25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 TEMMUZ 1984 • • • • HABERLERİN DEVAMI OLAYLARIN Papandreu: Zeytin dalı için fırsat Türkiye'nin 6 yd sonra (Baştarafı I. Sayfada) statüsüne kuşkuyla (Baştarafı Sayfada) Luns'tan üsluba sahip ARDBNDAKI caada ve Gökçeada Rumlarının la oluşmuş kabul edilecek bir şe> nis Kapsis tarafından karşılana olduğununfarklı birolarak vurgu lırken. infaz1.savcısı Tekin Karabakılırken, rak doğruca Cumhurbaşkanı kanıtı CUMHURİYET/11 GERCEK (Baştarafı 1, Sayfada) rindert atletler, spor alanmdaki başanları ile belleklere yerleşiyorlar. Ne yazık ki Türkiyemiz bu yolda yaya kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı öncesinde yalmz Batıh ülkelerin katılabildiği Olimpiyat Oyunlannda Türkiye'nin varlığı, sayısı az da olsa, altm madalyalarla saptamrdı. Aradan geçen zamanda dünkü sömürgeler devletleşerek olimpiyatlarda yarışma olanağına kavuştular, başarılara ulaştılar; biz ise gehledikçe geriledik. 1820 milyonluk bir ülke iken olimpiyatlarda varlığını daha çok duyuran Türkiye, 50 milyona ulaştı; ama olimpiyat kürsülerinden silindi. Yine de bütün dünyanm bayram havası içinde yaşadığı olimpiyatlan televizyonlanmızın başında izleyeceğiz; başka uluslarm başarılarım alkışlayacağız; dünya sporunun hangi ufuklara ulaştığını ekranda saptayarak, hem sevineceğiz, hem üzüleceğiz. * * • Atina'dan (Baştarafı 1. Sayfada) runu eklendi. Kıbns'a silahlı kuvvetlerini gönderip, Ada'nın yüzde 38'ini "işgal" altında tutan da Türkler, Ege'de yeni istekler ortaya atan da Türkler, Dolayısıyla, "bölgeye sonradan ve çok geç gelen Türkler, Hele nizmin beşiginde yayılmacı bir politika izliyoriar." "Nedensonuç üişkilerini fazla irdelemeyen, Kıbns müdahalesinin neden ve hangi koşullar altında yapıldığını pek vurgulamayan Yunan mantığı bu. Ancak, Kıbns'ta geçmişe dönük olarak fazlaca bir meşruiyet zemini bulamayacak olmalannın bilincinde olduklan seziliyor. Buna karşılık, Ege'de oldukça katı ve o ölçüde de duyarhlar. Bu konuda dayanak olarak bulabildikleri uluslararası anlaşmalara sığınabiüyorlar. Örneğin kıta sahanlığı konusunda, kıta sahanlığına ilişkin 1958 Cenevre Konvansiyonu'nu ve 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi hükümlerini hatırlatıyorlar. Her iki uluslararası hukuk belgesinin altında Türkiye'nin imzasının bulunmamasına karşılık, Yunanistan bunları imzaladı. 1958 kıta sahanlığına ilişkin Cenevre Konvansiyonu, adalann da kıta sahanlığı olabileceğini hükme bağlıyor. Deniz hukuku sözleşmesi ise bu konudaki Cenevre Konvansiyonu hükümlerini teyit ediyor. Bu konvansiyon hükümlerine göre, Yunanistan, Ege'de kıta sahanlığının Yunan adaları ile Türk kıyısı arasındaki orta hat ile bölüşülmesi gerektiği görüşünü savunuyor. Oysa, adaları Anadolu ana karasınm doğal bir uzantısı sayan ve jeomorfolojik argürnanlar getiren Türkiye'nin öngördüğü kıta sahanlığı kimi adalann batısına uzanabiliyor. Yunanlılar açısından, Türkiye'nin "yayılmacı niyetlerinin" bir karinesi burada. FIR hattı konusunda ise, Yunanistan, Uluslararası Sivil Kavacılık Teşkilatı üyelerinin 23.6.1952 Paris Periferik Planı ve 1958 Cenevre Planı uyannca, Ege'de hava kontrolünün Atina kontrol kulesine terkedildiğini, NATO'nun da 22 yıl boyunca Yunanistan'ın bu sorumluluğu tanıdığına atıf yaparak hakkını öne sürtiyor. Karasulan sınırına gelince, Yunanistan, uluslararası hukukun öngördüğü karasulannı 12 deniz miline çıkarma hakkı bulunduğunda ısrarlı. Türkiye'nin bunu bir savaş nedeni sayacağını ilan etmesi, Yunanistan'ı karasularım 12 deniz miline çıkardığını açıklamaktan aJıkoyuyor, ama Türkiye'nin saldırı niyetleri konusundaki kuşkuları böylelikle korunmuş oluyor. Adalann silahlanması konusuna gelince: Yunanistan'ın resmi görüşü, Lozan Antlaşması ile egemenliğini tescil ettirdiği Limni, Semadirek, Midüli, Sakız, Sısam ve Ikarya Adalannın, aynı anlaşma hükümlerince tam anlamıyla silahsızlandırılmasınır. öngöriilmediği gerekçesine dayanıyor. Bu, işin hukuki tutamak noktası. 12 ada ile ilgili Yunan göriişünün hukuki dayanağı daha bir altı çizilerek belirtiliyor. Buna göre, Yunanistan içlerinde İstanköy ve Kalimnos'un (Bodrum'un karşısında) ve en önemlisi Rodos'un yer aldığı 12 ada üzerindeki egemenlik haklarını Türkiye'nin taraf olmadığı 1947 Paris anlaşması ve İtalyanlardan devren kazandığını vurguluyor ve Türkiye'nin yasal açıdan bu konuda söz hakkı bulunamayacağı iddiasmı getiriyor. Yunan siyaset adamı Yorgo Mavros, bize 12 adarun silahsızlandırılması için Yunanistan'ın 1947 Paris Anlaşması ile tek taraflı yükümlülük altına girdiğini hatırlatmış, ancak şimdilerdeki silahlanmaya hukuki dayanak olarak Birleşmiş Milletler Yasası'nın meşru savunma hakkı ile ilgili maddesini göstermişti. Bu konudaki resmi Yunan gorüşu de, propaganda broşürlerinde yer aldığmca, Mavros'un söylediklerini teyid ediyor. sayısı 120 bin idi. Bu sayı bugün 5 bine indi. Bu Lozan Antlaşmasına uyulmaması demek değil midir? Adalara gelince: Sakız, Midilli ve 12 Ada'dan Küçük Asya'ya saldın planlan yapıldığını düşünmek gUlünçtiir. Oysa Türkiye'nin Ege Ordusu Doğu Ege adalan iizerinde bir tehdil oluşturuyor. 140 çıkarma gemisi ve buna ek olarak yeni alınan helikopterler neye hizmet ediyor? Tüm bunlara ve Kıbns'ın 1974'te işgal edilmesine rağmen Türkiye ile bir morotoryum imzaladık. Burada turizm. ekonomi ve ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi öngörülüyordu. Ancak KKTC ilanının Türkiye tarafından doğrudan desteklenmesi üzerine bu konudaki görüşmeleri kestik. Sayın Akıman'a her zaman zeytin dalı uzatmaya hazırız dedim. Türkiye bölgede banş içinde yaşamak istiyorsa bu fırsatı elinde bulundurmaktadır." Papandreu, basın toplantısında Türkiye'nin vizeyi Yunan vatandaşlarına tek taraflı olarak kaldırması konusuna da değindi ve bu konuda Özal'ın yaptığı önerilerden söz ederken, bugüne kadar hiç söylemediği bir görüşü ortaya attı ve şöyle konuştu: "Vize konusunda Türkiye'nin takındığı tutum olumludur. Ancak ikincil onemdedir. Biz de vizeyi kaldırsaydık, Türk askeri yönetiminden kaçmak isteyenler Y unanistan'ı doldurup taşırırdı. Böylelerine kapımız kapalı değildir ama Yunanistan küçük bir ülke olduğundan bu ağırlığı kaldıracak durumda da değildir." Andreas Papandreu, Özal'ın geçtiğimiz salı günkü önerilerinde yer alan Türk kıyılarına yakın adalara su ve elektrik sağlanması biçimindeki görüşlerine de değindi ve şunları söyledi: "Bu öneri, zarif ya da zarif olmayan biçimde Güneydoğu Ege adalanmızın egemenliğine sahip çıkmak istercesinedir. Biz bu tip kolaylıkların sağlanmasını istemiş degiliz." Papandreu bu noktada, "zeytin dalı" kavramına bir kez daha değindi ve "Zeytin dalı, Kıbns'ta işgal ordulan bulunurken, Ege'nin uluslararast anlaşmalar değildir" dedi. Yunanistan Başbakanı, ülkesinin NATO ile ilişkilerine değinirken limni sorunundan da söz etti ve "Yunanistan NATO'da olmasaydı, ne Limni, ne Ege ne FIR hattı sorunları ortaya çıkmayacaktı" diye konuştu. AKIMAN PAPANDREU GÖRÜŞMESt Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu, dün saat 12.30'da Atina'nın kuzey banliyölerinden Kastri'deki evinde Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Nazmi Akıman'la göreve başjamasından sonra ilk kez görüştü. Papandreu, Akıman'la görüşmesinden hemen sonra, NATO'nun Atina'yı ziyaret etmekte olan yeni Genel Sekreteri Lord Carrington'la evinde biraraya geldi. Akıman, 20 dakika süren görüşmeden sonra evden ayrılırken, randevusuna gelmekte olan NATO Genel Sekreteri Carrington'la bahçede karşılaştı. Papandreu, Büyükelçi Akıman'ı Carrington'la tanıştınrken, gülerek şaka yollu, "Bu karşılaşma tümüyle bir rastlantı sayılamaz" dedi. Papandreu Akıman görüşmesi Türkiye BüyükeJçisinin deyimiyle "bir nezaket ziyareti çerçevesi" içinde cereyan etti. Akıman, görüşmeden sonra bir Yunanlı gazetecinin "Türk Yunan ilişkileri gözden geçirildi mi?" sorusuna, "Bu bir nezaket ziyaretiydi" dedi. Papandreu'ya bir mesaj getirmediğini kaydeden Akıman, "Sayın Başbakan Turgul Özal'ın bu konudaki konuşmaları zaten mesaj niteliğindedir" şeklinde konuştu. Papandreu'nun kendisine bir mesaj verip vermediği sorusunu ise, "Bu safhada hayır" diye yanıtladı. Türkiye'nin Atina büyükelçiliği yetkilileri, PapandreuAkıman görüşmesini, "bir tanışma vesilesi ve nezaket ziyareti" olarak nitelemekle birlikte, görüşme Atina'da diplomatik trafiğin hayli yoğunlaştığı ve Başbakan Turgut Özal'ın Yunanistan'a yeni uzlaşıcı öneriler sunduğu bir döneme denk geliyor. Önceki gün Atina'ya gelen Lord Carrington, havaalanında Dışişleri Bakan Yardımcısı Yan Karamanlis ile görüşmeye gitti. Yunan basını, Lord Carrington'ın ziyaretine büyük önem veriyor. Çünkü, NATO'nun eski Genel Sekreteri Joseph Luns'un Türkiye yanlısı tanınmasına karşılık, Lord Carrington'ın NATO ile Yunanistan arasındaki sorunları Yunanistan'ın istediği biçimde çözebileceği umut ediliyor. Lord Carrington'ın önceki gün Cumhurbaşkanı Karamanlis ve Dışişleri Bakanı Haralambopulos, dün de Başbakan ve Savunma Bakanı Papandreu ve Savunma Bakan Yardımcısı Drossoyannis ile yaptığı görüşmelerde, Yunanistan'ın Limni adası'nın dahil edilmemesi nedeniyle Ege'deki NATO manevralarını boykotu, Ege hava sahası üzerinde tam kontrol sağlayana dek Larissa'da bir NATO karargâhına karşı çıkmasından doğan sorunlar ele ahndı. Bilindiği gibi, Türkiye, Limni Adası'nın silahlandırılmasına karşı çıkarak, Limni'nin NATO manevralarına dahil edilmesi halinde, bunun uluslararası anlaşmaların çiğnenmesinin NATO tarafından kabulü anlamına geleceği görüşüyle Limni'nin manevralar dışında bırakılması gerektiğini savunuyor. NATO da bugüne dek Türkiye'nin görüşünün yanında yer aldığından Yunanistan, Ege'deki NATO manevralarına katılmıyor. Yunanistan, Ege hava kontrolünde de 1974 öncesi duruma geri dönulmesini istiyo r Bu nedenle, bu sorun çözüme bağlanana dek, Larissa'da bir NATO karargâhının kurulmasına izin vermiyor. landı. Ayrıca, Yunan basını, Karamanlis'in Lord Carrington ile görüşmesindeki tavra dıkkat çekerek, NATO ile Yunanistan arasındaki sorunlarda Cumhurbaşkanı'nın Başbakan Papandreu ile aynı görüşte olduğunu ve Papandreu'yu desteklediğini bildirdi. NATO Genel Sekreteri Lord Carrington, dun saat 15.00'te Atina'da düzenlediği basın toplantısında, Türk Yunan ilişkileri konusunda Yunan yetkilileri tarafından kendisine iyi bir brifing verildiğini söyledi. Carrington Limni ile ilgili bir soruya ise, "Bu konuda Türkiye ile Yunanistan arasında anlaşma olmazsa, hiçbir çözüm görmediğini" söyledi. Limni'nin tek taraflı çözümünün imkânsızlığına değinen Genel Sekreter, "Eğer NATO, Limni sorununun çözümünde bir rol oynayabilirse, oynamalıdır" şeklinde konuştu. koç Etlik'e çağrıldı. Demırel'in dosyası ile birlikte Etlik'e gelen Karakoç burada dosyayı imzaladı İnfaz savcısı Tekin Karakoç da daha sonra Merkez Kapalı Cezaevi'ne gelerek Yahya Demirel'i beklemeye başladı. Yahya Demirel saat 19.30'da cezaevine getirildi. Demirel'i taşıyan emniyet otosu 70 kilometrehızla cezaevinin kapısından geçerek, cezaevinin girişinde durdu. Demi ı rel saat 20.00'de cezaevi görevlilerine teslim edildi. Bu sırada görevliler kendisine "Geçmiş ols u n " dedi. Yahya Demirel'in ı başgardiyana teslim edildiği sırada gözleri yaşardı. Başgardiyanın nezaretinde "9'uncu koguş tek oda"ya ahndı. Başbakan Turgut Özat dün gazetecilerin Yahya Demirel'le ilgili sorularını yanıtlarken, "20 arahkta Ali ve Şevket Demirel Ue yaptığınız görüşmede sizden Yahya Demirel için talepte bulunuldu m u ? " şeklindeki soruya "Hayır ziyaretti o " yanıtını verdi. UGUR MUMCU (Basrarafı I. S GOZLEM de servete kavuşmak hırsı içindedır. 20 yaş taşkınlığı bu hırsın şımarıklığı içinde yaşanır. Yakın çevresi "Demirel" soyadının sağladığı ayncalıkları ve dükunulmazltkları sonuna dek kullanmak ve bu şımarık genci haksız kazançların anahtarı olarak kullanmak yarışına girer. JamesMason Bu arada Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Nazmi Akıman, önceki akşam Carrington'un Yunan Dışişleri Bakanı Haralambopulos ile görüşmesinin ardından, 2O.3O'da Yunan Dışişleri Bakanlığı'na gitti. Akıman, Yunan Dışişleri Bakanlığı'nda Dışişleri Bakan Yardımcısı Yannis Kapsis ile hava sahasındaki ihlal iddialan üzerinde bir görüşmede bulundu. Görüşmenin, Carrington'un Atina temaslanyla hiçbir ilgisinin bulunmadığı öğrenildi. Lord Carrington'ın Atina temaslarında ilginç bir durum, NATO Genel Sekreteri'nin Cumhurbaşkanı Konstantin Karamanjis ile görüşmesinde gözlendi. Öğrenildiğine göre, Karamanlis, son yıllarda ortaya çıkan sorunlar hakkındaki Yunan görüşlerini Lord Carrington'a aktardı. Lord Carrington, Karamanlis'e bu sorunlann çözümu için, "yetkileri dahilinde elinden geleni yapacağı" yolunda güvence verdi. NATO Genel Sekreteri'nin bu sözleri, Lord Carrington'ın "Türkiye yanlısı" Josehp (Baştarafı l. Sayfada) mes Mason, 19461962 yılları arasında ABD'de yaşamış, daha sonra Jsviçre'ye yerleşmişti. James Mason, tngiltere'de İkinci Dünya Savaşı yıllannda çevirdiği filmlerle ünlendi. 1950'lerde Hollywood'a geçen Mason, önceleri başrollerde, daha sonralan da karakter rollerinde büyük başan kazandı. Başrollerini Judy Garland ile paylaştığı "Bir Yıldız Doğuyor", 1950'lerde çevirdiği "Pandora", 1962de Stanley Kubrick'in yönettiği ve Sue Lyon ile Shelley Winters'ın da rol aldıkları "Lolita", James Mason'ın en başarılı filmleri arasında sayılabilir. (Baştarafı 1. Sayfada) Ue birlikte ayda 334 bin 67 liraya yükseliyordu. Anayasanın 89. maddesine göre, TBMM geri gönderilen yasayı aynen kabul ederse yasa, Cumhurbaşkanı'nca yayımlanacak. Meclis geri gönderilen yasada yeni bir değişiklik yaparsa Cumhurbaşkanı, değiştirilen yasayı tekrar Meclis'e geri gönderebilecek. Milletvekili maaşlarını arttıran yasahın Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından geri gönderilmesi siyasi partiler tarafından " n o r m a l " karşılandı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in veto ettiği üç yasanın geri gönderilme gerekçeleri dün akşam üzeri TBMM'ye ulaştı. Milletvekili aylıklarıyla ilgili yasanın geri gönderilme gerekçesinde TBMM üyelerinin ödenek ve yolluklarına emsal olacak devlet memurları, subaylar, nniversite mensupları, hâkimler gibi özel statülü kamu görevlileri değil, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası kapsamına dahil memurlar olduğy belirtildi. Meclis Böylece, bir ucu Mıgırdıç Şellefyan'a, bir ucu da Demirel ailesine dayalıbir kazançtahterevallisi kurulur.Doğrusu bu ya, arkadaşımız Altan Öymen ile birlikte Yahya Demirel'in kanştığı "hayali mobilya" olayını kamuoyuna ilk kez duyurduğumuzda konunun bu denli karmaşık bir yapıya bürüneceğini hesaplamış değildik. Bir olayda, o günkü Başbakan'ın soyadı nedeniyle siyasal bir yön görüyorduk. Ancak ortaya attığımız olayın asıl önemli ve üzerinde durulması gereken yanının dışsatım işlemlerindeki sistem haline gelmiş bulunan yolsuzluklar olduğu kanısındaydık. "Hayali mobilya olayı" ile anlartığımız bu yolsuz işlemleri daha geçenlerde, "vergi iadesi yolsuzluğu" olarak yeniden görmemiş miydik? Yahya Demirel olayı dışsatım vurgununun küçücük ama ilgi çekici bir örneğiydi. Yahya Demirel'in amcasımn o günlerde Başbakanlık koltuğunda oturması, olaya başlı başına siyasal renk vermeye yetmişti. Bütün çabalarımıza karşın olayın dışsatım işlemlerindeki vurgun ve soygun sistemini kanıtlayan bölürnü gözardı edilerek olay, bütünüyle kişisel bir yolsuzluk olarak görundü. Ve bu boyutlan ile eleştiri ya da savunma konusu yapıldı. Siyasal tartışmalar ön plana geçti, olayla birlikte ortaya çıkan yolsuzluk sistemi unutuluverdi. Mobilya yolsuzluğunu ortaya atarken, Başbakan Demirel'in yıllarsonra bir askeri müdahale ile iktidardan uzaklaşacağmı ve yolsuzluğa karışan yeğenin de çevresini saran akbabalar tarafından önce yalnız bırakılacağını daha sonra da gagalanmaya başlanacağını kestiremezdik. Geçen yılın son günlerinde Yahya Demirel ile Cenevre'de karşılaştığımızda, ne yalan söyleyeyim. acıma duygularım ağır basmıştı. Yahya Demirel, amcası Başbakanlıktan uzaklaşınca eski dostlarınca, suyu sıkılmış limon gibi, bir köşeye atılmış ve yazgısıyla başbasa bırakılmıştı. Parasızdı, alkolikti ve yapayalnızdı. Amcasımn yakın dostu, kendisinin de kazanç ve suç ortağı Şellefyan ve oğlu Arden de Yahya'y\ yalnız bırakanlar arasındaydı. Türkiye'deki dostlanndan da artık ses çıkmaz olmuştu. Yalnızlık çemberi gün geçtikçe daralmaktaydı. "Su iestisi su yolunda kırılır" derler. Yahya Demirel, araladığı haksız kazanç kapılannda birtakım karanlık çevrelerle iş ilişkilerine girmiş, Demirel soyadının hükümetin manevi şahsiyeti ile özdeşleştıği günlerde kurduğu iş ilişkileri onu son günlerde tam bir kurt kapanına sıkıştırmıştı. "Paranın dini imanı" yoktu, Demirel soyadı siyaset sahnelerinden sökülüp atılınca eski dostları birer birer düşman kesilmişlerdi. Hepsi de verdikleri paraların, sağladıkları desteklerin faturalarını bir bir Demirel'in önüne çıkarıyorlardı. Yahya, eski günlerdeki gibi para kazanamıyordu, deniz bitmişti... Frankla, dolarla, markla nefes alıp veren karanlık çevreler Va/ıya'nın çaresizlik çukurunda onu mahvetmeye çalışıyorlardı. Artık isviçre dar gelmeye başlamıştı. Yahya Demirel olayı, iktidar yakınlarına ve iktidar sahiplerine birer acı ders olmalıdır. İktidar günlerinde kurulan dostluk ve çıkar çevreleri iktidar elden kayıp gidince eski iktidar sahipleri ve yakınlarının karşısına birer kuşatma birliği gibi işte böyle dikiliverir. Sorulmayacak sanılan hesaplar gün gelir sorulur hiç bitmeyecek sanılan iktidar günleri bir daha erişilemeyecek düşlere dönüşür. Şan, şöhret, para, haksız kazanç, vurgun, bakanlık merdivenlerinden tırmanınca açılan kapılar, önündedüğme ilikleyen koca koca bürokratlar, akıl veren avukatlar, sırtını sıvazlayan gazete sahipleri artık yok. Bunların hepsi, yerierini şimdi bir soğuk kelepçeye bırakmışlardır. Yahya Dem/re/olayında soygun düzeninin bütün çarpıklıklarını görmek olasıdır. Bakmasını ve görmesini bilenler için tabii... / Lövvenbrâu... Dünyada iyi birayı,gerçek birayı bilenlerin birası. Lövvenbrau... Dünya biracılığında 600 yıldır sürüp gelen geleneksel ve muhteşem lezzet. Lövvenbrau. şimdi Türkiye'de! Deneyin. Dünyanın \e artık Türkiye'nin en üstün birasını siz de seçin. Şerefe! LOVVENBRAU Lövvenbrau Münih'te doğdu. Dünyaca sevildi. sını istemesi üzerine işçiişveren ve hükümet temsilcileri dün öğlen bir araya gelerek ortak bir deklarasyon yayınladılar. Işçiİşveren ve hükümet temsilcilerinin görüş birliğine vardığı konuları içerdiği belirtilen deklarasyonda şöyle denildi: Meclis'te tartışılan sebepler dolayısıyla, kıdem tazminatı fonu kurulmalıdır. Fonun kurulması ile, işçilerimizin kazanılmış haklannda bir kayba sebebi>et verilme>ece| i gibi, işverenler de mükerrer ödemelerle yeni külfetlere sokulmamalıdır. Çalışma banşının korunması, kanunların sağladığı imkânlarla işçinin, işin ve işyerinin güvenliğinin sağlanması larafların temel hedefidir. Kurulacak olan kıdem tazminatı fonunun en iyi ve rantabl şekilde isletilmesi taraflann müşterek arzusudur. Bu vesile ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aynca şu hususun açıklanmasını uygun gormekledir: Emeklilik yaşının yıikseltilmesinin 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer alması, bunun planlı kalkınma hedeflerinden bin olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak uygulama zaman içinde ve kanunla düzenlenecek olduğundan, işçilerin tedirgin olmalanna ve yogun emeklilik başvurulannda bulunmalarına gerek yoktur. Her halukârda, çalışanların haklannda bir gerileme düşünülmemelidir. Ancak, ülkemizin genç emekliler ülkesi haline gelmesinin ekonomik ve sosyal politika bakımından doğru olmayacağını da kabul ediyoruz." Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustaf Kalemli, Çalışma Meclisi'ni kapatırken yaptığı konuşmada, fon oluşması konusundaki teknik çalışmanın süratle bitirilerek Bakanlar Kurulu'na taslak tasannın gönderileceğini söyledi. Kalemli, Çalışma Meclisi'nden çıkan sonucu ise şöyle özetledi: Fon kıdem tazminatı ödenen tüm halleri kapsayacaktır. Müktesep haklar zedelenme) ecektir. Fonun kullamlışı elbette en ujguiı ftkılde ve ekonomik gerçeklcre dayandınlacaktır. İşten ayrılma halinde işçinin hakkı hiçbir şekilde yanmayacaklır. Fon, devlet güvencesinde olacak ancak, l'onun iflasına ve hazinenin kıdem tazminatları yükünu üstlenmesine >ol açacak bir >apı hiçbir şekilde gundemde olmavacaktır. Kıdem tazminatı (Baştarafı 1. Sayfada) Meclis'te ele alınan hususlar dikkatle değerlendirilecektir. Bakan Kalemli, kıdem tazminatı fonundan yararlanacak olan kişiler hakkında ise şu bilgileri verdi: "Hizmet akdiyle çalışanlar tabirimizden, şüphesiz tş Kanunu, Basın tş Kanunu, Deniz tş Kanunu kapsamında bulunan isçilerle 507 sayılı esnaf ve küçük sanalkârlar hakkındaki ve 1475 sayılı tş Kanununun 5'inci maddesinde istisnalardan sayılan işyerlerinde çalışan ve işgücümüz içinde bir tazminat temini şansı yaratmak hedef seçilmiştir. Ayrıca tarım kesiminde ve BagKur mensuplan yanında çalışanlann, bu haktan yararlanmasını istiyorken, memurlanmızı da daha önceki konuşmalanmda açıkladığım gerekçelerle aynı fon kapsamında mütalaa etmiş bulunmaktayız." TurkIş Genel Sekreteri Sadık Şide, kıdem tazminatı fonu oluşturulması konusunda Türkîs/in isteklerini Meclis'te şöyle sıraladı: Hizmet ilişkisini sona erdiren tüm hallerde kıdem tazminatı ödenmelidir. İşverenin iş akdini fesih hakkı yeniden düzenlenraeli, fesihlerde yargıya gitme yolu açık tutulmalıdır. Kıdem tazminatı işçiye tüm hizmetleri üzerinden besap edilerek ödenmelidir. Ölüm halinde kıdem tazminatı ödenmesi için mutlak sebcp olmalıdır. Kıdem tazminatının toplu sözleşmeler ve hizmet akidleriyle işçi lehine geliştirilmesine engel olunmamalıdır. Kıdem tazminatı zamanında ödenmelidir. İş kanunlan gereğince, yaslılık, emeklilik, malullük dışında işverenin kıdem tazminatı ödemesi gereken hallerde, işverenin bu yükümlıilüğü devam etmelidir. İSTANBUL (a.a.) Milli Güvenlik Kurulu aylık olağan toplantısını Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başkanlığında dün İstanbul'da yap'ı. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nden verilen bilgiye gore, Harp Akademilerinde yapılan loplantıda iç ve dış olaylarda meydana gelen gelişmeler görüşüldü ve değerlendirildi. MilÜ Güvenlik Kurulu Istanbul'da toplandı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle