23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABERLERİN DEVAMI IMF, "Iimitler aşılır" diye santrala karşı Kimi çevreler, ihalenin gecikmesini Türkiye'nin "isteksizüğine" bağlıyorlar. Bu görüşe göre Türkiye santralı kurmaktan "şimdilik" vazgeçti. ANKARA, (ANKA) Mersin Akkuyu'da kurulacak nükleer santraJ ihaiesinin gecikmesi çeşitli yorumlara yol açıyor. Santral ihaiesinin gecikmesini Türkiye'nin "isteksizliği"ne bağlıyorlar. "Parasal limillerin aşdacağı" gerekçesiyle IMF'nin santral kurulmasına karşı çıktığına dikkat çekiyorlar. Bu görüşe göre, Türkiye nükleer santralı kurmaktan "şimdilik" vazgeçiyor. Ihaleyi en az 34 yıllık bir süre için ertelemek istiyor. Güç kazanan ikinci görüş ise, "siyasal baskı" nedeniyle, Birleşik Amerikalı firmalann da Akkuyu'daki santral için devreye sokulmak istendiği yönünde. Türkiye'nin yakın gelecekte birden fazla nuİdeer santral kuramayacağına dikkat çekilerek Ulusu hükümeti döneminde Birleşik Amerika'nın General Electric fırmasıpa Sinop'ta üçüncü santral için niyet mektubunun veriimesiyle gercekte Birleşik Amerikalı firmalann açık biçimde "dışlandığı" hatırlatılıyor. Nitekim ABD Başkanı Reagan bu konudaki tepkisini Alman Başbakanı Kohl'a yazdığı bir mektupta dile getirmiş bulunuyor. Türkiye'de de Akkuyu'daki santral için Federal Almanya'nın KWU, Kanada'nın RECL firmalarıyla uzun süren pazarlıklardan sonra Birleşik Amerikalı firmalara da davetiye çıkanlmış bulunuyor. Nihayet Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş, General Electric firması yetkilileriyle görüştüğünü ve "santral işletmeciliğini" de kapsayan önerinin bu fırmaya da iletildiğıni açıkladı. Aynı öneri yine Birleşik Amerika'nın Westinghouse firmasma da yapıldı. Hükümet kaynaklan, Birleşik Amerikalı firmalann devreye alınmasıyla, Türkiye'nin çok sayıdaki firma karşısmda pazarlık gücünün daha çok artacağını öne sürüyorlar. 1984 Ecevit'sis Kıbrıs programı Mecliste POUTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Yılmaz.TRT fazla hassas davranmış ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı Mesut Yılmaz, Kıbrıs Barış Harekâtının 10. yıldönümü nedeniyle TV'de yayınlanan Kıbrıs belgeselinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'e yer verilmemesi konusunda, "TRT, yasaları değerlendirmede fazlaca hassas davranmıştır" dedi. HP'li Turan Beyazıt'm bu konudaki sozlü soru önergesini Başbakan adına yanıtlayan Devlet Bakanı Mesut Yılmaz, TRT Genel Mudürü Tunca Toskaj'ın hazırladığı metni okudu. Yılmaz, TRT Genel Müdurü'ne sorduğu soruya şu karşıüğı aldınğj tilttil*^ Eminönu Belediyesi'nin 'kararlüıkla'sürdür ğını açıkladı: İILI IHHIM. • düğü yıkım çahşmalannın dünkü 'enkaz kaldırma' böiumünde eskavatör devrildi. Çevre esnafınm "ahımız tuttu" dediği olay saat 17.00'de Tütiın "12 Eylül'den sonra MGK tagümrük Caddesi 76/78 nohı binaya bağlı bir kolonun yıkılmak istenmesiyle meydana geldi. Eskavatö rafından yayınlanan kararlar 2969 sayılı yasanın birinci madrii kullanan belediye işçisi Mehmet Karaköse, "Üstteki kolonu almak için aracm altına toprak doldurduk. Kepçeyi takip birazım aldım, sallandı ama düşmedi. Makinenin kaydığmı gördüm, tam devrilir desinde sözü edilen 12 Eylül'den ken, ben de aşağı atladım" derken, çevre esnafı Salim Şener adlı bir ustamn belediye görevlilerini "o sonra kapaiıJan siyasi parti menkolonla uğraşmayın yandaki binaya bağhdır" diyerek uyardığım belirtti. Esnafa göre bu kolon yıkıl suplarından eski siyasi çalışma ortamına yol açacak beyanda saydı, hakkında mahkemece "yıkımtn durdurulması karan' alınan bina da çökerdL Böyle oiaylann üziicü olduğunu vurgulayaran esnaftan, işyeri daha önce yıkılan Burhan Geylan ise tersyüz olmuş araca bulunmaları ile, anayasanın gebakarak, "Biliyorum, bu aracm onanmında benim deparam alınacak. Ama üzülemiyorum, çünküyı çici maddesinde sijasetten yasaklı kımlann bende yarattığı acı daha büyük " dedi. Olaya pek üzulemeyen bir başka toptana Feridun Yomhıer kişilerle ilgili hüküm ve Sıise daha önce de ilk yıkımlar sırasında birinin yaralandığım belirterek, "Bunlar Haliç'i değil bizi temizkıj onetim Yasası gözönünde bulundurularak program hazırlanüyorlardı. Ahımız tuttu" dedu (Fotoğraf: ENDER ERKEK) mıştır. Gerek iç, gerekse dış politikada ve kamuoyunda yaralacağı olumlu ya da olumsuz sonuçlar önceden kestirilmediği devrede görıinüyor. Yoksa, işi kotaran büyük öl için dönemin başbakanına ya(Baştarafı 1. Sayfada) çüde DPT Müsteşarı Yusuf Özal. yınlarda yer verilmemiştir." nükleer ^antralla ilgilenen diğer firmalara iletildiBüyükbaş'ın konumu ayrı bir konu. Ancak, ğinde, firmalann hemen tümü aym noktada birMesut Yılmaz, Tunca Tosnükleer santral olayındaki zikzaklar.birbirini tut kay'ın bu yanıtını okuduktan leşti ve aynı düşünceyi geliştirdi: "Acaba Türkimayan öneriler, sonradan uluslararası ihaleye çık sonra, "TRT'nin yasaları degerye nükleer santralı yapmak istemiyor mu?.. Ertemalar, "Biz şu Fırmaya verirsek, o firma bizun için lendirmede fazlaca hassas davlemek mi istiyor?.. Erteleyecekse, neden nükleer lobi yapar" diye hesaplar, birkaç ayın özeti için randığını kabul edelim, ama bu santral di>erek uluslararası piyasava çıktı?.. Bu de yer alıyor. NükJeer santral olaymda evdeki he konuda asli ve idari işlem yapıtür bir öneri getirmek, işin olmatacagını söylemeksaplar hiçbir zaman çarşıya uymadı. Ortaya "ori lamaz. Türkiye'de balen bir sıle eşanlamlı değil midir?.." jinal bir fikir" imiş gibi atılan öneriler, lobicilik kıyönelim uygulamasının geçerli Firmalar buna benzer sorulan geliştirirken, Antahminleri birer birer yıkıldı. Şimdi sıra "daha önkara'da bir başka gelişmeye tanık olundu. Şu an ce siparişleri verilip de, sonradan vazgeçildiği için, olduğu da bir gerçektir. Gazetelere getirilen kısıtlamalann TRT da varolan bakanlıkların içinde herkesin yakındığı, ellerinde nükleer santral kalan firmalara" başvu için de söz konusu olduğunu kaherkesin, "Bu bakanlıktan iş çıkmaz" diye niteruda bulunmaya geldi. Uluslararası ihaleye çıkıl bul edelim lütfen" dedi. lediği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ulusdı, derken asıl kastedilen bu. lararası ihaleye çıktı. Enerji Bakanı Cemal Büyükbaş'ın gerek hükümette, gerekse bürokraside ilişÖnümüzdeki günlerde sık sık duyarsak şaşırmakileri oldukça kötü. Büyükbaş hükümetin "en bayalım: "Bizeşa firma geliyor nükleer santral için, şansız bakanları" arasında yer alıyor. Kendisiyle şu kadar firma Türkiye'de >atırım yapmaya ka"iş gerefi " karşı karşıya gelmek durumunda burarlı, nukleer santral için yanşıyortar"... Bunlalunan teknisyenler, "bakana laf anlatamadıklann arkasında "eide kalan nükleer santrallan Türnndan" sık sık yakmıyorlar. Bu nedenledir ki, kiye'ye satma" yarışı var. Enerji Bakanlığı ancak "resrai yazışmalarda" Eğer buna yanş denirse!.. Dış Politika Gerçeği Siyasetçiler, poliîika kombinezonlarını ve dengelerini kavrayıp, iyice alıştıktan sonra uslanmayan yaramaz çocuklara dönerler. Vaktiyle bunlarm iplerini ellerinde tutanlar yaramazlıklannı gördüklerinde, "Bunlara ne oluyor?" diye şaşarlar. Oysa ortada hiç de şaşılacak bir konu yoktur. Söz dinlemeyip yaramazlık etmeleri yaptıklan işin doğasından gelmektedir. Siyasetçiler 'yasal dokunulmazlık' gibi bir zırha büründükten, ayrıcalıklı olduklannı kavradıktan sonra ele avuca sığmazlar. Dahası var, söz dinlemez olurlar. Kendilerine bu ortamı sağlayanlan unuturlar, doğasından gelir bu!.. Dört milletvekilı İsrail'e gitmiş... Ne olur giderse? Kıyamet koparıyorlar... Vay efendim devletin dış pditikası!.. Değişmez, eleştirilmez devlet dış politikası olmaz. Değil demokrasilerde, katı rejimlerde bile olmaz. Dış politika, adı üstünde dış olaylara göre bir yöntem izlemektir. Bu yöntem de her zaman esnek olur. Çünkü iktidarda bulunan siyasal partinin yapısına göre biçim alır. Bir zamanlar, Bandung Konferansına gider, orada emperyalist Amerika'dan yana olup, Yahudi haklarına destekleyici çtkarken devlet politikası mı izliyorduk? Bütün Arapâlemini gücendirmiştik bu devletin politikası mıydı, birkaç kuruşluk yardımın karşılığı mıydı? Devlet politikası, devlet çıkan diye siyasal görüşlerimizi tabulaştırarak pekiştirmeyelim. Bugün Araplardan yana bir politika izliyorsak, iktidardakilerin bunu böyle düzenlemesindendir. Yarın bunun tersinin olmayacağını kim söyleyebilir? Turizmde azıcık Arapiara dayanan bir gelir var. Yarın sosyalist ülke turistlerinin Türkiye'ye geldiklerini düşünün, kaç dışsatım mafının üstünde döviz gelmez? Sosyalist ülkeleri burada daha ucuz, daha rahat bir turizm var gerçeğine alıştırın bakalım, neler olabilir? Şunun bunun kredisı ile fabrika kurmaya da gerek yok, turizm gelıri kaç tanesini kurmaya yeterlidir. İzlenen dış politikaların millisi, gayri millisi, devletlisi, devletsizi olmaz. günün gereği olanı vardır. Bunu benimseyenler de bemmsemeyenler de olur. iktidardaki partinin izlediği dış politikayı benimsemeyenlere kötü gözle bakmak, hele onlan korkutmak doğru değildir. Dört milletvekilini savunmuyorum. Yaptıklarının doğru ya da eğri olduğunu da söyiemek istemiyorum. Ancak böyle bir geziye çıkmışlar, bazı emrivakilerle karşılaşmışlar, bir yanılgıya düşmüşlerse düzeltilir Ama bir bardak suda fırtına koparmak, buna ulusal bazı suçlamalar katmak bir yöntem olarak benimsenirse, yarın ötekiler de berikileri böyfesi kınayabilirler, kulp takabilirler. Amerika, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Lozan Antlaşmasını (Misakı Millıyi) tanımamıştır. On beş yıl elçiliğini Istanbul'dan Ankara'ya taşımamıştı. Sonra biz Amerika ile Truman doktrininden beri can ciğer kuzu sarması olmuşuzdur. Hangisi milli politikadır? Hiçbiri, koşullara göre dış politika izlenmiştir. Yarın bugün izlenen politikadan cayılabilir. Millisi, gayri millisi olur mu? Dış polıtikalara değer yargıları ile değil, gerçek yargılan ile yaklaşılır. oyle bakılır. v ABD'nin Duke Power şirketinin öneri paketinde, halen North Carolina'da bulunan imalatı yapılmıs, montajı gerçekleşmemiş santralın Akkuyu'ya kurulması yer aldı. ANKARA (a.a.) Türkiye Elektrik Kurumu'nun (TEK), Silifke Akkuyu'da kurulacak Türkiye'nin ilk nükleer santralı için açtığı uluslararası ihaleye son teklifi veren ABD'li "Dnke Power" şirketi yetkililerinin, önümüzdeki aym ilk yansı içinde Ankara'ya gelecekleri bildirildi. ABD'den öneri: Hazır santrah verelim \arış kimler arasında?. Nükleer santral ihalesinde son teklifi veren "Duke Power"ın, Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş'a ilettiği teklifînde, halen ABD'den North Carolina'da bulunan imalatı yapılmış, ancak montajı gerçekleştirilmemiş nükleer santralın Türkiye'ye getirilerek, Akkuyu'da kurulabileceği belirtildi. Şirketin 1280 megavat gücündeki nükleer santraJ için 800 milyon dolarhk bir maliyet hesapladığı da bildirildi. Maliyetin 300 milyon dolarhk bölümünun, şirketin kendi olanaklarıyla karşılanacağı, geri kalan 500 milyon dolarlık bölümünun de, bir Arap bankasınca fınanse edileceği öğrenildi. Nükleer santral için, ABD'li firma ile ortak teklif veren Türk inşaat firmalarından "Nurol" şirketinin sahiplerinden Oguz Çarmıklı, halen "Duke Power" yetkilileriyle temasların devam ettiğini, şirket yetkililerinin, santralın işletimini de kabul etmek eğiliminde oiduklarını açıkladı. Oğuz Çarmıklı'nın verdiği bilgiye göre, firmanm ihaleyi üstlenmesi durumunda, North Carolina'da bulunan nükleer santralın Türkiye'de montajı 5 yılda tamamlanacak. öte yandan, ihaleye sonradan katılan firmalar arasında bulunan ABD'li "Westinghouse" da maJiyeti 1,1 ila 1,3 milyar dolar arasında belirledi. Türk hükümeti,firmalarailettiği yeni öneriler çerçevesinde, nükleer santralın tüm finansmanının teklif sahibi firma tarafından karşılanmasını ve işletiminin de 15 yü süreyle üstlenilmesini istemişti. Bu süre içinde işletmeci firmadan elektrik satın alınması, süre sonunda, nükleer santralın Türkiye'ye bırakılması öngörülmüştü. Firmalann 1 ekime kadar \ erecekleri yeni teklifler doğrultusunda değerlendirme yapılacağı bildirilmişti. Televîzyon (Baştarafı 1. Sayfada) 16.00 24.00, pazar günleri ise saatleri arasında yapılacak. Haftada iki gün sabahları ikişer saat süreli programlar yayınlanacak. Aynca her gün çocuk programları için kullanılmak üzere TRT tarafından belirlenecek uygun bir zaman içinde 15 dakikaük yayın süresine eklenecek. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanüğı için haftada 5 gün yayınlanan okuma yazma ve sınava hazırhk programlan 18.4519.15 saatleri arasında yayınlanırken, Ankara Üniversitesi için 7 gtin yayınlanan açık yükseköğretim programlan pazartesi cuma günleri 17.45 18.45 saatleri ile cumartesi günü 14.0016.00, pazar günü 11.00 13.00 saatleri arasında yayınlanacak. Başbakan özal, yaklaşık 3 saat süren toplantıdan çıkarken, bütçe rakanilannın henüz kesinlik kazanmadığını, ancak 5 trilyon Iira olarak bağlanmasının tahmin edildiğini söyledi. Katsayının ne kadar olacağı konusunun açıkhk kazanmadığını belirten Özal, nükleer santral ihalesiyle ilgili bir soru üzerine devrede Alman ve Kanada fırmalarının bulunduğunu, bu firmalara hükümetin yeni teklif götürdüğünü bildirdi. Başbakan Ozal, banka faizlerinin eylül ayı sonunda yeniden ele alınıp aJınmayacağı yolundaki soruya ise, " O günkü duruma göre karar veririz, değiştirecegimizi zaanetmiyorum, degiştirmeyecegiz" karşılığını verdi. Inönti: OzaPmanyoruz. İktidann dış politika hedefledigi tam bagımsızlık potutumu sorumsuzluk (Baştarafı 1. Sayfada) kanunlaşmadı. Hele bir kanunlaşsın diye beklemek çok tehlikeli bir davranıştır. Öneri, kanunlaşırsa hükumet söz konusu karan n alınmasını engellemiş olma>acak, protesto eıse de, Türkiye aleyhine bir kanun çıkmış olacaktır. KEStNLİKLE K.ARŞJYIZ Seçim zamanlarında bu gibi davranışlan olağan karşılayan görüşe de kesinlikle karşıyız. ABD dahil hiçbir ülkenin seçim bahanesi ile Türki>e aleyhine çalışan gruplan deslekleyecek, lerörist grupları yüreklendirecek davranışlarda bulunmaya hakkı yoktur. Hele bir Türk Başbakanı'nm bu durumu bir mazeret olarak nitelendirmesi büyük sonımsuzluktur. Böyle bir tutum içine giren devlet, müttefikimiz bile olsa, onunla mevcut ilişkilerin ciddiyetle ve bir an önce gözden geçirilmesi gerektiği kanısındayız. Bu konuda uzun zamandır beklenen bir genel görüşme, hem kamuoyunu aydınlatma. hem böyle önemli bir ulusal davada bütün partilerin birleştigini gostermekte yararlı olacaktı. Bu fırsat kaçınlmamalıydı." HP BİLDİRİSt HP Meclis Grubu'nca dün yayınlanan bildiride, iktidar Türk milletine şikâyet edilerek, hükümetin bağımh ve teslimiyetçi bir dış poh'tikaya yöneldigine dikkat çekildi. TBMM'nin önceki günkü birleşiminde TürkABD ilişkilerinin ve Türkiye aleyhine ahnan kararlann gözden geçirilmesi amacıyla açılmasını istedikleri genel görüşme önergesinin iktidarın oylanyla reddedildiği belirtilen bildiride, TurkABD ilişkilerinin enine boyuna tartışılması ve Meclisin hissiyatını belirlemek isteğinin iktidar çoğunluğunca engellendiği kaydedildi. HP Grup Başkan Vekili Cahit Tutum imzasıyla yayınlanan bildiride, şu görüşlere yer verildi: "İktidann bu tutumunu tarihi sorumluluk duygusu ve hükümet etme sağduyusuyla bağdaşmayan bir davranış olarak niteliyoruz. İktidar, Meclisi devre dışı tutma konusunda somut bir örn.ek daha sergilemiştir. Ülkeyi kararnamelerle yönetme, Meclisi devre dışı tutma, Meclis denetimine ilişkin iç tüzük hükümlerinin işletilmesini engelleme girişimlerini demokrasiyi yozlaştıncı. tehlikeli bir gidiş olarak değerlendiriyor ve bu durumu yüce Türk ulusuna şikâyet ediyoruz. Ulusal çıkarlarımıza yönelik dış tehlikeler karşısmda tüm partilerin bir araya gelmeleri ve bütünleşmeleri koklü geleneklerimizdendir. Acaba hükumet, milli bir davada muhalefetin destegine ihtiyaç mı duymamaktadır? Meclisin irade ve desteğini yararsız mı bulmaktadır? Genel göriişmelerin reddini sağlayarak, Meclisin azimli karannı ve duyguiannı açıklamasını engelleyen iktidar, tek yonlü teslimiyetçi ve kapalı bir dış poliıika mı tercih etmektedir? Bu sorulara cevap konusunda yaptığı engellemenin ulusal çıkarlar açısından zorunlu nedenleri ortaya konulmamıstır. Grubumuz ve halkımız, hükümet ve A.\AP sozcülerinin yaptıklan konuşmalarla verdikleri oylar arasındaki çelişkinin gerçek nedenlerini öğrenmek istemektedir. Hükümeti her konuda, özellikle dış politika konusunda parlamenter demokrasinin vazgeçilmez yöntemi olan partiler arası divaloğa önem vermeye davet ediyoruz. Sürdürülen dış politikanın Ataturk'un • •• Özal, Batumlu''yn: Zamlar arasında bizim işimizi kolaylaştırdınız ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL litikasmdan uzaklaşma istidadını taşıdığına ve giderek bağımiı ve teslimiyetçi bir politikaya yöneldigine işaret etmeyi ulusal bir göre v sa>ıyoruz." HP, TRT'Yt ŞİKÂYET ETTİ TRT'nin TBMM'de önceki gün yapılan genel görüşmeyle ilgili olarak oturumu yansnma biçimini eleştiren HP Genel Sekreteri Aydın Güven Gürkan, "Sa>ın Özal kadar TRT Genel Müdürü Tunca Toskay'ı da, HP'yi demokratikleşmr yönıinden aşılması gerekli bir engel saymaktadır" dedi. Ulusu uyannca (Baştarafı 1. Sayfada) rak değerlendirildi. Meclis Genel Kurulu'nda tasarınm göruşülmesi sırasında şahsi adma soz alan Büiend Ufusu, hükümetin kendisi zamanında kurulmuş Deniz Müsteşarlığı'nın lağvedilerek bir şube halinde Ulaştırma Bakanlığı'na devTedilmesi yönünde yasa tasarısmı Meclis'e sunduğunu anımsatarak, üç tarafı denizle çevrili ülkemizin menfaatlerinden payımıza düşeni alamadığmı söyledi. Ulusu, "Neden alamıyoruz? Çiinkü bu konuyu benimsemi>oruz. Halkımıza bunu benimsetemiyoruz" dedi. DenizJeri iyi tanımak ve öğrenmenin zahmetli olduğunu, özel bilgi ve beceri istediğini kaydeden Ulusu, sözlerini şoyle sürdürdü: "Bir milli deniz politikasına da>anan, plan ve programlann yapılrnasını sağlayarak bunları koordine ve takip etmek gerekmektedir. Bugun resmen açık deniz balıkçı filosu Kanada açıklannda balık tutup konserve yapıp Kanada'va salabiliyor. Romanya ile Türkiye'nin kıyı uzunlugunu kıyaslayınız. Türkiye"mizin imkânlara rağmen denizciliğini gehştirmekte başarılı olduğu söylenemez. Bu başarısızlıgın nedenleri arasında milli deniz politikasının olmayışı ve dağılmış faaliyetlerin koordineden mahrum kalmış olmasıdır. İşte Başbakanhk Deniz Teşkilatına bu nedenlerle ihtiyaç görüldü. Bazı müesseselerin ithalatlarını lüzumsuz yere yabancı bayraklı gemilerle yaptığı hususu bu teşkiiat ile tespit edilmiş ve ancak bu konuda yapılan ciddi çalışmalar sonucunu deniz taşımaları takip edilebilir duruma gelmiştir. Açıkça ifade edeyim ki, bundan rahatsız olanlar vardır." Ulusu, denizlerde ve iç sularımızda devletin menfaatleri ile ilgilı görevlerin Ulaştırma Bakanlığı'nın görev ve yetki aianında olmadığını da belirttiği konuşmasında Deniz Musteşarlığı kaldırılacaksa, hiç olmazsa Başbakanlık Teşkilâtı'nın bir Denizişleri Başkanlığı olmasını istedi. Ulusu'nun konuşması sırasında kuliste bulunan Başbakan Turgut Özal'a haber verildiği ve Özal'ın Genel Kurul'a gelerek Ulusu'yu dikkatle dinlediği gözlendi. Ulusu'nun konuşmasından sonra Özal, Başbakanhk Müsteşan Hasan Celal Güzel'i Anayasa Komisyonu'nda oturduğu sıralardan yanına çağırıp, Ulusu'yu işaret ederek bazı sözler söylediği görüldü. Nitekim Anayasa Komisyonu Baskanı Kamil Turgut Coşkunoğlu tasarının maddelerini komisyonun geri istediğini bildirdi. Birleşimi yöneten Başkanvekili Halil İbrahim Karal, maddelerin komisyona geri verildiğini açıkladı. Genel Kurul'un sonuna doğru Başbakan Turgut Özal Bakanlar Kurulu stralanndan kalkarak, Halkçı Parti kulisine açılan kapıya yakın oturan Bağımsızlar arasındaki Bulend Ulusu'nun yanına geldi. Ulusu ile ayakta bir süre konuşan Özal, daha sonra Ulusu'nun elini.sıkarak HP kulisi kapısından ayrıldı. Eski Başbakanlardan Bulend Ulusu "Cumhuriyet" muhabirinin konuya ilişkin sorusunu yanıtlarken yeni düzenleme ile "Deniz Müsteşarlığı'nın kaldınlacağını" söyledi. UJusu hukumetinin tasarıyı geri almasını olumlu bulduğunu belirterek, "Sayın Başbakan bana Başbakanlıga bağlı deniz alaka ve menfaatleri koordinasvon başkanlığının kurulacağını söyledi" dedi. Ulusu bu gelişmeden çok memnun olduğunu da söyledi. ANKARA (Cumburiyet Bürosu) Başbakan Turgut Özal dun TBMM kulisinde Israil'egiden Sabit Batumlu'ya, "Aslında size teşekkür ederiz, zamlar arasında bizim işimizi kolaylaştırdınız" diye espri yaptitsrail gezisi nedeniyle ihraç isteğiyle HP Disiplin Kurulu'na verilen Batumlu dün ANAP kulisinde bakan Ankan, Yılmaz ve bazı ANAP milletvekilleri ile sohbet ederken, İsrail'e neden gittiğini anlatmaya çalıştı. Bu sırada Özal'ın TBMM'ye geldiğini gören Batumlu yanına yaklaşarak özel bir gezi olduğunu anlatmaya başladı. Baturnlu'yu bir süre ayakta dinleyen Özal, "Aslında size teşekkür ederiz. Zamlar arasında bizim işimizi kolaylaştırdınız" dedi. Eıııeklilik yaşı ve "Genç emekliler" Beşınci Beş Yıllık (19851989) Kalkınma Planı sosyal güvenlik hedefleri ile "ilke politikaları"nı saptamıştır. Sosyal güvenlik'in "İlke ve Politikalar"ından biri de emeklilik yaşınm bütün sosyal sigorta kurumlarında erkekler için 55, kadınlar için 50 olarak yükseltilmesidir. Gerekçe olarak da Türkiye'de ortalama yaşama süresinin 19801985 yılları arasında 63 yıl olduğu halde ortalama yaşlılık aylıgı alma süresi 20 yıl olduğu gösterilmektedir. Bunun yanı sıra da Avrupa'da ortalama yaşama süresinin 70 yıl ve daha yukarı yaş iken; yaşlılık aylıgı alma süreieri Isviçre'de 9 yıl, Almanya'da 13 yıl, Ingiltere'de 13 yıl olduğu öne sürülmektedir. Bu gerekçe>e dayanarak "Sosyal güvenlik'in" genç yaslarda aylıklı emeklilik sağlayarak çalışmaya teşvik edici" olmayacağı vurgulanmaktadır. SosyaJ güvenliğin yerine tam oturduğu, Isviçre, Almanya ve İngiltere gibi ülkeleri örnek alarak, emekliliğe yaş sının getirmek ne denli doğru ve doyurucu bir savunma olur. Emekli ayhklarının tüm gereksinimleri karşıladığı bu ülkelere bakarak bunların yalnızca bir yönünü örneklemek bizce geçerli bir savunma sayılmamaktadır. 916 yaş grubundaki çocukların, ve tüm sosyal güvenlikten yoksun işyerlerinde yaşamlarını yitirdiği gerçeği ise göz ardı edilemez. Çocukluğunu ve gençliğini ucuz emek arayan, sağlık koşulları olmayan işyerlerinde bırakanların bir anlamda olmayan sosyal güvenliklerini ertelemek için Avrupa ülkelerinden ömekler vermek biraz düşündürücudür. 1965 yıbnda yürürluğe giren Sosyal Sigortalar Yasası'nın getirdiği sosyal güvenlikten yararlananları istatistiklerde aramak bizce yanlış bir olgudur. Üzerinden 20 yıl geçmesine karşın bugün bile bu yasayı yok sayan işverenlerin sayısı küçümsenemeyecek boyuttadır. Yasanın özu ve içeriği ile bir tek işçi çalıştıran işverenlerin dahi, bu çalıştırdıkları işçiyi sigortalı yapmak zorunluluğunu getirilmiştir. Bu görünmeyen sigortasızları, istatistiklerde görmek olası değildir. Bu nedenle de Sosyal Sigortalar Kurumuna odenmeyen primler y'asal sorumluluklannı bilen ve yerine getiren işverenlerin sırtına bindirilmiş 20 yılda prim oranlan "?o 16.5'dan asgari % 33.5'a kadar yükseltilmiştir. Bu oranlar bir anlamda, yasayı uygulamayanların sorumluluklannı başkalarına yüklemektir. Primi ödenmeyenlerin "genç emekli" olmaları da söz konusu olamaz, ancak olsa olsa "genç emeklilik"ten soz edilebilir. Nedense hep "genç emekli"lerden söz edilmekte, "geç emekli"ler ise göz ardı edilmektedir. Iki üye (Baştarafı I. Sayfada) tırılan Disiplin Kurulu toplantısı yapılamadı. Disiplin Kurulu toplantısı için üyelerden Fahrettin Ulu, Nuri l'zel, Reşit Ülker, Teoman Yalazan ve Akın Yıldız geldiler ve aralarında toplandılar. Yalazan, tüzüğe göre kuruIun üye tam sayısımn üçte ikisi olan en az 6 üyeyle toplanma zorunluluğunda olduğunu bildirdi. Yalazan, kendisiyle Akın Yıldızın tam üyeli Disiplin Kurulu'nun oluşturuhnasma olanak sağlamak için istifa ettiklerini açıklad:.Yalazan şöyle devam etti: "9 kişiden oluşması gereken Merkez Disiplin Kurulu'nun üye sayısı. GUngör Ünal'ın istifası, Yılmaz Önen'in de Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'na seçilmesi ile Tye düşmüştür. Tüzüğe göre de, toplanabilmek için üye tam sayısımn üçte ikisi olan en az 6 üye gereklidir. 4 milletvekilinin konusu eksik üyeli Merkez Disiplin Kurulu'ndan değil, tam üyeli kurulda karara bağlanmasında yarar vardır. Bu nedenle istifa ediyoruz." Ştikrü Balcı'nın ifadesi (Baştarafı 1. Sayfada) Adliye koridorunda arkadaşları ve yakınlarıyla şakalaştığı gözlenen Fahrettin Aslan gazetecilere, "Ben Reagan'a suikast yapmadım ki, neden bu kadar ilgileniyorsunuz" dedi. Fahrettin Aslan sorgırsunda, bugüne kadar hiçbir rüşvet olayına katılmadığını, namuslu ve dürüst bir kişi olarak yaşantısım sürdürdüğünü söyledi. Şükrü Balcı'ya ayda 1 milyon rüşvet vermediğini belirten Aslan, bir soru üzerine Maçka Kadınlar Kulübü'nde kumar oynandığını belirtti. "Kendi gazinomda yemek yiyen tanınmış büyük tiiccaıiar daba sonra oyun oynamak için kuliibe gittiklerinde, yediklerinin parasını kuliip ödemiştir. Bunu yaparken de müşterîler rencide olmasın diye masraflar deftere (Giineş) rumuzu ile geçmiştir" dedi. Bu arada duruşma yargıcı, dava dosyasına kimin tarafından konulduğu belli olmayan bir dilekçe okudu. Dilekçe'de, "Şiikrii Balcı'yı ucan kuşların bile tanıdıgı, Fahrettin Aslan'ın Saadettin Tantan tarafından sıkıştınldığı, Şiikrii Balcı'ya verilen büyük miktardaki rüşvetin bile Tantan'ın devreden çıkartılmasına yetmediği" belirtiliyordu. Sanık ve avukatIan ile adliye görevlileri, okunan bu adresi meçhul, isimsiz yazıdan haberleri olmadıklannı bildirdiler. Hüseyin Cevahiroğlu da, Şükrü Balcı'yı tanımadığını, rüşvet olaymdan haberi olmadığını söyledi. Daha sonra kulübün muhasebeciliğini yapan Serara Emre ile üyeler Tunç Eriş, Tank Ümit, sanık avukatlannın istemi üzerine dinlendiler. Kumar ve rüşvet olaylarının doğru olmadığını söyledi ler. Avukatmm isteği üzerine Hüseyin Cevahiroğlu'nun duruşmadan vareste tutulmasına karar verildi. Fahrettin Aslan da, "Rüşvet ve yolsuzluk olaylanna adım karışmamıştır. Şiikrii Balcı'yı tanırım. Çok iyi bir polistir. Suçsuzum, (ahliyemi istiyorum" dedi. Aslan'ın tahliye istemini reddeden mahkeme, Şükrü Balcı hakkında dava açılıp açılmayacağı konusunda dosyanın Cumhuriyet Savcılığı'na verilmesine, ifadesinin alınması için Dışişleri, Içişleri Bakanlıklan ile Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yazı yazılmasına, tanık Fiisun Arat'ın dinlenmesine karar verdi. Duruşmanın 1 kasıma bırakümasına itiraz eden Aslan'a sinirlenen yargıç, "Sus, takdir hakkı bana aittir" dedi. KÜRT İDRİS VE ARKADAŞLAR1 Uyuşturucu içmek ve kaçakçılığını yapmaktan yargılanan Idris Özbir (Kürt Idris) ve arkadaşlarının yargılanmasına 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Özbir'in katılmadığı duruşmada, Adli Tıp'tan gelen raporda, Fevzi Öz ve Zeki Öz'ün esrar müptelası olmadıklarının, Giingör Buyruk, Vedat Ahıskan ve Taylor Kıranta'nın esrar kullandıklannın belirtildiği açıklandı. Tahliye isteminde bulunan Fevzi öz, "Bize iftira atan Mustafa Çapa, hakkımda çeşitli yazıiar yazdırdı. Oğlumu vurdurdu. Bana iftira edildi" dedi. Mahkeme, sanıkların tahüye isteklerini kabul etmedi. Halefoğlu: ABD'nin (Baştarafı 1. Sayfada) madığını, dostane ilişkiler arzu ettiğini, "Ege Denizi'nin iki ülkeyi ayıran bir duvar degil, aksine birleştircn bir unsur olması gerektigini" sözlerine ekledi. Halefoğlu, şöyle konuştu: "Amerikan Kongresi TürkYunan yakmiaşmasını engelleyen bir unsurdur. Türkiye'nin görüntüsünü karartma çabalan Kongre'de Yunan dostlan tarafından desteklenmektedir. Bn tür bir tutum TürkYunan sorunlannın çözümüne katkıda bulunraadığı gibi, Amerika'nın menfaatlerine de hizmet etmez. Kongre'nin hep Yunanistan'ın yanında yer aldlgı izlenimi TürkAmerikan ilişkilerine zarar vermekte. Neticede Amerika'nın güvenilir bir müttefik olduğu hususunda Türkiye'de kuşkular duyulmaya başlanmıştır. Sözde soykınm konusunda Kongre'deki kararlar Türk kamuoyunu şaşırtmıştır. Bunu bir müttefikin yapması uluslararası teröristieri cesaretlendirecektir.'' Halefoğlu, Amerika'nın TürkYunan sorunlarına dengeli bir yaklaşımı benimsemesinin, TürkAmerikan, YunanAmerikan ve TürkYunan ilişkileri için sağlıklı olacağını belirterek, "Böyle bir durumda Yunanistan ittifak içinde kendine dıişen görevi yerine gelireeek ve ancak bö\le bir durumda Türkiye Ortadoğu'da bir denge ve köprü rolünü oynayabilecektir" dedi. Türkiye'nin ve Türk milletinin, tarih ve coğrafyanın kendine bahşettiği rolü yerine getirme yeteneği bulunduğunu kaydeden Dışişleri Bakanı, dünya ülkeleri arasında barış, istikrar ve anlayışı geliştirmeyi amaçlayan bu poiitikada beraberce hareket etmek gerektigini sözlerine ekledi. Birleşmiş Milletler 39. Dönem Genel Kurul çahşmalan dolayısıyla New York'ta bulunan Dış işleri Bakanı Vahit Halefoğlu, ikili görüşmelerine devam ediyor. Halefoğlu, önceki gün Irak Dışişleri Bakanı Tank Aziz ile görüştü. Görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ve Körfez'deki durum gözden geçirildi. Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, daha sonra Romanya Dışişleri Bakanı Stefan Andrei ile görüşme yaptı. Görüşmede DoğuBatı ilişkileri ile Körfez'deki durum hakkında görüş ahş verişinde bukınuldu. Andrei'nin isteği üzerine Halefoğlu. Kıbns ile ilgili son gelişmeler hakkında bilgi verdi. Belçika Dışişleri Bakanı Leo Tindemans ile de görüşen Halefoğlu, özellikle Türkiye . AET ilişkileri üzerinde durdu. Halefoğlu, Nevv York'ta Pakistan Dışişleri Bakanı Sahipzade Yakup Han ile de bir araya geldi. Görüşmede, özellikle Körfez'deki durum ele alındı. Dil Bayramı (Baştarafı 1. Sayfada) siller arasında kopukluk yaratmamayı daima temel hedef olarak benimseyeceğine ve yüce Ataturk'un öngördüğü ilkeler doğrultusunda hizmet vereceğine inanıyoruz" dedi. Başbakan Turgut Özal da yıldönümünu bir mesajla kutladı, yayınJadığı genelgede, "Kamu kurum ve kuruluşlarının yazışmalarında ve yayınlarda anayasa dilinin ölçü olarak kullanılmasını" istedi. Devlet Bakanı Kâzım Oksay, Milb' Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Vehbi Dinçerler ve TDK eski üyelerinden bir bölümünun hazır bulunduğu törene katılımın az oluşu dikkati çekti. Bakan Oksay'dan sonra konuşan Atatürk Kultür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Suat İlhan, kurumun geleceğe yönelik çahşmalan hakkında bilgi verdi. TDK Başkanı Prof. Hasan Eren de "Türk dili yalnızca alıcı değil, aynı zamanda verici bir dildir" dedi. BAŞSAGUGI Kazım NihaJ Dinç'in sevgili babaları, Evren Dinç'in sevgili dedesi Kandıra eşrafından FEHMİ DİNÇ'in vefatı bizleri son derece üzdü. Başsağlığı diteklerimizle acıiannı paylaşınz. MERALEMRE DENİZTAYFUR ÜN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle