28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER koşulu, feodal kalıntıların tasfiyesi iken işadamlarımız, büyük toprak ağalarıyla kolkola gezmekte, toprak reformu her dönemde rafa kaldırılmaktadır. Korkakhk \e çekingenlik işadamlarımi'in birinci özelliği olmaktadır: Işçiden korkma, sendikadan korkma, dış rekabetten korkma... Kısacası üretimden korkma. Yıllar yılı "bu ulkede sanayi olmaz,burada bir şey olmaz" sloganını büyük bir çabayla yayıp dışalım, komisyonculuk ve mümessillikten rahatça para kazanmak yolunda yurümüşlerdir. Bugun, var olan dünya standardına göre "mikro" sanayimizi, 195060 dönemi iktidarına borçlu olduğumuzu söylemek paradoks gibi gelebilir. Oysa ki bugün hâlâ politika sahnelerinde fîguranhk eden o dönemin ticaret bakanlannın imzaladıkları liberasyon listeleri sayesinde döviz ve altın kasalan tamtakır kalıp her türlü dışalım olanakları ortadan kalkmıştı. Çaresiz kalan dışalımcı zamanına göre karaborsacı, komisyoncu mümessil takımı, birikmiş paralarını, istemeye istemeye sanayie yatırmak zorunda kalmıştı. Bu sanayi de, bu koşullar altında, ister istemez Batı'nın güdümünde bir montaj sanayii olacaktı. "Ister istemez" dedim. Nitekim Özal hükümetinin araladığı dışalım kapısından balıklama atlamayan işadamı kalmadı, hem de ithal edecekleri malı burada üreten işadamı, otomobilinden, bisikletinden tutun da akla gelebilecek her türlü emtiaya kadar. Bunlar, sürekli dışalım olanağını bulabilirlerse (tabii hayal), buradaki tesislerini büyük bir memnunlukla tasfıyeye hazırdırlar, sanıyorum. Işadamlanmızın korkakhk ve cekingenliğini yine kendi ağızlarından dinleyelim, sayın Pakdemirli'nın başkanlığında Sovyetler Birliği'ne giden "imtiyazlı"lardan: "Çekingenliklerimizi uzerimizden atmış o l d u k " , "SSCB ile ticari ilişkiler ihmal edilmiş", "Sovyet pazarına bilinçli giriş dışsatımı geniş ölçüde arttınr..." Dostluğuna büyük önem verdiğimiz ABD ve AET'nin yıllar boyu rahatça alışveriş ettiği bir ülkeye karşı çekingen olmak bize mi düşüyormuş!?... Bunun adı dupedüz, teşebbüs aşkından yoksun olmanın yanı sıra,dünyanın nerede olduğunun bilincinden uzak olmadır. Korkak ve çekingen kişi, daima bir yere dayanmak gereksinimi duyar. Bağımhlık politikasının, sonradan iç yüzünü açıklamakla tanınmış sayın Çağla>angil bile, " . . . yabarvcı iilkelerin desteğine sıgınarak, kendini milletine benimselmeye çalışanına rastlamadım" diyebiliyor bugün. Bilinçsizliğin bir başka örneği olarak da, "tngiltere'de şu oldu...", "Japonya'da dış ticaret şöyle yürüyor..." gibi örneklerle tutulan yolu savunma keyfiyeti gösterilir: İleri düzeyde sanayileşmiş bir ülkede yanlış adım, sadece deriyi çizer. Oysa bizim gibi iki milyon ton çelikte oynayanlan derinden yaralar, öldürmese bile nekahat dönemi sürer de sürer. Ne ile ne kıyaslanıyor?... Bütün bunlardan bir kesin sonuç çıkıyor: Işadamlanmızın burjuva olma niteliğinden uzak oluşları. Onlara olsa olsa psödo (sözde) burjuva denebilir. Nasıl olmasın ki, hukumetin başı da, ona alkış tutanı da, tutmayanı da, kalkınmayı üretim üzerine değil, olmayan malı satma çabası üzerine oturtuyor! İşte hayali dışsatım rezaleti ortada. SONUÇ Demek oluyor ki, bir psödo burjuvanın liberalizmi onermesi, yani "burjuvacılık" oyununa kalkışması, en azından bir absurd'dür. Temel çelişki burada yatar. Sayın Sakıp Sabancı " . . . Bu millete Allah her şeyi vermiş, ama gelin görün ki, akılcı bir yolda birleşip meseleleri haledemiyoruz" demiş. Hiç psödo burjuva akılcı olabilir mi? Akılcı olmak, gerçek üreticiye ozgü bir haslettir. Bu arada, yukarda sozunü ettiğim istisnalar arasından bir ses: "Sanayide fiyatlar ithalatla değil, iiretim arüşıyla asağı cekilebilir" diyor sayın Kamhi. Ve nihayet, yıllardır insanımızın aklını çelen bir " o r t a " , bunun yolu, sağı solu, direği... lafı dolanıp durur ortalarda. Absurd şundadır ki, bugüne dek bu " o r t a " nokta ya da eksenin koordinatları hiçbir gün belirtilmiş değildir! Eksenin yönüne göre sağ ile sol, noktanın pozisyonuna göre direğin altı üstü değişir. Bu belirsizliğin adı, absurd'ün ötesinde, bir tarihsel aldatmacadır, insanları oyaJamaya yönelik bir aldatmaca. Keşke tam burjuvalaşabilseler. O zaman her konuda anlaşmak kolaylaşacaktır, kısırlıklar.çirkinlikler kalkacaktır. 28 MA YIS 1984 leruı ^üşjmdürdükleri Burjuva, her şeyden önce çağının ileri bilim ve teknolojisinin sahibidir. Onun birinci özelliği, üretici olması, ticaretini bu iiretim kapasitesinin iistüne oturtması ve korkusuzluğudur. Sürekli bir evrim içinde olmasıdır. TEN OKURLARA. OKAY GÖNENSİN BURHAN OĞUZ Mühendis, Ekonomici Diyalektik mantık, Aristo'nun kullanmamış olduğu "çeliş k i " kavramını ön plana çıkarmıştı. Arkadaşlarımız bu sütunlarda "liberal muhafazakâr, gücünü tslâm'dan alan Atatflrkçü" v.b. çelişkilerini ne denli vurgulasalar azdır. Ancak bunlar, bir ana çelişkinin birer kaçırulmaz kanıtlan olmaktadırlar ki, bu ana çelişki, yine felsefenin bu arada yarattığı ve dilimize, biraz eksik olarak "abes" diye geçmiş "absurd" kavramını öne sürüyordu. Bu sonuncusu ise, bir sistemi mahkum eden bir olgudur:Nerede "absurd" vars», orada sistem iflâs etrniş demektir. BURJUVA DEVRİMİ, ÖZELLİKLERİ Hep bilindiği gibi liberal hareket, ilk önce sanayi devrimini başarmış ve güçlü bir üretim temeline oturmuş olan İngiltere'de gelişmiş, Öbür Ulkeler, başta ABD ve Almanya olmak üzere kendilerini, buna karşı kalın gümrük duvarlannı siper ederek konımuşlar, ancak sanayi rekabetinden korkmaz duruma geldikten sonra kervana katılmışlardır. Bu akım kısa sürede çok başka şekillere dönüşecek, sonunda bunun sadece adı kalacaktı: Uygulama, gerikalmış ülkelere topuklanacaktı. Kendileri ise, işlerine geldiğinde her türlü dışalım kısıtlaması getirebileceklerdi (Türk tekstil ürünleri örneği). Bu sanayi devrimi, ilk önce, faizi yasaklayan Katolik Kilisesi'ne karşı mücadele verip "Protestan" platforma atlayan, sonra da kendi antitezi olup gelişmesini önleyen feodalizmi ortadan kaJdırmak için çok kanlı mücadelelere girmiş olan burjuvazinin eseriydi. Dolayısiyle de liberalizm hareketini, başkalarını büyıik ölçüde sömürebilmek için ortaya atan oydu. Bu hareket sadece üretici burjuvanın lehine işleyen bir sistem olagelmiştir. tnsanlık tarihinin bu çok önemli asamasına gelmeyi başarmış "burjuva" tipi, haliyle birtakım kendine özgü niteliklere sahip olacaktı. Nelerdi bunlar? Burjuva, her şeyden önce, çağının en ileri bilim ve teknolojisinin sahibidir. örneğin Avrupa'da Marx'ın en iyi tahlilleri, burjuva kaJemlerinden çıkmakladır. Üniversiteler, çok başanlı burjuva çocuklarıyla doludur. Onun birinci özelliği, üretici olması, ticaretini bu üretim kapasitesinin üstüne oturtmasıdır. Burjuva, ilerici, her an kendini yenileyen, kendini geçen, sürekli bir evrim içinde olan adamdır. Burjuva, gözü son derece pek, hiçbir şeyden yılmayan, hiçbir engel tanımayan, önüne çıkanı, gereğinde çok hunharca ezip geçebilen, her türlü iklimin içine dalıp her renk, dil ve düşüncede insanla ilişki kurup alışveriş eden, her çeşit rekabette kendine güvenen adamdır. ABD, II. Dünya Savaşf ndan önce manganez cevheri karşılığında Dinyeper üzerinde kurulan hidroelektrik santrallann türbin jeneratör gruplannı satrnış, anlaşma töreninde, "Ne Sovjet manganezi komiinist, ne bizim tiirbinkrirniz kapitalisttir..." gibi sözler söylenmişti. Bu büyük değiş tokuş sürmekte, Sibirya'dan Atlantik'e gaz sevkedilmektedir. Bundan da Avrupa'da korkan kimse yoktur. Şimdi büiün bu açılardan bizim tarafa göz atalım, istisna üzerine kural (kaide) kurulamayacağı gerçeğini vurgulayarak. Yukarda sıralannuş niteliklerin genellikle işadamlarımızda bulunmadığını hemen söylemek zorundayız, şöyle ki: Burjuva gelişmesinin birinci Dergilerimiz ve basın cenneti Japonya G B OKVS AKBAL EVET/HAYIR "Red Törküleri" OKURLARDAN Tmfik katliamtnda suçlu kim? Ülkede trafik kathamı tüm şiddet ve dehşeriyle süriiyor. Ankara Golbaşı'ndaki kazada 14 can birden yitirildi Nedeni yanf. Ayru ftrmaya ait iki otobüs şoförü, gaz pedahm köklemiş delicesine yanşırken olay meydana geimiş. Kaza değil bu, göz göre göre azraile davetiye çtkarmak. Radyo, televizyon, zaman zaman, 'Saytn şojör, sürut, yanf felaket getirir' diye anonslar yapadumın kimin umurunda... Tbplu taşmta aracı olan şehirierarası otobüslerde hâlâ kafa yapısı getifmemiş, çarpık davranışlanndan, Ukel saplantuanndan annamamış, 'yanşı bırakın lütfen, daha ağır gidbt', uyansuu yapan yotcukm dövmeyt yeltenen çılgtn surucüler kuüanüıyor. Çünkü böylesi daha az masrufhdır. Firmaya fazia yük olmuyor. Burada sürücü kadar işletme de suçludur. Çıkar vt itibarlanna zarar gelmesin diye, bir zaman önce çıkanlan kararla, kaza yapan otobüs firmalarmın adı haberlere yansıtümıyor. TV kameralan fırma adını göstermemek için bilhassa özen gösteriyor. Bu yantiş bir uygulamadtr. Çok şeyi ihmal edip yainız çıkarvu ve prestijini düşünen böylesi bencil şirketler, mutlaka teşhir olunmah ki akıHannı başlarma toplasmlar. Can pazan bu. Fumanın çıkarı, şanı şöhreti değil, bana canm gerek. Biraz da itibarlan, fiyakalan bozuluversin efendim. En çok kazalara yol açanlardan biri de kamyonlar. Kamyon şoförieri mutlaka tavn hareket, davramş, insanca vasıta kullanmak yonünden eğitimlerden geçirilmeUdir. KameUrine de bu durum işlenmelidir. Yoilan onarmak, değiştirmek, yeniden duzenlemek, şeritlemek, ıpklandırmak gibi önlemlerin hepsi iyi de, insan faktörü üzerinde de durmak gerek. Sorun büyük ölçüde buradan kaynaklanıyor. MÜNİF AKMANOĞLU/AMARA olanaklanmız, okumamn açüğını duyduğumuz halde yeterli değil. Durum böyle olunca aklımıza ilk olarak büyük bir aile olan "Cumhuriyet Okurlan"geldi. Şurası da açık bir gerçektir ki, ailenin en büyük özelliği, aile üyeleri arası dayanışmadır. Bizler bundan cesaret alarak bütün Cumhuriyet Okurları'm, okuma açığı olan bizlere yardıma çağınyoruz. Gönderebileceğiniz şeyler, genellikle eskimeye terkedilmiş incelemearastırma, roman ve okunabilir nitelikte her türlü dergi olabilir. Bu konuda ilgi gösterecek tüm Cumhuriyet okurlarına şimdiden teşekkür ederiz. CENGIZ KARA, MEVLÜT DOĞAN ÇA NA KKA LEE TİPt CEZAEVİ D4 KOĞUŞU/ ÇANAKKALE "Veniden gerekseydi yaşamam Giderdim yine aynı yoldan." Daha önce de bu şiirden söz etmiştim. Bir kez daha karşılaşftm 'Red Türküleri'nöe. Arkadaşımız Okay Gönensin'in çevirileri... Paul Eluard'dan Jean Cayrol'a kadar 1940 kuşağının Frarv si2 şairlerinden secme parçalar 'Red Türküleri'nde okura sunulmuş. ikinci Dünya Savaşı yıllannı yaşadım yeniden... Biz savaş dışı kalmıştık. Gençlik çağı... Fransa, Nazi işgali attında. Paris düşmüş. Bu olay neden bizleri o kadar etkilemışti? Nazi ve fasist orduların, uygarlığı ortadan kaldırmaya çalışmalarımn korkusu muydu bizdeki, acı duygu?Fransa içinde yayınlanan yasadışı der^ler, gazetelerde genç şairlerin dizeleri çıkıyor, bunlar dış ülkelere kaçırılıyor, bizlere kadar geliyordu. Gerceküstücü olarak tanınan Eluard, Aragon, Char'lar, sonra ötekiler, Emanuelle, Gamarra, Supervielle, Vercors, Desnos... Eluard'ın o unutulmaz 'özgüıiük' şiirini ilk kez Fıkret Adil çevirmişti. Daha sonra başka çevirileri de çıktı. Şimdi 'Red Turkuleri' khabında bu şiiri Okay Gönensin'in çevrisinden okuyorcım: "Okulda defterime Sırama ağaçlara Hem kara hem kuma Kazınm adını" diye başlayan 'Tek sözcüğün gücüyle Döndüm yine yaşamaya Ey özgüriük • Senin için doğmuşum Adını her yere kazımaya" diye biten bu uzun şiir daha o 1940'larda kuşağımın dilinden düşmez olmuştu... 'Red Türküleri'm okurken o günlere dönmemek elde mi? işte Eluard, Fransız dilinin en büyük şairlerinden biri, 'gönüllü olarak düşman hizmetine giren Fransız aydınlanndan' şctyle söz etmiş 1943 günlerinde: "övmeye kalktılar cellatları bize İyice belletmek istediler kötülüğu Içten değildi söytediklerinin hiçbiri işbirliği önerdiler güzel sözlerie Zehir saçmak istediler her yanımıza Ağtzlarmdaki yainız pislik ve ölümdü Ama gekü çakh işte saati Kardeşliğin, birliğin, sevginin • Kahredip yok etmek için onlan." Nasıl unutulur 'Karartma'st Eluard'ın... Ne zaman 'kapatılrnışlık' duygusunu yaşasak, dilimizin ucuna geiir bu dizeter "Ne yapalım sözde kapı kotvnmuştu Ne yapaiım biz kperi ükılmıştık Ne yapalım sokağı kapatmışlar Ne yapalım gelen açlıkt • Ne yapalım tümden silahsızdık Ne yapalım bastırmıştı gece Ne yapalım birbirimizi severiz biz de." Ya da 'Guemica" şiiri: "Aldanmışzavallı yüzler Biranıttır ölümünüz Ölüm devrilmiş yürek • Ödeftiler size Ekmeğinı yaşamınızın Ödettiler size gökyüzünü toprağı suyu uykuyu Ve kapkara yoksulluğunuzu." Şiirde kalan, ölürnsüzleşir. İkinci Dunya Savaşı'nın 'başkaldıran' sairierinin yazdıkları dizeter bütün canfılığmı koruyor. Bu şiirlerde anlatılan, Nazi ordularına karşı Fransız haJkını direnmeye çağırma seslenişleri değildir. O gunlerde bu şiirter gizli gizli ellerde dolaşmış, küçük gazetelerde yayınlanmıştır. Başkaldırma, direnme gücü vermiştir. Ama yarım yüzyıl geçtikten sonra bile etkilerini sürdürmelerinin nedeni, güncelligi aşan bir güç taşımalanndandır. Şiir, zaman zaman belirli inançlann, ülkülerın yaygınlaştınlmasında yararianılan bir türdür. Hugo'dan Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e kadar şairler güncel yaşamla, politikayia ılgili şıirler yazmışlar; bu şiirler yığınlarda cosku, umut, güven yaratmıştır. Ne var ki bugüne kalabilen, bugün de ilgiyle, beğeniyle okunabilen şiirler ancak gerçek bir sanat gücü taşıyanlardır. Ötekiler siyasal etkinliklerini belirli bir zaman parçası içinde sürdürdükten sonra unutulup gitmişlerdir. Okay Gönensin'in Pierre SeghersTn 'Direniş ve Şairler' adlı seçkisinden yarartanarak hazıriadığı 'Red Türkuleri'ndekl şiirler 1 hem güncel hem de kalıcı nitelikte... 1944'te Çekoslovakya daki bir tutujdular kampında ölen Robert Desnos'un 'Yanrf şiiri bunlara bir örnek. Desnos, 'Yüz bin yaşında oisam da gücum kalacak Seni bektemeye ey umutia duyduğum yann" diyor. Ha 1942, ha 1984... Duyan, düşünen insan için 'yarın'lar 1 hep umutia beklenen, hatta 'yaratılan' bir değerdir. Desnos un dediği gibi: "Eğer uyumuyorsak şafağı gözlemek içindir Odur kanıtlayacak olan yaşadtğımızı şimdi." azeteler açısından bir krizden sözedilirken dergiciliğimize pek değinilmiyor. Ancak satış verilerine bakıldığı zaman dergiciliğimizin de pek parlak durumda olmadığı belli. Geçtiğimiz nisan ayında,örneğin 'magazin' dergilerinı ele alırsak bu daldaki satışlann bile ne kadar düşük olduğunu görebiliriz: Hafta Sonu: 96.130, TV 7 Gün: 72.805, Haftanın Sesi: 40.119, Merhaba: 30.340, Hayat: 24.033, Hey: 23.378, Ses: 23.366; ve ilk orta öğretim çağında milyonlarca çocuğun bulunduğu ülkemizde haftahk çocuk dergileri: Milliyet Çocuk: 64.746, Tercüman Çocuk: 40.329, Türkiye Çocuk: 37.405, Hürriyet Çocuk: 8.847; mizah dergileri ise daha iyimser bir görüntüde: Gırgır: 310.853, Fırt: 97.412, Çarşaf: 44.446; ve sadece iki tanecik siyasi haber dergisi; Nokta: 7 7.064, Yankı: 5.222. Aylık dergilere gelince Erkekçe başından beri aynı performansı sürdürüyor: Nisan satışı 88.238; diğer çok satışlı aylık dergiler de şöyle sıralanabilir: Ev kadını: 92.217, Bravo: 51.479, Onyedi: 39.173, Samanyolu: 26.717, Kadınca: 79.970, Kadın 9.242. Yine aylık BilimTeknik dergisi kendi türünde rakipsiz gidiyor: 69.723. Bu verilerden yoia çıkarak yılda toplam 60 milyon adet haftalık ve aylık dergi satıldığı söylenebilir. u sayıların anlamı ya da anlamsızlığı çok çarpıcı bir karşı örnekle ortaya çıkıyor: Japonya 'da bir yılda satılan haftalık ve aylık dergi sayısı tam 3 milyar. Yani Türkiye'de bir yılda kişi başına 1 2 dergi 'tüketilırken' Japonya 'da bu miktar 25. Geçtiğimiz hafta Le Monde gazetesinde yayınlanan bir röportaj Japonya'daki basın cennetinı enine boyuna tanıtıyordu. 9.000 kişinin çalıştığı ve akşam baskısıyla birlikte günlük 12 milyon tiraja ulaşan ünlü Asahi nitelikçe daha üstün görulmesine karşın ulkesinin ancak ikinci gazetesi; birinciliği 14 milyon tirajla "daha hafif" bulunan Yomiuri yıllardır elinde tutuyor. Bu ikisinin ardından 6.6 milyonla Mainişi ve 4 mityonla Sankei geliyor. Ülkenin beşinci büyüğü ise bir ekonomi gazetesi olan 3 milyon tıra/iı Nihon Keizaı ve 7 78 milyon nüfuslu Japonya 'da her gün toplam 68 milyon adet gazete basılıyor, yani her iki kişiden birine bir gazete. Bu dev sayılar bir açıdan Japonya 'daki dağıtım sistemine bağlanıyor: Tüm gazeteler abone yöntemiyle ve 400 bin bisikletlı çocuk tarafından insanlann evlerine ulaştınlıyor. Bir görüşe göre eğer Batıda uygulanan tezgâhlarda satış sistemi olsa Japon gazeteleri tirajlarının yüzde 4050'sini yitirebilirterdi. Peki ya ülkemizdeki gibi bakkallar da işın içine girseydi? Ya orada da kimi belediyeler kalkıp gazete satış kulübelerini yıktırıp kaldırtsalardı? Tütn Cıunhuriyet okur ailesini kitap bağışlamaya çağırıyvruz BÎR ÖMÜR BOYU \ftZIZEVKl Bizler cezaevinde boş zamanlanm en iyi şekilde değerlendirmek isteyen kisileriz. Doğaldır ki, cezaevi deyince boş vakti değerlendirmede akla ilk gelen kitaptır. Ama ne yazık ki. 1846dan bugüne... CROSS* Yepyeni, çağdas, gerçek ve modern bir yatırım olanağı Tatil, Sağlık, Tedavi, Spor ve Eğlence Genel Dağıtım Tel: 527 36 43 Not Tikhtlennder. salcmmak ıçm • Scrıkf'î mıhurlu 3ur boyu garantı" belge.ım n.uîUkd ısteyıruz C anakkalelzmır Karayolu üzerinde, Ezırte Sahıllerınde kurulmakta olan KESTANBOL KAPLCA TATİL TESİSİiRl nde tam konforlu bir süıt daırenın ıstedığınız dönemi uygun ödemeler ile sızın olabilir. KESTAN80L KAPLCA TATİL TESİSİiRl kaplıca ve sualtı masa] olanakları. radyoaktıf çamur ve parafin banyoiarı, fızık ve elektnk tedavi ünıteleri. pırıl pırıl denız ve kumsalı, kapaiı spor salonu, kondısyon, aerobık ve fıtness olanakları, otomatık ısıtma/soğutma tesısatlı, TV'lı, buzdolaplı odaları, restoran, bar. dıskotek ve hobby salonları ile 4 yıldızlı TEDAVİ, 6ENÇLEŞME. DENll SPOR VE KAPLCA TATİL TESİSİ dır KESTAN80L KAPLCA TATİL TESİSLERİ nın Size Sağlayacağı Super Avantajlar: • 4 yıldızlı lüks Kaplıca Tatıl Tesısı nın evınızdekı rahat ve rtuzuru bulabılecegınız konforlu bir süit daıresıne uygun ödemeler ile sahıp olabihrsınız. • Tesısın 76 C sıcaklıkta Kestanbol Kaynaklan'ndan beslenen modern tedavi havuzlarından, sualtı masaj. flzik ve elektnk tedavi ünıtelerınden. sızı gençleştırecek radyoaktıf çamur ve parafin banyolarından faydalanabilirsinız. • Çok uygun koşullar ile sahıp olacağımz devrenızde denız, kaplıca ve spor tesıslennden yaşlısı, gencı, çocugu, kadını ve erkeğı, tüm aile bıreylerınız beraberce yararianabılırsınız. • Bu ilân coğunluğu dış ülkelere anga|e projenin belli sayıdakı suıt daırelerı ıçindır noKta Haftalık Haber Dergisi 1383 İMZANIN ÖYKÜSÜ • "Türk aydınının halkına borcu çoktur" Aziz Nesin "Aydınlar Dilekçesi"nin amaç ve öyküsünü anlatıyor • Yurtlarda yasaklı yaşam.Öğrenci yurtlarında yaşayan gençler uymak zorunda kaldıkları aşırı yasaklamalardan şıkayetçiler • Nokta'mn konuğu eski MBK üyesi Mucip Ataklı "27 Mayıs amacına zaman içinde uiaşacaktır" • Medrano Sirki'nde yaşam • Cannes Film Şenlığı # Ankara Uluslararası Opera Festivali \BN|fl yankılar yaratıyor Her pazartesi YANKI gunudür Ayrmtılı bilgi ve broşur ıçın: KESTANBOL KAPLICA TATİL TESİSLERİ Halaskârgazı CacKJe» No 270 Kat 5 Soklstanbul BUGÜN CIKTI Gelişim Yayınları "Cüvenilir Yayıncılık" Kuşe kapak, renkli, 68 sayfa 200 TL 'Kitap gibi tergi' DORTLER DERSANESI ÖYS KURSLARI 1 Haziran Kayıtları Devam Ediyor. 522 24 60 Cağaloğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle