Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER deni hukuk konularının en ince aynntılanna girmesiydi. Osmanh döneminde seriata dayanan eski hukuk ve mecelle ile yetişmiş, uzun yıllar bunları okutmuş olduğu halde, îsviçre örneğine göre hazırlanmış olan medeni kanunu açıklamalı olarak okutmak ona zor gelmemişti. Bunun nedenlerinden biri, kendisinin gerçek bir hukukçu kafası taşıması, ikincisi de kafa yapısmın, yalnız hukukta değil her alanda yeniliklere açık olmasıydı. Çok guçlu bır belleği vardı. Mecelle'nin ve eski gayrimenkul hukukunun butun aynntıları canlı olarak yasardı belleğinde. Tıpkı bunun gibi, Türk Medeni ve Borçlar Kanunu'nu da çabuk oğrenmişti. Yalnız ders anlatma yöntemi, aynntıh bir yöntemdi. Bızım eski hukukumuz da, ayrıntılı bir yönteme bağlıydı. Uzun yıllar universitede eski hukuku anlatmış olan bır oğretım uyesinden birdenbire soyut ve sistematik yonteme geçmesi beklenemezdi. Bununla birlikte yukarıda belirttiğim gibi rahmetli Ebul'ulâ Mardin bu yontemle uyum sağlayabilen, hiç değilse bu yöntemi derslerinde sınırlı olarak uygulayan eski dönem hukukçulannın başında gelir. Ama aynntılı anlatımdan kendisini tumuyle kurtardığı soylenemez. Orneğin, Yurttaşlar Hukuku'nun (Medeni Hukuk'un) "Aile" bölumunu anlatırken bu bölumdeki bütun konuları ele almaz, sadece "Nişanlanma" konusunu butun yarıyıl boyunca anlatırdı. Turk Yurttaşlar Yasası'nda (Medeni Kanunu'nda) Aile Hukuku bolumu 357 madde, bunun içınde "Nişanlanma" bahsi ise yalnızca 6 (altı) maddedir. Ama rahmetli Hoca nişanlanmayı anlatırken bu maddelerin sınırı içinde kalmaz, nişanın bozulması halinde odence (tazminat) konusunu ele alırken Yurttaşlar Yasası ile Borclar Yasası'ndaki butun odence (tazminat) kurallannı uzun uzun ve ayrıntılı olarak anlatır, nişanı bozmanın bir hakaret niteliği taşıması halinde, yasanın "Şahsın Hukuku" bolumundeki kişilik haklannı aynntılı olarak ele alır ve boylece yasadaki birçok konulan bir tek "Nişanhhk" konusu yoresinde toplayıp en kuçuk ayrıntılarıyla derınleştirirdi. Doktora öğrencileri için bu yöntem geçerliyse de, hukuk öğrenimine yeni başlayanlar için büyuk güçlük doğururdu. Işte oğrencilerin rahmetli Hoca'nın dersinden korkmaiarı bundandı. Ancak şunu vurgulamak gerekir ki, onun hukuk öğrenimı zamanındaki yontemle yetişmiş olanlardan pek az kişi, belki de hiç kimse, medeni hukuk öğretiminde onun gosterdiği başarıyı gosteremedi. Ebul'ulâ Mardin'in kafası yenihğe açık demiştim. Bir örnek vereyım: "Obligations Alternatives" terimi Osmanlıca'ya "Hıyarı tayin 'de muayyen borclar" olarak çevrilmişti. Ben henuz genç bir doçentken bunu "Seçimlik borçlar" olarak çevirdim ve öyle okuttum. Rahmetli Hoca bunu duymuş, profesörler odasında karşılaştığımızda beni bir köşeye çekıp, " N e güzel bir ıstılah bulmuşsunuz, artık bundan sonra ben de bu tabiri istimal edeceğim" deyip beni kutlamıştı. Bununla birlikte, Osmanlıca konuşma ahşkanhğını * •• Gereek Hukuk Bilgini EbuTulâ Mardin'den Aııılar HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Ord. Prof. Ebul'ulâ Mardin'i tam 28 yıl önce, Ocak 1957'de yitirdik. Ben o sırada bir yıllık araştırma ve inceleme göreviyle Almanya'da bulunuyordum. 1956 haziranında yola çıkmadan önce telefonla randevu alıp evine ziyaıete gittim. Hasta yatıyordu. Karyolasının yanındaki sandalyesinde oturdum. Bayramlarda ziyaretine gittiğimde her zaman elini operdim. Bu kez, hasta olduğunu ileri surerek elini elime değdirmek istemedi. Onu yormamak için üstelemedim. larımız eksik olmuyor" diyerek memnunluğunu dile getirmişti. Çok ciddi dunışunun ardında ince bir duygusallık taşıyordu. O gun 20 dakika kadar konuştuktan sonra kendisini yormamak için ayağa kalktım, çok içten yaptığım rica karşısında dayanamadı, elini verdi, öptüm, optüm ve "Üstadım, inşallah bir yıl sonra dönduğumde sizi yine eskisi gibi dipdiri ayakta bulurum" dedim. O da, tonunda umutsuzluk sezilen bir "lnşallah" ile yanıt verdi. Ölüm haberini Profesör CroNabız atışlarınm duzensizliğin zat (Kroza)'dan gelen bir mekden yakınıyor ve hekiminin tav tuptan öğrendim. Babamı yitirsiyesine uyarak hiç kımıldamamiş gibi gözlerim doldu. Yalruz dan arka ustu yatıyordu, O tabüyük bir hukuk ve din bilginirihte universite profesörleri için ni değil, gerçekten büyük bir inemeklilik yaşı 70 idi. Hoca yedi sanı kaybetmişük. yıl önce emekli olduğuna göre, Fransız Profesör Crozat, 77 yaşında bulunuyordu. onun eski arkadaşıydı. Çunkü Crozat 1933 universite reformu Emekli olduktan sonra bayram ziyaretleri dışında, her ay te yapılmadan önce yıllardan beri tstanbul Darülfünunu Hukuk lefon edip kendisini yoklamaya Fakultesi'nde sözleşmeli profegiderdim. Çocuk gibi sevinirdi. sör olarak çalışıyordu. ReformBir gun bana dost ve meslektaşdan sonra da görevini korumalarının kendisini aramadığından yakmarak, şöyle demişti: "Hıf yı başarmıştı. Osmanlıca konuşa Veldet Beyefendi, (kimseyle ma dilini anlar, kendisi konuşa'beyefendi'siz konuştuğuna ta mazdı. Yine Darulfunun zamanından universite dönemine genık olmadım), insanm zihni açık olursa, uzun yaşaması gtizel çen Ebul'ulâ Bey ise Fransızcaaraa, gittikçe yalnızhğa düşme yı anlar, ama konuşamazdı. Bu si fena. Çunkü akranlar birer bi nedenle Hukuk Fakültesi proferer vefat ediyor; gençler ise bizi sörler odasmda karşılaştıkları anlamıyor. Siz bir istisnasınız. zaman birinın Osmanlıca konuTabiatımzda vefakârhk var ve şup ötekinin Fransızca yanıt versohbet edilecek muşterek mevzu mesi ve boylece anlaşmalan, bunu görmeye alışık olmayanlar için, pek hoş bir görünum oluştururdu. Crozat mektubunda Ebul'ulâ Mardin'in ölümunden duyduğu derin uzuntüyu dile getiriyordu. Içimdeki sızı günlerce surdü; demek artık onu bir daha göremiyecektim. Boyle aynlıklara alışmak kolay olmuyor! • * * 1934 yıhnın Mart ayında Avrupa'daki hukuk öğrenimimi bitirip Turkiye'ye dönduğumde içim büyük umutlarla doluydu. Çok geçmeden bu umutlar iğne batırılmış oyuncak balon gibi söndu. Pekiyi dereceyle bitirdiğim Ankara Hukuk Fakultesi'ne pek yanaştırmadılar. Istanbul Hukuk Fakültesi'ne atandığımda ise o dönemin rektoru Prof. Dr. Neşet Öraer trdeip ve Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Tahir Taner beni iyi karşılamadılar. Bunun aynntıh öykusunu anılanmda anlattığım için yineleyecek değilim. tstanbul Hukuk Fakultesi'nde ilk elimden tutan insan, rahmetli Ebul'ulâ Mardin oldu. Sözlu sınavlar başlayınca beni de yanına alarak smav salonuna goturdu, oğrencilere sorular sordurdu ve boylece Ankara Hukuk Fakültesi 'nden mezun olduğum için hiçbir öğretim uyesini yakmdan tanımadığım ve yadırgadığım Istanbul Hukuk Fakültesi'ne beni alıştırdı. Öğrenciler onun dersinden çok korkarlardı. Nedeni de, me bir turlü bırakamamıştı. Örneğin, küçük oğlumun şiddetli bir hastahğa tutuhnası yuzunden uzuntülü olduğum gunlerde her rastlaşmamızda "Mahdumun sıhhati ne merkezde?" diye benden haber alırdı. Bir gun, daha o sormadan ben "Çocuğun ateşinin duştüğü" haberini verince, "Odaya girdiğinizde işmizâzâtı vechiyenizden zaten istibşar etmiştim"(*) dedi. Bir gün asistanı ile birlikte sözlu sınavları yaparken çok parlak bir başan gosteren oğrencıye: "Pederi âlinizi de ben imtihan etmiştim. Tebrik ederim" demiş ve asistanımn "tnjallah bu talebenin oğlunu da imtihan edersiniz" demesi üzerine hemen "Muhayyelem o kadar vâsi değil nurı aynım" yanıtını vermiş. Doçentlik zamammda Fakulte'de benimle birlikte beş doçent idik. Hepimizi birlikte, yazm, ara sıra Sanyer'deki Kocataş yalısına çaya çağınrdı. Orada unlu Selanik Savcısı ve eski Osmanlı Adalet Bakanlan'ndan Necmettin Molla (Kocataş) ile de tanıştım. Bu zat Ebul'ulâ Mardin'in kayınbabası idi ve gururlu edasına karşın, bizlere çok alçakgönullü davranırdı. Damadı Ebul'ulâ Bey ise onun yanında çok saygılı, az konuşan bir genç tutumu içinde olurdu. Böyle olunca bizler çolukçocuk gibi hissederdik kendimizi. Eski büyüklerde Osmanlı evi ortamının ne kadar merasimli olduğunu orada kendi gozlerimle görup yaşadım. Işıklar içinde yatsm, büyük bilgin, büyük hoca, büyük insan Ebul'ulâ Mardin. (*) Yuz çizgilerinizden, müjdeli haberi zaten almıştım. PENCERE 13 OCAK 1985 İşler Neden Bozuk Gidiyor? İşler nasıl? Kötü. Hükümet kesiminde ne var ne yok? Anaforlu, dalgalı, şaşkın.. Görüş mesafesi? Yok. ' Enflasyon? Düşmüyor. Kadeve? Her şeyin üstüne tuz biber ektı. Yönetim? Yönetim diye bir şey yok! Uevlet nedir, yasa nedir, siyasa nedir bilmeyen bir avuç adam, her sabah kalkıp uykuda gezer gibi dolanıyor... Ne olacak? Bilmem.. Sorumlu kim? Bilmem. • Bilinmez olur mu canım! Sorumlu da bellıdir.. Suçlu da bellidir. Yönetim her şeyı yüzüne gözüne bulaştırmışsa suçlu da sorumlu da solculardır, aydmlardır, sosyalıstlerdır, devrimcılerdir; olanak, oluşum, gelişim diye konuşanlardır; devrim deyıp inkılâp demeyenlerdir; kitap okuyup yazı yazanlardır; üniversıteden uzaklaştırılan bilım adamlarıdır. Yazarlar, çizerler, şaırlerdır suçlu... Her gün sabahın karanlığında işine gidıp akşam karanlığında evine dönen, ama köşeyı dönemeyenlerdir; alın teri dökenlerdir; ev kırasını bile ödeyemeyenlerdir; iş bulamayıp sokaklarda surtenlerdir. Kimbilır, suçlu, sesı soluğu çıkmayan dört yüz bın öğretmendir, iki buçuk milyon işçıdır, kuçük memurdur, emekçıdır. Suçlu, sakıncalı fikırlerinı şurada burada yüksek sesle söyleyendir Geçen gün Üsküdar'da Recep'ın kahvesınde Murteza oğlu Memış ne demiş: Kahveci bana bir kahve yap! Kahvecı sormuş: Nasıl olsun? Minı teypli olsun! İşlerin bunca kötü gıtmesı belki de miniteypi UM'un cebine yerleştıren yüzündendir. Miniteypi UM'un cebine kim koymuş olabilır? Kimbilir belki bu işı yapan da solcu yazarlardan biridir. Son gunlerde resım sergılerı de çoğaldı. Bır yetkıh kişı ya da özel danışman sergilerı dolaşıp rapor hazırlamalıdır. Ressamlar pembe ya da kırmızı rengı çok kullanıyoriarsa işlerin bozulmasına neden şaşırmalı? Belki de sol orgütler çarşıda pazarda her gün fıyat etiketlerini gizlıce değıştırmek için enflasyon canavarıyla yeraltında ışbırliğine girmışlerdır • Pekı, ne yapmalı? TRT'de Türkçe sözcükleri yasaklamalı; Arapça derslerıni bütün okullarda zorunlu yapmalı; 1015 ıhracatçı şirkete her yıl açıktan 1 trilyon mu venlıyor, Devlet Hazınesı'nde 2 trilyon ayırmalı. ışadamlarını her gun Ankara'ya toplayıp ne ıstıyorlarsa onu yapmalı, KIT'leri satıp savurmalı, özel yakınları pompalayıp şışirmeli; Gökova Körfezini kirletecek santralı deniz kıyısına kurmalı; devletin en büyük en avantalı işlerini en yakın holdinge vermeye devam etmelı; parlamento dışındaki muhalefeti yok saymalı; Boğaz Köprüsü ve Keban'dan sonra Galata Kulesı ve köprüsünü de piyasaya çıkarıp para toplamalı; yüzde 56 faizli ıç borçlanma yetmez, yüzde 90 faizli ıç borçlanmaya gitmeli; dış borcumuz beş yılda 20 milyar dolardan 30 milyar dolara mı çıkmış, 40 mılyara doğru tırmanmalı; orta direği kökünden testereyie kestıkten sonra baltayla ufalamalı, kara kışın fırtınası dışarda sürerken şöminede yakıp keyfine bakmalı... EVET/HAYIR OKT&Y AKBAL OKURLARDAN Üniversiteye yarar sağlamaz tstifa ettiğim Boğaziçi Üniversitesi'nin Rektörü Ergun Toğrol dahil, birkaç universite rektörunün bir günlük gazetenin yeni piyasaya sunduğu yabanct dil kitaplannı tavsiye ettikleri 'Vıaberi", rektorlerin renkli resimleriyle birlikte gene bu gazetede yayımlandı. YÖK'le birlikte akademik işlevini ve kamuoyunda itibannı yitiren universite, şimdi de dzel kurulusların reklam amaçlanna mı alet edilmek isteniyor? Boyle bir girişimin üniversiteye hiçbir yarar sağlamayacağı gibi şahsen adı geçen rektörlere de bir menfaat sağlayacağını sanmıyorum. YÖfCün ornek aldığım iddia ettiği Batı ulkelerinde boyle bir girişim, bu kişilerin istifasına bile neden olabilirdi. GÜNDÜZ VASSAF Cezaevinden kitap isteği Cezaevimiz yeni açrimış olup, butün birimleri yeniden teşekkül etmektedir. 960 hükumlü ve tutuklu banndırmaktadır. Halen mevcut olan kitaphğımız okuma isteğindeki arkadaşlarımızın ihtiyaçlarını karsılamaktan uzaktır. Her kö'tülüğun ve işlenen her suçun cehaletten kaynaklandığı gerçeğini göz örtüne alırsak cezaevlerimizde bulunan hukümlüler için, kitaplarm değerlerinin ne kadar buyuk olduğu, çağrımıza yardım elini uzatacak kuruluşlar ve yardımsever yurttaşlanmızın bilgileri dahilindedir. Bağışlanacak her kitap cezaevimizdeki yüzlerce kader kurbanına acılarını, dertlerini bir an olsun unutturabilecek en iyi arkadas, en iyi dost olacaktır. MEHMET SANSAR CEZAEVt ÖĞRETMENİ KÜTAHYA Sözcük Nasıl Yasaklanır? "Aylık Dil Dergisi". Ne var ki iki ayda bir çıkıyor! 'AğustosEylül', 'HaziranTemmuz', 'NisanMayıs' gibi!.. AğustosJEylül sayısı yenı çıktı ocak 85'te... Ne hızlı çalışma, ne başarılı görev yapma, değil mi? Elli dört sayfa! Beş yazı bir çeviri, hepsi bu! Neyse A. Turan Oflazoğlu verimli bir oyun yazan, son ikı sayıyı tek perdeli oyunlarıyta dolduruyod 54 sayfarun 25 sayfası yine Oflazoğlu'na ayrılmış... Oflazoğlu dışında Nüzhet Erman Türk Dili'nın gedikli şairi. Her sayıda bir şiiri var. İki de, sözüm ona inceleme koydun mu dergı yayına hazırdır. "Türk Dili"nin geçmiş 33 yılının koleksıyonlarını karıştırsak mı? Yok, içimiz kaldırmaz... Nereden nereye geldiğımizi bir kez daha görmeye, göstermeye gerek var mı? Bay Şevket Rado gençlik yıllarının Şevket Hıfzı adlı şairiAhmet Haşim'in 'O Belde'sini bugünun Türkçesine çevirmiş... Belde, hasret, mahkum, saf, leylı, huzün, aşina, ıştiha, ıstırab, ruh, krta, hulya, ilham vb. sözcüklerı koruyarak! 'Ben de evtarı ttuzn ü ilhamı' dizesinı 'Bendeki huzün ve ilham tellerini'; 'Ve mai gölgefi bir betdeden cuda kalarak' dizesinı 'Ve mavı gö/geli bır beldeye hasret kalarak' yaptın mı, 'O Belde' bugünun Türkçesine çevrilmiş mi oluyor? Rado, Haşim'in bu güzel şiirine dokunmasa daha iyi ederdi. Bir gün Rado'nun bu çevirisini de genç kuşaklann anladığı dile çevirenler çıkmayacak mı? (Arkası 11. Sayfada) Çınar agaçları katlediliyor Istanbul'un şirin bir ilçesi olan Yalova'da Araştırma Çiftliği olarak bilinen sahada Atatürk Köfkü (Yurüyen Köşk) adlı bir köşk bulunmaktadır. Bu köşk, 8 Ağustos 1930 tarihinde Atatürk 'ün emri ile yapımına başlanmış olup, ancak köşkün yapılabilmesi için bir çınar ağaanın kesilmesi gerekmişti. Atatürk buna karşı çıkarak, ağact kestirmemek için koskü 8 metre ileri taşıtmıştır. O günden beri Yurüyen Köşk adı ile biünmektedir. Aradan geçen 55 sene zarfında bu ağaçlar büyüyüp uüı bir çınar görünümünü almışlardır. Ancak 1985 yılı başında Yalova Belediyesi, almış olduğu bir kararla budama adı altında bu ağaçların bir kısmını dipten, bir kısmını da eski durumunu alamayacak şekilde kesmektedir. Yalova'nm güzel görünümünü kaybetmesi bir tarafa, Atatürk'ün hatıralan hiçe sayılmaktadır. Ecz. O. TURGUZ ULVĞ YALOVA KÜ KehtÖriVnün açıklaması Gazetenizin 2 Aralık 1984 günlü nushasında yayımlanan, "MHP davası sanığı araştırma gorevlisi olarak atandı" başhklı, "ANKARA, (ANKA) Ankara Sıkıyönetim Komutanhğı Askeri Mahkemesi'nde devam etmekte olan 'MHP ve ülkücü kuruluşlar' davastnda sanık olarak yargılanmakta bulunan Ahmet Alıcılar adlı kişinin Karadeniz Teknik Üniversitesi FenFedebiyat Fakültesi'ne araştırma gorevlisi olarak atandığı öğrenildi" biçimindeki haber, asılsız ve belki de kasıthdır. Adı geçenin; üniversitemiz, fakultelerimiz ve diğer kurum veya birimlerimizle hiçbir ilişiği bulunmamaktadır. Prof. LÂMt ESER REKTÖR ABD, Federal Alman, Japon, Fransız, İtalyan, İsveç, İngiliz ve tüm dünya markaları arasında, NEDEN SKODA? ÇUNKU "SKODA" 1984'te Türkiye'de, yurtdtşından gelen otomobiller içinde en çok SKODA satıidı. Çünkü SKODA, "Avrup&h"dırama, "yabanct" değildir. Çünkü SKODA, 125yetkitisatictst, 15öyedekparça bayii 30 yetktH servisi iie tüm yuıtta hizmetimzdedir. \kü SKODA, butün Türkiye'de aym fiyatla, uygun ve hesapfı fiyatla satıitr. Bir SKÖDA Yetkifi Saitctmtia mutlaka gidin. Yeni SKODA 'lan görün. beğerıĞiğmizveni modetî seçin. 1964' te Türkiye'de en çok satan ithal binek otomobili KILOMETRE SINIRLAMASIOLMAKSIZIN 8AYGARANTİİ SSNAtVETİCAfti PAZARLAMAA.Ş. Yıldtz Posta Caddesı, AklşHanı,21 Esentep&istanbut Vf173 34 02(8hat) Teleks: 26000 kcsstr \120Lmti Uzerıne 5 kat etektrolıze boya vunıımuş orijinai Avrupa sac kaportaJ BaşMcltfcoKuMar.önkottuklar yatınca yaiak, arka koltuklar çekılınce ıkıncı bagajj En az beş y>l ortalama ömurU bakım gerektırmeyen kunı şan aküJ Kaporta altı sıcak puskurtme PVC kaptu' Ek yetierı sealerla kap>U 52 HPnwtoeSReztstanslıarkacafnJH4avalıtariarJGiJçluka)orıfer, Hetezon dıştnia ozel amortısorierJ Kapı ceptenj Yan smyalter, arkada sıs guvenlık lambası. "Saglam Avrupalı"