15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sanırsa son aylarda kademeli bir faiz azaltılışı politikası ana hükümet politikası olarak yerleşmişti. Uzun yıllar uygulanan ve hem 24 Ocak kararlarının hem de enflasyona karşı mücadelenin ana mihrakını oluşturduğu savlanan kısa vadeli yüksek faızli para piyasası uygulaması terkedilmiş, bir yandan devletin de operaîör olduğu sermaye piyasası işlemleriyle 24 Ocağın karşıtı bir politika filizlendirümiştir. Yine ammsamrsa, arkasından hemen Uave edilmiş ve kredi faizlerinde de değişme umudu vurgulanmıştı. runlara karşın sadece bir örtü, bir zırhtır kredi faizi tartışması. Çünkü, yineliyelim, faizlerdeki kastlaşma sanıldığından da katıdır. Yerliyabancı sanayi tartışması... Çok iyi bilindiği gibi, günümüzde liberasyon politikası en açığı ile kendisini otomobil pazannda göstermiş ve öncelikle Japon otomobilleri olmak üzere yabana markah otomobillerden geçilemez olmuştur. Limanlar, galeriler ve sokaklar yabancı arabalarla doludur. Oysa Ust düzeyde teşvikli ve yatınm konusu edilmiş yerli otomobil üreticileri aynı pazann bir başka umut bekçisidir. UlusaUık savmdadır, vergi ağacıdır ve genel ekonomiden kopanlan çok büyü bir parçayı, o alana yatırdığı için ayncalık savındadır. Ancak yine savlandığına göre ne gören vardır, ne de liberasyonla başlayan dış ticaret seferberliğinin yol açtığı döviz yükünü ve açığını, geniş bir perspektif içinde değerlendirip koruyucu politikaya dönen! Açıkça belirtmek gerekir ki, bu konu salt otomobil piyasası ve markası arasına sıkıştınlamayacak kadar geniş ve köklü bir konudur. Tüm dışa açılmanın dışalım serbestliği ayağından yana değerlendirilmesi gerekir. İşadamlannın yaptığı tartışmalı suçlamalar, bir bakıma bunun öncülüğü anlamına gelmektedir. Ve aslında çok geç kalınmış, 24 Ocak savunuculuğu gerisinde hep perdelenmiş ulusal bir sorunduT. Kalkmmakta olun ulus olmanın varoluşu ile özdeştir. 24 Ocağa göre geç kahnmışlığına karşın, tıpkı faiz politikasında olduğu gibi bu politikadan da dönüleceği samlmaktadır. Ulusal kalkınma ve sanayiye dönük tüm umutlar esasen aynı samdadır. SONUÇ Yerigelmişken son bir noktayı da belirtmek gerekir. Bu denli yaygın yabancı seferberliği, bu seferberliğin uzantısı iç pazarda, yabancılann bile saştığı kadar güvenilir ortam oluştuktan sonra, doğal olarak tabii ki, Türkiye dışarıdan en samimi dost olarak gözükerek kredi değeri yüksek ülkeler arasında yer alacaktır. Yıllarca pazar bunalımı çeken teknoloji boyunduruğundaki Batı kapitali, böyle bir güvenli pazara, alkış tutup destek olmaz da ne yapar? Otomobil üreticileriyle, bankalanyla ve öteki ihraç alanlanyla Türkiye yabana uluslar açısından bu güvenin beratını vermiş gibidir. Kısa vade, 1980'den beri kurtulmuş gibidir. Sıra uzun vadededir. İşadamlannın saptınlmış nedenlerle de olsa bazı bunalımların sözcüsü konumunda çatışıyor gözükmesi, tehlike sinyalleri olarak değerlendirilmelidir. Ekonomide yine kaybedilmiş yıllara hazırlanma sinyalleri! 24 Oeak Stadı'nda tşadamları İşadamlannın saptınlmış nedenlerle de olsa, bazı bunalımların sözcüsü konumunda çatışıyor gözükmesi, tehlike sinyalleri olarak değerlendirilmelidir. Ekonomide yine kaybedilmiş yıllara hazırlanma sinyalleri! PENCERE 7 EKİM 1985 Bizimkiler ile Türkler... Adam yakınıyordu: Okullar açılıyor diye yeni bir kundura aldık çocuğa, Allah seni inandırsın üç günde altı açıldı. Oğlanı dövecektim az kal sın. "Baba" dedi "ben ne yapayım, ayakkabıları elime alıp çıp~ lak ayakla mı yürüyeyim?" Acıdım. Ayakkabıyı aldığım dükkâna gittim. Tezgâhtara başvurdum. "Biz sattığımız malı geri almalyız, kimbilir ne yaptınız da böyle oldu?" demesin mi!.. Az kalsın olay çıkaracaktım. Ondan sonra işin yoksa karakol, mahkeme, savcı sürün dur. Yutkundum, içime attım. Bastırdım öfkemi; eve geldim, bir sigara yaktım, bir bardak da soğuk su içtim... Öykü uzayacaktı; ama yan masadaki müşterilerden biri şıppadak lafa girdi: Ben 19 yıl Almanya'da işçilik ettim; istediğin dükkâna gir, gözü kapalı alışverış et.. Birisi: Almanın malı sağlamdır. Öteki: Bizimkilere güvenme... • Bizbize olduk mu neler konuşuruz? Bizim esnaf müşteriye malın çürüğünü sürer. Manava gittiğinde dikkatli olacaksın ki kese kâğıdına kaşla göz arasında armudun çürüğünü doldurmasın. Kasabın terazisi doğru mu tartıyor? Lokantacının köftesi Sur dışında kesilmiş beygir etinden mi? Odun kömür alırken gözlerin radarlaşacak; yaksa yersin kazığı!.. Memur rüşvet almaz mı? Para her kapıyı açmaz'mı? Bizimkiler boyledir işte... Milyonlar sayıp araba alırsın, Üçüncü gün kapının kotu elinde kalır; cam sileceği su koyverir; benzin borusu çatlar. Neymiş? Yan sanayi imiş; bizimkileri denetlemek çok zormuş. Bizimkiler vergi de kaçırırlarmış. Bir işadamı bağıra bağıra konuşuyordu: Bu memlekerte vergi kaçırmayan, devleti kazıklamayan zengin olamaz. Geçenlerde delik deşik bir voldan geçıyoruz; araba dalgalı denizde inip kalkan sandala döndü. Yolculardan biri öfkeyle söylendi: Bu yol daha geçen yıl yapılmadı mı? Bizim müteahhitler çalar; bizim kömürcüler kış kıyamette yoksulon ciğerini söker; bizim sporcular disiplinsiz, tembel, dağıtıktır; bizim polis karakolda adam döver; bizim gazeteciler yalan yazarlar; bizim sanatçı diye bellediğimiz hatunların hepsi kendisini satar; bizim sendıkacıların rengi sarıdır; bizim ihracatçı kurtlu ve çürük mal satıp üstüne devletten teşvik alır. Kendikendimize, bizbize, başbaşa, kapalı kapılar ardınd konuşurken "bizimkilere" basarız kalayı... • Ama bizimkilerin yanı sıra bjr de Türkler vardır ki sanki başka millettir. Türk memuru namusludur, rüşvet almaz. Türk sendikacısı bilinçli ve sorumludur. Türk basını gerçeği doğruyu yazar. Türk esnafı haram yemez. Türk işçisi çalışkandır. Türk işadamı yurdunu çok sever, Türkiye'nin çıkarlarını özçıkarından üstte tutar. Türk sporcusu her yarışmada, her maçta arkasında Türk ulusunun bulunduğunu bilir. Türk doktoru parayı değil, hastasını düşünür. Türk müteahhiti dürüsttür. • Demek ki ayrı iki millet var: Bizimkiler.. Ve Türkler. Bizimkiler Türkleştiği zaman Türkiye'de her şeyin düzeleceği anlaşılıyor. FAİK Y. BAŞBUĞ Bankacı, Ekonomici Şimdi, özellikle ekonomik çevrelerin duşüncelerinde hep aynı soru. Işadamlan neden kapısıyor? Neden iş çevreleri bazı kompartrmanlara bölündü ve 24 Ocak'tan sonra alkış tuttuklan ve istikrar önlemleri adını verdikleri kararlan birer istikrarsızlık kararlan olarak çeşitli açılardan eleştiriyor ve karşılıklı suçlamalarda bulunuyorlar? Bir bakıma açıklığı tartışmasız olan gerçek, 1960'lar sonrasının sınır tanımaz büyüme süreci içinde dev işadamları yaraülırken, bu gerçeği asıl hedefıne ulaştıran 24 Ocak kararlan olduğudur. Beş yılı aşkın süredir uygulanan bu kararlar, zaman zaman yakmma ve aksamalar olmuşsa da, bilindiği gibi, büyüme, kârlılık, pazar hakimiyeti, dışa açüma konulannda özel kesim altın çağını yaşamıştır. Piyasa modelli KİT'ler uygulaması ve "her şeyi satarım, dilediğimce zam yapanm" felsefesi, ekonomide büytimeyen ve kâr getirmeyen işletme bırakmanuştır. Kısa dönem bilançolanndaki net görüntü bu. Ancak her kısa dönemin, zincirleme birleşimler sonucu uzun dönemle birleşmesi, uzun dönemin ise ban yapay yenilikler değil, makro ekonomik denge ve sağlıklı bünyeler gerektirmesi, şimdi kısa dönem şaşkınlıklanm gidenniş ve baa köklü gerçekleri su üstüne çıkarmaya başlamıştır. Gerek işadarnlanndaki rahatsızlık gerekse ekonomide dinmeyen bunalım ve ulaşılamayan hedeflerin gerisinde bu gerçek yatmaktadır. Görülmektedir ki, ne güçlü pazar söz konusudur ne de, yenilmiş bir enflasyon ve bunun paralelinde aşağılara çekilen faiz oranlan. Dışalımın yarar ve zararlanyla, dıs ticaretteki gelişmeleri aynı anda değerlendirme ve bu yaklaşımla dış ticaret boyutlarındaki gelişmeleri "24 Ocak mucizesi" olarak nitelendirmekse, hiç olanaklı değildir. özellikle hayali ihracatla, hayale bile sığmayan kaçakçıhk vr döviz açıklannı akılcı bir çözüm formülüne bağlama güçlüğü, ekonomide neyin düzelip düzelmediği sorusunu tam bir bilmeceye dönüştttrmuşken, basarılı ve başansız işadamlannı ayırAçıkça itiraf edelim ki, Türkimak ve bu ayınm içinde işadam ye'de kredi faizleriyle, mevduat lannı mutlu görmek tam anla faizleri arasında hiçbir zaman mıyla olanaksızlaşmıştır. Bir gerçek bir köprü kunılamamış, başka deyişle, bireysel değil, ge görünürdeki faizie gerçek kredi nel ekonominin asıl büyük oldu maliyeti hiçbir zaman birbiriyle ğu ve bu büyük, büyüklüğünü ilgilendirilmemiştir. Bankalar hissetmedikçe, tüm süslü gözü krediyi her zaman bilinmez bir ken gelişmelerin yok olup gide kâr kalemi ve en büyük çıkar ceği gerçeği artık işadamı, ücret aracı olarak kullanmışlardır. örli, sade vatandaş, tüm kesimle neğin, bugün görünürde %455O rin ortak duygusu ve sesi olmuş olan kredi faizi, tüm kesimlerce tur. Birindeki çatlak öbüriinü de çok iyi bilinmektedir ki, etkilemiş, istikrarla istikrarsızlık <Fo9OllO arasmdadır. Ve hiçbir özdeş biçimde, ekonominin ger zaman eksilme yönünde hareket çek adı olmuştur. Buysa geliş göstermemektedir. Göstermesi mekte olan ulus olma yolunda de, mevcut anlayış ve genel ekoavantaj değil, gerçek bir deza nomik koşullara bağlı çalışma vantaj olarak kendini duyur koşullan nedeniyleolanaksızdır. muştur. Türkiye'nin en büyük Ama nedense bu konu işşanssızlığı bu noktada. Ve en canlısıyla bu olguyu yaşamakta adamları arasında polemik konusu edilmiş, bir bakıma zıtlaşdır günümüzde. Faiz oranlan sorunu... Anım ma nedeni olarak ortaya çıkmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, başka so HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD 4 Haziran 1985 günlü Hesaplaşma'nın başlığı, Ruhi Su Gerçeği'ydi. Bugünkü yazımın başlığı yine Ruhi Su Gerçeği. "Türkiye Gerçeği" de diyebilirdik. Ruhi Su, ameliyattan az önce telefonda: "Yetmişi aştık, ömrümüzün faizini yaşıyoruz. Hem de yüksek banka faiziyle.." demişti, her zamanki yumuşak, gülümser, ölçülü sesiyle. Sonra ameliyat oldu. Hastanede ve evinde görüştük. Hiç yalnız bırakmayan her çevreden ve her yaştan dostlarıyla, biraz uzun konuşsa yoruluveriyordu. Bir ara Oren'e dinlenmeye gitti, amma hemen döndü ve hastaneye yattı. Yetkililer sonunda tek bir kez için' koşuluyla, Almanya'ya grtmesine izin vermişlerdi. Ameliyat için, hekimler, yurt dışı yoiculuğuna dayanır mı, diye gözlem için yatırdıklarını söylemişlerdi. Fakat gözlem uzun sürmedi. Ruhi Su 19 eylül sabahı öldü. Büyük ses ustası, ozan, düşünür, ezgiler yaratıcısı ve özgün yorumcu Ruhi Su ile kırk yıl sürmüş olan yakınlığımızın kimi bölümlerini anlatmak istiyonjm. Ankara Devlet Operası'nın ilk İstanbul turnesinde tanışmıştık. O Ankara'da, ben istanbul'da yaşadığımız için uzun aralaria görüşüyorduk. 1952 güz aylarında üzücü olaylar duyuldu. Ruhi Su ve Devlet Tiyatrosu'nun kimi oyuncuları tutuklanmıştı, çevrilmekte olan Âşık Veysel konulu bir filmde komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle. Olaylar duyulduğu sırada, Vatan gazetesinde muhabirdim. Türk Tiyatrosu dergisinin de sekreteriydim. Yazar dostumuz Orhan Hançerlioğlu, İstanbul Şehir Tiyatrosu müdürü olmuştu. Emniyet MüdüHüğü, Üçühcu Şube Müdüriüğü'nden geldiği için eski polis şube müdürü arkadaşlanna uğruyordu. Birinci Şube Müdürü olan Ahmet Topaloğlu'nu o günlerde tanıdım. Ruhi Su aylardır tutukluydu ve arkadaşları bu konuda bir şey bilmiyordu İstanbul Polis Müdürlüğü'nde hücrede tutuklu olduğundan başka. Ruhi Su 1 nun İstanbul'da hiçbir yakını yoktu. Ahmet Topaloğlu'na başvurup görüşme izni istedim. Topaloğlu, kalemle anlatılması güç, o karanlık gülüşüyle: "Elbette!" dedi. "Gelin bana, sizi Hamdi Beye göndereyim." Gittim ve Topaloğlu beni Hamdi Beye gönderdi. Birinci Şube Müdür Muavini Hamdi Bey, "Parmaksız Hamdi" diye tanınırdı. Düşünür ve sanatçılara sorguda uygulanan işkenceleri onun yönettiği söylenirdi. Belirii bir Rumeli ağzıyla konuşan Parmaksız Hamdi, zite bastı ve Ruhi Su'yu getirmelerini söyledikten sonra, Ruhi'den yakındı. Dediğine göre hiçbir şey söylememekte direniyordu. Oysa, Ruhi konuşsa kendisi için de, polis için de çok yararlı olacaktı. Tam o anda kapı açıldı. Pijama üstüne palto giymiş, saçlan karmakarışık, yüzü traşsız, adımlan ve bakışları ürkek, ufak tefek bir insan, kısık sesle bir şeyler mırıldandı. Söyledıklerini unuttum. Fakat kucaklaştığımızı, sessizce ağladımızı unutamadım. Ruhi Su, Parmaksız Hamdi'den izin alıp kirli çamaşırlarını getirmeye gitti. Sonra dönüp bir bohça verdi, "Semiha bunlan yikasın ve sizde kalsınl" diye. Evde bohçayı açtık. Kanlı bir yatak çarşafı vardı. Kanlı çarşafı yıllarca sakladık tavan arasında. Sonunda sobada yaktık. Aradan şoyle bir yedi yıl geçmişti. Telefonda bir ses: "Burhan, ben Ruhi Su." dedi. Yeni çevrilen Karacaoğlan filminde bir kaç türkü okumak için İstanbul'a gelmişti. Filmden sonra bir süre Taksim Gazinosu'nda çalışırken bizde kaldı. Sevimli, dost, biraz çekingen ve mesafeli bir kişiliği vardı. Yıllar yıllan izledi. Ruhi Su hakettiği sağlam üne kavuştu. Yurt içinde ve yurt dışında konseriere yetişemez oldu. Plakları bü(Arkta 11. Sayfada) •«An Ruhi Su Gerçeği: II SOKAKTA SİYASET • (19801983) YALÇIN DOĞAN i Bütün kitapçılarda 3GÜNDE 2.BASKI D A R DARSOKAICn SMSEr> <19801983> VALdNDOĞAN TASFİYE HALtNDE SARPER ÇORAPÇILIK TİCARET VE SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ TASFİYE MEMURLUĞUNDAN İKİNCİ İLAN İstanbul Ticaret Sicıli Memurluğunun 74359/13557 sicil sayısında "TASFİYE HALİNDE SARPER ÇORAPÇILIK TİCARET VE SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ" unvanı ile kayıtlı bulunan şirkete, 20.8.1985 tarihinde tescil ve 23.8.1985 gün ve 1334 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan olunan Genel kurul karan ile tasfıye memuru tayin edilmiş bulunmaktayim. 1 Tasfiye işlemierini İSTANBUL, Şişli, Bomanti, Silahjör Caddesi, Yeniyol Sokak, No: 4'teki mahalde yurüteceğimi. 2 Şirketten alacaklan bulunanlarla şirkete borçlu olanlann işbu ilanın üçüncü ilanı tarihınden itibaren BİR YIL içinde müracaatlan, aksi halde hiçbir talepte bulunamayacaklannı ilanen bildiririm. II EYLÜL 1985 Tasfiye Memuru Hasan ARSLAN ekin Yayınevi J Kalbinizi koruyunuz Kan yağlarına baktırın, Tansiyonunuzu ölçtürün, Muayene ve kontrol için Tel: 148 58 66 Türk Kalp Vakfı öğretmeler okul sonrası ek kazanç ve eğitim gorevinizi surdurmek ^ için SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANLIĞI'NDAN DUYURU • Nüfus kâğıdımı kaybettim, geçersizdir. AKİF TİMUÇtN Bakanlığınuzca 21 Aralık 1985 tarihinde yapılacak asistanlık sınavlarının son müracaat tarihi 21 Kasım 1985 olup, 21 Eylül 1985 tarihi sehven yazılmıştır. Basın: 24810 GALATASARAY SÜPER PÎYANGOSU "ADIM: 131 KARTAL DEĞERİM: 2.830.000.TL" SÜPER ŞÖLENE KAT1UN; Çekıliş 19 Ekım 1985. Cumartcsi günü Süper Sanatçılann eşlıgmde Spor Sergi Saravında. BlTtLERINDf C HER VERDE SAT1Ş MILL1 PIY \NGO BVflLERl. PTT IST\NBLl HALK EKMEK VT AYRICA: 1111 CUMHURIYET ALTINI • %^' 1979¥H.IICRA*L.|MTEOBIIIUWU«NCA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle