17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 28 TEMMUZ 1984 . .Ecevit Anlatıyor *JK issinger, TürkYunan ilişkileri bakımından kaygısız bir görünüm içindeydi. Hatta Ege sorunlarının varlığından bile habersizdi veya habersiz görünüyordu... Genel olarak Kissingefın Türkiye ile ilişkilere, o aşamada pek fazla önem vermediği belli oluyordu." 9 Cunta Yunanistan'ı ile miızakere için muhatap bulamayacağınız ortaya çıkınca nastl bir yol düşundünüz? ECEVtT Şöyle bir yol düşündüm: Çok haklı olduğumuz ve dunyanın da haklılığımızı teslim etmekten kaçmamayacağı durumlarda, biz önce sorunları müzakere yoluyla çözmek istediğimizi açığa vururuz, bu konuda gereken girişimleri açıktan yapanz... Yunanistan bunlara yanıt vermediği zaman da haklanmızı fıilen kullanmaya başlanz. Müzakereden bile kaçan bir Yunanistan, bu gibi fiili durumlara busbütiın karşı çıkmayacak mı.vdı? ECEVtT Tabii karşı çıkacaktı. Nıtekim Ege'de haklanmızı fiilen kullanmaya başladığımızda buna karşı çıktı. Fakat o zaman şunu söyleyebılecek dunıma gelmiş oluyorduk: Madem ki, bizim bu haklan kullanamayacak dummda olduğumuzu. böyle haklanmız bulunmadığını one suruyorsunuz, o zaman gelin masa başına oruraiım, ne>e hakkımız olduğunu neve hakkımız olmadığını birtikte görüşelim! Yunanistan'ın böyle bir yaklaşım karşısmda yapabileceği üç şey vardı: 1 Müzakereye razı olmak, 2 Bizim makul olçuler içinde haklanmızı fiilen kullanmamıza katlanmak, 3 Bize, fiili durumlarla karşılık vermek... Yunanistan'ın ilk iki seçenekten birine başvurması bizim lehimize olurdu. Üçünciı seçeneği ise, makul düşünürlerse, göze alamazlardı. Göze aldıkları takdirde de sonuç alamazlardı. Kıbns'taki geiişmelerle ilgili olarak, diger ülkelerie, özellikle ABD ile goruş alışverişiniz oldu mu? ECEVtT Fazla olmadı. Genellikle Türk Yunan ilişkilerini ve Kıbrıs'ı ilgilendiren konularda, aynca tabii, Amerika lO.Yıldönümünde Kıbrıs Banş Harekâtı'nı ABD Dışişleri Bahanu, haşhaş konusunda gözdağı vermeye çahşıyordu... Kissinger, yarı şaka yarı ciddi uyarıyor: Sakın fevri bîr davranışta bulunnıayasıııız! KİSSİNGER Nisan I974'te Kew York'ta Dışişleri Bakanı Turan Güneş 'k yapttğı görüşmede, "Ben Türk tarihini iyi bilirim" diyordu... aşamada pek fazla önem vermediği belli oluyordu. Birleşik Devletleri'yle Sovyetler Birliği arasında yakın bir diyaIoğun işlediği dönemdi. geldiğini Amerikalılar biliyorlardı. Zaten biz de o anlama geldiğini açıkca söyluyorduk. Hükumeti kuruşumuzdan hemen sonra, bu konuda Amerika ile aramızda gergın bir ortam oluşmaya başladı. 6 M Yalgn Doâan lık konusunun varlığından bile habersiz gorunmüştü. Uzmanlannın, damşmanlanmn kendisine bu konuda hiçbir bilgi vermediklerini, bu konuyu inceleyeceğinı söylemişti. Bunun üzerine Güneş, bu konudaki duyarlıhğımızı büsbütün vurgulamak ihtiyacmı duyunca da, Kissinger "Ben Türk tarihini iyi bilirim, fevri hareketlerinizden korkanm. Sakın ola oyle bir davrantşta bulunmayasınız" gibi yarı şaka yarı ciddi telkinlerde bulunmuştu. O arada, Kıbns'ta kesilmiş olan toplumlararası görüşmelerin yeniden başlamasını temenni etmişti. 12 Mart döneminde Bunu nasıl yorumlamıştımz? ECEVtT 12 Mart döneminde, Türkiye, fazla uysal davranışıyla, Amerika'da, "Türkiye'ye ne islersek yaptırabiliriz" havasını yaratmıştı. ABD yonetimi de, öyle anlaşıhyor ki, Turkiye'ye bu havanm verdiği rehavet içinde bakıyor ve Türkiye ile pek ılgilenme gereğini duymuyordu. Bu rehavetin ve ilgisizliğin bazı somut belirtileri var mı idi? ECEVtT Evet! örneğin, 12 Mart döneminde Türkıye'nin uysal davranışına, ABD'den gelen hemen her isteğı yerine getirmesine karşın, ekonomik yardım çok azalmıştı; zaten oldukça sı Bizi kuşkulandınyordu.. Öyle dönemlerde, buyuk devletler, bazen müttefiklerinin sırtından birtakım ödünler verme eğilimine girebilirler. Kissinger, Sovyetler Birliği yetkilileriyle kendisinin veya genel olarak Amerikan yetkililerinin yaptığı bazı önemli göruşmeler hakkında, başka müttefıklerine özel bilgiler verdiği halde, bize dolaylı yollardan bile bilgi verme gereğini duymuyordu. Bu da bizi kuşkulandınyordu. Guneş, ince uslubu ile, Kissinger'ın ve Amerika'nın Türkiye'ye karşı bu kayıtsızlığını biraz sarsmaya çalışmıştı. Zaten hükumetimizin haşhaş konusundaki tutumu, ABD'de bir ölçüde kaygı uyandınyordu. Nitekim gö ABD'nin girişimi Bu gerginliğin somut belirtileri nelerdi? ECEVİT Şubat başlarında, ABD Büyükelçisi Macomber konuyu ilkin, Dışişleri Bakanımız Guneş'le göruştu. Bu gorüşmenin aynntılannı şu sırada anımsamıyorum. Fakat, Guneş, ekime yeniden izin verme kararl'lığımızı acıkça dile getirmış olmahydı ki, güvenoyu alışımızdan kısa bir süre sonra, 1974 şubatının ikincı yarısında, beni görmeye gelen Büyükelçi, sırf haşhaş konusu uzerinde durdu. Bu, uzun ve oldukça çekişmeli bir görüşme oldu. Görüşme sırasında, Amerikalılann tutumundaki çelişkiler bir bir ortaya çıkıyordu. Ne gibi çelişkiler? ECEVft" Örneğin, afyon kaçakçıhğından, yasaklama öncesi dönemde haşhaş yetiştiren Türk köylusünun sorumlu olmadığını Amerikalılar çok iyi biliyorlardı. Bu, haşhaş ekimi yörelerindeki köylünün yoksulluğundan belliydi. Türkiye, coğrafi bakımdan bir köprü dummunda olduğuna, bir transit ülkesi olduğuna göre, başka ulkelerde elde edilen kaçak afyonun Türkiye uzerinden Marsilya gibi işleme merkezlerine ve pazar durumundaki ulkelere gitmesine engel olmanın güçlüğunü de biliyorlardı. Yani Türkiye'dekı haşhaş ekimiyle afyon kaçakçılığının birbirinden ayrı şeyler olduğunu, ekim yasağı devam etse bile, kaçakçılığın önlenemeyeceğini, daha doğnısu kaçakçılığı önlernek için Türkiye'deki haşhaş ekimini yasaklamanın anlamsızlığını biliyorlardı. Onun için, başkalarının Türkiye uzerinden yaptığı kaçakçılığa karşı da etİcin önlemler almamızı istiyorlardı. Fakat bir yandan da bu konuda Türkiye'nin aldığı etkın önlemlere karşı çıkıyorlardı. Haşhaş konusu 1974 nisanındaki Kissinger Güneş goruşmesinde Kıbns ve Ege sorunlanndan başka önemli ABD BÜYÜKELÇİSİ MACOMBER, HAŞHAŞ ÎÇİN DEVREDE Şubat 1974 başlan. Ecevit anlatıyor: "Macomber konuyu ilkin, Dışişleri Bakanımız Güneş'U görüştü. Günef, ekime yeniden izin verme kararhlığımızı açıkça dile getirmiş ohnah ki, 1974 şubatmm ikinci yansında beni görmeye geldi. Sırf haşhaş konusu uzerinde durdu. Bu, uzun ve oldukça çekişmeli bir görüşme oldu..." "NÜKLEER ENERjt,DÜN?A VE TÜRKİYE" Bir "Yanıt" Üzerine... Gazetemizde 2731 Mayıs 1984 tarihleri arasında "Nukleer Enerji, Dunya vw Türkiye" başlıklı bir yazıdizimyayınlandı. Bu dizide, nükleer enerji programlarının arz ettiği çeşitli sorun ve tehlikeleri, geliştirilmiş oldukları sanayileşmış ulkelerde kazanılan deneyımler ve yapılan tartışmalar ışığında, kaynaklara dayanarak kamuoyumuzun dikkatine getirmeye çalıştım. Yazımda, bu sorun ve tehlıkelerin Üçüncü Dünya Ülkeleri ve öncelikle Türkiye açısından gösterdiği özellikleri, birbirinden farklı düşünen uzmanların görüşlerini de vererek ele aldım. (GörOşlerini yansıttığım kişılerden biri de Hacettepe Üniversitesi Nükleer Mühendislik Bölümü uyesi Doç. Dr. Osman K. Kadiroölu idi.) Doç. Dr. Osman K. Kadiroğtu'nun yazı dizime "yanrt" adını verdiği bir makalesi 2223 temmuz tarihlerinde Cumhuriyefte yayınlandı. Bu makalede, yazılanmın "birçok hata ve toplumu yanıfacı yorumlar" içerdiği iddia edildi. Bu iddiayı haksız ve mesnetsiz buluyorum. Bir gazetecı olarak kamuoyunu aydınlatma görevimi yerine getirdiğime inanıyorum. Yazı dizisinde soz konusu ettiğim nükleer enerji sorunları, nükleer güç santrallan kurulmaya başladığından beri ve özellikle son on yılda demokratik ulkelerde yoğun olarak tartışılan, bütün komuoyunca bılinen sorunlardır. Bu sorunların ve tehlikelerin mevcudiyeti değil, nasıl giderilebılecekleri tartışılmaktadır. Bu sorunlar yüzünden bazı ulkelerde nükleer enerji programları reddedilmiş, bazı ulkelerde de durma noktasına gelmiştir. Diğer konuiar bir yana, saygın bir universitemizin nükleer mühendislik bölümünün bir sayın üyesinin nükleer güç santrallarının arz ettikleri güvenlik sorunlarını hafife almasını ya da yok saymasını; bu konuda reaktör pazarlamacılanndan da ileri gitmesini, en hafıf bir deyişle, üzüntüyle karşılıyorum. Doç. Dr. Osman K. Kadiroğlu'na en iyi yanrtları Türk meslektaşları vermektedir. Nükleer reaktörterin güvenlik sorunları konusunda Prof. Dr. Nezihi özden, şöyle diyor: "Klasik teknolojilerde güvenlik sorunlarını çözemerniş bizim gibi bir ülkede, nükleer teknolojinin daha büyük risklere gebe olmasından endışeliyim... Gerektı denetim kuralları ve kurumlannı oluşturamadıgımız sürece, nükleer teknotojiye geçişte daha büyük bir riskie karşı karşıyayız" (Cumhuriyet, 305.1984) Prof. Dr. Tolga )farman, 2123 temmuz tarihleri arasında gazetemizde yayınlanan "Nükleer Enerji Neden Gözden Düşüyor?" başlıklı dizisinde şunları yazıyor: "Ulkemızde nükleer eneni üretiminın başlatılmasınm şakaya, aceleye, "yangından mai kaçınr gıbı" ele alınmaya, hazırlıksızlığa, acemılığe hıc mı hıc tahammülü yoktur. Bu işin her safhası hata bağtşlamaz tehliketerie örülüdür" (23.7.1984). Tolga Vferman'ın yazısının Sayın Doç. Dr. Osman K. Kadiroğlu için de birçok açıdan aydınlatıcı olabilecegıni vurgulamak isterim. ŞAHİN ALPAY Araştırma Servisi Şefi Amerikalı kaçakçı yakalanınca... Neden karşı çıkıjorlardı? ECEVtT Çünkü Turkiye uzerinden afyon kaçakçılığı eroin veya esrar kaçakçılığı yapanlar arasında bazı Amerikalılar da vardı. Türkiye bu konudaki insanı kaygılara ağırlık verdiği ve kaçakçılığın onlenmesi için elınden geleni yapmaya çalıştığı için kendi toprakları uzerinde veya sınır kapılarında yakaladığı afyoh kaçakçılanna, her turlu uyuşturucu madde kaçakçılanna ağır cezalar uyguluyordu. O arada Amerikalı kaçakçılar da cezalandınlıp hapse atıhnca, bu kez, Amerikan Kongresi, cezaların ağırlığından yakınıyor ve Amerikan yonetimi de Türkiye'de hapse atılan Amerikalı kaçakçüann serbest bırakılması için bize baskı yapmaya kalkışıyordu. Ayrıca, Türkiye'de haşhaş ekimi yasaklandıktan sonra, Amerikan ılaç sanayii, daha doğrusu butün dunyadaki ilaç sanayii, kodein hammaddesi bakımından büyuk bir darlığa surüklenmişti. İlaç yapımcılan feryat ediyorlardı. Başka ulkelerde haşhaş ekimi yasaklanmadığı halde sırf Türkiye'deki yasaktan öturü bu darlığın ve yakınmalann ortaya çıkmış olması, yasaktan önce Türkiye'de yetişen afyonun, kaçak piyasasından çok daha geniş ölçüde, yasal ilaç piyasasına yoneldiğini kanıtlıyordu. Çandarh gemisi Nitekim Kıbrıs'ta bir fiili durum yaratmaya kalkıştılar ama sonuç alamadılar. Sonuç hem beklediklerinin tam tersi oldu, hem de Yunanistan'daki cunta rejiminin sonu oldu. Bu anla\ışımız doğrultusunda, bildiğınız gibi, hükumete gelişimizden kısa bir süre sonra "Çandarlı" gemisini ilk kez Ege'de manvetometrik araştırmalar yapmak üzere, bize ait olduğuna inandığımız, fakat Yunanlıların kendilerine ait olduğunu ileri surdukleri, bazı kıta sahanhğı yörelerinde, korunmalı olarak araştırmalara çıkarttık. Ardından da çok daha geniş sayıda arama ruhsatlannı Turkive Petrolleri Anonim Ortaklığı'na verdik. O tarihte, Yunan Başbakanı ile Bruksel'de yaptığınız görüşmede, her ne kadar bir biidiri yayınlamak soz konusu olmadıysa da neler goruşulmüştü? Örneğin Kıbrıs sonınu gönışüldü mii? ECEVtT Benim o görüşme» ile ilgıli olarak hatırımda kalan şey, hangi konuyu açtıysam, hepsinde, Başbakan Androçopulos'un tam bir sessizliği ile karşı karşıya kalmamdır. Hiçbir konuya giremedığimizi söyleyebilirim. ÇANDARLIEGE'YE AÇILIYOR Tarih, mayıs 1974. turkiye, r unanistan müzakereye yanu)mayutt.a kgc u t .luhîannı fiilen kullanmaya yöneliyor. Ecevit: "Çandarh gemisini ilk kez Ege'de manyetometrik araştırmalar yapmak üzere, bize ait olduğuna inandığımız. fakat Yunankkmn kendilerine ait olduğunu ileri sürdükleri, bazı kıta sahanlığı yörelerinde korumau olarak araştırmalara çıkarttık. " ruşme sırasında da Kissinger, o bir konuya deginilmiş mi idi? ile ilişkilerımiz konusunda, hunırlı olan askeri yardım konukonuda Guneş'e biraz gözdağı ECEVlT Haşhaş konusu sunda ise ABD, verdiği sözleri kümete gelişimizden kısa bir süre vermeye çalışmıştı. na değinildi tabii... Bizim hüku tutmaya, üstlendiği yükumlülüksonra, yer alan ilginç bir göriışmete gelişimizden beri, bu konu leri yerine getirmeye bile gerek me, rahmetli Dışişleri Bakanımız Haşhaş ekimi yasağı hemen her düzeydeki Türk görmuyordu. Söz verilen askeri Turan Günes'in 1974 msan ayınAmerikan temaslannın gündeda, sanırım bir Birleşmiş Milletmalzemenin akışında Silahlı O sırada henuz Turkiye minde demırbaş madde idi. ler toplantısı için Amerika'da Kuvvetlerimız için bazı darbo haşhaş ekimi yasağını kaldırmabulunduğu sırada Amerika Dış Haşhaş konusuna geçme ğazlar ve sıkıntılar yaratacak ka ıruştı. Ona ragmen Amerikalılaişleri Bakanı Henry Kissinger ile den önce, o gorüşmeden edindidar kesintiler oluyordu. Ortada nn kaygılanmasının ve Kissinyaptığı bir görüşmedir. ğiniz izlenimi acıklayabilir misihiçbir neden olmadığı halde, si ger'ın gözdağı vermesinin nedenHatırlayabildiğim kadar bu niz? lah ambargosu, daha o sıralar leri var mıydı? önemli gorüşmenin ilginç noktaECEVtT Edindiğim izleda, o uyumlu ilişkıler döneminECEVtT Vardı. Çünkü, ları şunlardı: Hukümetimizin nim şu idi: Kissinger, Turk Yude bile, fiilen başlamış gıbıydi. haşhaş ekimine izin vereceğimiz politikasırun gereği olarak Gunan ilişkileri bakımından kaygıTurkiye, bizden önceki 12 hukümet programımızdan belneş, Kissinger'a Yunanistan'la sız bir görunüm içindeydi. HatMart dönemi hukümetlerı sıra liydi. Programda bu konuda olsorunlarımızı eie alma kararınta, dediğim gibi, Ege sorunlarısında, Amerika'ya haşhaş bakı çülu bir dil kullanılmıştı: da olduğumuzu söylemişti. Kisnın varlığından bile habersizdi mından ıstediğı her ödunü ver"Haşhaş sorununa, bir yansinger da bununla sadece Kıbrıs veya habersiz görünuyordu. Dadiği halde, geçimi haşhaş ekimi dan insani kaygıları tatmin edisorununu kastettiğimizi sanmışnışmanlarının da bu konuya ne bağlı köylüler için söz verilen ci, ote yandan haşhaş üreticiletı. Fakat Guneş, Ege sorunlan kendisinin dikkatini çekme gereyardımda bile aksamalar oluyor rinin mağdur durumlanna son nın da bizim için Kıbns sorunu ğini bile duymadıkları anlaşılıdu. verici çozum yolları suratle bukadar önemli olduğunu belirtti yordu. Ya da o izlenimi vermek Aynca, o sıralar, detantın, lunup uygulanacaktır" sozleri ği vakit, Kissinger, Yunanistan' istiyorlardı. Genel olarak Kissinbloklararası yumuşamanın do yer alıyordu. Bunun haşhaş ekila aramızda öyle bir anlaşmaz ger'uı Türkiye ile ilişkilere, o ruk noktasına ulaştığı. \merika mi yasağını kaldırma anlamına Mahcubiyet içine düşmüşlerdi Yanında askerler mi \ardı? ECEVtT Hayır, yanında tecrübeli dıplomatlar vardı. Onlann bu durumdan büyük bir mahcubiyet içine duştükleri belliydi. Bunu belli etmek istemezlerdi ama o kadar acıklı bir durumdu kü... Bir askeri dikta rejimı döneminde sivil hükumetin bazen ne kadar güç durumlara duşebileceğini göstermesi bakımından, o kadar acıklı bir dunımdu ki!.. Mahcubiyetlerini ister istemez yüz ifadeleriyle gosteriyorlardı. Herhalde çok kısa bir görüşmeydi bu... ECEVİT Hatırladığım kadar iki fasılda oldu. Arada gidip telefonlaştılar, Atina ile... "Turan Güneş, Ege sorunlarının da bizim için Kıbrıs sorunu kadar önemli olduğunu belirttiği vakit, Kissinger, Yunanistan 'la aramızda öyle bir anlaşmazlık konusunun varlığından bile habersiz görünmüştü." GLSEŞ, hlSS/1\GER'LA NEWYORK'TA Tarih. ISNisanl974. Güneş, CHPMSP koalu\vnunun Dışişleri Bakanı olarak ABD Dışişleri Bakanı Kissinger'la göruşüyor. Türk Yunan ilişkileri ve haşhaş ekim yasağı ele alınan konuiar arasında. Ecevit anlatıyor: "Haşhaş ekimine izin vereceğimiz hükümet programmdan belliydi... Bu lutumumuz ABD'de bir ölçude kaygı uyandınyordu. Gorüşme sırasında Kissinger, bu konuda Guneş'e biraz gözdağı vermeye çalışmıştu.." Çelişki ve haksızlıklar Amerika bir yandan Türkiye'deki yasağın surdurülmesı için ısrar ederken, bir yandan da ilaç sanayiindeki kodein hammaddesi açığını kapatabıimek için, Hindistan'ı daha çok haşhaş yetiştirmeye, haşhaş ekimi alanlarını genişletmeye zorluyordu. Hatta ABD yonetimi, kendi topraklarında da haşhaş ekimine başlamıştı. Bu çelişkileri ve haksızlıkları bir bir Buyukelçinin gozleri onune serdim. Amerikalılar, o arada Buyükelçi, bunlara ne yanıt veriyorlardı? ECEVtT Hiçbir >anıt veremiyorlardı. Çelişkileri ve haksızlıkları o kadar açıktı, o kadar belgelere dayalı idi ki, makul bir yanıt verebilmeleri olanaksızdı. 1AKI!\: Haşhaş ola>ı ve !VIxon yonetimi ile ilişküer İLAN GÖLCÜK tCRA TETKİK MERCİ HÂKİMLtGİ'NDEN Sayı: 1983/91 Davacı alacaklı Salim Aydın vekili Av. Hüseyin Şimşek tarafıodan davah borçlu Mustafa Gümüşdağ aleyhine açılan tahlıye davasının yapılan duruşması sonunda: Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine Gölcük tcra Memurluğu'nun 1983/962 esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibınde usulüne uygun ödeme emn tebliğ üzerine süresi içinde itiraz etmedıği ve ihtar süresi içinde borcunu da ödemediği, bu nedenle t.t.K.'nun 269/a maddesi gereğince davalı borçlunun davalı alacakbya ait Gölcuk Merkez mahallesı öğretmen Bağdatlı sokak No: 17/7 adresındekı mecurdan TAHLİYESİ İLE boş olarak davacı alacakhya TESLtMtNE, peşın alınan harcın mahsubu ile başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 4240 TL. yargılama gideri ile 2500 TL. ücreti vekaletin davalı borçludan alınarak davacı alacakhya vcnlmesıne Yargıtay yolu açık olmak üzere alacaklı vekılinin yuzüne karşı davalı borçlunun yokluğunda venlen karaı bütun aramalara ragmen davalı borçluya tebliğ edilemediğinde gazete ile ilan edılmesıne ve ilan edildiği tarihten on gün sonra kesınleşeceği ve karar tebliği yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 21296
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle