22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ya yaklaşır' düşüncesinin hâkim olduğu Yunan kültürünün ünlü bilgini Aristo'ya yaklaşımı ile tanınmıştır. İbni Sina, bilimsel hüviyetiyle, TürkYunan, DoğuBatı anlayışını birleştirmiş, Ortaçağ düşuncesine hâkim ve Rönesans doğmasına etken olmuştur. İbni Sina gibi, Razi, Farabi, Biruni daha sonraları Osmaniı hekimlerinden Hacı Paşa, Emin Çelebi, Vesim Abbas, Hayrullah Efendi, meslek ve sanatta önculük etmiş hekimlerimize verilebilecek orneklerdir. Tıp Eğitiminin, Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te kurduğu medreselerle aşama kaydetmesi, II. Mahmut döneminde Mustafa Behçet tarafından 14 Mart 1827'de Askeri Tıbbiye'nin, 1867'de Mülki Tıbbiye'nin kurularak, 1909'da her ikisinin birieştirilmesi, Türk hekimliğinin uygarlık doğrultustındaki gelişmeleridir. Insanların en doğal hakları olan sağhklannı korumak, onları mutlu kılmak, doğal, yapay, sosyal, her türlü hastalık etkeniyle savaşmak, her tür koşuida hastalanna şifa vermek amacıyla hiçbir meslekte olmadığı biçimde, zaman kavramını dikkate almadan çaba sarfedecek hekimin, toplum içinde, kendine, hastalanna, meslektaş ve yanında çalışanlara karşı sorumluluk ve görevleri, hekimliğin belirli meslek ahlakı ilkelerine bağhdır. Ahlak, insanın hareketlerini yöneten, ideal kuraliarı, çeşitli yaşam koşullarmda, en iyi şekilde uygulayabilme sanatıdır; hekimlik ahlakı, onun, toplumun her ferdine karşı insancıl davranışırun ölçüsüdür. Bilgi veya madde zenginliği ne olursa olsun, ahlaklı hekim, feragat, fazilet, nezaket ve zerafetini korumasını, bilimsel niteliği yanı sıra iyi hekim olmasını bilen kişidir. 'İyi Hekim', kendini, istek ve menfaatini düşünmeksizin, bu dunyada kendisine ihtiyacı olan kişilerin varlığını unutmaz, hayatını, jüvenini, çalışma mutluluğunu toplumdaki binlerce kişinin fedakârlık, sadakat ve görev bilincine borçlu olduğunu idrak eder, yalnız hastasıyla değil, toplumun her kesiminden kişilerle arasındaki bağı, duygu, düşünce, söz ve eylemleriyle kuvyetlendirmek için çaba sarfeder. İşte bu içten tutum sorumluluktur. Hekim sorumluluğunun bilincinde ise, görevlerini yerine getirmek için zorlanmaz, aksine söz ve eylemlerini özeleştiriden geçirir, eksiklerini tamamlar. Böylesine'bir sorumluluk bilinci, geçici başarılar peşinde koşmayan 'Gerçek Hekim'i yaratır. HEKtMİN GÖREVLERt Hekimin dış gorünüşüyle, sevimli, temiz, güler yüzlü olması, ruh temizliği ve asaletini aksettirir. Davranışıyla umutsuz hastasına dahi yaşama gücü verebilen hekim kendi yaşamındaki güçlükleri çok daha kolay göğüsleyebilir. Hekimin, hangi koşullarda olursa olsun, meslek ve sanatının piyasaya sürülecek kazanç kaynağı, hastasının acizliğinin ticaret unsuru olamayacağını bilmesi gerekir. Zira verdiğinin karşılığında alacağı hastasının şükram ve kendi vicdan huzurudur. Mesleğin ulviliği ve saygınhğı, işte bu karşıhksız vericiliğinden kaynaklanmaktadır. Dileğim şudur ki, hekimliği, 'İnsanlığa hizmette ideal yol' olarak seçmekle mutlu olacak, bu hazıx, parasal zenginliğin vereceği rahata tercih edeceklerin, mesleğe sahip çıkmalarıyla, toplumumuzda kaybolmaya başlayan hekimlik itibarı yeniden kurulabilsin! Ne var ki, hekim itidal ve seziş kabiliyetiyle, kendisini, duygu ve emeğini kötüye kullanacak kişilere de fırsat vermemesi gerekir. Gerçekten yardıma gereksinimi olan, acı çeken insana anlayış ve sabırla hizmet veren hekimin alçakgönüllü davranışı da önemlidir. Gurur hekime yakışmayan bir büyüklük kompleksidir. Hekim, kendisine, bilgisine güvenmeli, bunun için de bilimsel gorgü ve deneyimini geliştirmeli, kendisini çağdaş düzeyde yenilemeli, meslek dışı sorun ve konularla da bilgili ve aktif olmalıdır. Bilim ve teknik gelişim doğrultusunda, hekim tedavi yöntemini seçmelidir, derken, ülkemiz hekimlerinin, bu konudaki zorluklanna değinmeden geçemiyeceğim; Bugünki koşullarda, Türk hekimi hastasına sadece ikiüç kalem ilaç yazarken dahi, büyük vicdan muhasabesiyle karşı karşıyadır! Bunun için, zorunlu hizmette, uzak yurt köşelerinde, çeşitli imkânsızlıklar içinde, kendi kendine yetmeğe ve kendi kendini yetiştirmeğe çahşan, hastasına şifa sunmak için istenilenden fazlasım vermeğe çaba sarfeden genç hekimlerimizi övünçle anmak gereğini duyuyorum! Türklerin yüzyıllar boyu süregelen engin insancıl duyguları, hekimlik fazilet ve nezaketiyle, Balkan Tıp Haftasına katılan meslektaşlarımızı, Türklere özgü alçakgönUllükle selamlıyonız. Bilimde, hele hekimlikte uygar insan düzeyine erişmenin, Türklere yakışan ahlak ilkelerine sahip olmanın gururu içinde... (Bu yazımı, Türk hekimliğinin tüm hasletlerini şahsında toplayan, ATA'mızın itimadına mazhar olan doktoru, rahmetli hocamız Prof. Dr. Nihat Reşat Belger'in ruhuna ithaf ediyorum.) Hekimlik ve İıısaıı Sevgisi Hekimin, hangi koşullarda olursa olsun, meslek ve sanatının piyasaya sürülecek kazanç kaynağı, hastasının acizliğinin ticaret unsuru olamayacağını bilmesi gerekir. PENCERE 16 EYLÜL 1984 Yahudi ve Siyonist... 1910'larda eski Beşiktaş tramvay garajının karşısında bulunan iki katlı Selânik Kahvesi, Harbiye öğrencilerinin hafta sonlan toplantı yeriymiş. O yıllarda Harbiye öğrencisi Selahattin'e (Yurtoğlu); arkadaşı Rahmi (Apak) bir gün sormuş: Selahattirt sen nesin? Osmanlıyım. O senin tabiiyetin. Müslümanım. O senin dinin Peki, ben neyim? Türksün! Ülkemizde Türkçülük bu sorularla başlamış; millıyetçilik bilinci kişilerı böyle sarmıştır. • İnsanın hem kendisini, hem karşısındakini tanıması her zaman kolay değildir; bilinç işidir; kimi kavramların kafalarda aydmlanmasına bağhdır. Sözgejimi üç kavram üzerinde düşünelim: Yahudi, Musevı, Siyonist. ilk bakışta Yahudilik bir soyu, Musevilik bir dini, Siyonizm bir ideolojiyi vurguluyor. Ne yar ki konu bu noktada bitmiyor. Bir irlandalı Katolik ya da Protestan olabilir. Bir Hıristiyan; italyan, İngiliz, Aiman vb. olabilir. Bir Müslüman; iranlı, Iraklı, Türk, Mısırlı vb. olabilir. Ama Yahudilerin dışında Musevi yoktur. Musa'nın kıtabı, kapalı bir dini oluşluruyor. Kimı zaman Yahudilikle Musevilik eşanlamda kullanıhr; hem din, hem soyu vurgular; iki sözcük arasına kesin bir sınır koymak güçtür. Siyonizm de bir ideolojı olmakla birlikte, yalnız Yahudi'ye özgüdür. Çeşitli uluslara yaygın ideolojiler vardır: Nasyonalizm (milliyetçilik), kapitalizm (sermayecılik), faşizm, komünizm uluslararası niteliklidir. Fransız ya da Türk kapitalistinden, İspanyol ya da İsveçli sosyalistten, Rus ya da italyan komünistinden söz açabilirsiniz; ama Yahudi veya Musevi olmayan bırinin Siyonistligi olanaksızdır. Ne var ki )fehudiMiJsevi Siyonist, bunca kapalı döngüsüne karşın ABD'den başlayarak dünyanın en güçlü kapitalist ülkelerinden destek gormektedir. Niçin ? Çünkü kapitalizmin doruğundaki ekonomik güç, siyonizmden soyutlanamaz Uluslararası tekellerin, IMF'nin, ve Amerikan süper gücününSiyonizmle ıçiçeliği, neredeyse özdeşlik düzeyine ulaşmaktadır. Siyonizm; emperyalizmin Musevileşmiş yan ürünüdür, Yahudileşmiş türevidir. * Ancak bağnazlıktan kendimizi korumak için bir ayrıma özen göstermeliyız. Her Yahudinin ya da MusevininSiyonist olduğu söylenemez. Yahudiler, eskiden bir topluluk (cemaat) idıler; Israil devletiyle birlikte toprağa kavuşup uluslaştılar. Bu ulusun bireyleri arasında, ya da dünyaya serpilmiş Yahudi "d/aspora"sında emperyalizme veSıyonizme karşıt insanlar vardır. Çağdaş kafalı bir Yahudinin Talmut'a, Teyrar'a, ve eski çağların karanlık söylencelerine dayanan sömürücü ideolojilere bağlanması olasılığı yoktur. Bilim, kültür, sanat dünyasına uluslararası katkılarda bulunmuş nice YahudiVtinSıyonizmden arınmış aydınlık bir bilince sahip olduğunu varsaymak gerekir. Buna karşın Israil devletinin; geri, karanlık, teokratik ve çağdışı bir ideolojik temel üzerinde örgütlenip yükseldiğini; Ortadoğu'da yayılmacı bir siyaset güttüğünü görmeyen göz kördür. • İnsanın; kendisini, dostunu, komşusunu, düşmanını tanıması bilinç sorunudur; bir Yahudi'yı sevmek ve dost olmak başka iş; bir siyonistin karşısına dikilmek başka iş... Biz 20'nci yüzyılın başında Osmanlılıktan Türklüğe geçerken Museviler, Yahudilikten Siyonizme kayıyorlardı. Bu çaprazlama gelişme önümüzdekı bunalımlı dönemde Ortadoğu'nun yazgısını belirleyecek büyük tanhsel dönüşümdür. Prof. Dr. NURTEN ÖZER İst. Tıp Fak. Öğretim Üyesi ATATÜRK, vatan ve millet sevgisiyle bütünleşen, özgürlük ve banş anlayışıyla, bilim ve fene duyduğu saygısıyla, son yüzyılm öbür ülkelerine de yol gösteren bir önderdir. O, üstiin karakter ve çalışkanlığına güvendiği Türk Uhısunu, çağdaş uygar devletler düzeyine getirmek amaayla yarattığı devrinıleri yaşatmak için, gerçek 'mürşit'in 'bilim' olduğunu da işaret etmiştir. Büyük bir ümanist olan Atatürk, bilimsel göriiş ve aşamalan doğrultusunda, Türk hekimine güvenini de, son demlerindeki sözleriyle dile getirmiştir: 'Beni Türk hekimlerine emanet ediniz; bu anlayış içinde İstanbul Üniversitesinde yapılan 18. Balkan Tıp Haftası münasebetiyie, Hipokrat yemininde tüm hekimlerin bütünleştikleri, Türk hekiminin özünde daha da belirginleşen 'insan sevgisi'nin, daha sık anımsanması gereğini vurgulamanın görevimiz olduğu inancındayım. UYGARLIK GELİŞlMİNDE HEKİMLtK SANATI 'Uygarlık', insanoğlunun doğayı denetimine almak, bilinmeyeni, en iyiyi, en doğruyu keşfetmek için, toplumsal bütünleşmesiyle verdiği bilinçli uğraşlar sonucunda gelişen bilim ve kültür birikimidir. Çağtrruzda, Doğu ve Batı Uygarhğı biçiminde, iki ayn anlayış vardır; tlk Çağların Batı Anadolu Ege ve Akdeniz Uygarhğı anlayışı Rönesans uyanışıyla, Anadolu'dan Batı'ya yayılmış, sömurgecilik, servei birikimi sürecini izleyerek 18. yüzyılda gelişen endüstri devrimiyle, her alanda iş bölümü, bilim dallarında uzmanlaşma başlamış, Batı uygarhğı behrgin yörüngesini çizmiştir. Ortaçağda, Yeniçağın başında Türkler, bilgi hazineleri ve yetenekleriyle, bilim anlayışmda kesin bir ayırım bulunmayan Doğu'ya, Batı'ya her alanda ışık lutmuşlardır. Çağımızda ise, DoğuBatı uygarhkları arastnda belirgin farklılık doğmuştur; Doğu'nun dini inancı dogmatik görüş, kaderci anlayışı, toplumlann sanat, ticaret, tarım gibi önemli işlevlerinde araştırma gereğini gölgelemiştir. Oysaki Batı uygarhğındaki gözlem, deneyim, eleştirel duşünceye dayalı araştırmacı anlayışına dayalı bilim ortamı, atom ve uzay çağının gelişmesini sağlamıştır. Pozitif bilimler ve tekniğın aşaması doğrultusunda, Tıbbın çeşitli uzmanlık dallarındaki araştırmalar derinleştirilmiş, okyanus diplerinden, gezegenler ortarrunın fizyolojik, patolojik etkenliği incelenirken, hastalıkların teşhis ve tedavi yöntemleri atom çağının olanakları ile gerçekleştirilmeye başianmıştır. Gerek Doğu'nun anlayışına bağımlı olarak uygulanan, gerekse Batı'nın modern tekniğiyle sorunlan çözümlenen 'hekimlik' meslek ve sanitında, temel ilke insan sevgisidir. Bu sevginin karşılığı olan, toplumun sevgi ve saygısı, insanhk tarihi boyunca, 'hekim'in yücehnesini sağlamıştır. Hangi çağda olursa olsun, insanın bedensel unsurlardan değil, ruhsal değerlerle de donanmı» olduğunu kabul eden hekimlik, tıbbın pozitif bilimler arasında yer almasıyla birlikte, sanat olarak da kabul edilmesinin nedenidir. Hekimlik bilim ve sanatının temel ilkeleri, ilk olarak, M.Ö. 460377'de, Istanköylü Hipokrates tarafından konmuştur. Sağlam bir gözlem ve eleştiriye dayalı tıptaki araştırmalann öncülüğünü yapan Hipokrates'in, hekimin sahip olması gereken tıbbi ve insani ahlak sağlamhğını vurguladığı and, hepimizin, tüm hekimlerin, mesleğe adımımızı attığımız gün, kutsal görevimizle bütünleştiğimiz bir and oiarak, atom ve uzay çağında da artan bir anlam kazanmaktadır. Hipokrates'ten 1500 yıl sonra, bilimsel kişiliği, insancıl mezjyetleriyle örnek nitelikte bir Türk hekimi ve bilgini olan Ibni Sina'nın (9801037) dünya tıp alemiie ışık tuttuğunu, iki hafta içinde, çeşitli yayınlarla gözledik ve yaşadık. "Şifa, Necat, elKanun fi't tıp adlı yapıtlanyla" hekimlik sanatının bu ünlü lemsilcisi, tıbbın çeşitli alanlannda temel kuraliarı koymuş.doğal nedenselliği araştıran kuramsal ve uygulamah çalışmalanyla, akılcı bir teknik geliştirmiştir. Tedavide ruh ve bedeni birlikte düşünen İbni Sina, pozitif bilimler kadar, metafızikle uğraşan bir fılozof, aynı zamanda bir musikişinastır, 'Eğer bir hekim aynı zamanda filozofsa, Tanrı EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Mart 1933'te Almanya Propaganda Bakanı Dr. Goebels yeni bir ev yaptırmıştır. Dekorasyonu genç bir mimar olan Speer'e bırakır. O günlerin gözde ressamı Nolde, Nazi Partisi'ne girmiş, coşkulu bir Hitler hayranı olarak belirmiştir. Speer, Dr. Goebels'in evine birkaç tane Nolde resmi yerleştirir. Bir gün Hrtier, arkadaşı Goebels'in evıne gelır, duvariardaki Dışavurumcu Nolde'nin tablolarını görünce tepesi atar, bağırmaya başlar, "bu saçma sapan resimlerin hemen ortadan kaldırılması" buyruğunu verir. Korku içindeki Goebels bu buyruğa uyar. Speer, uzun yıllar sonra yazdığı anılarda "İktidarın bu güçlü tutumuna hemencecik boyun eğme bende büyük üzüntü yaratmıştı" dryor. "Üstelik de modern sanattan anlayan bir kişi olarak Hitler'in kararını hemen benimsemenin yanlışltğını da belirtmeden geçmiyor Böyiedir, zorbalık yönetimleri böyledir! Bir buyruk yeter en gerçek, en doğru, en güzel tutumları, davranışları altüst etmeye! Ses çıkaramazsınız, karşı çıkamazsınız, 'hayır bu doğru değil 1 diyemezsinız... Dr. Goebels, sanat beğenisi olan bir kişiymiş, Speer ise modern sanat tutkunuymuş! Olsun, madem ki her şeye egemen olan 'zorba' öyle istıyor, öyle buyuruyor, ses çıkarmadan buyruğunu yerine getirirler; getireceklerdir de... Eylül 1934'te Alman Nasyonal Sosyalist Partisi bir 'Sanat Perhizi' düzenlemişti. Bu girişimin başında Alfred Rosenberg vardı. Nazi rejiminin ilkelerine uyulacak, çağdaş sanat eğılimlerinden yana olan kişiler, çevreler karalanacak, yasaklanacak, ortadan kaldırılacakiı. Alman kişiliğinin yenıden doğuşu' söz konusuydu, geçmiş dönemlerin yozlaştıncı sanatının temsilcilerine fırsat verilmeyecekti; bunlar geleceğln bayrak taşıyıcıları, öncüleri olamayacaklardı." Hitler, bilirsiniz resimler yapar, ressam olmak isterdi. Viyana'dayken kimse ona 'ressam' gözüyle bakmadı, o da bu yüzden Viyana'yı 'orospuluğun merkezi, esrarın, sahtekâıiığın, gerileyişin yuvası' sayıyordu. Ona göre 'modern sanat', "Alman ruhunu yok etmek için şeytanca bir buluş"tu. 'Kavgam' kitabında şöyle yazıyordu: "Altmış yıl önce, şimdi kendilerine dadaist diyenlerin sergiler açabilmeleri olanaksızdı, böyle bir işe kalkışanlar toparlanır akıl hastanesine götürülürdü." Dr. Goebels'in yazın ve sanat alanındaki 'ince beğenisi' bilinir. Hitler'in Propaganda Bakanı Goebels, Thomas Mann, Fritz Lang ve Maıiene Dietrich gibi dunyaca ünlü sanatçıların Almanya'ya geri çağrılmalarından yanaydı. O dönemin ünlü şair ve denemecisi Gottfried Benn'i sever ve korurdu. Oysa Benn de azılı bir Nazilik yanlısıydı. Yakın arkadaşı Hermann Kesten, Benn için şöyle der: "Katillerin övgücüsü olmuş, işlenen cinayetleri göklere çıkarmıştı." 1933'te Benn şöyle yazıyordu: "Batı'nın onurunu yapan, gelişmesini sağlayan ve bugün de etkinliğini koruyan her şey, açıkça söylemeli ki, köleci devlet anlaytşının sonucudur." Benn, konuşmalarında, yazılarında zorba devlet anlayışını savunmuştur. Öyleyken, sanat beğenisinin belirli bir düzeyde olması, onu yine de Hitler'cilerin gözünden düşürdü. Dr. Goebels bile onunla karşılaşmaktan sakınır oldu. Hekimlik yapması önlendi mesleği buydu Yahudi bir kadınla yaşadığı, Alman ırkına leke sürdüğü ileri sürütdü, SS'lerin gazetesinde 'domuz' diye anılarak hakaretlere uğradı... Evet, elli yıl önceki Almanya'da olup bitenleri şimdi anımsarken şaşırıyoruz. Nasıl olmuş da Alman aydınlan, yazarları, sanatçıları uydurma bir ressam olan Hitler'in ve onun gibi, gerçek kültürden yoksun, yarıaydıniardan oluşan bir çetenin elinde bir bataklığa doğru yürüdüler ve seslerinı yeterince çıkaramadılar, yeterince savaşım vermediler! Kimileri yurt dışına kaçtı, ama Benn gibi, Hauptman gibileri Almanya'da; Hamsun gibileri Norveç'te ve pek çok yazar sanatçı Avrupa'nın pek çok ülkesinde bu Nazi çılgınlığını benimsedi, övdü, ya da ses çıkarmadan boyun eğdi bütün olup bitenlere... Yalnız Almanya'da görülen bir şey değii bu. Her yerde olabiliyor, görülebiliyor. Bir anlamsız, bir yanlış, bir çağdışı tutuma, gidişe, zamamnda 'dur' demek gereklidir. Yoksa, alışılır çirkinliklere, zprbalıklara; alışılınca da kolaylıkla katlanılır, boyun eğilir. Bugün bize kırkelli yıl önce uygar Alman toplumunda yaşananlar inanılmaz bir saçmalık gibi geliyor, ama o günlerde korkular, körlükler, budalalıklar bu 'saçmalık'ları gözlerden saklamıştı. Önemli olan olup bitenleri görmesini ve göstermesini bilmek... Bunu da zamamnda yapmak... İş işten geçmeden. 'Saçmalıklar' toplumlara 'oiağan' işler gibi görünmeden, benimsenmeden... KTIAP / 1AYIN I Yelken Dün\ usı YAYINLARI Ankara Caddesı 40. kat 2, Cağaloğlu, İstanbul Telefon : 528 61 13 Saçmalıklar, Zamamnda Söylenmezse... TÜRKİYE'NİN TEK YELKEN ve DENİZ DERGİSİ ÇAĞDAŞ DÜNYA YAZARLARI YÜZYILLIK YALNIZLIK / Gabriel Garcıa Marquez 1100 KIRMIZI PAZARTESİ / Gabriel Garcia Marquez 300 KÖTÜ SAATTE / Gabriel Garcia Marquez 550 YAPRAK FIRTINAS1 / Gabriel Garcia Marquez 500 BİR KAYIP DENİZCİ / Gabriel Garcia Marquez 350 BAŞKAN BABAMIZIN SONBAHARI / Gabriel Garcia Marquez 650 ARTEMİO CRUZ'UN ÖLÜMÜ / Carlos Fuentcs 850 DERt DEĞİŞTİRMEK / Carlos Fuentes 1350 ŞEKER PORTAKALI / Vasconcelos 500 GÜNEŞİ UYANDIRALIM / Vasconcelos 700 KAY1GIM ROSİNHA / Vasconcelos 600 YABAN MUZU / Vasconcelos 500 ÖLÜ DENİZ / Jorge Aroado 750 YEŞİL EV / Mario Vargas Llosa 1350 SAYIN BAŞKAN / Asturias 900 DERİN IRMAKLAR / Jose Maria Arguedas 900 PERDO PARAMO / Juan RuJfo 300 BOZKIRDAKİ GÖLGELER / Ricardo Guiraldes 650 KÖPEK / Alberto VaspuezFiguerao 300 ÇAĞIMIZIN ÇOCUĞU / Michel del Castülo 750 KARAR GECESİ / Michel del Castülo 1000 MtGUEL SOKAGI / V.S. Naipaul 500 KARA ÇOCUK / Richard Wright 750 ÇİMEN TÜRKÜSÜ / Truman Capote 400 DENİZ FENERİ / Virginia Woolf 650 LADY CHATTERLEY'ÎN SEVGİLİSİ / D.H. Lawrence 900 JUSTINE / İskenderiye Dörtlüsü 1 / L. DurreU 700 BALTHAZAR / İskenderiye Dörtlüsü 2 / L. Durell 700 GENİŞ GENİŞ BİR DENİZ / Jean Rhys 550 TÜRKÜ SÖYLÜYOR OTLAR / Doris Lessing 600 TEK BOYNUZLU AT / Iris Murdoch 900 BtN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT / George Orwell 850 DÜNYA NİMETLERİ / Andre Gide 400 ŞAFAKTA VERİLMİŞ SÖZÜM VARDI / Romain Gary 850 POLONYADA BİR KUŞ VAR / Romain Gary 550 YABANCI / Albert Camus 350 ATLILAR / Joseph Kessel 1250 HOŞ GELDİN HÜZÜN / Françoise Sagan 350 S1DDHARTHA / Hermann Hesse 450 İŞGAL ALTINDA / Siegfried Lenz 800 tLK YILLARIN EKMEGİ / Heinrich BöU 300 BİN DOKUZ YÜZ İKİ DOGUMLULAR / E. Glaeser 550 YENİDEN ÇARMIHA GERİLEN İSA / Kazancakis 1150 SAVAŞTAN KORKUYORUM / Stratis Mirivilis 800 BORANLA GELEN / Nikiforos Vrettakos 300 FAKİR AŞIKLAR / Vasco PratoUni 1000 KIRMIZI KARANFİL / EUo Vittorini 550 IHTÎYAR ÇILGIN / Junichiro Tanizaki 350 Yelken % Dünyası ANAHTAR ÖZMENEK, Hauy » TEKNOL SATRANÇ • Emreh» HALICI F \ GÜMÜSKONTAKTU ^ ^ g ^ DoGAÎ i, Mura ^ S A R 1 A S L A N > 5 SENE GARANTLI BÜYÜK DÜNYA KLASİKLERİ İLYADA / Horaeros (A. Erhat A. Kadir) 1500 ODYSSEİA / Homeros (A. Erhat A. Kadir) 1000 KARAMAZOV KARDEŞLER / Dostoyevski 2000 BUDALA / Dostoyevski 1700 CİNLER / Dostoyevski 1650 DfRİLİŞ / Tolstoy 1500 İVAN İLYİÇ'İN ÖLÜMÜ / Tolstoy 1250 DOKTOR JIVAGO / Boris Pasternak 1700 ZAMANIMIZIN KAHRAMANI / Lermontov 450 KIZIL İLE KARA / Stendhal 1650 PARMA MANASTIRI / Stendhal 1500 SWANN'IN BİR AŞKI / Marcel Proust 700 MADAM BOVARY / Gustave Flaubert 900 İKİ YENÎ GELİN / Balzac 800 GORİOT BABA / Balzac 900 EUGENIE GRANDET / Balzac 650 MEYHANE / Eraıle Zola V 1500 NANA / Emile Zola 1400 TEHLİKELİ İLİŞKİLER / Choderlos de Laclos 1250 KIRMIZI ZAMBAK / Anatole France 750 ROBİNSON CRUSOE / Daniel Defoe 1600 BÜYÜK UMUTLAR / Charles Dickens 1600 ÇILGIN KALABALIKTAN UZAK / Thomas Hardy 1250 RÜZGÂRLI BAYIR / Emüy Bronte 1000 GAZAP ÜZÜMLERİ / John Steinbeck 1700 BUDDENBROOK AİLESİ / Thomas Mann 1750 BATI CEPHESİ VE DÖNÜŞ YOLU / Remarque 1400 YAŞAMAK ZAMANI, ÖLMEK ZAMANI / Remarque 1300 AÇLIK / Knut Hamsun 600 ZORBA / N. Kazancakis 1000 GENEL DAGITIM Aakara: YAZIN KİTAP PAZARI (314697) Izmir ve Ege: DATİC (1J878* 132838) Jslınbul: O2GLR (5262513) RARIŞ (5236564) İLKE (520666*) SELAHATTİN (5207219) VUKSEL (5282962) DOCVŞ (S13S362) DEM2 (5220657) DERCÂH (522M77) CUMHJjRlYET KİTAP KULrtÜ (5209703) BlLGE KtTAP KLLLBL (148220405) OD Atatüık Döneminde Muhalefet (19191926) BELGELERLE Genel Oağıiım : ELTAŞ ELEKTRIK MALZEMEL6RI SANAYU VE PAZARLAMA A Ş. Refık Saydam Cad 11/4 Tepebaşılst Tel 14415581491821 Uzmariam i mabemesi DOĞUM DİZE EZGİ'ye kız kardeş geldi 13.9.1984 İzmir GÜLDERENBARIŞ KUDAR Çağdaş Yayınları Prof. H.V. Velidedeoğlu'nun Söylev (Cilt 1 ve 2) 500. Sövley (Cilt: Belgeler) 300. Ailenin Çilesi: Boşanma...300. Yol Kesen Irmak 350. Yayınevimizde mevcudu bulunan kitapian: TURKALMAN EĞITİM MERKEZİ ALMANCA KURSLARI NUEŞEN MA23CI DİI >IK\ kllVIJKVI Sahailar Çarşısı No: 20 Beyazıt İstanbul Tei: 527 99 34 KAYTTLAR : 2428 Eylul 1984, 1518 30 arası BAŞLANGIÇ 1 Ekım 1984Pazartesı KURS ÜCRETÎ: 50 saatlık bir kurs 7 500 TL Kayıt için ıkı adet fotoğraf gereklidir Ayrıca TEKNİK ÇEVİRI, YABANCILAR ÎÇIN TURKÇE VE ALMANCA TlCARl YAZIŞMA kurslan açılacaktır. Alman Lısesi, Tunel, Beyoğlu Evlendırme Daıresı yanı Telefon: 144 6668 TL. TL. TL. TL.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle