve öğrencilerde sörumluluk duygusunu geliştirmesi bakımından da harçlan yararlı bulmaktayız." HACETTEPE ÜNÎVERSİTESÎ REKTÖR YARDIMCISI PROF. DR. ORHON Hacettepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahsen Orhon da yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Hiçbir zaman bedava egitim olamaz. Harç gelirlerinin harcanacağı yerier var. Örneğin, geçen yıl ögrencilerimizden 250 milyon h'ra toplanuşız. Bunun tumu ogrencilerin yemek ihtiyacını karşılamak için kuUanıldı. Üniversitemizde yülık yemek gideri 300 milyon liradır. 50 milyon liralık açığı devlet ödemiştir. Ogrencilerin harçlan ödemede zoriuk çekeceklerini de sanmıyonım. Bizim ögrencilik yıllannuzda, 1950'li yıllarda, bir asistanın maaşı 7080 lira arasındaydı. 50 lira harç yatırmayan sınavlara giremiyordu. Bizler okuyabildik." Rektörler hançzammuıı Ibnlarca ohınılu buldu ERHAN AKYILDIZ " T u n , zenginligi istedigine, alimligi de isteyene verir..." Defıne peşinde koşanların umutsuzluğa düştüklerinde sık sık kullandıklan bir cümle bu... Defıne ararken gözü paradan başka bir şey görmeyen, umutları tükenince de, "Tann parayı istedigine verir" diyebilen defıneciler, ilginç bir ruh yapısı içindeler. Hem "maddeci" hem "kaderci" dUşüncenin örneklerini sergiliyorlar yasamları boyunca. Zaten fiyaskoyla sonuçlanan 30 bin define kansına karşın, işin böylesine üstüne gitmelerini başka türlü açıklamak mümkün değil. Defıneciler arasında geçirdiğimiz saatler içindeki bir başka belirlememiz de, bu kişilerin yaptıklan işi bir meslek oiarak görmeleri. Her meslekte olduğu gibi, definecilikte de işin "eu biiyök"lcri var. Aralarında olduğumuz süre içinde sürekli bir isim ön plana çıkıyor; "Defineci Paşa", "Türkkan Paşa" diyorlar da başka bir şey demiyorlar. altııı toprağın altında sahipsiz yatıyor DEFİNECİ PAŞA'DAIV özal hükümeti, bürokrasi işlerini birçok alanda azalttı, şükranlcrımızı arz ederim. Fakat yüzlerce sene memleketin altında kalmış, sahibi malum olmayan ve tonlarla ifade edilebilecek hazinelerin kolayhkla çıkarılması için defıne yönetmeliğinde vatandaşa kolaylık sağlayacak hiçbir şey yapılmamıştır. Evren Paşa'ya diyorum ki yönetmeliğin 16. maddesinde değişiklik yapılsın, bana kolaylık gösterilsin, ağustosta 30 ton altını emrine vereceğim. Bunun karşılığmda para pul hiçbir şey istemiyorum. la orduya darbe vurdular ve 235 general ve amirali 2 Ağustos 1965 tarihinde orduyu gençleştireceğiz bahanesiyle emekliye ayırdılar. Ben Paris'teki NATO Karargâhı'ndan gelmiş.Babaeski'de Zırhlı Tugay Komutanhğı yapıyordum. Kıta hizmetimi tamamladıktan sonra tümgeneral olacaktım ki, 49 yaşında emekliye ayrıldım. Yapacak bir işimiz kalmadı.biz de Ragıp Gümüşpala'nın istek ve arzusuyla Adalet Partisi'ne girdik ve 1965 seçimlerinde Kırklareli'nden liste başı olarak seçimi kazanıp milletvekili olduk. 1969 seçimlerinde delege sistemi nedeni ile ayağımız kaydınldı, böylece siyasi hayata veda ettik... Definecilik işine nasıl bulaştınız? TÜRKKAN Askerliği de politikayı da bıraktığım yıllarda defınecilikle uğraşan vatandaşlar kendilerine yardımcı olmam için bana geliyorlardı. Bunun üzerine mevzuatı okuyup tetkik ettim ve defîneciliğin memleket için faydalı bir iş olduğunu gördüm. Senelerdir yeraltında kalmış, sahibi bulunmayan yer altı hazinelerinin çıkarılmasına çalışan ve devletten kırk para yardım almayan bu vatandaşlara yardımcı olmaya karar verdim. Başlangıçta ben de işin acemisiydim. Vatandaşlar, sağdan soldan, kulaktan dolma ihbarlar yaptılar.Biz de bu ihbarlara kulak verip kanuni kazılar yaptırdık, fakat bir şey bulamadık. Kaç kazı yaptınız şimdiye kadar? TÜRKKAN Çoğu Trakya'da, 15'e yakın kazı yaptım. Defıne işinin "en büyük"lerinden Defıneci Paşa iddialu Papcfya suikast davası ROMA (Cumhuriyet) Papa 'ya suikast davastmn görüldüğü Roma Ağır Ceza Mahkemesi'nin bazı üyelerinin bu ay içinde Federal Aimanya ve Hollanda'ya giderek suikasta kanştıkları öne sürülen Yalçın özbey ve Samet Arslan 'm ifadelerini alacaklan bildirildi. Mahkeme heyetinin, özbey ve Arslan'ın îtalya'ya iadeleri ihtimalinin zayıf olması nedeniyle bu yola basvurduğu haber veriliyor. Roma Ağır Ceza Mahkemesi'nin iki haftalık aradan sonra 5 ağustosta başlayacak duruşmalar sırasında Aimanya ve Hollanda'ya gidecek üyeleri belirlemesi bekleniyor. EN BÜYÜKLERDES Orhan Türkkan, paşahktan emekti. Aynca AP'den KtrklareüMîüetvekM olarak MecUse girmif. Şimdi TaksimVeki bürosunda kendisini defvtetMerin sorunkmna adamış. sıkıştınlmış rulo halinde planlar, krokiler.haritalarla dolu.. Türkkan Paşa ile yaptığımız sohbet sırasında telefon sürekli çalıyor. Konuşmalardan, arayanlann defıneci oldukları açıkça belli. Defineci Paşa'nın Taksim'deki bürosu karargâh gibi. Telefonla arayanlann, gelip gidenlerin tek ortak konusu var: Define ve aitın... lay ilişki kurabiliyor. Bu ilişki öylesine iyi ki, Türkkan Paşa, Türkiye'de kendisine "tnmiüüs kazısı" olanağı verilen ve arkeoloji ya da sanat tarihi konusunda bilimsel niteliğı olmayan ilk kişi. Yaammn daha sonraki bölümlerinde ayrıntılarıyla işleyeceğimiz bu konu, definecilerle bakanlık arasındaki garip ilişkileri de sergileyen somut bir örnek. Defıneci Paşa ile altın ve define Üstüne bir sohbete başlıyoruz. Bize kendinizi tanıtır mısınu? TÜRKKAN 27 Mayıs lhtilali'nden sonra ihtilalciler, yapacak bir işleri yokmuş gibi evve İyi bir hastalık Defineciligi, kumar gibi, at yanşı tutkunlugu gibi bir hastalık olarak degeriendiriyorlar. Ne diyorsunuz? TÜRKKAN Ben bu hastalığı iyi bir hastalık olarak kabul ediyorum. Hayali ihracatı, memleketi sömüren zengin tüccarlarımıza yakışmayan bir hastalık olarak kabul edersek, yer altında senelerdir yatan ve sahibi olmayan serveti meydana çıkarmak için çalışan vatandaşın definecilik hastalığmı, memlekete faydalı bir hastalık olarak görürüm. Vatandaşlar Hazine'den 40 para yardım almadan, malını mülkünü satıp bu işe para yatırarak yer altı servetlerini memlekete kazandırmaya çahşıyorlar. Bu vatandaşlara yardımcı olmak, takdir etmek, bütün büyüklerin vazifesi olmalıdır. Fakat, maalesef kazılarda bana dahi muşkülat çıkarmaya çalışıyorlar. Özal hükümeti bürokrasi işlerini birçok alanda azalttı, şükranlarımı arz ederim. Fakat, yüzlerce sene memleketin altında kalmış, sahibi malum olmayan ve tonlarla ifade edilebilecek hazinelerin kolayhkla çıkarılması için define yönetmeliğinde vatandaşa kolaylık sağlayacak hiçbir şey yapılmamıştır. Define Yönetmeliği'nin bütün maddeleri hakkında bakanlığa 6 sayfalık bir mektup yazdım. Yönetmeliğin 16. maddesini değiştirsinler, ben ağustos ayı içinde en aşağı 30 ton altını derhal teslim edeceğim. Şunu da belirteyün ki, 30 tondan sonra çıkacak altından ikramiye alacağım. Memlekete, askerlik mesleğine 36 sene hizmet ettim. Bugün 75 yaşında olmama rağmen sağlığım yerinde, eski kralhklann, eski korsanların bıraktığı yüzlerce ton altının, Türkiye'den kaçarken Ermenilerin, Rumlann bıraktığı aJtınlann daha yüzlerce sene toprak altında kalmasına vicdanırr. el vermiyor. Vatandaşın da vicdanı el vermiyor, kaçak kazı yaparak kendini feda ediyor.Bir teneke altın bulmak için kendi hayatını tehlikeye atan vatandaşı hapse atıyorlar. Halen cezaevlerinde böyle yatanlar var.Evet, kanunen suçtur,ama kanunun bir toleransı olması lazım. Orhan Bey, şimdiye kadar 30 bin dolayında kazı yapılmış, hiçbirinden bir şe> çıkmamış. Çıkanlar raslantı sonucu çıkıyor. Nasıl oluyor da altın bulacagımzı umabiliyorsunuz? TÜRKKAN 30 bin define kazısından sonuç alınamadıysa ihbarların kulaktan dolma oluşundandır. Bundan sonra yapıIacak kazılarda altın çıkacaktır. 30 bin dolayında kazı yapıldı, çıkmadı. Bundan sonra da çıkmaz kanaatindeyseler ben onlara acınm. Ben şu anda toprak altında yüzlerce ton altın yattığı kanaatindeyim. Bu milli servet, yüzlerce binlerce sene yatmış, yatmaktadır. Bunlar kimin için saklanmaktadır. Yüzlerce ton altın olduğunu nereden biliyorsunuz? TÜRKKAN Göreceksiniz ağustosta çıkaracağım. Defineciler, yer altında altın olduğunu anlamak için herhangi bir aygıt falan kullanıyorlar mı? TÜRKKAN Dedektör kullananlar var.Almanya'da çalışan vatandaşlarımız, 34 bin marka getiriyorlar dedektorleri. Karaköy Setüstü'nde de var. 400 bin liraya satılıyor. Yalnız dedektörlerin gücü 2 metre derinliğe kadar. Onun altına etkili olamıyor. Şimdi Japonlar yeni bir alet yapmışlar. Yerin altını gösteren, fotoğrafını çekebilen dedektörler bunlar.Yalnız bu aletleri kullanmadan oııce izin almak. lazım. Yoksa ucunda hapis cezası var? Definecilerin bir derııeği varmış. Sizin bu konu>la bir iliş(Arkast 13. Sayjada) ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Sapık bir ilişki olan "flililivata"olaylarınm cezaevlerinde yaygmlaştığı yolundaki iddialar TBMM gündeminegetirildı. HP Adana Milletvekili Cüneyt Canver, Adalet Bakanı Necat Eldem 'in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı 'na verdiği önergede "Küçük mahkumlann, yetişkinterle aynı koğuşa konulması sonucu "flili livatanın" yaygvtlastığı yolunda bakanhğvuza ulaşmıs şikâyetler var nadır? Varsa ne gibi önlemler aunmıştır?" sorusunu yönettti. Cezaevlerinde "fıili livata' Nevzat Ayazhn yemeği l^in büytikleri Defineci Paşa'nın Taksim'de bir bürosu olduğunu öğrenince soluğu orada alıyoruz... Türkkan Paşa, 75 yaşlannda. Yanında aynı yaşlarda bir arkadaşı daha var. Kfiçük bürosu, kitap ve dosyalarla dolu. Ornan Türkkan Paşa, arkadaşını "Selim Paşa" diye tanıtıyor bize... Kitaplıktaki kitaplann çoğu Türk, Ermeni ve Rum tarihi üstüne. Bir başka duvar ise dosyalarla dolu. Dosyalarda yurdun çeşitli bölgelerinden gelen define ihbarlarıyla ilgili bilgiler var. Hemer. her rafa Eski milletveküi "Definecilerin piri" diyorlar Türkkan Paşa'ya, Paşa'nın bir dönern de milletvekilliği var. Konuya ilişkin yasa ve yönetmelikleri iyi biliyor. Geçmişte kalan paşalığı ve milletvekilliği nedeniyle üst düzey bürokratlarla ko İSTANBUL (a.0.) tstanbul Valisi Nevzat Ayaz, vilayet yemekhanesinde yenilen yemekten sonra, makam odasmda basın mensuplanyla bir süre sohbet etti. Vali Ayaz, gazetecilerin " Vilayet Muhabirleri Birliği" kurma isteklerini yerinde bir girişim olduğunu belirtti. Kanserü hücreyi yok eden madde insanda denenecek 10 yıl önce bulunan ve Tümör ÖldürücüFaktör adı verilen bu salgı, 62 tür kanserli insan hücresi üzerinde denendi. Bunlardan 19'unda istenilen sonucu verdi, 21'inde ise kanserli hücrelerin gelişimini durdurdu. Tümör öldürücü faktör, ilk önce birkaç kanser araştırma merkezine dağıtılacak ve iyileşme umudu kalmamış hastalar üzerinde denenecek. Eğer sonuçlar olumlu çıkarsa dağıtım çoğaltılacak. Yapılan araştırmalar, Interferon ve Tümör öldürücü Faktör' adı verilen salgıyla aynı anda karşı karşıya gelen kanserli hücrelerin, bunlarla ayrı ayrı karşılaşılanlardan daha fazla zarara uğradığını gösterdi. Dış Haberler Servisi Normal dokulara zarar vermemesine karşın kanserli hücreleri yok ettiği kesin olarak saptanan bir madde, bu yıl ilk kez insanlar üzerinde denenecek. "Tumor Necrosis Factor / Tümör Öldüren Faktör" adı verilen ve vücudun korunma yollannın önemli bir bölümünü oluşturan bu madde, 10 yıl önce Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi araştırmacılan tarafından bulundu. İnsan ve hayvanlann yapılannda çok az bulunmasına karşın, gen mühendisleri, bu maddenin kendi önerdikleri yöntemlerle kolayca üretilebileceğini bildirdiler. Kanser tedavisinde yıllardır uygulanan ilaçlar, kanserli hücrelere olduğu kadar normal hücrelere de zarar y^riyordu. Kanser araşüncılan ve ilaç şirketlerinin temsilcileri şimdi tüm umutlannı bu yeni maddenin kuvvetli bir kanser zehiri olmasına ve normal hücrelere az zarar vermesine bağladılar. Son yıllarda kanserle savaş yolunda hayal kınklığına yol açan iki deneyden biri verem aşısı olan BCG, diğeri ise interferon denen, vücudun doğal yapısı içinde salgıladığı antivirüs bir hormon oldu. Nedeni bilinmese de, bu iki maddenin kansere karşı etkili olması bekleniyordu. BCG halen belli şartlar altında "melonoma" denen bir tür deri kanserine ve mesane kanserlerine karşı kullanılmakta. tnterferon'un da bir kanser öldürücü olduğu biliniyor. Fakat her ikisi de istenilen basarıyı bir türlü gösteremedi. The New York Times gazetesinde yer alan bir habere göre, 1975'te Dr. Lloyd Old, Elisabeth Carshweü ve arkadaşlan, Sloan Kettering Kanser Merkezi'nde BCG ile yaptıkları bir deneyde, Tümör öldürücü Faktör (TÖF)'ün varlığını kanıtladılar. Dr. Old ve arkadaşlan, TÖF'ün varlığını, laboratuvar hayvanlarını ilk önce BCG, daha sonra da endotoksin ile aşılayarak ortaya çıkardılar. Böylece hayvanlann makrofaj denen büyük çöpçü hücrelerinin kanserli hücreleri öldüren, ancak normal olanlara zarar venneyen etkili bir maddeyi salgüaması sağlandı. Bu salgı, 62 tür kanserli insan hücresi üzerinde denendi. Bunlardan 19'unda istenilen sonucu verdi. 21'inde, kanserli hücrelerin gelişimi durduruldu. 22'sinde ise başarı elde edilemedi. TÖF Te tNTERFERON Son yapılan araştırmalar, interferon ve Tümör öldürücü Faktör adı verilen salgıyla aym anda karşı karşıya gelen kanserli hücrelerin, bunlarla ayn ayn karşılaşılanlardan daha fazla hasara uğTedaviden 24 saat sonra Tümör Öldürücü Faktör denen bir proteın kullanarak uygulanan tedaviden sadece 24 saat sonra bazı kanserli hücrelerin uğradıkları, bazılarının gelişiminin durdıırulduğu halde normal hücrelerin bu durumdan etkilenmedıklen görülüyor. radığını gösterdi. Dr. Old, bu deneylerin sonrasında vücudun korunma mekanizmasında rol oynayan maddelerin çeşitli bileşikler oluşturarak etkinlik gösterdiklerini ve bu maddelerin tek başlanna fazla işe yaramadıklannı ileri sürdü. üzun yıllar interferonun virüs enfeksiyonlanna karşı kullamlabilecek tek bir madde olduğu düşünülmuştü. Fakat şimdi birden fazla ve karmaşık işlevlere sahip bir maddeler grubuna dahil olduğu biliniyor. Tümör öldürücü Faktör için de aynı durum söz konusu. Tümör öldürücü Faktörü, gen bölünmesi metoduyla ilk bulanlardan olan Güney San Francisco Genentech yetkilileri, bu kanser öldürücü ile lenfotoksin (akkan zehiri) arasında yakın kimyasal ve genetik bağlar olduğunu bildirdiler. Rockefeller Üniversitesi'nde Dr. Anthony Cerami başkanlığında çalışan bilim adamlan, Tümör öldürücü Faktör'ün kanser ve malarya ile birlikte görülen ve kaşeksi denen vücut erimesinin nedeni olabileceğini savunuyorlar. Faktörün malarya hastaiığına yakalananların vücutlarında görülen parazitlere karşı doğal bir savunma oluşturabileceği yolunda da düşünceler var. Bu buluşlar, Tümör öldürücü Faktör'ün, interferon gibi insan vücudu üzerinde duruma göre iyi veya kötü etkiler yapabileceğini doğruluyor. Laboratuvarlarda iirctilmiş kanserli insan hücreleri llaçla tedavı yontemı kanserülere olduğu kadar sağlıkiı hücrelere de zarar verıyor Ayrıca yan etkileri de bulunuyor. Amaç, her zaman için normal hücrelere zarar vermeden tumorü yok edebilecek bir yöntem geliştirmek Interferon'dan farklı olarak Tümör öldürücü Faktör'ün kullanımı çok yönlü. tnsanlardan elde edilen faktörün hayvanlar, hayvanlardan elde edilenin de insanlar üzerinde kullanılması olası. Bu maddenin doğada bulunması zor olduğundan, Tümör öldürücü Faktör'ü biosentetik yollarla, laboratuvar mikroplarını genetik deneylere tabi tutarak üretme çalışmaları yapılıyor. Geçen yıl Genentech, Biogen, Cetus ve Asali adlı firmaİar, büyük bir aşama kaydettiler. Hepsi çeşitli tıp merkezleriyle işbirliği içinde insanlar üzerinde deneyler yapmak amacında. Genetech şirketinin künik deneylere kefü olması konusunda açıklama yapan Dr. Stephen Shenvin, ilk önce malzemeyi birkaç kanser araştırma merkezine dağıtacaklannı, sonuçtan rnemnun kalınırsa dağıtımı çoğaltacaklannı belirtti. Dr. Shenvin, hastanelerin ismini vermemesinin nedeninin de kanserli hastalann hücumunu önlemek olduğunu ekledi ve sözlerine şöyle devam etti: "Sihirli bir formül bnldugumuz imajını yaratmak istemiyoruz." Dr. Shenvin, buna karşılık bu formülün etkili olması konusunda büyük umutlar beslediklerini de inkâr etmiyor. Son yıllarda kansere karşı etkili olduğu düşünülen birçok doğal biÇolojik maddeler grubu ortaya çıktı. Vücudun bağışıkhk sistemi tarafından üretilenlere, hormonların görevini bağışıkhk yoluyla yürütenlere, limpokines adı veriliyor. İnterferon, Tümör Öldürücü Faktör ve diğer insan vücudu yapısı maddeler bu gruba dahil. Şimdilerde bu konuda incelemeler sürüyor. Tümör öldürücü Faktör'ün bu kanser düşmanlarının arasında en önemli yeri tutması bekleniyor. Denemeler insanlar üzerinde değil de, laboratuvar hayvanları üzerinde yapılmış olduğundan, Tümör Öldürücü Faktör'ün kanser üzerindeki etkenliği tam olarak kesinlik kazanmış değil. The Lancet dergisinde yayımlanan bir yazıda, "Tümör Öldürücü Faktör, normal ve kanserli hücreler üzerinde degişik etkenler göstermesinden dolayı, digerierinden çok farldı. Aym zamanda interferonla beraber tümör hücrelerinin gelişimini önlemesi de söz konusu. Ama iıygulamaya henüz geçilmeden pek fazla bir şey söylemek mümkün degil" deniyor. Memorial SloanKettering Hastanesi görevlilerinden Dr. Herbert F. Oetgen, öldürücü faktör yanında biosentetik olanın da, diğer metotlarla iyileşme umudu olmayan, ama yine de rahatsızlığı çok büyük boyutlara ulaşmamış kanserli hastalara uygulanmasını öneriyor. ANKARA (a.a.) Dünyanın gelişmiş gelişmekte olan ve sosyalist bloku ulkelerinden uluslararası üne sahip 60 dolayında profesö'r, kalkmma ve işadamının kattlacağı yuvarlak masa toplantısı, 24 Eylül 1985 tarihleri arasında tstanbul'da yapılacak. Toplantı, Birleşmiş Milletler Kalkmma Programına (UNDP) bağlı kalkmma çalışma programınm önderliğinde Uluslararası Kalkmma Derneği kuzey güney yuvarlak masasının işbirliği ile yapılacak. Yuvarlak masa toplantısı ÎSTANBÜL (a.a.) Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da düzenlenen 16. Dünya Daktilografi Şampiyonası'nda "elektrikti daktilografi" dalında üç yeni dünya rekoru kırıldı. "Daktilografî" dalmdaki dereceler ise düşük oldu. Uluslararası 36. Stenografi Daktilografi Kongresi veJ6. Dünya daktilografi Şampiyonasına, Türkiye'ninBulgaristan'da Türklere yapılan baskılan protesto amacıyla katılmadığı bildirildi. Daktilografi şampiyonası ANKARA, (UBA) Meslek yüksekokullanndan mezun olup da üniversitelerde öğrenim görmek isteyenlere uygulanacak koşullar ve kontenjanlar belirlendi. Yüksek öğretim Kurulu'nun karan uyannca, meslek yüksekokullarında her ders için başarı notu ortalaması 70 olanlarla, mezun oldukları okulda ilk 10 sıraya giren öğrenciler, kendi alanlarmda en az iki yıl çalışmak koşulu ile üniversiteye alınacak. Meslek yüksehokulu mezunları 1402 sayılı yasa ile görevinden uzaklaştınlan öğretim elemanlannın görevlerine dönmek için yaptığı başvurular üzerine YÖK "yetkili olmadığım" ileri sürerek, topu üniversite rektörlerine atıyor. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) 1402 saydı yasaya dayanılarak görevlerinden uzaklaştınlan öğretim elemanlan ortada kaldı. Öğretim elemanlannın sıkıyönetim kalktıktan sonra görevlerine dönmek için yaptıkları başvurular konusunda YÖK "yetkili olmadığını" açıklarken, üniversiteler de "somut" bir yanıt vermekten kaçmıyorlar. YÖK Başkan Vekili, Prof. Tahsin 1402 likler ortada kaldı Ö^güÇ. görevlerine dönmek için dilekçe ile başvuran öğretim elemanlanna verdiği yanıtta, "dilekçelerie ilgili işlemlerin üniversitelerce karara baglanması" gerektiğini belirtti. Öte yandan YÖK'ün 14021ikler konusundaki karan üniversitelere bırakması da tartışma konusu oldu. Sıkıyönetim döneminde, bazı öğretim elemanlan, YÖK Başkanı Prof. Ihsan Doğramacı'nın imzası ile görevden uzaklaştırılırken, YÖK'ün ve Prof. İhsan Doğramacı'nın, sıkıyönetim kalktıktan sonra, "bu öğretim elemanlannın göreve başlaması üniversitelerin inisi>^tifindedir" yolunda açıklama yapmaları "eger yetkili degiUerse, nasd görevden aldılar" biçiminde eleştirilere yol açtı. YÖK, ODTÜ öğretim elemanlan, Yakup Kepenek ve Cemel Koç"un görevden alınmaları için, YÖK Başkanı Prof. İhsan Doğramacı imzası ile şubat 1983 tarihinde G. S. 1865 sayıyla ve "çok gizli" kaydıyla ODTÜ Rektörlüğüne bir yazı göndererek, söz konusu iki öğretim elemanının 1402.sayılı yasa uyannca görevden ahnmalarını istemişti. .. YÖK Başkan Vekili Prof. Tahsin Özgüç'ün dilekçe ile başvuran öğretim elemanlarına verdiği yazılı yanıt şöyle: "Yüksek Öğretim Kanunu hükümlerine göre öğretim üyeliklerine atama ile ilgili tüm işlemler üniversitelerce yapdmakta, bunlardan yalnız profesorler ile ilgili olanlarda, eskiden üçlü kararname ile atama kesinleşirken, 2547 sayılı kanun hükümlerine göre Yüksek Öğretim Kurulu'nun karan ile kesinleşmektedir. Bu nedenlerle dilekçe ile ilgili işlemler yüriirlükte olan mevzuat içinde üniversitelerce karara baglanması ge reküginden kurumumuzca konu ile ilgili bir işlem yapılmayacağı hususunda bilgilerinizi rica ederim." Göreve dönmek için başvuran bu öğretim elemanlarına kadro verilip verilmeyeceği belli olmadı. Eğer uygulama gerçekleşirse, üniversiteler, bazı YÖK yetkililerinin de ifade ettiği üzere "yeni bir güvenlik soruşturmasından sonra, boş kadro varsa, bu öğretim elemanlannı yeniden bünyelerine kabul edecekier." Başvuran öğretim elemanlannın büyük bir çoğunluğunu SBF eski öğretim üyeleri oluştururken, bu fakültede öğretim elemanı sıkıntısı çekildiği de kaydedildi. YÖK Başkanı Prof. İhsan Doğramacı, daha önce Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada, "rektörlerin kendi arkadaşiannı yakından taaıdıklanm" söylemişti. ANKARA, (a,a.) Atatürk'ün 29 Ekim 1933'te Cumhuriyet'in 10. yıhnda verdiği nutkunun ses kaydındaki güriiltü, bilgisayarla temizlendi. TÜBtTAK Marmara Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Enstitüsü 'nün Elektronik Araştırma Bölümü 'nde bu konuda yapılan çalışmalar sonucu, 10. Yıl Nutku 'nun hatasız ve gurültüsüz bir kopyası elde edildi. Gürültüsü azaltılmış kayıt, Atatürk'ün ses özelliklerini bozmadan sağlandı. Atatürk'ün Yıl Nutku 10. Fakih Hassan Türkiye'ye geliyor ANKARA, (ANKA) Libya Sosyal Güvenlik Sekreteri Ibrahim Fakih Hassan, beraberinde 5 kişilik bir heyetle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kalemli'nın resmi davetlisi olarak bugün Türkiye'ye geliyor. Türkiye'de bir hafta kalacak olan konuk bakanın ziyaretı sırasında Kalemli'nin geçen yıl eylül ayında Libya ziyareti sırasında imzaianan ve TBMM tarafından da onaylanan TürkiyeLibya Sosyal Güvenlik Sozleşmesi teati edılerek yunirluğe konacak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle