14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLER 15 AĞUSTOS 1985 Özal: Bana itiraf etti (Baştarafı 1. Sayfada) Adnan Kahveci konuta geldi ve bana teybi getlrdi. Başlangıçta geçen konuşmayı da bana dinlettl. Ne yalan söyleyeyim başlangıçta fnsan şoke oluyor böyle bir hadlse karşısında. Teybi aldım. Tcybi iki kere daha dinledim. Ertesi giinii sayın cumhurbaşkanıyla haftalıkgörüşmemde kendisine lsmaU Ozdağlar'ın deglştirilme ihtimali oldugunu, bazı duyumlar aldıgımı, daha tahklk elmedigimi, böyle bir dunımun olabileceglni bahseltlm. Kanada AECL fırması, "Yapişletdevret" formülünü kabul etti mert'in "O sizin degerlendirmenlzdir" dediği duyuldu. Başbakan özal'ın saat 14.30'da başlayan tanıklığı 15.45'te sona erdi. Geldiği gibı, sıkıntılı bir ifadeyle salondan çıkarken Çetin özek, Başbakan özal'a "Geçmiş olsun beyefendi" dedi. "BAKAN BİZE TELKİNDE BULUNMADI" Sabah 9.30'da başlayan dünkü duruşmada Başbakan özal'la birlikte diğer tanıklar da dinlendi. tlk olarak DİTAŞ Gene! Müdür Yardımcısı Orhan Gürel kürsüye gelerek bakanlıkla DİTAŞ arasındaki ilişkileri anlattı. Gürel DlTAŞ'm Mayıs 1983'e kadar özel bir kuruluş ve tpraş' • la armatörler arasında aracı durumunda oldugunu, bu tarihten sonra ise artık armatörlerle doğrudan doğruya anlaşma yapan bir kuruluş haline geldiğini söyledi. özdağlar'Ia ilk temaslann 1983 sonlarında başladığını anlatan Gürel, eski bakanın DlTAŞ'a hiçbir şekilde müdahale etmedigini söyledi. DİTAŞ Genel Müdürü'nden sonra DİTAŞ lşletme Müdürü Altay özgen, Kiralama Şefi Dilek Kanar, lşletme Şefi Hakan Yolsal tanık olarak ifade verdi. Her üç tanık da bakanın kendilerine hiçbir telkinde bulunmadığını bildirdi. Daha sonra Tüpraş Genel Müdürü Mufit Nayır'ın ifadesine geçildi. Nayır, büyük tonajlı gemiler ahnması konusunda 18 haziranda başbakanhkta yapılan toplantıda Özdağlar'ın gemileri DtTAŞ'ın mı, yoksa şirketlerin mi almasından yana olduğu sorusu üzerine, "Hayır, bakan bir fikir söyledi. Yalnızca acele çekiş yapılması gerektigini, aksi takdirde iilkede baş gösterecek sıkınüyı anlattı" dedi. özal'ın tanıklığının ardından Tüpraş Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Eraydın, PetKur eski Genel Müdürü Nezihi Berkkan ve Petrol Ofisi Genel Müdürü Mehmet Gültekin'in ifadeleri alındı. Eraydın, rüşvet olayıyla ilgili olarak bilgisi bulunmadığını, bakanın ticari bir konuda talimat verme yetkisine teorik olarak sahip olmadığını söyledi Duruşmaya tanıkların dinlenmesiyle bugün de devam edilecek. Akkuyu nükleer santralı için 1.3 milyar dolarlık imza Başbakan özal, Akkuyu1 nükleer santralımn imza töreninde, "Bu, yatmmlar az diyenlere bir cevaptır" dedi. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Mersin Akkuyu'da yapılacak nükleer santral ihalesini kazanan Kanada AECLfirması ile ön anlaşma dün imzalandı. ö n anlaşma Başbakan Turgul özal, firmanın başkanı James Donnelly ve TEK Genel Müdür Yardımcısı Zeki Ceri tarafından imzalandı. Başbakan Tkırgut özal dün sabah Başbakanlık eski binasında düzenlenen imza töreninde yaptığı konuşmada, iktidara gelişlerinden bu yana GATT projesi, Hamidabad Doğal Gaz Santralı ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü gibi önemli birçok yatınmı gerçekleştirme yoluna soktuklarını kaydederek, Akkuyu Nükleer Santralımn, Türkiye'nin bugüne kadar gerçekleştirdiği en büyük yatırım olacağını söyledi. "Bu, yatmmlar az diyenlere tam bir cevaptır" diyen özal, santralın yapımında ilk kez "yapişletdevret" formülü uygulanacağını ve bu formülün başka ülkeler tarafında da kopye edileceğini sandığını söyledi. Akkuyu Nükleer Santralı'nın, Kanada'nın ağırsu ve doğal uranyuma dayanan (candu) teknolojisine göre Atomic Energy of Canada Limited, ENKA ve lngiliz Parsons Limited firmalarının oluşturduğu ve AECL'nin liderliğini yaptığı bir konsorsiyum tarafından yapılacağını belirten özal santralın 665 megavat gücünde olacağını ve yılda 4.5 milyar kilovat enerji üreteceğini ifade etti. özal, santralın 68 ayda tamamlanacağını ve 1.3 milyar dolara (650 milyar TL.) mal olacağını söyledi. Özal, santralın yüzde 40 hissesi TEK'e, yüzde 60 hissesi konsorsiyuma ait olmak Uzere 70 milyar liraya kurulacak bir şirket tarafından gerçekleştirileceğini belirterek, böylece 40 milyar lira karşılığı yabancı sermayenin Türkiye'ye getirilmiş olacağını ifade etti. özal, kurulacak şirketin yatırım için gerekli bütün parayı çeşitli kredılerle temin edeceğini ve yatırımın yabancı para gereksinimi olan 1 milyar dolar liranın da Türkiye'de hiçbir devlet garantisi verilmeden şirket tarafından sağlanacağını kaydetti. özal, şirketin santrahn işletilerek Uretilen elektrikle borçlannı ödemesinden sonra Türkiye1 ye devredileceğini vurguladı ve böylece Türkiye'nin dış borçlarının artmayacağını söyledi. ö n anlaşmanın imzalanması törenine Başbakan özal'ın yanı sıra AECL firmasının başkanı James Donnelly, ENKA Yönetim Kurulu Başkanı Şarık Tara, TEK Genel Müdür Yardımcısı Zeki Ceri de katıldılar. Donnelly, konuşmasında santral ihalesinin firmasına verilmesiyle Kanada ile Türkiye arasındaki ilişkilerde önemli bir adım atıldığını belirtti. Donnelly, santralın en kısa zamanda ve en ekonomik şekilde tamamlanacağını vurguladı. Zeki Ceri ise konuşmasında, Türkiye'nin nükleer santrallar yoluna girmesinin kaçınılmaz oldugunu belirterek, 1983 yılında verilen niyet mektuplannın sonuca ulaşmasından memnunluk duyduklannı kaydetti. POIJTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL ••• "Vay taşeron vay, seni biz çok iyi bilirlz." "Sen de emanetçisin." "Şeref duyarım. Sen de holdinglerin uşağısın." "Benim polemiklerle uğraşacak vaktim yok, biz kendimizi halka adamışız." "Kurdele kesiyorsun değil mi? Seni açıkgöz seni! Kurdelesini kestiğin yerleri kim yaptı, onu söylesene..." "Bızım lafla oyalanmaya vaktimiz yok. Biz iş bitirmeye gelmişiz." "Televizyonda konuşursun değil mi? Hadi sıkıysan beraber çıkalım televizyona, sen bir saat konuş, ben beş dakika... Nasıl dayanabilir misin?" "Millet bizi seçmiş iktidara getirmiş. iki buçuk yıllık partiyiz. Hangi ülkede yeni kurulmuş bir parti hemen iktidara gelmiş, sorabilir miyim?" "Sen kimlerin oyunu aldın da geldin biliyoruz." "Biz, bu partiyi kurmadan önce ağabeylerimize gidip danıştık, bir parti kuracağız, buyurun gelin dedik, hiçbiri gelmediler. Suç bizde mi?" "Sende suç diyen var mı? Yalandan gelip sordunuz. Sen kurma deseler, bak bizi çekemiyorlar diyecektin. Kurmaya gelseler, zaten kadronu kurmuştun, bizimkileri iteleyip kakalayacaktın." Bunlar konuşurken öteki atılır beriden: "Bugün Türkiye'de bir ağıt yakılıyor." "Ne ağıdı efendim?" "Türk milleti daima mağdurun yanında olmuştur." "Mağdur kimdir efendim?" "iktidarın hataları, kişilerin mağdur sayılışı ağıt yakılmasının kaynaklarıdır?" "İktidar kim, kaynakları kim efendim." "Solun bu memlekette iktidara gelmesini çok tehlikeli görüyorum." "Sol iktidara mı gelecek?" "Türkiye'de demokrasi var, fakat işlemiyor." "Neden işlemiyor, ikide bir kesintiye uğruyor ondan mı?" "Hayır ondan değil, halkın temel eğitimi yok." "Nasıl olacak temel eğitim? Yat kalk gibi mi?" "Anlamıyorsunuz. Sağın kendi arasında birleşmesi lazımdır. Ama kimse bunun tekniğini bilmiyor. Bir tekniğini öğrenebilseler." "Siz madem biliyorsunuz, öğretsenize..." "Ben öğrettim, ama öğrenen olmadı. Ben büyükelçiliğe atandığım zaman, bütün dostlarıma veda ederken, bir 'bilen'e de uğradım veda ettim. Yakın arkadaşlarım buna şaştılar. Şaşanlara bir 'bilen' benim dostumdur, dedim. Ama anlamadılar. Partilerini kurarken genel başkanlıgı bana önerdiler." "Neden kabul buyurmadınız?" "Benim başka parti kurmam ortaya çıktı." "Kursaydınız." "Kurdum, ama beni yıprattılar." "Niye yıprattılar? Ne dediler?" "Çok aksi dediler, çok sert dediler, herkese üstten bakar dediler. Ben öyleyimdir, bunun aksi olamam ki... Aksi olmam kompleks sahibi olmam demektir. Kompleks sahipleri başarısız insanlardır. Oysa benim ömrüm başarı ile doludur. Çevrem de öyle bilir. Nitekim çevremin en güzel kızıyla evlendim. Bizim kayınpeder de gümrükçüdür." "Çok teşekkür ederiz." "Bir şey değil. Arada bir uğrayın gene, beni unutmayın." öteki ikisi yeniden kapışır. "Traktörleri batırdın." "Ben batırmadım, zaten batmıştı." "Enflasyonu domatesle ölçüyorsun. Domatesle enflasyon ölçülür mü? Sen domates güzeli misin?" "Biz işe bakarız, lafla uğraşmayız." "Memleketin, iki arkadaş, iki yüz milyar lirasını bankerlere kaptırdınız. Bu kavuklu ile pişekâr oyunu gibi bir şey. Bu iktidar naylon iktidardır." "Has be has bu milletin oyuyla geldik. Naylon iktidar değlliz. Naylonun kim oldugunu halkımız çok iyi biliyor." "Televizyonda çıkıp konuşalım erkeksen..." "Boş sözlerle geçirecek vaktimiz yok." Sağdaki dört parti birbirleriyle böyle tartışıyorlar. Sözleri yanyana gelince eğlenceli oluyor. Horoz Dövüşü Ondan sonra da yılbaşı geldi. Yılbaşından sonra da perşembe gttntt Bakanlar Kunılumuz oldu. Bakanlar Kurulu'ndan sonra yine Ismail Ozdaglar'ı arabama çağırdım ve konuta getirdim. Konutta kendisine rüşvet aldığı şeklihde bir iddia oldugunu söyledim. 'Bu zattan rüşvet almışsın' şeklinde ifadeye başladım. Şiddetle itiraz etti. 'Hayır ben böyle bir şey almadım' dedi. t)steleylnce de yaptıklannı kabul etti. Çocuklugumda çok sıkıntı çektigim için bunu yaptım, dedi." özal, özdağlar'a parayi sahibine iade etmesini de tembih ettiğini belirterek, "Cuma sabahı istifasını getirdi. Cumhurbaşkanından randevu aldım. Kendisine artık hadisenin tam manasıyla incelendigini, bu konunun açık surette meydana çıkügını, yapacak bir şeyimiz olmadığını söyledim. 'Bu zattan rüşvet almışsın' şeklinde ifadeye başladım. hazırladık. ögleyin de istifa ve degişmeler ilan edildi" diye ekledi. özal'ın ifadesinden sonra Başkan öznıert, "CMayın size gelişini nasıl degerlendiriyorsunuz? Bu size gerçegin ifadesi olarak mı Intikal etti, yoksa agır bir itham altında kalan insanın protestosu şeklinde mi tecelli etti?" diye sordu. Başbakan özal bu soruya, "Bendeki intiba ikrardır" karşılığım verdi. Daha sonra avukat Çetin özek, Başbakan'a "Bandın deIII olup olmadığını biliyor musunnz," sorusunu sordu. özmert bu sorunun dava ile ilgisi bulunmadığını söyledi. özek, bu kez basında özdağlar'ın itirafı ile ilgili haberler çıktığuıı kaydederek bunu kamuoyuna kimin sızdırdığını sordu. Bu soru da mahkeme heyetinin karanyla sorulmamıs sayıldı. Başbakan özal'ın "İki kişl arasında geçen konuşına, o kişilerce söylenmişse varit degildir" sözlerini anımsatan Çetin özek, Başbakanın o günlerde gazetelerde çıkan haberleri bu sözleriyle yalanladığını ve "senaryo, uydurma, diizmece" olarak nitelediğini, ama sonra o haberlerin tıpkısını ifadesinde söylediğini bildirdi. özek, gazeteleri yalanyalan özal'ın gazetelerdeki haberlerde çıkan olayı, aynen, devletin ajaıısı sayılabilecek Anadolu Ajansı'na da anlattığını vurguladı ve iki kişi arasında geçen konuşmayı Adnan Kahveci'ye anlatıp anlatmadığını sordu. özal böyle bir şeyi Kahveci'ye anlatmadığını bildirince, Çetin özek "Oysa dttn Kahveci açıkladıgını söyledi" dedi. Başbakan özal'ın TBMM Soruşturma Komisyonu'ndaki kayıtsız tutumuna da değinen Çetin özek, özdağlar'ın 25 milyonu iade edip etmediği konusunda niçin duyarh davranmadığını sordu ve "Paranın iadesi için başka bir işlem yükiimliilüğU dogmaz mıydı" dedi. Yüce Divan Başkanı özmert, soruyıı Başbakan'dan önce yanıtlayarak, " O kendilerinin takdirlerine aittir" dedi. Çetin özek bu sözü "Unutmayın ki, 50 milyonun da takdirlerine aittir" diyerek yanıtladı. Başbakan Özal, paranın iade edilip edilmediğini bilmediğini söyledi. Çetin özek son sorusunu şöyle sordu: "Adnan Kahveci'nin cezal ve idari yönden sorumlulugunu gerektiren bir şey olmadığına ilişkin bir yazı geliyor Yüce Divana Başbakanlıktan. Aynca zaten Turgul Bey daha hiçbir şey olmadan, Adnan'a bir şey olmaz, diyerek fikrini bildirmiş. Şimdi burada iki tiirlii davranış ortaya çıkıyor. Başbakan bir defa özdaglar hakkındaki iddiaya inanmadıgını söyliiyor, sonra da kuvvetle kani oldugunu bildiriyor. özünde çelişki taşıyan bu iki tutum nasıl bagdaştınlır? Sayın Başkan, siz Yüce Divan Başkanı olarak her tanıga gerçegi, yalnız gerçegi söylemeleıini bildiriyor ve haklı olarak bunu bekliyorsunuz. Biz başından beri anlaUlanlara ve celişkilere bakarak, Başbakan Özal'ın tanık olarak gerçegi, yalnızca gerçegi söylemedigi kanaatine vardık." Bu soruyu Başbakan yanıtlamadı. Onun yerine Semih öz Nükleer santral 15 ytUkr gündemde Haber Merkeu Ekktrik enerjisi üretecck nükleer santral kurulması konusu, 1970'lerden beri gündemde. 1970'lerin sonunda santralın yeri Akkuyu (Mersin) olarak belirlendi ve hveç fırması ASEA ATOM ile gbrüşmelerde bulunuldu. Ancak, Türkiye 'nin o yıllarda bu yatınmı karşılayacak gtiçte olmaması nedeniyle, altyapı çahşmalanna başlanmasma karşın projeden vazgeçildi. Kasım 1983'te Cumhurbaşkam Kenan Evren Ataturk Barajı 'nın temelini atarken, üç adet nükleer santral kurulması için üç yabancı fırmaya niyet mektubu verildiğini açıkladı. Söz konusu fırmalar Sinop'ta kurulması duşünülen nükleer santral için Amerika'mn General Electric, Akkuyu'daki 2 santral için de Kanada 'nın AECL ve F. Almanya 'nın KWU flrmalan idi. Daha sonra üç santralyerineöncelikle Akkuyu'da bir santral kurulması için AECL ve KWV fırmalarıyla görüsmeler sürdü. Bu göruşmeler sırasmda özal hükümeti "Yap sat işlet" formülünü ortaya attı. Bu formülün ortaya atılmasmdan sonra göruşmeler uzun süredir devam etmekteydi. Sonunda Kanada 'nın AECLfirması ile anlaşma sağlandı. Dıssatım değil, tüketim malı dışalınıı (Baştarafı 1. Sayfada) devam etmiyor ve 1984 yılı ihracatı 1983'e göre yüzde 25 dolayında bir fazlahkla 7 milyar 133 milyon dolar olarak gerçekleşiyordu. Bu yıhn ocak ayından sonra ise geçen yıhn tam tarsi bir tablo ortaya çıkıyordu. Şubat, mart, nisan aylarında 1985 yılı ihracatı 1984'ün gerisinde kalıyor, bu yıl 8.3 milyar dolar olması öngörülen ihracatın bu hedefin çok gerisinde kalacağı ortaya çıkıyordu. Yalnızca söz konusu Uç ayda 1985 ihracatı 1984 ihracatının 243 milyon dolar gerisinde bulunuyordu. İlk bakışta nedeni anlaşılamayan bu ilginç iniş çıkışın büyük ölçüde "hayali ihracat" denen olaydan kaynaklandığı daha sonra anlaşılıyor, 1985'in ilk çeyreğinde ihracatın düşük seyretmesinin nedenlerini açıklarken resmi ağızlar bile "hayali ihracat" gerekçesini kabui ediyordu. Yapılan kaba tahminlere göre geçen yıhn ihracatı içinde yaklaşık 500 milyon dolarlık bir bölümün "hayali" olabileceği sanılıyor, bu rakam düşülünce geriye 6.7 milyar dolar dolayında bir gerçck ihracat kalıyordu. 1985 yılında ise ihracatta vergi iadelerinin indirilmesiyle "hayali ihracaf'ın önlendiği varsayılarak rakamları olduğu gibi gerçek kabul etmek gerektiği belirtiliyordu. Geçen yılın ilk altı ayında hayali ihracatın da etkisiyle yüzde 32 artış gösteren ihracatın bu yıhn ilk yarısı sonundaki artış oranı ise yüzde 3'te kalıyordu. 1985 ihracatının mayıs ve haziran aylarında biraz toparlanarak geçen yıhn rakamlarını geçmesi, şubat, mart, nisandaki gerilemeyi kapatmaya ancak yetmişti. Yetkiİiler yılın ikinci yarısında da bu artış temposunun süreceğini ve bu yıl sonunda 8.3 milyar değilse bile 8 milyar dolar rakamımn yakalanacağını belirtiyorlardı. İhracatın dökümüne bakıldığında 1985'in ilk yarısındaki artışın bir kez daha sanayi ilrünleri ihracatından kaynaklandığı görülüyor, tarım hayvancılık ürünleriyle maden ihracatı düşmeye devam ediyordu. Bu yıl dünya ticaretinin geçen yıla oranla daha yavaş büyüdüğü ve korumacıuk eğilimlerinin arttığı da hesaba katıldığında, Türki YavuztUrk: Bakanhk ile Genelkurmay arasında fikir ayrıhğı yok ye'nin 1985 dışsatımının 8 milyar dolar seviyesine yükselmesini beklemek zorlaşıyordu. Bu yılın ilk yarısında ihracatımız doların değer kazanmasının da etkisiyle, dolar değerleriyle oldukça yavaş bir artış gösterirken, ithalaümız da 1984'ün ilk yansındaki artış temposunun altında bir artış gösteriyordu. Burada dikkati çeken nokta ithalattaki kademeli liberasyona karşın yatırım maddeleri ithalatının gerilemesi, buna karşılık tüketim maddeleri ithalatının hızlı artış temposunu sürdürmesiydi. Yatırım maddeleri ithalatındaki gerilemc "yaürunlar artıyor" iddiasını biraz havada bırakırken, tüketim maddeleri ithalatının bu yıl sonunda 650700 milyon dolara yükselebilec^ği anlaşıhyordu. Dıssatım ve dışalımdaki gelişmeler sonucunda bu yılın ilk yarısında Türkiye'nin dış ticaret açığı azalmıyor, tersine yüzde 6 dolayında artarak 1 milyar 379 milyon doları aşıyordu. 1985 sonunda ise bu rakamın 3.8 milyar doları aşabileceği sanılıyordu. Kısacası 1985 yılının ilk yarı rakamlarına bakarak ihracat cephesinde umulan sonuçların alındığını söylemek çok güçtü. Üstelik hayali ihracatın gölgesi de tamamen ortadan kalkmış değildi. Türkiye dışsatımıyla dışalımının, ancak yüzde 72'sini finanse edebiliyor, işçi dövizleri de aradaki farkı kapatmaya yctmiyordu. Bu yılın ilk dört ayında geçen yılın eşdönemine oranla yüzde 43 dolayında artış gösteren işçi dövizleri girişi 520 milyon doları buluyor, ancak bu aynı dönemdeki ticaret açığının, ancak yarıdan biraz fazlasım karşılayabiliyordu. Bu gelişmeler karşısında özal hükümetinin dış ödemeler bakımından "büyük bir rahatlık" içinde oldugunu söylemek mümkün değildi. Dengeler ucu ucuna korunuyor, bu arada iç finansman açıklarının da zorlamasıyla kısa vadeli dış borçlanma hızla artıyordu. Dışsatımını fazla artıramayan Türkiye'nin kısa vadeli dış borçlanmasını hızla artırması ise uluslararası bankacılık çevrelerinde hafif de olsa kaygı yaratıyordu. ORHAN TÜZÜN Levent, Güvercin Durağı, Gazetcciler Yapı Kooperatifi C/3 Blok, Daire 7. Saat: 913 Tel.: 164 57 25 Randevu ahnması rica olunur. DİŞ TABİBİ ANKARA, (a.a.) Milli Savunma Bakaru Zeki YavuztUrk, Genelkurmay Başkanlığı'nın bugüne kadar Havclsan'ın faaliyetleri ve yapılan işlemler konusuna, doğrudan veya dolaylı hiçbir şekilde müdahil olmadığını, herhangi bir görüş ve fikir de bildırmediğini söyledi. Milli Savunma Bakaru Zeki Yavuztürk'ün, konuya ilişkin olarak dün yaptığı açıklama şöyle: "Son günlerde hasınımızda, F16 CD savaş uçaklan için gerekli olan radar cihazlannın Türkiye*de imali konusu üzeruıde çeşitli haberler yayımlanmakta olup, bu arada andan radariann Uretimi Ue ilgili olarak Havelsan Aydın şirketine ilişkin işlemler üzerindeki tartışmalara Genelkurmay Başkanlığı'nın da dabil edildigi görülmektedir. Gendkumıay Başkanugı bugiine kadar Havelsan ın faaUyetTeri ve yapılan işlemler konusunda, doğrudan veya dolaylı hiçbir şekilde müdahil olmamış ve bu maksatlara matuf herhangi bir görüş ve fikir bildirmemiştir. Genelkurmay Başkanlıgı F16 CD savaş uçaklan üretlm ve tedaıik projesınin programına uygun bir şekilde gerçekleştirillp, uçaklann planlanan zamanda Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterine girmesi açısından, bu uçaklara ait radariann iireıim, tcdarik konusunun süratle çözümlenmesi için bakanlıgımız nezdinde gereldi ivedl önlemlerin alınmaa önerisinde bulunmuştur. Bakanlıgımız mezkflr şirketin kendi ticari işlemleriyle herhangi bir şekilde Uişkili degildir. Konu, Silahlı Kuvvetlerimizde kullanıiacak bir savaş aracımn imaU yönüyle 3763 ve güçlendirme vakfı yönetim kademelerinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nln muvazzaf ve emekli personellnin görev alması yönüyle 1325 sayılı kanunlann kapsamında oldugundan ve nıtzkur kanunlarda MSBIıguun sorumluluğunda bulundugundan yanuş anlamalara sebebryet vermemek için bu konuda Başbakanlıga göriiş bildirmek gerekli görülmüştUr. Yukanda belirtilen konularda Genelkurmay Başkanlıgı Ue bakanlıgımız arasında herhangi bir görüş ve fikir aynlıgı bulunmamamaktadır." YARIN: Enflasyon, vergller ve sonuc 2 yönetici yetkileriııi aştı (Baştarafı 1. Sayfada) Corp. hakkındaki olumlu izlenimlerini gerekü mercilere aktarması direktifıni verdi. Bunun üzerine llter, Cumhurbaşkanı Evren ile Genelkurmay Başkanı Ürug'dan randevu istedi. ABD gezisine katılan Milli Savunma Komisyonu'nun 7 üyesi, dün TBMM'de Başbakan'ın isteği üzerine bir basın toplantısı düzenlediler. Komisyon Başkanı Ferruh llter ve üyeler tarafından basına aktarılan ve 90 dakika süren izlenimlerin 45 dakikası, "çok etkileyici" bulunan Aydın Corp. ve Ayhan Hakimoğlu'na aynldı. Başkan llter ve üyeler, Ayhan Hakimoğlu'nun ABD'deki Türk lobisinde son derece etkin bir kişi oldugunu ve alanında ABD'de sayılı üç büyük isim arasında bulunduğunu belirterek, "Aydın Corp.'un Türkiye'de yatınma girmesi dognıltusunda ittifakla vardıkları olumlu mütalaalannı yetkili mercilere bildireceklerini" söylediler. Ferruh llter, Ayhan Hakimoğlu'nun ABD'deki Türk lobisi açısından vazgeçilmez bir kişi olduğunun Büyükelçi Şükrü Elekdag tarafından da Kabul edildiğini belirtti. Hakimoğlu hakkındaki son yayınlar üzerine ABD'de yerleşik Türk işadamının şirketlerinin borsada zor duruma düşerek mali zarara uğradığını aktaran llter, "Memleketperver ve yurtsever bir karara vardık. Yabancı seraıaye getirmek için büyük çaba gösteren hükUmetlmiz, başında bir Türkün bulundugu Amerikan şirketlnin TUrkiye'de yatırunında zor duruma düşmesinin, Ulkemize akacak yabancı sermayeyi ürkütecegini duşUnmektedir" dedi. tlter, Aydın Corp.'un Havelsan'dan tasfiyesine karar veren iki emekli askerin yetkilerini aştığını da öne sürerek, Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral'ın da tasfiyeyi usulsüz bularak harekete geçtiğini bildirdi. llter, Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk'ün bu konuyla ilgili girişimlerini destekleme karanna vardıklarını da açıkladı. YavuztUrk, bilindiği gibi, Havelsan'daki Hava Kuvvetleri'ni Güçlendirme Vakfı hisselerinin Hazine'ye devrini ve şirkete yabancı ortak seçiminin Savunma Donatım lşleri Genel MüdUrluğü'ne bırakılmasını istiyor. Ferruh lîter, Aydın Corp, davetinin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman'a yapıldığını, ABD Savunma Bakanı Caspar VVeinberger'in daveti üzerine ABD'yc giden heyet üyelerinin Ayhan Hakimoğlu tesislerini de gezdiğini söyledi. tlter, geziye yol açan nedenler arasında Aydın Corp.'un ABD'deki tesislerinin nıontaj sanayii olduğu ve teknoloji Uretmediği iddialannın bulunduğunu belirterek, Hakimoğlu'nun bizzat Başbakan Turgut özal tarafından 1982 yılında Türkiye'ye davet edildiğini hatırlattı. llter, şöyle dedi: "Sayın Başbakan, o tarihlerde Başbakan Yardımcısı idi. ABD'deki Türk Büyükelçiliği'nde özal'ın katıldıgı brifingte, Ayhan Hakimoğlu rndan Türkiye'ye yatınma girmesini istemiş, ABD'de fevkalade bir teknoloji geliştiren bu işadamımızın Türkiye'de üretime geçmesi konusu, dönemin Başbakanı Ulusu, Hava Kuvvetleri Komutanı ve Dışlşleri Bakanı Bayülken'in bilgislne sunulmuş, onlar da uygun görüncc HavelsanAydın Ortaklıgı kurulmuştur." Milli Savunma Komisyonu Başkanı Ferruh llter, Havelsan ortakları arasında daha sonraki yıllarda doğan anlaşmazhğı Ayhan Hakimoğlu'nun ağzından şöyle anlattı: "Bize verilen bUgilere göre, Havelsan Aydın Şirketi'nin yabancı ortagının sermaye payının makine ve teçhizat yoluyla saglanması karara baglanmış. Yönetim kurulunca tespit edilmiş ve DPT'ce onaylanmış listeier var, mühürlü vesikalar var. Yani kendisini dinlemedim. Nedenleri var, rekabet ortamı açısından açıklamamak lazım." tlter, Hakimoğlu'nun "şahsiyetine ve vatanperverligine" ilişkin olumlu izlenimlerini ABD'deki Türkiye Büyükelçisi Şükrü Elekdağ'ı da tanık göstererek şöyle devam etti: "Sayın büyükelçi blze dedi ki, Ayhan Hakimoğlu'nun şirketi ABD'de, alanında faaliyet veren üç büyük şirketten biridir. 7,5 senedir ABD'de görev yapıyorum, en büyük yardımı Ayhan Hakimoğlu'ndan gördüm. Adamın 18 tane muazzam tesisi var. tnsanı TUrk olarak gururlandıran tesisler." tlter, Aydın Corp.'un faaliyet raporu biçimindeki bir kitapçığı da basın mensuplarına göstererek şunları söyledi: "F16'lann avionik sistemlerini de yapan bunlar. Suudi Arabistan hava savunmasını kurmuşlar, Pakistan'da uçak sanayiine girmişler. Bir gün loplantı halindeydik, içeri gençier girdi, Hakimoğlu bize döndtt, dedi ki, 'Bunlar, benim yılda bir milyon dolara çalıştırdığım elemanlar, ben geleceğin teknolojisini kuruyorum.' Biz de sadece araştırma ve geliştirmede çalışan 200 mühendis gördük." Hakimoğlu'nun son günlerde basında yer alan haberlerden üzüntü duyduğunu belirten llter, başından bu konuda hassas davranmalannı isteyerek şöyle dedi: "Ayhan Hakimoğlu bize, cirosunun 200 milyon dolann üzerinde oldugunu, TUrkiye'de kaybettigi paranın üzerinde durmadıgını, ABD'de 250 milyon dolarlık bir ihaleyi kazanmak üzere oldugunu söyledi. Gerekirse Türkiye'den çekip gidecegini, ancak bunun Amerika'dakl Türk lobisi üzerinde olumsuz etIdsi olacağını kaydederek, Türkiye'ye yardım için geldim, zararım dokunmasın düşüncesini laşıdıgını dile getirdi." SORU VE YANITLARI Basın toplantısında bulunan komisyon üyelerinin Ferruh IIter'in, Hakimoğlu konusundaki görüşlerine katıldıklarını belirtmelerinden sonra, Ferruh llter, gazetecilerin sorularını yanıtladı. llter, "ABD'de, Aydın Corp.'un tesislerini incelemeden önce, Aydın Hakimoğlu'nun Havelsan'la ilişkilerini biliyor muydunuz, Havelsan ortaklıgından alıldıgından bilginiz var mıydı?" sorusuna, "Hayır, bilmiyorduk. Bu hıısusa ait bir incelememiz yok" yanıtını verdi. llter, mütalaalannı verirken, HavelsanAydın Şirketi ile Aydın Corp. arasındaki anlaşmazlık noktalarına değinip değinmeyecekleri yolundaki bir soruya da şu karşılığı verdi: "Biz burada hiçbir kimsenin müdafaasını veya onların durumunu tetkik etmck için Amerika'ya gitmiş bir heyet degiliz. Biz, bir tahkîk komisyonu da degiliz. Biz, sadece bize yapılan davet üzerine böyle bir şirketin oradaki durumunu gördük. Eger bu dedikleriniz dogruysa, onlarla ilgili gerekli işlemleri yaparlhr. Yalnız dikkat buyurdunuzsa arkadaşlarımız ittifakla şunu söylediler. Bu teknolojinin gördügiimüz şirketle memlekete gelmesiyle Türkiye, montaj sanayiinden kurtulacaktır. Eksigi olabilir, fazlası olabUir, tahkik ederler, eksikler tamamlanır. Biz, Aydın Corp.'u bu sahada Amerika'da en ileri bir teknoloji olarak gördük ve bize oradakiler, calışanlan, yeni gelen insanlar da bunu böyle degerlendirdiler. Aynca, sayın büyükelçimiz, şirketin kuruluşundan bu yana üretimlyle ilgili bUgi verdi. Şu anda ifade edUdi. F16'lann avionik cihazlannın büyük bir kısmı, bu şirket tarafından halen yapılmaktadır. Bu şirketin burada faaliyette bulunmasında, yatınma girmesinde memlekete hakiki teknolojinin gelmesi bakımından fevkalade yarar olacagına ittifakla karar aldık. Sayın Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Başbakan'a mütalaamız olacak. Eksiklikler varsa tamamlayın derler, biz detaya girmedik, raporlan tetkik etmedik, olabilir vesikalar vermişler. Ben, mttfettiş degilim. Yalnız gitmeden önce Sanayi Bakanı'ndan şu hususu ögrendim. Dediler ki, HavelsanAydın Şirketi Türk Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakff nın iki yöneticisi tarafından, planlama ve hükümet kararnamesi dikkate alınmadan, iki klşinin karanyla feshedilmiş, yetkileri olmadıgı halde bunun hisseleri, ilgisi olmayan iki kunıluşa devredilmtştir. Bunun önemle ve şiddetle takibini yapıyoruz, hatalıdır, hatta herhangi bir şey yapılmadığı için Ticaret Bakanlıgı'na yazı verdik." llter, "Bu belgeler Aydın Corp.'un ortaklıktan çıkanlmasına yol açan belgelerdir. Ortaklık dava konusu iken tesisler hakkında sizin olumlu mütalaa vermenizin, teknik kişiler de olmadıgımz göz unüne alımrsa, sorumlulugunu taşıyabilecek misiniz?" biçimindeki bir soruyu da şöyle yanıtladı: "Karan Genelkurmay, Milli Savunma Bakanlıgı verir. Yalnız, dikkat ederseniz, ANAP iktidarı işbaşına geldlginden bu yana, memleketin kıt imkflnlannı geliştirmek için gayret sarfetmektedir. Sayın Başbakan, gücümüzün ustündeki imkflnlan kullanarak bu memlekete yabancı sermayeyi davet ediyor. Yabancı sermaye emin,rahat,güvenli yere gelir. Biz arkadaşlar olarak şu noktada endişe duyuyoruz. Başında bir Türkün bulundugu, 5 bin Amerikan hissedannın ortak olduğu ve Amerikan borsalannda daima dürüst çıkan bir şirkete ilişkin konu mevzubahis. Böyle bir hareket karşısında, bir Türkün başında bulundugu teşkilat, TUrkiye'de de böyle şeyleıie karşılaşır, emniyet duyamaz, hisseleri bir yönetim kurulu karanyla ilgili mercllerden geçmeden ahndıgı takdirde hangi yabancı sermaye Türkiye'ye gelir ve yatınm yapar? tkincisi, bu kadar vatanperver ve iyi düşuncelerle hareket eden bir insanı, adeta bir sahtekftr dunımuna düşürmek var. Onun da orada düşmanlan, rakipleri var." tlter, Milli Savunma Bakanı Yavuztürk'ün, ABD ziyareti sırasında Aydın Corp. tesislerini gezdiğini ve izlenimlerini Milli Güvenlik Kurulu'na aktardığını da belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "/annediyonını ki, onun üzerine mesele, bu şekilde vakfm iki yöneticisi gibi, aynen belirteyim ki, emekli askerin, bu şekilde ifade edUdi, memleketin bu kadar önemli bir yatınmını şu veya bu mülahazayla durdurmak veya sekteye uğratmak gibi bir görüşünü hiç kimse tasvip etmemektedir. O yüzden tahmln ediyonım ki, hukümet yeni bir hazırlık içindedir. Bunda Hakimoğlu firmasının kayınlması diye bir şey yoklur. Ancak bu gibi yatınmlan frenleyecek faaliyetleri engeUemek için hükümet bir şey diişünecektir." llter'in notlarından Dynamics: Türkiye'de rüşvet dağıtmadık ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) ABD Savunma Bakanı Caspar Weinberger'in davetlisi olarak ABD'yi ziyaret eden TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Ferruh llter, General Dynamics firması Başkanı Rogers'ın kendilerine, "Türkiye dahil hiçbir ülkede rüşvet dagıtılmadıgını söyledigini" bildirdi. llter TBMM'de dün düzenlediği basın toplantısında, heyetin ABD'deki temasları hakkında bilgi verdi. General Dynamics'in tesislerini de gezen heyete, burada Başkan Rogers, ABD Savunma ve Adalet Bakanlıgı temsilcileri ile birlikte bir brifing verildiğini söyledi. llter'in Rogers'la görüşmesinde aldığı notlara dayanan açıklaması şöyle: "F16 hususundaki iddialar, Takis Velioüs ismindeki bir Yunanlı tarafından yapılan ithamlardır. Kendisi Amerika'mn adaletinden kaçarak, Yunanistan'a sıgınmıştır. ABD'ye dönerse, mahkemeye verilecek ve tevkif edilecektir. Veliotis, şirketimizde Mayıs 1982'ye kadar çalışmışür. Hakkındaki yolsuzluk iddialan nedeniyle görevden alınınca, Haziran 1982de ABD'den kaçnuştır. TUrk hükümetinin F16 ile F18 uçaklan arasında secim yapügı sırada bu kişi görevde degildi. Veliotis'in açıklamalan F16 programmda çalışan arkadaşianmızın haysiyeti ile oynayan iddialardır. Bunlann hiçbiıisi dogru degUdir. Şirkeümiz hiçbir zaman, hiçbfr şekilde Türkiye'de de kimseye rüşvet vermemiştir. Uzun süredir, TUrk hükümeti ve askeri makamlarla teşriki mesai halindeyiz. Bu süre içinde aramızda hiçbir hadise olmamıştır. Yapılan anlaşmalar Türk bükümetince imzaianmıştır. Benim kanaatime göre Veliotis'in iddialan, Türk yüksek rutbeli kişiler için de agır bir ithamdır. Anlaşmalar sırasında Türkiye'de bulunan şirkeümiz yetkilisi bazı şirketlerie de çalışmıştır. Bunlar tekliflmizde rol oynamış kimselerdir. Ama kesinlikle rüşvet iddialan olmamıştır. Ancak Veliotis'in iddialan Üzerine ABD Savunma ve Adalet Bakanlıklannca soruşturma açılmışür. Şirketimizin bütün hesaplan kontrol altındadır. Sonuç ABD ve TUrkiye'de derhal açıklanacaktır. tstendiginde bütün belgeler derhal gönderilecek. TUrk hUkiimeti istedigi anda bütün belgeleri inceleyebilecektlr. Kanımca Yunanlı Veliotis'in iddialanf16 projekrinin durdurulması hedefine yönelik bir çalışmadır. Bu da görülecegi gibi boşa çıkacak bir iddiadır. " İSTANBUL BELEDİYE KONSERVATUARINA ÖĞRENCİ ALINACAKTIR lstanbul Belediye Konservatuarı eğitim bölümlerine muadeletli ve muadeletsiz öğrenci alınacaktır. Öğrenci kayıtları 15 Ağustos 1985'ten 13 Eylül 1985 akşamına kadar yapılacaktır. Basın: 22387
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle