15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
?Q N/SAN 19R4 KARA AFRIKA'DA VE DEVRILENLER HIFZI TOPUZ POLJTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Mjumutnba'nm ayağında siyah bir pantolon, sırtında yakası kalkık beyaz bir m%.ışlada rutubetli bir hücreye kapatırlar Lumumba'yı. Yemekler çok kötüdür. gömlek vardır. Elleri iple arkasından bağlanmıştır. Dayaktan yüzü şişmişt'r. As~ Üç dört gün hiç yemek yemeden bir tek muzla idare ettiği olur. Ayakları çıpjakker dolukamyona atarlar. Silahlar Lurnumba'ya çevrilmiştir. Cezaevine gelirle.. tır. Yıkanamaz BM delegesine ve Kmlhaç'a mektup yazar, ama yamt alamaz. Kim kime, dum duma... Padişah Vahdettin'in eniştesi Damat Ferit Paşa, vatanı yabancılara peşkeşi ile değil, tırnaklarına ilk manikür yaptıran sadrazam olmakla da ünlüdür. Osmanlı sadrazamları üstüne birkaç ciltlik bir kitap yazan ibnülemin Mahmut Kemal İnal, "... İçi ayıklanmış pek uzun tımaklan vardı" diye anlatır. "Yüksek makamda bulunan kişilere yakışmayacak biçimde çok pis ve tiksindirici idi. Elinden bir şey atanlara tırmalanmak korkusu gelirdi. Cadıları urküten o korkunç tımaklan öğünerek seyreder, bir centilmen olduğunu belli etmek isterdi." Mediha Sultanla evlenen Ferit Paşa, sıradan bir hariciyecidir. Şair Abdülhak Hamit'le birlikte Londra'da bir süre görevi olmuştur. Ateşkes antlaşmasından önce ve sonra dört kez Vahdettın tarafından sadrazamlığa getirilmiştir. Vatanın yabancı kuv^ vetle'ce işgal edilmesini sağlamıştır. Vatanın işgalini sağlayan daodur, Kuvayı Milliye'ce vatanın ıstilacı ve ışgalcilerden kurtanlmasına engel olan da gene bu paşadır. Anzavur kuvvetlerinin örgütlenebılmesi için paralı askerlıği icat etmış, erlere otuz lira, ondan sonra gelen subaylara da elli, yüz, yüz elli liraya kadar maaş verilmesine ön ayak olmuştur. Değirmenin suyu nereden gelıyor diye soracak olursanız, değirmenin suyu Ingilizlerden gelmektedir. TV'de Tarık Buğra'nın Küçük Ağa'sını izliyorsanız, İngiliz parasının nerelere dek uzandığını görmüşsünüzdür. Evet, bu parayı almayan, verenin yüzüne çarpan yurtseverler de vardır, ama alıp bağrına basan nice sütsüzler de görülmüştür. Tuhaftır, dün olduğu gibi, bugün de yabandan para alıp semirenler, hep karşılarındakileri suçlamaya yeltenrnişlerdir. Karşıtlarını Moskovacı, Pekinci diye suçlamaya kalkanlar, kendilerinin kredi faresi, banka faresi olduklarını, servetlerinin buradan kaynaklandığını unutuyorlar. Bir gün yüzlerıne vuran çıkar diye kaygılanmıyorlar. Yüzleri yoktur, diyeceksiniz, doğrudur. Damat Ferit'e nerden geldim? Devlet adamlığı üzerinde duruluyordu. Bir dostum, "7a/af Paşa'dan sonra Osmanlıda devlet adamlığı bittj" dedi. Anadolu'da Osmanlıdan sonra devlet adamı simgesini yeniden yaratan Mustafa Kemal Paşa'dır. Daha silahlı güçlerle değil, telgraflarla Anadolu'yu yönlendirmeye çalışırken, kime, ne türlü hitap edileceğinın koşullannı koymuş, kendine de düşmanlan dahil, "Paşa hazretleri" dedirtmiştir. Telgrafları, yazışmaları, Meclisteki konuşmaları ortadadır. Çok yüksek düzeyde bir üslupla yazar. konuşur. Bu yüksek düzeydeki üslup 1946 demokrasisine değin gelmiştır. Ondan sonra ne mi olmuştur, yozlaşmaya yüz tutmuştur. Demokrasi, bir ağız bozma, üslup yozlaştırma, sıyasal iktidar olmaktan kaynaklanan tepedsn bakma olmuştur. 1960 sonlarına doğru Meclis kürsusünden İsmet Paşa'ya, "Paşam, hangi Battal Gazı ordularına güveniyorsun?" diye yılışan devlet adamı bozuntularına tanık olmuşuzdur. Elli demokrasisinin içinde yaşadık. Sanat, edebiyatla uğraşan, sofrada yeni şairlerden şiir okuyan, resimden, musikiden söz eden bakanlara çok raslamışızdır. Rahmetli Menderes, Mehmet Akif, Tevfik Fikret'e değin gelmişti. Feyzi Lutfi Karaosmanoğlu, Necip Fazıl, Nazım Hikmet'ten sonra Cahit Sıtkı ve Muhip Dranas'a değin uzanmıştır. Devlet adamlığına soyunmuş kişilerin bazı anket sorularına, kendileriyle yapılan konuşmalarda verdikleri yanıtlara bakıyoruz da, gazinolarda assolist diye söylenenlerden daha geri düzeyde görünüyorlar. Osmanlıda da, Cumhuriyet'te de ülkenin kültürdüzeyi ileçatışan kişilere rastlanmazdı. Bazı başıbozukluklar görüyorsak, bunların kaynağını neden şunda, bunda arayalım, işın özündedir. işin özü de sulandığına göre ne diyelim. Batıda devlet adamı karşısındakine çatarken, kızarken, yanıt verirken, karştsındakinin ne düşündüğünü ve hangi düşünce sıstemi içinde olduğunu çok iyi bilir. Ondan yana değilse bile onu tanır, sayar. Bizde öyle mi? Kim kime, dum duma! Lumumba kendisini öldürmeye gelen Çombe ve cellatlarına şöyle dedi: Sömürgecilere satılmış kölelersînîz LUMUMBA'NIN SON DEMECİ / m l b a y Mobuln'nun 14 eylül akşamı Regina Oteli'nde yaptığı basın toplantısında açıkladığı gibi artık yeni bir dönem başlamıştır Kongo'da. Eski Dışişleri Bakanı Bomboko "nunbaşkanlığında bir "Komiserler Hökiımet i " kurulmuştur. Kasavubu, yine Devlet Başkanlığında bırakılır, ama tüm yetkiler Genelkurmay Başkanı Mobulu'nun elirıdedir. Lumumba, kendi evine kapatılmış gibidir. Evi, askerler kuşatmıştır. Ama, yine de Luraumba. zaman zaman barajı yararak, yoksul halkın oturduğu mahallelerde konuşmalar yapmaktadır. Başbakan Yardımcısı Gizenka ise, Stanleyville'e kaçarak, orada geçici bir hükttmet kurmuştur. Kongo, işte yine tam bir kargaşa içindedir. Lumumba, o arada başkentten kaçabilmek için hazırlıklara girişir. Başkentte vali olan Kamitatu, kendisine "Hepimiz gitmeliyiz buradan", der. "Sizi izlemeye kalkan olursa, yakalatacağım. Köprüleri yıkacağız. Motorian durduracagız. Durmayın, hemen yola çıkın.." Lumumbacılar, kesin kararlarını vermişlerdir; hepsi kaçacaktır. 27 kasım gecesi, geç bir saatte Lumumba, eşi Pauline ve kucağında en küçük oğlu Roland mutfak kapısından arka bahçeye süzülürler. Gizlene gizlene ırmağın kıyısına inerler. Orada kendilerini bir motor beklemektedir. Sessizce motora atlayarak Leopoldville'den uzakIaşırlar. Birkaç kilometre uzakta kıyıda farlannı söndiirmüş bir araba beklemektedir onlan. Motor, kıyıya yanaşır. Usulca arabaya geçerler. Kurbağaların ve gece öten Afrika böceklerinin seslerinden başka hiç ses duyamazsınız o saatlerde. Roland. korkudan sinmiş, annesinin kucağına büzülmüştür. Şoför motoru çalıştırır. Başkentin soluk ışıkları gecenin karanlığı içinde yok olmuştur. Araba doğuya doğru yol almaktadır. Bitmek bilmeyen bir gecedir bu. Ertesi gün köylerden geçerler. Kim, nereden bilecek o arabada Lumıunba'nın olduğunu?.. Daha ertesi gün, başkentten 800 km. uzaklaşıldıktan sonra Mangai denen bir kasabaya gelinır. Orada Lumumba'yı tanıyanlar çıkar. Lumuraba da. kendini tutamaz ve konuşmaya başlar. Büyük bir kalabalık toplanır çevresinde. Ve Lumumba, tam dört saat konuşur. Kalabalığın arasına bir de papaz karışmıştır. Lumumba, papazı görünce dayanamaz, " t ş t e " , der, "Bizunle ugraşanlar bunlardır!" Papaz fena bozulmuştur. Doğru postaneye giderek, başkente bir telgraf çekecektir. Ondan sonraki gün Gungu kasabasına gelirler. Orada da Gizenka'nın adamları arabayı durdunırlar. Çünkü Gizenka, "Bu yollardan hiçbir araba doğuya geçmeyecek" diye emir günlerde bir İtalyan gazetecisi kısiaya girerekLumumba'dan bir demeç ahr. Bu, son demecidir. Şöyle der Lumumba: ' Sevgili vatandaslanm, tyi günlerde de, kötü günlerde de her zaman yanuuzda olacağım. Bu ülkeyi yabancı boyunduruğundan kurtarmak için hep birtikte savastık. Geri dönmeyeceğiz, Tarihte bağımsızUk hiçbir zaman gümüş tepsüer içinde sunubnamıstır. Hep zorla elde edümiştir. Biz hiçbir blokun peşine takıbnak istemedik. Dikkatli olmazsak yeniden sömürgeciliğin ağına düşebüiriz. Yeni sömürgecüik düzeni 30 haziranda toprağa gömduğümüz eski sömurgecilik düzeninden daha az tehUkeli değildir. Emperyalistlerin Kongo'daki manevrası şimdi eski sömurgeciHğin yerine yenisini oturtmaktır. Sadece aktörler değisecektir. Yasasm bağımsız ve egemen Kongo Cumhuriyeti!." Havacılar bu işkencelere tanık olmamak için pilot kabinine kapanacaklardır. "Siz ihanet ettiniz.." Ocak 1961'de, sıcak bir günün sabahı uçak Elisabethville Havaalanı'na iner. Yüze yakın asker ve jandarma vardır alanda. Once Lumumba'yı atarlar uçaktan dışarıya. Sonra da Okito'yu ve Mpolo'yu. Lumumba, yalın ayaktır. Elleri arkasına bağlıdır. Sırtına bir atlet fanilesi geçiıilmiştir. Kendisini çuval gibi bir Jeep'e atarlar. Gazeteciler, alanda kalır. Kimse arabanın nereye gittiğini bilemez. Birkaç kilometre gidildikten sonra, Jeep ve onu izleyen arabalar, bir villanın önünde duracaklardır. Lumumba'yı ve arkadaşlarını yine ite kaka yere yuvarlarlar. Ya hemen o gece, ya da ertesi gün Çombe'nin lçişleri Bakanı Munungo, cellatlarıyla birlikte o villaya gelerek, Lumumba'ya, " H a n i . kurşun işlemezdi san a ? " diyecektir. Lumumba da, "Biliyorum, beni oldureceksiniz. Ama, haklıyım ben. Siz davaya ihanet ettiniz. Siz sömürgecilere satılmış kölelersiniz!.." der. Munungo, deliye dönmüştur. Elindeki süngüyü büyük bir hırsla Lumumba'nm göğsüne saplar. Lumumba, dizlerinin üzerine yıkılır. Bunun üzerine Gat adında Belçikalı bir yuzbaşı da silahına sarılarak, olüm kurşunlarını Lumumba'nm kafasına boşaltacaktır. 36 yaşındadır Lumumba oldurulduğü zaman... EŞt VE OĞLU Lumumba'nm karısı Pauline ve oğlu Roland. tup yazarak, durumunu anlatmaya çalışır, ama hiçbir yanıt alamaz. Lumumba yanındakilere, " B e n i öldiirecekler" der. "Gandi gibi öleceğim. Eğer yarın beni vururlarsa. bana ateş edenin eline silahı bir beyazın verdiğini bilin. Başladıgım işi siz yürüteceksiniz!.." 17 LUMUMBA Kongo Cumhuriyeti eski BaşbakanL. ESINE SON MEKTUBU MLjumumba umutlannı yitirmeye baslayınca son günlerinin yaklaştığını anlar ve kansına son mektubunu yazar. Bu mektupta şöyle diyecektir: "Sevgili hayat arkadastm, Belki bu mektubu aldığm zaman ben hayatta olmayacağım. Ciristiğimiz savasta zaferden bir an süphe etmedik. Ama sömürgeciler engel oldular buna. Bazı vatandaşlarımızı bastan çıkardılar, bazılarını satın aldılar. Gerçekleri bozup başka biçimlere soktular. Bağımsızuğımız ayaklar altına almdu ı\e diyeyim? Ölmüşüm, yasamışım, özgur olmuşum, sömürgecilerin dileğiyle zindana atılmışım, benim kişiliğimin önemi yok. Onlann amaçları bütün Konga ZavaUı halkımmn bağımsızlığını bir demir kafese koydular. Şimdi zevkle bizi seyrediyorlar. Ama, inancım sarsılmadu Halkımız er geç iç ve dış düsmanlardan kurtularak sömürgecilerin karşısına tek bir kifi gibi diküecek, temiz bir güneş altında eski onuruna yeniden kavusacaktır. Yalnız değiliz. Afrika'mn, Asya'nın ve dünyanın bütün ülkeleri bu savasta yammızda yer alacaklar. Çocuklartmı belki bir daha göremeyeceğim. Onlara Kongo'nun güzel bir geleceği olduğunu söyle. Ne zorbahkla, baskıyia, ne de iskence ile bana diz çökertebildiler. Af dilemedim. Kutsal ilkeleri hiçt sayarak köle gibi yaşamaktansa basım dik, ülkemin geleceğine olan güvenim hiç sarsılmadan ölümü seçiyorum. Tarih bir gün son sözünü söyieyecektir. Ama, bu tarih Birleşmis Milletlerde, Washington'da, Paris'te veya Bruksel'de okutulan tarih değil, sömürgeciükten kurtulan ülkelerde okutulan tarih olacaktır. Afrika kendi tarihini yazacaktır. Bana ağlama hayat arkadasım. Ben bu kadar acı çeken ülkemin bağımsızlığını ve özgürlüğünü nasıl konıyacağını biliyorum. Yaşasın Kongo! Yaşastn Afrika!." Patrice vermiştir. Lumumba, kendisinin Lumumba olduğunu anlatabilmek için, tam beş saat uğraşır. Arabayı koyverirler. Ama papazın telgrafı üzerine Mobutu doğu bölgelerine uzanan yollann helikopterlerle denetlenmesini istemiştir. Bir helikopter, arabayı alçaktan izleyerek yolculan tanımaya çalışır. Bu, huzur kaçırıcı, tatsız bir olaydır. Bir süre sonra da helikopter dönüp gider. Heyecanh bir yolculuğun sonunda araba Sankuru Irmağı'nın kıyısına varır. Karşısı Lumumba'mn kendi eyaleti Sankunı'dur. Bir bakıma karşı kıyı özgürlük demektir. Kıyıda arabaları karşıya geçiren motorcular vardır. Lumumba "Haydi çocuklar, bizi karşıya atıverin?" der, ama dinletemez. Motorcular, "Biz emir aldık, çalışmıyoruz" derler. "Lumumba gelecek, onu karşıya geçireceğiz. Başkalarına yol kapalı!.." derler. Lumumba, coşku içindedir. "Yaşayın aslanlar" der. "İşte Lumumba benim. Haydi görevim sizi!.." Motorcular inanmazlar. "Kime yuttunıyorsun" derler. Sen Lumumba'nm tırnagı olamazsın. O güzel adamdır, yakışıklıdır.. Sen nerede, Lumumba nerede?" Üç saatlik bir tartışma sonunda motorcular Lumumba'nm gerçekten Lumumba olduğunu anlarlar. Motoru çalıştırmaya başlarlar. Ama, tam o sırada Mobutu'nun askerleri arabay. kuşatmışlardır. Lumumba, istese hemen motora atlar, kaçar. Ama kaçmaz. Çünku eşi Pauline,' oğlu Roland, eski bakanlardan Mpolo ve Okito arabada kalmış, kuşaulmışlardır. Lumumba da onlann yanına gider. Askerlerle tartışmaya girişir. Doğruları anlatıp onlan kendi yanına çekmeye kalkar; başarılı olamaz. Artık kurtuluş yolunun kalmadığını anlar. Eşiyle vedalaşır. "Biliyorum, der. "Beni öldurecekler. Yazık, çocukları do\a doya sevemedim. Ne kadar çok isterdim onlarla uzun uzun konuşmayı." Elleri bağlı. da>aktan yüzü şişmiş... Ertesi gün, 2 aralıkta Lumumba'yı Leopoldville Havaalanı'na getirirler. Alanda 80 asker beklemektedir. Lumumba'nm ayağında siyah bir pantolon, sırtında yakası kalkık beyaz bir gömlek vardır. Elleri iple arkasına bağlanmıştır. Dayaktan yüzü şişmiştir. Mpolo \e Akito da aynı uçaktadır. Üçunu birden içi asker dolu bir kamyona atarlar. Silahlar Lumumba'ya çevrilmiştir. Cezaevine gelirler. Kapının önünde gazeteciler beklemektedir. Resim çekmek ısterler. Lumumba önüne bakmaktadır. Askerin biri saçlarından tutup, başını arkaya çeker. Lumumba, aynı gece oradan alınıp Thysville'deki Hardy kışlasına gotürülecektir. Kışlada rutubetli bir hucreye kapatırlar Lumumba'yı. Yemekler çok kötüdür. Üç dört gün hiç yemek yemeden bir tek muzla idare ettiği olur. Ayakları çıplaktır. Yıkanamaz. Birleşmis Milletler delegesine ve Kızılhaç'a mek "Size üç paket gönderiyorum./' »u sırada Devlet Başkanı Kasavubu Çombe'ye telefon ederek, "Dostum, size üç paket gönderiyorum. Ha^aalanından alırsınız. Lütfen geri çevirmeyin. Ne isterseniz öyle yapın!.." diyecektir. Çombe'ye gonderilen bu üç paket Lumumba, Senato Başkanı Okito ve Gençlik Bakanı Mpolo'dur. Lumumba ile arkadaşlarını ertesi gun Hardy kışlasından alıp bir uçağa koyarak, Moanda Havaalanı'na gönderirler. Bu uç ozgurluk savaşçısını alanda askerler karşılar. Ellerini ve ayaklarını bağlayıp başka bir uçağa atarlar. Dayak ve işkenceler uçakıa başlayacaktır. Ben Kongo'da bir yıl yaşadım. Oraya geldiğim zaman, Lumumba ölduruleli 18 ay oluyordu. Stanleyville'de babasını ve kardeşi Louis Lumumba'vı buldum. Onun yakınlarıyla arkadaşlık ettim. Duşmanlarını tanıdım. Lumumba'ya yazılmış ağıtları dinledim. Onun çarpıştığı yerlerde. soluklarını duydum. Bir bayrak gibiydi Lumumba. Tanıdığım her Kongolunun içinde, ondan bir şeyler yatıyordu. Onu alçakcasına oldurenlerin', işbaşında olmalarına karşın, ulusal bir kahraman olmuştu Lumumba. Ben Kongo'dayken Mobutu Genelkurmay Başkanıydı. Kasavubu da Cumhurbaşkanı. Sonla, Mobutu Devlet Başkanı oldu. Zaire'yi hâlâ o yönetiyor. Lumumba'ya yapılan işkencelerden hiç sorumluluğu yokmuş gibi, Mobutu, aradan yıllar geçtikten sonra şöyle diyecektir: "Bağımsızlıgımızın ilk şehidi Lumumba sömürgecilerin kurbanı olmuştur. Kendisini ulusal kahraman ilan ediyoruz!" Lumumba'ya saygı!... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI Y1LMAZ ŞİPAL 3 gtin işe gelmemek SORU: Üç gün izinsiz ve mazeretsiz olarak işe iıst iiste geln yen bir işçi işten atılır mı? Buna bağlı olarak ihbar oneli kesilir mi? (Üst iiste izinsiz ve geçerli bir nedeni olmadan 3 gun işe gelmeyen işçiden işçinin aleyhine ihbar oneli kesilir mi?) Bu dunımdaki işçiye tş Kanunu'nun hangi maddesi uygulanır? Bu durumda iiçüncü günün ertesi günü işçi işinden aynlmak istediğini bildirirse, iş akdini işveren mi, yoksa işçi mi feshetmiş olur? R.Y. ISKENDERUN \ANIT: İş Yasasının "İşverenin Bildirimsiz Fesih Hakkı" koşullannı içeren 17. maddesine göre, "İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki gün veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş gunü, yahut bir ayda üç iş gunıi işine devam etmemesi" işverene "hizmet akdini sürenin bitiminden önce veya bildirim önelini beklemeksizin" bozma hakkını tanımıştır. Bu İconuya ilişkin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin, 7.5.1968 tarih, 1960 esas, 6996 kararı: " (...) Gerçekten 931 (şimdi 1475) sayılı kanunun lTnci maddesinin (f) fıkrası, işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki gün işine devam etmemesi halini, sozleşmenin bozulması için yeterli görnıüştür. Mahkemenin aksine olarak ardı ardına uç gün işe devam etmeme halinde iş sözleşmesinin bozulabileceği yolundaki göruşü doğru değildir. Ancak fesih hakkının doğması için ardı ardına iki gün işe gelmemenin haklı bir sebebe dayanmaması gerekir. Uzun zamandan beri işyerinde çalışan davacının. mücerret iki gün işine gelmemesi sebebiyle haklanndan yoksun bırakılması afâki iyiniyet kurallarına da uygun duşmez. Zira herkes haklannı kullanmakta ve borçlarını yerine getirmekte afâki iyiniyet kurallarına uymakla yUkümlüdur (...)" yönündedir. Aynı duruma ilişkin Devlet Memurlan Yasasının 2670 sayılı yasa ile değişik 125. maddesinde ise: "b) Özürsuz ve izinsiz 39 gün göreve gelmemek"in cezası ise, "Fiilin ağırlık derecesine göre memurun. bulunduğu kademede ilerlemesinin 13 yıl durdurulmasıdır." BİTTİ İLÂ N BAKIRKÖY 3 AŞLÎYE HUKUK HÂKÎMLİĞİ'NDEN Dosya No: 982313 Karar No: 98478 Davacı, lstanbul Belediye Başkanbğı vekilleri Avukat Gülden Güven, Avukat Cihat Diker, Avukat Yıldız Sun, Avukat Nunen Kalemoğlu (Bayrak), Avukat Günışık Çay tarafından davalılar Aytekin Kotil, Atılay (Atalay) Okbaydan, Yücel Emirgan aleyhlerine açılmış bulunan alacak davasımn mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda: H.U.M.K.'nunun 2494 Sayılı Kanunla değişik 8 nci maddesi gereğince 25.000 lirayı geçmiyen davalann Sulh Hukuk Mahkemesi'nde göruleceği belirtilmiştir. Dava olunan paranın miktarına göre görevli mahkeme Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi'dir. Bu nedenle dava dilekçesinin görev yönunden reddine, hukmun kesinleşmesinden sonra dosyanın gorevlı Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesı'ne gönderilmesine, dair temyizi kabil olmak uzere verilen 29.2.1984 tarih esas 982313, 198478 sayıb görevsizlik kararı davalı Yucel Emirgan'a ilânen tebliğ olunur. 18.4.1984 Basın: 5051 İLÂN İSTANBUL 4. CÜ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NDAN Dosya No: 1982/664 Karar No: 1983/830 Davacılar Abdulkadir Özbek, Ahmet Kâmuran Çeven, Halis Kılıç vekili tarafından Bahçelievler Ferah Sok. No: 8 Ist., Mustafa Dınçer aleyhine açılan konkordatonun feshi davasımn duruşması sonunda: KARAR: Borçlu konkordato şartlarına u\gun olarak borçlarını kendiliğinden yerine getirmek zorundadır. H.U.M.K.'nun 176/9 maddesine göre basit usülu muhakemeye tabı olan iş bu davada borçluya meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesine rağmen konkordato şartları gerefınce ödeme yaptığını, belgelendirmedigi gibi bu tur bir def'i de dahi bulunmamıştır. Davacılar konkordato şartlanndan istifade ettığı celb edilen dosya ile sabit olduğundan l.t.K.'nunun 307 maddesine isünaden lstanbul Asliye4. Ticaret Mahkemesi'nin 20.5.1981 tarih ve 981/277 esas ve 981/229 karar sayısı ile tastik edilen borçlu Mustafa Dinçcr hakkında konkordatonun alacaklıları ABDULKADİR OZBEK, AHMET KÂMURAN ÇEVEN ve HALİS KILIÇ yonlerinden KONKORDATONUN FESH1NE, 5000 TL. maktu vekâleı ucretı ile asağıda mütredatı yazılı olan 4.270 TL. muhakeme masrafının davalıdan tahsiline, 500 lira harc alınmasına yargıtay yolu açık olmak üzere 25.11.1983 tarihinde oy birligi ile karar \erildi. 25.11.1983 Basın: 5161 İSTANBUL ASLİYE 4. NCÜ TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NDAN Dosya No: 1983/1213 Davacı Hasan Hüseyin Karabulut vekili avukat Salih Zıhna tarafından davalı Mustafa Dinçer aleyhine açılan konkordatonun feshi davasında: Davalı Mustafa Dinçer'e lstanbul, Bakırköv. Bahçelievler Ferhat Sokak No: 5 adresine çıkarılan dava dilekçesi tebliğ edilemeraiş ve zabıta ile de adresi tesbit edilemediğinden dava dilekçesinin ilânen tebliğine karar verilerek dumşmasının 23'5 1984 çarşamba günune tâlik edümiştir. Davaiı 23/5/1984 çarşamba günü saat 14'de duruşmada bizzat veya vekili marifetiyle hazır bulunmadığı takdirde H.U.M.K.'nun 509510'uncu maddesine göre ayrıca gıvap kararı çıkarılmadan gıyabında karar verileceğı ilân olunur. 6.4.1984 Basın: 5160 BAKIRKÖY 4. ASLİYE HUKUK HAKtMLİĞİ'NDEN Dosya No: 981/326 Muhatap: Israfil Baykal. Arma Ticaret, Sahilyolu, Sakızağacı No: 78, Bakırköy. Tebliğ olunan: Davacı lstanbul Belediyesı Başkanlığı Vskili Av. Ayfer Coşkun tarafından aleyhinize ikame edilen işgal tazminatının tahsili davası sonunda 214.000. TL. i^gal tazminatının dava tarihinden itibaren yurütulecek VaS kanuni faizi ile birlikte tahsiline dair 31.10.1983 gun, 1981/326 esas, 983/591 sa>ılı karar, adresinızmeçhul olduğundan ilânen tebliğine karar serilmistir. İlânen tebliğ olunur. Basın: 5052 KONKORDATO KOMİSERLİĞİ'NDEN 984,525K. lstanbul Aksaray, Ordu Cad. No. 286 K.2/3'de Konfeksıyon imalat ve satımı ile iştigal eden Bırmen Gıyim Sanayiı Hıdayeı Ergun Çelikel tarafından talep edilen Konkordato mehlı. İstanbul 4. Icra Tetkik Mercii Hakimliği'nin 9.4.1984 T. 984624 E \e 984525 K. ile uygun görülmüş ve kendisine 2 aylık mehil verilmiş konkordato Komiseri olarak AV. FARUK CEYLAN tayin edümiştir. Borçludan alacaklı hakiki ve hukmi şahısların, işbu ilân tarıhinden itibaren 20 gün içinde alacaklarını gosterir belgeierini bir dilekçeye ekleyerek imza sirküleri veya vekâletnameleri ile birlikte mesaı günlerinde saat 1315 arasında Cağaloğlu, Başmusahıp Sok. Talas Han Kat. 3 No: 3O6'da, komiser Av. Faruk Ceylan'a muracatla alacaklarını kaydettirmeleri, bu muddet içinde alacaklarını kaydettırmeyen alacaklıların Konkordato muzakeresine kabul edilmeyecekIeri, alacaklılar toplantısının, 28.5.1984 Pazartesı gunu saat 15 'de lstanbul Adliye Sarayı 4. Icra Tetkik Mercii Hakirrîüğı'nin mıılafaa salonunda yapılaeağı, alacaklarını müddeti içinde kaydettıren alacaklıların bizzat veya yetkili vekilleri marifetiyle toplantıda hazır bulunmalan, toplantıdan 10 gün evvelinden itıbaren yukarıda yazılı adreste, tatil gunleri haricinde saat 1315 arasında belgelerin tetkik olunabıleceği, Konkordato muzakeresi neticesinde verilecek karara vaki ıltihakların toplantıyı takip eden 10 gün içinde Konkordato Komiseri'nin adresinde avm saatler içinde kabul edileceği ılân olunur. Basın: 5139 t L Â N MUĞLA İLt YATAĞAN İLÇESİ TURGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI'NDAN 2886 sâyılı kanunun 37 maddesi gereğince. Belediyemiz hizmetlerinde kullanümak uzere komple bir adet vıdanjörArazöz satın alınacaktır. 1 Muhammen bedeli 11.000.000. Tl .'sı olüp geçici teminatı 330 tOO. TL.'sıdır. 2 ihale 17.5.1984 Perşembe gunu saat 15.00'de Belediye Encümeni huzurunda yapılacaktır. 3 Isteyenlere şartname gönderilir. Ilân olunur. Basın: 15406 1983'669 MdhkeniiMiıi/de davacı HUMIU Ak^ar tarafından davalılar Abdı Turan, Mustafa Demırcioğlu. Hatice Yaramış, Mücahit Kara, Azız Genç vs. aleyhine açılan ızaleyi şuyu davası sebebiyle: Abdi Turan, Mustafa Demircıoğlu ve Hatice Yaramış adlarına çıkanılan davetıyenın tebliğ edılemediği ve yapılan zabıta tahkikatında da adresinin tespit edilemediji ve kendilerinin de bulunamadıkları bıldırüdiğinden adı geçen davalılar Abdı Turan, Mustafa Demircioğlu ve Hatice Yaramış'ın davalı olarak duruşma gunu olan 10.5.1984 gunu saa! 9.00'da Mahkememi^uc ha^ır bulunmaları veya kendilerini bir vekıl marifetiyle lemsil etıirmelerı, gelmedıklerı ve kendilerini bir vekü marıfetiyle temsü ettırmcdıkleri takdirde duru^manın HMUK'nun 509510'ncu nıaddelerı uyarınca gıvaplarında devam olunacağı davetıyc yerıne kaım olmak u/cre usulen ılan olunur Basın: 15509 T.C. KOCAELİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN İLAN AKÇAABAT SULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN Esas No: 198157 Davacı Taşocağı köyünden Hüseyin kızı Gulsum Akçay vekili tarafından davalılar aynı koyden Harun Reşil oğlu Selahattin Akçay ve arkadaşları aleyhine açılan ortaklığın giderılmesi davasımn yapılan duruşmaMnda: Davalı Selahattin Akçay'm köydeki adresine çıkanlan davetiye ve dilekçenin yurt dışında gosterilen bir adreste bulunduğundan tebliğ edılemediği. yurda gelişi nedeniyle 23.3.1983 günlu oturum için koydekı adresine dilekçe ve davetiyenin bizzat kendisine ulaştırıldığı çıkarılan gıyap davetiyesinin yurt ıçı ve dışındaki adreslerinde bulunmadığından, ulaştırılamadığından kendisine ilânen gıyap davetiyesinin tebliğine karar verilmekle, karar gereğince davalı Selahattin Akçay'ın duruşmanın kaldığı 2.5.1984 çarşamba gunu asat 9"da duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi takdirde duruşmanın gıyabında devam edeceğı, gıyap davetiyesi tebliği yerine geçerli olmak uzere ilan olunur. ~ Basın: 15517 ILAN KARTAL 1. ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİNDEN 19831019 Davacı Suleyman Guvenir vekili Av. Feridun Boduroğlu tarafından davalı Guler Akbay (Güvenir) aleyhine ikame edilen velayetin nez'i davasında davalı Guler Akbay'ın adresinde bulur; .ladığından velayetin baba Suleyman Güvenır'e verılmesi ve mahkeme masrafları ile vekalet ucretinin davalıdan tahsiline, davasının dava dılekce^ı verine kainı olmak uzere. ilanına, 14.6.1984 gunu saat 9 30"da mahkemede hazır bulunnıadığınız lakdirde adınıza gıvap kararı eıkarıılacağı tıususu icbliğ yerine kaım olmak iı/ere ılan olunur. 24.4.1984 Basın: 5138 BAKIRKÖY 4. ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİNDEN GIYAP KARARININ İLÂNEN TEBLİĞİ Dosya No: 1982/714 Esas Muhatap: Mahir Çeter Sefakoy. Mezbaha Yolu, 4 nolu dukkânda mukim. Bakırkoy'Ist. Tebliğ Olunan: Davacı lstanbul Belediyesi Vekili A\. Cihat Diker laıafından aleyhinize açılan ecrimısil ve mudahalenin men'i davasımn yapılan duruşması sırasında adresinı? meçhul olduğundan gıyap kd.irı teblığ edilememiş ve kararı ilânen tebliğine karar verılmıs olmakla; bu kerre duruşma gunu olan 8.6.1984 gunu saat 10.00'da bizzat veya sızı temsıle yetkili bir vekıl marifetı ıleduruşmava icabet etmenı/ gıvap kararının yerine kaim olmak uzere ilânen tebliğ olunur 16.4.1984 Basın: 5053 Şoför amca, okulum açıldı, beni koru Turkıye Tratık Kazalanm Onleme Demeğı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle