16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ARALIK 1985 CUMHURİYET/U Fotoğraf çekerken yüzler asılıyor, çocuklar ağhyor Sabahın yedisinde, Somalili işçiler yükleri boşaltmak için bekleşiyorlar. Hepsi zayıf. uzun boylu. ÜstIerinde kısa kollu bir gömlek, altlarında peştemal deseninde etek. Çoğunun ayakları çıplak. Bazılannda ise tokyo var. Memurlan beklerken nhtımda dolaşıyoruz. Paslanmış bir seyyar vinç, kapısı bacası olmayan büyükçe bir depo. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gönderilen pirinç, un torbalan ve yağ tenekeleri büyük teperikler oluşturmuş. Rıhum yaklaşık 500 metre uzunluğunda. Yansını Sovyetler yapmış, yansını da Amerikalılar. Amerikalıların yaptığı bölümde, beton üzerinde tarih yazılrruş: Mart 1985. Rıhtımın son bölümü, çıkarma gemilerinin yanaşabilmesi için eğilimli yapılmış. Saat 09.00'a doğru gelen görevliler pasaportumuzdaki vizeyi kontrol edip, giriş damgasını vuruyorlar. Ayrıca verdikleri kâğıtlara cebimizdeki paralan kuruşu kuruşuna yaap onaylattınyoruz. Bu kâğıdı kaybetmememizi sıkı sıkı tembih ediyorlar. Bankada para bozdurdukça bu kâğıdın arkasına yazılacak, ülkeyi terk ederken bozdurduğumuz para ile cebimizde kalan para karşılaştınlacak. Aradaki fark tutmazsa vay gelmiş başımıza... Gemiciler aç kahrız korkusuyla elimize meyve ve sandviçten oluşan birer kumanya torbası tutuşturuyor. Vedalaşıp gemiden aynhrken, süvarinin ilan tahtasına astırdığı son talimatlan okuyoruz: "Birçok hastalık salgın hakte olduğu için kadın koausunda dikkatii davranılsın, geminin yaşam mahalline bekçi dışında yerli halktan kimse alınmasın, bekçilerin ve işçilerin kullandıklan tabak, bardaklar mutlaka dezenfekte edilsin, dışanya çıkan mürettebat gece 21.00'den önce gemide olsun, malarya haplan muntazaman alınsın..." s^Boynuzunda Somali'Kenya Mehmeî Yaşin Yazı ve fotoğraflar: 35 bin mülteci f arasında aç insanları anyoruzi 35 BtN NÜFUSLU KAMP Bexm mülteci kampı. 35 bin 764 kişi burada yaşıyor. Kampın girişinde kerpiçten yapümış, kıdübelere navtran daha derli toplu idarecüert ait blnalar var. Daha sonra Akal adı verilen kulübelerin oluşturduğu kamp başlıyor. Kamplar genellikle yerUşim yerlerinden oldukça uzakta, etrafı yüksek tepelerle çevrili vadilere kuruluyor. Kampa giden yoUar askeri birliklerin denetiminde. Mülteci kamplarına doğru Bu moralle gemiyi terk edip Kızılay'ın Somali Kızılayı'na armağan etmek için getirdiği midibüslerle, Berbera Limanı'nın tek ve en lüks oteline yerlestik. Sahil oteli iki katlı. Üst katta odalar, alt katta bir lokanta, eczane, bakkal ve Somali Havayolları'nın bir kulübe büyüklüğündeki bürosu yer alıyor. Alt kat pembe, üst kat koyu yeşil, pencerelerin pervazlan san boyalı. Odaların perdeleri pencerelerin pervazlanna çivi veya raptiyelerle tutturulmuş. Katta iki tane tuvalet var. 8 oda müşterek kullanıyor. Tuvaletlerde çeşme, lavabo yok. Su sorunu pis bir kova ve boşalmış otomobil yağı kutusu ile çözülüyor. K ızılay 'm Somali Kızılay'ına hediye etmek için tanesine 8.5 milyon lira ödediği Türk yapımı midibüsle kamplara doğru gidiyoruz. Gümrükten yenı çıkmış arabamn 10 kilometre sonra önce sağ taraftaki koca camı düşüyor. Ardmdan sağ taraftaki kapının dili kırüıyor. Pencereyi içeriye alıp, kapıyı iple bağladıktan sonra yola devam ediyoruz.. Odalarda bir yatak, bir de masa. Çarşaflar yıkanmış ama kirleri olduğu gibi duruyor. Üstlerindeki battaniye nispeten temiz. Eşyalarımızı bırakıp, Kızılay ekibi ile tekrar midibüse biniyoruz. Ekip Başkanı Genel Müdür L'nai Somuncu. Arabayı Kızılay'da görevli Tab kullanıyor. Tab Finlandiyalı ve ırkının en irilerinden biri. Omuzları bizim iki omuzumuz kadar, pazulan hayli gelişmiş. Pos bıyıklan nerede>fse çenesine değecek. Kırk pınar'da yağlı güreş yapmış, Antalya'ya yerleşmek istiyor ve çat pat Türkçe biliyor. Gideceğimiz Bexin Mülteci Kampı 50 km. uzaklıkta. Bunun 30 kilometresinde ülkenin tek asfalt yolunu kullanacağız. Kentin çıkışında askeri kontrol var. Tab kontrol noktasına yaklaşırken fotoğraf makinelerini saklamamızı istiyor. Kontrol noktasmın önünde 45 arabalık bir ku>Tuk var. Biz kuyruğu geçip gidiyoruz. Askerler Kızılay ve Kızılhaç araçlarını aramıyor. Askerler düzensiz giyimli ve ellerinde Sovyet yapısı Kalaşnikoflar var. KAMPTA KURAN KURSU Mülteci kampında yaşayanlarm hepsi Müslüman. Kamp yönetimi çocuklar için Kuran kurslar. düzenliyor. Çocuklar, kursa, boylanndan büyük tahtalara yavlmıs ayetlerle geliyoriar. Yine kamp sakinleri arasından seçilen hocalar. çocuklara bu ayetlerin nasü okunacağını öğretiyor, tslam diniyle ilgili baska bilgiler veriyorlar (üstte). Zor koşullara rağmen kamp sakinleri müıik yapıp, dans ederek yaşamlanm renkkndirmeye çalışıyorlar (altta). İkişer kişilik gruplara ayrılıp kampın içinde dağılmaya karar veriyoruz. Böylelikle kalabalığı da paylaşacağız. Fotoğraf çekmek için dünya basınında veya televizyonlannda gördüğümüz aç insanları arıyorum. Kollan parmak kalınlığında çocuklar, halsizlikten bir yana kıvnlnuş insanlar. Çevrede öyleleri yok. Neşe içinde oynaşan çocuklar, rengârenk giysileri içinde kadınlar, pop şarkıcılannın fotoğrafları basılı tişörtler giymiş gençler. Neşeli bir grubun olduğu yere doğru objektifimizi doğrulttuğumuzda, suratlann birden asıldığını, kadınların çocuklarını ağlatmaya çalıştıklar.nı, gençlerin ortalıktan kaybolduğunu hayretle gözlüyoruz. Bu sahneler. ne zaman fotoğraf çekmeye kalksak tekrarlanıyor. Kamptaki herkes en güzel fotoğrafın nerede çekileceğini bizden daha iyi biliyor. İşaretlerle bizi bir kulübenin önüne götürüyorlar. İçeride gerçek aç bir ihtiyar var. Yattığı yerde, yalruz gözleri oynuyor. Kar labalık, fotoğraf tekniğini de iyi biliyor olacak ki ışığın geldiği yönü açık bırakıyorlar. Daha sonra çocukların beslenme merkezine göıürüyorlar bizi. Gerçek aç çocukları orada görüyoruz. Kafalan vücutlanna oranla daha büyük. kollan parmak inceliğinde, kannları şiş. Ortadaki ateşin üstünde süt tencereieri kaynıyor. Anneler pörsümüş memelerinden çocukları emzirmeye çalışıyorlar. ÇadıMUTFAKTA YEMEK HAZ1RLIĞI Mültecilerin mutfaklan, kulubelerMn yanında. 2530 santim yüksekü'ğinde çamurdan yapümış yanm ay şeklinde duvann içinde yakılan atesk yemekler pişüiliyor. Mutfağmdiğer gereçleri ise, bir tencere, tepsi niyetine kullanıian bir teneke, annfiriz kutusunda sıvı yağ. miyor, gördüğümüz kadanyla kızarttıklannın altı da üstü de yanıyor. Fotoğraflarını çektiğimizi görünce, az yeme pahasına kızarttıklanndan birini bize armağan ediyor. Teşekkür edip aynlıyoruz. Meydanlık yerde bir kalabalık toplanmış. Ellerinde bir metre uzunluğunda, 20, 25 santim kalınlığında ağaç kabukları var. Kabukların üstünde Arapça yazılar. Kalabalığın ortasındaki yaşlıca adam elindeki ince sopayla ağaçların üstündeki satırları işaret ediyor, çocuklar işaret edilen yeri hep beraber okuyor. Okul zannediyoruz. Yamlmışız. Kuran kursuymuş. Ağaç kabuklarında yazılanlar da ayetlermiş. Hoca ilk olarak dinimizi soruyor, "İslam" diye yanıtlıyoruz. Hem kendisi hem de küçuk öğrencileri şaşınyor. Beyaz bir tslam. Inanmıyorlar. Kelimei şahadet getirmemi istiyorlar. Dediklerini yapıyorum. Başta hoca, öğrencileri, izleyenler, etraftan seyredenler çügmca alkışlamaya başlıyorlar. İslam olduğumuz kısa sürede kulaktan kulağa yayıhyor. Artık her durduğumuz yerde kelimei şahadet getirmek zorundayız. rın içinde sinek bulutu var. Çocukların, annelerinin her tarafı sineklerle kaplı. Ağızlarının içinde, kafalarında, kollarında, bacaklarında hep sinek ler. Ne onlar kovalıyor, ne de sinekler kaçıyor. Araba dağıhyor On kilometre kadar ilerliyoruz ve Finli şoförün tarafındaki koca kapı, camı çerçevesiyle birlikte yerinden çıkıyor. Carnı alıp arabanın arkasına koyuyoruz. Asfalt yolu bitirip, toprak yola sapıyoruz. Sağ ön kapınm dili kırılıyor. Onu da iple bağhyoruz. Araba Türk yapımı. Kızılay bir tanesi için 8.5 milyon lira ödemiş. Arabanın kilometre saatinde henüz 10 rakamı var ve ön penceresindeki "Kontrol edilmiştir" etiketi hâlâ duruyor. Daha motoru bile açılmamış araba harpten çıİcmış gibi... f Kampa doğru ilerliyoruz. Önümüzden maymun sürüleri geçiyor. Çoğunun yavrusu sırtında. Biraz ileride bir keçi sürüsü ile karşılaşıyoruz. Keçilerin başı siyah, gövdesi beyaz. Keçiden çok ceylana benziyorlar. Çoban kadının fotoğraflannı çekmek istiyoruz. Kızıyor, bizi taş yağmuruna tutuyor. Yabandomuzları, ceylanlar arabayı meraklı gözlerle izliyorlar. tkinci kontrol noktasından geçip kampa geliyoruz. Yetkililerin verdiği bilgiye göre kampta 7551 aileden oluşan 35 bin 764 kişi yaşıyor. Bunlann 10 bini çocuk. Nüfusun yüzde 99'u Müslüman. Kamp bizdeki mahalle muhtarlıkları gibi 25 bölgeye aynlmış. Kampları her bakanlığın bir yetkilisinden oluşan mini bir hükümet yönetiyor. Bölgeierin başında ise kamp sakinlerinin arasından seçilen kişiler var. Bunlar bölgelerinde yaşayan kişilerle yönetim arasındaki iletişimi sağlıyorlar. Kamp yüksekçe iki tepe arasındaki vadiye kurulmuş. Akal adı verilen kulübeler ağaç dallarından yapılmış, iskeletlerinin üzeri naylon torba, kesekâğıdı, çuval, eski kumaş parçalannm kaplanmasıyla oluşturulmuş. Arabamızı gören kamp sakirileri idare binası denen derme çatma kulüber.in etrafını çev iriyorlar. Çoğu çocuk. Yöneticiler ellerindeki sopalarla kalabahğı dağıtıp bizlere yol açıyor. Kuran kursu da var Etrafımızdaki yüzlerce çocuk ve gençle kamp gezimizi sürdürüyoruz. Bir kulübenin önünde, yanm ay şeklinde çamurdan yapılmış bir ocak. Bir kadın altında çalı çırpı yanan bir tenekenin üstüne yanındaki teneke kutu içindeki san sıvıyı dökerek kızartıyor. Teneke mi çok kızgın, kadın mı kızanmayı bil Müzik ve dans Bir kulübenin önünden geçerken kulağımıza müzik sesi geliyor. Ba$ımızı uzatıp içeri bakıyonız. 34 metrekare genişliğindeki kulübenin içi kadın erkek tıklım tıkhm dolu. Darbuka, tamtam kanşımı bir müzik aleti çahp, şarkı söylüyorlar. Müzik şölenini dısanda sürdürmelerini istiyoruz, kabul ediyorlar. Biz de onlara ayak uydurup dans etmeye çalışıyoruz. Kampa gelmeden önce göreceklerimizden dehşete düşeceğimizi sanıyorduk, şimdi ise köy düğünündeymişçesine çahp oynuyoruz. Fotoğraf çekerken çevredeki insanlarda meydana gelen değişimi yavaş yavaş çözüyoruz: Kendilerinin dışında oluşturulan politikalarla sadece tüketmeye alışan bu insanlar, fotoğraftaki görüntüleriyle, kendilerine gönderilen yardım arasındaki bağlantımn bilincindeler. Duygu sömürüsü gibi bir şey. "Mülteciler sağlıklı ve beslenmiş" dememiz yanlış anlaşılmasın. Yetkililerden aldığımız bilgilere göre, kamp sakinleri günde 1100 kalori alabiliyor. Birçoğunun etle tanışıklıkları yok. Butün gıdaları, bulamaç haline getirdikleri mısır unu, buğday unu, suda haşlanmış pirinç. Özetle "kötiinün iyileri." Aslında mülteci kamplannda çocuklan uçurtma uçururken görmek, kadınların, rengârenk giysi ve takılarıyla dünyadaki hemcinslerine benzeme çabalarını izlemek, başka bir haz veriyor insana. İnsanlığın utancım görmekten kaynaklanan utancımızı biraz olsun hafîfletiyor. İŞTE GERÇEK BİR AÇ Kamp sakinlerinin yardımıyla Bexin mülteci kampında bulduğumuz gerçek bir aç. Kimsesiz mülteci her tarafı açık kulübesinae komşuiannın getirdikleri ile beslenmeye çaiışıyor. Nereden geldiği, kim olduğu bilinmiyor. Kıpırdayacak. konuşacak hali yok. Varin: Bir SCfÜVCnİ yemelt IVlültecilerle birlikte Artık kampın içindeyiz. Foroğraf çekeceğiz ama olanaksız. Hemen hemen kampın tüm sakinleri etrafımızı sarmış. Çocuklar ya yantamızı çekiştiriyor ya da objektiflerle oynuyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle