23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19MAYIS 1985 EKONOMİ CUMHURtYFT/9 Gecen hafta EKONOMİDE DİYALOG OKTAR TÜREL 1937'de doğdıı. Vefa Lisesi'ni ve İTÜ Inşaat Bölümü 'nü bitiren Türel daha sonra Ingiltere'de Southampton Üniversitesi'nde iktisat dalında yüksek lisans yaptı. 1976'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde doktorasım veren Türel, 196575 döneminde görev aldığı Devlet Planlama Teşkilaa'nda 197879 yıüannda Planlama Dairesi Başkanlığı yaptı. Oktar Türel 1975 yılından bu yana Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde öğretim görevlisi. yükünü karşüamak üzere KİT faktör gelirlerini arttırmak gereğinin ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle KİT Fıyat ayarlamalarının 1984 ve 1985 yıllarında ülkedeki genel enflasyon oranının da üzerinde bir oranda gerçekleştirildiğini birlikte izledik.. Kamu gelirlerindeki bu erozyon kamu harcamalannı nasıl etkiledi? TÜREL 1962'de kamu harcamalannın GSMH'ya oranı yüzde 19 civanndayken bu oran 1977'de yüzde 28'e kadar yükselmişti. 1984'te ise bu oranın gene yüzde 19 dolayına gerilediğini görüyo Hafta başmda Londra borsasında yaklaşık ons başına 10 dolarlık bir yükseliş kaydettikten sonra duraklayan ve hafta sonuna do6ru biraz gerileyen altın fî36.900 Cumhuriyet altıru 37 bin lira suııruıda Son dört yıl içinde vergi yasalannda 63 değişiklik yapıldu Bu değişikliklerle kamu kesiminin geleneksel dokusu büyük ölçüde yıpratıldı ve kamu kesiminde büyük bir gelir erozyonuna yol açıldı. Şimdi IMF'nin de önerisiyle bunu durdurmanın yollan aranıyor. ruz. Dolayısıyla kamu kesiminin ekonomideki etküıliği bakımından Türkiye 1960 ve 1970'lerdeki eğilimi 1980'den sonra tersine çevirmiş ve planlı dönemin öncesindeki noktaya gerilemiştir. Bu gerileme eğilimi kamu cari harcamalan ve kamu yatınmlannda da kendini gösteriyor. 198084 döneminde Türkiye'de cari kamu harcamaları, tarihsel olarak ulaşılan düzeyin altında kalmış, bir anlamda yapılması gereken harcamaların belki asgarisi yapılabilmiştir. Özellikle genel idare ve savunma harcamalan dışmdaki harcamalarda olabileceğin asgarısiyle yetinilmiştir.. Bu olumsuz etki en çok hangi tür harcamalarda görülmüştür? TÜREL En fazla etkilenen harcama kalemleri gerek carilerde olsun, gerek yatınmlarda olsun sağlık, eğitim ve sosyal güvenlikle ilgili harcamalar olmuştur. Kamu kesimindeki bu daralmanın kısa dönemdeki etkilerinin yanı sıra orta ve uzun vadedeki etkileri neler olabilir Sayın Turel? TUREL Kamu harcamalannın kısa dönemde, bir istikrar programının gereği olarak kısıtlanması ve kamu nnansmam açıklarından kaçımlması bir iktisat tedbiri olarak gündeme gelebilir. Nitekim 197481 döneminde dış şoklara, petrol şoklanna uyum sağlama çabası içinde Güney Kore, Filipinler ve Tayvan gibi bazı ülkeler ihra Altını 36.600 yatlan Istanbul piyasasmda ise hafta boyunca küçük fakat istikrarlı bir yükseh^ kaydetti. Londra borsasında pazartesi günü 10 dolar birden yükselen ve 325 dolara çıkan altının onsu (31 gramı) salı günü biraz daha yükselerek 327 dolara erişirken daha sonra geriledi ve hafta sonunda 322 dolara kadar indi. tstanbul piyasasında ise hafta başmda 36 bin 200 TL. olan Cumhuriyet altınının satış fıyatı hafta sonunda 36 bin 900 liraya kadar yükseldi ve ilk kez 37 bin lira sınınna dayandı. Pazartesi günü 5 bin 465 lira olan 24 ayar külçe altının satış fiyaü ise cuma günü 5 bin 585 liraya kadar yükseldi. Istanbul'da altın fıyatlannın geçen hafta her gün 100200 lira alarak istikrarlı bir artış göstermesi dikkati çekti. Ulagay sordu, Türel yanıtladv 36.200 13 U İS IMF ile Özal hükümeti arasında ciddi bir çelişkiden söz edilemez Sayın Türel; bütçe açıgı konusu son günkrde Türk ekonomisinin en önemli sonınu olarak gösterfliyor çeşitü çevreierde. Bu arada Ulusiararası Para Fonu (IMF)nin de bu kez parasal göstergeler uzerinde gösterdigi üüzükten vazgeçip dikkatini bütçe üzerinde yoğunlaşbrdıgı, bu nedenle de IMF ile Tttrk tarafı arasutda görüş ayrüıklan ortaya çıktıgı ifade ediliyor. Bu durumu siz nasıl degeriendiriyorsunuz? TÜREL Günümüzde kamu flnansmanının önemli bir sorun olarak sık sık vurguıanır hale gelmesi ve IMF'nin şu ana kadar parasal hedefler üzerine yönelttiği ilgiyi şimdi bütçe rakamlan üzerine yöneltmesi, kanımca 1980'lerden bu yana uygulanan iktisat politikalanmn genel çerçevesi üzerinde bir değişiklik yapmadan vurguyu para politikasından maliye politikasına doğru kaydırma eğiliminin bir göstergesidir. Ben bu eğilim değişikliğini 1980'den bu yana uygulanan iktisat politikasının temel çerçevesinde bir değişiklik olarak değerlendirmiyorum. BiZ 1983 yılı sonunda Prof. Yakup Kepenek ile yaptığımız bir ortak çalışmada, özal iktidannın para politikasında daha esnek, maliye politikasında daha sıkı ve daraltıa bir uygulamaya yönelmek zorunda kalabileceğini belirtmiştik... Böyle bir tahmini hangi gerekçelere dayandırnuşünu? TÜREL Aslında özel yatınmlan canlandırmaya dönük bir politikanın genelde bu tür bir yaklaşımı benimsemesi daha uygun olabilir diye düşünmüştük. Böyle bir politika, yani daha gevşek bir para politikası ve daha sıkı maliye politikası eşlemesi, faiz hadlerinin daha düşük düzeylerde gerçekleşmesini sağlayarak şirketler kesiminin finansman güçlüklerini hafiflettiği gibi yatırımlar üzerinde de uyarıcı olabilir. Bunun yanında ekonomik faaliyetlerin önemli bir bölümünü özel faaliyetlere kaydırabilir, dolayısıyla kapitalist sermaye birikimi modeline daha uygun düşecek bir yaklaşım oluşturabilirdi böyle bir politika. Böylece özal bir yandan kamu sektörüne karşı önyargılı çevreleri tatmin eder ve "crowdlng otıt" eleştirilerinden kurtulurken faiz oranlarını görece düşük tutarak, kaynakları özel sektöre aktarabilecekti. Ama özal, özel kesime kaynak yönlendirmesini düşük faizler aracılığıyla yapmak yerine abartılmış gelir transferleriyle yapmak yolunu seçti.. Neden böyk yapö sizce? TÜREL Bence bunun en önemli nedeni özal iktidannın çok kısa bir zaman ufkuyla sorunlara bakması ve aceleci olması. Bu iktidar, üretim yapısında gerçekleşmesini istediği değişikliklerüı çok kısa bir sürede olmasını istiyor ve bunun piyasa sinyalleriyle kısa sürede gerçekleşeceğine de inanmıyordu. "Faizler biraz gerfler, banka sistemi bunu girişimcilere yaasıtır, girişimciler hesap kitap yaparlar ve yatınm karan alırlar" senaryosunun gerçekleşmesini beklemeye özal'ın tahammülü yoktu anlaşılan. Bu nedenle de tercihi gevşek maliye ve görece sıkı para politikası oldu. Aynca şirketlerin birikmiş, dağıtılmayan kârlarının vergi tavizleriyle arttırılması ve bu kaynaklann 24 Ocak istikrar programının benimsediği faktör fıyatları kalıbına uygun şekilde yatınmlara yönlendirilmesi de amaçlandı. Bu son noktayı biraz açıklamak mümkıin mtt? TÜREL Birikmiş kaynaklann, 24 Ocak programının benimsediği düşük ücret, yüksek faiz hadleri ve yüksek kur kalıbına uygun alanlara yatınlmasıru, ekonomideki yeniden yapılanmanın bu kalıba uygun gerçekleşmesini istiyordu hükümet. Ancak 1985 ortalarına doğru gelindiğinde bu politikanın istenen sonuçlan vermediği, ne enflasyonu kontrol alüna almakta ne de yatınmlan canlandırmakta yeterli etkinlikte olmadığı ortaya çıktı. Dolayısıyla 24 Ocak 1980 sonrasında uygulanan iktisat politikaLannın temel doğrultusuna aykın düşmeden para ve maliye politikalan üzerindeki vurgunun değişmesi gündeme geldi. Görece daha gevşek bir para politikasıyla daha sıkı maliye politikalanna yönelme eğüimi belirdi.. Bu noktada IMF ile Uişkiler nasıl etkilendi sizce? TÜREL IMF ile müzakerelere katılan Türk yetkililerle IMF yetkilileri arasındaki gerilimler gazete sütunlannda ne kadar yer bulursa bulsun, burada IMF'nin ve onun ikizi olan Dünya Bankası'nın Türkiye'ye bakışının kamu finansmaru ve enflasyon gibi ''onularla belirlenebileceğine inanmıyonım. Nitekim Dünya Bankası ,aşkan yardımalanndan Kureyşi, geçenlerde gazetenizde yer alan IMF'nin yeni önerileri hangi doğrultuda sizce? TÜREL Kamu finansman açığını azaltıa tedbirlere öncelik verildiği anlaşılıyor. Kamu harcamalan günümüzde zaten belirli asgari sınırlara çok yaklaştığı için bu alanda çok fazla manevra alanı kalmadığını gören IMF bu nedenle kamu gelirlerinin daha fazla aşınmasını önlemek istiyor. Bu amaçla da vergi tavizleri ve aynı etkiyi yaratan teşviklerin dozu konusunda bir tartışmayı başlatmış bulunuyor. Parasai limitler üzerine getirilecek kısıtlamalar konusunda ise daha da esnek davranmaya devam edecek gibi görünüyor... Kamu gelirlerindeki aşınma ne boyutlarda Sayın Türel, bu gerçekten önemli bir sorun halinde mi? Ve nereden kaynaklandı bu aşınma? TÜREL Arahk 1980 arahk 1984 dönemi içinde vergi yasalarında toplam 63 değişiklik gerçekleştirildi. Hatta daha önce değiştirilmiş olan yasalann bir kısrnı yeniden değiştirildi. örneğin Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanununda mükerrer değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerle güdülen önemli amaçlardan biri 24 Ocak kararları sonrasında şirketlerin karşı karşıya kaldığı kaynak daralmasını ve yatırılabilir fonlarında meydana gelen azalmayı telafi etmekti. Bu değişikliklerle kamu kesiminin geleneksel dokusu büyük ölçüde yıpratıldı ve büyük bir gelir erozyonuna yol açıldı. Bu gelişmeler sonucunda kamu gelirlerinin ve kamu harcamalannın GSMH içindeki payları 1960'lardaki düzeylere geriletilmiştir... 15 17 Mays Dolarda yenilik yok ABD'de faiz oranlarının duşme belirtisi göstermesi ve ABD ekonomısi üzerindeki bulutlann dağılmaması dolann geçen hafta az da olsa değer kaybetmesine yol açtı. Hafta başında 3.05 mark düzeyine kadar gerileyen dolar hafta ortasında biraz toparlandıysa da cuma günü yeniden geriledi ve haftayı 3.0765 marklık bir değerle kapattı. Cuma günü kapanış saatlerinde dolar 2.59 lsviçre Frangının hemen altında bir değerden işlem göruyordu. Başlıca sert paralar karşısında hafif bir gerileme gösteren dolann TL. değeri ise aynı kaldı. Hafta başmda 519.80 TL. olan dolann Merkez Bankası döviz alış kuru perşembe akşamı 521.30 TL.ye yükseltildikten sonra cuma günü yeniden 519.85 TL. olarak belirlendi. Alman Markı ise 2.5 lira kadar değerlenerek hafta sonunda 169.05 TL. oldu. Uzmanlar önümüzdeki hafta ABD ekonomisinin son durumunu belli edecek göstergelerin açıklanmasıyla dolar değerinin etkilenebileceğini belirtiyorlar. Dolar (U.) 519.80 521.30 Dış şoklara karşı uyum sağlama çabalannda Kore ve Brezilya gibi ülkeler ihracatın yanı sıra kamu tasarruflannı artırmaya da dikkat ettiler. Olumsuz ekonomik ve sosyal sonuçlannı hiç düsünmeden kamu kesiminin payını düşüren tek ülke ise Türkiye oldu. cat artışıyla kamu tasarnıfunu arttırma hedefini ön plana çıkartmışlar. thracat artışına çok önem verirken kamu tasarrufuna çok az önem veren ülke olarak ise Türkiye'yi görüyoruz. Dünya Bankası'nın araştırmasına göre dış şoklara uyum sürecinde kamu harcamalarını Türkiye ölçüsunde daraltan ikinci bir ülke yok gibi, bir tek Yugoslavya buna yaklaşıyor. Bu olgunun sosyal politika açısından çok belirgin bir anlamı var. Uyum sürecleri genellikle gelir, kayıplanna yol açtığından bundan en çok etkilenecek toplum kesimlerini konımak için toplumsal amaçlı harcamalarda bazı asgari sımrlann altına inilmemesi ilkesine pek çok ülkede uyulmuş, ama Türkiye'de uyulmamış... Kamu kesimindeki daralmanın orta ve uzun vadedeki etkileri... TÜREL Türkiye'de kamu harcamalan yapılabilecek olanın asgarisi düzeyinde, yani GSMH'nın yüzde 1516'sı dolaylarında tutulduğu sürece bunun anlamı zorunlu carilere GSMH'nın yüzde 9'u kadar kaynak tahsis etmek, yüzde 7 düzeyini bile bulmayacak kamu yatırımlanyla da yalnızca enerji ve sularna gibi alanlara yönelmek, bunun dışındaki yatınmlar için ya açık finansmana gitmek ya da kamu müikiyetindeki tesislerin gelirinin ve kendisinin satışına yönelmek olabilir. Bu oranda bir kamu kesimi etkinliği Türkiye'de ortalama tasarruf eğilimini özel sektörün ortalama tasarruf eğilimi olan yüzde 1213'ler düzeyine yakın bir ortalamaya getirir. Yüzde 1516 dolaylarındaki bir ortalama tasarruf eğilimiyle erişilebilecek olan yüzde 45 arasındaki bir büyüme hızıyla ise Turkiye ne istihdam, sorununu ne da sanayileşme sorununu çözebilir. Bu orandaki bir büyümenin yaklaşık yarısı nüfus artışına geri kalan yarısı da ticaret haddi kayıpianna gideceği için geriye toplumsal refahı arttıracak çok az bir pay kalacaktır. Bu arada Türkiye'ye örnek olarak gösterilen Breziİya ve Güney Kore gibi ulkelerde kamu cari harcamalannın ve yatınmlarının payının ekonomik bunalım içerisinde düşmediğini, bu ülkelerde kamu kesiminin sadece gerekli altyapılarla yetinmeyerek ekonomide darboğaz giderici harcama ve yatınmlara da yöneldiğini hatırlatmak istiyorum. Kamu kesimi sanayide yapı değişiİcliğinin etkili bir aracı olarak kullanıhyor bu ülkelerde. Itays 1980'den bu yana uygulanan ekonomi politikalanmn açmazını gözardı ederek sanki özünde başanlı olabilecek bir programın israfçı kamu kesimi yüzünden başansızlığa uğradığını söylemek, gerçeği saptırmaktan başka bir şey değildir. Bu gelişraeyi rakamlarda ifade etmek mümkün mü? TÜREL Tabii. 1962 yüında kamu harcanabilir geliri GSMH'nın yüzde 17.5'i dolayındaydı ve bunun yüzde 14.4'lük bölümü vergi gelirlerinden oluşmaktaydı. 1984'te ise kamu harcanabilir gelirinin GSMH'ya oraru yüzde 14.3'e düşmüş, vergi gelirlerinin GSMH'ya oranı da yüzde 14.6.1977 yılında ise bu oranlar sırasıyla yüzde 21.3 ve yüzde 20.2'ye kadar yükselmişd. Burada dikkati çeken bir nokta da son yıUarda artan dış borç faizlerinin ve gelir transferlerinin NELER OLDU? MTA'da % 23 ücret artışı MTA'da çahşan 12 bin 600 işçiye kamu işyerlerinde uygulanan oranın da altına inilerek yuzde 23 ücret artışı verildi. 1985 yılı için yüzde 23 ücret artışı verilen sözleşme dün imzalandı. YHK'nın verdiği zam oranını eleştiren Genel Madenlş Sendikası Genel Sekreteri Bahattin Gezer şunlan söyledi: "Aynı YHK yine hakem olarak Saglıktş'in örgütlü olduğu SSK işçileri için 1985 yılında yüzde 25 zam vermiştir. Kamu işyerleri için yüzde 27 artı 3 bin lira ücret artışı vtrilmektedir. Bu bir çelişkidir." Denizli'de kurulu BirEmek Fabrikası'nda 130 işçi adına Türk Metal Sendikası grev karan alırken, tstanbul Barosu yöneticilerinin toplu sözleşme masasına oturmaması üzerine Türklş'e bağh Tez Kooptş grev karan alarak işyerinde ilan etti. öte yandan 120 işçiyle lzmir'de kurulu SeluloM Lıf Levha fabrikasında 3 aydır grevde bulunan Ağaçlş, işverene anlaşma önerisi göturdü ve isveren lokavt karannı kaldırdı. Mısır'la ihracat için ortak yatınm Mısır Devlet Başkam Hiisnü Mübarek'in ziyareti sırasında yapılan görüşmelerde Türkiye ve Mısır'ın Ortadoğu ile Afrika'daki üçüncü ülkelere ihracata dönük ortak yatınma gitmeleri kararlaştınldı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Mübarek arasındaki görüşmelerde, ticari ve ekonomik işbirliği alanlannm çok geniş bir çerçeveye yayılması konusunda görüş birliğine vanldı. Görüşmelerde Türk Mısır ortak bankası kurulması ve iki ülke arasmda deniz taşımacılığmın başlatılması karan ahndı. Ziyarctin sonuçlan hakkında, "Cumhuriyet'e bilgi veren Mübarek'in danışmanı Dr. Osman D Baz, Türkiye'nin teknolojisi ve Mısır'ın kendi imkânlarını seferber etmesiyle Mısır'da dışsatıma yönelik sanayiler kurulacağmı bildirdi. 198586 yıllarının iki ülke ilişkilerinde sıçrama dönemi olacağım belirten EI Baz, motor ve yedek parça, otobüs, tanm aletleri, su pompalan, mobilya, ev eşyalan, elektrikli aletler ile dericilik alanlannda işbirliğine gidileceğini söyledi. Petrol Ürunleri Işverenleri Sendikası'mn (PUİS) 10'uncu olağanüstü genel kurul toplantısında bir konuşma yapan Petrol Ofisi Genel Mudürü Mehmet Gültekin, "Kamu kunıluşu olan ve aynı zamanda KİTstatüsüne dehaiz Petrol Ofisi 'ni özel sektor zihniyeti ile idare etmek asıl amacımızdır. Kfirldık ve verimlilik ilkelerine sıkı sıkıya bağlıyız" dedi. Gültekin, Petrol Ofisinin geçen yıl altın yıhnı yaşadığını belirterek, 1984'te Ofısin 22.7 milyar lira kâr sağladığmı kaydetti ve 1983'te elde edilen kâr miktanmn 4.4 milyar lira olduğunu hatırlattı. Odalar Birliği 'yine muhaüf TOB'un 40. Genel Kurulu'nda Yazar'ın izinden gittiğini gösteren Faralyalı, "istikrar politikasının sosyal boyutu da göz önüne alınmalıdır" dedi. Mehmet Yazar: Liiks ithalat için harcanan 626 milyon dolarla gübre sübvansiyonu yapılsa üretim artardı. Bakan Arak Ufak tefek hatalarımız olabilir, ama bunlar fahis hatalar değil. Faiz oranlarını düşürürsek bundan mutlu azmlık yararlanır. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Mehmet Yazar, hükümete eski kalesinde meydan okudu. Odalar Birliği'nin seçimsiz 40. Genel Kurulu'nun açüış konuşmasında ekonomik eleştirilerini peş peşe sıralayan Başkan Ersin Faralyalı, Yazar'ın izinde gittiğini gösterdi. Eleştirileri yanıtlayan Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, "Ufak tefek hatalanmız olabilir, ama bunlar fahiş değildir. 24 Ocak kararlannm zaman ve şartlara göre düzeltilmesi gerekir" dedi. Odalar Birliği'nin 40. Genel kurulu dün, 268 Sanayi ve Ticaret Odasından 964 delegenin katılımıyla yapıldı. Konuşmasına "Mehmet Yazar'a karşı teşekkür borcunu" yerine getirerek başlayan birlik başkam Ersin Faralyalı, 24 Ocak 1980 kararlan ile konulan hedefleri, özel kesim olarak her zaman savunduklarını belirtti. "Bu itibaria idenen politikalann başanlı ve basansız yönlerinin ortaya konulmasımn gereküğine inanıyonız" dedi. Faralyalı, eleştirileri ve önerilerini 8 ana maddede şöyle topladı: 1. Enflasyonla mücadelede teşhis hatası içinde bulunulduğu endişesini taşıyoruz. 2. Devlet en büyük tüketici olarak tasarrufa gitmeli, enflasyonu besleyen en önemli faktör Ue bütçe açıklarma yol açmamalıdır. 3.1985 büçtesinde 500 milyar lira olarak öngörülen iç borçlanma hedefine 3 a>da ulaşıldı. Böyle bir piyasada faiz hadlerini geri çekmek ve çok sözü edilmesine rağmen sermaye piyasasını canlandırmak mümkün müdür? 4. KlT'lerin, bünyelerinde modern işletmecilik ve verimlilik çalısmalanna gitmeden devamlı zamlarla faaliyetlerine devam etmeleri fevkalade mahzurludur. 5. thracatta teşvik sistemi üretim safhasına kaydınlmalıdır. Dış ticaret şirketlerimizin yabancı pazarlarda birbiriyle rekabete girerek fiyat kırmaları engellenmelidir. 6. Tanm alanında, ürünün değeri ödenerek, çiftçimizin üretimini artürması teşvik edümelidir. 7. Paramızın iç ve dış enflasyon hadleri arasındaki farkı aşan değer kayıplan ithalatı pahahlaştırmaktadır. 8. Yaşamakta olduğamuz guç ekonomik koşullar şüphesiz toplumumuzun mevcut sosyo ekonomik yapısı üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır. Bu nedenle istikrar politikasının sosyal boyutunun da göz önüne alınması gerekmektedir. Faralyalı'dan sonra kürsüye gelen Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, konuşmasına 24 Ocak 1980 kararlanndan bu yana ekonomik gelişmeleri anlatarak başladı. Bakan Aral, 24 Ocak kararlannı "stabil değil, oynak" olarak niteledikten sonra, "24 Ocak kararlannm zaman ve şartlara göre düzeltilmesi gerekir" dedi. Aral, 45 dakikalık konuşmasmda, elektrik zamlanndan yakınan Ersin Faralyalı'yı şöyle yamtiadı: "Biz sizterin elektrik kullanımı yogun yatınmlara kaymanızı istemiyoruz. Onun için zam yapıyoruz." Mevduat faizlerindeki düşUşün ancak enflasyonun aşağı çekilebilmesi ile mümkün olduğunu yineleyen Bakan Aral, şöyle devam etti: "Türkiye Odalar Birliği ve holdingler, faizler aşağı çekilsin istiyorlar. İstihbaratımız bu yönde. 1984 yılı sonu itibariyle sizle bir hesap yapalım. Bankalardaki toplam mevduat geçen yıl sonunda 4 trilyon 300 milyar lirayı buldu. Bunun 2 trilyon 700 miljar liralık kısmı vadeli mevduattan oluştu. Yani biz 8 milyon hesap sahibine, eğer mükerrer hesaplan saymazsak 5 milyon, mudiye 1 trilvon 350 milyar lira faiz ödedik. Şimdi eger faizleri enflasyon düşmeden 20 puan birden aşağı çekersek, 54 mil> ar lirayı, 5 milyon kişinin cebinden alarak, 80 bin, 100 bin kişilik mutlu azınlıga vermek demek olur. Bizden sonra gelecek hiçbir iktidar bile böylesine bir somürü düzenini yeniden getiremez. Kurbamnın, vatandaşın gözü açıldı artık." "YAZAR SHOW" Bakan Aral'dan sonra, "umumi arzu" üzerine, eski Başkan Mehmet Yazar söz aldı. Yazar, salondan delegelerin bağırarak ilettiği şikâyetlerini örnek göstererek süslediği ve sık sık buyük alkış topladığı konuşmasmda, hükümetin "Yanlış ekonomik uygulamalannı" şöyle anlatti: "Bir ülkede işsizlik varsa, yatınm gerekiyorsa, hükümet ber kuruşu harcarken, bunun üretime ne faydası var diye duşünmelidir. Oysa binbir güçlükle kazamlan dövizimizi, dizel motor, et ithaline harcadık. Soruyorum size, et ithalatı piyasada fiyat dengesi sağlayabilmiş midir? Türkiye'nin tüketimini karşılayacak, kaliteli et gelebilmiş midir? Geçen yıl 626 milyon dolarlık lüks ithalat yapılmıştır. Çarşaf, ayakkabı ve sosyetik oyunlar getirilmiştir. Bu parayla gübre sübvansiyonu yapılsaydı, üretim artardı." Dış ticaretin sınırlı sayıda şirketin tekeline bırakıldığını, ihracat için aynlan teşviklerin 200 milyar liraya ulaştığım ileri süren Yazar, sözlerini şöyle sürdurdü: "Bu tehlikelidir. Türkiye nüfusunun yüzde 80'i orta sınıftır. İç ve dış ticarete hâkim olmak ekonomiye hâkim olrnaktır. Bunun siyasi sakıncası vardır." Petrol Ofisi kârını 5V katladı INiF'nin daha önce parasai hedefler üzerinde yoğunlaştırdığı ilgiyi şimdi bütçe rakamlan üzerine yöneltmesi 1980'den bu yana uygulanan ekonomi politikalarının genel çerçevesinde bir değişiklik yapmadan vurguyu para politikasından maliye politikasına doğru kaydırma eğilimini gösteriyor. ilginç demecinde, Türkiye'nin gerek enflasyonu kontrol altına almada gerekse kamu finansmanı alanında ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığını, ancak kaynak kullanımında ve kaynak yönlendirmesinde Dünya Bankası'nı ve IMF'yi fazlasıyla hoşnut eden bazı eğilimleri başlatüğını ve bunun gerek Dünya Bankası gerekse IMF için taşıdığı önemi vurguluyordu. Bu açıdan IMF ile Türk yetkilileri arasındaki gerilimler mesleki standartlann gerektirdiği çerçeve içinde ne kadar ciddi görünürse görünsün, ben ciddi bir çelişkinin varlığından söz etmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Aynca bu noktada IMF'nin kamu gelirlerindeki aşınma ve kamu açıklan üzerinde durmasının karşı karşıya kaldığımız temel problemi saptına bir işlev görmesinden kuşku duyuyorum.. Hangi yönde saptına? TÜREL 1980'den bu yana uygulanan iktisat politikalanmn ülkeyi getirmiş olduğu açmazlann yeni bir günah keçisi bulunarak açıklanması çabalanm görüyorum burada. Sanki israfçı bir kamu kesiminin varlığı özünde işlerliği olan bir programın işlemesine engel oluyormuş gibi bir izlenim yaratılarak bir hedef saptırması yaptınhyor.. AbuDhabi ile de ortak holding Arap sermayesinin Türkiye'ye akışının önemli bir aracı gözüyle bakılan "Islam holdingleri" projesine bir yenisi daha ekleniyor. Suudi Arabistan ve Kuveyt ile kurulacak ortak yatınm şirketlerine, TürkAbuDhabi ortak yatınm şirketinin de eklenmesi öngörülüyor. TürkAbuDhabi ortak yatınm şirketi 20 milyon dolar sermayeli olacak ve şirkette Türkiye'nin yüzde 40, Abu Dhabi'nin ise yuzde 50 payı bulanacak. öte yandan Türk Suudi Yatınm Holding'ine tş Bankası ve DESlYAB'ın da ortak olacağı, Ziraat Bankası'nın ortaklığı konusunda kuruluş yasasındaki engeller nedeniyle belirsizlik bulunduğu bildirildı. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, sanayinin finansman gereksinimini karşı lamak üzere Japonya'ya tahvil ihraç ediyor. Tahvil satışı girişimleri olumlu karşılanan banka, 7 milyar yen (15 milyar lira) tutanndaki tahvil satışı ile ilgili anlaşmayı yann Japonya'da imzalayacak. T.C. hükümetinin garantisi ile ihraç edilecek tahviller, 7 yıl vadeli olup mayıs 1992'de tamamen itfa edilecek. Tahvülerin faiz oranı yüzde 7.8 olacak. Köstence limanı ile Trabzon arasında RoRo seferleri için, ilkRoRo gemisi Köstence'den hareket etti. İlk geminin yann Trabzon limanı'na gelmesi bekleniyor. İlk gemi liman işletmesi ve valiliğin ortaklaşa düzenledikleri törenle karşılanacak. RoRo seferlerinin başlaması ile transit işlemlerinin hız kazanacağı ve liman içinde yükleme boşaltma yönünden bir rahatlama olacağı ifade edildi. Japonya'ya tahvil ihraç ediliyor Kö8tence5rabzon Ro Ro seferleri Lşadamları için, Avrupa'ya en iyi bağlantı Avusturya Hava Yollan ile Viyana'dan geçer En uygun günlerde, en uygun saatlerde, en uygun dağılımla... Işte seferlerimiz: Pazartesi Çarşamba Cuma Pazar İstanbulViyana 1S.5517=15 15=55 17,15 15.5517=15 15.5517=15 Viyana İstanbul 11.50 1 5 ^ 0 H50 15^0 1150 1&OO U5O 1&OO AUSTR/AM A/RU/VES Avusturya Hava Yollan İSTANBUL. 140 22 47/4K/4») A N K * R A IX 85 49 I» 09 76 1ZM1R 14 17 I » 14 96 22
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle