24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/4 KÜLTÜR YAŞAM 8 AĞUSTOS 1984 TELEVIZYON 16.30 Açılış ve Program 16.31 Açık Öğretim Doç. Dr. Nejat Berberoğlu, Iktisadi Analiz dersini veriyor. 17.00 Olimpiyatlar 17.0018.30 Özet, 18.3019.30 Voleybol 19.3020.20 Boks Alışılımş yöntemler bugünün toplumunu anlamaya yetmiyor 1968 patlaması, bir kültür patlamasıydı. Bunu anlamada, ahşılmış analiz çerçeveleri dar kalıyor. Genel bir kuramsal modeli, herhangi bir topluma uygulamak şekilcilik oluyor. CELÂL ÜSTER Çalışmalarını uzun zamandır Fransa'da sürdüren antropolog Altan Gökalp bir süre önce Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen bir seminer dolayısıyla Istanbul'daydı. Gökalp, Paris'teki Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi (CNRS) Istanbul'daki Fransız Anadolu Araştırmalar Merkezi ve Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nce ortaklaşa gerçekleştirilen seminerde "Folklordan Antropolojiye Geçiş" konulu bir bildiri sundu. Seminere Türk bilim adamlarının yanı sıra, ünlü Fransız tarihçi Fernand Braudel'in "Annales" okulu geleneğini sürdüren Lucette Valensi, Andre Burgmere ve Jacques Revel, ayrıca François Georgeon, Alain Corbin gibi bilim adamları da katıldı. Örneğin F. Georgeon, Altan Gökalp'in deyimiyle, gunümüzde Türk milliyetçiliğinin dış dünyada en iyi incelemesini yapanlardan biriydi. Sayın Gökalp, önce bu seminerin genel bir değerlendinnesini yapar mısınız? A.G. Ilginç bir toplantı oldu. Aslında alışılagelmiş bir seminer değildi. Çok kücük düzeyde, Anglosaksonlann 'infonnal" dediği türden bir ortak çalışma semineriydi. Seminerde, Fransa'da geliştirilen yöntemleri tanıtma olanağı doğduğu gibi, Türkiye'de yapılan çalışmaları da Fransa'ya aktarma olanağı oldu. Sosyal tarihi geliştirme olanaklarını arayan bir girişimdi bu. Çalışmalarını Parishe sürdüren antropolog Altan Gökalp: 20.30 21.00 21.10 21.20 22.10 22.45 Haberler Hava Durumu Uykudan Önce İnsanhk tçin Haber Program Olimpiyatlar KİM KİMDtR? İzmirli Akdeniz antropoloğu ALTAN GÖKALP, 1942 İzmir doğumlu. Liseyi Saint Joseph'de okudu. Bir öğretmen ailesi ortammdan gelen Gökalp, I961'de Fransa'ya gitti. Önce Siyasal Bilgiler'i bitirdi. Ama Siyasal Bilgiler'in yönelttiği meslekleri kendisine yatkın bulmadığı için, sosyoloji okudu. Daha sonra, Türkiye'ye yönelik bir sosyoloji olarak gördüğü antropolojiye geçti. Çalışmalarına, 1968'de Türkiye'nin batısmdaki Çepni aşiretiyle başladı. Bir Çepni köyü üstüne hazırladığı doktorası Fransa'da kitap olarak basıldı. "Le Monde" kitaba tam sayfa ayırdı. Gökalp daha sonra Paris'teki Bilimsel Araştırmalar L'lusal Merkezi'nde (C.\'RS) girdi. CyRS çerçevesinde .\anterre Üniversitesi'ndeki Karşılaştırmah Antropoloji, Etnoloji ve Sosyoloji Laboratuvarı'nda görev aldı. Bu laboratuvarın Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Türkiye sorumlusu oldu. Gökalp, Laboratuvarda hem söz konusu bölgelere iliskin arastırmalan denetliyor, hem de bu konularda öğrenci yetiştiriyor. Ayrıca, Sorbonne Üniversitesi Tarih Bölümüxnde Antropolojiye Giris konulu bir dersi var. Doğu Dilleri Okulu'nda ise Günümüz Türk Toplumunun Sosyolojisi adlı bir ders veriyor. Altan Gökalp, 1970'lerden bu yana yabancı isçilerin sorunlarıyla da yakından ilgilendL Önceleri Fransa'daki Türk işçileriyle ilgili çalışmalar yürüten Gökalp, şimdi Avrupa Ortak Pazar Konseyi'nin yabancı işçi çocuklarımn kültür benliği sorunları uzmam olarak danışmanlık yapıyor. nıfsal benlikleri de belirleyen bir konu. Bu benim "kamyon" dediğim yöntemlerle incelenemez, ince yöntemler kullanmak zorundayız. Yepyeni yöntemler gerekiyor. Yaşamdan çıkan boyutlar çok önemli. Peki, bu yaklaşımla Türkiye'ye bakarsak? A.G. örneğin, Türkiye'de iki tür gelenek düzeni var. Biri, örf, âdet, usul dediğimiz, Islam uygarlığının getirdiği gelenekler. Bir de töre, gelenek göreneksel dızisi dediğimiz ikinci bir gelenek var ki, bunun Islam uygarhğıyla uzak yakın bir ilgisi yok. tslamlık öncesi ve lslamlık dışı bir gelenek bu. Sözgelimi destan bir toplumu kendi yapısaJ bütünlüğüne gönderen bir yapıttır. Oysa bunu âdette bulamayız. Âdet, belki belli tutumları Islam öğelerine götürebilir, o ayrı. Türk toplumunda bu ayrım çok önemli. Cumhuriyet'le birlikte keskinleşmiyor mu bu ayrırn? A.G. Cumhuriyet'ten sontını alırsa, bu kez "içinden mi, dışından mı?" diye soruyor. Bunun getirdiği kültür değişimi de bambaşka bir şey. Bütün bu kültür değişmelerini ele alabilmek, anlayabilmek için bambaşka yöntemlere gerek var. Geleneksel toplumdan sanayi toplumuna gecişte, Üçüncü Dünya ile endüstriyel dünya Uişkilerinde antropolojinin yeri büyük. Folklordan antropolojiye geçiş de burada karşımıza çıkıyor galiba? A.G. Bir bilim olarak folklorun Türkiye'de kurucusu ve anıtı Pertev Naili Boratav'dır. Ama bugün folklor bu toplumun geleneksel tabarunı anlamamızda yeterli değil. Folklorun getirdiği veriler, ancak veri olarak kalabiliyor. Oysa geleneksel toplumda insan ilişkilerini, geleneksel toplumun hâlâ işlemekte olan kurumlarını anlamamız gerekiyor. Birtakım dayanışma kurunılan var. Geleneksel toplum, yüzyıllardan beri ezildiği ölçüde, leceğimiz bir ideoloji haline gelmiştir. 22.4524.00 Boks 24.0001.00 Güreş RADYO 05.00 Açılış, program ve kısa haberler 05.05 Ezgi kervaıu. 05.30 Solistlerden birer şarkı. 06.00 Köye haberler. 06.10 Bölgesel yayın. 06.30 Gunaydın. 07.30 Haberler. 07.40 Günün içinden. 10.00 Arkası yann. 10.20 Reklamlar. 11.00 Kısa haberler. 11.05 Hafıf muzik. 11.20 Türküler ve oyun havaları. 11.45 Şarkılar. 12.00 Kısa haberler. 12.05 Reklamlar. 12.10 Öğleuzeri. 12.55 Reklamlar ve radyo programları. 13.00 Haberler. 13.15 Hafıf muzik. 13.30 Bölgesel yayın ve reklamlar. 14.45 Hafıf muzik. 15.00 Kısa haberler. 15.05 Öğleden sonra. 16.00 Kısa haberler. 16.05 Türküler. 16.20 Şarkılar. 16.40 Hafıf muzik. 17.00 Kısa haberler. 17.05 Köyümüz köylümüz. 17.25 Bölgesel yayın ve reklamlar. 18.00 Çocuk bahçesi. 18.15 Haftanın çocuk şarkısı. 18.20 Hicaz faslı. 18.50 Hafıf muzik ve reklamlar. 19.00 Haberler ve olaylann içinden. 20.00 Yurttan sesler. 20.30 Bestekâr ses sanatçılan. 20.50 Hafıf müzik. 21.00 Kısa haberler. 21.02 Radyo üyatrosu. 22.00 Türküler. 22.20 Küçük konser. 22.40 Şarkılar. 23.00 Haberler. 23.15 Gecenin içinden. 00.55 Gunun haberlerinden özetler. 01.00 Program ve kapanış. 01.0505.00 Gece yaymı. 07.00 Açılış ve program. 07.02 Solistlerden seçmeler. 07.30 Haberler 07.40 Turkuler ve oyun havaları 08.00 Sabah için müzik. 09.00 Şarkılar. 09.15 Türk et sanatları. 09.30 Sabah konseri 10.00 Şarkılar. 10.20 Türküler. 10.40 Kadın ve çevresi. 11.00 Kadınlar topluluğu. 11.30 01.00 Haberfer 01.05 Kapanış TRTI Türkçe stizlü hafif müzik. 11.45 Türküler. 12.00 Şarkılar. 12.20 Şan soloları. 12.45 Turkuler. 13.00 Haberler. 13.15 Saz eserleri. 13.30 Türküler. 13.45 Şarkılar. 14.00 Bir albüm. 14.30 Yabancı dil ögrenelim. 15.30 Oda müziği. 16.00 Şarkılar. 16.20 Arkası yann. 16.40 Türküler. 17.00 Fasıl. 17.30 Çeşitli sololar. 18.00 Erzurum Radyosu Türk Halk Muziği Topluluğu. 18.30 2000 yılına doğru bilim ve teknoloji. 18.50 Çocuklar şarkı söylüyor. 19.00 Haberler ve olaylann içinden. 20.00 Şarkılar. 20.15 Hafıf muzik. 20.30 Yabancı dil oğrenelim. 21.30 Şarkılar 21.45 Konser saati. 22.15 Bağlama takımı. 22.30 Bir roman > Bir yazardan hikâyeler. 22.45 Hafıf muzik. 23.00 Haberler. 23.15 Beraber ve solo şarkılar. 23.40 Hafıf muzik. 23.55 Çarşamba konseri. 00.55 Program ve kapanış. Ünlü şef Karajan orkestrasına meydan okuyor Berlin Filarmoni'nin müzisyenleh "Eskiden Karajan'/ her an görebilirdik. Her birimizle konuşur, hepimizi dinlerdi. Oysa şimdi... "diyor Der Spiegel dergisi ünlü şefle ilgili olarak şöyle diyor: "Berlin'deki kalesinden tılsımh ellerini dört yana uzatıyordu. Tanrı Wotan kadar güçlüydü. Kiiltür Senisi Otuz yıllılc bir ortak yaşamdan sonra, Berlin Filarmoni Orkestrası'yla şef Herfoert von Karajan arasına karakedi girdi. Hem öyle bir karakedi ki, Berlin Belediye Başkanı \Valter Diepgen bile karşısında aciz kaldı ve aracıhk yapmaktan vazgeçti. Olayda söz konusu edilen ne Kantjan'ın yeteneği, ne de 120 kişilik orkestranınki. Kimse şefin orkestrayı zengin ve ünlü kıldığını tartışmıyor. tngiliz emprezaryo Basil Horsfield'in deyimiyle, "Biiyiik iin yapmak için Karajan'la şarkı söylememeli insan, ama onun orkestrası eşliğinde söylediniz mi ününüze iin katarsınu." öte yandan, Berlin Filarmoni'nin de sıradan bir orkestra olmadığı gerçek. Yüz yılhk geleneğe sahip bulunan orkestra, şefin Sabine Meyer adlı klarnetçiyi zorla kabul ettirmek isteyişini unutamıyor. Bu yüzden, şefle topluluk arasındaki çeyrek yüzyıllık bağ kısa sürede kopma noktasına gelmiş durumda. Orkestranın Sabine Meyer'e neden karşı çıktığını merak edenlere şöyle demek nıumkun: Yeterince olgunlaşmamış, henüz sanatınm üst noktalanna gelmemiş, bir klarinet solo yapacak kıvama ulaşmamış. Orkestranın müzisyenleri, meslektaşlarını özgür oylanyla seçme geleneğinin Karajan tarafından bu olayla bozulduğunu vurgularken, yine de bir uzlaşmaya varma fırsatının ünlü şef yüzünden kaçırıldığını belirterek şöyle diyorlar: "Eskiden Karajan'ı her an görebilirdik. Her birimizle konuşur, hepimizi dinlerdi. Oysa şimdi..." orkestradan istifa etme, Viyana'da çalışma, plak şirketleri ve TV istasyonlanyla yapılan anlaşmaları da birlikte götürme gözdağını verdi. Ancak aldığı ödün yetersiz kaldı. Sabine Meyer 1984 mayısına kadar deneme amacıyla orkestrada çalıştı, anlaşmazhğm ileri boyutlara varmaması için sözleşme sonunda kendiğüinden çekildi. Ancak şefle orkestra arasına giren karakedi ortadan çekümedi. Bir başka fırtına da, orkestranın idari yöneticisi Peter Girttı konusunda koptu. 1985 yılında sözleşmesi sona erecek olan Girth, Karajan ve orkestra arasında gerekli arabuluculuğu yapmamakla, şefe casus gibi hizmet etmekle, onu müzisyenlerinden koparmakla ve her türlü kaprisini sineye çekmekle suçlanıyor. Onu tasfiye etmek için fırsat kollayan orkestra üyeleri, basın sözcüsünü tokatlayıp "çatlak" diye suçlaması üzerine kazan kaldırdılar. Karajan'ın desteğini alan yönetici, orkestra üyelerini "başlarına buyruk olmak" ve kendi aralannda oda muziği topluluklan kurmakla suçladı. Berlin Belediye Başkanlığı'ndan yılda 13 milyon mark (yaklaşık 1 milyar 750 milyon Türk Lirası) alan orkestra yılda ortalama 120 konser veriyor. Her müzisyenin aylığı ortalama 6000 marka (yaklaşık 800 bin Türk Lirası) ulaşıyor. Ancak Karajan'ın da çok zorlu bir çalışma temposu bulunduğu gerçek. Yine de, müzisyenler yan gelir sağlayacak zaman bulabiliyorlar. Ancak, iş adamı yeteneği tartışılmayan Karajan'ın bu tür girişimlere itiraz etmediği, hatta desteklediği biliniyor. Nazi yönetimi sırasında kısa sürede büyük üne eren, bu yüzden savaş sonrasında epey başı ağrıyan Herbert von Karajan, biraz da kitle iletişim araçlannın gelişmesi sayesinde meslek yaşamında aşama yapu. Önce plaktan, sonra da televizyondan büyük yararlar sağlayabileceğini ilk görenlerden biriydi. 30 yıllık bir süre içinde, yalnız Berlin Filarmoni Orkestrası'yla 1400 konser verdi, 300 tane uzunçalar doldurdu. Hatta, birkaç yıl önce kendi video şirketirü kurdu. Yalnız Berlin Filarmoni'nin konserlerini pazarlayan bu şirketle orkestranm ilişkisi, son olaylar üzerine bozuldu. Şimdi şirket, başka orkestralann konserlerini de videoya çekip piyasaya sürmeye başladı. Federal Almanya'nın ünlü haftalık dergisi "Der Spiegel", şefle ilgili olarak yayımladığı bir yazıda, "Beriin'deki kalesinden, tılsımlı ellerini dört yana uzatıyordu " diyor. "Tann Wotan kadar güçlüydü.' Ancak bugün, sağlam temeller üzerine kurulduğu sanılan yapı çatırdamakta. Karajan, her fırsatta Berlin Filarmoni'nin konserlerini iptal ettirip yerine Viyana Filarmoni'nin konserlerini koyduruyor. Tabii bu konserlerde Viyana Filarmoni'yi kendisi yönetiyor. Hele yönetici Girth'in gorevine son verilmesi kcsinleşince, Karajan'ın tutumu daha da sertleşti. Şimdi ünlü şefin, Berlin Filarmoni'yle işbirliğini sürdürmek için öne sürdüğü yani koşullar var. Bir kere, idari yöneticinin seçiminde ya da gorevine son verilmesinde kendi oyunun alınmasmı istiyor. Yeni müzisyenlerın seçimini, müzisyenlerin ek işlerini belli esaslara bağlatma amacında olduğunu gızlemiyor. Kısacası, kabul edilmesi zor bir ultimatom vermiş bulunuyor. Ama gerek Berlin Filarmoni, gerekse Karajan için bu sayfanın çevrilmesi guç. Hele bir de sayfa çevrilirse, asıl Berlin kenti yetim kalacak. Topluma düşen atom bombası Cumhuriyet'in ilk döneminde folklorun uçlara götürülmesinde ulusal kimlik kazanma kaygısının payı yok mu? A.G. Tabii, zaten aşama o aşama. Nasıl yapalım ki, bu ulusal kimlik bir yapu olarak ortaya çıkabilsin, diye düşünülüyor. O yüzden, Cumhuriyet'in ilk dönemi büyük bir folklor dönemidir. Ama bugün ulusal benlik bir sorun değildir. Bugün başka boyutlar aramamız gerekiyor. Sözgelimi, bugün geleneksel toplum, onun insan ilişkileri, yarattığı değerler ortalarına atom bombası düşmüş gibi yıkılıyor. Bir yandan Batı dünyasının getirdiği yıkımlar, öte yandan bugün dünyada gelişen aşırı Islamcılık akımları... TRTII 07.00 Açılış ve program. 07.02 Güne başlarken. 08.00 Sabah konseri. 09.00 Türkçe haberler. 09.03 Bob James'ın Sign Of The Times albümu. 09.30 Barok muzik. 10.00 Hafıf muzik dünyasından. 11.00 Öğleye doğru. 12.00 Haberler. 12.12 Diskoıeğimizden. 13.00 Konser saati. 14.30 Klasik Türk Müziği Korosu. 15.00 Müzikli dakikalar. 16.00 Günün konseri. 17.00 Haberler. 17.12 Sizler için. 18.00 Haftanın topluluğu. 19.00 Haberler. 19.12 Bir konser. 20.45 Hafif muzik. 21.00 Yeni tını yeni müzik. 21.45 Turk halk müziğinden seçmeler. 22.00 Haberler. 22.12 Gecenin getirdikleri. 23.00 Çarşamba konseri. 24.00 Gece ve müzik. 01.00 Program ve kapantş. TRT III Kültür ve blucin "Geliştirilen yöntem" dediniz. Yeni olan nedir burada? A.G. Bugün Türkiye'de, hatta dünyada niye antropoloji diye düşünüyorlar. Batı dünyasında olduğu gibi Türkiye'de de yapısal sorun, sınıf açısından çok kültür açısından. Kültür boyutu, bugün belirleyici diyebileceğimiz çok önemli bir boyut. Bu boyut gereğince işlenemiyor. Çeşitli onamlardan gelen insanlar bir kültürde bağdaşıyor oysa. Somut bir örnek verir misiniz? A.G. Sözgelimi, blucin. Blucini çok zengin olan da giyiyor, işçi kesiminden gelen de giyiyor. Bunun dışında, tıpkı sermave gibi başh başma bir sermaye kültür. Yani aktarılan ve bir pazarı olan sermaye. Onun için, bugünkü toplumlar açısından çok önemli bir boyut. Bu, yeni keşfedilen bir şey. BULMACA Rakısını yudumlayan akşamcı A.G. Sorun, geleneksel toplumu yaşatmak değil de, onu anlayabilmek ve içinden yaşatabilmek. Bu kuşkusuz içine kapanık ve kıskanç bir yaklaşımla değil, şoven bir kültür benliğiyle değil, dışarı açılmayla olabilir ancak. Bizim araştırmalarımızla, öğretimimizle yapmak istediğimiz, bu kültür benliği boyutunu öteki boyutlarla birleştirebilmek. Örneğin Türk toplumunun kültür boyutlanndan biri de Akdeniz boyutudur. Bugün Türk toplumunda Akdeniz kültüründen gelen boyutlar nelerdir? Rakısını yudumlayan akşamcı mı? Belki, ama Akdeniz kültür bolı? Burada yaklaşım ne olma Bütün bu kültür değişimlerini anlayabilmek için bambaşka yöntemlere gerek var. Geleneksel toplumdan endüstriyel topluma geçişte antropolojinin yeri büyük. ra Batı'yı seçmişiz, ama Doğu hâlâ peşimizde. Yani biz bilinçli olarak Batı'yı seçiyoruz, oysa Doğu ve Islam uygarhğı hâlâ peşimizden kovalıyor. Bir kere, büyük bir çelişki bu; kültür sorunlarımızın başında geliyor. Aslında yalnız Türkiye'ye özgü bir durum değil. örneğin, bugünkü Yunanistan da aynı durumda. Bir yanda Doğu kültürü, Akdeniz'in Doğu uygarhklan, Doğu'dan gelen bir kültür benliği var. Öte yanda ise, Yunanlıları Eski Yunan'a, Hıristiyan dünyasına bağlamaya çalışan resmi benlik. Turkive'debirdeeeleneksel toplum ile sehirlı ke^im arasındaki fark var. Geleneksel toplum, bütün öğelerini kendi içinde hâlâ korumaya, sürdürmeye çahşan ve bunu bir benlik sorunu yapan bir toplum. birçok dayanışma kurumu üretmiştir. İmece var; bu kurumlann çoğunu bilmiyonız. örneğin, Türkiye'deki akrabalık düzeni üstünde bu kadar yıl çalıştım. Akrabalık düzeninin yapısal niteliğinin anlaşılmasındia yeni şeyler getirdiğimizi sanıyoruz. Ama daha da önemlisi, yapısal nitelikten doğan stratejilerin, mekanizmalann anlaşılması. Örneğin, ailenin yapısal düzeyinden politik düzeye kadar geçilebiliyor. Demek istediğim, antropolojinin getirdiği, geleneksel toplumun ana mekanizmalarının anlaşılabilmesi, bundan doğabilecek stratejilerin anlaşılabilmesidir. Bugün sosyal antropolojinin büyük alanlarından biridir bu. Büyük bir folklor dönemi de yaşanmadı mı Türkiye'de? A.G. Türkiye'de Cumhuriyet'le birlikte büyük bir folklor aşaması olmuştur. Türkiye'deki folklor üretimine bakarsanız, hepsi bir kapıya çıkar: Bütün kurumların, gözlemlerin Türk benliğine bağlanması amaçlanır. Folklor çoğu zaman gözlemlerini kültür kalıntıları olarak ele alır ve bunları da o ulkenin kültür benliğine mal eder. Bu kültür benliğine mal etme, birçok ülkede folklorizm diyebi İki ayrı gelenek düzeni Daha önceki yöntemler yetersiz mi kalıyordu? A.G. Şimdiye kadarki yaklaşımlar çoğu zaman sınıfsal vb. yaklaşımlardı. Oysa, örneğin, "1968 patlaması" bir yerde bir kültür patlaması. Bunu anlayabilmek için, alışageldiğimiz analiz çerçeveleri dar kalıyor. Genel bir kuramsal modeli, herhangi bir topluma uygulamak biraz şekilcilik ve modelcilik oluyor. Oysa tarih ile antropolojiyi bağdaştıran yaklaşım, her şey den önce toplumun kültür sorununu ortaya döküyor. Kültür sorunu, kişisel benliği de, toplumsal benİiği de belirleyen, hatta çeşitli sı 1/ Bir tur sanchiç. 2/ Yabanturpu... Çin'de Buda'ya verilen ad. 3/ Eskiden mürekkebi kurutmakta kullanılan ince kum... Kötü, çirkin. 4/Eti için avlanan bir derıiz kabuklusu. 5/ 28 Ocak'ta başlayan fırtına. 6/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse... Kamer... Praseodim elemenünin simgesi. 7/ Kâfı gelmeyen... Osmanlılar'da devlet merkezinde bulunan il memuruna verilen ad. 8/ Bir kürk hayvanı... Tarla sının... Bir oyun ya da filmde dinlenmesüresi. 9/ Bellibir konudadüzenlenen oturum ya da seminer. YUKARIDAN AŞAGlYA 1/ Çok tehlikeli bir köpekbalığı. 2/ Keder... Yugoslavya'nın plaka işareti... Tavladabir sayı. 3/ Soğardı kıymaya ya da pastırma üstüne yumurta kınlarak yapılan yemek. 4/ Bromun simgesi... Lahza.. Hakkâri ilinde bir ırmak. 5/ Afrika'da bir ülke... Numaranın kısa yazıüşı. 6/ SOLDA.N SAĞA Eski Mısır'da güneş tanrıs 1 .... 17461828 yıllan arasında yaşayan ve özellikle Çıplak Maya adlı tablosuyla tanınan ünlü îspanyol ressamı. 7/ Sıkıntı... Konya ilinde bir baraj. 8/ Batı Anadolu'da kurulmuş on iki iyon kentinin en ünlüsü... Güney Amerika'da bir ülke. 9/ HoUanda'nın ikinci büyuk kenti. Yaş 76 oldu ama... 76 yaşına gelmiş olmasına karşın, jet sosyetenin ilahı diye tanımlanan Karajan, çalışma gücünden ve kendine olan güveninden bir şey yitirmiş değil. Ama kendisine karşı çıkan orkestrarun bu tutumunu hakaret, suratına indirümiş bir şamar sayıyor. Orkestraya almak istediği klarnetçiye karşı bir tavır oluşturulunca da. geçtiğimiz yıl, hemen "İçinden mi dışından nu?" Kültür benliği deyince, yurt dışındaki işçilerimiz geliyor akla... A.G. Evet, yepyeni bir olay. 1960'Iardan beri dışarıda iki buçuk milyon Türk var. Bugün Fransa'da iki kişi karşılaşıp da biri ötekine "Nerdensin?" diye sorduğunda "Türküm" yanı Anadolu topraklarında bugüne dek ne kadar kültür ve uygarlık yaşamışsa, biz onların mirasçısıyız. Aslında sorun, kültürlerin şovenizm ve politika dışı bir biçimde nasıl inceleneceğinde. yutu dediğimizde, birtakım insan ilişkileri, doğanın kullanılması. düş dünyası vardır. Bu açıdan baktığınızda, politik yönden karşıt görünen ülkeler bir de bakıyorsunuz karşınıza ayna olarak çıkıyor. Son olay: Karajan iki konser daha iptal ettirdi Kültur Servisi Klarnetçi Sabine Meyer yüzünden başlayan Berlin Filarmoni Orkestrası ve şef Herbert von Karajan sürtüşmesi sürüp gidiyor. Son olarak, Berlin Filarmoni'nin İsviçre'nin Lucerne kentinde vermesi gereken 31 ağustos ve 1 eylül tarihli konserler iptal edildi. Konserleri Karajan yönetecekti. Buna karşılık Karajan, aynı kentte ve aynı günlerde Viyana Filarmoni'yi yönetecek. Orkestrayla şef arasında tam otuz yıl suren birliktelik. kadın klarnetçi Sabine Meyer'in Karajan tarafından ahnmak istemesine orkestra üyelerinin başkaldırmasıyla başlamıştı. Sonunda Meyer'den vazgeçmek zorunda kalan Karajan, orkestraya açıkça savaş ilan etmiş durumda. Bundan once de, orkestranın kendi vönetiminde \e haziran başında \ermesi gereken geleneksel konseri ipıal euiren Karajan, 27 ve 28 temmu7 gunleri Salzbourg'taki iki konseri de ipta! ettirmişti. Berlin Filarmonı'nin >öneticisi ise, Lucerne konserlerinin kaidınlmasına >aşırdıklarını, çunku Lucerne Şenliği yetkililerivle konserlerin başka bir şef vonetiminde \erilmesini konuşmakıa olüuklaanı açıkladı. Politika dışı yaklaşım Sözgelimi, koskoca bir antik Ege var. Kimi tanrılar buraya da Mezopotamya'dan, daha uzaklardan gelmiş. Tutup tümünü Anadolu ya mal etrnek, sizin deyiminizle "kışkanç" bir yaklaşım değil mi? A.G. Tabii, çok yanlış bir tutum. Yani "biz Troyalıyız, onlar Agamemnon" demek belki edebi, ama antropolojiyle ilgisi yok. Biz ne Troyalıyız, ne Hititiz. Ama bugün Türkiye'deki düş dünyasının yaratı düzeyini aldığımız zaman, Troya'dan da, Hititlerden de gelen boyutlar var. Elbette bu, biz Hititlerin mirasçısıyız demek değildir. Her kuitur, o toprakta yaşayan bütun kültürlerin mirasçısıdır. Anadolu topraklarında bugune dek ne kadar kültür ve uygarlık yaşamışsa, biz onların mirasçıM\I/. kultur sorununu içine kapaııık bir biçimde ele alma\a olanak yoktur. Bütün sorun, birbirine yaklaşık kültürlerin eşgüdümlü bir biçimde ve aynı yöntemlerle şovenizm dışı ve politika dışı bir biçimde nasıl inceleneceğidir. GALERILER BELCE SANAT EVI E. ÇETİN GİRGİN ve REHA YALNIZCIK Yönetiminde Akademilere Giriş ve Yaz Dönemi Resim Kursları Tel 143 45 96 Adres: Pıremecı Sok 0 B A. Apt. 11/4 (Dosttar 'nyatrosu Karşsı) TuneUISTANBUL 528 66 29 DİŞ TABİBİ ORHAN TÜZÜN Levcnî, Güvercin Durağı, Gazeteciler Yapı Kooperatifı C/3 Biok. Daire 7 Saat: 913 Tel.: 164 57 25 Randevu alınması rica olunur. T. •GOLD RUHS Altına Hucum •MODERN TIMES Asrı Zamanlar •GREAT DICTATOP Büyuk Diktator • DOGSLIFE Kopek Hayatı •PILGRIM Şarlo Hacı •EASV STREET Şarlo Pohs •MONSIEUR WERDOUX ^ T / " KADIKÖY BAYİİ TABAR Sanat Galensi WOLF PETER MİKSCH ezgün baskılar ve objeler sergisi DUYURU MİLLİ EĞtTİM GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI, DİĞER BAKANLIKLAR VE KURUMLAR ADINA YURT DIŞINA MASTERDOKTORA VE tHTİSAS ÖĞRENİMİ AMACIYLA RESMİBURSLL ÖĞRENCÎ GÖNDERtLECEKTİR. 1. 19841985 öğretim yılı için 1416 sayüı kanuna göre, resmiburslu statude MiUi Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, diğer Bakanlıklar ve Kurumlar adına master, doktora ve ihtisas öğrenimi amacıyla çeşitli dallarda 293 burslu öğrenci sınavla yurdışına gönderilecektir. 2. SEÇME SINAV1: 2425 Eylul 1984 tarihlerinde t.T.Ü. Maden Fakültesinde yapılacaktır. 3. Baş\uracak adayların Başvuru Formunu 6 Ağustos 3 Eylul 1984 (saat 17.30'a kadar M.E.G.S.B Genel Evrakından kayıt numarası almış olacak şekilde) tarihleri içinde MİLLİ EĞ1TİM GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI YÜKSEKÖÛRETİM DAİRESİ BAŞKANL1ĞIANKARA adresine ulaştırması gerekmektedir. 4. KILAVUZ VE BAŞVURU FORMU: a) Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Halkla İlişkiler Burosu ve Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdüruluklerinden, b) Üniversite Rektörlükleri ilgili Fakülte Dekanlıkları ve I.T.U. Maden Fakültesinden (Maçka). c) ETİBANK, M.T.A.E., A.E.K., T.D.Ç.İ.. T.K.İ., T.C.D.D., SEKA Genel Mudurlüklerinden sağlanabilir. Basın: 22021 DESTEK SANAT GALERİSİ m Barbaros Bulvarı. Barbaros Apt No 74;4 Beşıktaş (Noöel yanı) Tel 161 80 72 Karma Resim Sergisi 131 Ağustos Aödı lpeKC> Cad 75 Macka1460354 GALERİ İLANLARI HER GÜN BU KÖSEDE SATILIK DAİRE Akay Caddesi'nde satılık kaloriferli daire. 2 oda, salon. açık \e kapalı teras. Işveri olabilir. Tet: 25 26 P Ecnebiye, Levent ana caddede möbleli lüks daire. Tel.: 164 57 25 585 94 39 Yankılar yaratacak büyük incelcme PAPA M AFYA AĞCA So\\eı \c Amcnkan >u/arlar\na \enlcn \anıllaı, ba^taıı sona Aeca ola\ı \e Papa siııkasiı. \aıikan \Ial\a lliskıleri. P2 Skandalı. O/guıı bclgelerlc, buıun kiıapçılarda. I Ğ l R >H \I( l FKKİN YAMNKVİ İST. 527 69 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle