18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI U 31 OLAYLARIN ARDENDAKI V O r t â 8 i n d a TürkFransız diyaloğu evde oturup, domates ekimi yaparak sürdürüyormuş yaşamını... 49 yaşındaki Selim, bugüne dek hiç evlenmemiş. "Kısmet olmadı işte" diye açıklıyor evlenmeyişini... Almanyalı Selim'le sohbetimiz, dönüp dolaşıp sonunda defıneye geliyor. "Nereden aklına geldi bu iş?" diye soruyoruz. Selim anlatıyor: "Muradiye'de bir komşum var. Nazif Yayman. Temiz, safça biridir. Yıllar önce Bulgaristan'dan göç edenlerden. Nazif, Türkiye'ye gelirken bir Bulgar komsusu. kendisinin Silivri yakıniannda altıniannın gömülü olduğunu, kendisinin almasına imkân olmadıgı için Nazif'in aimasını söylemiş. Eline de bir kroki çizip vermis. Nazif, Muradiye'de bu hikâyeyi yıllardır anlatır dururdu, ama definenin yerini söylemezdi. Bu kıs bana anlattı. Çantakoy'e giden yoiun sol tarafındaki yamacta kavak agaçlan göreceksin. Bu kavaklardan üç tanesi sacayağı gibidir. Bu sacayagının önünde de sıra balinde 4 kavak vardır. Altınlar işte bu sacayagının ortasında gömülü... " Bulgar göçmeni Nazif'in anlattığı bu öyküden sonra Selim'in gözünü uyku tutmaz olmuş. Kurduğu hayaller, gördüğü düşler bile değişmeye başlamış. Ve bu yaz başında Muradiye'den kalkıp Silivri'ye gelen Selim, Çantaköy yakıniarındaki sacayağı gibi duran üç kavak ağacını bulmuş. Üç kavağı bulmuş bulmasına, ama önünde sıra haiinde durması gereken 4 kavaktan yalnızca ikisi varrruş. Onu da soruşturmuş, kavaklardan birini muhtann kestirdiğini, ötekine de yıldırım düştüğünü öğrenmiş... Nazifin anlattıklarıyla, Selim'in Silivri'de bulduklan cakışınca, umutlar daha bir artmış, Selim'in gözü defıneden başka bir şey görmez olmuş... GERCEK (Bartarafi 1. Sayfada) süsleyen olaylardan l>iri, ama bilmedikleri bir gerçek var... Diyelim ki, Aü Sezer'in, tıka(Baştarafı 1. Sayfada) nan bir kanalizasyonu açma uğSuçlu tipleri arasında hastalarm rası sırasında bulduğu 1722 ya da ruh çarpıklığı içinde bulu adet Bizans altınını, bir definenanlann sayısı öyle samyoruz ki ci, yasal izin alarak yaptığı bir çok değildir. Üzerinde düşünül define kazısında bulsun. Defînemesi gereken asıl konu yurttaşı cinin bu altın sikkeler üstünde suç işlemeye iten nedenlerdir. hiçbir hak talep etmesi mümkün Bu nedenlerin ekmek parası değildir. Çünkü bulunan altın kazanmak, çoluk çocuğunu ge sikkelerin bir tarihi değeri varçindirebilmek, iş alanı açmak gi dır. Defineci yaptığı masraf, bi zorunluklardan kaynaklandı kurduğu tatlı düşle kalacak, alğınt söylemek bir gerçeği dile ge tın sikkelere müze el koyatirmektir. Eğer bu gerçekleri de caktır... ğerlendirirsek, orman yangınla Definecüer açısından ortaya rını nasıl durduracağımızı koyduğumuz bu gerçeği bir yasaptamış olur; almacak önlemle na bırakıp, bir başka gerçeği dari tartışabiliriz. ha sunaJım: Türkiye her bakımdan doğa Bir karakol bekçisi, izinli olzenginliklerine ve güzelliklerine duğu bir günde, bir ahın yağmasahip bir ülkedir. Ama bir yan sını önlemiş, tarihi bir değerin dan denizlerimizi, göllerimizi müzeye kazandınlması konukirletir; biryandan da ormanla sunda canı pahasına göreyini nmızı yok edersek nereye ulaşı yapmıştır. Yasalar, bekçinin rız? Bir yandan Gökova Körfe yaptığı bu görev karşılığmda alazi'ne santral kurarak doğayı yok cağı ödülü belirlemiştir. Müze etmek yolunda yatırım yapmak, yetkililerine göre bu ödül 45 biryandan da Muğla'mn orman milyon lira dolayındadır. Aralarını yakmak, bir yandan dev dan geçen 5 aya karsın bekçi leteliyle, biryandan özelgirişim Mustafa'nın ödülü hâlâ verilmele Anadolu'nun güzelliklerine miştir... kıymak anlamma gelmiyor mu? Resmi verilere göre yaklaşık 4 Ne ilk, ne de son milyon işsizi bulunan bu ülkede Kanalizasyon işçisi Ali