15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
t CUMHURİYET/8 1 2 EKİM 1985 Öğretim düzeyinde vahim düşüş 4 "Dört yıllık YÖK uygulamalan sonunda ortaya çıkan en somut sonuç, universitelerimizde oğretim duzeyinin çok vahim bir şekilde duşmuş olmasıdır." Eskı Ankara Ünıversıtesı Rektöru Prof Dr Turkân Akyol'un dıle getırdığı bu gözleme, konuştuğumuz bılım adamlannın hemen tumu katılıyor. Eğıtımın kalıtesındekı düşuşun nesnel nedenleri olarak, bir yandan universıte sayısı 27'ye çıkarılarak öğrencı kontenjanlarının geniş çapta arttınlması, öte yandan unıversıtelerın en nıtelıklı akademık personelın önemlı bır bölumunu çeşıılı nedenlerle yıtırmeleri göstenlıyor Prof. Akyol, sözlerıne şöyle devam edıyor "Üniversile oğretira uyelerinin sayısı çeşitli nedenlerle onetnli ölcude azalırken, ogrenci kontenjanlan >uzde 160 dolayında arttınlmıştır. Kontenjan arttınmlannın gerçekten elemana ihtiyacımız olan meslek ve bilim dallanndan çok istıhdam olanaklan sınırlı dallarda yapılmış oluşu, universıte dıplomalı işsızler ordusunun buyumesı tehlikesinı yaratmıştır. Ote yandan universitelerde başarı olçulerinın duşurulrauş olması da oğretım duzeyini olumsuz olarak etkilemektedır. Ornegin, tıp fakultelennde geçer not ortalamalan bır tamimle yuzde 50'>e ındınlmiştir. Bilmek zorunda olduğu konulann ancak >arısını bilen bir doktor adayı başanlı sayılabilmektedir." YÖK'le birlikte dört yıl geçti, herkes bir sonuçta birleştv ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Ermeni Kızının Mektubu... Istanbul'da Adalardan bırınde oturan bır Ermeni kızından mektup aldım Cumhunyet okuruydu, soyle dıyordu "Sn Mustafa Ekmekcı, Yazmaya gereksınım duyduğum bır sorun ıçın kalemı elıme aldım Ben bır Ermeni kızıyım Buraya kadar bır sorun yok Bır erkek arkadasım var Buraya kadar da bır sorun yok Ama bu cocuk bır Turk olunca durum değısıyor Aılem ayağa kalkıyor, cemıyet' namussuz' olarak, adlandırıyor Ben universitede okumaktayım Doğduğumdan ben Turktye'deyım ve oğrenımımı Turk okullannda yaptım Hıçbır zaman da TürkErmenı ayrımı yapmadım Oysa aılem ve cevrem bu ayrımı yapmamamı "namussuzluk" ya da "ucuzluk" olarak adlandırıyor Dığer yandan cemıyetı ve aılemı hıce sayarak evlensem, bu sefer de onun oğremm gorduğu dalda ılerleyemeyeceğını bılıyorum Bu yazıyı okuduğunuzda belkı 'Guzın Abla 'ya başvurmam gerektığını duşuneceksınız, ama ben ' fotoroman" ya da "beyaz dızı" okuyan bır ınsan değıl, bır Cumhunyet okuruyum Ayrıca soruna basıt bır 'aşk hıkâyesf olarak değıl, bır toplumsal sorun olarak bakmanızı rıca edıyorum Çunku benim gıbı bırçok gence, bu yuzyıllık kın benımsetılmek ıstenıyor Bu sorunun da domuz etı kadar onemli olduğu ınancındayım Şımdıden teşekkur ederım Saygılarımla " Adını da saklı tuttuğum Cumhunyet okurunun mektubu, gercekten dusundurucuydu Benzerı olayları cok duymus, duyarlıkla zaman zaman "Ankara Notlan"nöa ışlemeye, kamuoyuna duyurmaya calısmıştım Bır sure once, Konya'da ölen ozan Panos Ozararaf öyle yakın bır dosttu kı, Ankara'ya gelısterınde Cumhunyet Burosu'na uğramasın, bu olanaksızdı Elınde kesmlıkle, ya bır dortluk, ya da bır fıkrayla gelırdı Sonradan duydum, Panos ıcın Konya'da görkemlı bır cenazetorenı yapılmış Fransız Katolık Kılısesınde dınsel toren yapılmış Ancak,"musallada"Musluman gomutluğune gömulmuş Eskı CHP Mılletvekılı Ahmet Cobanoğlu, Panos'un gömutu başında konuşma yapmıs Ağlamayan kalmamış Panos, kendısı anlatmıstı Her bayramda bayramlaşılan yere gıder, oraya gelen muftuye soyle dermıs Muftu Efendı, gel senınle sarılıp bayramlaşalım Gavur Muslumanm boyle bırlık olduğunu goren polıtıkacılar, bıze bakıp ders alsınlar Alkıslar.guluşmeler gırla gıdermıs Panos, herkesın sevgılısı durumunda olsa da, Konya gıbı bır yerde yalnızltğının ayrımındaydı Tutucu kışıler ona herhangı bır kotuluk yapabılırlerdı Bır gun o zaman ılkokula gıden oğlu ; adı galıba Jak'tı babasına Baba, dedı oğretmen dın dersıne gınp gırmeyeceğımı $c ruyor, ne yapayım? Gır oğlum, dedı Panos Dın dersıne gır Oğluna "gavur' denmesınden, ezılmesınden mı cekınıyordu9 Bır gun Jak yıne geldı Baba, oğretmen bugun dersfe, oğrencı/ere "Laılahe ıllallah' dedırttı, ben de soyledım Ama ben Müsluman değılım, ne olacak şımdı? Panos dusundu Soyle oğlum bır sakıncası yok' dedı, ama ıçınden "Isa da onun oğludur'' dersin, olur bıter Panos Ataturk devrımlerını ılkelerını benımsemış bır kışıydı Ermenıce cıkan "Nor Marmara" gazetesınde, sıırlerının Latın harflerıyleTurkçe basılması kosulunu koyar, uygulatırdı Panos'un olumu ustune bır yazı yazmayı o barışcı ınsanı anmayı çoktandır duşunuyordum Salğığında'Ankara Notları"ında fıkralarını, taşlamalannı anlatmıstı Ermeni kızı okurun mektubu, bu olanağı bana vermıs oldu Okura teşekkur ederım Soruna ırkçı, soven bır açıdan yaklaşmak çok yanlıştır Anadolu'da yasayan herkes, tum vatandaslar, bmlerce yıllık Anadolu uygarlığının kalıtının mırasçısıdır Burada değışık kokenlı, değısık mezhepte insanlar bır arada yaşayagelmışlerdır Bır HP Mılletvekılı Ataturk'un Alevılerle, Sunnılenn bırbırlerınden kız alıp vermelerıne ılışkın bır sozu olduğunu, onu bulmaya calışlığını söylerdı Buldu mu bılmıyorum Ataturk elbette bağnazlıkların yıkılmasından yok olmasından yanaydı Bağnazlıklar yıkıldığı, kınler ortadan kalktığı gun barısın, kaynaşmanın yollan da açılacak Bunun onculen de gencler olacak DOŞYASI Şahin Alpay miş, doktoralı matematikçi, fizikçi, kimyacı var. Oysa \OK kanunla butun bu dallarda 27 universıtede 27 bolum kurdurdu. Bunlardan ancak birkaçı uluslararası standartlan haız. Geri kalanında dene> dahi yapılamıyor. Kâğıt uzerinde kuruluşlar. Tıpkı Ankara Unıversitesı Dıl Tarih Coğraf>a Fakultesi'ndekı zonınlu beden eğitimi derslennde karatahta uzerinde kayak ders yapılması gıbi... Fızik ve kimya dersleri de tamamen teorik olarak yapılıyor. Niatematikte laboratu>ar yok, ama kitap onemli. Oysa artık kıtaba da para aynlmıyor. tzlenmesi gereklı uluslararası akademik yayınlar artık eelmiyor." Prof Dr İlhan Tekeh'ye göre "Öğretim uyeleri akademik hayata karşı buyuk bir yabancılaşma içinde. Tepeden verilen emirlere gore duzenlenen dersler \eriliyor, ama egitımin butunlugu dıye bır şey yok. Atomize, birbirlerinden kopuk öğretim uyeleri belirli saatlerde geliyor, derslenni veriyor ve gidiyor. Bu, universiteden beklenen bir ortam değildir. Geçmişte, ornegin benim çalıştığım dalda, oğretım uyeleri ortak çalışmalar ile bir dalda derinleşme olanagı bulurdu. Şımdi bu tur ortak çalışmalar için hiçbir teşvik kalmadı. Bu yabancılaşmanın bilimsel araştırmalara dogrudan yansıyan bir sonucu... Ogretim uyeleri universitenın temel idari sonınlanna da tamamen yabancılaşmış, kayitsız bır durumda. Bu dunımun uzun \adede universite açısından çok saglıksız sonuçlar doguracağı ortada." Prof. Dr. İlhan Tekeli: Oğretım uyeleri, akademik hayata karşı buyuk bır yabancılaşma içinde. Tepeden verilen emırlere gore duzenlenen dersler verilıyor, ama eğıtim butunlugu dıye bır şey yok. Atomize olmuş, bırbırınden kopuk öğretim uyeleri, belırli saatlerde geliyor, derslerinı veriyor ve gidiyor. Bu, universiteden beklenen bir ortam değildir. Ögretim tiyesi sonmn ODTL oğretım uyesı Prof. Dr İlhan Tekeli'ye göre, universitelerde eğıtımın kalıtesının duşmesıne yol açan başhca neden, nıtelıklı öğretmen elemanı sağlama sorunu Prof Tekelı, şöyle dıyor "Unhersite, eskiden de nitelikli oğretim uyesi yetiştirmekte sıkıntı çekıyordu. Universite sa>ısı 27'ye çıkıp, aynı zaınanda unıversiteler hızla oğretim uyesi kaybedince, yenılerini sağlama sorunu ortaya çıktı. Meslegin gerektırdiği nitelikleri haiz kimselerin başvuruları çok azaldı. Belkı gerekli sayıda kimse bulunabiliyor, ama ehıl kimse bulunamıyor. Zira universite eski itıbannı korumuyor. Yeni yetişen, başanlı olabilecek elemanlar ynrt dışına gidiyor. Bu durum ozellikle bazı universiteler açısından çok vahim sonuçlar yarattı." Eskı ODTU Rektoru \e eskı Boğazıçı Ünıversıtesı Öğretim Uvesı ve şımdı SODEP Genel Başkanı Prof Dr Erdal İnonn'ye göre, ünıversıtele lyümda "Benim YOK'um iyidir" diyen Doğramaa, MüHya'e açüdacb "ögrencîler bir tür bJtkisel hayatta^ YOK duzenmın egemen olduğu unıversıtelerımızde, oğretım uvelerı> le oğreneıler arasında hemen hıçbır dıyaloğun kalmadığından yakınan ODTU'lu bır öğretim üvesı, durumu şu sözlerle tarumJıyor "Bugun universite oğrencöeri bir tur bitkisel hayal içinde. Dertlerinı sordugunuz zaman dahi yanıt alamıyorsunuz. Ha duvarla, ha onlarla konuşuyorsunuz!.." Prof Dr. Abdullah Kuran ıse, YÖK duzenınde universıte öğrencılenyle ılgılı gözlemlennı şu şekılde anlatıyor "Bugun oğrencinin eskisinden daha az okuduğu kanısındayım. Adeta universite oğrencilerinden okumaları ıstenmiyor. Oysa universite oğrencisınin okuması lazım. Yine denecektir kı, 'Efendım, eksiden fuzuli neşriyatı okuyordu; okumasa daha ıyi!' Ama okumak piyano çalmak gibi bir şey. Bunu her gun yapmazsınız, parmaklar yavaş ya\aş esneklığinı kaybeder. Bunun için işte universitelerde bır tur 'entelektuel hadım etme' durumu ortaya çıktığını duşunuyorum. Liseden 1980'den sonra mezun olan oğrenciler universiteye gelmeye başladı. Lise boyunca depolitize edilmiş, daha antiseptik bir ortamda yetişmiş gençler geldı. Belki de bunun verdiği bir sonukluk var. Spor faaliyetleri falan var, ama universitede gormek istediğiniz zihinsel faaliyetler yok. Buna imkân kalmadığı için işleyen demir yavaş yavaş paslanacak. Bana sorarsanız, bir sorunu çozraek için, uzun vadede daha onemli bir sorun yaratılmıştır. Bunun zararlarını onumuzdeki yıllarda daha fazla goreceğiz. Ancak bunun sorumluluğunu YOh'e bağlamayalım. Belki olağanustu rejım ortamının bunda rolu daha buyuktur. \ma sonuç ortada: Sonuç oldukça durgun, sonuk bir universite hayatı. Belki başkalan buna katılmayacak. 'Efendim. işte spor faaliyetleri, folklor gosterileri devam edivor,' diyeceklerdır. Benim soyledıgım tepınmek ve topun peşınden koşmak anlamında faaliyet degil. Bunu aynı zamanda zihni açıdan da yapabilmek. Universitede katılma azaldı. Bunu hissedıvorsunuz. Bir oğrencinin ağzından bir laf alabılmek ıçın en az 20 kere sormak gerekıvor. Birincisinde diyorsunuz ki. bugun neşesı verinde değil, keyifsiz. Ama ikı. uç, dort kere sonıyorsunuz: Bakıyorsunuz ki soyleyecek lafı vok... Belki başka universitelerde boyle degil. Ama biz 1950lerde, 1960'larda, 1970'lerde bu universitenın nasıl oldugunu biliyonız. Şimdi seksenlerdekı durum bariz bir gerilemedir." Prof. Dr Aydın Gurkan, YÖK duzenınin bılım hayatımıza verdığı zararı şö>le nıtelıyor' "YOK yasası Be Türkiye'de bilim adamlan kadrosu dagıtılmıştır. Omrunu bilgi uretme ışıne adayan bır kadro kalmamıştır. Bu kadro gaddar bır şekilde parçalanmış ve Turkiye'nia geleceği ipotek altına alınmıştır. Kalan hocalar universite yaşamını blr tur yan meslek olarak gormektedır. \sd işleri dışarıdadır. Bunlar, haftanın belirli gunlen gelip, bilgi aktarma gorevini yerine getirmektedır. Araştırma, bilgi uretme işi universilenin dışına kaynuştır. Bunu çok vahim bir gelişme sayıyorum. YOK'un bu haliyle kaldığı her yıl için, ulkenin gelecek 2030 yılı yok olmaktadır. Sanayileşmek. gelişmiş ulkelere yetişmek, ilerıde iddıalı olmak ısteyen bır ulke duşunun kı, bunu hazırlayacak profesyonel kadrolannı vok ediyor. Akıl almaz bır kaynak savurganlığı ile karşı karşıyayız." Bılım alanında gozlenen gerılemeyı Prof Dr Gencay Gursoy, şu şekilde açıklamakta"YOK'un getırdiğı katı, burokratik ve stereotipik yapı, bilımsel gelışmenın ılk ve vazgeçilmez koşulu olan motıvasyonu korelten: bilim adamından çok vorgun memurlar uretmeve elverışli olan bir yapıdır. Kışla dısıplını altında kımseden yaratıcılık bekleyemezsınız. Okutacagı dersin progra gibi bir ulkede bu meslegin çekici kılınması şarttır. Tanınan maddı olanaklar zaten sınırlıdır. Bir de her turlu iş guvencesi kalkarsa, akademik kanyer için gerekli ınsanlan unıversiteve çekmek mumkun olmaz. Bugun unıversitelerimızde öğretim uyeierine yardımcı olacak nitetikte asistan kadrosu kalmamıştır. Memur nitelığinde ve seçimlerı de çogu kez bilımsel gereklere uyulmadan yapılan bır araştırma gorevlilerı kadrosu oluşmuştur. Ne oğrencilere, ne oğretım uyeierine bir faydalan yoktur. Tanınan olanaklarla ciddi bir kariyer yapma şanslan da yoktur." Öğretım uyelığı ıçın azalan başvurular ve nitelikli akademık eleman bulma konusunda artan guçlukler konusunda, ulkemızın en seçkın unıversıtelerınden bırı olan ODTÜ'den bır öğretım uyesı şunları anlatıvor "19681981 arasında bizim universiteden yurt dışına doktora yapmaya gidip, sonunda geri donmeyen bir tek ogrencimız yoktu. Oysa şimdi hemen hiçbiri gen donmuyor. Dışanda ış bulup kalıyoriar. Nitelikli öğretim uyesi sağlama kanallan buyuk ölçude kunımuş bulunuyor. YÖK oncesi donemde 5 asistan kadrosu için açılan sınavda, en az 7 kişi başanlı olur; hangilerini alalım diye saatlerce tartışırdık. Şimdi 5 kişilik Dört yıllık YÖK uygulamaları sonunda ortaya çıkan en somut sonuç, universitelerimizde öğretim duzeyinin çok vahim bir şekilde duşmuş olmasıdır. Universite öğretim ityelerinın sayısı çeşitli nedenlerle onemli ölçtide azalırken, ogrenci kontenjanlan yuzde 160 dolayında arttınlmıştır. kadro için yalnızca 2 kişi muracaat ediyor ve biz bu iki kîşiyi istemeye istemeye, zonınlu olduğu için ışe alıyoruz. Oğretım uyeliğinin cazıp bır meslek olmaktan çıkmasının bir başka gostergesi de, bizim universitedeki master programı oğrencilerinin yansından fazlasının yabancı uynıklulardan oluşması. Turkler arasında akademik kariyere katılma isteği azaldı." Prof. Dr. Türkân Akyol: "lcuzlayaıı" bUimsel unvanlar öğretım u>elığı genel olarak toplumdakı sa>gınlığını yıtırırken, akademık unvanlann değen konusunda universıte içinde ve dışında kaygılar u>anıyor Akademık unvanlann kazanılmasının bilımsel açıdan kolaylaştırılması, universitedeki cıddı bılım adamlan arasında önemlı bır endışe konusu olarak goruluyor Bırçok bılım adamına göre, doçentlık \e profesörluk takdım tezlerı zorun luluğunun kaldırılmış olması, bilımsel çahşmaların azalmasma >ol açtığı gıbı, universitelerde öğretım üyesı sıkıntısı çekılen bu gunlerde, akademık unvanların cömertçe dağıtılmasına olanak sağlamakta Bazı akademık personelın gazete ma kalelen ile doçentlık ve profesörluk ıçın bajvurdukları ya>gın bır şikâyet konusu Unıversıte duze>ine yukseltılen eskı meskk yuksek okulları öğretım gorevhlerınden 8 yıl çalışmış olanlara doçentlık; 15 yıl çalışmış olanlara da pro 'Ziraut 0B4» pckâlâ tarih •• •• oiur Benim gorduğum, universitede oğretım uyesinin olsun, oğrencinin olsun akademik hayata karşı ilgısinın eskıye gore azalımş olmasıdır. Behrgin bır kayıtsızlık var... Eskiden sağın ve solun beyin yıkamasından şikâyet edıyorduk. Şimdi de sankı beymlerımizın kısırlastırtlması gibi bır durum var. mı ve içeriği bile, çoğunluğu dışandan atanmış bir merkezi otorite tarafından belirlenen. ış guvencesi olmayan bir öğretim uyesinden bilim uretmesi istenebilir mi?" YOK duzenınin öğretım uyelığı mesleğını ıstenır bır meslek olmaktan çıkartarak, mesleğın saygınlığını yıtırmesıne neden olarak, ulkemızde yüİcseköğretım ve bılıme bu dolaylı yoldan da ağır bır darbe ındırdığı bılım adamlarıyla yaptığımız söyleşılerde uzennde önemle durulan bır husus oldu Memur statusune ındırılen; sade bır memurdan daha az ış guvencesi olan, or.dan daha sıkı bır dısıplın ve denetım altına konulan oğretım uyelığının cazıp bır meslek olmaktan çıkması konusunda Prof Dr Avdın Gurkan, şunları söylüyor "YÖK duzeninde genel olarak ogretim uyelerinin ve ozel olarak araştırma gorevlüenmn ış guvenliginin olmayışı, ulkemız gerçeklerine apaçık terstir. Bu. acele yapılmış bır aktarmadır. İyi yetişmiş öğretim elemanlarının ender olduğu bizim Prof. Dr. Abdullah Kuran: >YÖK Başkanı öğretim uvelerının ıntisas aianları dışında aa ders vermeıerı ıvıöır Su dunvada da bövledır Meselâ ulr zlraat doçentı uırkaç vıl aras tırma vaparsa onu tarlh profesoru taytn edeDHlrtr BIR A.\L41IŞ1\ SERGtLE\MESl YOK Başkanı'nın "Ziraat doçenti, pekâlâ tarih prof esöru olur"şeklindekı sozleri, YOK'un, yuksekoğretimde niteliğı, kalıtey i fazlaca onemsemeyışinin açık bir ı/adesı olarak yorumlandı. rımızın bugun karşı karşıya olduğu sorunlar, YÖK'un ulkemızde bılım ve yukseköğretım yaşarnını sayısal yaklaşımlarla duzenlemeye gırışmış oluşundan kaynaklanıyor "Universitelerden iki amaca hızmet etmelen beklenir. Memlekelin ihtiyacı olan mesleklerden adam vetiştırmek ve bn mesleklerin baglı olduğu bihrn dallarındakı çagdaş gelişmelere avak uydurmak, katkıda bulunmak. Bunlardan sayısaİ olarak yaklaşdabdecek olan ancak binncısıdir. Bu konu, bize şu kadar muhendıs, şu kadar hantacı, v.s. lazımdır ve bunlar içın belırli oğretım programlan vardır dije duşunulerek planlanabilır. Boyle bir yaklaşımla Turki>e'nin birçok yerinde okullar açabilir, bunlara boca da gonderebılirsiniz. Ama yuksekogretimın bilımsel araştırma işlevıne boyle sayısal bir yaklaşımla bakamazsınız. Çunku universitedekı insanlar yalnızca meslek adamı yetiştirmekle yetinemez. Onları çok değer verdiklerı bilimsel araştırmayı vapamaz hale getırirseniz, diğer işinı de yapamaz. İsteği kalmaz. Sonunda universiteyi de bırakır. Bugun karşılaştığımız durum işte budur." Göruştuğumuz bılım adamlarının bırçoğuna gore, unıversıtelerın yurt sathına yayılması her ne ka Profesörienfen "turküler", doçentlerdcn "oyun haYalan" Jlnleyeceğiz V*MCX SAOUN . ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI Y1LMAZ ŞIPAL t \ M \ DAĞITIMI Akademık umanlann kazanılmasının bilimsel açıdan kolaylaştırılması. bılım adamlan arasında onemli bır endişe konusu. Bir oğretım uyesının deyışiyle akademik un\anlarm "ulufegibi" dağıtılması kamuoyunda da ala\ komtsu oldu. Bazı kürsüler nasıl "yok" oldu Gürkan: YOK ile birlikte Türkiye'de bılim adamlan kadrosu dağmlmıştır. Ömrunu bilgi tiretmeye adayan bir kadro kalmamıştır. Bu kadro, gaddar bir biçimde parçalanmış ve Turkiye'nın geleceğı ipotek altma almmıştır. Aktl almaz bir kaynakt savurganlığıyla karşı karşıyayız. dar arzu edılır bır gelışme ıse de, kendı başına bır amaç olamaz. Amaç, nitelikli, akademık bakımdan guçlu unı\ ersıtelenn yurt sathına y ayılabılmesıdır YOK'un kurduğu açılan unıversıtelerın desteklenmesı ıçın alınan onlemler , eskı \e akademık bırikımı olan unı\ersıtelere zarar vermektedır Prof Inönu de bu konuda şunları soylemekte "Ga>et i)i bilinen bir hususiur ki, iyı çalışan bir araştırma merkezi uzun vıllar çalışarak kurulur. Bunun ıçin gereklı ınsanlan, kutuphaneyi, malzemeleri bir ara>a getirmek uzun zaman alır. Oradaki insanlan kısa surelerle degıştırırseniz, orasını hiçbir zaman bırinci sınıf bır merkez halıne getiremezsinız. Anadolu'daki unrversıtelere ogretim elemanı saglamak için buyuk kentlerdekı bilim merkezlerini dagıtmak gerekmez." Dıle getırılen bır gozlem de, tektıp universıte modelının uygulanmasıyla ortaya çıkan kâğıt uzennde var olan, gerçekte bulunmayan akademık bırımlerle ılgılı Bır oğretım uyesı bu konuda şunları anlatıyor "Ulkemizde matematik, fizik. kimya gibi dallarda, ancak 56 bolum kurabilecek kadar yetış Prof. Dr. Aydın Güven fesorluk unvanının verılmesı de YÖK'un bu>uk tepkı uyandıran u>gulamalarından bırı Bu uygulama konusunda şıkâyetlennı bıldıren bır oğretım uyesı "Keyfi yukseltmeler, akademik kademele'le birlikte universitelerimizde buyuk bir "kıyım" başladı. Çok sayıda ri aşarak unvan kazannuş olan oğretım uyeleri arasında buyuk açıyor... oğretım uye ve gorevlisı, universitedeki gorevlerinden ayrılmak zorunda giderse bizim bır huzursuzluğa yol olacak!" Boyle universıtede deprem dıyorkaldı. Bu arada, zamanında etkilı olmuş kursuler de "yok" oldu. du Çeşitli sanat dallarında YOK'çe başarıh sayılan "Bazı kürsüler nasıl yok oldu? ' sorusu ıçın 3 kımselere, hıçbır yeterlıhklerı olmadığı halde, bır ornek öğretım uyesmın devışıyle "Ulufe dağıtır gıbı doOrnek 1: lstanbul Ünıversıtesı Iktısat Fakulteçentlık ve profesörluk payelen dağıtılması" kamusı'nde "lktısadı Duşunce ve Iktısat" kursusu (anaoyunda da alay konusu yapıhvordu bılım dalı) lısans duzeyınde (butun sınıflara) bır Bırçok bılım adamına gore tum bu gelışmeler, dızı teonk dersı vermenın yanı sıra lısansustu (masakademık unvanlann "ucuzlaması" gıbı bır soter ve doktora) programını da ağırlıklı bıçımde yunuç vermekte rutmekteydı Lısansustu oğretımın temelmı oluşAkademık unvanlann kazanılmasının bilımsel turan dersler bu kursu tarafından verılıyordu açıdan kolaylaştınlmasına karşılık ıdan bakımdan YÖK ve sıkıyonetım uygulamalan sonucu bu haylı guçleştırılmesı ıse, universıte mensuplan arakursuden şu öğretım uyeleri ayrıldılar sındakı huzursuzluğun bır dığer kaynağı DoktoProf Sencer Dıvıtçıoğlu (Bşk ) 1402 rasını tamamlamış bır araştırma gorevlısının ayProf. Idrıs Kuçukomer 1402 nı universitede doçent olamaması, doçentlerın beş yıllık hizmet suresının en az ıkı >ılını rotasjonda Prof. Asaf Savaş Akat . . . . Istifa (yıne başka bır universitede) geçırmek, doçenthkY Doç Sejfettın Gursel Istifa ten profesorluğe >ukselmek ıçın de mutlaka uniDr Asistan Sungur Savran Istifa versıte değıştırmek zorunda olması, akademık unDr Asistan Naıl Satlıgan Istifa vanlann kazanılmasını guçleştıren ıdarı kurallar Bu aynlmalar sonucunda kursude yalnızca 2 Akademık unvanlann kazanılmasının bilımsel baprofesorle 1 asistan kaldı. (Daha sonra, yenı meKimdan kolav, ıdarı bakımdan guç hale getırılmezun ıkı asıstanla kursunun takvıyesıne çalışıldı ) sının, bu konuda tev kalade kevfiu>gulamalara elSonuç: Lısans duzeyınde ders verme duzeyı haverışli bır ortam hazırlaması, YOK'un dıledığı oğtırı savılır olçude gerılerken (2 oğretım uyesının retım uyelerını yukseltırken, dıledıklerını engelleboş kalan derslere 'yetışmelen' fıılen olanaksızyebılmesını, hatta universiteden ayrılmaya zorladı), lısansustu programı henuz doktorasını tamamvabılmesını mumkun kıldığı sık dıle getırılen lamamış asıstanlar tarafından ustlenılmek durueleştırılerden bırı. munda kaldı Ornek 2: Yıne AU Sıyasal Bılgıler Fakultesı'Nıtekım, Ercıyes Ünıversıtesı emeklı Rektoru nde, universitenın ve sıkıyonetımın oğretım uyeProf Dr Sıpahıoğlu'nun belırttığı gıbı, YOK dılerını uzaklaştırması sonucu "uluslararası ledığı doçentlerın profesor olmalarını engellerken, ılışkıler" dalında lısansustu eğıtim programı tumdıledıklennı de başka bır universiteye atavıp, kâden kaldırıldı Boylece başkent Ankara'da bu dal ğıt uzerinde bır ışlemle yıne kendı unıversıtesınde da doktora vapma olanağı kalmadı çalıştırmakta (Bkz , Cumhunyet, 14 8 1985) Ornek 3: Ankara Unıversıtesı Hukuk FakulteYOK'ten ozel muamele gorme olanağı bulunsı Kamu Hukuku oğretım uyelerınden Doçent mavan doçentler arasından ıse profesor olma>a çaMaksut Mumcuoğlu, 1985 Eylul'unde "YÖK Yalışmanın anlamı kalmamıştır Onlar, bırının ıfasası'nın yarattığı olumsuz koşullar" yuzunden ısdesıyle "ebedi doçent" kalmaya razıdır, ya da butifa ettı Kamu Hukuku Anabılım Dalı Başkanı yuk bır ofke ıçındedır Profesor Muncı Kapanı, yıne YOK uygulamalaOte yandan, bırçok oğretım uyesının bıldırdırını protesto amacıyla daha once ıstifa etmış, Doç ğıne gore, buyuk ıddıalarla, yenı açılan unıversıYahya Zabunoğlu da, YOK yönetıcılerının soruştelerın öğretım uvesı açığını kapatmak gerekçesıyle turmasma karşı çıktığı ıçın görevınden ahnmıştı getırılen rotasyon sıstemı uvgulanamamakta Pek Bu aynlmalar sonucunda Ankara Hukuk'ta Kaçok durumda rotasyon bır buçuk, ıkı a>a kadar mu Hukuk ana bılım dalında 19851986 oğremm ındırılmış bulunuyor yılında ders verecek oğretiTi uyesı kalmadığı bıldırıldı Soru: Emeklı Sandıgı'na bağlı olarak2 yıl 8 ay memur olarak çaiıştım. Bu gorevımden istifa ederek 1966 yılında aynldım. 1976 yılında da bir kamu kuruluşunda ve işçi statusunde işe başladım. EmeklUiğimı isteyerek 1985 yılı başında da Sosval Sıgortalar Kurumu'ndan emekli oldum. Emeklı olarak ayrıldıgım kamu kuruluşu bana yalnızca "ışçı statusunde çalıştığım surenın kıdem tazmınatı"nı veı dı. Memunyet suremin kıdem tazminatı odenmeyecek mi? KAYSERİ YANIT Sorunuzun vanıtını Yargıtav 9 Hukuk Daıresı'nm 29 4 1980 Tarıh, 3408 Esas ve 5110 kar'arı verecektır, "( ) Sözuedılen hukumlerdeTC Emeklı Sandığı Kanunu'na tabı olarak memurı>et statusunde geçen hızmet surelennın ıstifa suretıyle ayrılma halınde kıdem tazminatı hesabında dıkkate alınmıyacağına ılışkın bır esas öngorulmemıştır Hesapta dıkkate alınmaması gereken sure sadece ışçının ışçı statusunde çalıştığı donemlerde, hızmet sozleşmesının kıdem tazmınatını gerektırmeyecek bıçımde sona erdığı sozleşme surelerıdır Bır memurun bulunduğu statuden aynlması ya memurluktan ıhraç \a da ıstifa suretıyle mumkundur ( .) Kamu kuruluşlarında once memur ıken daha sonra ışçı statusune geçerek çalışmalarını surdurmuş olan kimselerin memurıvette geçen ve emeklı aylığı bağlanmasına yeterlı olmadığı ıçın hıçbır şekilde değerlendınlemeven surelerın kıdem tazminatı açısından değerlendırılmesını sağlamaktır Bu vön sozu edılen hukumlere ılışkın tasan gerekçesınde hızmetlerın bırleştırılmesı suretıyle 506 sayılı kanuna gore yaşlıhk veya malulluk aylığı alarak ışınden ayrılan ışçılerın de daha önce memurluk statusunde geçen hızmetlennın kıdem tazminatı bakımından değerlendınlmesını saglamak olduğu açıkça belırtılmış ve bu gerekçelere davalı olarak sevkedılmış bulunan hukumler vasama meclıslennde hıçbır değışıklığe uğramadan avnen kabul edılerek yasalaşmıştır Hukumlenn çok açık olan sozlerınden de değışık bır anlam çıkarma olanağı voktur Bu durumda ıstifa ile sonuçlanan memurıyette geçen surelenn kıdem tazminatı açısından değerlendırılmesıne yasal bır engel bulunduğu sovlenemez ( )" Yaşamı boyunca topluma ıyı insanlar kazandırmak ıçın uğraş \eren okul mudurumuz, değerlı arkadaşımız, "Memuriyet sürenıin kıdem tazminatı" yıtırdık. Acımız sonsuzdur. Aılesıne ve tum sevenlerıne başsağlığı dılerız GULVEREN LİSESİ OĞRETMENLERİ V E ÇALIŞANLARI M.EMEN BİLÇENİ HUKUMSUZDUR 19.6.1985 18979 lstanbul çıkış 10 5.1985 350 Konya çıkış yukarıda \azılı eumruk çıkış bevannamelerının banka ve Merkez Bankası nushalan kaybolmuştur.Bulunduğunda hukumsuzdur İMEKS SINAİ MAMULLERİ DIŞ TİC.A.Ş. StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle