Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
:UMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tanıma işleminde, başka bir devletin, tek taraflı ve sadece kendi isteğine bağh olarak yapacağı bir beyan ya da başkaca bir girişim yeterli değildir; bunları, bizzat KKTCnin de kabul etmesi gerekir, onun da tanımayı geri çevirme yetkisi vardır. Zira artık, günümüzde, bir zamanların Avrupa kamu hukuku ilkesi olarak, sömürgeciliğin hukuksal çerçevesini çizmek üzere ortaya atılmış bulunan anlamdaki tanıma kavramı, aşılmıştır. Ülkeleri, tanınmadıkları iddiasıyla, devlet saymayarak sömürgeleştirmek, ya da sömürgclerin bir gün uluslararası yaşantıya birer bağımsız devlet olarak çıkmalarım önlemek amacıyla ortaya çıkanlmış olan tanıma kavramı, anlam değiştirmiştir. Öte yandan, e|er tanıma işlemi, bir devletin mevcudiyeti için gerekli bir öğe sayılırsa, ortaya garip sonuçlar çıkacaktır; zira, bu takdirde, yeni ve kurulma iradesini açıklamış bulunan bir devlet, onu tanıyan devletler için var, fakat tanımayanlar bakımından yok sayılacakur. Hukuksal açıdan bu yeni devletin, uluslararası alanda öbür devletlerle ilişkiler içersinde bulunması açıklamasız kalacaktır. Kanaatimize göTe, bu garip durum ve sonuçlar, uluslararası toplumda tammanın, hukuksal olmaktan öte, siyasal bir nitelik taşımasından kaynaklanmaktadır. KKTC olarak bir bağımsız devletin kurulma iradesinin açıklanması, genelde, Kıbrıs sorununun çözümlenme aşamalarından birini oluşturmaktadır. 1974 yazında, yıllardan beri şüregelen sorun, silahlı bir müdahale aşamasına varmış, bundan sonra da, Kıbrts Rum toplumunun siyasal yönelimleri ile, Kıbrıs Türk toplumunun tercihleri farkh görünmüştür. Kıbns Rum Toplumu, ikili her türlü göruşme ve anlaşma yolunu benimsemeyen bir tutum içersine girmiştir. Sorun, hem Kıbrıs Rum Yönetimi hem de Yunan hukümetleri tarafından, uluslararası bir platforma çekilmiş, Kıbns Türk toplumu ve Türkiye üzerinde uluslararası bir baskı yaratma politikası izlenmiştir. Son Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreterinin girişimleri, kanımızca, bu politikanın bir sonucu olarak mütalaa edilebilir. Genel sekreterin, önce taraftarları karşılaştırmadan yürüttüğü dolaylı temaslar, ve sonra da, karşılıklı görüşmede, hazırlanmış olan belgenin tekrar müzakereye açılması girişimi üzerine takındığı tavır, kendisinin de uluslararası platformu tercih ettiği izlenimini vermektedir. Zira genel sekreter, şu anda, 1985 ocak ayında, tarafların önüne, nibai olarak koyduğu belgede, Rum yönetiminin göriışleri doğrultusunda yapılan değişiklikleri, aynen masaya getirme girişimleri içersinde bulunmaktadır. Kıbrıs Türk yönetimi ise, sorunlann, ikili görüşmeler yoluyla çözülmesi politikasını izleyegelmiştir. Sorunlann yerd ve iki halkın adeta güncel gereksinimlerini ilgilendiren sorunlar olması nedeniyle, bu yaklaşımın daha gerçekçi olduğu kanısindayız. Sorun, üst düzey politikacılannın eline geçince, başka politik sorunlarla bağlantıh olarak ele alınmakta, ve çözümler güçleşmektedir. SONUÇ KKTC'nin bir bağımsız devlet olarak ilanı, Kıbrıs Türk toplumunun bu izleyegeldiği politika ile de tutarlı bulunmaktadır. Zira Kıbrıs Rum yönetimini, ikili müzakere masasına çekmekte daha etkin bir araç elde edilmiş olmaktadır. Şimdi Kıbrıs Türk toplumu, sadece yerel bir yönetim olarak orgütlenmiş olmaktan çıkmış, uluslararası arenada söz sahibi olabilen bağımsız bir devlet haline gelmiştir. Bu sıfatla, sorunlann çözümünü, hem ikili müzakerelere çekebilecek, hem de Kıbrıs Rum yönetimi ile, uluslararası politik alanda daha çok desteklenmiş bir örgütlenme biçiminde, karşılaşabilecektir. Henüz, gerekli desteği sağlar biçimde ve acıkca tanmmamış da olsa, KKTC, Sayın Denktaş'ın da sık sık ifade ve yinelediği üzere, birtakım uluslararası desteklere kavuşmuş bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın tutumuna karşın, KKTC, kendini kabul ettirme yönünde bir gelişim göstermektedir. Bu nedenle, KKTC'nin bağımsız bir devlet olarak ilanındaki politik karann, siyasal açıdan da yerinde ve isabetli olduğunu, ilanın bu yıldönümünde ifade etmek isteriz. (1) Bkz. 23 Kasım 1983 tarihli Cumhuriyeı Gazetesi, s.2 (2) Bkz Prof. Dr. Edip ÇELİK, Milletlerarası Hukuk. c l , istanbul, 1980, s. 346347. (3) Blu. Prof. Dr. EdipÇELÎK, aym eser, s. 352353. (4) Bkz. Prof. P:F. Gonidec. Relations Internaiıonales, Precıs Domat, Paris, 1974, s. 10O, aynca bkî. Doç. Dr. Mes'uı ÖNEN, Uluslararası lli$kiler, OKAN Yayınlan, İstanbul, 1983, s.Tl. 16 KASIM 1985 Doç. Dr. MES'UT ÖNEN IÜ. SBF. Öğretim Üyesi 15 Kasım 1983 günü, Saym Rauf Denktaş, Lefkoşe'de^iec. lis binası önünde, Kuzey Kıbrıs* Türk Cumhuriyeti (KKTC) devletinin kuruluşunu şu sözlerle ilan etmekteydi: V'Kıbns Türk halkının meşru **»^BÎl^ek«eçilmesi imkânsız istek,f|fradesine tercüman olarak, Kt£m Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin DBğımsız bir devlet olarak kurulduğunu dünya ve tarih önünde ilan ediyoruz." ~^ O günden,touyaha geçen sürede, KKTC'yfcTürkiye, hemen resmi ve formel bir biçimde tanımış, Bangladeş Halk Cumhuriyeti'nin tanıma yönünde bir kaç zayıf tavır takınmasma tanık olunmuş, fakat, uluslararası yaşantıda, tanıma olarak nitelenen başkaca bir işlem gözlemlenmemiştir. Tam aksine, Birleşmiş Milletler Teşkilatı içersinde geliştirilen girişim ve faaliyetler, "KKTC Devleti'nin, bağımsızlık ilanını geri alması gerektiği, bu yeni devletin, BM Teşkilatı üyelerince tanınmayacağı" biçiminde özetlenebilecek bir sonuca varmıştır. Saym Denktaş'ın, bazı ülkelerin, özellikle Müslüman ülkelerin gayri resmi temsilcilermin, KKTC Devleti'nin ilanı yıldönümünde, yine Kıbrıs'ı ziyaretlerinde, gayri resmi olarak yapmış bulunduklan beyanlara dayanarak, ifade ettiği iyimser beklentiler de gerçekleşmemiştir. Bu durumda, uluslararası alanda, siyasal ve hukuksal bir işlem olarak gerçekleştirilegelen tanıma işleminin, KKTC bakımından yaygınlaşmaması gerçeği karşısında, akla bazı sorular gelmektedir. Acaba KKTC, bir devlet olarak rnevcut mudur? Tanıma işlemlerinin gerçek niteliği ve etkinliği nedir? Daha önce, bu sorulara cevap olarak yayımladığımız bir yazıda (1), uluslararası ilişkiler bilim dalının verilerine göre, bir devletin uluslararası alanda bir devlet olarak mevcut olması için aranan koşullann, KKTC'ce gerçekleştirilmiş bulunduğunu açıklamaya çalışmıştık. Zira, saptadığımıza göre: KKTC, bu konuda aranan beş koşuldan üç sosyolojik koşul, yani; bir ülke. nüfus ve yönetim'e sahip olma şartmı gerçekleştirdiği gibi, öbür iki hukuksal koşulu da, yani: tüzel kişilik ve egemenlik sahibi bulunma koşullarına da, sahip idi. Ve, tanıma, uluslararası ilişkiler bilim dalı bakımından, devlet olarak var olmanın bir koşulu sayılmamaktaydı. Sonraki bir yazımıza bıraktığımız tanıma sorununa, burada, KKTC Devleti'nin ilamnın ikinci yıldönümünde, kısaca değinmek istedik. Uluslararası hukuka göre, tanıma, sarih (açık) ya da zımni (örtülü) biçimlerde olur. Açık tanımada, bir devlet, kurulan yeni devleti tarudığını açık ve formel bir bildirim ile ona bildirir; örtülü tanımada ise, böyle açık KKTC"ııiıı Taııııııııası ve Politik Gelişmeler bir bildirim yoluna gitmeksizin, yeni devleti tanımı? olduğunu gösteren birtakım işlemler yapar. Örneğin: O devlete diplomasi temsilcisi gönderir ya da ondan gelen temsilciyi kabul eder, veya onunla konsolosluk ilişkileri kurar, ya da dahası, onunla bir anlaşma gerçekleştirir. (2) Görüldüğü üzere tanıma, mevcut bir devlet ile ilişkiye girme olgusunu ifade etmektedir; Yeni devlet, tanıma işleminden önce var olmalıdır ki, tanıma işlemini kabul iradesini açıklayabilsin... Esasen bu konuda belirtildiği üzere: "Gerçekçi bir açıdan bakıldığında, günümüzde tanıma terimini kullanmak zorunlu ise bu kurumun yalnız siyasal tanıma yönünden geçerli olduğu sonucuna varmak gerekir. Başka bir deyişle, tanıma, bir devletin bir başka devletle siyasal ilişkiler kurma isteğini belirtmesidir. Bunun gerçekleşmesi ise karşılık görmesine bağlıdır; bu yüzden de tanıma işlemi, aslında, karşılıkb istemlerle oluşan bir anlaşma niteliği taşır"(3). Tanımanın siyasal bir değeri vardır ve tanınan devlet ile tanıyan devlet arasında, diplomatik temsilciler gönderilmesi, anlaşmalar yapılması vs. gibi, hukuksal ilişkiler kunılmasını mümkün kılar (4). DEĞİŞEN "TANIMA" KAVRAMI Bu bakımdan, özellikle belirtmek gerekir ki, KKTC Devletini PENCERE Eskiden krallar veya sultanlar arasında "febd//" dolaşmaya meraklı olanla'r varmış. Tarih söytenceleri arasında Aslan Yürekli Rişar'a, Harun Reşit'e, Dördüncü Murat'a ilişkin yarısı doğru, yarısı yalan öyküler yer alır. Günümüzde bilmem ki kılık değıştirip halk arasında dolaşmayı seven kral veya sultan kaldı mı? Çağdaş ülkelerde kuşkusuz bir cumhurbaşkanı ya da başbakan için böyle bir yönteme gerek yoktur. Harun Reşit, "tebdil" dolaşıp, halktan biriymiş gibi ortalığı kolaçan edebilirdi; Dördüncü Murat kılık değiştirip, "içki içiliyor mu?" diye öteyi beriyi denetleyebilirdi. Artık devlet ve toplum yaşamından haber almak için "mütenekkiren" gezmeye gerek var mı? Frenkler buna "incognito" diyorlar. Şimdi devlet büyükleri çoğu zaman felekten bir gece çalmak için "incognito" karanlığa karışıyorlar.Sözgelimi petrol sultanı Zıppır İbni Dellek bin Topuşur, ülkesini ve halkını satarak cebellezi ettiği Amerikan Dolarlarım yemek için Batının eğlence metropollerine gittiğinde, kişiliğini saklar. Yeryüzünde cenneti çomaklamaya çıkan bu cehennemliklere diyeceğimiz yok ya da söyleyeceğimiz çok; nasıl olsa tarihin lağım suyuna karışacaklan için varsın eğlensinler. Lafı dönüştürerek gelelım Türkiye'ye arada sırada "tebdil" gelip, gidenlere... Bunları izlemek de çok zordur. Herifçioğlu özel görevle Ankara'ya gelmiş, şununla bununla konuşmuş; nasıl saptayacaksın? Ya da eski ABD Cumhurbaşkanı Carter veya eski NATO Başkomutanı Haig, bir gün uçağa atlamış, Ankara'ya inmiş; gazeteciler soruyorlar: Gezinizin amacı? Türkiye'yi çok severim; şiş kebabına ve göbek dansına bayılırım; eski dostlanmı görmek için geldim. O, öyle konuşur; ama tŞin içindeki bit yeniği yıllar sonra ortaya çıkar, anı kitaplarında açıklanır; adam, devletler arasında birtezgâh kurmak için paçaları sıvamış, yollara düşmüştür. Biliyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, tedbil dolaşamaz; işadamı da değildir; üzerindekı resmi sıfatı gözetmeden bir adım bile atamaz. Peki, kural bu olduğuna göre Başbakanımız Turgut Özal'ın Fransa gezisini içimize nasıl sindirebileceğiz?Fransa ile Türkiye ilişkileri kotülemıştır. Batı Avrupa'da zaten hiçbir devlet, bizim Cumhurbaşkanını ya da Başbakanı resmen çağırmıyor. Daha önce Sayın Özal, Batı Almanya'ya da özel olarak gitmişti. Ancak Fransa'daki durum biraz daha değişiktir ve ilişkilerimizin rengi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın daha duyarlı davranmasını gerektirir. Hem resmen çağrılı olmadığı Fransa'da; Cumhurbaşkanıyla, Başbakanla görüşmesi olanaksız bulunan Sayın Özal, Paris Belediye Başkanı Jacques Chirac'a gidiyor... Ne sıfatla?.. TRT'nin açıklamasına bakarsanız Sayın Özal, Başbakan olarak değil, bu ziyareti "ANAP Genel Başkanı" olarak yapmış imiş!.. Acaba doğru mudur? Türkiye Başbakanı dışlandığı bir ülkede, başkentin Belediye Başkanı ile görüşmeli miydi? Hem bizim Başbakant, Paris'e çağıran dernek nedir, nenin nesidir? Bu sorulara doğru dürüst yanıt veren yok. Bunca önemli sorun Türkiye devletinin sırtında kamburlaşırken, bir derneğin çağrılısı olarak Paris'e gidip, "İslam" ile "(ıbera/efconom/"nin bağdaştığını anlatmak için dil dökmek ne anlama geliyor? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, dışlandığı bir ülkenin işadamlarını çağırmak için ayaklarına gitmek zorunda mıydı? Yuhalanmak ve protesto edılmek pahasına bu geziyi göze alması gerekir miydi? Ülkemızin onuru kırılmadı mı? Bu gezinin anlamı nedir? Bilen varsa, açıklasın. Nedir Bu Gezi?.. EVET/HAYIR OKTM AKBAL Bir ortaokulun birinci sınıf öğrencileri. Cıvıl cıvıl bir yaşam. Ellerinde defterleri, kitaplan... Açryorlar benim ve Külebi'nin yazılarının yer aldığı sayialar», imzalatıyorlar. Soruyorlar.'Bu yazdıklannız gerçek mi yoksa hayal mi?'. Gerçek, diyorum, kimı hayaller. düşler biıe gerçektir.. Kitabını yanına almamış olanlar, defterlerinin bir sayfasını, ya da bir kâğrt parçasını imzalatıyorlar. Ne mutlu onlara! Ne mutlu bizlere! Orlaokul ilk sınıfındaki günlerimi anımsıyorum. Yıl 1936. Nerde böyle bir olay; nerde gidip de bir kitap şenliğinde o dönemin ünlü yazarlarını yakından görebilmek, elindeki defteri. kitabı onlara imzalattırabilmek, onlarla konuşabilmek!.. Kolay mıydı Büyükelçi Yahya Kemal Beytendiye yaklaşmak. Ya da büyükelçi ve milletvekilliğinden emekli şairi azam Abdülhak Hamid Beyiendiye, Büyükelçi Yakup Kadri Beyfendiye, Profesör Halide Edip Hanımefendiye!.. Hepsi uzak yıldızlar gibiydi bizlere. Yazın tutkunu gençler (Arkası 13. Sayfada) OKURLARDAN içeriğin hiç de aniaşüabilir bir Görev ve konumda olmadığına, nasıl ciddiyet Osmanlıca bir parçayı anlayabümek için sürekli Her meslekte görev sözlüğe bakmaya gerek yapanlarla, yapılan görevleri kahyorsa, o düzfiyde ve belki denetleyen müfettişler vardır. SBF'de okutulan "Yönetim ondan da fazla sözlük BîrimV' diye bir ders var. Bir öğretmen, çahşmasını kanştırmak zorunda kendi menfaati yanında Derste öğretim görevlisinin bırakddığımızı hiç dikkate bilhassa milli menfaati anlatımı, lamam da dikkate almamış. dikkate alarak yapar. Bir alarak yeterli bulunmadığı için, yardımcı kaynaklar da Dilde zamanla paralel olarak milleti hazırlamakta yapılan tavsiye ediliyor doğal olarak. bir değişmertin olması olağan çalışma, en kutsi ödev olarak iken, bunu bir tutku, nerdeyse görevliyi çoşturur. Yüksek Amerikah üç profesör olan heyecana ve azimli çalışmaya bir kapris haline getirmek Herbert Simon, Donalt sevkeder. Öğretmen, yalnız ve binlerce öğrencinin Smitburg ve Victor yalnız o küçücük yavrulann mağduriyetine, sene Thompson'un birlikte yeüşmelerini gardükçe en kaybetmesine, atümasına yaıdıklan "Public yüksek zevki duyar. Böyle neien oluyor. Administration"un çevirisi düşünce ve çalışmalar içinde Bu arada Ingilizceyi olan "Kamu Yönetimi" kitabı bir görev ifa ederken, bizi de da SBF'de bu dersi okuyan iyi derecede bilen gereği şekilde düşünmeyen öğrencilerin içeriğinden bizzat bir öğretim görevlisinden adı teftis amirleri ile sorumlu olduklan bir kaynak. geçen kitabın anlaşılır bir dille karsılasıyoruz. Onlar da en tercüme edilmesinî diliyoruz, azmdan bizim gibi düşünce ve Ancak tercüme olan güç duruma düşmüş SBF takdirle görev yapmalıdırlar. kaynağın, bugünkü konumu öğrencileri olarak.. Durumun dikkate almması ile okuyup anlaşıtabilmesi dileğiyle. mümkün değil. Çeviriyi yapan SEVCt birey, yeni kelimelere olan NEVZAT PAKKAL İRFANOĞLV tutkusunu kitapta denerken, SBF Öğrencisi Emekli Öğretmen Okura Yakın Olmak... '"'Kamu Yönetimi" kitabı yeniden tercüme edilsin Emekli oldum, tazminat alamadım ÖZÜR Dun bu sutunda(Arada Bir) "Laısizm Üzerine" baslıklı yazıda imza Uluk Uras olması gerekırken soyadı Arus olarak çıkmıs. Duzellır, özur dileriz. Kars'm Tuzluca ilçesi Tuzla Tekel Amirliği'nde 26 yıl çahşnktan sonra 4 ay önce emekliye aynldım. 26 yıllık çalışmam sırasında hiçbir iznim ve mazeretim olmamıştır. İşyerimiz Tekel Genel Xlüdurlüğü'nden layık olduğum mükafatım verilmistir. Ancak emekli olduğumdan bu yana 4 ay geçti, tarafıma hiçbir tazminat hakkı verilmemiştir. Ilgili daireme sorduğumda evraklarımın Sosyal Sigortalar Kurumu 'na gönderildiği cevabmı aldtm. Kendim dört aydır parasız durumdayım. Okula gönderdiğim çocuklarım vardır, on nüfusun geçim derdi bende. Yetkililerin bu sorunuma eğilmelerini bekliyorum. ALÎ GÖK TUZLUCA KARS teknolojiyi tarıma sanayi hamlesinde uygulayan modem fabrikaların da ötesinde bir sistejndir. AKFA SİSTEMÎ, topraktaki ürünü, dünyanm dört bir yanında değerlendirirken; üreticinin yüzünügüldüren, Türkiye'ye milyonlarca dolarlık döviz kazandıran, tarıma dayalı sanayide örnek bir hizmetler bütünüdür. Eynesifden OfKıyıcık'a, İyidere'den Salarha'ya, Güneysu'dan Çayeli'ne, Pazar'dan Ardeşen'e, Fındıkh'dan Arhavi'ye uzanan 10 modern fabrika dört ay gibi inamlması güç bir sürede kurulmuş ve "ilk Özel çay" üreülmiştir. Bu büyük olay, AKFA Sistemi mükemmelliğiniri, AKFA sistemi ile kanıtlanmasıdır. AKFAÇAYın başarısı ile Türkiye'de YENİ, ÖZEL ve ÖRNEK bir dönem başlamıştır. AKFA Şirketler Grubu, Yeni Özel Çay'ı Türkiye'ye ve Dünya'ya sunmakıan kıvanç duyar. OZEL ÇAY.. ÖZEL DEMLEME.. YENİ TAD.. C.T.C. yöntemiyle hazırlanan çay en iyi demi porselen demlikte verir Siz de AKFAÇAY'ı demlerken porselen demliği terdh edin. Kvreçsiz su kullanmaya özen gösterin. Her bardak için bir büyük çay kaşığı AKFAÇAY koyun. Bir büyük çay kaşığı da demlik hakkını unutmayın. Demliktekı nemli çayı buharda bekletin. Kaynarsu ilave edin, demlikteki buharın dışa çıkmasını önleyin. Mutlaka 15 dakika demleyinj Sonra servise hazın 1 yeni özel çayın tadını keşfedin. Tümünde ileri teknolojinin, en son yeniliklerin kullanudığı 10 AKFAÇAY fabrikasında el değmeden C.T.C. yöntemiyle hazırlanan YENİ ÖZEL ÇAYINIZ şimdi marketinizde... bakkalınızda... İLK AŞAMADA 4 YENİ AKFAÇAY Dem.. Burcu.. Doruk ve Ekstra Doruk. Çayın yeni tadı... çayın yeni adı AKFAÇAY 125 gramlık şık metal kutularda, 125 gramlık karton kutularda ve 250 gramlık alüminyum poşetlerde... % C.T.C. YÖNTEMİ Akfa fabrikalannda Doğu Karadeniz yöresinin kaliteli çay yapraklan, çay üretiminde dünyanın en ileri teknolojisi olan CTC yöntemiyle işlenir. Bu yöntemle, çöp ve yabancı maddelerden tamamen anndınlmış % 100 saf ve rutubetsiz AKFAÇAY elde ÖZEL DEMLEME.. YENİ TAD Özenle demlenen AKFAÇATlar gününüze, sofranıza çayın gerçek tadını getiriyor. Ince taneli AKFAÇAY*ı deneyin. Özenle demleyin.. Berrak rengi, taptaze kokusu, gerçek çay tadı ile tanışın.. tt AKFA AKFA ŞİRKETLER GRUBU CrC YeniÖzeİ"Çay" Yöntemi Nedir? C.T.C. dünyaca geçerli yöntemdir. C.T.C. yöntemi ile çay yaprağı ışlenırken yaprak homojen ezılir; homojen kesilir. C.T.C. yönteminde "çok ince tane" esastır. C.T.C. yöntemi üretim sırasında çayın ana maddesinin yitiriimesini önler. C.T.C/yönteminde çay, modem elektronik konlroUü fırınlarda yanmadan.havayla homojen şekilde kurutulur. AKFA ÇAYJ Fabrikalannda çayın tasnifınde dünyanın en ileri teknolojisi kullanılmaktadır. Türkiye'de bu konuda da tek olduğunu kanıtlarken has çayı kuhanıma sunar. Özenle seçilen AKFAÇAY yapraklannın C.T.C. yöntemiyle işlenmesi sonucu çayın gerçek tadı ve farkh demi ortaya çıkar. Ülkemizde yalnızca AKFAÇAY, C.T.C. yöntemini kullanmaktadır. • EMTR<kDORtK 600 TL Akfaçay sağlıklıdır. Hazırlanma yöniemı u> demlenmc özellıği nedeniyle î miJi tasarruf sağlar.