Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 ARALIK 1985 CUMHURÎYET/11 İran'da sesimi çıkaramadım F eminist hareketin anayurdu sayılan Amerika Birleşik Devletlen'nde olduğu gibi, bütün dünyada kadın bağımsızüğı hareketinin evriminde büyıik rol oynayan adlar sıralanırken, Kate Millett adına gelindiğinde biraz durmak gerekir. Yakın geçmişte, Simone de Beauvoir'ın Le Deuxieme Sexe (Kadın) adlı dev yapıtla birden ortahğı kanştırmasmdan ve bu ünlu yazarın savunduğu gorüşleri kendi yaşamında uyguİaması, uygulamalariBi anılar halinde yayımlaması ve böylece kadın bağımsızhğı hareketinde canlı bir örnek olarak sivrilmesinden sonra, Kate Millett kadar buyük yankı uyandıran, onun kadar simgeleştirilen bir başka kadın özgürlükçusü yoktur, denebilir. Kate Millett'in bunca unlü ve özgun olmasının bir nedeni, de Beauvoir'da fclduğu gibi bu savaşçının yazdıkîarını, söylediklenni kendi yaşamında uygulaması ve yaşantılarını hiçbir onu altında gizlemeksizin açıklaması sayılabilir. Ancak feminizm tarihi, Millett'i savaşıma yaptığı buyuk katkıyla.^ayımlandığı yıl bırçok basırru yapılan, hemen Türkçe de içinde oîmak uzere dunyanın pek çok diline çevrilen Cinsel Politika adlı yapıtıyla anacaktır. Kate Millett, doktora tezı olarak hazırladığı Cinsel Politika'da dişi cinsin yoksunluklannı, toplumsal gorungünün bir yansısı cLrak ele almış ve bu görüngünün bütün yönlerini ilk ^ez bir kadm gözuyle irdelemişti. Bu kapsamlı çalışma, ailenin ortaya çıkışı, yasal dizgelerde, ruhbilimde, toplumsal bilimlerde ve yazında kadınlann eb alınış biçimi, dişi cınse verilen yer, mitoloji, din konularını aynntılı bir biçimde çözümleme yolunda atılan buyuk bir adımdı. "Her şey cinsel politikaya, kadınların ezilmesine dayandınlıyor" diyordu Millett. Ataerkil toplumdaki yöntemler ve kurumlar, insan türünün yansının boyun eğen konumunda kalmasını sağlamada kullanılıyordu ona göre. Humeyni yanlılannca 'kovulan' Kate Millett anlatıyor: ı Kate Millett kimriır? KA TE MİLLETT, 1934 yılmda ABD'de doğdu. îrlanda asıllı bır aılenın üç kızından biridir. 17 yaşmda Minnesota Üniversitesi'ne giren ve üniversiteyı normal suresinden önce bıtiren Kate Millett, daha sonra Oxford Üniversitesı 'ne gitti ve lngıliz Edebiyatı okudu. Bir yandan heykeltıraşlık yapan Millett, 1961 'de Japonya'ya gıtti ve heykellerıyle orada başarı kazandı. Daha sonra New York'a dönen Millett, Colombia Üniversitesi'nde doktora çalısmalarına basladı. 1970'te "Cinsel Politika" kitabı yayımlandıktan sonra Dunya Kadınlarının özgurluk Hareketı'nin önde gelen liderlerinden biri oldu. 1979'da Şah'ın devrılmesinden sonra İran'da kadın haklarınm savunulmasını örgutlemek ıçın Iran'a gitıi, ama Humeyni yanlılannca kısa sürede tran dışına çıkarıldı ve bu konuda bir kitap yayımladı. Halen New York'ta yaşayan Millett, ABD'dekı kadın hareketi ne aktif olarak katılmaktadır. Sağdaki kapıdan kuçuk bir mutfağa ve banyoya geçüiyor. Başka kapı yok. Dört duvar, kitapların, plakların, yontulann doldurduğu raflarla kaplı. Mutfak kapısının yakınında bir yemek masası var. Bu masanın uzerine ölgün ışıklı bir elektrik lambası sarkıyor. Odanın öteki ucu, yani kocaman bir yatak, çalışma masası ve onun hemen altındaki, bizim yer sofralanmız yüksekliğindeki orta masası beş numara gaz İambasıyla aydınlanıyor. Alçacık masanın dibinde buyuk minderler var. O yöne doğru götüruyor beni Millett ve Brovvnmiller'la tanıştınyor. Feminiiiity (Dişilik) ve Against Our Wills (lstemlerimize Karşın) başhklı iki kitap yazmış Brounmiller. Az sonra bizi Kate Millett'le yalnız bırakmak uzere evine gidecek. "Katy" bize sunacağı kavunlan kesmek üzere mutfağa gittiğinde, "Amerika'daki feminist hareketlen söz etsenize bana" diyorum Brownmiller'a "Yok, yook. siz Katy'yle konuşun" diye yanıtlıyor beni. Koskoca bir hocanın yanında benim gibi bir öğrenciye söz düşmez tavn içinde. Kate Millett'e buyuk saygı duyuyor Amerikalı feministler. En buyuk somnların başgösterdiği, en yürekli girişimlerin gerektiği, en karmaşık sorunların çözüm istediği her yerde imdada yetişiyor Millett çünku. Bir kentten bir kente uçmadığı, konuşmalar yapmak üzere unıverda yontu yapmasına neden oldu. O yıl, on altı yaşında bir genç kızı, bir evın bodrumuna kapatan birkaç yeni yetme delikanlı, kıza günlerce işkence etmiş, onunla cinsel ilişkide bulunmuş, sonra da karnına bıçakla "Ben bir fahişeyim ve bununla gurur duyuyorum", sozlerini kazıyarak bırakmışlardı. Genç kız, kurtarılma umuduyla elinin erebildiği bir s u boru> suna bir saat kadar vurabilmişti ancak. Birileri yanma geldiğınde, tak taklar duralı birkaç dakika olmuştu. Tam on dort yıl bu olayın sancısını çekti Millett. "Çiinkü", diyordu, "... bu kız, haberi gazetede okuduğum günden beri bir sıkıntı, bir karabasan gibi içimde yaşadı. Benim kendi karabasamm, genç kızlık karabasamm, bir dişi çocuk olarak buyümenin kadınlara karşı bir dünyada, yitirdiğimiz ve her an bize yenilgimizi anımsatan bir dünyada, kadın olrnanın karabasanıydı bu..." Sancılı Özgürlük Şemsa Yeğin'in Kate Millett'le New York'ta bir gece söyleşisi İRAS GL'SLERl Kate Millet, Şahın devrilmesi uzerine Iran'a gitti. Humeyni'nin İslam Devrimiise kadm hakları konusunda ataerkil yasalann takipçisiydi. tranlı kadınların o gunlerdeki mucadeleıiMillet'm 'tran' kitabındageleceğedonuk birumut olarak kaldı. onunla konuşmaya bile calışmıştı Kate. Ne sılahlı kayakçı görmuştü o güne dek, ne de bir saray kişisi. Karmakanşık duygular içindeydi o sıralar. "Şahlan n Ş a h ı " , "Tanrımn Gölgesi" diye anılan bu süslü üniformalı insanoğluna hapishanelerini dolduranlar ne gibi nitelemeler yakıştırıyordu acaba?lşkencecilerinin sakat bıraktığı, öksiiz bıraktığı İranülar ne duşünuyordu onun hakkmda? İdaho'daki Sun Valley kayak merkezi yıllarca geride kalmıştı şimdi, ama Kate Millett, yazın ve duşün dunyasının etkin bir siyasal kişisi olarak tran Şahı'ru, iran'daki olayları hep yakından izledi; Şah'm, ülkesinde yayımlanan kitapların yüzde doksan beşini yasakladığı söylendiğinde üstüne düşerü vaptı, tepküerini çeşitli yayın organlarında dile getirdi, işkence olaylarında asla susmadı, insan hak ve özgurlüklerine hele İran halkına kıyasla buyuk ölçude sahip çıkan Amerikan yurttaşlarına olanları bir bir anlattt. Sonunda bu ülkeye sığınmış Jranlı aydınlarla birlikte daha önce andığımız örgutü kurdu. "Son yıllarda yaptığım en önemli işlerdcn biriyd' bu," diyor. "Bu yüzden Şah'ın devrilmesinden hemen sonra, İran'daki kadınlar, bağımsızlıklannı ve özgüıieşmelerini gerçeklestirebilecek orgutun kurulmasında »ardımcı olmam isteğiyle beni çağırdıkla Kadınlara baskının kaynağında ataerkil temele dayalı dizgeler Dişi cinsin kendinden nefret etme, suçluluk, umutsuzluk duygular\na kapılmasına neden oluyordu bu kurıjrnlar; sonunda kadınlara öylesine büyük bir umutsuzluk ve çaresizlik duygusu aşılanrruştı ki, karşı ko>Tnak için gerekli insanhk onurunu bile yitirmişlerdı nerdeyse. Kadınlarm mutsuzluğu, yakınmaları, var olan dizgeyi işler durumda tutanlarm one sürduğu uzere kişisel sorunlarından ya da biyolojik yetersizlıklerinden kaynaklanmıyordu Millett'e göre. öte yanda kadınların ikincilliğinin, mutsuzluğunun, umutsuzluğunun nedenini, birey olarak erkeklerde aramak da yanlıştı. Kadınlara uygulanan baskı, ataerkil aile temeline dayalı toplumsal dizgeler aracılığıyla yurütuluyordu. Ve ataerkilliğin sürdürülmesinin en önemli aracı, aileydi. Aile, herkesin de söylediği gibi, toplumun en küçuk birimi, ataçrkil bir bu du b u , " diyor yazar. "Bir bodrum, bir tutsaklık ve uzun, yavaş, işkenceli bir olüm, üstelik yazılarla bile delik deşik edilmiş bir beden... Böyle bir olayı gazetede okuyorsunuz ve ne halt etmeye yaptılar bunu, diye duşunüyorsunuz. Sonra 'Ben bir fahişeyim,' vazısını göruyorsunuz ve anlıyorsunuz .kavrayamıyorsunuz. aklınız almıyor, ama gene de anlıyorsunuz, bunun cinsel iliski için yapıldıgını antıyorsunuz. Seks için... On altı yaşmda ergin bir dişi olarak çevresindeki dunyanın gozunde yalnızca seksi simgeliyordu bu genç kız çunku. Ve bu, bir suçtu. Öldürerek cezalandırdılar onu. tdam hükmü verildi ve yıirürlüğe konuldu." C/insel özgürlüğe konan yasaklar Olayı böylesine derinlemesine görebiliyorsanız, bunu butun dişileri, aslında butun insanlığı ilgilendiren bir toplumsal hastalığın bir örneği olarak değerlendirebiliyorsanız, özgur cinsel ilişkiye konan toplumsal yasaklamalann insanoğlunu ne hale getirdiğini görebiliyorsanız, universitelerde edebiyat, toplumbilim, felsefe okumuş, insanoğlunu bugüne getiren kulturü iyıce özumlemişseniz, susamazsınız elbet. Hele bır de Kate Millett gibi dişi insan olduğunu her an duymuş, bu yüzden daha okul sırala Ozgürlüğün bedelini fazlasıyla ödeyen bir kişi İlk anda, içinde yaşadığımız dünyanın pek de sıradısı olmayan bır dişisi, Kate Millett'i bır özgurluk simgesi olarak görebüir. Bu toplumdaki birçok dişi birey in özlese de yapmaya kalkışamayacağı şeyleri JB.JB.er şey cinsel politikaya, kadınların ezilmesine dayandınlıyor" diyordu Kate Millett. Kadınların ikincilliğini, mutsuzluğunun nedenini birey olarak erkeklerde .aramak da yanlıştı. Kadınlara uygulanan baskı, ataerkil aile temeline dayalı toplumsal dizgeler (sistemler) aracılığıyla yürütülüyordu. Ve ataerkilliğin en önemli aracı aileydi Millett'e göre... tünun içinde, onun bir parçasını oluşturan kurumdu; öyleyae her şeyden once aileyi değıştirmek ve bu cinsel politikaya son vermek için bir cinsel de\rim gerçekleştirmek gerekliydi. Ve "bir cinsel devrimi gerçekleştirmek için, belki de her şe>den once, gekneksel cinsel yasakları \e tabulan, ozellikle de ataerkil tekeşli evliligin en buyuk duşmanı olan eşcinselliğe 'gayri meşru cinsel ilişki'ye, delikanlılık ve genç kızlık çağı cinsel ilişkileriyle evlilik öncesi ve evlilik içi özgür cinsel ilişkiye konan yasaklar" kaldırılmahydı. "Ama cinsel devrimin gercekleştireceği ilk gelişme. ataerkillik kurumuna son vermek, erkek cinsin dişi cinsten ustün olduğu ideolojisini ve geleneksel toplumsallaştırma yöntemlerini ortadan kaldırmak" olmalıydı. Bazı eleştirmenlerin "tarihsel bir belge", "kadınların durumunu çok canlı bir biçimde betimleyen ve kadın bağımsızhğı hareketi için paha biçilmez deger taşıyan bir yapıt" gibi sözlerle ovduğu Cinsel Politika, Amerika Birleşik Devletleri Komunıst Partisi tarafmdan "aileyi ortadan kaldırmayı öğiitledigi" gerekçesiyle yerildı. Kate Millett'in kendi konumunu savunduğu gerekçesiyle kitaba dudak bükenler de oldu; ama Cinsel Politika. dunyadaki binlerce feminist >apıl arasında baş köşeyi korumaya, universitelerde ders kitabı olarak okunmava, Kate Millett'se en etkın, en populer feministlerden biri olmaya devam ediyor... .ran gezisi, Kate Millett'in yaşamında önemli bir yer alıyor. Şunları söylüyor Millett: Son yıllarda yaptığım en önemli işlerden biriydi. Şah'ın devrilmesinden sonra iran'daki kadınlar bağımsızlıklannı ve özgürleşmelerini gerçekleştirecek örgütün kurulmasında yardımcı olmam için beni çağırdılar... Ama çok acıydı... Sınır dışı edildik. Kimse bize bir gerekçe göstermiyordu.. rında işi gucü bıraktım, gittim. Amerika'daki Sanatsal ve Duşunsel Özgurluk Kurulu uyeleri olan tranlı dosllanm da zaten hemen özgur bir İran bulma ya da kurma umuduyla anavatanlarına donmüştu. Beni karşıladılar, birkaç gosteri bile yaptık, ama... çok acıydı, çook. Bir devrimin gerçekleştikten sonra başarısızlık yolunda hızla ilerieyişini izlemek, bu olayı yaşamak çok acıydı. Sınır dışı edildiğimizi gazete haberinden ogrendik. Kimse bize bir gerekçe göstermiyordu. Dogrusunu soylemek gerekirse, korkulu günler geçirdik İran'da arkadaşım Sophie Kier'la birlikte... Kovulduk, lamam, gidelim diyoruz. nasıl gideceğimiz belli değil. O geriüm içinde yaşamak çok güç. Her an yeni bir olayla karşılasabilirsiniz, tutuklanabilirsiniz, hatta idam edilebilirsiniz..." *. I iran'da korkulu saatler EŞİTLİK KA VCASI 70'li yıllar kadın hareketinin atıltm yıllart oldu. 'Cinsel Politika' kitabı ile bu akıma önemli bir dusunce temeli sağlayan Kate Millett, özellikle ABD'de kadın hareketinin örgütlenmesinde etkin bir rol oynadı. ABD'de peş peşe düzenlenen gösteri ve yüruyuşlerbu kavgayı tum dunyaya duyurdu. siteden üniversiteye, meydandan meydana koşmadığı gunlerin sayısı pek az gerçekten. Bu yüzden onunla buluşabildiğim için şanslı olduğumu düşunuyorum. Biraz da şaşkınım belki. Yirmi yıl oncesinin resimlerinden tanıdığım Kate Millett'in saçlanrun kırçıllaşabileceğini, orta yaşlılar tuzagma duşup, biraz kilo alabileceğini, meydanlarda bağıran bu kadın özgurlukçusünun sık sık goğus geçirerek, son derece Amerikalı olduğunu unuttururcasına, şaşmaz bir Îrlanda aydını şivesiyle alçak sesle konuşabıleceğini aklımdan geçirmemiştim. Onu şortla, yalın bir fanila bluzla goreceğimi de aklımdan geçirmemiştim. Ama bu odada, Kate Millett'in gaz lambalı, kıtaplarla, çiçeklerle evet, bir yığın saksıdan yükselen yemyeşil bitkilerle dolu evınde, ınsana kış mevsimini, lapa lapa kan ozleten bu koca komur sobasının yanında, uzaktan at, eşek heykellenni andıran tahta dolapların serpiştirildiği bu iki yuz metre karelik koskocaman dünyada, ev sahibenizin giysisıni ancak bir saat sonra o da kendinizi zorlarsanız fark edıyorsunuz. Ve kavun dilimlerini, uç bardak ve bir şişe beyaz şarabı dizdiği tepsı elınde, gulumseyerek size yaklaşan Millett'î gorduğunüzde kafanızdaki her şeyi silerek kendimzı bu dunyaya iyıce bırakıyorsunuz. Hatta Brovvnmiller'dan Millett'le birlikte resminizi çekmesıni istemeyi bile aklınıza getıremıyorsunuz. yapabüen, dediği yolda giden bir kadına gıptayla bakabilir. "İşte dişiliği her zaman için ikinci planda kalan, her seyden once insan olduğunun bilincinde, dişi olarak değil de, insan olarak yaşayan, seven, döven. çalışan, çalışmayan bir kişi!" diye duşunebilir. Belki, gerçekten de öyle. Gerçekten de özgur Kate Millett. Gerçekten de ozgürlüğün simgesi. Ama şu da bir gerçek ki, bu ozgürlüğün bedelini fazlasıyla odemiş, "yitirdiği ve her an venilgisini anımsatan bir dünyada kadın olmanın karabasamm" yaşamış, ama savaşmış, durmadan savaşmış, hâlâ da savaşan bir Kate Millett bu. Ve artık, yalnızca kendi adına derında yakın çevrenizle savaşmışsanız... "Oxford Üniversitesine giderken okul parasını halam \eriyordu. Cinsel ilişkilerimde, ne de olsa İriandalı ailemin beklemediği ölçude ozgür olmam tepelerini attırdı. "Ya sevgilinden vazgecersin, >a Oxford'dan' diyorlardı. Oxford'u seçiyorum, dedira onlara. Ve gizlice sevgilimi de alarak okulun yolunu tuttum." Belki bu küçük yalanla başlamıştı Kate Millett'in özgurluk savaşımı. Ama birkaç yıl sonra, " n e de olsa tutucu" Irlandah ailenin gurur kaynağı doktora oğrencisı Kate'i yoklamaya gelen bir yakın dost, Millett'in gizini açığa çıkaracaktı. Bir başka aileden soz edercesine. "Millett'ler beni o yıl Noel yemegine Minnesota 'ja çağırdılar", diyor "ve bir guzel evlatlıklaıı çıkardılar..." Aradan bunca yıl geçtikten sonra bugun, çeyrek yuzyıl once gozyaşları içinde bıraktığı annesiyle, bırı hukukçu olan kız kardeşlerıyie sık sık goruşuyor Kate Millett; orneğın Iran gibi, uzak bır yolculuğa çıkmadan once annesiyle telefonda vedalaşıyor. "kendine i>i bak >avrum"unu duymadan bir yere gitmiyor... Her şey olması gerektiği gibi. Ama bu evlaüıktan atıima, daha rahat bır ozgurluğun içine salmış Millett'i. Okul parasını, daha sonra Cinsel Politika'yı jazdığı ve kendisine doktor sanını veren Columbıa Üniversitesi'ne gitmek için, yaşamak için gerekli paraları hep kendi kazandı. Birkaç gun çeşitli otel odalarında tutuklu kaldıktan sonra havaalanına goturulmeyi başanyorlar \e Kate Millett, burada ilk kez, tukenmez kalem murekkebinin tadına bakıyor... "Humeyni'nin adamları, bizi bir gece de havaalanının bir odasında sabahlattı", diyor, derin derin goğus geçirerek, olayı bir kez daha yaşayarak. "İranlı yoldaslarımıza ulkeden sag salim ayrıldıgımız haberini ulaştırmak için çırpınıyonım. Bu arada nasılsa odaya alınmış bir Batılı gazeteci, dışarı atılmak korkusuyla sessizce yanımda oturuyor. Beyaz uzun kollu Meksika gomleğimin manşetine İranlı dostum Nilüfer'in telefon numarasınt yazıyorum. Gazeleciye okutmayı başarıyorunı. Sonra başlıyorum çaktırmadan gomleğimin kol ağzını yalamaya. Murekkep silininceye dek yalıyorum telefon numarasını..." İran halkının da iran kadınınm da çağdaş hak ve ozgurlüklere kavuşması, bu yolda daha pek çok savaşların verilmesini gerektınyor. Ama Kate Millett, elinden geleni yaptı. Dış basında yankılar uyandırdı bır Batılı kadın ozgıirlukçusunun Iran'a gidisi; depdeğişik bır devrimin fotoğraflarını, ses bantlarını bir Batılı gazeteci aracılığıyla ulkeden çıkardı. Ama İran'da basın toplantısı yapmasına bile izin vermediler. "Sınır dışı edildiğimizi basından oğrendiğimize gore, basın aracılığıyla göriışlerimizi açıklayabileceğimizi sandık", diyor. Dış basında açıkladılar elbet amaçlarını. Ama Millett'in deyişıyle. "Şahı göklere çıkaran Amerikan televizyonlanndan biri, 'bir Batılı olarak burada bir batılı yaklaşım uygulaınak )anlış olmaz mı?"di>ordu örneğin. Millett'in şanm hazırdı: "Feminizm uluslararası hir savaşımdır, buranın bir İslam ülkesi olması hiçbir şe>i değiştirmez. Hıristiyan ulkelerde de savaşmıyor muyuz? Bu eski, hatta evrensel bir duzendir. adı ataerkilliktir..." Kendilerıne ayTilan uçak, Paıis'e gitmek üzere Iran goklerine havaiandığmda dunyanın en buyuk yükunden kurtulmuş, gözleri onunde belirmeye başlayan hapishane parmaklıklanndan ya da iJam duvarlarından uçınuş bır kuş gibi hissetmişti kendıni. Ama bu olayı da midesinde bir sancı gibi duyacak, gorduklerinı, yaşadıklarını kâğıda dokerek kıtapiaştııacakiı. "İran kadınlarına, onların özgurlüklerine ve İran devrimine olan umutlanna" adadığı ve yol arkadaşı gazeıeci Sophie Kier'in çektiğı resimlerie biraz daha etkıleyici kılınan "İran'a Yolculuk" adlı uç yüz ksrk »•ayfalık kitap, 1982 yılında \'ew ^ork'ta vayımlandı' Kate Millett'e kapıda teslim Nevv York'ta bir akşam dostlarla sohbet ederken bu unlü kişiyle saat ondaki randevuma beni kimın götureceğini öylesine sorduğumda hiç duraksamadan beş kişinm birden ayağa kalkması da bu populerliğın bir anlatımı olsa gerektir. Bu ilginin nedenini sorduğumda doyurucu yanıtlar aldığım soylenemez. Ama ciddi bir kuramcı, gerçek bir bilim kadını imgesiyle, sa\ unduğu cinsel özgurluğu hıç çekinmeden kullanan, çekinmek ne söz, yaşantılarını başkaiarının bilgisine sunan kadın imgesı bir araya geldiğinde herkesin görmek, yakından tanımak istediği bir kışi çıkıyordu onaya. Yılın sıcak ve ılık gunlerini Nevv York eyaletinın kuzeyindeki çiftliğinde, soğuk gunleriniyse Nevv York kentinin özgurluk simgesi olan Bowery'deki evınde geçiren Kate Millett'in bana vakit ayırmasını sağlamak kolay olmadı. Bir çiftlik'donuşu, gene bir femirust yazar olan Susan BrownmiUer'la çok önceden tasarlanmış bir akşam yemeği sonrasında, sıcak bir New York gecesinde buluştuk Millett'le. Dışardan bakıldığmda yakında yıkılarak yerinı çağdaş bir yeni dünya yapısına bırakacak izlenimi veren uç katlı bir binanın onunde durduğumuzda, beni getiren dostlarım, bohemlerin. sarhoşlann, "özgur"lerin yurdu olan Bowery'nin tekın olmadığını öne surerek beni "kapıda teslim" etmek istedüer. Aslında Millett'i yakından gormektı amaçlan. Beni yalnız bekleyen yazar, şaşkınlığını gızlemedi; Amenkah dostlarımın "Biz onun muhafızlığını üstlendik" yollu açıklamaları ev sahibemin şaşkınlığını gidermeye yetmedi. " B a n a ayırdığınız siire sınırlıysa, dostlarım bekleyecek" dıye araya girerek durumu kurtarmaya çahştrm. Hayır, bana ayrılan sure sınırlı değildi, uykumuz gelınceye dek konuşacaktık. Dostlarım gidebilirdı. Behse, yalnızca bir odadan oluşan bu ılginç dunyaya girebılirdim artık. Yalnızca bır oda dcdiğım daıre. yaklaşık iki yuz metre karelik bir alandı. Amerikancada ve Kate Milletî'in "otobiyografi" olduğunu ısrarla vurguladığı romanlarında " s t ü d y o " diye anılan koca bir alan. Sanat bütün etkinliklerin önünde gelir Her anını duyarak yaşayan bır kişi Millett. Belki de bu yüzden sanatçı yönu ağır baiiyor. "Sanat butiın oteki etkinliklerimden once gelir" diyor. Özunde sanatçı. Karakalem resiıiı yapıyor. Heykel yontuyor. Ama hiçbir zaman sergı açmak, yapıtlannı paraya donuşturmek amacından yola çıkmıyor, bu anamalcı toplumun tam da gobeğinde yaşamasına, yaşamını surdurmek için para kazanmak zorunda olmasına karşın. Bir resim yapması, heykel yontması, ya da bir kitap yazınası için herhangi bir konuyu, bır olayı, iliğmde kemiğinde duymasi, ya da kendi deyişiyle "bir mide ağrısı gibi" çekmesi gerekıyor Duygularını, >d da bancılarını bir sanat yapıtına donuşturduğunde, ya da kâğıda doktuğunde ağrısı hafifliyor. Bazı durumlarda hafifleme yıllar alıyor ama. Örneğin 1965 vılında, Millett daha otuzundayken yaşanan bir olay, tam beş sergi açmasına yetecek sayı irmi yıl oncesinin resimlerinden tanıdığım Kate Millett 'in saçlarının kırçıllaşabileceğini, orta yaşlılar tuzağına düşüp biraz kilo alabileceğini, meydanlarda bağıran bu kadın özgürlükçüsünün sık sık göğüs geçirerek, son derece Amerikalı olduğunu unuttururcasına, şaşmaz bir îrlanda şivesiyle alçak sesle konuşabileceğini aklımdan geçirmemiştim. Onu şortla, yalın bir Millett: İran'da sesimi çıkaramadım fanila bluzla goreceğimi de... ğil, butun birdışılik adına, dunyadaki butun kadınlar adına savaşmakta olan bır Kate Millett. Buyuk bir savaş içinde ozgür bir Kate Millett. Sancılar içinde özgur... İşte derin derin soluk alarak konuşan, duygu dunyasında inişler, çıkışlar yaşayan bu özgurluk simgesinin örtüsunü araladığınızda savaşların yorgunluğunu, sancıların izlerıni göruyorsunuz. Bir de sancıların, savaşların olumlu urunlerini... Bodruma kapatılan gencecık kızın ^ancısı, 1979 yılına dek sayısız yontuya dönuşmüş Kate Milletl'te. Gene de dinmeyen sancı, o yıl yayımlanan The Basement (Bodrum) adlı kitapla binlerce insana ulasmıs. "Benim yasamımı biçimlendiren olaylardan biri ol Dilediği kentte, dilediği ülkede yaşadı. Cinsel Politika'dan sonra zaten belli bir çizgi izleyen toplums>al siyasal gorüşlerini bafara bağıra haykırdı her yerde. "Hayır. her yerde değil. İran'da sesimi çıkaramadım drneğin," diyor sıcak yuzlu, dost gozlu Kate. "Bana İran'ı anlatsanıza," diyorum. "Nasıl gittiniz, nasıl döndunuz?" Aslında bu gezinin lohumları yıllar önce, Nevv \ ork'ta, Iran'dan kaçan siyaset ya da sanat kişilerinin Kate MUIett'ın buyuk katkılanyla İran'da Sanalsal vc l)uşıin»el Özgıirlıik Kunılu oluşturmasıyla atılnııştı Uzun yıllar önce. bir kayak merkezınde gar•»onluk yaparken karlar u'eıinde beş sılahlı korunıa görevlisiyle birlikte vızır vızır kayan "Şah Rıza"yı yakından gornıuş, okuldan kalma Frans!zcası\la Yann: ABD^de kadın hakları ne durumda?