Sezer'yapay başarı nutuklarıyla oyalanmak yerine ciddi insanlann le bekçi Mustafa Obay'ın yasagörev anlayışıyla olaylara bak dıklan, bu tür olayların ne ilki, masınt öğrenmek, geleceğimizi ne de sonuncusudur. Çağlar bokurtarmak için ilk adım olacak yunca birçok uygarlığın yaratıtır. Eğer bu adımı atamazsak, ik cısı olan Anadolu topraklan, dotidara geçen her politikacı tele ğal olarak bu uygarlıkları yaravizyonlarda her gün övünecek, tan insanlann bıraktığı izlerle ama toplumsal sorunlanmız ül doludur. Somut ve yakın bir örkemizin doğasını bile yok edecek nek olarak sunduğumuz Kocaölçüde yoğunluğunu duyuracak mustafapaşa olayı ve benzerleri, yazımıza konu olan definecüerin tır. düşleri olduğu kadar, onlan bu • • • yola iten umut tacirlerinin de en büyük dayanağıdır. Bir raslantı sonucu ortaya çı(Baştarafı 1. Sayfada) kan, Kocamustafapaşa örneği receye kadar çıktığını belirten olaylar, defmecileri ve bu işin tiyetkililer, bu yıl henüz sıcaklığın caretini yapanlan tahrik eder3233 derece dolayında olduğu ken, havadan para kazanmak nu belirtiyorlar. umuduyla birçok insan bu serüvenin ardına takılmaktadır... Başta Istanbul olmak üzere, Yalruzca Istanbul bölgesinde deöteki kıyı bölgelerinde hissedilen nem yoğunluğunun, deri üstün fine kazısı için yapılan bir yıllık de tıkanmalara yol açtığını söy başvuru sayısı 100 dolayındadır leyen yetkililer, bunun da kişide ve buna her gün yenileri eklenbunaltıcı etki yaptığını belirtiyor mektedir... lar. Gerek meteoroloji yetkilileri, SilivrTde bir kazı gerekse doktorlar sıcaklara karDefine peşinde koşanları yazşı alınabiiecek bazı önlemleri maya karar verdiğimizde, somut şöyle sıralıyorlar: bir örneği de yaşamayı amaçla• Mümkün oiabildiğince, sık mıştık. Define kazısına izin vesık ılık duş yapınız. ren çeşitli birimlerden yaptığımız • Günesten uzak, serin ve gölistihbarat sonucu geçen hafta sogelik yerlerde bulunmaya çalışınunda Silivri'nin Çantaköy'ünnız. de bir define kazısı yapıldığını • Naylon ve sentetik kumaş öğrendik. lardan yapılmış giysiler yerine Silivri'ye vardığımızda saat sapamuklu kumaşlardan yapılmış bahın 9.00'uydu. Belediye binagjysileri yeğleyiniz. sının arkasına düsen küçük ça• Güneş altında ve denizde yocağında Defineci Selim'le tanıştık... Kabına sığmayan bir göuzun süre kalmayınız. • Alkolden, özellikle gündüz rünümü vardı. Orta boylu, kır saçh, 4550 yaşlannda gösteren leri uzak durunuz. Muradiyeli Selim'in mavi gâzleri • Vücuttaki tuz oranını dü ışıl ışıl parlıyordu. Bir yandan şünnemeye çalışıp, sık sık tuzlu bizimJe, bir yandan da kazıya ayran içiniz. katılacak öteki görevlilerle ko• Bu ve benzeri önlemleri al nujuyordu... mamanız durumunda hipertanDefineci Selim'in kazıyı yapasiyon ve beyin kanaması gibi kö cak işçilerle ilişkisi bir başka türtü sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. lüydü. Kazıcıların şefi görünü mündeki kişiyle kader birliği etmişcesine bir yaklaşım içindeydiler. Biraz sohbet edince işin gerçeği ortaya çıktı. Defineci Selim Ayvaiı, kazı yapmaya hazırlandığı günlerde, Silivri'de, Kağızmanlı Pala Söleyman'la tanışmış, ona yapacağı define kazjsını anlatrmştı. Pala Süleyman'ın asıl işi kuyuculuk ve kanalizasyon işiydi. Istanbul çevresinde, iki damadı ve hemşerileriyle bu işten para kazanıyorlardı... Defineci Selim'in anlatnklanndan etkilenen Pala, Selim'e işbirliği önermişti. "Bak Selim" demişti, "Ben senin kazını yapanm. Eger bir şcy bulamazsan tek kunış istemem, ama para bulursan göıtlünden ne koparsa sen ver..." Pala'nın bu yaklaşımı Selim'in de işine gelmiş, anlaşmışlardı... Bizi Silivri'nin Çantaköyü yakınlanndaki kan yerine götüren minibüs, iki jandarma eri, Milli Emlak Müdürlüğu'nden bir görevli, Istanbul Arkeoloji Müzesi'nden bir uzman, Defineci Selim ve kazı işçilerini taşıyordu... Selim de, Kağızmanlı Pala da umut doluydu. Defineyi, elleriyle koymuş gibi bulacak bir halleri vardı. Define aranacak yer, Silivri'ye 56 kilometre uzaknktaki Çantaköy'ün Müminçavuş yöresinde, buyük kara kavak ağaçlarmın bulunduğu, Hazine'ye ait bir alandı. Selim'in definesi ise, sacayağı gibi dizilmiş üç buyUk kavak ağacının "tam ortasında gâmülii"ydü. İşçilerin kazıya başlamasıyla birlikte biz de Selim'le sohbete başladık. Kendisine, "Birraporhaztrladığınıızı" söyleyip, "Bu işe nereden balaştı^ını" sorduk... Selim'i, Muradiye'de "Almaayalı Selim'" diye taxurlarmış. 1962 yılında çalışmak için Almanya'ya gitmiş, beş buçuk yıla yakın bir süre Avnıpa'nın birçok ülkesinde çalıştıktan sonra Muradiye'ye dönüp rençberliğe başlamış. Ölen annesinden kalan Sıcaklar Yarın: Define öyknleri ve yiten nmntlar Aytmatov, Amerikalı şarkıcı Harry Belafonte, Amerikalı sinema sanatçısı Woody Allen, Romanyalı yönetmen Radu Beligan, tsveçli oyuncu Bibi Andersson ve yönetmen tngmar Bergman, Amerikalı orkestra şefi Leonard Bernstein, Fransız yazar Simone de Beauvoir, Sovyet şarkıcı Jeanne Biçevskaya, Isviçreli oyun vazarı Friedrich Dürrenmatt, Italyan tiyatrocu Dario Fo, Yunanlı şarkıcı Maria Farandouri, Ingiliz yazar William Golding, Türk ozan Özdemir Ince, Alman yazar Günter Grass, Avusturyalı yazar Ernst Jandl, Fransız yazar Eugene Guillevic, Bulgar yönetmen Hristo Hristov, Sovyet ozan ve yazar Yevgeni Yevtuşenko, Sovyet besteci Dimitri Kabalrvski, Polonyalı yönetmen Jerzy Kawalerowicz, Türk yazar Yaşar Kemal, Federal Alman müzisyen Udo Lindenberg, İsveçli yazar Astrid Lindgren, Amerikalı yazar Norman Mailer, Türk yazar Nezihe Meriç, Demokratik Alman oyuncu Gisela May, Italyan yazar Alberto Moravia, Türk yazar Ariz Nesin. Italyan tiyatro sanatçısı Franca Rame, Yunanlı ozan Yannis Ritsos, Italyan yönetmen Francesco Rosi, Amerikalı şarkıcı Pete Seeger, Çekoslovak ozan Jaroslav Seifert, Türk besteci ve şarkıa Timur Selçuk, Fransız yazar Oaude Simon, Amerikalı sinema sanatçısı Merly Streep, Sovyet aktör tnnokenti Smokrunovski, Polonyalı tiyatrocu Josef Szajna, tsviçreli yönetmen Alain Tanner, Norveçli oyuncu Liv Ullman, Amerikalı oyuncu Joanne Woodward da yer alıyor. Tüm sınırlann üstünden (Baştarafı 1. Sayfada) Büyük karşıtlıklaria dolu bir diinyada y^ıyonız. Açlık ve astn bolluk, işsizlik ve iş fazlasından dogan bunalım yan yana. tnsanlar bâlâ ırklan, inançlan ve dilkrioden dolayı mahkum edillyor. tşkence bir gerçeklik. Katliamlar bâlâ süriiyor. Birçok hastalıgın kol gezdiği, ama buniardan yalnızca birinin, nükleer silahlar ve silahlanma yarışiDin gerçekten öldüriicü olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu hastalığa karşı, sanatın iyikştirid gücünfl öneriyoruz. Sanat, renkleri, ırklan, dilleri ya da siyasal sistemleri ne olursa olsun tüm insanlarda ortak olanı dik getirebilir. Sanat, iilkeler ve halklar arasındaki yapa>sınıriara aldınş etmez, hiçbir sınır tanımaz. Ve sanat, tüm sorunlann en temeliyte, insan olma hakkıyla ilgili olarak, insanlığı savunur. Bugün, Avrupa Güvenlik ve tşbirligi Konferansı'nın 10. yıldönümünde, biz, bu konferansa katılan bütiın ulkelerin sanatçılan, Helsinki Nihai Senedi'ne imza atan tüm devletlere çağnda bulunuyoruz: Avnıpa'da güvenlik ve işbirliği doğnıltusundaki süreci sürdüriın, akla gelebüecek tüm sınırlann üstünden bir kültür köprüsü kurun. Sanatçılar olarak, bans için çalışmanın en iyi yolunun bu olduguna inanıyoruz. Yasadığımız dunya hâlâ genç, bu düuyaya inanıyoruz ve yok edilmesine izin venneyeceg«' Çağnya imza atan sanatçılar arasında Sovyet yazar Cengiz OLUM Harputlu Em. Alb. ölü ,'\rif Köksal ile ölü Behire Köksal'ın oğulları, ölü Semahat Köksal'ın eşi, Muzaffer, Rahmi ve Hilal Köksal'ın ağabeyleri, Muzaffer Kutman'ın eniştesi, Aydın Köksal ve Ayla öner'in babalan, Gülden Köksal ve Hayri öner'in kayınbabalan, Atilla, Murat ve Asaf Köksal ile Rahşan örge'nin amcaları, Kıvanç ve Sevinç Öner'in dedeleri Çağdaş düşünceli aydın ki$i, iyi insan tnş. Y. Müh. 29.7.1985 günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 31.7.1985 Çarşamba günü (bugün) öğle namazından sonra, İstanbul'da Şişli Camii'nden kaldırılarak Feriköy Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. AİLESÎ ENVER KÖKSAL Ecevît: Suudi Arabistan'a (Baştarafı 1. Sayfada) kümetin bu konudaki suskunluğuna hayret etügimi belirtmis. dnı. Knülık bir gerekçe göstermek geregini bile duymazken, kraldan çok kralcı bazı Türk yetkilileri, Suudi Arabistan davranışına mazeretler bulmaya ugraştılar, ardından da vize yasağının kalktığı haberini yaydılar. Oysa şimdi yasağın sürdügünü öğrenmiş bulunuyonız. Sayın Başbakan, Türkiye'nin dış saygınlıgmın görülmemiş ölçüde arttığını öne siirerken, "kardeş" denen Suudi Arabistan'ın davranışını bOmemezlikten geliyor. Hatay doğumlu Dışişleri Bakanı'nın suskunluğu ise akü alraaz bir şeydir. Bazı Avrnpa devietleri Türklere vize mecburiyed koyunca kıyameti koparanîarın şimdi, Hatay doğumlu Tiırklere vize bile vermeme yoiundaki Suudi Arabistan uyguiaması karşısında sessiz kalmaya hakları yoktur. Suudi Arabistan, bir yandan, Cumhuriyetimizin ve Atatürk Devrimi'nin temel taslan olan laikliği ve milliyetçiliği dışardan tahribe kalkısırken, bir yandan da, Hatay'ı Türk kabul etmedigi anlamına gelen bir davranışta bulunma cüretini göstermektedir. Buna karşı gereken tepkiyi göstermek ve onlem almak, ya{nu milliyetçiliğin ve yurtseverliğin geregi değildir, aynı zamanda, devletimizin ulkesiyle ve ulusuyla bölünmez bütunlügünü vurgulayan anayasanın bir buyrugudur. Eğer Türkiye Cumburiyeti, Suudi Arabistan'ın bu davranışı karşısında çaresizse, uluslararası ilişkilerimizde ciddi bir rahatsızlık var demektir. Bunun nedeni de, öncelikle Türkiye'yi özgur âlemde yalnızlığa sürükleyen iç rejimimizde aranmalıdır." VEFAT Derneğimiz kuruculanndan, Yönetim Kurulu Başkanımız Sn. Doç. Dr. Aydın Köksal'm babası, İnş. Yük. Müh. ENVER KÖKSAL 29 Temmuz 1985 Pazartesi günü vefat etmiştir. Kederli ailesine ve yakınlarına başsağhğı, merhuma Tann'dan rahmet dileriz. TÜRKİYE BİLİŞİM DERNEGt BUYUK ACEMIZ Ağrı Dağı tırmanışında, talihsiz bir kaza sonucu, kızımız, kardeşimiz ve arkadaşımız, menfaatleri aleyhinde olacak bir (Baştarafı 1. tutum içinde bulunmaması geKültur alarunda da olumlu ge rektiğini düşünüyonız. Fransız lişmeler kaydedildiğini belirten hükümetinin bunu göz önünde Halefoğlu, Marrnara Üniversitesi tutarak gerekli işaretleri vermeile Nice Üniversitesi arasında 30 sinin yardımcı olacagma kadar Türk öğretim üyesine burs inanıyoruz" oldu. Halefoğlu, bu verilmesini de öngören bir bilim sözleriyle açık bir şekilde Fransel işbirliği anlaşmasının imza sa hükümetinin TV istasyonlan lanmış olmasım, aynca Türkiye1 üzerinde ağırlığını koymasını den folklor ekiplerinin Fransa1 beklediğini Dumas'j'a duyurdu. daki festivallere katılmalanm bu KIBRIS SORUNU olumlu gelişmeler arasında say VE DENKTAŞ dı. HalefoğluDumas görüşmeEUREKA VE FRANSA'NIN sinde ele alınan bir diğer konuTUTUMU yu da Kıbrıs sorunuyla ilgili son Halefoğlu konuyu daha son gelişmeler oluşturdu. Halefoğlu, ra olumsuzluklann sürdügünü bu bölümde BM Genel Sekretebelirttiği siyasi ilişkilere getirdi. ri'nin tutumunu eleştirdi, Perez Halefoğlu, bu bölümde ilk ola de Cuellar'ın yeni öneri paketinrak Fransa'nın Türkiye'nin Eure de eski metne kıyasla Rumlar leka projesine katılma başvurusu hinde "esaslı degişiklikler" yapna olumsuz yanıt vermiş olma tığına dikkat çekti. KKTC'deki sım yadırgadıklarını kaydetti. demokratik sürecin tamamlandıFransa, Avrupa'nm ABD'nin or ğını hatırlatıp Cumhurbaşkanı taya attığı stratejik savunma gi Rauf Denktaş'ın yeni hükümetrişiminin (Yıldız Savaşlan) geti le danışmalannı tamamladıktan receği teknolojik yeniliklerin ge sonra son öneri paketiyle ilgili risinde kalmaması ve teknolojik görüşlerini "etraflı" bir şekilde alternatifini oluşturması amacıy Genel Sekreter'e bildireceğini la Avrupa ülkelerine Eureka pro söyleyen Halefoğlu, "Biz yapıcı ve olumlu davranması için Sayın jesi içinde işbirliğine gidilmesini Denktaş'ı teşvik ediyonız. Bizim önermişti. Türkiye'nin bundan yapabileceğimiz ancak budur" iki hafta kadar önce Eureka'nın diye devam ederek, Ankara'nın bakanlar düzeyinde yapılan ilk teşviğin ötesiride Denktaş nezhazırhk toplantısına katılmak dinde bir baskı yapmasının söz için yaptığı başvunıya Fransa takonusu olmadığını ima etmiş olrafmdan "AETye tam üye olmadu. dıgı," aynca "gelişmiş teknolojiye sahip bulunmadığı" gerekçeFRANSA'NIN siyle olumsuz yanıt verilmişti. BEKLENTİLERİ Halefoğlu dünkü görüşmede Dışişleri Bakanı Halefoğlu1 Fransa'nın bu yanıtından duydunun gazetecilere bilgi verirken ğu hayal kınklığını ifade ederDumas ile görüşmesi hakkında ken, Türkiye'nin teknolojik biloldukça iyimser bir havada kogi birikiminin yetersiz olduğu gönuştuğu dikkat çekti. Halefoğlu, rüşünü "önyargılı" bir yaklaşım Dumas'nın kendisine "Fraasa1 olarak nitelendirerek Türkiye'nin nın Türkiye ile yapıcı bir diyaloEureka'ya belli alanlarda katılagun sürmesini istedigini" belirtcak düzeyde teknolojiye sahip tiğini aktardı. Bununla birlikte bulunduğunu anlattı. Halefoğlu, siyasi ilişkilerde ilerleme kaydeTürkiye'nin Eureka'ya katılan dilebilmesi için Türkiye'nin bekYunanistan ve Portekiz'le tekno lentilerinin yanı sıra Fransa'nın lojik alanda boy ölçüşebilecek da beklentilerini koruduğu bir durumda olduğunu kaydetti. kez daha ortaya çıktı. Dumas, Halefoğlu'na, "Siz bizden bazı Halefoğlu, Eureka'dan sorumlu şey leri n acilen yapılmasını istiyetkililere Türkiye'nin teknolojik yorsunuz. Buna karşılık bizim de düzeyini anlaimak amacıyla Türkiye'de acilen yapılmasını Türkiye'den bir bilim adamlan bekledigitniz isler var" diyerek heyetinin Fransa'ya gitmesini diplomatik bir ifadeyle demokDumas'ya önerdi. ratikleşme sürecinde atılmasını Halefoğlu'nun konuşmasında bekledikleri adımlar olduğu medikkat çektiği bir husus da Türsajını verdi. Bununla birlikte gökiye'nin Eureka projesiyle yalnızrüşmede bu beklentilerin üzerinca teknolojik açıdan ilgilenmedide ayrıntılı bir şekilde durulmağini, Avrupa ile uzun dönemli sidı. Aynı şekilde bu beklentilerin yasi ilişkilerinin geleceği bakıtıkadığı TürkiyeAET ilişkilerine mından da bunun Avrupa iilkede değinilmedi. lerinin bir araya geldiği bu kurumlaşmanın dışında kalmak istemediğini belirtmesi oldu. Roland Dumas ise yanıtında Fransa'nın Türkiye'nin projeye (Baştarafı 1. Sayfada) katılmasına karşı olmadığını tahrip oldu. Gaziemir'in Değirkaydederek, "Biz yalnızca ilk mendere mevkiinde 6 hektarlık toplantının ev sahipligini yaptık. çam ormanı yandı. Yangın sönFonnaliteler Türkiye'nin katıldürme çalışmaları süriiyor. ması konusundaki ortak iradeOrman Bölge Müdürlüklerinnin kısa zamanda ortaya çıkmaden aünan bilgilerde bu yılki orsını mümkün kılmadı" dedi. Duman yangınları 67 milyar liramas, kasım ayında Almanya'da lık maddi hasara yol açtı. Son yapjlacak toplantıya kadar bir hafta içinde çıkan orman Türkiye'nin katılma başvurusuyangını sayısının ise Ege ve Aknun olumlu bir sonuca oağlana deniz bölgesinde 41 olduğu öğçağını umduğunu da söyledi. renildi. İNSAN HAKLARI Devlet tstatistik Enstitüsü ve KOMİSYONL'NDAKİ Orman Genel Müdürlüğü'nün ŞtKÂYET resmi verilerinde son 45 yılda Dışişleri Bakam HaJefoğlu(19391984) çıkan toplam 29 bin nun dünkü görüşmede gündeme 130 orman yangmının 17 bin getirdiği bir başka konu da ara 251 'inin kasti (bilinçli) olarak çılannda Fransa'nın da bulundukarıldığı açıklamyor. ğu beş Avrupa ülkesinin insan Son iki yıldır pek sık görulmehakları ihlal edildiği gerekçesiyyen Ege ve Akdeniz kıyı kesile Türkiye hakkında Avrupa tnmindeki orman yangınlannın bu san Hakları Komisyonu'na yapyıl temmuz ayında yeniden baştıkları başvuru oldu. Halefoğlu laması nedeniyle Orman Bölge bu sorunun bir an önce çözüme Müdürlükleri'nde tüm izinler kavuşmasının gerek Türkkaldınldı. Orman Genel MüdüFransız ilişkileri, gerek Türkiye'rü Mehmet Ali Karadeniz, Annin Avrupa ile ilişkilerine olumkara'da gazetecilere, "En küçülu bir katkıda bulunacağını kayğiinden en büyüğüne kadar tekdetti. Halefoğlu, şikâyete dostça nik ve idari personel gözü gibi çözüm bulunması yoiundaki gösevdiği orraanlanmızda çıkabilerüşmelerin çabuk ve "Türkiye1 cek >eni yangmlan konımak için yi rahatsu etmeyecek bir şekilde" nefer gibi gece giindüz cahşıyor" olumlu bir sonuca bağlanmasıaçıklamasına karşın, Orman ru beklediğini de Dumas'ya du Bölge Müdürlükleri en ilkel araç yurdu. ve gereçlerle çalışıyor. Orman içHalefoğlu, görüşmeden sonra lerinde yüksek tepelerde gözcü gazetecilere bilgi verirken Dukulübeleri yangını haber verene mas'nın bu beklenti karşısında dek iş işten geçiyor. "Olumsuz bir tutum içinde Şu anda ülkemizde çıkan orolmadığını" acıkladı. Halefoğlu, man yangınları çok ilkel yön"Fransa bu konuda yapıcı ve temlerle söndürülüyor. örneğin açık bir tutum içinde gözüküyor. 1978'deki Marmaris yangını binEllerinden geleni yapmaya çalılerce dekarlık çam ormanının şacaklan izlenimini edindik" yok olmasına neden oldu. üzşeklinde konuştu. manlar orman yangınlannın haERMENİ YANLISI va itfaiyesinin kurulmasıyla kıYAYINLAR VE FRANSA sa sürede önlenebileceğini savuSağlanan bilgilere göre, Halenuyorlar. foğlu Fransız televizyonlannda son zamanlarda aıtış gösteren Ermeni iddialan doğrultusundaki yayınlan üzüntüyle karşıladıklannı da belirtti. Halefoğlu'nun bu sözleri üzerine Dumas, n RtZM SLVVR "Fransa'daki TV istasyonlan H£K C"l \tA KESlS HAREKET özerk kuruluşlardır. Hükümet 10 (Jıin • 9 C.ecn olarak bizim bu kuruluşlar üzeÖzel (Jiobus • ram Pansivon rinde etki yapmamız mümkün değildir. Sizin dognıdan bu kuruluşlarla temas ederek görüşlerinizi anlatmanız daha doğru KÖYÜ 75.000 olur" dedi. Halefoğlu'nun Dumas'mn bu sözlerine yanıtı ise, ALANYA "Bu kunıluşlann Fransa'nın ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Cumhuriyet okurlarından Ragıb A. Saguner, Kuşadası Kadınlar Denizi, Turkad Oteli'nden yolladığı mektubuna makale diyebileceğim güzel bir yazı da eklemiş. Yazısının başlığı "Gunahsız Domuz Eti". Şöyie diyor girişinde: "Ülkedeki kasaplık hayvan nasıl bir gelişme gösterirse göstersin, ülke için yetersizdir. Ülkede insanla hayvan, besin alanı başında çekişryor. Domuz etinin toplumca yenmemesinin asıl nedeni, insanlann olumsuz yönde koşullandınlmasıdır. Yapılan ithamlar karşısında dc z etinin ne bilimsel, ne de dinsel hiçbir günahı yoktur. llmi y ,e Kuran'ın bağnaz bir inatla yasaklamadığı ise kesindirf' Mektubuna şöyle giriyor Ragıb A. Saguner: "Çok Sayın Bay Ekmekçi, Sütununuzda sürdürdüğünüz soylu izin verirseniz ekleyeyim cesur ataklannız birçok yurttaş gibi beni de size daha daha hayran ediyor. Teşekkür ederim. Domuz et üzerinde, daha geniş bir yankı, daha ekonomik ögetef kullanan bir yakınlaşmayı gözledim. Bu zamana kadar sizlerin çabasına yeterli bir yaklaşım olmadı sanıyorum. Oturdum, domuz eti aleyhinde ileri sürülen nedenleri surenlerce çok sevilenlerin bilimsel ve yer yer ekonomik ve sosyal yönleriyle dinsel yönünü bugüne dek yeterli olgunlukta mevcut olan, kandimizin de edinebikJiklerini ve gördüklerini aztcık da olsa çok genel bir yazı biçiminde toplayarak sunmayı düşündüm. Bu cesaret neden diyeceksiniz belki. Cesaret değil, geçmişime de bir hesap verme oluyor. Ömrum, bütün idari ve bilimsel yasamım bu konulann harmanmda oluştu. Bu alana borçluyum sayılır. Tanrı izin verirse, bir gün tanışacağız. Özür dilerim, anlattığım nedenlene susmayı doğru bulmadım. Konunun toplumca biraz daha kavranmasına yardımı dokunur diye, düşunurseniz, kısaca yayımlanmasını uygun görürseniz, emrinizdedir. Bu vesile ile hayranlığımıyeniler.saygılarımı tazelerim sayın kardeşim." Ragıb A. Saguner tartışmanın başından beri destekledi, mektup gönderdi. Kısaca değinmiştim, okurlar anımsarlar. Cumhuriyet okuru Saguner'in, hiç sıkılmadan okuduğum görüşlerinin, bu "Ankara Notlan"nda, bir bölümünü vermek istiyorum. Şöyle diyor Saguner: "Bilge, 'İnsanlann uygarlık tarihleri, yemek tabaklannda yazılıdır' diyor. Gerçekten de, toplumlann en geç ve en güç değişen davranışlan, beslenmelerinde. Anadolumuzda, 4000 yıldır yerleşik toplumumuzun iştahla yemekte olageldiği 'çiğ köfte', ateşin insanoğtunca daha kullanılamadığı dönemın bugüne uzayan artığıdır. Bir bakıma neolitik çağın bugüne yansıyan sofra tekniği, çiğ et damak zevki. Şu tek kanıt bile insanlann beslenme ile sofra zevk ve tekniğine ne denli tutsak, ne denii bağnaz olduğunu göstermeye yeter. Buna beslenmedeki koşullanma kolaylığını da ekfeyebilirsiniz. Pavlov'un 'şartlı rofteks' deneyi bile yiyecek üzerinde yapılmıştı. Burada bazı gerçeklere, çaresiz kalma, zorunluluk içine duşme gibi... hallerde bile, toplumumuzun domuz etiniyememekte direnmesini başka türiü açıklamaya bilimsel ve akılcı bir olanak yoktur. Daha da ilerisi, toplumumuzda kuşaktan kuşağa in? 'sızca aktarılan haksız birpolitika ve propagandaya dayanık yüzyıllarca durum sürdurülebilmiştir. Bugün görülen odur ki, birçok yurttaşımız, hikmeti yüce Kuran'daki Tann buyruğu üzerinde en ufak bir bilgi sahibi olmadan. bir akli neden de aramadan, domuz etine karşı koşullandınlmıştır. öyle bir beyin yıkama ki... Gene yurttaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu, örneğin tavşan etiyemez. Dinsel ve tarikatça öğretilerie bazı balıklan, kuşları da yiyemez. Hintliler de dinsel inandırma yüzünden, dana, tosun, inek, ökuz, boğayı bile kesip yiyemiyor. Öyle ya, yılan yemesi zorunlu artık. Göruluyor ki, domuz etinin yenmemesine asıl neden, toplumun özel olarak olumsuz yönden koşullanmasıdır. Dunya, on binleri aşkın et hayvanı olabilecek türiere sahip. Ama böylesine nedenlerle ancak onlarla sayılabilecek kadanndan faydalanabiliyor. Çağ u/aşım ve özellikle aydınlanma teknikleriyle donandıkça, yenebiien hayvan sayısı her yerde artıyor. İnsanlarda bu akıl varken, hayvansal proteine de kesinlikle muhtaçken, bu hayvanları çeşitli biçimde kesip, elbette afiyetle yiyecektir. Bugün tüm dünyada, yeterli hayvansal protein sağlanması, hele bunun insan yaşam ve çalışabilme gereksinimini karşılayacak nitelik, özellikle nicelikte olması, vazgeçılmez bir zorunluluktur. Türkiye'de ise bu zorunluluk en yüksek düzeylerdedir. Türkiye'deki kasaplık hayvan, ne gibi bir gelişme gösterirse göstersin, ülke için yetersizdir. Bu yetersizlik, bölgesel iklim çevresine, yöredeki insan nüfusuyla hayvan sayısı arasındaki dengenin ağırlığı yönüne, coğrafi alanın hayvan yemi ve insan gıdası uretimlerinden hangisinde daha verimli... bulunduğuna göre, bölge dengesizlikleriyle de değişmez bir kaderdir. Bu görünüm, ülkedeki korkutucu hayvansal protein açlığının ne denli çıkmazda olduğunu da, acımasızca ortaya koyuyor. O kadar ki, adam başına yediğimiz et, hayvan istatistiklerımıze güvenme cömertliğini göstersek bile, yılda ancak 1820 kg.dır (?). * Artan nüfus karşısında denebilır ki, Türkiye'de hayvanla insı., coğrafyaları üzerinde, beslenme alanı başında birbiriyle çekişiyor. Böyle giderse çekişip de duracak.. Daha şimdiden hayvan, her karış toprakta insandan yüzde 30 fazla. Et üretimini, insanla hayvan arasındaki bir boğaz kavgasma kapıştırmadan, ülkeyi gizil hayvansal protein açlarıyla budala ve miskinler diyarı olmaktan kurtarma kesin zorunluluk oluyor. Zira, 'Et yiyen uluslar, yemeyenlere her zaman hükümran o/muşlardır? Sosyoloji tarihi böyle bildiriyor..." Ragıb A. Saguner'in açıklamaları daha bitmedi. Gelecek "Ankara Notları"nı, Saguner'e ayırmayı sürdüreceğim. Günahsız Domuz Bir haftada Şırnak'ta bölücü çete (Baştarafı 1. Sayfada) "1 Siirt ile Şırnak Uçesi dağhk ve ormanuk kesiminde güvenlik kuvvetlerince devam ettirileo aramalar sırasında 22 temmuz 1985 günü gece karanlığında güvenlik kuvvetlerine ateş açarak kaçmaya çalısan bir bölücü çete mensubu, silahı ile birlikte ölü olarak ele geçirilmiştir. 2 Ölü olarak ele geçen ve kayıtlara göre Haşim kod adı ile bilinen, bölgede uzun süredir aranmakta olan Mardin ili, Kızıltepe Uçesi nüfusuna kayıtlı bu eşkıyanın^urt dışmdaki kamplarda bulunan çete üst düze> yoneticileri ile yurt içindeki çete mensupları arasında irtibat ve kurye gorevi yaptığı ve olay yerine de bölgede çete mensupları ile buluşup teşkilatlanmak için geldiği, 15 Agustos 1984 günü Eruh Uçesi eyleminde roketatar silahını kullanan kişi olduğu tespit edilmistir. 3. Eşkiyanın üzerinde 1 adet tüfek, bu tüfeğe ait 111 mermi, 1 adet savunma el bombası, 1 adet sırt çantası ile aynı yerde buluşmaya gelecek diger iki şakiye verilecegi anlaşılan içinde bazı örgutsel dokumanlar bulunan iki sırt çantası daba ele geçirilmiştir. 4. Diger çete mensuplannı yakalamak için birliklerimizce aynı bölgede devam ettirilen arama faaliyetkrinde ise, bir bez parçasının dikkat çekmesi üzerine yapılan kontrol sonucu, bölücü çete mensuplannca araziye gömülmüş, kuUanılmaya ve dagıtılmaya hazır vaziyette, 19 adet mavzer, 1 adet Gl piyade tüfegi ve bu silahlara ait çok miktarda mermi bulunmuştur. 5 Yapılan inceleme neticesinde silahlardan 10'unun geçen yıl ağustos ayında Eruh ilçesi eylerni sırasında adli emanet deposundan gasp edildiği ve bölgede faaliyet gösterecek militanlara eylem öncesinde dağıtmak üzere saklandıgı anlaşümıştır. Bölgedeki diger çete mensuplannın yakalanması için aramalara devam edilmektedir." rturı • ALAADDÎN OTEL 46.000 f NURAY SARIBATUR'U kaybettik. AİLESİ: Annesi: Gülenaz SARIBATUR Babası: Bedir Şah SARIBATUR Kardeşleri: Nurten, Murat, Mevlüt, Mesut ve Çiğdem Arkadaşları: Nurhan ALTINAKAR, Berrin BAŞIBÜYÜK Spor yapma inancını, sporcu ve meslek ahlakı ile birleştirerek doğarun amansız şartiarına karşı kararlı ve inançlı tavrından ödun vermeden gerekırse ölünebileceğinı kanıtlayan değerli üyemiz, GÜLDEN HABEROĞLU'nu yitırmenin sonsuz uzumüsu içindeyiz. Ailesine ve üyelerimize bajsağlığı dileriz. Anısı onurlu yaşamak isteyenlere örnek olsun. TMMOB MAKINE MÜHENDISLERI ODASI ISTANBUL ŞUBES! YÖNETIM KURULU ?"\ FETHİYE iJ(J SEKETUR MOTEL 55.0M * DATÇA BODRUM AKTUR VÎLL\LARI Rc»iktaş 1611071K.ulıkoy t,«jıWîO • M.Ü.A.E.F. şebekemı ve pasomu yitirdim. Hükümsüzdür. ALİ YILMAZSOY TEŞEKKÜR Ailemizin değerli büyüğü, sevgili babamız Emekli Albay İBRAHİM EROĞLU'nun vefatı dolayısıyla yakın ilgilerini esirgemeyen bütün dostlanmıza, ayrıca bizleri yanlız bırakmayarak acımızı paylaşan; SODEP İSTÂNBUL İL YÖNETİM KURULU'na, EMİNÖNÜ İLÇE ÖRGÜTÜ'ne, EYÜP İLÇE ÖRGÜTÜ'ne teşekkürü bir borç biliriz. ÎKRAM EROCLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle