17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER hangi bir kira sözleşmesi noterde bu biçimde düzenletilebilir. "Sozleşmenin tapu kütüğünün beyanlar hanesine ya da gemi siciline şerhi"ne gelince: Önce, taşınmaz kirasında kira hakkı (sözleşme değil, "kira hakkı"; çünkü tapu kütüğünde "sözleşmeler" değil, "haklar" tescil ya da şerh olunur) zaten şerhedilmesi caiz olan bir haktır. Bunun (beyanlar hanesine değil, şerhler için kütük yaprağında belirlenmiş olan bölume; çunkü beyanlar hanesine bir hak ya da ilişki şerhedilmez, sadece "işaret" edilir ya da "yazıbr") şerhi, bir kira ilişkisinin finansal kira olarak nitelenmesine vetmez. Gemi siciline şerh için de bu söylediklerimiz geçerlidir. Taşınır mallarda öngörülen "noterlikteki özel sicil" ise, şimdilik işlevi belli olmayan "meçhul" bir seydir. Üstelik, bir rnadde içinde yer alan bunca teknik >anlıştan sonra, bu "sicil"in niçin kurulmak istendiğini anlamak da güçtür. Yasaya göre tescil ve şertıten sonra üçüncü kişilerin finansal kiralama konusu mal üzerindeki aynî h a k iktisapları "kiraiayana" karşı (burada da bir yanlışlık vardır; "kiracıya" karşı denmeli idi) ileri surülemez. Bütun serhli kira ilişkilerinde hukuksal durum zaten böyledir. Üstelik "ileri surülmez" denmesi de yerinde değildir; şerhin koruyucu hükmunün nitelik ve niceüği bu terimle anlatılamayacak kadar karmaşık bir sorundur. Kısaca, burada, taşınmaz üzerindeki herhangi bir kira ilişkisi bakımından başvurulabilecek bir hukuksal araç söz konusudur. Yasa, finansal kirada, kira süresi sonunda kiraanın, kiralanan rnalın mülkiyetini kazanmasına ilişkin bir şartın sözleşmeye konulabileceğini kabul ediyor (m. 9). Bu da bir yenilik değildir. Borçlar Yasası ile Medeni Yasada duzenlenmiş "iştira hakkı" aracıhğı ile bu sonuç zaten elde edilebilir. Bu bakımdan "süre sonunda iktisap hakkı veren şart"ı içermesı bir kiraya "finansal kira" dememiz için yeterli değildir. Butun bu açıklamalardan çıkan sonuç şudun Bu yasa, bilinen kira türleri içine, adına "finansal kira" denen yeni bir türü katmak için çıkarılmış sayılamaz. Çunkü, ne kadar zorlanırsa zorlansın, bu "Bİtelikte", özgün ve yeni bir kira turü, yasadaki hükumlerden çıkarılamamaktadır. öyleyse, bu yasa niçin yapılmış sayılabilir? Bu konuda, belki şunu söylevebiliriz: Bu yasa, yeni bir kira türü yaratmak için değil, ticari faaliyeti sadece "mal kiralamak" olan işletmeleri ve bunların kuracaklan kira ilişkilerinin bağlı olacağı kuralları göstermek uzere çıkanlmıştır. Böyle bir yorum, yasanın yapılış nedenini belki haklı gösterebilir. Ne var ki bu hakltlık, yasada yer aian temel hukuksal yanlışJıkJan görmezlikten gelmemizi gerektirmez. Bu yanlışlıklann sadece "teknik bakımdan rahatsızlık verici" olduğu da sanılmamahdır. Bunlann "tehlikeli" birtakım sonuçlar da doğurabileceğini belirtelim. Örnek: Yasaya göre kiralanan malı süre sonunda satın alma hakkı bulunan kiracı, kira parasını duzenli olarak ödemezse, kiralayan, sözleşmeyi bozarak malı geri alır. Kiracının o zamana kadar ödediği paralar yanan üstelik, mal elinden alındığı halde, sure sonuna kadar kira paralannı odeme yukümu de devam eder (m. 24 ve 25). AngloSaxon hukukundaki "hirepurchase" kurumundan kopya edilmek istenmiş bu ilişki düzenlenirken iki büyük yanhş yapılrruştır. Birincisi, arada bozulan hirepurchase"de ilerki kiralar artık istenemez. İkincisi, her kira odemesi içinde ilerki satınalma bedelinin bir "taksif'inin de yer aldığı varsayıldığından ödemelerin tamamı yanmaz; kiralayan sadece "loss value" denilen bölümü tutarak, ödenen paralann üst tarafını kiracıya geri verir (Bizim, taksitle satımı düzenleyen Borçlar Yasası'mn 223. maddesinde kabul edıJen çözum de buna paraleldir. Yeni yasa nedense, bu kuralın finansal kirada uygulanmayacağını da söylüyor)! Teknik düzeydeki bu tür sakıncalann dışında, yasanın, yabancı ulkelerde bulunan birtakım hurda mallann Türkiye'ye sokulmasına da yol açabileceğini belirtelim. Örneğin, Türkiye dışında müteahhitlik hizmetleri yapan kuruluşlarca kullanılmış olup çürüğe çıkan ya da çıkmak üzere bulunan birtakım makine ve teçhizat, bu yoldan, kolayca yurda getirilebilecek ve bunlann "kira bedeli" (!) olarak adlandırılan paraları da yabancı para cinsinden (döviz olarak) dışarıya çıkanlabilecektir. Yasanın hazırlanışında böyle bir olasılığın öngörıilmüş olduğunu sanmıyoruz. Çunku bu, sadece, dışarıda iş kurmuş birtakırn holdinglerin amaç ve oyunlanna prim vermek olurdu. Bunlar, yasanın kurduğu sistemden yararlanarak, yurt dışındaki ellerinde duran kendi mallannı, yurt içindeki öteki ellerine geçirirler, üstelik paralannı da döviz olarak dışarıya taşuıuş olurlardı. Yasa koyucunun amacının bu yolu açmak olduğuna ihtimal vermiyoruz. Ne var ki, yasadaki düzenleme biçimi bu oyunun oynanmasına kapalı değildir. Üstelik 26 Eylül 1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanmış bulunan yönetmelikler de bu kapıyı kapamamış, tersine biraz daha açmıştır. Son olarak şunu belirtmek istiyoruz: Yasa yapmakla, "iş bitirmek" arasında çok buyük bir fark vardır. Yasalan hazırlamak, derinine uzmanlık bilgisi isteyen ciddi ve meşakkatli, ince bir iştir. Kolayca, savrukça, önünüardını düşünmeden, "bu işi de bitirivereyim" hafıfliğiyle yasa hazırlanmaz. Boyle yapılmaya kalkışılırsa "iş bitmiş" olmaz; daha yeni başlıyor demektir. Finansal Kira Yasası hakkındaki yargımız da budur. Yasa Yapmak ve İş Bitirmek Yasa yapmakla, "iş bitirmek" arasında çok büyük bir fark vardır. Yasalan hazırlamak, derinine uzmanlık bilgisi isteyen ciddî ve meşakkatli ince bir iştir. Kolayca, savrukça, ö'nünüardını düşünmeden, "bu işi de bitirivereyim" hafıfliğiyle yasa hazırlanmaz Böyle yapılmaya kalkışıhrsa "iş bitmiş" olmaz; daha yeni başlıyor demektir. Finansal Kira Yasası hakkındaki yargımız da budur. PENCERE 19 ARALIK 1985 Odamdaki Afrika ••• Prof. Dr. AYDIN AYBAY Resmi Gazete'nin 28 Haziran 1985 günkü sayısında "Finansal Kiralama Kanunu" adını taşıyan bir yasa yayımlandı. Birinci maddesine göre bu yasanın amacı, "finansman sağlamaya yöneh'k finansal kirayı düzenlemek." Yasanın amaç maddesinden ve adından anlaşıldığına göre, daha önceki yasalarımızda aynntılı olarak duzenlenmiş kira tipleri dışında yeni bir kira tipi ongörülüyor. Bu yeni tip kira ilişkisinin ne olduğu da, yasanın 4. maddesinde şöyle anlatılmaya çalışılmış: Finansal kira sözleşmesi, "kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü kişiden satın aldığı veya başka suretle temin ettiği bir malın zUyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere ve belli bir süre feshedilmemek şartı ile kira bedeli karşılı£ında kiraaya bırakmasın: öngören bir sözleşmedir" Yasaya göre finansai kira sözleşmesinin konusu ya tasınır, ya da taşınmaz mal olacak; "patent gibi fikrî ve sınaî haklaı" sözleşme konusunu oluşturamayacak. Kiralama "bedeli" ve dönemlen taraflarca belirlenecek; "bedel" in sabit ya da değişken olması, Türk lirası yahut dövizle ödenmesi kabul edilebilecek. ÖZGÜN BİR KAVRAM Ç1KMIYOR Yasanın başında yer alan birkaç maddenin metinlerini aktarmak sureîiyle yaptığımız bu açıklamaların, fazla bir şey anlatma dığını; bütun bunların, yıllardan beri bilinen ve uyguianan kira ilişkilerinin niteliklerinin tekrarlanması olduğunu biliyoruz. Ama, hemen belirtelim ki, yasanın ne başındaki maddelerinde yer alan hükumlerden, ne de daha sonraki bölümlerdeki kurallardan, "finansal kiralima" olarak adlandırılan yeni bir tip kirarun. bilinen kira ilişkisinden nilelikçe ne gibi farkları olduğunu çıkarmaya olanak bulamadık. Gerçı yasada yer alan birçok hükümde böyle bir farkın mevcut olduğunu göstermek üzere konulmuş birtakım kurallar var. Ama, bunlara yakından bakıldığında, bilinen kira tipleri dışında, özgün bir "finansal kira" kavramına varılması olanaksız gözüküyor. Birkaç hükmu gözden geçirerek bu yargımızı doğrulamaya çalışalım: Yasa, yukarda açıkladığımız gibi, finansal kiranın konusunun taşınır ve taşınmaz mallar olacağını; "patent gibi fikrî ve sınaî hakların" bu tür kiraya konu olamayacağını belirtiyor (m. 5). Bu hükumden anlaşılan şudur: Haklar üzerinde (bütun haklar üzerinde mi, yoksa sadece "patent gibi" (!) olanlar üzerinde mi belli olmuyor) finansal kira kurulamaz. Hemen belirtmek gerekiyor: Bu bir "tipleme" hükmü değil, sonuç hükmu. Buna bakarak finansal kiranın niteliğini saptayamayız; bir kira ilişkisinin finansal kira olduğunu önceden belirlemeliyiz ki, ondan sonra bunun konusunun "hakiar" olamayacağj sonucunu çıkaralım. Yasaya göre finansal kira en az dört yıl süreyle feshedilemez (m. 7). Bundan da, bu tür kiranın niteliğine ilişkin bir öğe çıkmıyor. Çünkü sıradan (yani finansal olmayan) bir kira ilişkisi de belli bir süre öngörülerek kurulabilir ve belli bir sure konmuşsa o sure içinde yanlann kirayı bozma (fesih) haklan yoktur. Yasaya göre kira "bedeti"(!) ve ödeme dönemleri yanlarca, Sabit ya da değişken olarak belirlenir (m. 6). Her kira ilişkisinde kira "paraamn" ve ödeme dönemlerinin belirlenmesinin, yanlann ortak istençlerine (iradelerine) bırakılmış olduğu bilinen bir şeydir. Giderek, 6570 sayılı yasarun kapsamına giren taşınmazlar için bile, yapılacak yeni sözleşmeler bakımından, kira parasırun ve odeme dönemlerinin saptanmasında serbestlik vardır. Öyleyse bu kuralda da finansal kiranın niteliğiyle ilgili bir ipucu bularaayız. Yasa, finansal kira sözleşmelerinin "düzenleme şeklinde noterlerce" yapılacağını ve konu taşınır mal ise bu sözleşmenin noterdeki "ozel sicile" tescil edileceğini, taşınmaz mallarda ise "sözleşmenin tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerhedilecegini"; kira konusu gemi olduğu takdirde ise şerhin gemi sicilinde yapılacağını öngörüyor (m. 8). Sözleşmenin •'düzenleme şeklinde noterce" senetlenmesinin kira>3 özel bir nitelik vermeyeceği yine bilinen bir husustur; her Saat aksamın 8'i. Televizyonun düğmesine basıvorum. Güney Afrika, odama doluyor. Siyahlar koşuşuyorlar, kaçıyorlar, saldırıyorlar, taşlıyoriar, coplanıyorlar, öldürülüyorlar, arabaları deviriyorlar, danseder gibi yürüyorlar, türküler söylüyorlar, bağırıyorlar, yakarıyorlar, başkaldırıyorlar; ben de onlarla birlikte koşmaya başlıyorum, korkuyorum, ürküyorum, kitleler dalgalanıyor, dalgalanıyorum. Ne oldu bu zencilere? Durdular, durdular da niçin birden azdılar? Hep böyle oluyor. Bakıyorsunuz, toplum yıllar ve yıllar boyu bir durgun deniz gibi. Üstünde sandal, kotra, yat keyfi yapılıyor; esneyerek balık avlayanlar da var. Sonra bir esinti çıkıyor, esinti rüzgâra dönüşüyor, ardından fırtına kopuyor. Neden? * Sorun, siyahbeyaz somnu değil. Köleefendi ilişkisinin her türüne karşı direniş, tarih boyunca yoğunlaşarak artmış. Eşitlik, adalet, özgürlük; kitlelerin bilinçlerine işlendikçe fırtınalar kopuyor, kopacak. Bu gelişmeyi, "dünya karışıyor, huzursuzluk artıyor, kargaşa çoğalıyor, istikrar kalmıyor" diye olumsuz yönde yorumlamak yanlıstır. Güney Afrika'da siyahlar başkaldırmasalar, kuzu kuzu yerlerinde otursalar, çağdışı düzene eyvallah deseler, insanlık adına "istikrar var" diye sevınebilir miydik? Nerede bir çatışma, çekişme, kargaşa varsa; kurulu düzen adına olumsuz yargılamaya girişecek yerde, olaym nedenlerini araştırmak zorundayız. Çağdaşlık ve uygarlık bunu gerektirir. Çünkü biz istesek de istemesek de dünya karışıyor, karışacak, zorlanıyor, zorlanacak... Güney Afrlkalı Desmond Tutu bütün dünyaca tanınryor. 1984 yılmda Nobel Barış Ödülü'nü alan bu siyah rahip ılımlı kişiliğiyle ün yaptı; kiliseyi temsil ediyor; uzlaşmadan yana bir insan. Cumhuriyet'in Siyaset 85 ekinde (No. 103) Sayın Tutu ile Alman basınında yayımlanan bir konuşma çıktı. Siyah papaza soruyoriar: "Irkçı azınlık yönetimi daha ne kadar ayakta kalabilir?" 'Kohl, Margaret Thatcher ve Reagan gfbiler onu desteklediği sörece..." Rahip Tutu konuşuyor: Kapitalizme karşı duyduğum antipatiyi konıyorum. Kapitalizmle olan deneyimlerim, bana onun kaba ve insanlık dışı olduğunu öğretti. Rekabet düşüncesini ve insanın bazı kötü özelliklerini öne çıkanyor. Daha yardımsever, merhametli, kazanmak yerine paylaşmaya yönelik bir toplum isterdim." Batılı çoğu tutucu çevrede siyahlann beyazlara başkaldırması sosyalızmin bir türüdür; özgürlük ve bağımsızhk amacına dönük herdevinim komünistliktir. Atatürk, Bolşeviklerle dayanışma içinde Ulusal Bağımsızlık Savaşını yürütmedi mi? Dünyanın neresinde devrimci ve demokrat bir yükseliş olursa, CIA1 nın kurgusuna göre komünistlikle eşanlamlı tutulur. Bu yaklaşım, yeryüzünde değişmez Amerikan siyasetine dönüşmüştür. EVET/HAYIR "Gece saat ıkide büyükelçiliğin telefonu çaldı. DevletBakanı Mükerrem Sarol istanbul'dan Zorlu'yu arıyorüu. Sarol, Istanbul'daki olaylann tüm sorumluluğunu 'kızıl ve kara' kuvvetlere yükleyeceğini söyledi. Konuşmayı odadaki ikincı telefondan izliyordum. Fatin Bey hemen itiraz etti, 'Kızıl ve Kara Kuvvetlere' yüklemek geri tepecek bir silah olurdu. Dünya kamuoyuna Türk hükümetinin kızıl ve kara kuvvetler karşısında aciz kaldığını mı ilan edecektik? Hem böyle bir açıklama ile hükümet sorumluluktan kurtulmuş mu olacaktı?" 67 Eylülölaytannı anımsayıverdim hemen... O gece 'Vatan' Gazetesi'nde gece nöbetindeydim. İhsan Ada, Selami Akpınar ve bir iki arkadaş... Olaylar birden kopmuştu. Korkunç işler oluyordu. Gece yarısına doğru Cağaloğlu'nun köşesindeki tütüncüye gittim. Tam o anda bir kamyonet gelip yanaştı, ardında bir kocaman buzdolabı vardı. Kimbilir.nerelerden taşımıştı o koca dolabı, yamru yumru olmuştu kaldırım taşlarına çarpa çarpa... Hiç unutmam yabancı malı bir dolaptı. Ya Frigidaire ya Westinghouse marka... Oracığa bıraktılar dolabı, şoför indi, 'gâvurun malı' diye bir (ekme attı dolaba... Orada beş altı kişi vardı, onlar da sırayla birer tekme vurdular. Bir bendim elinde bir paket sigara ile durumu izleyen. Bir bendim 'gâvurun malı' diye tekme vurmayan... Herkesin beni incelediğini sandım. Gidip bir tekme de ben vursam mı? Ama nıye, niçin? Tekme vurmamak birçeşit 'hainlik' miydi? Vurmadım, gazeteye döndüm. Az sonra bir kalabalık geldi basımevinin önüne. Bağırıyorlardı, bayrak asın diye. Çılgına dönmüş bir halk yığını... O gece sıkıyönetim ilan edilmişti. Sabaha kadar gazetede kalmıştık. Hepsi bir bir canlandı. Hemen suçluyu buldular, açıkladılar: Solculardı, komünistlerdi. Ne kadar mimlenmiş solcu' varsa evlerinden toplatıldı, Emnıyet'e götürüldü. Böyle işleri ancak kızıllar yaparlardı! Dünyaya böyle bildirilmeliydi. Öyle de oldu. Şimdi uzun yıllar sonra emekli büyükelçi Semıh Günver'in kitabında okuyoruz. DP yönetimi de suçluyu hemen bulmuş, solcular!.. 67 Eylül'ün komünıstlere yüklenmesinin hiç inandıncı olmadığını söyleyen Zorlu, 27 Mayıs'tan sonra 67 Eylül'ün tertipçilerinden biri olarak suçlanmış! Böyledir bu ışler! Yalan bir yerde başka yalanları, yanlışları çağırır. Herkes biliyor ki 67 Eylül olaylarında solcuların bir parmağı yoktu. Hükümetin kayıtsızhğının, başarısız tutumunun bir sonucuydu. Ama ille de bir suçlu aranınca, sorumluluk aşırı solculara yüklenmışti. Hep böyle olmadı mı? Ne zaman suçlu aransa solculardır denildi. Bile bile yalan söylendi, bile bile birtakım insanlar suçlandı, cezalandı. Hapisler, idamlar, ışkenceler onlar içindi hep... Oysa gerçekleri saklamak olanaksızdı. Bir gün gelir gerçek ortaya çıkardı. Mükerrem Sarol'un hemencecik işi kızıl ve kara kuvvetlere' yükleyeceğiz demesi, hükümet yetkililerinin demeçlerinde de buna benzer suçlamalarda bulunmaları, kolluk güçlerinin mimlediği solcuları toplayıp tutukevlerine tıkması hepsi bir tertiptı, bir yalandı. Daha sonra da buna benzer işler olmadı mı? Olmuyor mu? Birtakım yanlış işleri saklamak için hep solcular hedef gösterildi, toplumun kini, düşmanlığı solcular üzerine çevrilmek istendi. Duruşmalar sürdükçe sürdü, ama sonunda böyle büyük toplumsal olayların sorumlusunun, suçlusunun solcular olduğu kanıtlanamadı. Büyükelçi Semih Günver'in "Fatin Rüştü Zortu'nun Öyküsü" adlı kitabını okurken, benim de içinde az çok yaşadığım o 195060 günlerine gıttım. Zorlu'nun kişiliği, sonra da acı sonu! Günver, Zorlu'yu seviyor, burası belli. Sevgi, birtakım şeyleri bağışlatır. Ama tarihin süresi uzundur. Bir ülkenin karmaşık dönemlerinde suçlananların, cezalandırılanların yaşadıklan gerçekler enınde sonunda ortaya çıkar. 27 Mayıs öncesinin, sonrasının da, 12 Mart ve 12 Eylül öncesinin ve sonrasının da... Önemli olan şudur: Kimseyi siyasal suçlar nedenıyle ölümle cezalandırmaya kalkmamalı... Menderes, Zorlu, Polatkan, daha sonra Aydemır, Gürcan, Gezmiş ve arkadaşlan, daha başka gençler... Hiçbiri idam edilmemeliydı. Ölüm, her şeyi örtbas eder, bağışlatır, unutturur. Günver'in kitabını okurken bütün bunları Dir kez daha düşündüm. OKURLARDAN Dernekler ve YÖK'ün 59. maddesi Üniversitelerimizin bugün atılmalardan sonra en güncel sorunu derneklerdir. Dernekler ytiksek öğrenim gençliğinin örgutlenebileceği ve yönetime katılabileceği en önemli kurumdur. İleri demokrasilerde toplumun her kesimi yönetime örgütlu bir şekilde katıür ve ona yön verir. 1982 Anayasası ve Dernekler Yasası da bu düsünceden hareketle, önceden izin alınmaksızm dernek kurulabileceğini belirtmiştir. olmuyoruz. Bir dernek kuruyoruz. Bu nedenle bu Dernekler Kanunu bu madde bizle ilgili değildir. O maddenin istisnalannı da sadece var olan bir derneğe saymtştır. Bu istisnalar üye olanlar içindir. arasında öğrenci dernekleri yoktur (yüksek öğrenimdekiler). YÜKSEL GENÇ • ATtLLA BAHÇIVAN Bugüne kadar dernek kurmak İSTASBUL için başvuran biitün öğrencilerden, Y.Ö.K.'ün 59. maddesi gereğince rektörlük izni istenmistir. Y.Ö.K. 'ün 59. maddesi özetle şöyledir: 9.12.1985 günü televizyonda Öğrencilerin öğrenci derneğine "Aym Konusu"programtnda üye olabilmesi için rektörün TRT muhabiri Sayın Nazmi izni gereklidir. Eğer bu Kal'ın Çukurova tanm yasanın 59. maddesi üreticileri ve Tanm Bakanı Anayasaya ve Dernekler Sayın Hüsnü Doğan ile Yasttsı 'na rağtnen yine de yaptığı söylesüerde özetle, bu geçerli olsa bile bizler var yılki kuraklık nedeniyle olan bir derneğe üye üretim azalması ve dolayıstyla pahalılık ve sıkmtınm oluştuğu görüşü üzerinde durulmuştur. Ben bir Doğu Anadolu tanm üreticisi olarak şunu söyleyebilirim: Bu yıl bizim sıkıntımız kuraklık ve üretim azhğından değil, aksine üretim fazlalığından ve pazar bulamadığımızdan kaynaklanmaktadv. Binlerce ton milti servetin heder olmasının önlenmesi ve dolayısiyle soğan üreticisinin almterinin değerlendirilmesi için soğanımız bir döviz kaynağı yapüamaz mı? VEHBİ TİMUROĞLU MAZGİRT/TUNCELİ Her Suçu Sola Yükle Rahat Eü OKT4Y AKBAL Soğana dış pasar bulunamaz mı! Ama ne yapalım ki yeryüzünde özgürlüğe, bağımsızlığa, esttliğe, adalete dönük eylemler durmuyor; kimi zaman kişisel, kimi zaman kitlesel biçimlerde patlak veriyor. Ooğa yasası gibi bir kuraldır bu... Peki, ne yapalım? Özgürlük isteyene, bağımsızlık türküsü söyleyene, sömürüye karşı çıkana; zincirler, zindanlar, kafesler mi hazırlamaya çalışalım? Demokrasiyi lüks mü sayalım? İnsan haklarına ve sosyal devlete dayalı anayasaları yıkıp yerine daha geri anayasaları mı koyalım? Acaba bu çabalar; "istikrar getirebilir mi? • Sorunun yanıtı Güney Afrika'da veriliyor Şu zencilere bakındı sizl... Ayak/arına vurulan bukağılardan kurtulalı ne kadar oldu? Şimdi de kafalanndaki zincırleri parçalıyorlar. 1086 Tanm Takvimi Tezgâhlardan, atölyelere... Atölyelerden, fabrikalara... Fabrikalardan, otomasyona doğru yönelen teknolojik gelişmede, (onbinlerce küçük ve orta sanayiciye, yüzbinlerce esnaf ve kooperatif üyelerine sağladığı kredilerle) * ülke ekonomisine yaygın katkıda bulunan büyük devlet bankası * "Ticarî krediler" ve "Fon kredtlert" dışında; 1985 yılı plasmanlarında, "Sanayi kredileri" olarak yaklaşık 22.000 küçük ve orta sanayiciye 93 Milyar TL, "Kooperatif kredileri" olarak yaklaşık 650.000 üyeyi kapsayan 782 Esnaf ve Sanatkârlar Kefalet Kooperatifine 90 Milyar TL. kredi sağlanmaktadır. Isteme adresi: Akav Cad. 7/3 Bakanlıklar/Ankara Tel: 189440 ödemeli gonderilir. Fiyatı: 750 TL. TuRKıYE ZıRAATCILAR D€RN£Ğl Türkiye Çevre Sorunları Vakfı İnceleme Yarışması: "Mahkeme Kararlarında Çevre Sorunları" Çevre Hukuku çalışmalarının gelistirilmesi gereğine inanan Turkıye Çevre Sorunları Vakfı, yarısmaya katılacak eserler arasından Jun'nin seçeceğı en lyi beş ıncelemenın yazarlarına 125.000'er TL telif ucretı odeyecek ve bunları kitap olarak yayınlayacaktır Yanşma $artnamesi. "TÇSV, Kennedy Çad. 33/7, Kavakhdere, 06660 Ankara" adresınden ıstenebılır JUPS' Prof Dr Halük Tandoğan Prof. Dr Erden Kuntalp Av Engın Ural IVIEVLED Tanrı'nın \ası rahmctine te\ui eîiıiimz scgili annemız NEVCtVAN PEKSAX4R'm aziz ruhı: için, vefatının 40. günune rasılavan 2 n Aralık Cuma gunu Erenko> Gahp Paşa camiınde ikindı namazını muteakıp Duahar. ADEM ERİM. Hafız HALİL İBRAHİM ÇANAKKAI KLI. FE\ Zl MISİR. AMİR ATKş e M RK1TIN ŞENStS laraiından Me\lid okunacaknr Akraba, >akın \c dosîlarımızia arzu edenlcın tejnflerinı beklenz Çocukları HA.NDAN PEKSAYAR ORHAN PEKSAYAR Levent, Guvercin Durağı, Gazetecıler Yapı Kooperatifı C/3 Biok, Daire 7. Saat: 913 Tel.: 164 57 25 Randevu almması rıca olunur. ORHAN TÜZÜN DİŞ TABİBİ SATILIK OTO 1974 model, 200 dört silindir, orijinal boyalı Mercedes oto çok temiz vaziyette satılıktır. Tel: 522 01 59 ETİBANK TÇSV'nin bu projesini desteklemektedir. \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle