28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER silinmeli"ydi. Şu da var ki, yüzyıllardan gelen dokunulmazlıklar kolay yıkılamazdı. Onun için gençlere, durmadan gençlere, seslendi. Onlara , her zaman isterlerse dünyayı cennete çevirebüecekleri duygusunu aşılamaya çalıştı; hem ışığa doğru, geleceğe doğru koşmalarını istedi. Hakça, insanca, özgürlük içinde yeryüzü cennetinde yaşamanın güçlüğünü biliyor, ama insandaki irade gücünün büytiklüğüne de inanıyordu. "Önttnde zelzrieler, arkasında zelzeleler" olan insan yasama hakkıru gerçeğin ejderhası ile çarpışarak etde edebilirdi. Ferdâ'da şöyle diyordu gençlere: "Vatan gayyur / insanlann omuzlan üstünde yükselir / Gençler! Bütün iimidi vatan şimdi sizdedir / Her şey sizin, vatan da sizin, her şeref sizin..." Atatürk de yıllarca sonra gençliğe umutlarla dolu bir kürsüden seslenecek, hiçbir engelin onları yollanndan döndürmeyeceğine inananı belirterecekti. Yenilgi kabul etmeme Fikret'in toplumsal kişiliğinin temelini oluşturuyordu. Bunun içindir ki "S»s"in elden ele dolaştığı günlerde yazdığı mektupta, Mehmet Emin Yurdakul'un; "Zavalhlar" şiirinde, umutsuzluk içindeki kadın kahramanım yaşatmayıp öldürmesini eieştirir. Kadının hangi koşullar içinde olursa olsun yaşatılmasını, çalışmasını yenilgiden çıkarak başkalarına örnek yapılmasını ister. "Ben olsam öyle yapardım" der. Bu, Fikret'in edebiyatı bir amaca yönelik görmesindendir. Ayıu mektupta, nitekim, şiirin yaşama bir şey vermesi gerektiğine inandığını söyler. Bütün yaşamı boyunca da söylediğini yapar. (Mektubu Cevdet Kudret sadeleştirerek Türk Dili mektup özel sayısında yayımlamıştı.) Ömrünün son 15 yılında yazdığı şiirler, Fikret'in toplumsal sorunlar üzerinde berraklaşmış görüşlerini, yerleşmiş düşüncelerini ve bunlar için gösterdiği çözüm yollarını içerir. Mazi.. Âti Sabah Olursa, Ferda, Rücu, Haluk'un Amentüsü, Doksanbeşe Doğru, Rubabın Cevabı, Hanı Yağma, Revzeni MahlurTarihi Kadim ve Zeyli... Hep T.Fikret'in laik anlayışını yansıtırlar. Denilebilir ki Türkçede pek az kimse, ele aldığı sorunlara Fikret kadar açıklıkla yaklaşmış, cesur özveriyi gösterebilmiştir. Dikkat cekicidir ki, Abdülhamit'e son derece ağır hücumlarda bulunan Fikret, o dönemin siyasal sorunlarının başında gelen ve bazı Jöntürk gazetelerini de uğraştıran: Abdülhamit'in halifeliğinin geçersizliği, "Veraseti Saltanat" değişikliği gibi siyasal konulara girmemiştir. Bunun nedeni Fikret'in düşünce sistemi içinde aranmalıdır: Osmanlı tmparatorluğu'nda siyasal güç, iktidar devletin teokratik yapısı gereği tannsaldı. HalifePadişah / PadişahHalife Tannnın yeryüzünde gölgesi anlamında "Zıllullahi filarz" ya da müminlerin başı olarak "Emirül müfminin"diyearulıyorlardı. Bu padişahlara Kuran dışında bir sınır tanımazlık getiriyordu. Fikret HalifePadişah'm iktidannın kaynağına "Rabbi Mümkinat" olan " insan "ı yerleştirince yeryüzundeki gölge sahipsiz ve dayanaksız kalıyordu. Fikret'in düşünce sisteminden çıkan sonuç, Osmanlı Imparatorluğu'da, siyasal iktidann;şeriatın ve halifenin varlığına rağmen, devletin teokratik niteliğinin reddeolunabileceğidir. Öbür dünya mutluluğunun gizlerini (sırlarmı) çözmekle vakit geçiren bir medrese toplumunda, aklın önderliğinde bugünün ve yarınlann aydınlık dünyasını kurmağa çalışan düşüncelerin tepki görmemesi olanaksızdı. Ve öyle oldu. Ne çelişkidir ki o günkü din devletindeki ortam ile bugünkü laik devlet ortamında pek fark görülmez. Abdullah Cevdet, Tevfik Fikret'i dinsizlikle suçlayanlan "Bırakın bu mülevves silahı" diye terslemişti. Yine o günlerde genişletilmiş biçimiyle yobazlar ordusu, bir öğretmenin derste "Darwin teorisinden söz ctmesini küfür" yaygarasıyla gündeme getiriyordu. Abdullah Cevdet suçlamayı şöyle karşıladı: "Danvin teorisini anlatmak bir yerde ki küfür sajılır; orası Orta Çağ karanlıgından beniiz çıkmamıştır. Orta Çağın ise yirminci yüzyüda var olma hakkı yoktur. Bunu sanklı. sarıksız her ceşh kafamızın, ezilmek istemeyen her kafanın anlaması gereklidir..." tçinde bulunduğu çağın dışında kalmış birtakım "gömleklilerin, bugün de, Fikret'in bunca yıl önce yıktıklarını yeniden diriltmeye çalışmaları düşündürücü ve kaygılandırıcı değil mi! "Biz ölmesek efkftr ölör" diyen Fikret, 70 yıl önce bugün 19 Ağustos 1915 günü öldü. "Fikirleri ölmedi, hep canh kaldı. Atatürk tarihinin ışıklı kuşakları, öğretmenleri, gençleri ondan yararlandılar. Atatürk döneminde Fikret'i suçlamalar sindi. Çünkü Fikret, düşünceleri ile devrimler içinde yer almıştı. Atatürk, her yönüyle gelecek kuşaklara ışık tutan Fikret'i kişisel olduğu kadar toplumsal varlığıyla da yüceltti, ona hayranlığını belirtti, onu Türk gençliğine örnek gösterdi. Bunun içindir ki Fikret'e gösterilen saygı Atatürk devrimlerini benimseyişimizin de ölçüsüdür. 19 AĞUŞTOS 1985 70 V ü Önce Y ilirdiğiıııiz Devrimci Şair Düşünür Ömrünün son 15 yılında yazdığı şiirler, Fikret'in toplumsal sorunlar üzerinde berraklaşması, görüşlerini, yerleşmiş düşüncelerini ve bunlar için gösterdiği çözüm yollarını içerir. Mâzi • Âti Sabah Olursa, Ferda, Rücu, Haluk'un Amentüsü, Doksanbeşe Doğru, Rubabın Cevabı, Hanı Yağma, Revzeni Mahlu, Târihi Kadim ve Zeyli... Hep T. Fikret'in laik anlayışını yansıtırlar. Denilebilir ki Türkçede pek az kimse, ele aldığı sorunlara Fikret kadar açıklıkla yaklaşmış, onun gösterdiği cesur özveriyi gösterebilmiştir. Istanbul yirminci yüzyıla değişik bakışlar, alışmadığı suclamalarla girer. Bayrağı taşıyan Tevfik Fikret'tir ve "Hak bellediği bir yola yalnız gitraektedir." "Sls"i yazar. övgüler içinde yaşamış bu başkent, tarihinde ilk kez yergilerle karşılaşır. tstanbul artık ne sokaklannda "kâlâyı maarir' satılan, ne de "bir taşına koca bir ülke feda edilen" İstanbul'dur. Bu, kirli yüzlerin, kanşık nıhlann dolup taştığı, sokaklannda ahlaksızlığın, yoksulluğun, sefaletin kol gezdiği, "Levsi riya"nın yaşanılmaz hale getirdiği "Abdülhamit İstanbul'u'dur. Dullar, öksüzler, kimsesizler bir "havfı maseUahın" (silahlı korku) acımasLzlığı altında iniemektedirler... Her yer yıkıntılar içerisindedir. Medreseler, mahkemeler çökmüs, kent bir "mezalim sahnesi"ne dönüşmüştür: Ağızlar kilitlenmiş, kıhç ve kalem siyasal mahkumlar gibi kenara itilmiştir. Erdemli ve ahlaklı insanlann da köşede kaldığı bu çürümü5 ve kokuşmuş ortamda "... debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar . katil kuleler.Kal'ah rindanlı sarayia: ıcerisinde saltanat süren "Silahlı korku" Ab CUMHURİYET'ten OKURLARA... OKAY GÖNENSİN Nerede O Milyonlar A BD'nin bir milyon tirajlı, prestijli gazetesi New York AA Times'ın Dış llişkiler Müdürü şöyle diyor: "Amerika Birleşik Devletlerinde 27 milyon okuma yazma bilmeyen insan var, eğitim sisteminde her yıl yüzde 40 fire veriliyor. Bu gidişle yakında ortaçağ, okuryazarlar ve cahiller arasında bölünmüş bir topluma döneceğiz. Yazılı basın da belli bir seckin topluluğa ulaşabilecek.." Bu kötümserlik Amerikan basınını, geleceği radyoTV alanında aramaya itiyor; bütün büyük basın kuruluşlan gibi New Vbrk Times da 2 radyo, 4 TV istasyonu, New Jersey'de 125 bin aboneli bir kablolu TV ağı kurmuş. Almanya'da Axel Springer'in kurduğu tröst, kendisinin emekli olmasına karşın bütün gücüyle ayakta dururken, gelişen tüm yayın organlarının ya kadın ya TV dergileri olması aydın çevreleri düşündürmeye devam ediyor. Fransa'da ise son zamanlarda en çok üstünde durulan konu, gençlerin hızla günlük basından uzaklaşmaları; sorunu incelemek için art arda açıkoturumlar, seminerler düzenleniyor, araştırmalar yapılıyor. Ülkemizdeki bugünkü görünüm ise bir ölçüde sabitleşmiş gibidir: Günlük "haber satışı" yaklaşık 1 milyon nüsha; resim, başlık ve fantezi satışı 1.5 milyon nüsha dolayındadır. Bir milyon luk haber satışının bir bölümü ise diğerlerine" zaman zaman yaklaşan magazincilik ve lotarya desteğiyle sürmektedir. "Türkiye'de düşünceye dayalı haber ve yorum arayan milyonlarca insan" var mıdır? Gazeteler bir yana, en başarılı romanın satış rakamının yüz binle ifade edilemediği ülkemizde "düşünceye dayalı haber ve yorum arayan milyonlar" nerede saklanmaktadır? Amerikalının geleceğe ilişkin kötümserliğiyle yaşamak için fazla bir nedenimiz yok, çünkü belki bundan kötüsü güç diye düşünebiliriz. Ama "ulaşılamamış milyonlar" da bugünkü verilehe fazla temelsiz bir düş gücünün ürünü gibi görünüyor.. • Halkla İlişkiler Derneği'nin geçen hafta düzenlediği bir toplantıda bir grup meslektaşımızla birlikte basın organlarının kuruluşlarla ilişkileri" konusunda tartışmak, değişik görüşler dinlemek olanağını bulduk. Bu arada izleyici sorulan içinde, konuyla doğrudan ilişkili olmamasına rağmen şöyle bir soru da vardı: Bir olayı, aynı gün üç ayrı gazetede üç ayn biçimde, farklı bilgilerte buluyoruz, bu nereden kaynaklanıyor? Sorunun yöneltildiği Özer Oral sorunu bir ölçüde muhabir eğitimsizliğine, bir ölçüde haber kaynaklannın yanıltıcı tutumlarına bağladı. En ilgili okuyucuda doğmuş olan bu güven bunalımı ortamında tüm nedenleri tartışmak, çözümler önermek basının ve çalışanlannın olduğu kadar basından haber ve bilgi bekleyen gerçek okurların da görevidir. DUNDAR AKUNAL kökleşmiş baskısrndan sıynhp, gerçek kendini bulup tanıdığı, kendine güven duymaya başladığı zaman kurtulmuş sayılırdı. tşte cennet denen şey o zaman yeryüzünde herkesin yararlandığı cennet olurdu. Bunun için her şeyin düşünceye vurulması, her şeyden önce de "mazi"nin yeniden düşünülmesi gerekiyordu. Her şeyin başı akıldı ve düşünerek akün çözemeyeceği hiçbir şey yoktu. tnsan "Rabbi mümkinat" olarak her şeyin iistesinden gelebilir, her şeyi olabilirliğe dönüştürücü gücü ve yaratıcdığı ile bu dünyayı herkes için yaşanabilir, mutlu olunabilir kılardı. Çünkü iyiliğin de, kötülüğün de yaratıcısı, nedeni oydu. Varoluşçu panltılar taşıyan düşünce çizgisinde Fikret, yaşaGENÇLERE SESLENEN mı yeryüzüne çekerken gelenekYAMAıN BİR SAVAŞÇI leriyle, dinsel dogmalarıyla, yaBir düşünür olarak Fikret, çe nına yaklaşümaz tabulanyla kartin bir savaşa atılmıştı. Uğrun şı çıkılmaz "mazi"yi siliyordu. da savaştığı da kurtarmak iste O çilelerle dolu o cehennem, diği insandı. Ona bütün yetenek sonsuzlayın sönmeliydi: "Sönlerini yeniden kazandırmak, öz sün miiebbedeıı o cehennem, segürlüğünü geri vermek istiyordu. nin bugiin / Cennet kadar güzel Bunun için de insanın önce ken vatanın var".. Geçmiş bir pir, dine karşı özgür olması gerekir bir baba, bir öğretmendi. Fakat di. baştanbaşa bir "seher" olan geInsanoğlu ancak, yerytizü ile lecek "âti çıkınca ortaya, mazi gökyüzünün geçmişten gelen dülhamit'tir. Bu çöküntüde az çok herkesin payı vardır. Onun için kentin üstüne çökmekte olan karanhğa layıktır bu insanlar. Fakat günahsız analar, "kimsesiz avare çocuklar"da çekmektedir bu cezayı. lleride Cumhuriyet'i kurduğunda devri'îici düşüncelerinden yararlanacağı Fikret'in Istanbul'u suçlamasına o günlerin genç Mustafa Kemal'i de katılır. Okul arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'a, Osmanlılığın köhne gelenekler, çökerteceği etkenleriyle er geç çürüyüp gitmeye mahkum olduğunu söyler. Bu haliyle, tstanbul zevk ve safa sürmek içindir, "devlet yönetmek için değü" der. OKTAY AKBAL EVET/HAYIR CUMHURİYET KTIAP KULÜBÜ İZMİR FUARINDA Atatürk'ün Yolu, Osmanlıcılık Değildir "Atatürk rejimi ile Osmanlınm guzelliklerini bağdaştıramayanlar, bizi rahat bıraksınlar. Maziyi inkâr, hastalıktır." Ünlü Milli Eğitim Bakanının son özdeyişleri bunlar! Türkİslam' sentezini yandaşlarıyla birlikte uygulamaya çalışan Hacı Vehbi Bey duyduğumuza göre Nakşibendi tarikatındanmış tuttuğu yoldan döneceğe benzemiyor Yazılar, eleştiriler vız geliyor! Doğru 'ölüm gömleğini' gerçekten grymiş sırtına!. Sonu ne olacak bakalım, hep birlikte görecegiz. Çünkü bu tür kabadayılıkların benzerierini daha önce de yaşadık. Bay Dinçerler'in nasıl bir çıkmaza doğru gittiği ortada, bunu ya anlamazlıktan geliyor, ya da bir serdengeçti gibi bile bile oraya doğru koşuyor... Atatürk rejiminde neler vardı, neler yoktu? Hacı Bey o dönemi yaşamadı, bilmez. O dönemle ilgili işe yarar kitaplan okuduğunu da sanmam. Çevresindeki 'büyükleri' de büsbütün yanlış anlatmışlardır o dönemi... Atatürk rejimini kimden, nasıl öğrensin? Tarikat büyüklerinin ona anlattıkları yeter! Boyuna Atatürk dersin, Atatürk ilkeleri diye bağınrsın, ama hacılığının gereklerini yerine getirirsin... Osmanlınm güzellikleri... Osmanlınm hangi döneminin güzelliklerinden söz ediyor? Koskoca bir tarih sürecini kapsıyor Osmanlı. Önceleri çok etkin, çok yaygın, belirli bir uygarlık düzeyi, anlayışı var. Sonra çökme, gerileme dönemi gelmiş. Aklı başında padişahlar, 3. Selim, 2. Mahmut gibi kişiler, ülkeyi ve ulusu gerilik batağından, ilkelliklerden kurtarmaya, çağdaş bilime, kultüre götürmeye kalkışmışlar. Kimi bu yolda ölmüş, kimi başarısız kalmış, ama iyiye, doğruya, çağdaşa doğru yön almışlar... 3. Selim, 'Osmanlınm guzelliklerini beğenseydi gericiliğe cephe alır mıydı, yeniçeriyi ve eskinin, yararsız hale gelmiş törelerini, beğenilerini ortadan kaldırır mıydı? 2. Mahmut, yeniçerinin mehterinin yerine Batılı bandoyu getirir miydi? Devlet yönetiminde, orduda çağdaş bilimin gerektirdiği devrimci atılımları uygular mıydı? Osmanlı, iyi kötü yanlarıyla tarihin malıdır artık... Yöntemleri, gelenek, görenekleri, sanatı, kültürü, anlayışı ile geçmişte kalmıştır. Kimse o dönemi bir daha geri getiremez. O dönemin beğenisini, tutkularını canlandıramaz. Hareketçi, Selametçi "sentez"ciler Türk ulusunu Atatürk çizgisinden koparıp gerilere doğru yönlendiremezler. Boş, yanlış bir çaba olur bu. Ama Bay Dinçerler gibileri kimlerin, hangi güçlerin etkisiyle! Atatürk adını söyleye söyleye ulusumuzu 'Türkİslam' sentezi dedikleri çağdışı bir bataklığa sürüklemeye kalkışıyoıiar. Hem de 20. yüzyılın sonuna yaklaştığımız bir zamanda, Atatürk Cumhuriyetinin 63. yılında... Ne 'hacı' bakan, ne de onun dayandığı güçler Atatürk ilkeleri ile Türk islam sentezini bağdaştıramayacaklardır. Atatürk devriminin temelinde 'laiklik' vardır. Öğretimde dinsel görüşlere yer yoktur. Eğitim çağdaş olacak, ileriye dönük olacak, uygarlığın gereklerine bağlı olacak... Hacı bakanın bütün bunları duymamasına, bılmemesine olanak yok, ama 'ölüm gömleği' giymiş bir kişi olarak ne yapıp yapıp amacına ulaşmak çabasında!.. Türkiye'nin, Atatürk devriminin temel ilkelerine, en başta da laiklik ilkesine bağlı güçleri bunu görüyor, anlıyor. Hacı bakanın umutsuz çırpınışı, umutsuz cabası ibretle izleniyor. Bir ülkenin eğitim ve öğretimi Bay Dinçerter'e ve çevresindeki Atatürk karşıtı kişilere bırakılamaz. Bu 'ölüm gömleği' giymiş militan bir an önce bu önemli görevden uzaklaştırılmalıdır. Mecliste yer alan HP ve MDP milletvekilleri içinde bu gerçeği görenler çoktur. Hele SODEP'le HP birleşmesinden sonra ortaya çıkacak sosyal demokrat halk partisi ki, Atatürk devriminin en güçlü bekçisi sayılır Bay Dinçerler'in 'ölüm gömleği'ni sırtından çıkarıp, gerçek niyetlerini ulusun gözleri önüne sergileyecek birağırlık ve etkinliktedir. Şunu iyi bilelim, herkes de iyi bilsin, burası Atatürk Türkiye'si, Osmanlı ile hiçbir ilgimiz yok. 1923'ten sonrayeni bir devletiz artık... Türk ulusuyuz biz, karma Osmanlı topluluğu değil! Türk ulusuna yakışan da 'çağdaş uygarlığın' gereklerine uymak, uygulamaktır. Atatürk'ün çizdiği yol da budur. CUMHURİYET STANDINDA Gelin, Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne üye olun. Yüzlerce yaymevinin, yeni çıkan kitaplarını izleyin, yazarlarla tanışın. Kitaplara, Cumhuriyet Kitap Kulübü indirimleri ile sahip olun. Bu yazarlar Cumhuriyet standında Gelin bu yazarlarla tanışın, kitaplarını imzalatın Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Uğur Mumcu, H. Veldet Velidedeoğlu, Aziz Nesin, Cüneyt Arcayürek, Rıfat Ilgaz, Bekir Yıldız, Şükran Kurdakul, Muzaffer İzgü. TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNİK ARAŞTIRMA KURUMU T.C. KAHRAMANMARAŞ 1. SULH CEZA MAHKEMESİ Esaf No: 984/38 Karar No: 985/460 Hâkim: Kamil Aslan 26180 Kâtip: Veli Poyraz Davacı: K.H. Sanık: FARUK ŞEKKELİ, Abdullah Oğ. Esmeden olma, 1945 Doğ. K. Maras Turan Mah. Nüı. Kayıtlı olup halen K. Maraş Divanlı Mah. Portakal sokak No: 23 de oturur, evli, 3 çocuklu, okur yazar, sabıkasız, kasaplık yapar. Suç: G.M.N.M. Suç Tarihi: 21.11.1983 Karar Tarihi: 7.5.1985 Yukanda açık kimliği ve atılı suçu yazılı sanık hakkında mahkememize K. Maraş C. Savcılıgının 28.12.1983 tarih ve 1983/1323 sayılı iddianamesi ile kamu davasi açılmış ve mahkememizde sanığın yüzünde yapılıp bitirilen açık yargılama sonunda, HÜKÜM Yukarıda açıklanan nedenlerle: Sanığın sabit olan suçundan eylemine uyan TCK'nun 398. Mad. gereğince takdıren 3 ay hapis ve 5.000 TL. ağır para cezası ile cezalandınlmasına, Sanığın kişiliği göz önüne alınarak verilen hapis cezasının 647 Sayılı yasanın 4. Mad. gereğince ve her günü takdiren 300 TL. hesabı ile 27.000 TL. ağır paıa cezasına çevrilmesine, TCK'nun 72. Mad. gereğince sanığın aynı neviden olan para cezalan toplanarak SONUÇTA; SANIĞIN OTUZİKİ BİN LİRA AĞİR PARA CEZASI İLE CEZALAND1RILMAS1NA, TCK'nun 402/1 Mad. gereğince sanığa verilen hapis cezasına esit bir süre ile cürüme vasıta kıldığı Meslek ve sanatın ve ticaretin TATİLtNE ve takdiren 7 gün süre ile işyerinin KAPAT1LMAS1NA, TCK'nun 402/2. Mad. uyarınca karar kesinleştiğinde karar suretinin C. Savcıhğına gönderilerek mahalli ve 100 binin uzerindekı trajlı gazetede ilan ettirilmesine, Bu dava için yapılan 1050 TL. yargılama giderinin sanıktan alınarak Hazine'ye irad kaydına, Yasa yolu açık olmak üzere sanığın yuzüne verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 7.5.1985 Kâtip Hâkim 26180 (tmza) (tmza) Vicahi hüküm hiçbir taraftan temyiz olunmayarak 10.6.1985 günükesinleşmis olmakla, Sanığın cezasının ilan ettirilmesi için ilan C. Savcıhğına 26.7.1985 Kâtip Yazı İşl. Müdürü Hâkim 26180 (İmza) (Imza) . (Imza) Aslı Gibidir ZK345 6.8.1985 Basın: 22393 YURT DIŞI DOKTORA BURSLARI Müsbet bilimlerin temel ve uygulamalı dallarında öğretim yapan üniversite ve 4 yıllık yüksek okullarda lisans öğreniraini tamamlamış veya bu kuruluşlarda yüksek lisans (master) öğrenimi yapmış üstün yetenekli öğrencilere, Kurumumuzca beürlenecek yurt dışındaki ülke ve üniversitelerde doktoro yapmak şartıyla Mikroelektronik, Biyoteknoloji ve Oploelektronik alanlarında 3 yıl süreli burslar verilecektir. Başvuracak adaylarda aranan şanlar şunlardır: a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve 1 Ocak 1957 doğumlu veya daha küçük yaşta olmak, b) Burs verilecek alanlarda öğretira yapan bir fakültenin ilgili bölümünü en az: 100 üzerinden 75 10 üzerinden 7.5 4 üzerinden 3 ağırlıklı ortalama ile bitirmiş olmak. llgilenenlerin veya burslarla ilgili daha aynntılı bilgi edinmek isteyenlerin (TÜBİTAKBAYG, Atatürk Bulvan 221 Kavaklıdere/ANKARA) adrcsine başvurarak ilgili formu ve burslarla ilgili açıklamalan istemeleri gereklidir. Başvuru formları ve forma eklenecek belgelerin 20 Eylül 1985 günü saat: 18.00'de Kurumumuzda bulunacak şekilde gönderilmeleri şarttır. Postadaki gecikmeler dıkkate alınmayacak ve yapılacak seçme smavmın yeri ve tarihi adaylara ayrıca bildirilecekıir. Basın: 15057 • PARTİLER HPde birleşme sancısı GÜNSELİ ÖZKAYA Gürkancılar. patenti Ecevite ait sözcükleri izinsiz kullandılar... Sağda birleşmede yol aranıyor • RAHŞAN ECEVİT "Sol'da değil, Demokratik Sol'da bütünleşmeyi amaçladık" • YANKI FORUMTürkİş sancılı • DOST GÖZÜYLEAGÂH OKTAY GÜNER: Güney Afrikayanıyor.. • BASINERTUĞRUL SOYSAL: "Basın kâğıtla devlet tekeline esir olmuştur'' • SPORORHAN AYHAN: .Köpeksiz köyde değneksizdolaşmak... HtfUllKHAIBtDiitGfSl tükenmeden alın! NURSEL CANTURK (KIRIŞ) üe ÖMER CANTÜRK evlendiler. 17.8.1985 ANKARA BAYİLİK VERİLECEKTÎR 1 tstanbul'un münhal bölgelerine işletmemiz mamüllerinin satış ve dağıtımı için şartnamesi esasları dahilinde bayilik verilecektir. 2 Şartname mesai saatleri dahilinde Tedarik ve Pazarlama Şefliğinden temin edilebilir. 3 Tekliflerin geçici teminatıyla birlikte en geç 2 Eylül 1985 saat 17.00'ye kadar İşletmemiz Müdürlüğü'ne verilmiş olması gerekmektedir. 4 İşletmemiz 2886 Sayılı Kanuna tabi olmayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta serbest olup, postada vaki gecikme dikkate alınmayacaktır. TÜRKİYE SÜT ENDÜSTRİSİ KURUMU tstanbul Süt ve Mamülleri Işletmesi Müdürlüğü Londra Asfaltı Kuleli Mevki P.K. 60 BakırköytSTANBUL Tel: 575 06 50 (3 hat) Basın: 22532 1985/152 Davacı Nusret Bakkaloğlu tarafından davalı Zihni Tosun aleyhine açılan itirazın kaldınlması davasırun yapılmakta olan duruşmasmda; Davalı Zihni Tosun'un Izmit, Yeşilkent Sitesi C: 6 Daire: 2 42 Evler adresine çıkartılan davetiye bila tebliğ iade edihnis ve zabıta tahkikatı ile de adresinin tespiti mümkün olmadığından ilanen dava dilekçesi teblıgıne karar verilmiş olup, duruşma günü olan 23.9.1985 günü saat 12.00'de hâkimliğimizde hazır bulunması veya kendisını bir vekil ile temsil ettirmesi, ibraz etmek istediJı belgeleri duruşma gününde ibraz ve delillerini getirmesi, duruşmaya gelmediği takdirde H.U.M.K.'nun 509510. maddelerine göre gıyabmda karar verilecegi hususu davetiye yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 10602 ŞİŞLİ 4. İCRA TETKİK MERCİİ HÂKİMLİĞİNDEN İLAN TÜRKİYE ELEKTRİK KURUMU ISTANBUL TİCARET MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 Kurumumuzun ihtiyacı, 39 kalem JD 544 B John Deere Yedekleri (Kapah zarf) teklif alma usulü ile satın alınacaktır. 2 Bu işe ait şartname Müdürlüğümüzün Fevzipasa Cad. No: 179 Yavuzselim/FATİH adresinden mesai saatleri içinde 303 nolu odadan 0816TTB/8584 dosya nosu ile istenerek temin edilebilir. 3 thaleye iştirak edecek firmalar teklif mektuplannı 5.9.1985 tarih ve saat 17.00'ye kadar vermek zorundadırlar. Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. 4 Kurumumuz 2886 sayılı Devlet lhale Kanununa tabi olmayıp, ihaleyi kısmen yapmakta, ihaleden vaz geçmekte veya dılediğine vermekte serbesttir. Basın: 22573 Dr. MASUME ÇÖL Dahiliye Mütehassısı Adres: Yeşilköy, Polat Yalı D: 6 Tlf.: 573 91 06
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle