Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER çük öbür barajlarımızın geleceği de Çubuk Barajından farklı olmayacaktır. Orman ve otlak alanlan hızla daralıyor, mevcutlan da işlevini yapamaz duruma dönüşüyor. Su, toprak, bitki dengesi bozuldukça bozuluyor. Örneğin 1950 yılinda 14 milyon hektar tarım arazisi varken, bu rakam 1974 yılında 25 milyon hektara, 1982 yılında 28 milyon hektara ulaşmıştır. Özellikle orman alanlarını bu amaçla daraltma çabalan hızını arttırarak, güçlenerek sürmektedir. En yetküi ağızlardan işitiyoruz ki, "Var olan tarım alanlannın en az yüzde 70'i erozyon, drenaj ve çoraklaşma ile karşı karşıyadır." Bunu verimli hale dönüştürme zor olmalı ki, yeni tarım alanlan bulma (510 yıl sonra buranın da kaybedileceğini bile bile) kolay gelmektedir. Doğal dengenin bozulmasının ilk nedeninin onnana hücum olduğunu anlayabilmiş değiliz, anlamamakta da kararh görilnüyoruz... Erozyonun etkin bulunduğu 12 milyon hektar tanm alanında, başka yönler bir yana, her yıl sadece toprağın verim gücünUn azalması nedeninden doğan ulusal zarar 200 milyar liraya ulaşmaktadır. Ya denizlere taşınan toprağın kaybının yarattığı zarar? Ülkede, kilometrekareye 1000 ton, hektara 10 ton ve metrekareye ortalama bir kilogram olarak yansıyan zengin mineral yüklü gerçeİc tanm toprağı kaybının giderilmesi olanaksız değerinin toplamı yılda 800 milyar lirayı aşıyor. Kaybedilen, denizlere taşuıan bu toprağın sadece bir santim kalınlığındaki tabakası 400 1000 yılda oluşabilirken, aktif erozyon alanlannda 6.5 yıl gibi kısa bir sürede yitiriliyor. ENERJİ KAYNAGl DA... Odun hammaddesinin depo edilmiş güneş enerjisi olduğunu da unutmuş gibiyiz. Bilelim ki orman, en güçlü ve sürekli enerji kaynağıdır. Konunun bu yönü dahi ormanın çok büyük önemini vurgular. Odun hammaddesine olan sınırsız gereksinim ve bunun giderek büyüyen, artan görünümü de uyanmamıza nedense yetmiyor. Sonsuza dek yurdumuz olarak kalacak bu ülkede, vatandaşın günlük, aylık, yühk durumunu, huzurunu, kanumn doymasını, düşünmeden, eleştirmeden yaşayıp gitmesini istemek, buna dönük uğraşı ve tedbirlerle yetinmek, kanımızca tedavisi zorunlu yaramn pansumanı bile değildir. Ulusumuzu banndıran, sonsuza dek de barındıracak olan anayurdumuzun fiziksel yapısı, doğal dengesi yönünden geleceği tehlikededir. Tehlike bir askeri işgalden kaynaklansa, kanımızın son damlasına kadar seve seve akıtır önleriz. Bu amaçla kurulmuş, gözbebeğimiz güçlü ordumuz, güvencemizdir. Tehlike, Ülkede doğal dengeyi alabildigine bozmarnızdan kaynaklanıyorsa ne yapacağız? Yarutı hazır: Doğal dengeyi sağlama, düzenleme, bu dengenin bozulmasından doğmuş ve doğacak tehlikelerle savaş için özellikle, ormanlık alanlan koruma ve genişletme ile görevli, gdeta bir ulusal seferbertik caba ve ugraşısı içinde hizmet verecek kurnluşu oluşturacagız. ANCAK BAKANLK KURULUŞUYLA... Bu hizmeti Tanm Orman ve Köyişleri Bakanhğı'ndan beklemek sadece kendimizi aldatma olur. Bunu söylerken, çok büyük hizmetler içinde olan adı geçen bakanlığı küçümsediğimiz samlmasın. Şair, " Z i r a b u terazi bu kadar sıkleti çekmez" diyor. Bu açıklamaya çalıştığımız çok ağır yükü, ülkenin geleceğinin gereksinimi ölçüsünde bu bakanlığın taşıyabilmesi, yerine getirebilmesi olası değildir. Şu andaki büyük uğraşılan, bu hizmeti aksatır. 21 MART 1985 Orıııaıı Bakanlığı Neden Gerekli? PENCERE Kim Kimin Cebine Ne Koyuyor? istanbul'da ülke nüfusunun yüzde 10'u yaşıyor. Boğaz, Haliç, Marmara'nın Anadolu ve Avrupa kıyılarıyla.İstanbul, belki de dünyada sahilleri en uzun olan kenttir, ama İstanbul'da denize girecek yer yoktur. Denizin pisliği bir yana, kıyılar kapatılmıştır. Yaz mevsiminde pazar günleri kimi yurttaşlar kamyonlara doluşarak vururlar kendilerini şehir dışına... Sarayburnu'ndan Tekirdağ'a, Moda'dan İzmit'e değin kıyılarda halka açık bir avuçluk yer bulmak olanaksızdır. Diyelim ki denize boşverdiniz, ya da mevsimi değil. Tatil günü bir soluk almak istediniz. Nereye gideceksiniz? Kentin yeşil alanlan, parkları, bahçeleri yok gibidir. Eskiden istanbul'un yedi tepe üzerine kurulduğu söylenirdi. Şehir büyüdükçe büyüdü, yayıldı; beton yığını apartmanlarla, gecekondular kucaklaştılar. Nüfus arttıkça arttı, arsa yağması çapulculuk ruhuyla özdeşleşerek garip bir düzen yarattı. Istanbullu bu düzen içinde yaşarken bir soluk almak istese ne yeterince park, ne koru, bulabilir, Belgrat Ormanı bu görünümün ortalık yerinde nazar boncuğu gibi kalır • Peki, ne yapmalı? Olan olmuş, kıyılar kapatılmış, yeşil alanlar yağmalanmış. İstanbul kent olmaktan çıkmış, çağdışı bir yaşama düzenini yansıtıyor... Kuşkusuz yapılabilecek işler var, yapılamayacak işler var. İlk aşamada, halktan yana bir belediye yürürlükteki Boğaziçi yasalarından yararjanarak tepelerdeki tüm korulan ve yeşil alanlan Istanbullu için dinlenme yerlerine dönüştürebilir. Örnek: Boğaz'ın ünlü "Sevda Tepesi" Belediye Başkanı Sayın Dalan aracılığıyla Suudi Veliahtına 400 milyona satılmış. 400 milyon bugün İstanbul'da bir apartman katı parasıdır. Sevda Tepesi'ne yazık değil mi? Halkı düşünen bir belediye böyle mi davranır? Ayrıca yürürlükteki yasalara göre "inşaat yasağı" bulunan bir araziyi Suudi prensine nasıl satıyoruz? Veliaht hazretleri siz hele bu tepeyi alınız, ben sayın başbakana söylerim, yürürlükteki kanunu değiştiririz. Eğer böyle bir söz verilmemişse Suudi Veliahtı ev, konak, saray yaptıramayacağı araziyi neden satın alsın? İş bu kerteye gelince olayın anlamı da değişiyor. * Başbakan Sayın Özal İstanbul Boğazı'nın Arap prenslerine ve şeyhlerine satışı konusunda demiş ki: " Ne olmuş yani? Arazi orada duruyor, ceplerine koyup götürecekler mi?" Hayır, hiç kimse bir ülkenin topraklarını cebine koyup götüremez. Fransızlar Antep'i ceplerine koyup götüremeyeceklerini biliyorlardı, biz de Kıbrıs'ı cebimize koyup Anadolu'ya getiremeyeceğimizi biliyorduk, İngilizler Hon Kong'u ceplerine koyup Avrupa'ya taşımamışlardır. Arap petrol şeyhleri ve prensleri Türkiye'nin topraklarını ceplerine koyup götüremezler de. Türkiye'de kimin cebine ne koydukları merak konusu olmaya başladı. Çünkü ANAP yönetiminin ileri gelenleri, yakınları, gözdeleri, akrabaları, Arap şeyhleriyle pek içi ce, sıkı fıkı, al takke ver külah görünmeye başladılar. Sevda Tepesi'nde sergilenen yıldırım aşkının mutlu düğünü ., iki ailenin çocuklan arasındaki ilk nikah olmadığı anlaşılıyor. Yanlış anlaşılmasın, "Arap konuklarımızı ağırlamayalım, Arap dostlarımızla alışveriş yapmayalım" diyen yok. Ama devlet sorumluluğunu üstlenenler yetkilerıni kardeşlerine, yakınlarına, gözdelerine çıkar sağlamak için kullanırlarsa, işin rengi değişir. Hele TürkiyeCumhuriyetinin topraklan bu özel ve pek tatlı ticareti geliştirerek ANAP yöneticilerinin yakınlarını zenginleştirmek için şeyhlere, prenslere sunuluyorsa vay halimize.. Oysa, bir Milli Savunma Bakanlığı hangi gerekçe ile varsa, doğal dengeyi kurma ve koruma, ülkemizin sonsuza dek barınılabilirliğini sağlama ve devam ettirme, ormanlık alanlarını yeterli düzeye ulaştırma uğraşıları ana görevi olacak bakanlığa da o gerekçeyle gereksinim vardır. Bu gerçekleştirilmezse, gelecek kuşaklar bu gerçeği görmediği, göremediği veya görmezlikten geldiği için ilgilileri bağışlamayacaklardır. H. AVNİ USLUOĞLU Ormancı Hukukçu mesini istemek, bunun koşullarını hazırlamak, bu büyük ulusun bireyi olmanın, hatta sadece insan olmanm yüklediği doğal bir görevdir. Ülkemizin geleceğine gözlerimizi kapayamayız. Doğal dengesi bozulmuş, topraklan denizlere taşınan, verimli alanlan taş yığınlan ile dolan, çoraklaşan, çöUeşen, üzerinde yaşamını sürdüren halkı beslemeye yetersizleşen ve bu yetersizleşme hızı çığ gibi büyümekte olan bir ülke, yurt, anayurt olma özelliğini de yitirir. ÜLKEMİZİN GELECEĞt Şu birkaç rakama dikkatle ve ibretle bir daha bakalım: Yüzde 79'u yüzde 10'dan fazla eğimli (meyilli) olan arazilere sahip ülkemizde bir mil karelik alandan yılda denizlere taşınan toprak, ortalama 1800 ton dolayındadır. Bu miktar, Kuzey Amerika'da 245, Asya'da 1530 ton kadardır. Ülkemizde erozyon ile her yıl biraz daha artarak denizlere, bütün bir Avrupa kıtasmdakinden 1.5 misli daha çok toprak taşınmaktadır. Isviçre'de bir hektar orman toprağından 2000 ton içme suyu alınabilirken, yılda yağışlardan 518 milyar ton su alan ülkemizde bunun sadece 4 milyar tonu yeraltına geçebüiyor, 514 milyar tonu ise toprağı, taşı da sürükleyerek, tarım ve yerleşim alanlarını da bilinen; birkaç ayda bir taruk olunan, çok büyük can ve mal zararlan vererek denizlere taşıyor. Orta Avrupa'da bir barajın 4 ömrü binlerce yıl iken Çubuk Barajımız 40 yılda dolmaya yaklaştı ve halen dolmuş durumdadır. Yapılmış ve yapılmakta olan, yapılacak olan, büyük kü Ormancılığimız tam bir "üvey evlat"; neredeyse unutuldu. Bu mesleğe yıllarca hizmet vermiş eski bir ormancı ve bu alarun bir hukukçusu olarak "orman haftası, onnancılar günü" gibi adlarla anılan şu günleri vesile bilip, ormanaüğımızın sorunlannı bari ben dile getinneye çalışıyım. 1969 yılında kurulmuş olan Orman Bakanlığı, yaşamını ancak 11 yıl sürdürebildi. Bu bakanhğın, özellikle ormanlık alanlann korunup genişletilmesine yönelik görevinin ban nedenlerle karşısında olanlann, ilgilileri yanıltan büyük gücü böylece bir daha kanıtlanmış oldu. Oysa anayurdumuz, güzel Anadolumuz bizden Ugi bekliyor. Bu ülkede bugün 50, 3040 yıl sonra 100 milyon yurttaşımızın insan gibi yaşamını sürdür EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN TRT'den bir istek Şu an ülkemizde yabancı dil (Ingilizce) eğitimi görmüş ve görmekte olan 34 milyon insanımız vardır. Yabancı dil, ancak GÖRDUYKONVŞ üçlusüyle mümkündür. Okullann ve kurslann çoğunluğunda bu sacayağımn biri veya ikisinin eksikliğinden dolayı dil, yeterli öğrenilemiyor. Tanık olduğumuz bir gerçek, TV'de izlediğimiz tngilizce dersleri bu açıdan mükemmel ve gerçekten çok yararlı oluyor. TRT yetkililerinden isteğimiz, bu dersin hiç olmazsa haftada 34 güne çıkanlması ve yabancı filmlerin de tngilizcealtyazıh olarak gösterilmesidir. Bu, bizler için çok ama çok yararlı olacak tır. ALlASLAN KİMYA MÜHENDİSİ FATİHİST. ahrlar da (programı izUdilerse) memleketin önemli akarsulanndan olan Dicle bir kanalizasyon olmaktan kurtulur. Aynı programın sonlanna doğru Hasankevrteki katintııann bölgede yapuacoK baraj gölünün suları altında kalacağı, bunun için bu eserUrin tanıtımında sanat tarihçia ve arkeologlara büyük görev düştüğü belirtüerek buradaki yapılann nefls görüntüleri sergilendi. Işte ben o kendilerine büyük görev düşen sanat tarihçisi ve afkeologlardan biri olarak yazıyorum bu yazıyı. Ben ve benzerlerim aztmsanmayacak bir çoğunluk olarak mesleğimiz dısında islerle uğrasıyoruz isteksiz ve verimsiz olarak. Anlayacağtnız büyük görev bizleri, bizler büyük görevi bekleyip duruyoruz. YILMAZ BÜKTEL SANAT TARİHÇİSİ alamamaktayız. Gerçekte daha önce de bir keresinde 20 gün, diğerlerinde 1 hafta olmak üzere yine su alamadık. tlgüiler sorunumuzu çözmedikleri gibi, bugün verilecek, yann verilecek seklinde oyalama yohına gitmekte. Bizler, yaslı insanlar olarak 56 kat asağıdan su toumak zorunda kalmaktayız. Gazeteniz aracılığı ile ilgililerin dikkatini bir kere daha çekiyor, bu sütunlardan sulann neden verilmediğinin öyküsünü değil, görevlilerin görevlerini yerine getirdiklerini büdirmelerini bekliyoruz. A. KAPAR KADIKÖ Y/İSTANBUL aracımn tespit ettiği fîyattan fazla bir ücretle bilet satmaya yetkisi yoktur... Ancak, halktan tepki gelmediğinden olacak, yetkililer de sokaklarda vergisiz, fişsiz, faturasız ticaret yapan ve genelde küçük çocuklan kullanan binlerce kisiye ses çıkarmamaktadır. Bu, yasaktır ve kanunsuzdur. MUSTAFA ÖZER İSTANBUL Hosteslere ÇarşafL Bir haber: Başbakan Turgut Özal'ı Suudi Arabistan'a götüren Türk uçağının hostes ve pilotları Riyad sokaklarında Suudi giysileri ile dolaşıyorlarmış! Bizim pilot ve hosteslerin giysilerini yerli halk sözde eleştirmiş; bunun üzerine yetkililerimiz hosteslerimize önce uzun etek giydirmişler, o da begenilmeyince, bu kez çarşafa sokmuşlar. Ipekli siyah çarşaflar içinde hostesler, beyaz entariler içinde pilotlar, iyi mi! istanbul sokaklarında çarşaflı Arap kadınları rahatlıkla dolaşıyor. Arap erkekleri beyaz entarilerini püfür püfür sallayarak geziniyor... Lokantalanmızda, gazinolarımızda, otellerimizde kimse bu giysilere bir şey demiyor. Biz kimsenin giyimine karışmıyoruz. Ama Riyad'da yerli halkın garip bakışları üzerine bizim yetkililer pilotların sırtlarındaki ceket pantalonu attırıp entari giydirivermişler; kızları da kara çarşaflara sokuvermişler... Aklıma gelen şu, niye yalnız pilotlar ve hostesler? Başta Bay Özal ve Bay Halefoğlu olmak üzere niye tüm Türk delegeleri; hatta gazeteci arkadaşlanmız beyaz entarilere bürünmediler ki? Göze batan yalnız pilotlarla hostesler mi? Suudi leri hoşnut etmek için Başbakan da, Dış İşleri Bakanı da birer beyaz entari giyseler daha başarılı sonuç almazlar mıydı? Altmış yıldır çağdaş uygarlık çizgisinde yürümek için savaşım veren Türk toplurnu da, belki bu tutumunu bırakırtüm kadınları . kızları çarşafa sokar, erkekleri de beyaz entarilerle daha 'havalı' bir görünüm kazanırlardı!.. Ayıptır, çirkindir, üzücüdür, utanç vericidir. Arapların hoşuna gidecegiz diye bu denli küçülmek, bu denli kişiliğini yitirmek Atatürk Türkiye'sinin insanlarına yakışmaz. Suudi Arabistan başkentine görevie giden kızlarımızın, erkeklerimizin sırtına çarsaf ve entari geçirterek sokaklarda dolaştıran kafa, kimin kafası? Bu buyruğu veren kim? Ya uygulayanlar?.. Hosteslerden, pilotlardan biri de çıkıp 'ben böyle buyruğa uymam, sırtıma kara çarşaf ya da entari geçirmem' demedi mi? Bu konu gülüp geçilmeyecek kadar önemlidir. Sorumluların ortaya çıkarılmasını, Türkiye Cumhuriyeti'nin görevlilerini gülünç duruma düşürenler kimlerse haklarında gereken işlemin yapılmasını istemek yanlış mı olur ? Bir başka konu: Yabancı devlet adamlarının Ankara'ya gelişlerinde ilk iş olarak Anıtkabre gitmeleri, Atatürk'ün huzurunda bir dakika saygı duruşunda bulunmaları protokol gereğidir. Oysa Suudi Arabistan Prensi bu ziyareti yapmamıştır. Yapıldıysa da niye kamuoyuna duyurulmamıştır. ? Ne oldu? Atatürk'e saygı göstermek de mi tarihe kanşıyor? Yabancı devlet adamları arasında Atatürk'e ve onun kurduğu Cumhuriyet ilkelerine karşı olanlar, Atatürk'ü sevmeyenler bulunabilir. Ama önemli olan onların duyguları değil, bizim tutumumuzdur. Bir yabancı devlet adamı 'Ben Atatürk'ün Anıtkabrine gitmek istemiyorum' diyebilir mi? Diyemez sanırım. ANAP yönetimindeki Türkiye Cumhuriyeti'nde bir şeyler mi değiştiriliyor? Arap devletleriyle dostluk kurmak, onlarla ilişkilerde bulunmak, elbetteki doğrubir tutumdur. Ama Arapların istekleri, özlemleri, düşünceleri, görüşleri, eğilimleri neden bize yol göstersin? Niye onlara kendimizi beğendirmeye kalkışalım? Niye Riyad'da hosteslerimizi çarşafa sokalım? Arap ülkelerinden gelen kadınların, erkeklerin giysilerine biz karışıyor muyuz? Şu entarileri, çarşafları sırtınızdan atın diye baskı yapıyor muyuz? Ben doğrusu ya utanç duydum. Bu utancı ilgililerin de duymasını isterim. Ama utanmak diye bir duygu hâlâ varsa!... DÜZELTME: * Dünkü yazımın başlığı"6 Sterlin 1 Atatürk Lirası İken" olacaktı. Düzeltirim. O . A Bir açıklama • 5.2.1985 tarihli gazetenizin 2. sayfa 4. sütununda yer alan "Spor tesisi çürümeye terk edildi" baslıklı yazı incelenmistir. Yazıda konu edilen tesis; "Abdi Ipekçi Spor Kompleksi"dir. Tesis, 1977 yılında Baymdırük ve Iskân Bakanlığı tarafından 2 milyar 428 milyon TL. toplam proje tutan olarak inşaatına baslanmıs olup, halen inşaatı devam etmektedir. 77 H. 000280 proje numarası ile Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı 'nca 1986 yılında tamamlanması gereken bu tesis için 1984 yılı sonuna kadar 600 milyon TL. harcanmıştır. 1985 yılı için de 300 milyon TL. ödenek aynlmıstır. Insaat işleri, Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'nca yürütülmektedir. SÜREYYA TUNA MEGSB BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞA VİRİ İETVnin biletlerini kim satar? lstanbuVun tüm duraklannda bilet satısı bürosu olsun olmasın, resmi İETT otobüs biletleri, en küçük bir çekingenlik duyulmadan bağıra bağıra 80 liraya rahatça satılmakta, aunıp verilmektedir. Hiçbir yetkili de bunun kanunsuzluğunu ve suç olduğunu hatırlamamaktadır. Kendi büetinin alenen özel kişiler tarafından üstüne kâr konarak satışına engel olmayan belediye, ekmeği 5 lira fazla veya 10 gr. eksik satana ağır cezalar vermektedir.. Çağımızda, ulasım da ekmek kadar zaruri bir ihtiyaç haline gelmistir. Hiç kimsenin, devletin Görev bizi, biz görevi beklerken TV'deki "Akarsulanmız, Barajlanmız" adlı programda ilginç bazt şeylere rastladım; Dicle'nin kaynağının nasü kirletildiğini söyleyen ve gösteren bölümleri şaşkınhkla izledim. Kaynağmdan dupduru çıkan su çok geçmeden Maden ilçesinin kirli artıkları ile kirlenip renk ve nitelik değiştiriyordu. TRT'nin bu sorumluluklan hatvrlatan sahnelere nasü izin verdtğini anlayamtyorum, ama umartm ilgililer gereken dersi İSKFden yanıt bekliyoruz Bizler, Kadtköy, Caferağa MahaUesinde oturmakta ve kar yağdığından bu yana bir aydır ISKI'nin Kadıköy'deki Müdürlüğü, Genel Müdürlükleri de dahil olmak üzere, başvurmadığımız yer kalmamasına karşın bir damla su alamamaktayız. Bölgemizde sular tazyiksiz verildiğinden gecelert giriş katlanna çok az su gelmekte, bizim gibi üst katlarda oturanlar hiç su EMİRGÂN'DA SAHİBİNDEN SATILIK DAİRE 2 oda, 1 salon, çift WC, banyo, mutfak Saat: 15.0021.00 arası Tel: 579 45 15 ELEMAN ARANIYOR Şirketimizin satış kadrosunda görevlendirilmek üzere askerlikle ilişkisi olmayan elemanlar aranmaktadır. Direksiyon ehliyeti olan yüksekokul mezunu adaylann resimli özgeçmiş ile başvurmalan rica olunur. P.K. 116 LEVENT GENEL DAĞITIM KÜLTÜR ALANINDA 20 YIL GEDA GENEL DAGITIM'ın OKURLARINA BÜYÜK GÖREVİ Sürekli KİTAP FUARI İndirimli Kitap Satışlarımız Başlamıştır. Nuruosmaniye Cad. No: 28 Cağaloğlu İSTANBUL Kredi ve Pazarlama konularında BankaMüşteri ilişkilerini yürütmek üzere, beşeri ilişkiler, ithalat ve ihracat, pazarlama, kredi ve muhasebe konularında 6 aylık eğitim ve yurt dışındaki bankalarda staj görecek adaylar arıyoruz. I BÜ, ODTÜ veya yabancı bir üniversite mezunuysanız, veya üniversiteden önce yabancı bir dilde öğretim yapan bir liseyi bitirmişseniz; I işletme, İktisat veya iş İdaresi dallarından birinde dereceniz varsa; Ayrıntılı özgeçmişinizi içeren bir mektupla.10 Nisan1985 tarihine kadar İktisat Bankası Genel Müdürlüğü, Büyükdere Caddesi, 165, Esentepe, İstanbul adresine başvurun. "İktisatçf olun. İktisatcı"lar arıyoruz fYeni MUHASEBE YARDIMCISI Askerlikle ilişkisi olmayan en az iki yıl deneyimli cleman aranmaktadır. tlgilenenlerin resimli özgeçmiş ile başvurmalan rica olunur. P.K. 116 LEVENT KONKORDATO İLAN1 tSTANBUL ASLİYE 2. TtCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINDAN Dosya No: 1985/266 Borçlu Mehmet Sevindik'in konkordato talebi mahkememize intikal etmiş olmakla ıtıraz edenlerin haklannı miidafaa için 28.3.1985 perşembe günü saat 15.15'temahkememizdeicra kılınacak celsede bulunabüecekleri, delillerin derhal ibrazı gerektiği, gıyaplarında da karar verilebileceği İİK 296/2, HUMK 509, 510 maddeleri gereğince ilan ve tebliğ olunur. İKTİSAT BAINKASI Esentepe (Merkez) Bahçekapt Mecidiyeköy Kadıköy Bakırköy Ankara izmir Bursa Adarta Mersin Gaziantep Denizll SATILIK OTOMOBİL 1972 model Murat 124 500.000 TL. Tel: 3582082 ÜRETİM AJANS (Nejat Çetinok) Sekreterofısboy arıyor. Tel: 15514651502974 PİKAJÖRLER 148 43 15 148 87 20 Tecriibeli vitraycı aranıyor Tel.: 337 45 63 • İstanbul Üniversitesi tşletme Fakültesi kütüphane kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. EMtNE EREN GERPEN