16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ARALIK 1985 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/ll 'Dostane ÇözünV'ler Olmasın, Ama... (Bajtarofı 1. Sayfada) lart Sözleşmesi'ne gltmişsiniz, imza atmışsınız. O, bir nevi kanununuz olmuş. MecHslerden geçen sözteşmeler; öyle biliyorum ben, ona uymayı taahhüt etmişsiniz. Ondan sonra başkalan da kalkmışlar demişler ki, 198082 tatbikatmda siz bu sözlesmeye uymadınız. Sikuyet ettikteri bu. Biz, gelin inceleyin demişiz. Karşılıklı müzakereler olmuş, dostane bir çözüm şeklinde... Sadece Türkiye ile değil, dostane çözüm başka ulkehrte de yapılmış. Devlet Denetleme Kurulu'yta ilgili bir öneri bizim taraftmızdan yapılmış. Üç tane rapor var elimizde; üç tane de topiantı yapriacak. Bu toptantılardan ikisi Türkiye'de..." Böyle diyor Sayın Özal. Haklı olduğu bir noktanın altını çizmek isteriz. Avrupa Konseyi'nin bir üyesi olarak insan Hakları Sözleşmesi'ne Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak imza atıp taraf olmuşsan ve Sayın Özal'ın belirttiği gibi sözleşme parlamentodan gecip yasa gücü kazanmışsa, o zaman sözleşmede yer alan hukümler, insan hakları ve demokrasiyie ilgili temet ilkeler bağlayıcı nitelik kazanır. 8u temel ilkelere uyduğun sürece bir sorun yoktur. Aksi haide, sözleşme çerçevesindeki birtakım mekanizmalar işlemeye başlar. Oyunun kuralı budur "Briç Kulübu'nde pişpirik oynayacağım" diye tutturamazsın! Hem demokrasi ve insan haklarına aykırı uygulamalar olacak, hem de kimse ses çıkarmayacak; olmaz öyle şey! İşin özü budur. Avrupa Konseyı çerçevesinde kimi zaman iç işlerimize müdahale niteliği taşıyan gelişmeler otmuştur; bunlara haklı olarak karşı çtkılmıştır. Ama bu örnekler, işin özünü değistiremez. Avrupa Konseyi'nin üyesi olarak, İnsan Hakları Sozleşmesi'nin altına imzanı atmışsan, insan hakları ve demokrasiyle ilgili temel ilkelere uymak zorundasın; bir başka yol yoktur! Türkiye Cumhuriyeti'nin bu tür şikâyet ve zoriamalara muhatap kılınması kuşkusuz acıdtr. Bu tür "dostane çözum"\eri içimize sindiremediğimiz açıktır. Ama kime kızacağız?.. Ülkeyi bu noktaya getirenlere, ulusal onurumuza gölge düşmesine yol açanlara... Başka kimşeye değil. Başbakan Özal, "Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'ne gitmiş imza atmıssınız. O, bir nevi kanununuz olmuş" diyor. Yerinde bir saptama. Dileğimtz, "yasanın gereği"n\n bundan sonra yerine getirilmesi ve ülkemizin bir daha boyiesine "dostane çözümler^e karşı karşıya bırakılmamasıdır. ^Komünîst zanlısı' yakını (Bastarafı 1. Sayfada) göre, gizlilik dereceli bilgileri bilmesi gereken personel ile buralarda çalıştınlacak mühendis, şoför. bekçi gibi görevliler için soruşturma yapılacak. Yönergede, "güvenlik sonışturması sonunda temiz olduğu »olaşılan personele güvenlik belgesi düzenleoecek" denildi. Çok gizlı dereceli güvenlik belgesi en az 10 yıllık bir geçmişi ve 18 yaşından sonraki bütün bilgileri kapsayacak. Güvenlik soruşturmalan MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak. Güvenlik soruşturraasında sicil kontrolü MİT, yerel emniyet makamlan ve emniyet genel müdürlüğünün parmak izi ve fiş incelemelerini de içinc alacak. Doğum, vatandaşlık dunımu, ögrenim, yabancı devlet mensupları ve özellıkle "komiiııigt blok" metnleketleri temsilcıleri ile ilgisi, özellikle yabancı ülkelere gezileri, sosyal durumu, sır saklama yeterliğî soruşturma sırasında incelenecek. Soruşturulan kişinin "rejim hakkındaki duşünceJeri, gizii yılucı faaliyet gösteren yerli ve yabana dernek, grap, kulüp, urikat ve bcnzeri teşkilat mensupları ile UtşkUi" de araştınlacak. Yönergeye göre, güvenlik soruşturması yapılan kişinin şu kusurlardan birine ya da birkaçına sahıp olması anlaşılırsa güvenlik belgesi verilmeyecek: • "Herhangi bir isyan, sabotaj. casusjuk, ibanet hareketine katılmış olmak veytt harekete tatılanlara yardımda bulunmuş olmak. • Herhangi bir sabotor. casus ya da düşman bir devletin temsîlcUeriyle temas sağlamış olmak ya da banu devam ettirmek. • Devletin idare şeklini degiştirmek Kin kuvvet kullanroanın liizumuna inanmak veya bu fikri etrafına yaymak veya bu fikri savunanlann sempatizanı olmak. • Gizli veya resmi olarak kurulmnş bulunan yıkıcı faaliyet gösteren yerli ve yabancı cemiyet, dernek, grup. kulüp gibi herhangi bir teşekkâle üye olmak veya bu gibi leşekküllerc mensup uyelerle sıkı temas sağlamak veya bunu dcvam ettirmek, • Düşman bir memlekefte doğmus olmak ve 10 yilhk geçmiş sonışturraas yapılamayacak kadar hayatuun büyük bir kısmını o memlekette geçirmiş olmak, • Yabancı bir devlet uynığunda olmak, • Yabana bir devletin baskısına kapdabilecek niteüklere sahip olmak. • Akrabası icerisinde komünistlik suçundan hükümlü veya komünıst zanlta kimseler bulunmak, • Türk soyundan olmayan ve Türklük ülküsune baglı olduğundan şüpbe edilen kimselerle evli olmak, • Sır saklayamamak, herhangi bir sebeple her $eyi, ber zaman ve ber yerde düşünmeden soyiemek gibi huya sahip olmak." ABD'nin Kıbrıs Koordinatörü Wükinson Ankarcfda UGUR MUMCU (Bastarafı 1. Sayfada) GOZLEM Peki uygulama ne merkezdedir? Uygulama hiç de öyle değildir. Düzen, emeği ile geçinenlerin zararına işlemektedir. "Nasıl?" diyeceksiniz. Bir örneğini aniatayım "12 Eylöl Harekâtı" ile birlikte DİSK'in çalışmaları durduruldu; sendikalar askıya alındı, her sendikaya birkaç kayyım atandı. Toplusözleşmeleri de Yüksek Hakem Kurulu yaptı. Sonra. anayasa yürürlüğe girdi. DİSK'e bağlı sendikalar hâlâ askıdaydı. Türkiş'e bağlı sendikalar da teker teker toplusözleşmeler imzalamaya başladılar. 12 Eylül döneminde, DİSK'e bağlı sendikaların toplusözleşmeleri Yüksek Hakem Kurulu'nca yaptlıyor ve sendika üyesi olmayıp da "dayanışma ödentisi" ödeyen işçiler de bu sözleşmelerden yararlanıyorlardı. Toplusözleşmelerde iki tarih önemliydi; biri sözleşmenin yapıldığı tarih, öteki de yürürlük tarihiydi. Yürürtük tarihi, sözleşme tarihinden daha önceki dönemleri de kapsardı Anayasa yürürlüğe girdikten sonra Yüksek Hakem Kurulu devreden çıkmış, toplusözleşmeler, yetkili sendikalarca imzalanmaya başlanmıştır. Çalışmaları askıya alınan ve kayyım yönetimle'ine verilen DİSK'e bağlı 22 sendikaya üye işçiler de "dayanışma ödentisi" ödeyerek, Türkİş'e bağlı sendikaların imzaladıkları sözleşmelerden yarahanmak istemişlerdir. Dayanışma ödentisi vererek toplusozleşmeden yararlananlara bir sınır getirilmiştir. Denmiştir ki: Siz ancak toplusözleşme tarihinden sonraki haklan alabilirsiniz. Dayanışma ödentisini ödediğiniz tarih daha önce otabilir. Bunun bir önemi yoktur. Sizlere daha önceki haklan vermeyiz. Toplusözleşmenin yürüriuk tarihinin sizler için geçerliliği yoktur... Türkİş'e bağlı işçiye, toplusözleşmenin "yürüriuk tarihi" başlangıç sayılarak ödemeler yapılmış; ancak sendikaları "kayyım yönetiminde" bulunan DİSK'e bağlı işçilere sözleşme tarihi başlangıç sayılarak ödeme yoluna gidilmiştir. Böylece aynı işi yapan işçiler arasında bir eşitsizlik doğmuştur. Konu, bu konudaki bir başvuru nedeniyle istanbul V İş MahRemesi'nce ele alınmış, mahkeme, sendika üyesi olmayan bir işçinin dayanışma ödentisi vererek, yapılan toplusozleşmeden yararlanmak istediğini, ancak işveren istanbul Anakent Belediyesi'nce imzalanan toplusözleşmede dayanışma ödentısıne dayalı istemlerin sözleşme tarihinden sonra geçerli olacağına ilişkin bir madde konulduğunu belirttikten sonra, böyle bir maddenin "yararlanma talep tarihinde geçerlidir" yolundaki yasal kurala aykırı düşeceği gerekçesi ile dava kabul edilmiştir. Karara göre, sendika üyesi olmayan işçi, dayanışma ödentisi verdiği için toplusözleşmenin "imza tarihi" değil, "yürüriük tarihi" temel alınacak ve işçiye toplusözleşmenin imza tarihinden önceki günleri kapsayan ödemeler de yapılacaktır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, bu kararı, davalı istanbul Anakent Belediye Başkanlığı yaranna bozmuştur Mahkeme, ilk kararında direndiği için dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu1 na gönderilmiştir. Sosyal devlet, "sosyatliğini" çaltşanlar yaranna yetki kullanarak kanıtlar İş hukuku da "işçiyi koruma" amacıyla yorumlanır ve uygulanır. Bunlar yapılmazsa, devlet, ayrıcalıklı kesimler için kullanılan "antisosyai" bir varlığa dönüşür. Dayanışma ödentisi ödeyerek toplusözleşmelerden yararlanmak isteyen binlerce işçinin toplusozleşme farkları kamusuyla özeli ile işveren kasalarındadır. Hani nerede "sosyal adalet", söyler misiniz? Kasada mı? Kafada mı? ANKARA'DAN YALÇIN DOĞAN (Baştarafi I. Sayfada) let kalmamış" diyerek pür telaş Başbakan'a yakmdılar. özal, Meclisteki odasmda bir yandan kapah devre televizyondan genel kurul salonundaki bütçe görüşmelerini izlerken, diğer yandan da Maliye Bakanlığı ile Milli Piyango yöneticilerine telefon yağdırmaya başladı. Gerçekte yılbaşı çekilişi için önce "daha çok bilet basüması" düşünüldü. Bu amaçla da, altı haneli rakamın yedi haneye çıkartüması tartışıldı. A ncak, "şans oyunlan" kurallanna göre, altı rakam bir anda yedi rakama yükselince, kazanma olasıhğı azalıyor ve bilet satışı düşüyor. Bu nedenle piyasaya norfial altı haneli rakamlardan oluşan biletler çıkanıldı. Ne var ki, biletler karaborsaya düşünce, olaya Başbakan Öza[ bizzat el koydu ve "büyük çekiüşe" doğru adımlar atümaya başlandı. Milli Piyango yöneticileri özal'ın uyarısı üzerine "ekstra çekiliş" için toplandı ve "bu çekitişte en büyük ikramiyenin kaç lira olacağı" üzerinde duruldu. önce, "Büyük ikramiye 500 milyon lira olsun" denildi. Ama, sonradan 500 milyon liralık ikramiye "Uginç gelmedi." Tartışma yoğunlaşınca, "Öyle bir büyük ikramiye rakamı bulalım ki, Vehbi Koç ile Sakıp Sabancı'ya da bilet satalım" düşüncesi ağır bastı ve sonuçta "bir milyar liralık ikramiye" bomba gibi palladı. Çünkü, piyangoda deneyler şunu gösteriyor Daha çok lcişiye, daha az ikramiye verümesi tutmuyor. Tersine, daha az kişiye daha yüksek ikramiye halk tarafından daha fazla benimseniyor ve biletler çok daha çabuk satüıyor. Bunlar işin nasıl kotanldığına ilişkin "perdearkası". Olayın bir de üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken yanları var. Şimdi yılbaşına dek ve ondan sonra da tüm Türkiye "bir milyarlık hayalle'yaşayacak, herkesbunu konuşacak. Herkes bilet peşinde koşacak. îşte, Özat iktidarmın ekonomik politikaamn bir uzantısı kendini burada mtleştirecek: Halka piyango yoluyla alabildiğine umut pompalanacak, umut satılacak... tnsan psikolojisinde duyarlı bir nokta var. Yoksulluk arttıkça, havadan para kazanma umudu da o ölçüde artıyor. Yoksulluk arttıkça, insan gerçekçi düşünceden uzaklaşıyor ve hayal peşinde koşuyor, kendine olmayacak umutlar arıyor. tşıe, "bir milyar liralık " ikramiye böyle bir umudun ta kendisL. Olayın ikinci boyutu piyasadan para çekmeye ve Merkez Bankası'nı "yıüık emisyonda rahatlatmaya"yönelik. Normal yılbaşı çekilişi ile 14 milyar, yeni getirilen "ek çekilişle" de piyasadan on milyar lira, yani toplam 24 milyar lira çekilmiş olacak. Bu para yılbaşına dek Merkez Bankası'nda kalacak. Bazı başka işlemlerle Merkez Bankası piyasadan toplam 100 milyar lira çekmek eğiliminde. Böylece yıl sonu bilançosu kapanırken, emisyon rakamlan yüz milyar liralık bir azalma gösterecek. Bunun dörtte biri Milli Piyango'dan sağlanacak. Olayın üçüncü boyutu da, Katma Değer Vergisi, Tamtma Fonu ile Savunma Sanayii Fonu'na bir anda birkaç milyar liralık kaynak sağlamak. Gerçi bu fonlar ve Katma Değer Vergisi için sağlanacak rakamlar çok büyük olmasa bile, yine de kıyısından köşesinden belli miktarda para buralara aktarılmış olacak. "Bir kişiye bir milyar liralık ikramiye..." Başlı başına bu rakam bile, Türkiye'de son yıllarda para değerindeki düşüşun en büyük göstergesL Mecliste günlerdir bütçe tartışılıyor, rakamlar toplamp çıkartılıyor, aslında "bir milyar liralık piyango" Türkiye ekonomisinin aynası. Türk parasının değerindeki düşüşün en çarpıcı sergilenmesL Çok değil, bundan üç yıl önce yılbaşmda en büyük ikramiye 50 milyon lira idi ve bir garsonun kazandığı 50 milyon liralık ikramiye Türkiye1 de günlerce konuşuldu. Bugün ise, bir milyar liralık ikramiye, yine çok değil, 1970lerin başında devletin bütçesine denk bir rakam haline geldi. Bugün sanki milattan söz ediyoruz gibi geliyor, ama daha on beş yıl önce devletin bütçe rakamı olan bir milyar lira, bugün sadece bir ikramiye rakamına dönüşebiliyor. Bu gerçek bile, izlenen ekonomik politikalann sonucunu, "halka umut satmanın" ölçüsünü göstermeye yetmiyor WIM? Özal, bakanlara sürpriz (Bastarafı 1. Sayfada) kurul salonu yerine halkla ilişkiler bölümündeki odalarma kapanıp seçmenin iş takibi ile ilgilenmeyi yeğlerken, muhalefetde 'ipin ucunu bırakmış" bir görüntü ortaya koyuyordu. tktidar partisi kulisinde, tam bir durağanlık hâkimdi. Bu durağanlığı bozan tek şey ise, bir milyarlık piyango oldu. Öğleye doğru Meclis'e gelen bakanlar ve ANAP'lılar özel çekilişle verilecek bir milyarlık ikramiyenin hayalini kurmaktan kendilerini alamadılar. Gazeteleri okumafırsatı bulamadan Meclis'e geldiği anlaşılan bakan ve milletvekillerinin çoğu özel çekilişi kuliste gazetecilerden öğrendiler. öyle anlaşıhyordu ki, büyük ikramiye fikri sadece Başbakan özal'ın kafasında oluşmuş, Başbakan her zamanki gibi bakanlarına sürpriz yapmayı yeğlemişti. ANAP kulislerinde bir milyarlık ikramiyeden hayretlerini gizleyemeyen bakanlar, "nereden çıktı bu piyango" diye birbirlerine soruyorlar, 15 aralıkta çıkacak biletlerden almak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Edinilen bilgilere göre, önceki gün Başbakan Özal, bütçe görüşmelerine katılmayıp bazı bakanları ile birlikte Meclis'teki odasmda televizyondan TürkiyePolonya milli maçını izlemeyi yeğlerken, bazı milletvekilleri yanına gelip yakmdılar: , "Efendim, yılbaşı için piyango bileti bulamıyoruz. Şimdiden biletler karaborsa satılmaya başladu Bir yolunu bulamaz mıyız?" Yakmmalarm artması üzerine Başbakan özal, bir yandan TVdeki maçı izleyip, bir yandan da hesap yapmaya başladv "Be$ milyar ikramiye dağıtsak, bir beş milyar toplanz,.." Önce yanına Maliye ve Gümrük Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin'i çağırdı ve sordu: "Ne dersin? Yılbaşına kadar biletleri yetiştirtbilir miyiz?" Sonra hemen Milli Piyango tdaresi Genel Müdürü Kâni Ünerarandı. Ve Başbakan'ın kakafasındaki sürpriz açıklandı. Üner, önce hayretini gizleyemedi, sonra "Efendim bu biletleri basacak matbaa bulmak bu aşamada zor" dediyse de Başbakan kararlıydı. 1 Ocak 1986'da Türkiye'de bir milyarder yaratılacaktı. Başbakan'ın talimatı üzerine Genel Müdür Üner'le resmi özel matbaalar arasında yoğun bir telefon trafıği başlatıldı, nihayet biletlerin basımı garantilenince ertesi gün Maliye ve Gümrük Bakanı Alptemoçin, sürprizi açıklamakla görevlendirildi. Genel kurul salonunda Vakıflar, Diyanet tşleri, Tapu Kadastro ve Danıştay Bütçesi görüşülüyordu. Ama, milletvekillerinin hemen hemen tümü bir milyarlık hayalin peşine düşmüşlerdi. Kulislerde rastladığımız bakanlara, lObin liralık bilet karşılığı bir milyara talip olup olmadıklarım sorduk. Bakanlardan Mehmet Aydın ile Zeki Yavuztürk dışındakiler biletleri almaya kararlıydılar Hatta Ahmet Karaevli, "Genel Müdüre söyleyelim, bize bilet ayırsın" diyordu. Cahit Aral ise, üç ya da dört bilet alacağını belirterek, kendisine özel çekiliş müjdesini veren gazetecilere, "Eğer bana bir müyar Ora çtkarsa, fabrika kuranm, sizi de ortak alırım" sözü veriyordu. Bazı ANAP'lılar şanslarını arttırmak için beşli onlu gruplar halinde örgütlenme yoluna giderlerken, Genel Sayman Doğancan Akyürek, "Parti adına bilet alacak nusuıız?" sorusunu şöyle yanıtlıyordu: "Ben hesap adamıyım, şansla,kumarla isim yok." ABD askeri (Bastarafı 1. Sayfada/ lar üzerinde Türkiye'ye verilecek askeri yardımı bağladıklarından, söz konusu yardım yasası Uzlaştırma Komitesi'ne getirilmişti. Temsilciler Meclisi Türkiye'ye askeri yardımı 711.4 milyon dolar, Senato ise 715 milyon dolar olarak kararlaştırmıştı. Yetki Yasası onaylanırken Uzlaştınna Komitesi Senato'nun kabul ettiği metni esas almış, Türkiye'ye yardımı 715 milyon dolar olarak kabul etmişti. Ancak önceki son aşama olan Tahsis Yasası onaylanırken Uzlaştırma Komitesi yeni bir kesintiye giderek Türkiye1 ye askeri yardımı 644 milyon dolara indirdi. Yunanistan'a verilecek yardım da 500 milyon dolardan 450 milyon dolara indirildi. Ancak bu indirimlerle eskiden olduğu gibi yine Türkiye ile Yunanistan arasındaki yediye on oranı konınmuş oldu.. Dış askeri ve ekonomik yardımlarda tüm olarak kesintiye giden Uzlaştırma Komitesi bundan yalnız tsraü ve Mısır'ı ayrı tuttu. tsrail'e verilecek yardım 3 milyar dolar, Mısır'a ise 2.1 milyar dolar düzeyinde kaldı.. Bilindiği gibi Reagan yönetimı Kongre'ye sunduğu ilk talebinde Türkiye için, 759 milyon dolar askeri yardım istemiş, gerek Senato gerek Temsilciler Meclisi Yetki Yasası göruşülürken bu miktar üzerinde 45 milyon dolar civannda kesintiye gitmişlerdi. Dışişleri, İVükinson 'a "Kıbns'ta barış isteniyorsa Rumlarm uzlaşmazhğmı kırın" mesajım verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara'nın son günlerde üsler pazarhğı, Ermeni soykırımı tasansı gibi bir dizi gelişmeden etkilenen TürkAmerikan ilişkilerine ilişkin görüş ve beklentileri dün ABD Dışişleri Bakanlığı "Bakan Yardımcısı Vekili" ve Kıbns Koordinatörü James VVilkinson'a ayrıntılı bir şekilde iletildi. ABD Dışişleri Bakanlığı Kıbns Koordinatörlüğü'ne yeni atanan James Wilkinson, Yunanistan ve Kıbrıs'ı da kapsayan gezisinin ilk durağı olan Ankara'daki temaslarını dün yürüttü. Wilkinson, dışişleri çok taraflı siyasi ilişkilerden sorumlu müsteşar yardımcısı Büyükelçi Canap Keskin, ekonomik ilişkilerden sorumlu müsteşar yardımcısı Mustafa Akşin, KıbrısYunanistan işleri genel müdür vekili Tugay Uluçevik, siyasi incelemeler genel müdür vekili Onur Öymen, ABD ile ilişkilerden sorumlu genel müdür vekili Aydın Tosun, ve üsler anlaşması görüşmelerini yürüten genel müdür Büyükelçi Selçuk Korkufu ayrı ayrı ziyaret etti ve TürkAmerikan ilişkilerinin son dunımu konusunda danısmalarda bulundu. Türk tarafından sağlanan bılgilere göre, ABD Temsilciler Meclisi'nde Ermeni soykınmı tasansının oylanmasının ertelenmesinin hemen ertesine rastlayan dünkü görüşmeler sırasında Türk tarafı bu gelişme için "sınıriı" bir memnuniyet ifade etti ve ilişkilerin bu tür tasanlann ipoteği altına girmekten kesin bir şekilde kurtarılması gereğini vurguladı. Görüşmelerin Kıbrıs sorununa ilişkin bölümünde ise Türk tarafı politikasında herhangi bir değişiklik olmadığını, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ı iyi niyet görevinde desteklemeye devam edeceğini bildirdi. Bununla birlikte Türkiye'nin garantisinin önem taşıdığı, Türk tarafının bu konuda bir fedakârhkta bulunamayacağı, aynca bundan sonra yürütülecek çalışmalarda da De Cuellar'ın geçen ocak zirvesinde Rumlar tarafından reddedilen 27 kasım belgesinin esas ahnması gerektifci belirtildi. Bu çerçevede Wilkinson'a verilen mesaj, "barış isteniyorsa, Rumtann uzlasmazhgını kınn" oldu. Türkiye, tran (Baştarafı 1. Sayfada) konuğu olarak Türkiye'den gelen TRT ile basın mensuplarına yaptığı açıklamalarda Türkiye'nin Filistin konusunda yeterince açık bir tutum izlendiğini belirterek, Filistin sorununun bir hak ve adalet savaşı olduğunu, Türk halkının da adalet ve haktan yana olduğuna inandıklannı belirtti. Halk ordusu komutanlık karargâhında yaptığı basın toplantısında Ramazan, "Türkiye üe olan dostluk ilişkikri 5 yılı aşlun süredir devam edetı İran savasına rağmen ekonomik, teknik bakımdan gelişiyor. Biz Türkiye ik dostluk ve yardımlaşmayı daha da geliştirebileceğimize ve bunu bilimsel vöntemlerle vapabileceğimize inanıyoruz. Llkelerimiz arasındaki projeleri geliştirerek petrol hattı ve elektrik enerjisi projeleri gibi konularda ilişkileri genişleterek savaştan sonra da dosttuğumuzu daha güçlendirmek istiyoruz" dedi. Başbakan Turgut Özal'ın yeni yıl başında Bağdat'a yapacağı ziyarette, yardımlaşma ve işbirliği gibi projeler konusunun ele alınacağına, ilişkilerin daha da pekişeceğine inandığını belirten Ramazan, "Türkiye ik Irak arasındaki dostluk tabii ki savaş biterse daha da iyi bir biçimde gelişecek ve ilerleyeceğini, Irak'la Türkiye arasındaki sınır güvenligi ve terörist hareketlere karşı işbirliğintn iki ülkenin 'ilkesel' tutumlan nedeniyle iyi bir biçimde sürdügünü" kaydederek, dostluk çerçevesinde bu problemlerin çözüleceğini, çözülmekte olduğunu söyledi. Başbakan birinci yardımcısı, "Harg Adası yasak bölge ilan edilmiştir. Bunu herkes bilmektedir. Bu konuda hasar görecek, batacak gemilerin tazminatınt Irak değil İran ödemelidir. Biz tankeriere hiç bir zaman tazminaı ödemeyeceğiz" dedi. Türkiye'nin İranIrak savaşı konusundaki tutumunu değerlendirmesini isteyen bir başka gazeıecıye de "Türkiye savaştn başmdan beri tarafsızlık gösteriyor. Hem İran için hem Irak için savaşın uzaması halinde yaratacağı tehiikeler Türkiye'yi de etkileyecektir" dedi. Irak kürdistanı'nda Talabani ve Barzani arasındaki kavganın Irakh Kürtlere verilen özerkliğin geri ahnması konusunu gündeme getirip geıirmeyeceği biçvmindeki bir soruyu ise şöyle yanıtladı: "Özerklik Irak kurt halkının yararı için çıkarılmıştır. Özerklik konusunun Talabani ve Barzani gibi hainlerle bir ilgisi yoktur. Bu ikisi de dışandan yardım alıyor." EVET/HAYIR AKBAL (Bastarafı 2. Sayfada) Sandık ki, ikide bir demokrasi çabalannın, arayışlarımn hızını kesersek ulus yaranna bir iş yapmaktayız. Oysa bir türlü ilerleyemedik demokrasi yolunda, al baştan sil baştan diye diye bir de baktık ki kırk yıl önceki noktaya geri düşmüşüz, yeniden 'demokrasi' arayışlarına başlamışız! Mektuplar geliyor yurdun çeşitli yorelennden. Bilinçlenmiş yurttaşlarımız çoğunlukta... Dogruyu yanhşı ayırt etmesini biliyorlar. Diyorlar ki, bunca yanılgı, yenilgi bizlere ders olmadı mı? Bölünmüşlük, dağınıklık, senben kavgası halka bir şey kazandırmadı. Parti başlarındakilerin kısır çekişmelerinden usandık. Artık birlik istiyoruz. Arkadaş sen sosyal demokrasi yanlısı mısın? Atatürk devriminin temel ılkelerıne bağlı mısın? Halkımızın sağcı, aşırı sağcı, daha da çok özel çtkarcı partilerin, liderterın elınden kurtulmasını, özgürlüğe kavuşmasını, haklartnı aramasmı, emeğin karşılığmı veren bir düzende yaşamasını, son yıllarda işlenen yanlışlıkların ortadan kaldınlmasını isttyor musun, istemiyor musun? Senin bütün amacın halkm oylarını cebine atıp yüce görevlere seçilmek mi? Yoksa sosyal demokrat bir görüşün bu ülkede başarı kazanmasında bir katkıda bulunmak mı? Öyleyse, gel şu çizgiye, sosyal demokrasiden yana olanların ortak bilincine, çabasına katıl... Bakın Elazığ'dan A. Ergin ne yazmış: "Bizim gibi az gelirii, (bir süre önce orta gelirliydik, giderek aza indik), insanlar bu iktidann gidişine dur diyecek birilerini aramaMayız. Ne yazık ki hâlâ etkin bir güç yok karşımızda. Çevremizde haksızlıklara, pahahlığa dayanacak gücümüz azalıyor. SHP niçin erken bir seçim istemez? Bunu anlayamıyoruz. Halkm günden güne yoksullaştığını, ne korkunç acılar içinde çırpındığım görmüyor mu? Nice mahkum aileieri var çevremizde, onların hali içler acısı; hem kendilerini geçindirmeye çalışıyorlar, hem de cezaevlerindeki çocuklanna, eşlerine yardımcı olmaya... Af umudu yalnız cezaevindeki insanların değil ailelerinin de yanan ışığıydı, bu ışık gitgide sönüyor. Bizler, SHP'yi umut sayanlar, bir an önce genel seçimlerin yapılmasını ve istediğimiz partiyi özgür oylanmızla iktidara geçirmeyi istiyoruz. Başka bir seçenefc yok çünkü..." CHP'nin gençlik kollarmda görev yapmış bir yurttaş da sosyat demokrat oluşunun bölünmesindeki yanlışlığı belirterek, DSP lideri görünümündeki Sayın R. Ecevit'in tutumunu eleştirıyor "Üreten biziz, yöneten de biz olacağız gibi sloganları meydanlardan indtrten Sayın Rahşan Hanım nastl halkla bir oiabilir?" diye soruyor, şunları ekliyor: "Türk halkı son yerel seçimlerin de gösterdiği gibi tercihini yapmış, SHP ile iktidar yürüyüşüne geçmiştir. Haydi Sayın DSPMi arkadaşlar, birlikte yürüyelim." Ben Sayın Bülent ve Rahşan Ecevit'in demokratik solda bir bölünmeden yana olacakiannı hiç sanmıyorum. Kendi açımdan, Sayın Bülent Ecevit'i de Sayın Rahşan Ecevit'i de az çok tanıdığım kanısmdayım. İkisi de halk yararmdan yana kişilerdir. Bunu kanıtlamışlardtr Bülent Ecevit 12 Eylül sonrasında toplum önünde başarılı bir sınav vermiştir. Halkımız bir zamantar dağlara taşlara Umut' olarak adını yazdığı bir kişiyi kolay kolay unutamaz. Ama... Ama Ecevit çirtinin de bu halka. sosyal demokrasi savaşımma karşı yüklendikleri sorumlulukları vardır. Bunca yıldır üstlendikleri halka yararlı olmak, Atatürk devriminin ilkelerini yaşama geçirmek savaşını sürdüren yığınları ki şimdi bu savaş en önemli noktasmdadır ikiye bölemezler. Kişiliklerinin böy!e bir tutuma uygun olmadığı sanısını sonuna dek korumak istiyorum. Solda gerçek bir birlik kuruluyor. SHP ki er geç CHP olarak lanhsel adına da kavuşacaktır halkımızca bu birlikteliğin simgesi olarak benimsenmıştir. DSP'yi ortaya çıkararak oluşmakta olan gücü parçalamak kımlere hizmet etmektir, bunu hepımız aüşünmel;yiz VEFAT Merhume Hatice ve merhum Lütfü Sirmen'in oğlu, Bahai Sirmen'in kardeşi, Mine Sirmen'in kayınpederi, Devrim Sirmen'in dedesi, Ali Sirmen'in babası I. SAMM SIRMEN 11.12.1985 tarihinde ABD'de, Dallas'ta vefat etmiş, 12.12.1985 tarihinde aynı yerde toprağa verilmiştir. Allah rahmet eylesin. AİLESİ (Bastarafı 1. Sayfada) malı geçen Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinde konuşan Devlet Bakanı Kazım Oltsay, kalkınmada öncelikli yörelerden baslanmak üzere imam evleri yapüacagını açıkladı. Gelin kızlann çeyiz sandığında en güzel nakışın "mushaf kabı" olduğu görüşünü savunan Devlet Bakanı, Diyanet Işleri'nin Atatürk ilke ve inkılaplanna ters düştüğu iddialarını reddetti. Oksay, "Malum çevreler laiklikle din ve vicdan hürriyeti arasındaki hassas dengeyi ikincisinin aleyhine bozmaya çalışmaktadırlar. tnançsızlık ortamı yaralma cabasındaki bu mihraklar dışardan kumandalıdır" dedi. ANAP grubunun görüslerini açıklayan Mehmet Kaşıkçı, konuşmasında bütçeden ziyade SHP'li Bahriye Üçok'u eleştirerek, "Üçok'un iki kitabı basılmadıgı için Diyanet islerine bücumlanru arttırdığım" iddia etti. Kaşıkçı, bütçe komısyonunda SHP'li Ttaran Beyazıt'ın, "AUtürk kafasuu bırakın Burgiba ka Gülsuyulu Diyanet bütçesi VEFAT Merhum Yüzbaşı Osman Tahir Demir'in ve merhume Hupser Demir'in oğullan, merhum Kemal Tahir Demir ve merhum Ratip Tahir Demir'in kardeşleri, merhume Semiha Demir'in kayınbiraderi, Ayşegül Durugün'ün manevi babası, KEMAL TAHÎR VAKFI Yönetim Kurulu Başkanı BAŞSAĞUĞI Gazetemiz Yazan Ali Sirmen'in babası, OSMAN NURİ DEMİR (NURİTAHtR) 12 Arahk 1985 günü Hakkm rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bugün (14 Aralık 1985 cumartesi) öğle namazını müteakip Erenköy Galip Paşa Camii'nden (Bağdat Caddesinde) tçerenköy Mezarhğı'na kaldırılacaktır. I. SAMM SİRMEN'i yitirdik. Yakınlarına ve sevgili arkadaşımız Ali Sirmen'e başsağlığı dileriz. fasına bakın. Burgiba ramazanda onıç tutturmayıp çalışılmasını isJemiştir" dedığını belirterek, şunları söyledi: "Atatürk'ü yanlış anlatmayı anlamanın imkânı yoktur. Burgibaları aramaya hiç gerek yoktur. Atatürk, inançlı ve imanlı bir Müslömandı." Bağımsız Türkan Ankan ise son günlerde tarikatlar ve tekkelerin yayıldığını söyledi. Ankan, laikliğe aykırı din kitaplan bulunduğunu belirterek, mühürsüz Kuranı Kerim'lerin çoğaldığını belirtti. SHP grubunun görüşlerini açıklayan Bahrije Üçok, Diyanet tşleri Başkanlığı ile papahk arasında benzetme yaparak, "Başkanlık kendini papalık gibi dine yeni kurallar getirebilecek bir makam zannetmektedir. Bunun çeşitli zamanlarda dehşet veren uygulamalannı gördük, yaşadık" dedi. Mecliste Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinden sonra ele alınan Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesinde hükümetin Imar Affı ve tapu tahsis belgesi dağıtımındaki uygulamalan eleştirildi. Eleştirileri yanıtlayan Devlet Bakanı Mustafa Tınaz Titiz, kadastro çalışmaları için bir master planı hazırlandığmı ve bunun 1986 mayısında uygulamaya konulacağını açıkladı. Titiz, Imar Affı uygulamasıyla kadastro çalışmalannın 8 yılda tamamlanacağını bildirdi. Bütçe görüşmelerine bugün de devam edilecek. Genel Kurulda Danıştay bütçesi göruşülürken konuşan SHP grup Başkan Vekili Seyfi Oktay, güvenlik soruşturmalanna değindi ve bu konuda MİT tarafından hazırlanan bir yönergeyi açıklayarak, bunun anayasaya aykırı olduğunu belirtti. SAT1LIK Eyüp'te müstakil ev Tel.: 526 56 87 4919316 nolu sigorta kanımı yitirdim. Hükümsüzdür. ULFİ UZUN KEMAL TAHİR VAKFI CUMHURİYETÇALIŞANLARl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle