Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Dışişleri Bakanı Halefoğlu, "ABD yönetimi Türkiye aleyhine gelişmeleri önlemek için büyük çaba harcıyor" dedi. Halefoğlu'nun Shultz'la yeniden görüşmesi bekleniyor. TANJU AKERSON NEW YORK BM Genel Kurulu çalışmalan nedeniyle New York'ta bulunan Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, Amerikan Kongresi'nde son iki haftadır gözlenen Türkiye aleyhine gelişmeler ile ilgili olarak Türkiye'nin bu aşamada sert bir tutum içine girme niyetinde olmadığını belirtti. Sahibi: Cumhuriyrl Maıbaacılık \e Ga/eıe.ıhk Turk Anonim Şirketi adına Nadir Nadi. 9 Genel Ya>ın Muduru: Ha»an Cemal. Mue>se!>e Muduru. Emine L'^aklıgil, Yazı Ulerı Muduru: Oka> Gonensin. # Haber Merkeı\ Muduru: Yaiçın Bajer, Sayta Duzenı Yoneımenı: Ali Acar. 1 \KVIM 30 Eylul 1984 lmsak: 5.27 Guneş: 6.52 Temsılaler: ANKARA Yalçın Doğan, IZMIR: Hikme» Çelinka>a. ADANA. Mehmel Mercan. • Servıs Şeflerı: Kıanbul Haberleri Reha Öz, Dış Haberlcr: Ergun Balcı, Ekonomi: Osman llaga). Kulıur: A>dın Emeç, Maga zın: Valçın Pekşen, Spor Danışmanı: Abdulkadir Vuıclman, Duzelıme: Refik Durbaş, Araşurma: Şahin Alpav, IşSendika: Şukran Kefenci. Bıırolar: 0 Ankara: Z.ı\a Cokalp Bul\an Inkılap Sokak Nor 19/4 Td 33114147, • Um\r. Haİn Zıja Bulvarı No: 65 3. Tel:254709131230 • Adana: Çakmak Cad No: 134 Kaı 3, Tel: 1455019731 • Basun ve Yavan: Cumhurijel Matbaaclık \e Gazetecilık TA.Ş. Turk CKaeı Cad 3941, Cağaloglu, Isl. PK. 246lst.Tel: 526 10 00 (9 hat) Telex:22246 Halefoğhı: Bu aşamada ABD'ye karşı sert bir tavır almak yerinde ohnas ne gelişmeleri önlemek için bu>ük çaba harcıyor. Bu durum karşısında hemen sert bir tutum içine girmek yerinde olmaz" göruşünü sa\undu. Amerikan Kongresi'nde Türkiye aleyhine gorüşmelerin daha ciddi boyutlar kazanması halinde Türkiye'nin ne gibi önlemler almayı duşünduğu sorusuna ise Halefoğlu şu yanıtı verdi: "Bu konuda şimdiden bir açıklama yapmak, bir komutanın taarruz planını önceden açıklaması gibi bir şey olur. Şimdiden açıklanırsa bir değeri kalmaz." New York'ta Turkevi'nde Türk gazetecileriyle bir toplantı yapan Dışişleri Bakanı Halefoğlu, ABD Dışişleri Bakanı George Sbultz ile yaptığj gorüşme ve diğer çaüşmaİarı hakkında bilgi verdi. Halefoğlu, Shultz'a Türk kamuoyunun Kongre'deki son gelişmeler ozellikle Ermeni soykırımı yıldönümü gibi olaylar karşısında duyduğu tepkiyi butün açıklığı ile anlattığını belirterek, "Shultz, Türk kamuoyunun tepkilerini çok iyi değertendirmekte. Kendileri >önetim olarak Kongre'deki bu tur olumsuz gelişmeleri önlemekte başanlı olacaklan goriışünde.. Sonuçtan umutlu olduklannı söylüyor" dedi. Halefoğlu şoyle devam etti: "Yaptığım temaslardan edindiğim izlenimlere göre, Türkiye'nin demokrasiyi pekiştirme çabalan ve ekonomik alanda almış olduğu tedbirler büyük bir takdirle izlenmektedir. Aynca Batı dünyasının bir üyesi olan Türkiye'nin Ortadoğu'da bir denge ve istikrar unsunı teşkil ettiği bugün artık farklı politikalar izle>en ulkelerce dahi anlaşılmıştır." Halefoğlu New York'ta bulunduğu hafta süresince 20 bakan vç bazı basın organı yöneticileriyle görüştuğünü bildirdi. Görüşmelerde ozellikle Kıbns, Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerini düzeltme zorunluluğu ve Türkiye'nin Ortadoğu'da oynadığı rol gibi konulann ele alındığını belirten Halefoğlu, gelecek hafta içinde de 15 ülkenin dışişleri bakanı ile göruşmeyi planladığını söyledi. Uışişleri Bakanı Halefoğlu, 4 ekim günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bir konuşma yapacak. Halefoğlu'nun Türkiye'ye yapılacak Amerikan yardımı konusunun Senato Genel Kurulu'nda belirlenmesinden sonra Shultz'la yeniden görüşmesi bekleniyor. ABD yönetiminin Türkiye'nin değerini her zaman çok iyi bildiğini, Türk kamuoyunda beliren tepkileri çok iyi kavradığını ifade eden Halefoğlu, "ABD yönetimi Kongre'deki Türkiye aleyhi ERDAL İNÖNÜ anlatıyor BABAM VE BEN s Oğle: 12.59 tkindi: 16.17 Akşam: 18.56 Yatsı: 20.16 M nat, bir ölçüde de sinirlerinin sağlamlığı, onda görevini sonuna kadar yapmak arzusunu daima hâkim kılmıştı. Politikadan ve mücadeleden hoşlandığmdan hiç şüphem yok. Genel Başkanlığa, güç sağlık şartlarma karşın devam etmesi; hem bu işi sevmesi, hem de görev üstünlüğü, hem de mücadele azminin keskinliğiyle bir araya geliyordu. mmabam gördüğüm kadanyla eskiden beri her türlü fıkrin söylenmesine karşı bir tutuma sahip değildi. Fikir özgürlüğünü daima desteklemişti. Yalnız, üniversitenin normal çalışmasını engelleyecek duzensiz hareketlere karşı tavır aldı. 12 Mart dönemînde Nihat Eüırfi ııııılıatap aldı Ben yine 1965 seçimleri, Demirel'in gündeme gelişi ve babanızın o dönemdeki politik tavırlanna deginmek istiyorum. İNÖNÜ Babamm çeşitli rahatsızlıkları o zamanlar artmıştı. Az görmeye başlamıştı. Nitekim bir gözünden katarakt ameliyatı oldu. Tam tarihini hatırlamıyorum, ama 1%7'de olabilir. Kulağı da keza daha az işitiyordu. Gözlerindeki rahatsızlık nedeniyle okumakta zorluk çekmeye başlamıştı. Bizim, bu rahatsızlıklan gördükçe, "Artık parti Genel Başkanlıgı'nı bıraksın, daha rahat yaşasın" diye düşündüğümüz oluyordu. Ailede aşağı yukan herkes aynı görüşteydi. Babamın da bunu zaman zaman düşündüğü olmuştu, fakat her defasında, bırakmasının sakıncaları olacağı, arkadaşları tarafından söyleniyordu. Ve kendisi de yine bırakmayıp devam ediyordu. Bu dönemde yine politikanın esas çerçevesini, gerek dış, gerek iç politika açısından takip ediyordu. Dış ve iç yayınlan da dikkatle takip etmeye çahşıyordu. Fakat sağlık sıkıntılannm oldukça ileri bir seviyede olduğuna şüphe yoktu. Babanızın oldukça inatçı bir yapıya sahip olduğu her zaman söylenmiştir. Karakterinin bu bölümü haberlere ve yorum yazılarına da konu olmuştu. Rahatsızlıklanna karşın politikayı bırakmamasının bir etkeni de inatçüığı mıydı? Duydugu soromluluklann ötesinde... tNÖNÜ Inat bir ölçüde de sinirlerinin sağlamlıhğı, onda görevini sonuna kadar yapmak arzusunu daima hâkim kılmıştı. Politikadan ve mücadeleden hoşlandığmdan hiç şüphem yok. Bu güç sağlık şartlanna karşın devam etmesi; hem bu işi sevmesi, hem görev üstünlüğü, hem mücadele azminin keskinliğiyle bir araya geliyordu. Ben o yıllarda üniversite sorunlanyla çok meşguldüm. O nedenle hatırıma da çok fazla bir şey gelmiyor. O dönemde ODTÜ'de miydiniz? tNÖNÜ Evet ODTÜ'deydim ve üniversitede idari gorevler de almaya başlamıştım. O tarihte dekan vekiüydim. Yalnız vaktim değil, aklım da hep okulla meşguldü. O nedenle o zamanki siyasi tablodan çok fazla şey hatırlamıyorum. önceki rektör Sayın Kemal Kurdaş istifa etmişti. Sonra mütevelli heyetinin bir arkadaşımızı rektör tayin etmesi üzerine üniversitedeki öğrenciler boykota girmişlerdı. Sayın Kurdaş beni rektör vekili bırakmıştı. Mütevelli heyeti uzun bir arayıştan sonra rahmetli Mustafa Pariar'ı rektör tayin etmişti. O zaman öğrenciler, bir ölçüde de öğretim üyeleri bu atamaya karşı çıkmışlardı. Mustafa Parlar bunun üzerine ayrılmıştı. Ben de bir yıl kadar rektör vekili olarak üniversiteyi idare ettim. Mütevelli heyeti de istifa etmişti. 19691970 döneminde oldu. O dönemde Milli Eğitim Bakanhğı'na karşı üniversitenin yönetimiyle ilgili olarak tek başıma sorumluydum. Bu boykot sırasında babam hiçbir şey sormadı ve karışmadı. Zaman zaman benim bazı hareketlerimden hoşlandığını, annemden yahut arkadaşlarından duydum. Bunlardan birisi de şuydu. O zaman üniversitelerde öğrencilerin silahlanma hareketleriyle ilgili rivayetler çıkmaya başlamıştı. Ben bunun üzerine bir demeç verdim. Ve "Üniversitede silahın yeri yoktur. Böyle hareketlere karşıyız. Arayacagız ve silahlanmaya mani olacağız" demiştim. Sonra bu demecimden memnun olduğunu annemden duydum. Bir başkası da; benim yaptığım bazı hatalarla ilgili eleştiriler gelmişti. Bir öğretim üyesi, başka bir öğretim üyesini dövmüştü. Bu görulmemiş bir olaydı. Sonra o öğretim üyesini üniversiteden çıkarmak zorunda kaldım. la ilgili kararlar mütevelli heyetince kabul edilmedi. Sonunda başka gruplar müdahale ettiler. Daha sonra da gerçekten silahlı insanlar peydah oldu ve onlara karşı bizim gücümüz yetmedi. Devletin duzeninin belirli bir müsamaha ölçüsü vardır. Hareketler o ölçüyü aşmca yahut o ölçü az gelince (ikisi de aynı kapıya çıkıyor) sonunda öğrencilerle silahlı kuvvetler karşı karşıya gelmiş gibi bir manzarayla karşılaştık. Bunun sonucunda yönetim de değişti, üniversite eski havasını bir süre kaybetti... O çatışma sonucunda ben istifa ettim. Sizin istifanızı babanız nasıl karşüamıştı? tNÖNÜ Ben aynldıktan sonra babamın söylediği tek söz "Meyus olma" oldu. Yani ümidin kırılmasın anlamında bir sözdü bu. Bu sözü daha önce politikadaki başka arkadaşlarına da söylediğini hatırlıyorum. tım. Fakat kısa zamanda, bunun gidilecek bir yol olmadığı görüldü. O dönemlerde ben siyaset dışında üniversiteyle daha çok ilgili olduğum için daha sınırlı bir açıdan bakardım siyasi meselelere. O açıdan bakmca ben de biraz umutlanmıştım. Ama kısa süre içinde bunun çıkar yol olmadığı meydana çıktı. tstenen reformlann böyle yapılamayacağı anlaşıldı. Sonra da normal demokrasiye dönmekten başka çare olmadığı kendiliğinden göriıldü. Bu konuyu o zaman Bülent Ecevit'le hiç konuşmuş muydunuz? İNÖNÜ Babamın evinde biriki kez görüştüğümüzde; o başından beri muhtıraya karşıydı ve kesin vaziyet almıştı. Zaten Nihat Erim'in başbakan olması üzerine genel sekreterlikten ayrıldı. Zaten bundan sonra da babamla Bülent Ecevit'in araları açıldı. Bülent Ecevit genel sekreterlikten aynldıktan sonra yine parti uzerinde etkinliğini ve nüfuzunu sürdürmek için çabalannı devam ettirdi. Tabii bu dönemde Ecevit, artık genel sekreter değil parti içi muhakfetin lideri konumundaydı... tNÖNÜ Babama karşı açıkça tavır almıyordu, ama gazetelerden hatırlıyorum, babamın tebrik mesajından sonra Ecevit'in tebrik mesajı yer alırdı. Halbuki genel sekreter başkasıydı. Bu şekildeki etkinlik çabası devam etti. Türkiye, yarm tatbikatına katılıyor ANKARA, (a.a.) Türkiye, NATO'nun Akdeniz'de devam eden "Kararlılık Gösterisi 84" tatbikatına yanndan itibaren katılıyor. Tatbikatta, Türk komutanlar belirli bolumlerde NATO kuvvetlerinin emir ve komuta sommluluğunu üstlenecekler. "Kararlılık Gösterisi 84 tatbikatının son bolumunde, Doğu Trakya'da ortak kara harekatı icra edilecek ve Ege Denizi'nde oluşturulacak birleşik görev kuvveti, Türkiye'nin Ege kıyılarındaki Saroz Körfezi'nde bir amfibik taarruz tatbikatı yapacak. Tatbikatın hava desteği, Türk ve müttefik hava kuvvetlerince sağlanacak. NATO'nun sonbahar tatbikatlan serisinden biri olan ve 17 eylülde başlayan "Kararlılık Gösterisi 84 tatbikatı 1S ekime kadar surecek. Tatbikat, Güney Avrupa"da icra edilmek uzere planlandı. Tatbikata, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, ltalya ve Portekiz katılıyor. SSK'yu 2.5 müyarhk tazminat davası açddı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Son yılların en büyük tazminat davası bir işadamı tarafından SSK'ya karşı açıldı. Müteahhit Ali Yıldız tarafından SSK aleyhine açılan 2.5 milyarlık tazminat davası için Yıldız, "SSK'nın keyfi ve kasıtlı hareKeti yüzünden devletin 10 milyar lira zarar ettiğini" açıklarken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kalemli sorunun "kendi boyutunu aştığını" söyledi. Eski Sosyal Güvenlik Bakanı Hilrai İşgüzar davasında yargılanarak bir süre tutukiu kalan müteahhit r»li Yıldız, lzmir Eşrefpaşa, Sinop, Ünye ve Boyabat Hastanelerinin yapımının SSK tarafından durdurulması nedeniyle tazminat davası açmak durumunda kaldığını, mahkemeye SSK'nın keyfi ve kasıtlı hareket ettiğinin kanıtlannın sunulduğunu belirterek, "Devlet, SSK'nın bu davranışlan yüzünden 10 miljar lira zarar edecek ve buna kimse tnüdahale eltneyecek. Böyle şey olmaz" dedi. Haklarında tazminat davası açılan SSK kanadı ise, dava ile açıklama yapmaktan kaçınıyor. Kurum yetkililerinin konuyla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kalemli ile göruştükleri, Bakan Kalemli'nin ise, "Sorun bizim boyutlanmızı çoktan aştı. Bunu ancak Başbakan çözer. Onun öniınde" yanıtı verdiği öğrenildi. 22 Ekim 1984'deAnkara'da başlayacak son yıllann en büyük tazminat davasında müteahhit Ali Yıldız'ı 10 avukat savunacak. Mart'ı nasıl karşıladı? O dönemin bir başka hareketi de 12 Mart Muhtırası. İNÖNÜ Zaten ben de 12 Mart'tan 15 gün kadar önce ayrılmıştım. 12 Mart Muhtırasını nasıl karşılamıştınız? Babanız nasıl karşılamıştı? İNÖNÜ Anladığım kadanyla babam olaylann bu safhaya gelmesindeki sorumluluğun birçok çevreye dağılmış olduğu düşüncesindeydi. Onun için tek bir tNSA M SE VGİSİNE SA HİPTİ Oğlu Erdal İrtönü, babasım insan sevgisine sahip bir kişi olarak tanımlıyor. Bununla birlikte, yine onun anlattıklanndan hmet tnönü 'nun devletin çıkarlannı her şeyin uzerinde tuttuğu anlaşılıyor. tsmet Paşa, Talat Aydemir'in idamı için çalısmamakla birlikte, önlemek için de özel bir gayret göstermemişti. Oysa Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun ölüm cezalarınm infazım önlemek için büyük çaba sarfetmişti. Menderes hakkındaki kararın infazından sonra ise çok üzülmustü. O ö N DEN6E KOMTROU TÜM BUNLAR İNSAN İC.N ONEML. MESELA NE SASDA OACAS NE SölOA OJTTADA PEN6EN. BUUA&IN YALN\? VJ3CÜDUNU DE&I İC;N;DE DENGEDE TUTMALI 5EN IS.N ORTASINi BUiCA^ P 5 Ç H PÜ5UM RMSAT SONRA BU PDSUNCELERN FAZ\ A^INJ O DTÜ olayları İMA T SİMCEStErdal tnönü 'nün anlattıklanna göre, tsmet Paşa 'nın sağhğı 1967'de iyiden iyiye bozulmuştu. Gözieri daha az görüyor, kulağı daha az işitiyordu. Ama tsmet İnonü, bir inat, göreve bağlılık ve sorumluluk anlayışı simgesiydi. Aile çevresinden gelen telkinlere rağmen büyük bir zevk duyduğu siyasetten ve siyasi görevlerden ayrılmadı. üstelik de eski bir arkadaşım olmasına rağmen. Bütün bunlar sonunda bir basın toplantısında yaptıklanmı savunurken, görüşlerimi anlatmıştım. Ben bu hareketlerimde Atatürk'ün çağdaş uygarlık yolundan aynlmadığımı, serbest düşünülen ve serbest araştırma yapılan düzenli bir üniversite içinde çalışmaya gayret ettiğimizi anlatmıştım. Bu demecimden de memnun olmuştu. Bir kez benimle konuşurken, bana, "Ögrencileri yönetime katmaya çalışıyormuşsun, bunu yapma" dediğini hatırlıyorum. Bu girişimin doğru olmadığını kendi görüşüne göre söylemişti. Bunu da benim bazı arkadaşlanmdan duymuş olmalı, çünkü ben kendisine böyle bir şey söylememiştim. Belki de kendisine "olmayacak bir şeyle uğraşıyor" türünden yorumlar yapılmıştı. Bu suretle üniversitedeki tutumlarımla ilgili olarak iki defa lehimde, bir defa da aleyhimde yorum yaptığım hatırlıyorum. Siz sonra bu düşüncenizi nasıl uygulamıştınız? İNÖNÜ O zaman bu hareket benden evvel başlamıştı. ODTÜ'de Akademik Konsey vardı ve orada bir öğrenci temsilcisi zaten bulunurdu. Öğrenci temsilcileri, öğrenci derneği başkanı ve yardımcısı konuşmalara katılırlardı, ama oy haklan yoktu. O dönemde benim yapmaya çalıştığım şey, bunu bir usule bağlamak ve duzensiz şekilden çıkarıp düzenli bir şekle dönüştürmekti, fakat olamadı; bu konuygrubu sorumlu görmenin bir tarafa bırakılmasını istiyordu. O zamanki havayı hatırlarsınız. Demirel hükümetine karşı aydınlar arasında yaygın bir güvensizlik vardı. Bu bir çeşit demokrasiye karşı güvensizlik haline geliyordu. Başka türlü çözüm arama istekleri, kamuoyunda belirli belirsiz vardı. Hükümet de gerek öğrenci hareketlerine karşı, gerek sosyal çalkantılara karşı kesin tavır alamıyordu. Sonunda 12 Mart Muhtırası ile işe daha kesin tavır alacak bir hükümet kurulması isteği ortaya çıkınca, babamın tavn bunun, demokrasiyi ortadan kaldıracak bir düzene dönüşmeden mümkün olan az zararla gene atlatılması ve demokrasiye dönülmesi şeklinde kendini gösterdi. Onun için çalıştı, anayasa değişikliklerini asgari seviyede tutmak için çalıştı. Hükümeti de destekledi. Bir geçiş dönemi diye, 27 Mayıs'tan sonra yaptığı gibi davrandı. Davranışlan o doğrultudaydı. 12 Mart'ı başlangıçta siz nasıl yorumlamıştınız? Yani 12 Mart'ı demokrasiye karşı bir darbe olarak mı, yoksa demokrasinin gelişmesi açısından vararlı bir hareket gibi mi görmüştünuz? tNÖNÜ O zaman belirli reform ozlemleri vardı, toplumumuzda ve aydınlar arasında. Bu reformlan gerçekleştirecek bir hareket gibi göründü başlangıçta. Ve desteklendi. Başlangıçta ben de umutlanmış Bu dönemde askerlerden gelip de babanıza fikir danışan olmuş muydu? Muhtıra öncesinde de, sonrasında da. İNÖNÜ Hayır sanmıyorum. Babamın bu hareketle ilgisi yoktu. O zamanki yöneticilerin isteği, Nihat Erim'in tarafsız başbakan olması şeklinde meydana çıktı. Ondan sonra babamın muhatabı, parti genel başkanı olarak babamın muhatabı, Başbakan Nihat Erim'di. Babam isteklerini, sıkıyönetimle ilgili de olsa, Nihat Erim'e iletiyordu. Belki zaman zaman babam o zamanki komutanlarla da görüşmüş olabilir. O zaman şöyle bir olay olmuştu. 12 Mart'tan sonra bazı öğretim üyeleri gözaltına aknmıştı. O "Balyoz harekâtı" denilen harekât zamanmda. O zaman şehir gerillası ortaya çıkınca, ona aşın tepki olarak bazı üniversite hocaları da gözaltına ahnmıştı. Benim eski hoca arkadaşlanmdan bir ikisi de onlar içindeydi. Onlann bir ikisi için gelip bana söylemişlerdi. Ben de babama söylemiştim, "Buntann bir kusuru olamaz, herhalde bir yanlışlık yapıldı" diye. Onlar için babamın Nihat Erim'e "Bu nasıl şey? İlgilenir misin?" diye söylediğini hatırlıyorum. Böyle faydalan olmuştu birkaç defa. Babama böyle bazı müracaatların olduğunu, babamın da bunlan Nihat Erim'e naklettiğini hatırlıyorum. Sonuçta da herhalde bunlann bir etkisi olmuştu. ' 4 * MK " •<< .11 l l i §JC EVET E,H İMSAN Ö'NCE VV LVM l İsmail Gülgec O dönemdeki siyasi olavların en önemlilerinden birisi 1968'de yoğunlaşmaya başlayan ögrenci hareketleriydi. O dönemde babanız bu hareketleri nasıl yorumluyordu? Siz nasıl yonımluyordunuz? tNÖNÜ O dönemde öğrencilerle ilgili idari yetkiler ODTÜ'de rektörlükte toplanmıştı. Ben de daha sonra rektör vekili olmuştum. Ve o zaman tabii bu olaylann içindeydik. Babam öğrenci hareketlerine, başlangıcında daha geniş bir açıdan yaklaşıyordu. Batı'da da bu hareketlerin olduğunu görüyordu. Başlangıçta bir tavır almamıştı. Sonradan, boykotlar yahut süregelen huzursuzluklar artmaya başladığında vaziyet aldı ve bir meşhur konuşmasında "haytalar" diye nitelendirdi bu hareketlerin bazılanna katılanları... Öte yandan babamın, gördüğüm kadanyla eskiden beri her türlü fikrin söylenmesine karşı bir tutumu yoktu, fikir özgürlüğünü daima desteklemişti. Yalnız, üniversitenin normal çalışmasını engelleyecek duzensiz hareketlere karşı tavır aldı. Babanızın "Haytalar" yaklaşımında bulunduğu dönemde ki, o zaman siz de rektör vekili idiniz, size zaman zaman bu konularla ilgili sorular sorar mıydı? "Sen öğrencilerle daha yakından ilişkilisin, ne istiyorlar?..." türiinden sorular sorar mıydı? İNÖNÜ Ben rektör vekili iken yaptıklanmı herhalde izliyordu. Hatırlarsınız o zaman ODTÜ'de uzun süren bir öğrenci hareketi yaşanmıştı. Benden SURECEK