28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 KASIM 1985 CUMHURİYET/11 Endülüs'ten Güzellik ve özgtirlük raksı ( 9 M a i t ' l l l aSİİ faİlİ HADİ ULUENGİN SEVİLLA Alkazar bahçesinden bır portakal kopardım. Mis kokulu ve henüz olmamış bir portakal. Binbir gece masallarından kopartılmış bir portakal. Endülüslü bır portakal. "Zil, şal ve giil ve bu bahçe" yeyaraşan bir portakal. Yani estetik bir portakal. Endülüs, her halde en doğudakı en batı ve en batıdaki en doğu. Endülüs en Hristiyan doğu ve en Müsluman batı. Endülus arabesk ve endülüs barok. Arap tarihçi EI Sakundi Sevilla için "Bu şehirde koş sutıi arasamz o bile bulunor" demiş. Kuş sutünün bulunacağma kuşku yok da. Sevilla yalnız kuş sütüyle yetinecek kadar mütevazı değil. Sevilla, iki büytik uygarlığı, ArapMüslüman uygarlığını ve IspanyolHristiyan uygarlığını aynı mey kadehinden içip başı göklere değdiğinden, kuş sütünden başka çok şeylere de tepeden bakıyor. Çirkinliklere meydan okuyor ve Güzellikleri nakışlamış. Kah fıskiyeli havuzlann Emevi çinileriyle nakışlamış, Kah katedraldeki carmıha gerilmiş Isa tasvirleriyle nakışlamış. Sevilla şehri "Raksın bülün hınyla" güzeiliklere akmış. Müslüman bir ülkeden olup buraya gelmek iyi. Şehrin sernbolü "La Giralda" çan kulesinin minareden bozma olduğunu ve Hristiyanlığın en büytik Uçuncü klisesinin Sevilla camiinin kalıntılan üzerine kurulduğunu bilmek iyi. Çok gizli avlulardaki çok aleni manolya ağaçlarının arabi koktuklannı bilmek iyi. Engizisyon evveli Yahudı Gettosu olan Santa Cruz mahallesi sakinlerinin, önce Balat'ta, şimdi de Perihan sokakta oturduğunu bilmek iyi. Kemerli#saraylann, portakallı bahçelerin, GuadaJkıvır telaffuzlu nehirlerin, Flamenkolu musikilerin ve bütün bu güzelliklerin en az yarısının Müslüman bir uygarhğın damgasını taşıması iyi. Bu damgayı taşıyan guzelliklerin çok güzel güzelhkler olduğunu görmek de iyi. Isevi medeniyette tslami medeniyeti görmek iyi. llk karlann düşlüğu kuzeyli bir Hristiyan şehrinden çok guneşli ve çok güneyli bir Hristiyan şehrine gelmek de iyi. Uçak inişi, olağanustu mavı bir gökyuzüne misafır olmak iyi. Limon kokuları duymak iyi. Sevilla ilahilerindekı baroğun kuzey ilahilerinin baroğundan değişik olması iyi. Marcos Kilisesinde mum yakan dindar kadınlann sonra "Otel İsçileri Sendikasının" binasına gırmesi iyi. Demokrat ve özgür bir tspanya çok iyi. Kuzeyli Hristiyan şehirler kadar demokrat ve özgür güneyli bir Sevilla bulması çok iyi. Arap kısraklar Emevilerden bu yana Guadalkıvır vadısinde koşuyor ve şark rüzgarları taşıyor. Cervantes'ın Don Kişotu yel değirmenleriyle uzlaşmayacak kadar cesur. Veiaduz ve Murülo güzelsızliklerle uyusmayacak kadar cesur. Carmen, Sevilla sokaklannın beyaz aydınlığında sevdalı, Bnuel'in kadınları genç rahibeler kadar vahşi ve cınsel. Ispanya, matadora meydan okuyan boğa kadar özgürluğe aşık ve Gırnata'run narin gulü gibi demokrasiye mukayyet. Endülüs'te, "zil, şal ve giil" ve güzellik ve özgürluk raksediyor. Burjuva ön yargılarına ve "mutlak militarizm"in baskısına saplarup kalan Sayın E.OrgeneraJ Batur'un 12 Mart'a değgin tutumsal özelliklerini ele alarak ulaşılacak bir çözUmlemenin ilk dayanağı, kamuoyunda 16 Mart'da emekli edilenlerin özellikle Sayın E.General Gürkan'ın üzerine kuşku bulutlannı oluşturma çabasıdır. Bir sıkıntı ve öfkeyi de aşarak elinde 12 Mart'ın sopasıru sallaya sallaya Sayın E.General Gürkan'ın bir aydın asker onuruna ve namusuna yaraşır biçimdeki açiklamalanna saldırarak yanıtlayan Sayın E.General Batur'un o günJerin teiaşlı davranışlanndaki aksaklık, bu yanıtında da göze çarpan biçimde yansımış görünüyor. "Kimi önderler" bir iş başına geçerken, ilerici bir oluşuma ön ayak olurken sağlamdır. İş sarpa sannca, bırakıp kaçarlar. Ve hiç vakit geçirmeden, oluşan durumu tersine döndüren bu asli failler ellerinde kalan son silahı inkâr ve kara çalma silahını kullamrlar. Sayın Batur'un gunümüze dek 12 Mart'la ilgili açıklamalanna yanıt vermekten özenle kaçındım. Ancak, Sayın E.General Gürkan'a Cumhuriyet'te verdiği yanıtı okuyunca karanmı değiştirdim. 12 Man darbesine önderlik eden sermaye sınıfının anlayışına uygun bir yol izleyen açıklamaları, ben bu darbenin çatlaklarına giden karşı yolu yeğ tutarak yanıtlayacağım. önce şunu vurgulamak gerek. Evet görüş ayrılıklanmız vardı ve bu olağandı. Çünkü siz darbecilerin tarafında yer almıştınız. Dayattığınız darbeye arkanızı dönerek 'ben bir sosyal demokratım' derseniz, ben bir demokratım diyen " B a r i e n t o s " a koşut bir "soyut"a dönüşürsünüz. Yanıtmızda düştüğünüz soyutluk da bunu irdelemektedir. öyle kaba hatlı değil, çok incelikli bir konu da işkencenin olağan gunluk olaylar arasında yer aldığı 12 Mart döneminde bir darbecinin çıkıp da benim gücurn bunu önlemeye bu kadar yetti, derse, darbeciliğine hele hele darbeişkence ilişkisine ters düşmez mi? Emekli Amiral Vedi'i Bilget'in açıklaması sizsiniz Sayın Batur N'ew York'tan iki ressam, bir heykeitımş TANJU AKERSON NEW YORK Geçen pazar New York bu yıhn son sıcak gününu yaşadı. Isı öğle üzeri 23 dereceyi bulunca "Bundan sonrm hava ıstamaz" diyen New YorkluJar kendilerini evleıden dışan anılar. O gün iki önemli olay oldu. Gündilz Modern Sanatlar Müzesi'nde ToulouseLautrec'in sergisi açıldı. Akşam New Jersey'de bir mahalleye, havada çarpışar. iki özel uçak parçalanarak düştü. Olaganüstü bir kaiabalığın hücumuna uğrayan sergide giriş biletleri üç saat içinde bitti. Yemekten sonra tok karnına müzeyi gezeriz düşuncesini benimseyenler kapıda kaldılar. Caddeye düşen uçaklar ise korkulanın aksine bir faciaya yol açmadı, üç beş kişinin ölümüyle kaza ucuz atlatıldı. ToulouseLautrec'den yorulup akşamustu müzenin ortasındaki bahçenin demir iskemlelerine kendilenni atanlar tepelerinden geçen uçaklara hiç bakmadılar. Kimsenin akhna Manhattan uzerinden geçen yüzlerce özel uçaktan birinin az sonra bir başka uçakla çarpışacağı getmedi. Muzenin bahçesi taştan yapılmış. Üç yanını saran gökdelenlerin arasında minyatür bir vadi gibi duruyor. Beton zeminin içinden fışkıran bol dallı ağaçları var. Ağaç dalları, sulan çekilrniş havuzun üzerine eğiiiyor. Ancak iskemlede otururken ayaklanruzı havuzun kenanndaki sete uzatmak yasak. Görevliler hemen uyanyor. Içerde insanlar ToulouseLautrec'in yapıtlan önünde kuyruğa girmiş. Ağır ağır ytırüyorlar. Klasik bir resim sergisi değil bu. Fransız ressam bir baskı ustası olarak nasıi çalışmış, onu anlatıyor. Desenleri, kıtap kapağı ya da poster olana kadar geçirdiği asamalar tek tek sıralanıyor. Bu aşamalarda özel yazışmalarla belgelenmiş insan ilişküerine de yer verilmiş. "La Cafe Concert"in ünlü şarkınsı Yvette Guilbert'ın ince yüzü, lilofraflara dökülürken arada bir sürü mektup gidip geliyor. Modern Sanatlar MOzesi'nden 15 sokak kadar ötede bir rehabilitasyan merkezinde bir genç kadın sevinçle haykınyor: "Gdzkapaklanıu knmldattj". Tüm vücudu felç olan 37 yaşındaki heykeltıras kocasuun günde bir saat oturabildiği tekerlekli iskemlesinde yaptığı ilk hareket. Gençkadın umut dolu parmakiarla heykeltırasın iskemlesıni kavnyor, "Şimdi arttk ibtiyaaa otaa tek şey çahşmak" diye fuıidıyor. Heykeltıraş sesini ilk kulunabıidıg] anda cahşmaya basiıyor. Çok zayıf bir sesle kansına heykel kalıplannı nastl yapacağuu tarif ediyor. Karısı onun tarifı üzerine ince tahta levhalan kesip tutkalla yspısünyor, istediğı formu veriyor. Heykehras WUHartf Bfleppk Oç yıl felç Ueraücadeleettikten sonra sıcak bir sonbahar günü 79. Sokak'taki Acquavella Galerisi'nde ilk sergisini açıyor. önce scsiyle tahta kalıplannı yaptırdığı sonra eilerini kuUanmaya basladığında kendisinın bronzdan döktügü heykeller.. Baa intanlar ToulouseLauirec'den önce VVilliard Boepple'nin sergisini geziyor. Hava birden karanyor.. ToıüoaseLavtıec ile şartaa Yvette Gaöbert arasındakı raektuplan özel büyüteçle incdeyen tekerlekli iskemleli gençkadın, muzenin taş bahçesinde sulan çekilmis havuza bakıyor. Aynı saatlerde Manhattan'ın ajagı kesiminde Prince sokağı yabnlanndaki bir galeride Moriey Smfer admdaki orta yaşlı ressam 60 dakikada 14 tablo birden satıyor. Ressamın özelligı, en büyük tablosunun boyutlannın 20x25 santım olraası. "Bir türlö börak resim vapamıyonım" diyor. "Hep kocamaa bir taMo yap«cagım diye işe başlryonım, sonunda ortaya yine nfacak birşey çıkıyor. Zaten ben trdavi niyetineresimyapıyorom. Yoksa aklınu kaçınnm." Yapıtlanna New York resim pıyasasına göre düjük sayılacak bir fiyat koymus. Resimleri 300 Ue 800 dolar arası degişiyor. Ama Morley Safer kısa zamanda bol resim satma rekoru kırmasından çok, yapıtlanna biçilen degerle övanüyor: "Dünyanm cn pataak rcssamı benim, santimetrc hesabına vurulursa.. Çunkü benim resmimin santimetre$i Rnbens'ten bile pahalıya geliyor." Sonra aklına gelmişçesine ekliyor "Tabii, TonloaseLaBtrec'dcB de..' Yine aynı saatlerde iki uçak havada çarpışıyor.. Paris'ten ÖzaVın gezisinin anlamı SABETAY VAROL PARtS Çok değil, bir yıl önce tnönu Stadı'nda hakeme kızan seyirci Fransa'ya küfur ederdi. O tarıhlerde bir Türk basbakarurun Fransa'ya geleceğini hayal ederdik en çok. Geçen ay Ortadoğu gezisi dönüşü Paris'e uğrayan Cengiz Çandar bir akşam üstu Lç Monde gazetesine göz gezdirırken "Özal Paris'e geiecek seo daha uyu" dediğinde biz de şaka yapıyor sanmıştık. Ve özal nihayet geldi. Ayağının tozuyla da I982'de Mitterrand tarafından devletleştirilmi; İndosuez Bankasımn merkezinde bellibaşlı Fransız firmala.ının patronlarının hazır bulundukları onuruna düzenlenmiş bir toplantıya gitti. Toplantıyı lndosuez ile T.C. Merkez Bankası ortaklaşa düzenlemişlerdi. Bizde Sabancı, Vehbi Koç neyse onların Fransa muadilleri, televizyonlarda gazetelerde her gün demeçleri yayımlanan isadamlan oradaydı. Davetliler listesine biraz dikkatli baktığımızda üç dört istisna dışında tamamının devletleştirilmiş kuruluşların yöneıicüeri olduğunu gördük. Yakında Türkiye'de şube açacak bir kamu bankası bir toplantı düzenliyor. Buraya Başbakan geliyor. Gene kamu mali dev kuruluşların yöneticileri çağrılıyor. Devletleştirilmiş Fransız firmalari'ticarîilişkilerinde özerk bir yapıya sahipler, sosyalist ulkelerdeki gibi merkezi plan hedeflerine u>ma gibi kısıtlamaları yok, ama malın sahibi Fransız hukümeti ve onun adına Maliye Bakanı Pierre Beregovoy. Bu nedenle tum bu işlerin arkasmda Fransız devletinin gölgesini gormemeye olanak yok. Elçilikteki kabul toplantısı sırasında OECD Turk delegasyonundan genç bir görevliye olanların anlamını sorduk. "Cevabuu kimse bilmiyor, büyük ölçüde kendiligiaden oluyor" dedi. Gayri resmi gezıye bir de Dışişleri Bakan Yardımcısı JeanPierre Baylet'nin Özal'ı elçilikte ziyareti eklendi. Baylet, "Ladepeche du Midi" gazeıesinin sahibinin oğlu. SolRadikal hareket uyesi ve eski başkanı. Poiitika kulislerinde "Baylet, ailesi, gazeleyi yönetemediği için siyaset yapmasını istedi" diye de hakkmda espriler yapılır. Şimdi burada herkes, ilişkiler kendiliğinden mi gelişiyor, önceden mi programiı sorusunu soruyor. Merkezi plan mecburıyeti yoksa da.. Celil Gürkan Londra'dan Görevsel gülücüklerin kaynağı RAGIP DLRAN LONDRA Şehirlerarası otobus şoförlüğü, pilotluk ve altın arayıcılıgından sonra, gazetecilikten önce heveslendiğim meslek olduğu içın dıplomallığa, dıplomatlara bir başka gözle bakanm. Bu hafta zaıen sık sık boyunbağmı baglayıp elimde kadeh, ayakta laklakla geçti 3 gecem. KKTC'nin kuruluş'inun ikinci yıldonumü için bir resepsiyon düzenlenmişti. Bir de Türkiye'den bir "sahnc sanatçısı" gelmiş, onun onuruna bizim büyükelçilik bir toplantı tertip etmiş. Resmi ve plastik ortamlar. büfe bazen iyi oluyor. Eş dostla sohbet ediyoruz. Bazen de ilginç insanlarla tanışıyoruz. Her mesleğin bir raconu var ya, sadece bizimkiler değil, tüm diplomatlar, mevkileri ve giysıleriyle yapay bir ızlenım bırakıyor bende. Bır de uzmanlığı olmayan gazeteciler gibi herşeyden az çok aniamalan gerektiği için, hiçbir şeyi tam bilmeyen insanlan hatırlatıyorlar. Yuz çeşit viskinin markasını iyi bilirler de, ülkeleriyle ilgili bazı önemli şeyleri bilmedikleri görülrfıüştür. Arna sözcUklerle briç oynamayı öğrendikleri için, dış görünüm ve sohbetin ilk yarım saati falsosuzdur. Sakın özel olarak biriııe iltifat yağdırdığımı sanmayın. Genelgeçer görüşler bunlar. Okuldan tamdık bulurum diye her gittiğim yabancı ülkede uğradığım elçiliklerde kuraldışı insanlara da rastladım. 1972 yılmda Paris'teki büyukelçimız mesela, sonradan Savunma Bakanı olmuştu. Sonra önceki yıl Budapeşte'de tanıştığım Sa>in Basman. Orkestra Şefı Hikmel Şimşek'in konseri vardı. Bizım elçi gerçek bir klasik muzik uzmaru. Islamabad'daki buyukelçimiz de yapaylık çemberinı asmış kişilerdendi benim kayıtlarımda. Bır aralar Cenevre'de BM nezdindekı büyükelcimiz olan Sayın tnan "ayaklı istatistik enslitusu" diye büinirdi. Yalnız daha çok Osmanlı dönemi istatistikleri ile ilgilendiği izlenimine kapılmıştım. Tek tek saymaya ne gerek Özellikle genç kusaktan gelen. uzmanlık sahıbi, nice başarılı diplomatımız var herhalde. Sordum soruşturdıım. okudum, inceledim. Bakanlık göre%lisi arkadaşlanmın görüşlerini öğrendim. Frenklerin \e AngloSaksonların sistemleriyle karşılaştırdım da, bu pek gerçekçi olmayan resmıyet ile görevsel gülücüklerin kaynağında galiba kabile yapısına daha uygun duşecek hiyararşi anlayışı var. Biz lisedeyken hep son sıruf öğrencisi olmajı duşlerdik. Çunku 12. sınıf öğrencileri gerçek anlamıyla okulun ağası kesilirlerdi. Siyasal mezunu, dil bilir parlak diplomat adayı da, bakanlıktaki gorevine arşiv memur yardımcısı olarak başladığında, 50 yaşını tasarhyor, düşlüyor. Ee, oraya gelmek de sadece zamanın geçmesiyle olmuyor tabı. "Evel efendira, sepel efendim" ideolojisınin sadık bir militanı olmak gerek. Bu tür milıtanlığın en son aşaması da o orgütun yerel başkanhğı. Diplomatlık, özgür kişılerin mesleğı olduğunda daha da"onurlu bir meslek olacak. Münih'ten Mevsimin iJk karı ULYA ÜÇER MÜNİH Almanya'da mevsimin ilk karı geçen çarşamba Münih'e yagdı. Takvimlerin daha sonbahan gösterdiği günlerde ustelik bir gün önce serin ama guneşli, puıl ptnl bir havanın egernen olduğu kente, birden bastıran kar herkesi gafıl avladı. Münjh Belediyesinin kar temizJeme araçlan hazır degildi, özel firmaiardan Uçyüze yakın araç kiralamak zorunda kaldı. Birden otuz santime kadar yilkselen kar, açık kahvderdeki masa ve iskemleleri garsonlarm iceri taşımasına fırsat bırakrnadan, bembeyaz kapladı. Otomobil sürücüleri kara zaten her yıl hazırlıksız yakalanırlar. Bu yıl da ilk karı öyle karşıladılar. Yollar, karda kayanlar, arabasını çalıştıramayaniar, çarpışanlarla dolu. Münih polisı 12 saat içinde toplam 200 kaza kaydetti. Güney Bavyera ve Tuna nehrinin güneyieri kara gömülünce tabii otobanlardaki trafık de birden kanştı. Alp ülkeleri diye anılan, Avusturya ve Isviçre'de dunun Güney Almanya'dakinden farksız. Hafta ortasından beri oralar da karla drtüIO. Münih'te kar çoktan eriyip camura döndü, ama alısılmadık bu erken tipi kent tarihine kaydedildi. Kasımın ilk yansmda boylesine yoğun kar Münih için olağan sayümıyor. En son 1979'da benzer bir olay göriılmüs ondan önce de 1904 yıIında. Sayın E.General Gürkan'ın açıklamalanndaki çağdaş boyutu gözeten açıklamalarını soyuta çekme gayretiniz, yine o süreçte top{ lumsal gerilimle politik olan arasındakı sü! rekli çelişki ve bunalımın diyalektiğini gör• menizi engellemiştir. Aynı hatayı benim ya' nıtımda yinelememenizi dilerim. Sayın Batur, insan kendini seçerken, çevresini de seçer. Çünkü şunu ya da bunu seçmek demek, seçtifimizin değerini bilmek, onamak demektir. Hiçbir zaman kötüyü seçmeyiz. Seçtiğimiz hep iyidir. Herkes için iyi olmayan bizim için de iyi olamaz. Ayrıca biz tasarladığımız biçimde varhğımızı sürdürmek isteyince, bu tasarı herkes için ve bütün çağ için geçerlik kazanmalıdır. Bizler ve bizler gibi niceiariyle çizgideş görünmeye çabalayarak yıllar boyunca süren yorucu çalışmalanmızın ürününü, yerli teorisyenlere özgü taktiklerle gerçekleştirdiniz. Ancak, bu felaket başannızı, bizler için "onlar 9 martta müdahale edelim dediler, biz müdahale edilmeyecektir dedik"e bağlarsanız, o zaman bu suçlamayı meydana getiren bulanık izlenimleri kamuoyunda daha da yoğunlaştınrsımz. Ben bugüne dek askerleri politikacılardan daha açık sözlü olarak tanıdım. Ne var ki, yanıt ve anılannızdaki açıklamalannızı okuyunca bu yargımı geri aldım. İyi güzel de, 9 martta müdahale isteyenlerin akılları daha evvel neredeymiş? Bula bula 9 martı mı seçmişler? 9 marta mı çekilmişler? Peki, müdahale isteğini ikide bir yinelediğiniz bu subaylan, ipe sapa gelmez bir disiplinsizlik bahanesiyle emekli ettireceğinize, adalete teslim ederek yasal gerekleri yerine getiremez miydiniz? Cevabını ben vereyim. Siz asli failsiniz, ucu sizlere dokunmasa bal gibi ellerimize kelepçeleri taktınrdınız. O süreçte ipliklerinizi teker teker pazara çıkaracağımızdan çekinerek bizleri emekli yapmakla yetindiniz. Kaldı ki, 9 mart iddia ettiğiniz gibi bir müdahale, bir darbe zorlaması mıdır? Yoksa, emperyalizme Anadolu'dan tekrar uzanacak namlulan sindirme ve söndürme doğrultusunda kızıştınlıp oluşturulan ve bu ülke halkının başına Amerikan kulâhı olarak geçirilen 12 Mart muhtırası mı bütun sonuçları 9 Mart'ta müdahale isteyenlerin akılları daha evvel neredeymiş? Bula bula 9 Mart'ı mı bulmuşlar? 9 Mart'a mı çekilmişler? Peki, müdahale isteğini ikide bir yinelediğiniz bu subaylan, ipe sapa gelmez bir disiplinsizlik bahanesiyle emekli ettireceğinize, adalete teslim ederek yasal gerekleri yerine getiremez miydiniz? Cevabını ben vereyim. Siz asıl failsiniz. Ucu sizlere dokunmasa bal gibi ellerimize kelepçeleri taktınrdınız. O süreçte ipliklerinizi teker teker pazara çıkaracağımızdan çekinerek bizleri emekli yapmakla yetindiniz. ile birlikte gerçek anlamda bir darbedir? "Yumruğu kuvvetli olanın.Atatürkçulük anlayışı" ile ve ülkemize sınır tanırnayan bir zorbalık, kanunsuzluk rejimi getiren "muhtıraların" görkemli imzacısı vicdanını zorlayarak, hafızasını yoklayarak konuşursa, bizler de "ehven'i şer" döneklerine karşı, "karşıdevrimci"Iere karşı eski defterleri açmak zorunda kalmazdık. Devrim sahnesinde yülarca oynadığımz ortaklaşa dram, her dönemde seyirci bultnuştur. Ama biz o seyircilerden değiliz. Bizleri bize yakışmayacak biçimde bireysel suçlamalara itmeyin. Tahammülü korkaklık sayanlann arasma girmeyin. Olaylann bireysel yönünü kurcalamak bizlere yakışmaz. Ama bizleri zorluyorsunuz ve benim emekli maaşımdan başka kaybedecek hiçbir şeyim yoktur. Şimdi, her babayiğidin kıvıramayacağı bir atılımla soluğu 12 Mart'ta alan komutanların "Işte bizim yerimiz burasıdır" dedikleri yere bir kez de beraberce göz atmakta yarar görüyorum. Saym Batur, ahı çizilmeye değer gerçek şudur: Çağdaş burjuvazinin Türkiye'de kurduğu içe ve dışa dönük fesat mekanizmasının işlevindeki, her türlü zorlamalar aydınlığa çıkarılmadan, 12 Mart olayından söz etmek olanaksızdır. Burjuvazi, Türkiye gibi çağının gerisinde bıraktınlmış ülkelerde, kapitalizmden tekelciliğe doğru sıçramalar yaparken, birtakım tutkulara saplanır. Devlet bürokrasisıni bütünüyle kendine bağlamak, emekçi sıruflann demokrasi mücadelesini engellemek, tüm ulusal güç ve kaynaklaril yalnızca kendi yaranna araç edinmek, bu tuıkuların önde gelenleridir. Turk tekelci burjuvazisi de, bu yontemlerden payına duşeni gerçekleştirmede sakınca görmedi. "Yahya Han Formülü" yeşil ışık yakmıştı bir kez. Artık yol almak kolaydı. Yöntem, iç savaş tehdidiydi. Küçükburjuvazinin baskı gruplan emekçi sınıflan ile çatıştınlacak, bu arada ordunun da demokrasiye inanmışlığı kırılacaktı. Dıştan körüklenen, içten pekiştirilen ekonomik kriz, birdenbire siyasi krizedönüştürülecekti. tşte bunlar gerçekleşırse, demokrasi kilitlenecek ve kökeni devrime dayalı cumhuriyet ordumuz d^ bu kargasanın ortasına itilecekti. Yöntem, uygulamaya döküldü. Yabancı sermaye ile içli dışlı olmuş yerli sermaye çevresi, arasına fesat soktukları gençlik eylemleriyle, "Türkiye'nin, anarşik olaylann kazanında kaynayan, her gün asayiş tellerinin biraz daha gerildiği, her vatandaşın sinirinin yıprandığı, demokrasinin te mellerinin gümbür gümbür sarsıldığı" bir ortama girdiğinden yakınır oldular. Demokrasi yi yok etmek isteyen bu çevreler, demokrasiyi savunma maskesi ardına sinerek, geniş halk yığmlanna korku aşıladılar. Evrensel sermaye kutbunun sözcüsü bazı basın organları da, yel ekip fırtına biçerek, 12 Mart'a neden oluşturmak için tüm kurumlarını seferber ettiler. Emekçi sınıflarını sindirmeyi amaçlamış gözü dönük burjuvazi, garip bir rastlantı olarak (!) bu ortamın oluşturulması için, CIA'nın tüm halkçı hükümetlere karşı eyleme geçtiği bir dönemi seçti. Tekelci sermaye çevreleri, kendilerinin yaratıp yine kendilerinin kışkırttıkları anarşik eylemlerle, orduyu bir iç savaş tehdidine çözüm getirmeye zorluyordu. Ancak, bilirkişilerle saptanması koşulunu saklı tutarak demokrasiyie olan bağlılıklarını, ulkenin bir iç savaşa sürüklenmesine tanık olmamak pahasına ko ' paran komutanlar, 12 Mart muhtırasını imzaiayıp, tekelci burjuvazinin tuzağına düştüler. Gerçekten böyle bir tehdit olmadığım, suni bir ortam yaratıldığını anlayamamanın bulutlan ardına sürüklenirken, gercekleri görmeye çabalayan bir kesiti de (yani suçladığınız bizler) ordudan uzaklaştırmaya zorlandılar. Artık tekelci sermaye, perde ardı oyunlanyla, amacına ulaşmıştı. Mekanik disiplin dönemleri, burjuvazinin her kesitinin lehine gelişmeye şartlandınlmıştı. tşte, 12 Mart olayını oluşturan başat gerçek budur. Konuşmalannız bu gerçeği yok etmek anlayışına somut bir örnek olmaktadır. Sizin halkoyuna sözde gerçek diye sunduğunuz gibi, 12 Mart olayı, yineleye yineleye söylüyorum, ne dört beş general / amiralin iktidar hırsı ne de yedi sekiz albayın vatanı kurtarma kuruntu ve kaprisi uğrunda oluşmuştur. öylesine uzak bir geriye uzantısı ve öylesine bir somutlukla kaynaşmışlığı olan bu olay, ülkemizin ekonomik, siyasal ve toplumsal gelişme yolundaki adımlarınm, emekçi sınıflar aleyhine körletilmesi uğrunda, yabancı benzerleriyle amaç ortaklığı edinmiş tekelci burjuvazinin fesatlığı sonucunda oluşmuştur. Toplumumuzu uzun süreçlerde etkileyen ve sarsıntısının izleri, belirli ölçülerde bugun bile var olan bu olayın, Türkiye'nin içinde bulunduğu şu çok ilginç dönemde, gerçekleri yok ederek ortaya atılmasının nedeni, kuşku verici bir anlama bürünmektedir. Belki de birtakım çevreler, yeniden bir özenilebilir, yapılabilir gerekçesi aramaktadırlar. Halkoyumuzun düşünce ve yorumlama özgürlüğünü, karmakarışık bir söz kalabalığında savuşturmayı gözeten anılannız ve yanıtınızdaki açıklamalannız, ordumuzu da bireycü tutku ve kişisel görüşler kompleksinde ele almaktadır. Derme çatma bilgilerle süslenmiş bu kanıyı, kimler aşılamıştır size Sayın Batur? Atatürk devrimlerinin, her güçlük karşısında, gerçek koruyucu ve savunucusu olan, duyarlı bir birlik içinde butünleşmiş silahlı kuvvetlerimizin eski bir üyesi olarak, yaratmak istediği etki ve amacını hiç de aydınlık bulmadığım anılarınızın ve açıklamalarınızın gercekleri saklama anlayışım, "halkoyumuz ve devrim tarihimiz önünde' açıkça kınarım. 12 Mart öncesinde Sayın Batur'un adını devrim ilahı diye "söylence"leştiren kimi havacılar her Allah'ın günü makam odamı doldurup devrim söylevleri çekerlerdi. Bu cesareti kimden alıyorlardı? Evet kimden? Gunümüze kadar seslerini çıkarmayan bu arkadaşlara sesleniyorum. Devlet başkanımızın eleştirildiği ülkemizde, demokrasi var deniyor. O halde neden susuyorsunuz? Sayın General Çokgör, Sayın Kurmay Albay Albayrak, Sayın Kurmay Albay Abraz.ve diğerleri, konuşsanıza. Anılara ve yamta yanıt versenize, niçin susmak? VEDİ'l BİLGET Dışandaki sert rüzgâra ve yağmura rağmen, ısıtılan salonda 8 manketün sunduğu defîle, yazm sıcak ve hareketli günlerini yaşatn. Firma yetkililerine göre bikini bu yaz giyilmeyecek, tek parçalı mayolar ise mor ve pentbe renklerin hâkim olduğu, çabuk kuruyan ve çok ince sentetik kumaştan olacak. Mayolar askılı, çizgili, noktalı, ve pencereli modelleri Ue ilgi çekti. (Fotoğraf: UGUR GÜSYÜZ) Ayyıldız firması, 1986 yaBaharı görmeden*zımn mayolannı sergiledi. z Celil Gürkan'ın Fakih Özfakih ve Binbaşı Yılmaz Akkılıç'a yanıtı 12 Mart öncesi Silahlı Kuvvetler içinde yü sında dediği şekilde bir deyim kullanmış buruttuğümüz veen belirgin özelliğini, hiyerar lunsun, Sayın Özfakih, derin espri gücü ile şik düzen çerçevesinde olmak teşkil eden hasıkıntıh havayı gidermiş ve hoş bir ev sahipzırlık çahşmalarında, sivil kesimden olmaliği yapmıştı. Sanırım anılarımda benim besına karşın, geniş hukuk formasyonu, zarit lirttiğim de bundan pek farklı değildi. \e nezih kişiliği, Atatürkçu tutumu \e asıl 12 Man oncesi davranışlarımız dolayısıyönemlisi de, bunalımlı anlarda makul ve prale, 12 Man sonrasında kendisıyle acı bir katik sentezler öne surerek gerilim gideren ol deri paylaştığım aziz dostum Sayın Özfagun mizacı ile bjyük katkılarda bulunan aziz kih'e gonul borçluluğunıu ifade ediyor, mutdostum avukat, Sayın Fakih Özfakih'in luluk ve esenlikler diliyorum. açıklamasını duygulanarak okudum. AKKILIÇ'A Bir an duşündüm: Acaba susmak. onun bu şovalve jestine ve sozlerine edeceğim içRutbesi ile belki kuçuk, yaşı ile belki genç, ten teşekkür anlamına gelir mi? Ama son ama nadir rastladığım Kemalist yapısı ile dara, kısa da olsa goruşumü, değerlendirme ha kendisini ilk tanıdığım günden beri, ademi ifade etnıeyi uygun mutalâa ettim. ta bir "anır kişi" saydığım Vılmaz Akkılıç'Anılanmda değindiğim olay, 12 Mart önın, çok anlamlı ve duşündurucu açıklamacesinin, birçok yönden anlamlı bir toplantıları, mütevazı anı dizime gerçekten boyut kasında geçmişti. O toplantıda, şu ya da bu zandırmış bulunuyor. doğrultuda bir çıkış yolu, bir çözüm bulaInandığı memleketçi ve devrimci dava yomamak, sıkıntıh bir durum yaratmışî; aralunda tek başına kalsa bile gözünu kırpmamızda. dan yüruyebilen, inançlarını hele bu inançIşte bu sırada Sayın Özfakih'in, ev sahibi . lar onun yureğinde beslediği katkısız bir Atasıfatıyla, bizleri o sıkıntıh durumdan kurtatürkçu inanç olur ise fani dunyanın hiçbir ran mudahalesi imdadımıza yetişsi. Boylesine nimet'i veya nikbet'i karşısında zerrece fezarif ve anlamlı müdahale bir anda hepimida etmeyen ve de, inanılır dosilar envantezı once şaşırtmış, sonra güldürmuş %e dola rimde mustesna yeri olan yiğit Yılmaz Akyısıyla da ferahlatmaya donüşmuştü. kılıç, bu açıklaması ile, kendine yaraşan ağırBu hoş mudahalesinde Sayın Özfakih, lıkta bazı anlamlı gercekleri orlaya koymuş "öyle mi dedi. bö>le mi dedi", bunun ka ve kendisine ozgu seziş gucu ile 12 Mart donımea bugün tatlı bir anıdan, zarif bır esp nemi "bu7dağının görünmeyen bolumünriden başka hiçbir önemli yonu yok. Bır ola de"ki gücü spot ışığının alnna getirmenin ör sılıkla, kokende asker kişi olmanın etkisiyle neğini vermiştir. benim belleğimde yer ediş bieimıne bakarak Gerçek \e daima gerçek âşığı aziz Yılbenim anılarımda dediğim şekilde bir deyim maz'a yürekten teşekkurler, bahtı açık olsun. kullanmış olsun, bir olasıiıkla, bir huk.uk adaını olması nedeniyle, onun belleğinde yer Celil Gurkan Emekli General ediş biçimine bakarak kendisinin açıklama Tunusluoğlu'nun açıklaması Sa>ın Mumcu, "12 Mart'a Beş Kala" >azı dızinizde adımın geçtiği iki ayrı olayla ilgili, belki minik sayılacak iki ayrıntıyı belirtmek ve düzeİtilmesini rica etmek istiyorum. Dizide, iki ayrı gunde yayımlandığı üzere, (o sırada genel sekreterlık görevini yaptığım Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral) Saym Muhsin Batur, Tandoğan'daki evimi, saym eşleri ile katıldıklan bir akşam yemeği dışında hiçbir nedenle şereflendirmemişlerdir. O akşam, Diyarftakır'da iken kaynaştığımız. aile dostlanmız eski valilerden Sayın Ali Rıza Yaradanakul ve eşi Sacide Hanımefendi de mütevazı soframızın konuğu idilçr. Keza dizide ifade edildıği gibi 12 Mart'ın akabinde emekliye sevkedilmedim. Tam üç buçuk vıl sonra, Izmir'de (NATO) 6'ncı ATAF karargâhında görevli iken, 9 Ağustos 1974 larihinde kendi isteğimle emekliye ^yrıldım. Saygılarımla, M. Kemal Tunusluoğlu Em. Hava Kurma? Albay Saym Tunusluoğlu 'nuı bu açıklamasını yakın nrkadaşlarıntn rakdirlerine "sunmakla" yetıniyorum! L'ğur Ktumcu Lezzet Beldesi Bugün. hergünden daha güzel, daha değişik olsun istermisiniz? Haydi hazırlanın. FLORYA çok uzak değil. ULUDAĞ ET LOKANTASI ile Siz de tanışın. Denizle lezzetin buluştuğu yerde, nefis ızgara et çeşitleri ve meşhur ULUDAĞ KEBABININ tadıyla /emek yemenin zevkine varın. Lezzet Beldesi'nde güzel bir gün yaşayın... İ3I ULJUDPKJ ET LOKAN A S I57Ç 02 94 579 62 46 ^LIT^L Lezzet Beldesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle