25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 12 EYLUL OzaPla sık sık buhışup borç ve öncesinde sonrasında yarcLun konularını görüşüyorduk Sahibı: Cumhuri>el Matbaacılık ve Gazetecilik Turk Anonım Şirkeıi adına Nadir Nadi. • Genel Ya\ın Muduru. Hasan Cemal, Mues^ese Muduru: Emine Uşaklıgil.Yazı l^len Muduru: Oka> Gonensin. • Haber Merkezı Muduru Yalçın Ba\er. Sa\fa Duzenı Yonetmenr Ali Acar. Imsak: 5.50 Gunes: Temsılaler ANKAR<\ Nalçın Doğan, IZMIR: Hikmet Çelinka>a. \DANA: Mehmel Mercan. • Servıs Şeflerı. hıanbul Haberlen Reha Oı, D^ Haberlcr Lrgun Balcı, Ekonomı: üsman Llaga>, Kultur A\dın Kmeç, Mdgazın: \ alvın Pekşen, Spor Danışmanı: Ahdulkadir Yucelman, Du/eltme Refik Durbaş. Araştırma: Şahin \lpay. I$Sendika: Şukran Kelenci. Burolar 0 \nkara: Zı>a Gokalp Bulvarı. Inkılap Sokak No: 19/4 Tel: 3311414". • İzmir: Halıt Zı\a BuKarı No 65/3, Tel 254709131230 • Adana: Çakmak Cad. No: 134 Kat 3, Tel: 1455019731 • Basan ve Yayan: Cıımhumet Matbaacılık \e Gazetecilik T.A.Ş. Turk Ocağı Cad. 39/41, Cağaloğlu. Uı Pk 246lst Tel: 526 10 00 (9 hat) Telev 22246 TAkVIM 3 Ocak 1985 Oele 12 13 IkınJr 14 34 •U^am: 16 S5 Yaısı: 18.20 •i HNftHIıM •tiÛffî Amerikan Büyükelçisi Spain anlatıyor UFUK GÜLDEMİR Kanımca ekonomik istikrar sağlanabildiği ve kademeli bir yumuşama getirildiği sürece Türkler, bu disiplinli demokrasiden memnun olmayı sürdüreceklerdir... VVASHINGTON Aradan uzun yıliar geçtiği için, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Dekanının adını unutmuştu, ama arabasının yakıldığı günu unutmadığı, on beş yıl sonra hatırlatıldığında bile yüzünün yangın yeri gibi karışmasından belliydi. Rand Corporation şirketinde James Spain'in odasında bir araya geldiğimizde, "Yoksa siz de arabayı yakan öğrenciler arasında mıydınız?" diye sorup kahkahasmı atmasına bakılırsa, fazla değişmemişti. 12 Mart olaylarının birinci el tanığı Büyükelçi Robert Kommer'e göre ODTU'de arabasımn yakılması olayı, "yeni bir gelişmenin ilk işaretiydi". Kommer, bu cumlesinin ışığında bilinç akımına dalıp gitti: 5 ODTL'de yanıldık "Adını hatırlamıyorum. Ama dekan, öğrencilerinin nelere kadir olduğunu galiba kestirememiştı. Çunkü öğrenciler çok rahat ve sakin hareket ediyorlardı. Eğer dekan öğrencilerinin yapabileceklerinin boyutunu kestirebilsevdi, benimle beraber arabanın yakılışını kenardan se\retmek zorunda kalmazdı. ODTÜ olayı bence siyaset bilimi açısından yeni bir gelişmenin göstergesiydi. Amerika'nın meselenin siyasi boyutunu göremeyip, başarısızlığa uğramasının göstergesi. Biz o yıllarda, mufredatını teknik alanlara oturtmak suretiyle ODTÜ öğrencilerini politika dışı tutabileceğimizi sanmıştık. Elektrik, elektronik ve fiziğin ağır konsantrasyon gerektiren dersleri, o günku kafamıza gore. öğrencilerin politize olmasını önleyecekti. Halbuki üniversiteyi, giderek politize olan Turkiye'nin dışında tutmak olanağı yoktu. Değil üniversite öğrencileri, lise oğrencileri bile radikalleşiyordu. Siz aralarında değilmışsiniz ama yaşınız tutsa siz de aralarında olurdunuz. Kaçınılmaz ve karşı durulmaz bir süreçti. Şimdi gazeteci olmuşsunuz. Hıç şuphem yok ki benim arabamı yakanların çoğu şimdi çoluk çocuk sahibi, iş sahibı. Bu da kaçınılmaz bir süreç. Büyükelçi Kommer, Carter'ın başkanlığı doneminde ABD Sa\unma Bakanlığı'nda Pentagon'da görevliydi. Sonra Dışişleri Bakan Yardımcısı oldu. Demokrat Partinin adayı VValter Mondale başkan olsa, Mondale'in konuşma metinlerini yazan bir gazeteci dostumuza gore, Kommer de Milli Savunma Bakanlığı için adı geçecek diplomatlar arasında önde yer tutacaktı. üzerinden çok sular akıp gittiği için Kommer anılarını anlatırken rahattı. Oysa 12 Eylul'un Büyükelçisi James Spain daha titiz, az ayrıntıcı ama daha sentezciydi. İnanılması güç birçok olayı yazıp yazmamayı, zamanı geldığinde karar vermek üzere bizim inisiyatifimize bırakıyordu. Ancak gorev süresince meydana gelen bellibaşlı krizlerin yazılmasında sakınca görmüyordu: Kıbrıs krizi başımızı agrıtmıştı "1974'te ben Istanbul'da konsoloslukta gorevüyken, Kıbrıs krizi çok başımızı ağrıtmıştı. Ekim 1973'te de Yom Kippur sa\aşında SovT,etIer'in Turkiye'nin uzerinden bolgeye silah yollaması da bir krize yol açmıştı. Turkiye'nin ha\a sahasını kapama du. Işte o zamanlar tanımaya başladım. Zaten odası Demirel'inkinin hemen arkasındaydı. Kendisiyle sürekli olarak gorüşuyorduk. Çunku borçların faizleri giderek büyüyordu. Ödemeler dengesinde büyuk acık vardı. Bir de ekonomik yardım konularında görüşüyorduk. Ben 1974'te Türkiye'den ayrıldığımda AID misyonu vardı. Vali Dr. Reşit Caddesi'ndeki ofıslerinde en az 5060 kişi çalışıyordu. AlD'nin teknik yardım programı, yani yolların nasıl yapılması gerektiği gibi teknik işlemler Amerikalılar tarafından yürutulüyordu. Nitekim 1974'te 20 milyon dolarlık butçe ile başlayan AID programı ben sefir olarak gittiğimde 200 milyon dolara fırlamıştı. Türkiye de teknik tavsiyeye gerek kalmayacak kadar kendi teknik elemanlarını geliştirmişti. Afrika'dan Amerikan teknik yardımına çok talep olduğundan karşılıklı olarak Turkiye ile anlaşmayı feshettik. Kapatılması gereken hesapları olduğu için neredevse uçaktan iner inmez Turgut Özal'la karşı karşıya geldik. Başbakan Yardımcısı olduğunda da çok sık görüşmeye devam ettik. Geniş, rahat ve çok iyimserdi. Bu iyimserliğini sigarayı bıraktığında bile kaybetmemişti. Elleri titriyordu ama makla birlikte, Türkiye bir tslam ulkesi olarak, ki hayatımın yansını lslam ülkelerinde geçirdim, başka bir ülkeydi. Mesela Cihanbeyli'ye sizinle ava gittiğimizde jandarma astsubayının evine konuk olmuştuk. Bir başka seyahatimde imama konuk olmuştum. Bazen belediye reisine, bazen köy bekçisine. Bu konukluğumuz sırasında köylüler gelip etrafımıza çökerlerdi. Benim en çok dikkatimi çeken unsur, köylulerde gördüğüm laik duşünce biçimiydi. Yani tslamdınız ama îran değildiniz, laiktiniz ama Sovyetler Birliği de değildiniz. İyimser olmak için birçok neden var Almanya'nın 300 yılda aldığı mesafeyi siz 60 yılda katetmiştiniz. Bu arada NATO'ya girmekle, Pentagon'daki gunlerimden biliyorum, Sovyet tehlikesini asgariye indirmiştiniz. İsrail gibi Almanya'ya çilek satamıyordunuz ama İran'a, Irak'a Arçelik satmaya başlamıştınız. Petrolünuz yoktu ama iyi idare edilen uluslararası müteahhitlik şirketleriniz vardı. Her on yılda bir askeri müdahaleye yol açtınız, ama memleketi de Alpaslan Türkeş'in eline teslim etmediniz. Her ne kadar gazetelerin söylediği gibi Kaddafi'nin deli olduğuna inanmıyorsam da Türkiye'yi Kaddafiler yerine, hep uç aşağı beş yukarı aynı trend içerisinde seyreden liderlerle yönettirdiniz. Bütun bunlar bana önemli gözükuyor ve iyimser olmak için birçok neden göruyorum. ARABAXI.X YAKILMASI Büyükelçi Robert Kommer'e göre, 6 Ocak I969'da ODTÜ'de arabasımn yakılması olayı yeni bir gelişmenin ilk isaretiydi. Kommer, o günler için şunları soylüyor: "Eğer dekan, öğrencilerinin yapabileceklerinin boyutunu kestirebilseydi, benimle beraber arabamn yakılısını kenardan seyretmek zorunda kalmazdu" Memurlara sağlık STOCKHOLlVTden yurdımı koşulları Seçmenler Huzursuz yeniden belirlendi YAVLZ BAYÜAR Sefir olarak geldiğimde Özal Demirel ile birlikte çalışıyordu. Kendisiyle sürekli görüşüyorduk. Geniş, rahat ve iyimserdi. Bu iyimserliğini sigarayı bıraktığında bile kaybetmedi. Elleri titriyordu, ama hâlâ rahattı. GENİŞ VE İYtMSER Günde 20 kişi öldürülüyordu Oysa daha beş sene önce Turkiye'de gunde 20 kişi öldürülüyordu. Parlamento 6 ay olmuş Cumhurbaşkanını seçemiyordu. Bunlar ilişkide olduğum çevrelerde çok şikâyete yol açıyordu. Ecevit'in veya Demirel'in tek parti iktidan kurabilecek çoğunluk sağlayamaması, küçük partileri onlar uzerinde etkili kılmaya başlamıştı. Bu da genç yaştan itibaren "vatanın bekçisi" motivi ile yetiştirildikleri için mudahaleyi bir doğal hak olarak kabul eden Silahlı Kuvvetler mensuplarına çok rahatsızlık veriyordu. Bildiğim kadarıyla, ordu içerisinde çok ciddi bölünmeler olmaması harekâtın "emir komuta zinciri" içerisinde gerçekleştirilmesine olanak sağladı. Özel hastanede doğum: 7 bin TL. Kontak lens için ödeme yok. Gözlük çerçevesine 1800 TL. Tekerlekli sandalye için 50 bin TL. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet memurlarına yapılan tedavi yardımına ilişkin yeni esaslar belirlendi. Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nın dünkü Resmi Gazete'de yayımlanan "1985 Mali Yüı Bütçe Uygulama Talimatı"na göre, resmi sağlık kurum ve kuruluşlarında yatarak sağlanan tedavilerde ilaç bedellerinin tamamı hastanın kurumu tarafından ödenecek. Ayakta veya meskende yapılan tedavilerde ise bu miktann yüzde 20'si hasta tarafından karşılanacak. Talimata göre, kullanılması zorunlu olduğu Sağlık Kurulu raporu ile belgelendirilse bile, kontak lens camlanna ait bedeller hiçbir şekilde ödenmeyecek. Resmi hastanelerde çalışan diş doktorlarının, kendi özel muayehanelerine sevkettikleri hastaîarın tedavi bedelleri de devletçe karşılanmayacak. Zorunlu nedenlerden dolayı özel hastanelerde yapılan normal doğumlara en çok 7 bin, müdahaleli doğumlara en çok 12 bin lira ödeneceği talimatta belirtilirken, yurt dışında yapılan doğumlann masraflarımn ilgili kurumca aynen ödeneceği hükmü getirildi. Uzun süreli tedavi gerektiren kanser, tüberküloz, kronik böbrek, organ nakli gibi hastalıklarda Uaçlar Sağlık Bakanlığı'nın onayı ile devletçe karşılanacak. Bu durumda ilacı yazan doktor tarafından reçeteye "hastalığı ile ilgilidir ve hayati önemi haizdir" damgası vurulacak. Bu hastalar her yıl kurumuna sağlık raporu verecek. Vermediği takdirde, ilaç bedelinin yüzde 20'sini kendisi ödeyecek. Yurt dışından getirilen ilaçlann yüzde 80'ini de\let karşılayacak. Ancak ilaç mahiyetinde olmayan ve tedavi amaçlı araç, gereç ve organ protezleri bedellerinden yüzde 20 indirim yapılmayacak. Resmi sağlık kurumundan sağlanamayan enjeksiyon bedelleri ile röntgen masraflarının Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanhğı'nın verdiği tarife kadarı kurumca karşılanacak, üst kısmın hastanın karşılaması istenecek. Bu bedeller, bakanlığın ya da bir üniversite hastanesinin tarifesinde bulunmaması halinde ödeme yapılmayacak. Kan bedellerinde de, resmi tarifelerde bulunan bedel devletçe, ust bölumu kişi tarafından ödenecek. Kaplıca ve içmelerde yapılacak tedavilerde yatak ve yemek bedeli karşılanmayacak. DtŞ TEDAVİLERİ Diş tedavilerinde kullamlmasının zorunlu olduğunun belgelenmesi halinde bile, altın veya benzeri değerli taştan dişlerin parası devletçe karşılanmayacak. Diş tedavisi için sevkedildiği resmi sağlık kurumunda 90 gün içinde tedavi işleminin yapılamayacağının belgelenmesi halinde, hastalar özel ve serbest diş doktorlanna sevk edilebilecek. Burada yapılacak tedavinin masrafı, tedavi turünun ve diş şemasının belgelenmesi halinde, kurumun belirlediği fiyat tutarı ödenecek, üst kısım kişi tarafından karşılanacak. Aynı yerde birden fazla resmi sağlık kuruluşu bulunması halinde, özel muayenehanelere sevk edilmesi için, bunlardan birinde tedavinin yapılamadığının belgelenmesi yeterli olacak. Resmi sağlık kuruluşundaki diş doktoru, hastasını özel muayenehanesine sevkederse, bu tedavinin masrafı devletçe karşılanmayacak. GÖZ TEDAVtLERİ Talimatta, Ankara, Istanbul, Izmir, Konya ve Adana gözlükçüler dernekleri ile bakanlık arasında imzalanan protokol gereği, bu gozlükçülerden alınacak gözlük camlannda yüzde 15 indirim uygulanacak. Ancak, buyük beyaz ve renkli camlar, Zeiss marka camlar veya colormatic camların masrafları, normal cam paraları duşüldükten sonra kalan bedelleri hastalarca ödenecek. Kontak lens ücretleri yurt içinde olduğu gibi, yurt dışında alınması halinde dahi ödenmeyecek. Renkli ve renksiz gözlük camlanna ilişkin çerçeveler için ödenecek bedel, 1200 liradan 1800 liraya çıkarıldı. tşitme cihazları için en çok 60 bin lira, motorlu tekerlekli sandalyeler için en çok 50 bin lira kurumca karşılanacak. Üst kısmı kişi tarafından ödenecek. Talimatta sağlık kurulu raporu vermeye yetkili üniversite, Numune ve devlet hastaneleri de belirlendi. Bunlar Trabzon, Haydarpaşa, Sivas, Erzurum, Ankara Numune Hastaneleri, Samsun, İzmir, Antalya, Adana, Gaziantep, Diyarbakır, Konya ve Bursa Devlet Hastaneleri, tum üniversite tıp fakülte hastaneleri. İsveç Noel akşamı dev'bır kurban verdı: 'Diana' adlıbu kurbanın ağırlığı tam dört tondu. Göteborg'da bulunan bir sırkte 'damızlık' devresmde olmasının da etkısıyle bırdenbıre dellenip] 'yere göğe sığmaz' hale gelen Dıana adlı sevımlı fil, isyankârlığını sürdürünce. alelacele çağrılan tanınmış bir fil avcısı tarafından vurularak yaşama veda ettı. İsveç'teki ılk fil avcılığı, böylece başarıyla sonuçlanmış oldu. Yeni yıla, Diana'ntn peşı sıra ölü olmasa da ağır yaralı olarak giren bir başka 'dev' ıse Sosyal Demokrat Partisı... 2. Dunya Savaşı'ndan bu yana İsveç toplum yaşamına kurumlaşma ölçüsünde yerlesen. Isveçlınin değer yargılarını yoğun ölçüde etkileyen sosyal demokrasi, kamuoyu aesteğını ve giderek ıktidarı yıtırme tehlıkesıyle karşı karşıya. Aralık ayında yapılan kamuoyu yoklamalarına göre sosyal demokratlar, seçmenlerin ancak yüzde 39'unun oyunu toplayabiliyor. Yenilgi yılı' 1976dan bu yana. partı ılk kez boylesıne yoğun bir secmen kaybına uğramakta. Kamuoyu yoklaması, hükümetı dışarıdan destekleyen komünist partısi ile sosyal demokratların oluşturduğu 'sol' ıktıdarın oyların sadece yüzde 45'ini alacak guçte olduğunu göstenyor Sağ kanat partilerinin oy oranı ıse yüzde 54'ü buluyor. Seçım yılı 1985'e girılırken İsveç siyası yelpazesinde ortaya çıkan bu yeni durum sosyal demokrat partinin yöneticı kadrosunu kara kara düşundürüyor. Sosyal demokrat seçmenler arasında artan hoşnutsuzluğun nedenı hakkında çeşitlı görüşler öne sürülmekte. Siyası gozlemcıler, sosyal demokrat ekonomik polıtıkanın ulkenın gücünü olumsuz yönde etkilemediğıni. 1981'dekı yuzde 16lık devalüasyonun ardından ıhracatın rekor duzeyde arttığını belırterek diş tıcaret dengesındekı açığın da kapanmış olduğuna dikkat çekiyorlar. Işsızlik de yıllardır ilk kez yüzde 3'ün altına düşmuş bulunuyor. Gözlemcilere göre, hoşnutsuzluğun nedenını bütçe açığını kapatmak amacıyla yürurlüğe konan vergı artışlarında. yeni vergilerde ve en önemlısı yuzde 78'ı bulan fiyat artışlarında aramak gerekiyor. Parti liderı OlofPaime, kamuoyu yoklamasınınsonuçlarını'Biz daha da kotusunü beklıyorduk' diyerek 'şimdilik' savuşturur<en, partinin lıderlik adaylarından Başbakan Yardımcısı Ingvar Carlsson, sosyal demokrasi ctev'inın durumundan duyduğu kaygıyı saklamıyor: 'Bu durum bızim için bir felakettir.' Nazlı Ilıcak kan kusturmuştu... Türk yemeklerini özluyorum. Bir de Nazlı Ilıcak'ı. 1982'de geldiğimde bana kan kusturdu. Amerika'ya çok saldırıyordu. Dedim ki, Amerika'nın bu kadar guçlu olup bir şey yapamadığından yakınıyorsunuz, geçen yuzyıla kadar dunyanın yarısı Osmanlı İmparatorluğunun elindeydi. Onlar bir şey yapabildi mi? Abdi Bev. Mete'yi başıma salmıştı... James, yemeğe çıkacak mısın? Yarın da ben çıkamam, Rio'ya gideceğim. Yok, seçimleri karıştırmayacağım. Karımla iki haftalık bir gemi seyahatine çıkacağız. Gemi seyahatleri hep başıma iş açar. Türkiye'deyken genjiyîe Akdeniz seyahatine çıkmıştık. Rahmetli Abdi Bey o zamanlar Turkiye'nin Art Buchvvald'i diye tanınan Mete'yi (Mete Akyol) başımıza salmıştı. Her gün fotoğraflarımızı çekiyor, her gün de Milliyet'in birinci sayfasında çıkıyordu. Marmaris'te denizde yüzerken fotoğrafımı çekmişti, ama mayonun rengi suyun rengine uyduğundan sanki mayosuz yuzuyor gibiydim. Amerikan sefıri mayosuz yuzuyor diye çok başımı ağrıttılar sonradan. Son gün Antalya'da dedim ki: Bak Mete, fotoğraf çek istersen, ama tek kelime söylemeyeceğim. A £ Mart olaylarının birinci el tanığı Büyükelçi Kommer: Biz, o yıllarda mufredatını teknik alanlara oturtmak suretiyle ODTÜ öğrencilerini politika dışı tutabileceğimizi sanmıştık. Halbuki üniversiteyi, giderek politize olan Turkiye'nin dışında tutmak olanağı yoktu. Değil üniversite oğrencileri, lise oğrencileri bile radikalleşiyordu. mmer on yılda bir askeri müdahaleye yol açtmız, ama memleketi de Alpaslan Türkeş'in eline teslim etmediniz. Her ne kadar Kaddaji'nin deli olduğuna inanmıyorsam da Türkiye'yi Kaddafüer yerine, hep üç aşağı beş yukarı aynı trend içerisinde seyreden liderlere yönettirdiniz. J\nayasaya göre yeni Milli Güvenlik Kurulu 'nun görevi ve vazifeleri arasında "iç güvenliğin ve toplum huzurunun sağlanması" önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca önemli bir mevkideki bir general arkadaşım, bir özel sohbetimiz sırasında, "Milli Güvenlik Kurulu sayesinde Türk Silahlı Kuvvetleri, iç politika üzerindeki etkisini hissettirecektir" demiştir. sını istiyorduk. Bazı gelişmeler elde edebilmiştik. 12 Eylül'den sonra ise ABD'nin askeri mudahale konusunda ne tutum alacağı hukümetler arasında ufak bir sorun doğurmuştu. NATO'nun bir demokratik ulkeler ittifakı olması başlıca endişemizdi. NATO ulkelerinin hepsi de uç aşağı beş yukarı aynı rejimle yonetiliyorlardı. Amerika'nın o yıllardaki başlıca kaygısı, ne rejimle yonetilirse yonetilsin, yeter ki Turkiye NATO uyesi kalsın değil, bir NATO uyesi olması nedeniyle Turkiye'nin de diğerleri gibi yonetilmesiydi. Ama bu kaygımızı Turkiye ile sa\unma işbırliği anlaşmalarını etkilemek pahasına ön plana çıkarmaktan da kaçınıyorduk. Ancak demokrasiye mumkun olduğunca erken dönülmesi yolundaki dileklerimizi de saklamıyorduk. Size daha çok yardım yapalım, siz de bize yeni askeri us verin gibi bir ta\ırdan da titizlikle kaçınıyorduk. Çunku bu onerinin paşaları kızdıracağını biliyorduk." O sırada Turgut Ozal'la tanışıyor muydunuz? 1970'lerde ben Türkiye'deyken, sanıyorum Turgut Ozal VV'ashington'da Dünya Bankası'nda görevliydi. Fazla tanımıyordum ama tanışıyorduk. 1980'de sefir olarak geldiğimde ise Demirel'le beraber çalışıyorhâlâ rahattı. Şimdi sigara içiyor mu? Sanmıyorum. Uzun süredir görmedim. Dargelirli kesimin çocukları Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısına bakıldığında Turkive'yi anlamak daha kolaylaşır. örneğin 1980'de Ankara Harp Okulu'nda yapılan bir incelemeye gore, subay adaylarının yüzde 29'unun ebeveynleri işçi ve köylü, yuzde 24'ünun ebeveynleri memur ve öğretmen, yüzde 18'inin ebeveynleri subay ve astsubaydı. Yani çok büyük bir bölumu dargelir diliminden geliyordu. Bu dargelirli ailelerin çocukları Harp Okulunda "diş düşmanlara olduğu kadar iç düşmanlara karşı uyanık olmaları" disiplini içinde yetişip mezun olduktan sonra, sosyal açıdan beş sene önce eksikliğini duyduklan bir prestijle donanıp, İcıtalanna atandıklarında, "sokaklannda aşırı sol, parlamentosunda faşist, camilerinde şeriatçı unsurların kol gezdiği" bir Türkiye buluyorlardı. Ataturk'ün "Genç cumhuriyet, millet iradesi ve Silahlı Kuvvetlerin rehberliğinde yukselecektir" şeklindeki sozleri ise onların sürekli olarak iç politikaya bakışına ışık tutuyordu. Nitekim yeni Milli Güvenlik Kurulu da bu yansıma ışığında oluşturuldu. Anayasaya göre yeni Milli Güvenlik Kurulu'nun görev ve vazifeleri arasında "iç güvenliğin ve toplum huzurunun sağlanması" önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca önemli bir mevkideki bir general arkadaşım, bir özel sohbetimiz sırasında, "Milli Güvenlik Kurulu sayesinde Türk Silahlı Kuvvetleri iç politika üzerindeki etkisini hissettirecektir" demiştir. Kanımca Türkler de ekonomik istikrar sağlanabildiği ve kademeli bir yumuşama getirildiği sürece bu disiplinli demokrasiden memnun olmayı sürdüreceklerdir." Burada nokta koyup daha da gerilere gittik. Hafızası Tuz Gölu ovasında Sibirya kazlarına veryansın ettikten sonra başına üşüştüğümüz arslan başlı çeşmenin suyu kadar berrak, eşini ve kızını aynı gün trafık kazasında kaybetmenin yükleyebileceği kadar karışıktı. Spain bu yüzden geriye biraz zorlanarak baktıysa da anılarının tam metin olarak yayımlanabileceği gün konusunda kararlıydı. Ecevit''in bildiriai Fotoğrafları çekti. Bu arada biz konyak içiyorduk. Neşemiz yerindevdi. Kıramadım, sorulannı da yanıtladım. Turkiye'de sola kayma eğilimleri konusunda bazı cumleler sarfettim. İsa hakkına, ertesi gun Milliyet'te manşetti. O gun oğlen Halk Partisi Genel Sekreteri Bülent Ecevit bir bildiri yayımladı. Amerikan sefiri içişlerimize mudahale ediyor diye. Akşam Ankara'ya döndüğümuzde maiyet memurlanm panik içindeydi. Bana meseleyi küllenmeye bırakmamı, hiç üstune gitmememi soyluyorlardı. Benim de kulaklarımda hep Ihsan Sabri Çağlayangil'in bir lafı vardı; eğer Turkiye'de bir şeyi yalanlamazsan, onun doğru olduğu kabul edilir. Hemen bir bildiri hazırladım. Dedim ki oana atfedilen sözlerin yanlış anlaşıldığı kanısındayım. Ancak yine de Turk milletinden özür diliyorum. Eğer bunu yapmasam Bülent Bey (Bülent Ecevit) benim canıma okurdu. Sonra da îsmet Paşa'yı ziyarete gittim. Ne muhterem adamdı." Altyapı ve insan potansiyeli Türkiye'yi bugün nerede görüyorsunuz? Türkiye, bugun altyapı ve insan potansiyeli açısından çok önemli mevziler elde etmiştir. Eğer Birleşmiş Milletler istatistiklerine bakarsanız Türkiye milli gelir açısından sıralamanın altlarında yer alır. Ama başka istatistiklerde, örneğin gıda maddeleri üretiminde kendi kendine yeterli olmak istatistiğinde ise on sıralarda yer alır. Avrupa'nın gıda maddesi ithal etmek zorunda olmayan tek ülkesidir. Günlük kalori dağılımı istatistiğinde ise Turkiye'nin yeri Belçika ve Hollanda'nın arasındadır. Petrole gelince, Turkiye, Kuveyt ya da Suudi Arabistan değildir, ama petrol ithalatını gıda maddeleri ihracatıyla karşılayabilecek potansiyeli olan bir ülkedir. Yollar Alman otobanları gibi değildir ama Bangladeş gibi altyapısız da değildir. Sizin babanız doğduğunda Türkiye halifelikle yönetiliyordu, siz ise demokratik rejimde doğdunuz. Yani sorunları ol GENÇLIK ! BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle