16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLER 3 ARALIK 1985 Ekselans, "Kıbns üzerine Anlaşma TasbgT adlı v e 12 Nisan 1985 tarihli belge ile 17 Ocak 1985 zirve toplantısına sunulan Anlaşma Taslağı arasındaki farkları inceleraekte olduğumuzu ve yeni hükümet kurulup, kendileriyle bu konuyu görüşmeye fırsat bulur bulmaz bu konudaki gözlemlerimizi ileteceğimı size daha önce bildirmişıim. Göreviniz çerçevesindeki çabalanmza daima iyi niyetle ve yapıcı bir şekilde katkıda bulunmaya her zaman çalışmış olan Kıbrıs Türk tarafı adına, size görüş ve gözleralerimizi sunmak durumuna geldiğimi bildirmekten memnuniyet duyuyorum. Ancak bunların ayrıntılarma girmeden önce bu konudaki tavnmızın bazı genel yönleri üzerinde durmak istiyorum. Biz, Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs sorununa çözümün, sizin gözeteceğiniz eşitlik temeli üzerinde iki taraf arasında yapılacak görüşmeler yoluyla bulunabileceğine inanıyoruz. Kıbrıs sorununa adi! ve kalıcı bir çözümü arzu ettiğimizi yalnızca sözle değil, bütün dunyanın gözü önünde cereyan eden davTaruşlanmızla da karutladık. Öyle ki, dünya kamuoyu 17 ocak zirve toplantısında bir anlaşmaya vanlamayışından Yunanistan'ı ve Kıbns Rum tarafını sorumlu tuttu. Herkes o sonuçtan bazı kaçınılmaz dersler çıkarmak durumunda kaldı. Taraflardan biri sorunun çözüme ulaşmasını istemediği surece, diğer tarafın bir belirsizlik durumu içinde yaşamaya mahkum edilemeyeceği açıktır. Bu husus, Kıbrıs Türk tarafinın dolaylı görüşmeler sırasındaki yapıcı tutumu ile onaya konmuşıur. Ksbrıs Rumlanmn ve Yunanistan'ın ocak zirvesinden bu yanaki tutum ve davranışları, Kıbrıs sorununun iki tarafın siyasal eşitliği temeline dayanan ikibölgeli federal bir devletin kurulması yoluyla bir çözüme kavuşmasını samimiyetle istemediklerini ve uzun vadeli amaçlarının, Ada'nın Yunanistan'a ilhak edilmesine yol açacak koşulların yeniden yaratılması olduğunu açıkça göstermişıir. İki kurucu taraftan birinin iradesini diğerine zorla kabul ettirmesini önlemek amacıyla Türk tarafı için öngörülen yasama ve yürutme süreçleriyle ilgili anayasal güvencelerin ortadan kaldınlması, Kıbrıs Rum tarafinın değişmez tutumu olmuştur. Kıbns Türk tarafinın varlığını federal bir çatı ve iki böîgeli federal bir devlet içinde koruyacak oian güvenceleri asgariye indirme niyetleri ve bu güvenceleri zamanla aşındırma arzuları şimdi gerçekten açığa çıkmıştır. Başka bir deyişle, Londra ve Zürih Anlaşmalan'nı imzaladıklan zaman akıllarında olan amaçlara mutatis mutandis (gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra) bugün de bağlı olduklan anlaşılmaktadır. Amaçları, kuvvet kullanımı dahil olmak üzere tum yollardan Ada'ya egemen olmaktır. Güney Kıbns'taki küvvetlerin ve süahlann sürekli olarak arttınlması ve güçlendirilmesi yeterli bir karuttır. Bu durumda, 27 kasım Denktas'uı Cuellar'a mektubu ilkesini benımseyerekveKıbns Rum tarafinın da aynı tutumda olacağı anlayışıyla, belgeyi tüm olarak ve 17 Ocak 1985 zirve toplantısına sunulduğu şekliyle kabul etti. Ne var ki, Kıbrıs Rum tarafı değişiklikler yapmaksızın belgeyi kabul etmek istemedi ve dolayısıyla anlaşmaya ulaşmak mümkün olmadı. Bu koşullar altında, doğrudan görüşmeler için üzerinde anlaşmaya varılan yeni bir temelin çizilmesi zorunluluğu doğdu. Kıbns Türk tarafı, doğrudan görüşmelere yeniden geçilmesine yönelik hazırlıklann, 17 ocak zirve toplantısından alınan dersler ışığında; sabır, özen ve dikkatle yapılmasının yerinde oîacağını siz Ekselanslarına bildirmişti. Kıbrıs Rum larafının "Anlasma Taslagı"nı reddetmesi üzerine ortaya çıkan duruma bir çare bulmak için 17 ocak zirvesinden bu yana sarfetmekte olduğunuz çabalann Kıbns sorununa bir çözüm bulunması yolunda ilerlemeyi amaçladığına tam olarak inanıyoruz. Bu görevimize destek olmayı sürdürme arzusuyia, "Kıbns Anlaşması Taslağı" adlı belgeyi ve usule üişkin görüşlerinizi iyi niyet ve dikkatle inceledik. Baştan belirtmek isterim ki, bu belge ile 27 kasım tarihli belge arasında gerek usule, gerekse esasa ilişkin anlamlı farklılıklar olduğunu gözlemiş bulunuyoruz. Dahası, yeni tasan belgesi yamızca Kıbns Rum tarafı ile yapmış olduğunuz temas ve görüşlerin üriinüdür. 12 Nisan 1985 tarihli belge, bu nedenle. 27 Kasım 1981 tarihli belgenin konsolidasyonu girişimini aşmaktadır. olanağı neredeyse laırumen ortadan kaldınldığı göz önünde bulundurularak. yeni bir durum yaratılmak islenmişlir. 27 kasım belgesinde belirlilen 12 yelki ve işlevden 10'u, ki bunlar 1. paragrafta yer almaktadır, "önemli sorunlar" olarak nitelendirilmekteciir. Ekselanslanna, 26 Kasım 1984 tarihinde sunduğumuz ve ileriye doğru önemli bir adım olan belgede, geçmişteki deneyimlere dayanarak, federal yasaların, her iki mecliste de ayn çoğunlukla geçirilmesini önermiştik. Kıbns Türkleri olarak, Kıbrıs'taki Rumların sayısal çoğunluklarına dayanarak, yasama organlarında, Kıbns Türkleri tarafından denetlenmedikleri takdirde, kanunları nasıl ıek taraflı olarak geçirebileceklerini, dolayısıyla haklanmızm, güvenliğimizin ve hatta mevcudiyetimizin tehlikeye atılabileceğini gördük. Biz, size ve maiyetinizs, bu konuya atfettiğimiz hayati önemi ve Kıbrıslı Rumların, kendı arzulannı Kıbrıslı Türklere empoze etmelerinin engellenmesi gerektiğini açıkça anlattık. Görüşmelerde BM Sekreteryası, bize, veteriner hizmetler, standartlann konması, ağırlık ve ölçü patentleri (federal listedeki (h) ve (i) fıkralan) gibi federal işlevlerde ayn çoğunluğa ihtiyaç olmadığı ve bu iki işlevde ayrı çoğunluktan vazgeçtiğimiz takdirde anlaşmanın kolaylaşacağını bildirdi. Ayrıca bize, Senato'da yüzde 30 Kıbrıslı Türk çoğunluğun bu iki göreceli önemsiz fonksiyonda, olumlu oy kullanmasının yeterli bir sübap teşkil edeceği ve karşılıklı uyum olduğu takdirde, Kıbrıslı Rumlann, Kıbnslı Türklere arzulannı empoze edemeyecekleri belirtilmişti. " S u n u ş " bölümünün 2 A paragrafında ifade edilen " 1 . listedeki 10 işlev gibi önemli sorunlar" cümlesi, yalnızca bir şekilde yorumlanabilir: Hiçbir smırlamaya ve niteliğine bakılmaksızın, adı geçen 10 işlev de önemli sorunlardır. 27 kasım belgesinin sunuş bölümünde, birinci paragrafta sıralanan on fonksiyonunun da önemli olduğu konusunda hiçbir kuşku yoktur. Üstelik bize yapılan açık taahhütte, (h) ve (i) paragraflarının dışında, federal listede sayılan on fonksiyonun en "önemli sorunlar" olduğu belirtilmişti. 27 kasım belgesinde, Kıbrıs Türk kesimine sağlanan tüm güvencelerin, metnin yeniden kaleme alınışı sırasında ortadan kalktığı gözlenmektedir. Metnin yeniden kaleme alınışında. yukanda alıfta bulunulan 12 işlevden 10'unun önem derecesi. oluştunılacak birçalışma grubu tarafından belirlenecekti. Metnin yeniden kaleme alımşında "önemli sorunlar" olarak sözü edilen 10 işlevin niteliği, bu 10 işlev içindeki "bazı sonınlar"a dönüştürüldü, oysa oluşturulacak çalışma grubu, bu 10 işlevi "önemli sorunlar" olarak değerlendirebilir. Bu, Kıbrıslı Rumların hemen her konuda, tek yanlı olarak federal yasaları Kıbrıslı Türklerin etkin katılımı olmaksızıngeçirmelerineyol açacak temel Rahşan Ecevit'ten ABD Büyükelçisine: Ikinci belgedeki sapmaiar Söz konusu farklılıklann, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs'ta kalıcı bir banş sağlanmasının zorunlu koşulları olarak gördüğü ilkelerden esaslı sapmalan içerdiğini belırtmeliyim. 27 Kasım 1984 tarihli belge ile yeni taslağın metni arasındaki esaslı farklılıklann büyük çoğunluğu, şu temel ilkeleri ilgilendirmekte ve etkilemektedir: tki topluluğun eşit siyasal statüsü, iki bolgelilik, Kıbrıs Türk halkının güvenliği, Yasama hakkımızın. ınevcudiyetimizin ve güvenliğimizin garantisi olarak gördüğümüz, Türkiye'nin yeterli ve etkili garantilerinin devamı, e) İki halkın, siyasal açıdan eşit birimler olarak, yasama ve yürütme kararlarına eşit etkinlik ve eşit oy hakkıyla katılmaları, f) " Ü ç özgürlügün" Kıbrıs Türk halkının güvenliğini herhangi bir şekilde tehdit etmeyecek şekilde düzenlenmesi ve uygulanması \e önerilen federasyonun iki bölgeli yapısının zedelenmemesi, g) Federal hükümetin ancak federe de\letlea) b) c) d) taya koymaktadır. 26 Kasım 1984'te ekselanslanna sunduğumuz mektup, anayasaya aykın ve ayrım güdücü olan yasaları iki tarafın da Anayasa Mahkemesi'ne gotürebilmesini ve bu başvurunun yasama organının yasayı kabulunden sonra yapılmasını öngörür. Bu görüs, genel sekreterlik tarafından da paylaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin rolü ile ilgili olarak, "Konsolide Taslak"ın 2.2.'nci paragrafının bu ikinci hükmü, birçok kez içinde de ifade edildiği gibi, Anayasa Mahkemesi'nin yasal bir organ olduğu fikri ile bağdaşır. Anayasa Mahkemesi'nin görevine ilişkin bu görüş, bu çerçevede 27 Kasım 1984 tarihinde varılan anlaşma ile güvenceye alınmıştır. Tıpkı bunun gibi, uzlaştırma komitesinin biieşimi ve işlevi, referandumu tanıyan hüküm ve çıkmazı aşma mekanizmasını kabul eden hüküm de 27 kasım kararlarına uygundur. Bununla birlikte, "Konsolide Taslak"ın söz konusu paragrafının sondan bir önceki hükmünde belirsiz bir işlev verildiği ve yasama organında çıkmazlann aşılmasının yasaların kabulunden önce Anayasa Mahkemesi'ne de devredildiği görülür. Bunu. anlaşılması zor ve Anayasa Mahkemesi'nin kabul edilen işlevleriyle bağdaşmaz buluyoruz. Yasama organının üyeleri, yasa tasarısına sadece anayasaya aykırı olduğu veya aynm güttüğü için değil. daha birçok nedenden ötüru de karşı çıkabilirler. Anayasa Mahkemesi'nin, yasama organı uyelerinin siyasi tercihleri >üzünden kanşıklık içine düşmesine izin verilemez. Anayasa Mahkemesi, "anayasal bir güvence" olmak üzere vardır, siyasi bir mekanizma olan "çıkmazı aşma mekanizması" olarak görülemez. (6) Paragraf 3.1. 27 kasım belgesinin 3. paragrafının birinci ve ikinci cümlelerini bağlayan "buna ek olarak" sözcüklerini, paragrafın tüm anlamını değiştirebile>.ek somut bir deği• •klik olarak kabul etmekte>iz. Baskıyu boyıın eğmeniz teröristi cüretlendirir ANKARA, (Cumhuriyet Burosu) ABD Büyükelçisi Robert StrauszHupe dün Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Rahşan Ecevit'i OrAn'daki e\inde ziyaret etti. Ziyaret, Rahşan Ecevit'in Genel Başkanlığı dolayısiyle olduğu için görüşmede Bülent Ecevit bulunmadı. Görüşmede DYP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyelerinden Sırma Evcan da yer aldı. Bir saat 15 dakika süren görüşmede, DSP Genel Başkanı Rahşan Ecevit, DSP'nin sosyal demokrasi anlayışı üzerinde durdu. Ecevit, ülkedeki gelişmelerle ilgili bazı düşüncelerini belirterek Ermeni lobisinin son zamanlarda Amerika'da ve Avrupa'da açtığı kampanyaya da değindi. Rahşan Ecevit, özetle şunları söyledi: "Amerikan Kongresi'nin ve Avrupa Parlamentosu'nun Ermeni lobisinden gelen baskılara boyun egmesi, teroristleri büsbütün cüretlendirir ve Türk kamuoyunun Batı'v'a bakışını olumsuz biçimde etkiler. Türkiye Cumhuriyeti, çokuluslu Osmanlı devletine karşı yer alan bir halk hareketinden doğmuştur. Osmanlı devletine yöneltilen iddiaların muhatabı Türkiye Cumhuriyeti ve Türk ulusu olamaz. Kaldı ki Osmanlı yönetimine Ermeniler konusunda yöneltilen iddialar da kanıtlanamamıştır ve boşlukta kalmıştır. Bu konuyla ilgili bir gerçegi size hatırlalmak isterim. Birinci Dün>*a Savaşı sonunda, Batılı müttefikler, İstanbul'u, o arada Türkiye'nin başka bazı bölgelerini işgal etmişlerdi. Utanbul'da işgalci olarak bulunan Ingilizler ve Fransızlar, Ermenilere karşı kıyım düzenlendiğini iddia eden Ermeni milliyetçilerinin ihoar ettigi ne kaJar Osmanlı devlet adamı, politikacısı, komutanı, yüksek memuru varsa hepsini tutukladılar ve tutuklattılar. Fakat tüm kaynaklar ve bütün kudret ellerinde olduğu halde. iddiaları kanıtlayamadılar ve soruşturmayı sürdürmeyi göze alamadılar. Sonunda işi, işgal altındaki tstanbul'da görev yapan Osmanlı hükumetinin ustune yıktılar. İtham edilen kimselerin Osmanlı mahkemesinde yargılanıp mahkum edilmeleri için baskıda bulundular. Onun üzerine, Osmanlı hükümeti, >argılamanın tarafsızlığına bütün dunyanın inanması için, bazı tarafsız Avrupa ülkelerinin hükümetlerine, lspanya, İsviçre, Hollanda, Danimarka ve Cumhurbaşkanı yardımcıhğı ve Dışişleri Bakanhğı (8) Paragraf 3.2. 27 kasım belgesinin sunuşundaki 1 .A paragrafında geçen "1960 Anayasası" diye başlayan cümle, başkan yardımcısının veto hakkının, 1960 Anayasası'na kıyasla arttırıldığını vurgulamak için kullanılmıştır. Bu cumlenin ardından. yasama organının karar ve yasaları ile bakanlar konseyinin kararlarını başkan yardımcısının veto hakkını belirten 1960 Anayasası'nın 50 ve 57. fıkraları yeni anayasada genişletilmiştir. Bununla birlikte, "Konsolide Taslak" adlı 3.2. sayılı paragraf, devlet başkanı ve başkan yardımcısının veto hakkının sadece yasama organı tarafından sınırlandığını belirtir. Bu da. bu veto hakkının 1960 Anayasası'na oranla genişletildiği anlamına gelir. Bakanlar Kurulu'nun veto hakkı "Konsolide Taslak' adlı paragrafa dahil değüdir. Bize göre bu önemli bir ihmaldir. Ayrıca şu da kaydedilmelidir ki, 27 kasım belgesinin geliştirilmesi süresince, veto hakkı. sadece yasama organının işlevlerini kapsayacak şekilde tahdit edilmiştir ve bu suretle " a r t ı " işareti zımnen "eksi" işaretine dönüştürülmüştur. Yeni ifade. l%0 Anayasası'ndan bile daha geriye gidildiği anlamına gelir. Bu değişiklik, bu konuda bize verilen açık taahhut ile çelişkilidir. 3.2. sayılı "Konsolide Taslak" adlı paragrafta sözü edilen devlet başkanı ve başkan yardımcısının, yasa ve kararlan yeniden gözden geçirme hakkı, hem yasama organı, hem de bakanlar konseyinin çjkardığı yasa ve kararlar için geçerlidir. Bu durum, veto hakkına ilişkin hükümdeki açık ihmali daha da kuşku yaratıcı hale getirmektedir. (9) Paragraf 3.3. 27 kasım belgesinin sunuşunu içeren birinci paragrafta, bakanlar konseyinde "ağırlıklı oylama"ya ilişkin ve Kıbrıs Türk tarafı lehine bir hüküm vardır Bu hüküm şöyledir: "Ağırlıkh oylama", Türk tarafinın lehine bir tek oyun bulunduğu basiı çoğunluktur. Bu hükmun açık anlamı, Bakanlar Konseyi'nde kararların çoğunluğun oyuna dayanarak verileceği. ancak tek bir Kıbrıslı Türk bakanın oylamada lehte oy kullanacağı idi. Her ne kadar bu önemli ve temel hüküm tamamen dışarıda bırakılmışsa da, karar taslağı tamamının konsolide şeklinde mmlaka bulunması gerekirdi. Bunun yerine, bir çalışma grubunda. ağırlıklı oylama ilke^ine bir istisna getiren bu tartışmaya sadece prosedürel düzeyde bir atıfta bulunulması yeterli görülmüştür. (10) Paragraf 3.3. Konsolide taslağın bu paragrafında, bir bakanın Kıbnslı Türk olacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda, 26 Kasım 1984 tarihli yazıdaki pozisyonumuzu yeniden dikkate sunmak isteriz. Şöyle ki: "Eğer bir toplum başkanlığı alırsa, öbür toplum da dışişleri bakanbğını alacaktır." Bir büyük bakanlığın Kıbrıs Türklerine bırakılması, 1960 Anayasası'nda bile öngörülmüştü. lyi bilindiği gibi, bu karar, uygulamada Dışişleri Bakanlığı'nın başında bir Kıbrıslı Türkun bulunmasına yetmediği gibi, Kıbrıs Rumlarının uluslararası ilişkilerde görunüşte ve fiilen Kıbns devletini yalnızca bir Rum devleti eibi göstermelerini de önleyemedi. Bir kez daha belirtmek isteriz ki, gelecekteki Federal Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iki toplumlu bir yapısı olması temeldir ve tartışma konusu yapılamaz. Federal Cumhuriyet'in iki toplumlu yapısı, hem öz hem de biçimde yansımasını bulmalı, devletin dış dünyada tek yanlı bir biçimde ve bir toplum görmezden gelinirken, Kıbrıs'taki iki toplumdan yalnızca öbürünün temsil edilmesine meydan verilmemelidir. Belirtmeye bile gerek yoktur ki. geçmişte başkanhk ve Dışişleri Bakanlığının aynı toplum tarafından üstlenilmiş olmasına olanak veren anlaşma söz konusu toplum tarafından devletin iki toplumlu yapısının aşınmasına yol açmıştır. Ekselanslannın arabuluculuk girişimlerini kolaylaştırmak ve barışçı bir çözüm bulmak amacıyla uzlaşma yönünde anlamlı adımlar atarken, Başkanlık ve Dışişleri Bakanlığı'nın farklı toplumlara ait olması gerektiği konusundaki temel tavrımızı çck açık bir biçimde ortaya koyduk. 27 kasım tarihli taslakta. bu konudaki rneşru isteğimiz karşılanmamıştır. Bu konunun çalışma grubunda tartışılmasına ilişkin şimdi yapılan öneri ise hiçbir şey getirmemektedir. Çünkü, söylemek bile gereksiz ki, çalışma grubunda bakanlıklann ve bu arada elbette Dışişleri Bakanlığı'nın dağıtımı konusunu şimdiye dek gündeme getirme ve tartışma hakkımız olmadı. bundan sonra da olmayacak. BeJirtmeye bile gerek yoktur ki, geçmişte Başkanlık ve Dışişleri Bakanlığı'nın aynı toplum tarafından üstlenilmesi, devletin iki toplumlu yapısının aşınmasına yol açmıştır. K.ipriyanu ve Papandreu'nun Türk askerlerinin çekilmesinde Kıbrıs sorununun çözümü için bir önkoşul olarak ısrar etmeleri çabalarımızı baltalamakta ve bizini nezdimizde Kıbrıs Rum tarafinın Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmaya hiç istekli olmadığı izlenimini uyandırmaktadır. ve önemli bir değişikiiktir. Kıbrıs Türk tarafının 27 K.asan 1984te verdiği önemli ödünler, belgeye harfiyen U>TIlacağt ve Kıbrıslı Rumlann, Türk tarafinın nzası otmadan tek yanlı olarak hiçbir yasayı geçirmeyeceği kanısı ve inancı ile verilmistir. 27 kasım belgesinde öngörülen çözüm, iki ayn ve eşit toplumdan oluşan federasyonda, tüm yasaların kurucular arasındaki ortak uyum ile kabul edileceği gerekçesinden esinlenmiştir. (5) Paragraf 2.1: 16 Nisan 1985 tarihli mektubunuzda belirttiğiniz gibi. sunuş bölümünün 2 A paragrafındaki hüküm, öteki sorunlarda, Senato'da Kıbrıslı Türklerin en az yüzde 30'unun olumlu oyuna gerek olduğunu öngören hüküm. (Aynı hüküm. federal listede yer alan 12 işlevden ikisi için geçerlidir. Örnek, bu iki işlev için ayn oylama gerekmemektedir). "Konsolide Taslak"ta yer almamaktadır. Dolaylı görüşmeler ve toplumlararası görüşmeler sırasında, durumun ve zamanın aciliyetine bağlı olarak, Kıbrıs Türk tarafinın güvenliği ve refahı için her konunun önemli olabileceğini açıkça belirtmiştik. Oysa, konsolide taslak, yasama meclisindeki Kıbnslı Türk üyeler oybirliği ile bir yasanm ya da kararın geçmesine karşı çıksalar bile, Kıbnslı Rumların bu yasaları ve kararları geçirmelerini mümkün kılıyor. Kıbrıs Türk tarafı. geçmişteki deneyimlerinin ışığında, federal faaliyetlerde ayrı çoğunluk yönteminin kullanılmasında ısrar etmişti. Ama sonradan dolaylı görüşmeler sırasında federal listede sıralanan 12 işlevden sadece ikisinde. yani 27 kasım belgesinin birinci paragrafının (h) ve (i) fıkralarında, Senato'daki Kıbnslı Türk üyelerin asgari yüzde 30 olumlu oyu ile ye'.inmeyi kabul etti. Buna ek olarak, "anlaşma taslağındaki" unsurlardan herhangi birinin ortadan kaldınlması taslağın "bütünluğüne" aykındır. (6) Paragraf 2.2. Bu paragraf, yasama organı tarafından kabul edilmiş yasanın anayasaya aykın olması, bir başka topluma karşı ayrım gütmesi karşısındaki anayasal güvencelerden ve yasama organındaki bir çıkmazı önlemek için başvuruİan "çıkmazı aşma mekanizması'ndan söz eder. Yasama organı tarafından kabul edilen yasa veya karann, anayasaya aykırı veya ayrım güdücü olup olmadığına karar verecek olan Anayasa Mahkemesi'nin kararları veri olarak kabul edilir. Aynı zamanda. tıpkı "çıkmazı aşma mekanizması" gibi. bir "uzlaştırma komitesi"nin kurulması, yasanın kabul edilme süreci ve referandum kararı da kabul edilir. 27 kasım belgesinin hazırlanması ve belgenin kendisi ile bağlantılı temaslarımızın süreci, Anayasa Mahkemesi'nin rolünün sadece hukuki bir rol olduğunu açıkça or Perez de Cuellar Rauf Denktaş tarihli belgede yer alan güvencelerin dahi bizim için yeterli olup olmadığında tereddüı etmek konusunda hakiı 6 rin ona tanımak konusunda anlaştığı yetki ve göt e v ı t r e ^ t o plrn*' ve diğer yetkilerirı federe dev' letlerde kalması. 'îaptadığımız vckolayhk sağlaması açısmdan aşağıda Kıbns Rum lideri Bay Kipriyanu. gerek ocak zirvesi ilgili paragrafların "konsolide taslak" ta yer aldıkları sısırasında gerekse o tarihten bu yana verdiği beyanatlarraya göre belirtilen farklılıklar şunlardır: la dolaylı görüşmeler sonunda ortaya koyduğumuz ve biI (i) Paragraf 1.1. (L): Bu paragrafta "Savunma" zim de kabul ettiğimiz "Anlaşraa Taslagf'nın temel unsözcüğuüden sonra gelen "(Uluslararası garanlilere baglı surları ile tümden bağdaşmayan bir yaklaşım sergilemişolarak görüşülecek olan)" şeklindeki ifade "(Kıbns'la iltir. Türkiye"nin gerçek ve etkili garantisi konusunun mutgili uluslararası anlaşmalara da bağlı olarak görüşülelak bir önceliği vardır. Bu, Kıbrıs Türk halkı açısından cek olan)" biçiminde değiştirilmiştir. Bu bağlamda hayati bir önem taşımaktadır. Öte yandan, gerek Bay Kip"garantiler" sözünün metinde açıkça yer almasının öneriyanu'nun gerekse Bay Papandreu'nun Türk askerlerimini ve zorunluluğunu bir kez daha vurgulamama hernin çekilmesinde Kıbrıs sorununun çözümü için bir önhalde gerek ycktur. Üstelik. "de" sözcüğünün ilave edilkoşul olarak ısrar etmeleri, sizin çabalannızı baltaiamakmiş olması bize göre fuzulidir. ta ve bizim nezdimizde Kıbrıs Rum tarafinın Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmaya hiç istekli olmadığı izleni(2) Aynı paragrafta "güvenlik" sözcuğünden sonra pamini uyandırmaktadır. rantez içinde belirtilen "(federal sorumluJuk alanına giren)" ifadesi, polis, mahkemeler, kanun \e düzenin ko• runması v.s. ile ilgili konuların federe devletlere ait olacağı anlamını taşıyordu. Toplumlar arası görüşmeler sırasında Kıbrıs Rum tarafı bu noktayı kabul etmişti. Federal devletin güvenlikle ilgili yetkilerinin. bu konunun Bu genel mülahazalardan sonra, 12 Nisan 1985 ve 27 federal sorumluluk ile ilgili yönleriyle smırlı olması büKasım 1984 tarihli belgeler arasındaki gerek usul gerekyük önem taşır. se esasa ilişkin farklılıklann aynntılı bir çözümlemesi"Konsolide Taslak" metninde, bu ifadenin parantez ne geçiyorum. dışına çıkarılması yanlış yorumlara yol açacaktır. 27 kaDolaylı görüşmelerin sonuçları ışığında hazırlanan sım tarihli belgede "... federal sorumluluk alanına giren..." "Anlaşma Taslağı" Türk ve Kıbrıs Rum tarafinın çıkarifadesi, ancak "federal sorumluluk alanına girdigi ları arasında hassas bir denge kurmayı amaçlamıştı. Belölçüde" anlamına gelir ve kuşkusuz bu anlamdadır. tlk genin bir "bütün" oluşturması, beş ay süren görüşmebakışta önemli görünmese de, parantezlerin kaldırılmalerden sonra büyük bir dikkatle kurulan dengenin teksı, ifadenin anlamını "federal sorumluluk alanına girtaraflı olarak değişikliğe uğratılması olasılığını ortadan digi için" şeklinde değiştirmiştir ve bu yüzden federal hükaldırmayı amaçlayan bir güvence idi. "Anlaşma Taslakümetin bu görev alanını genişlettiği şeklinde anlaşılagı"nın bu hayati özelliği 27 kasım tarihli belgede de açık bilir. bir şekilde ifade edümişti: (3) Paragraf 1.2: 27 kasım tarihli belgenin "Sunuş" bö"Tarafiar bir bütün olarak mütaiaa edilmeleri gereken lümünün 5. paragrafında, "geri kalan yetkilerin" federe aşağıdaki konularda anlaşmaya varmışlardır." devietlere ait olacağraçıkça belirtilmiştir. Bu temel hüBu husus, belgenin tek bir virgülünün dahi, her iki taküm, "konsolide taslak"ta yer almamaktadır. Bu önemli rafın da onayı olmaksızın değiştirilemeyeceğine ilişkin farklılık 27 kasım tarihli belgenin ruhuna ve "bir bütün" sizin verdiğiniz teminaılarda da ifadesini bulmuştu. Bu olma karakterine aykındır. nedenle, bu belgeye yeni unsurlar eklenmesinin, mevcut unsurların çıkarılması ya da değiştirilmesinin, içerdiği hassas dengeyi bozacağı apaçık ortadaydı. Böyle bir durumda, yeni çalışmalara gerek duyulacak ve karşılıklı anlaşma yoluyla yeni bir denge kurulması zorunlu olacak(4) Paragraf 2.1 tı. 27 kasım belgesinin sunuş bölümünün 2. maddesinin Belgenin "bir bütün" oluşturdrğu. Güvenlik KonseA fıkrasında yer alan hükümler, bu paragrafa eklenmişyi'ne sunduğumuz 12 Aratık 1984 ve 2 Şubat 1985 tarihtir. Bu, ilk bakısta, sanki basit bir "konsolidasyon" opeli raporlarda da açıkça vurgulanmıştı. Ancak Güvenlik rasyonu gibi gözükebilir. Ama aslında birçok unsur bu Konseyi'ne verdiğiniz 11 Haziran 1985 tarihli raporda bir tek önemli hükmun içinde toplanmışlır ve bir başka (S/17227/Add. 1), belgenin "bir bütün" oluşturduğuna hukum ise. orijinal amacının yol açacağı sonuçlardan dair ifadenin yer almadığı dikkatimizi çekmişıi. farklı olarak değiştirilmiştir. Kıbns Türk tarafına yasal süreçte Kıbns Rum vönetimiyle eşit ölçüde etkili olma Kıbrıs Türk tarafı, belgenin "bir bütün" oluşturduğu İsveç hükümetlerine başvurdu ve açılacak soruşturmaya katılmak üzere ülkeJerindenengüvendikleri yargıçları İstanbul'a göndermeİerini resmen istedi. Fakat tngilizler ve Fransızlar bunu duyar duymaz, büyük telaşa kapılarak, harekete geçtiler ve tarafsız ülkelerden yargıçlar gelmesini engellediler. Çünkü, Ermeni (kıyımı) iddiasıyla ilgili olarak Osmanlı devletine yöneltilen isnatların asılsızlığını kendileri de farketmişlerdi ve tarafsız ülkelerden gelecek tarafsız yargıçların da katılacaklan bir sonışturma kunılunun, gerçekleri. yani isnatların asılsızlığını, ortaya çıkarmasını göze alamıvorlardı. Eğer Osmanlı devletine bu konuda yöneltilen iddia ve isnatların aslı olsaydı. işgalci tngiliz ve Fransız hükümetleri, gerçeklerin ortaya çıkmasını bu şekilde engellemezlerdi." Amerika ile dostluğa büyük önem verdiklerini kaydeden Rahşan Ecevit, "Fakat Kongre'deki girişim gibi davranışlar, bu dostluğu gölgeliyor. Bazı politikacılann, seçim hesaplannı böyle istismarlara dayandırması ise korkunç bir şey" biçiminde konuştu. TEPKİLER SÜRÜYOR ANAP'ın ABD Temsilciler Meclisi'nde bugün görüşülecek olan Ermenilerle ilgili 24 Nisanın "İnsanın insana zulüm gunu" ilan edilmesini öngören karar tasarısını protesto amacıyla 4 gür. içinde 300'ü aşkın telgraf gönderdiği öğrenildi. ANAP'ın Dışilişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Akarcalıaa'ya yaptığı açıklamada, bu telgraflarla "birkaç Ermeninin oyununa düşülmesinin" engelleneceğini dilediğini söyledi. Ankara Universitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Türkkaya Ataöv de, tasanyla ilgili olarak, "gelecekte utanılacak kararlara yönelinmesini engellemek amacını güttüklerini" bildirdi. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Ankara Şubesi Başkanı Perihan Evrensev, A B D Temsilciler Meclisi Başkanı Thomas O'Neill'e bir telgra çekerek. "Ermeni yanlısı karar tasansını Türk halkı terorizme verilen bir ödun olarak değerlendirmektedir" dedi. Gazi Universitesi Rektörü Prof. Şakir Akça da. yazdığı mektuplarda, tasarının kabul edilmesi halinde ABD ve Türkiye arasındaki işbirliğinin "kültürel ve ilmi konular da dahil her sahada yara alacağım" ifade etti. Iki belgenin farklılığı Toranyan Fransız TV'sinde SABETAY V AROL PARİS Geçen perşembe günü Fransız Karşı Casusluk Örgütü DST tarafından gözaltına alınan Ermeni terör örgütü liderlerinden Monıe Melkonyan için çeşitli Ermeni örgütlerinden kaynaklanan tepkiler sürüyor. Fransız radyo ve televizyonlan da, önceki sabahtan itibaren haber bültenlerinin başında verdikleri bu habere eeniş yer ayırıyorlar. Bu arada ASALAMR adlı örgüt ile yakın ilişkide bulunan MNA adlı örgütün lideri Ara Toranyan, Fransız Televizyonu'nun birinci ve ikinci kanallarında konuşarak. Melkonyan'ın tutuklanmasının ASALA lideri Yasal düzenlemelerde farklar Gözlemciler, 1986 martında Fransa'da yapılacak milletveki li seçimlerinden önce Melkonyan'ın tutuklanmasını şu iki olasılığa baelıyorlar. 1) Daha' once ASALAMR adma hiçbir silahlı saldırt eylemi söz konusu olmamakia birlikte. Ermeni hareketi içinde gücünü giderek yitiren bu kanadın militanlar arasında güç kazanabilmek için yeni eylemlere hazırlantyor olmasının Fransız Karşı Casusluk Örgütü DST tarafından haber alınmış olması. 2) Türkiye'ye karşı son zamanlarda daha çok ekonomik nedenlerle yakınlaşma girişimlerinde bulunan Fransa'nın, TürkFransız ilişkilerinin düzelmesin SÜRECEK Soykınm' Sovyet turizm kitabında krounk Dergisi (Ermenistan'ın eski Dışişleri Bakanı Kirkosyan 'ın büyükelçilerimiz Elekdağ ve Bulak 'ı hedef gösteren yazısmdan): Resmi Türk çevreleri 1915 soykınmı ile ilgili yalanlan yaymaya, kendi bakış açılarım ABD ve Avrupa basımna enjekte etmeye çabalamaktadır. de kanlı savaşlar yaşandı. Son bağımsız Ermeni devleti olan Kilikya'nın yaşamına 1375 yılında son verildi. On yedinci yiizyılm ortasında da Ermenistan Türkiye ve İran arasında paylaşıldı. Türkiye Batı Krmenislan'ı, İran da Doğıı Ermenistan'ı ilhak etti. İşgalciler İ. S. 301 yılında Hıristiyan olan Ermeni toplumuna toplumsal baskıların yanında şiddelli dinsel baskılar da yaplı. Bu nedenle Ermeniler bütün umutlarını Rusya'ya bağladı. 1827%de patlak veren Rusİran savaşının daha başlangıcında Ermeni milisler Rus Ordusu'na katıldı. Kylul 1827de Erivan Rus birlikleri ve Ermeni milisler tarafından kurtarıldı. Doğu Ermenistan böylece gönüllü olarak Rus İmparatorluğu'na katıldı. Batı Ermenistan'da aynı durumun olmaması için Türkler önlemlerini alarak Ermeni toplumunu soykmmdan geçirdiler. Ermeni (uplumunun yok edilmesi siyaseti nisan 1915'te doruğuna ulaştı. Bu tarihte toplu olarak katledilen Ermeniler'in sayısı bu bölgede 1.5 milyon kişiyi buldu." Ote yandan geçen haziran ayında ölen Ermenistan'ın eski Dışişleri Bakanı John Kirkosyan'ın VV'ashington Buyükelçimiz Şükrü Elekdağ ile Paris Büyukelçimiz Adnan Bulak'ı hedef gösteren bir yazısı, Ermenistan'da yayımlanan Krounkdergisinde >ayımlandı. Komünist Partisk üyesi bir tarih profesorü olan Kirkosyan Türk tezlerini "yalancılık ürunü" olarak niteliyor. Kirkosyan'ın Krounk dergisindc özellikle dikkatleri çeken yazısı Elekdağ ve Bulak'ı ağır bir dille suçluyor. Kirkosyan "'Tahrifat Sürüyor" başlıklı bu yazısında Ermeni sorununu konu alan Türk kampanyasının "korkunç boyutlar" kazandığını belirtiyor ve şöyle diyor: "Basın antiSovyet ve Ermeni aleyhtarı hikâyelerle doludur. Resmi Türk çevreleri 1915 soykınmı ile ilgili yalanlan yaymaya, kendi bakış açılarım \ B D ve Avrupa basımna enjekte etmeye çabalamakladır. Türk diplomatlan pazarlanmış ve komik yalanlan yayacak burjuva basınının etkili organları için büyük meblağlar harcamaktan çekinmiyor. Bu bakış açısına göre Ermeniler mazlumdan çok saldırgandır. Bu bir yalanı defalarca tekrarlayarak sonunda ona gerçek havası verilebileceğini sanan yalancıların sinsiliğidir." Kirkosyan yazısını şu sözlerle bağlıyor: "Her kim ki bugün soykırimının soiümluluğunu aklamak için nafile bir çabayla gerçekleri çarpıtırsa seleflerininkine layık sabıkalı bir suçludur." ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Sovyetler Birliği'nin Ermenistan Sosyalist Cumhuriyeti'nde çıkan resmi >'ayınlarda, aynı zamanda da merkezdeki yayınlarda Ermeni iddiaları doğrultusunda Türkiye'yi hedef alan yayınlarda gözle görülür bir artma hissediliyor. Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti'ndeki "Krounk" ve benzeri dergilerde yer alan yazılar özellikle dikkat çekerken, 1982'de Moskova'daki Raduga yayınevi tarafından Jngilizce olarak yayımlanan "Sovyetler Birliği'nde turistler için görülecek yerler" başlıklı bir turizm kitabı bu yayınlara örnek olarak gösterilebilir. Kitabın "Sovyet Ermenistan Cumhuriyetr'ne aynlan 105. sayfasında Ermenistan'ın tarihçesi şu cümlelerle anlatılıyor: "Orta Çağ'da, çok önemli tarihi bir geçiş yolu olan Ermeni toprakları Araplar, Persler. Türkler ve Moğollar tarafından işgal edildi. Bu topraklar üzerin Ermeni MNA örgütünün lideri Toranyan, 1983 yılından bu yana silahlı eylemi durdurup, politik alanda çalışmalar yürütmelerine karşın Melkonyan 'ın tutuklanmasının, Agopyan'la Fransız sosyalistleri arasında varılan bir gizli anlaşmanın sonucu olduğunu iddia etti. Agopyan'la. ıktidardaki Fransız sosyalistleri arasında yeni bir gizli anlaşma sonucu olabileceğini iddia etti. ASALAMR'nin 1983 yılından beri ne Fransa'da, ne de Türkiye çıkarlarına karşı saldırıda bulunduğunu iddia eden Toranyan'a televizyon spıkerinin "Ama silahlarla vakalandı, bu silahlar ne oluyor?" şeklindeki sorusuna, "ASALA bölündüğü zaman, ASALAMR adını alan grup, elbette bütün silahlarını bir günden ertesi güne loprağa gömmedi. Ancak şimdiye kadar hiçbir silahlı eylemi söz konusu değildir" şeklinde cevap verdikten sonra, Ermenilerin ju sııalar politika kartını oynadıklarını söyledi. de en büyük engel olan Ermeni terorizmine yeni bir darbe vurduğu izlenimini uyandırmak istemesi. Ara Toranyan'ın da, Fransız televizyonunun birinci kanalında doğru olarak belirttiği gibi gerçekten de son zamanlarda Ermeni hareketi, politika kartını ön plana çıkarmaya başlamıştı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ait Komisyonu'nda, Ermeni soykırmını kabul eden bir raporun oylanarak kabul edilmesi, Avrupa Parlamentosu'nda önümuzdeki nisan ayında gene sözde Ermeni soykırımını kabul eden bir karar tasarısının oylanacak olması, bunun belli başlı işaretleri sayılabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle