15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MART 1984 KÜLTÜR YAŞAM 44 CUMFIURÎYET/5 Özetle Ulagay'm kitabı ikinci basımını yaptı Gazetemiz Ekonomi Servisi Şefi Osman Ulagay'ın Hil Yayuı tarafından yayımlanan "24 Ocak Deneyimi Üzerıne" adlı kitabı kısa sürede tükenerek ikinci basımını yaptı. Ulagay, kitabtnda, 24 Ocak Kararları 'mn uygulamalarmı günlük akış içinde anlattyor ve değerlendiriyor. Gene Hil Yayın 'dan çıkan ve A. Günditz Ökçıın tarafından yayına hazırlanan "Osmanlı Sanayii: 19131915 Yılları htatistikleri" adlı kitap, Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik yapısının oluşum sürecinin belirlenmesinde onemli bir kaynak .niteliğinde. Öteyandan, Anıl Çeçen'in kültür politikalarım sorgulayan ve seçenek politikalar sunan "Kültür ve Politika" adlı yapıtı da Hil Yayın 'ın yayımladığı kitaplar arasmda yer aldı. Hakkâri'de Bir MevsinT Belgrad'da gösterildi ÜSKÜP, (Cumhuhyel) Yugoslavya'nın başkenti Be!grad'da düzenlenen FEST'de (Dünya Filmleri Şenliği), Erden Kıral'ın yönettiği TürkAlman ortak yapımı "Hakkâri'de Bir Mevsim" de gösterildi. "Politika" gazetesinde yayımlanan filmle ilgili bir yazıda da, "Hakkâri'de Bir Mevsim"in içerik, estetik ve sanat değerleriyle şenliğin aynı gun gosterilen altı Filminin (ki aralarında iki ABD, iki SSCB ve bir Italyan filmi vardı) en iyisi olduğunu vurguladı. Priştine'de yayımlanan "Tan" gazetesinde de, Raşit Hana Turk okurlarına filmin konusunu açıklayarak sanat yönünden elde ettiği basarıyı övdü. Zagreb'te SırpHırvatça yayımlanan aylık "Republica" gazetesi de, geçenlerde yitirdiğimiz ozan Hasan Hüseyin'in iki uzun şiirini Biserka Filopiviç'in çevirisiyle okurlarına sundu. Yine şubat ayının son gunlerinde, Üskup'un "Birlik" gazetesi Oktay Akbal'ın "Kum Saati", Piştine'nın "Tan" gazetesi de Hüseyin Su'nun " A t e ş " adlı oykulerine yer verdi. "TaıT'da, aynca tlhan Berk'in "Şiirin Gizli Tarihi" adlı denemesıyle birlikte, Cengiz Bektaş'ın "Dogaca" ve Suat Vardal'ın "tkisi" adlı şiirleri yayımlandı. Duyduk Gördük Özalh benzerUğinden belediye başkan adayı oldu İnşaat Mühendisi S. Enis Öznırk 'un Başbakan Turgut Özal'a henzerliği, Anavatan Partisi'nden Gebze Belediye Başkanhğı' na aday olmasma yol açtı. Ve Gebze belediye başkan adayı Enıs Öztürk Gebze için yapacağı işleri şöyle sıraladı: Cadde ve sokaklarda çamura son; aydmlatmaya fıtzla devam; E5 Karayolu 'na birkaç üst geçit; tüm kasabada toplu taşımacılık; alt ve üst geçit gereksinmelerini gidermek; kasaplar çarsısını bir çatı altına almak; Ekmek Fabrikası 'nı 24 saat çalıştırmak; su, kanalizasyon sorununu gidermek; Tavfanlı köyü baraj projesine el atmak; 200 veya 300 yataklık hastane yapımı; 3 mahalleye sağlık ocağı. Ticaret Meslek Lisesi için hızlı çalışma; büyük gereksinme duyulan Doğumevi yapımı; sivrisineği alınacak önlemlerle yok etmek; İmar Planı 'mn ivedilikle haüedilmesi; Şüe'den başka •Şife var mıdır? Günlerdir kara kara düşunüyor ve "Acaba, " diyoruz, "yaşamımızın en ucra koşelerıne kadar giren, her şeyi denetleyen mevzuat hazretlerı konu eğıtimle ilgili ders araç ve gereçlerine gelince çaresiz mi kalıyor? Ders araçları piyasaya, bu alanı parselleyenler larafından nasıl böylesine sorumsuzca çıkarılabiliyor, buna nasıl göz yumuluyor? Ilkokul 5. sınıftaki kızınıza bir yerkure alıyorsunuz Yararlansın, coğrafya bilgisi gelişsin diye. Sonra bir bakıyorsunuz, ufak tefek de olsa, yazım hataları, baskt kaymaları var... Neyse, diyorsunuz, bu kadar kusur kadı kızında da olur. Ama dikkat ettikçe çok daha ağır yanlışlıklarla karşılaşıp kuduracak noktalara geliyorsunuz. Örnek mi? İşte size birkaç tane: Etyopya ve Somali, bizim yerkürede olmuş Habeşistan ve Somalya... Derken Birleşik Arap Emirlikleri'nin Vmman ülkeleri olduğunu göruyorsunuz. Bir de Hatay ilimizin Suriye'de kalması var ki Atatürk'ün kemiklerini sızlatır... Derken ABD'nin 40 yıllık Los Angeles kenti Rumlaşarak Los Angelos oluyor, El Salvador'un El'i düşüyor. Hadi, hepsini geçtiniz ve sinirlerinizi bozmadınız diyelim. Peki, kızıntz şöyle seslenirse size, ne yaparsınız: Baba, bizim Şile'den başka Şile var mt dünyada? Tabii, hemen bir atlas bulup araştırmaya koyulur ya da kızınızın yanına gidip parmağıyla gösterdiği yere bakarsınız Burası Büyük Okyanus 'un aşağılarıdır, San Felix, Juan Fernandez gibi ada adlarının altında ve ayraç içinde "Şile" ile karşılaşıp hayretten donakalırsınız. Sonra da, yerli kürelerin bu saktncalanndan kurtulmak için "çikita muz" gibi yabancı kökenli yerküre getirtilmesini dileniniz. Hemen ardından aklınız yine başınıza geliverir. Bu kez, o yerküredeki yabancı terminolojiyi sökebilmesi için kızınıza bir de yabancı dil hocası tutmanız gerekecektir çünkü. YAPMAZSAM HUZURSUZUM "KesinUkle bildiğim şu:Kesim yapmayıçok seviyorum y^P yapmayınca huzursuz olup bir seyieri hak etmiyormusum hissine kapıltyorum" diyor Fatma Tültn Oztürk. Orgcu Cochereau öldü Paris'teki Sotre Dame Katedrali'nin orgcusu olarak biıyük bir üne eren, çağımızuı en büyük birkaç org virtüozu arasmda adı sayüan Pierre Cochereau, 59 yaşında Fransa 'mn Lyon kentinde öldü. Cochereau, 1980 yılından bu yana, yeni kurulan Lyon L'lusal Müzik Konservatuvan'nın müdürluğünu de yapıyordu. Benim resimie yaptiğım insanın insana bakması ŞENAY KALKAN Fatma Tülin Oztürk 10. kişisel sergisini L'rart Sanat Galerisi'nde açü. Sanatçının sergisini gezmeye gelen hemen herkesin ilk söylediği şu "Resimleriım çok ilginç"... Gerçekten de sanatçının resimleri aiışılmışın ötesinde. Yeşilin çeşitli tonlarıyla oluşturulmuş, soyut insan bedeni aynntıları... Ama ilk bakışta yaptığınız yorum birkaç dakika sonra değişebiliyor. Fatma Tülin Öztürk'ün resim yapmaya nasıl ve hangi dürtü ya da dürtülerle başladığını oğreniyoruz: "Tam olarak "şöyle başladım" diyernem. Disiplinli olarak Boğaziçi Üniversitesi'ne girdiğim zaman başlamıştım. Oyle ki, evimle okul arasındaki yolda zaman kaybetmemek için okula taşınmıştım. Neden resim yaptığıma gelînce: İnsan bilinçaltım ne kadar çözümleyebilir, bu çozümlemeyi ne kadar doğru yapar bilemiyorum? Ama bir çoğalma, bir ses duyurma, ihtiyacıyla, iç yalnızlığımızdan kurtulmak, sozcuğün yetmediği yerde başka bir dil kullanmak için olabilir. Tek başka dilim de resim... Bunlar nedenlerden bazıları. Bunların dışında, yaşadığınu kanıtlama isteği, "Ben de varım", "Ben de böyle bakıyonım" iddiası da olabilir. Daha önce söyledığim gibi bunların hepsi, bunlardan biri ya da daha farkh nedenler olabilir. Ama kesinlikle bildiğim şu: Resim yapmayı çok seviyorum ve resim yapmayınca huzursuz olup, bir şeyleri hak etmiyormusum hissine kapıhyorum...'" İnsanın kendi gövdesinde ya da başkalanntn gövdesinde gördüğü ayrıntılar. koca govde üzerinde kuçucuk yer kaplayan ayrıntılar, sanatçının buyuk boy tablolarında kocaman, çalışılmış. "Neden hep aynntı, a>rıntılar?" di>e soruyoruz, anlatıyor: Son sergisinde insan vücudunu ele alan F. Tülin Oztürk: gecekondularm tapu çalışmalarını hıziandırmak; belediyece toplu konut yapımma ağırlık vermek; gençlere spor tesisleri ve kapatı spor salonu yapımı. Peki ama bunun duası nerede? Daha önce bize yazan pekçok okurumuz gibi Ergun Çömez de, babasının adresine gelen bir mektubu yollamış. ><• kendisi işin içinden çıkabilmiş, ne ailesi. Mektupta belinildiği gibi 7kişiye kopyasını yollamak yerine, gazetemize postalamışlar. Asltnda Çömez ailesine gelen mektubun içeriği, ytllardır zaman zaman hepimizin adresine gelen ve ünlü "Aziz Antuan Saadet Zinciri" diye adlandınlan şey. Hatta bir ara, açıkgözler bu işi parayla yapıp hem PTT'yi felç etmişler, hem de "köşeyi" dönmüflerdi. Ancak bizim hazretler, Çömez ailesine ve öteki okurlartmıza yazdıkları mektupta, işi yerli hale getirip Müslüman ağırlıklı kılmışlar. Mektup şöyle: DİLEK DVAS1 (Bismillahirrahmanirrahim) Bu dua 1854 yılında bulunmuştur. Birinin eline geçmiş, yedi kapıya dağıtmış, zengin olmuş. Bir yoksulun eline geçmiş. mektubu yakmıs, evi yanmış. Çocuğu olmayan bir kadının eline geçmiş, yedi kişiye dağttmış, çocuğu olmuş. Yedi kişiye posta ile ve mümkün olduğu kadar uzağa dağıtın. Bu duayı 48 saattenfazla tutmamaya bakın. Allah herkesin derdine derman olsun, yoksullara elini uzatsın. Dilek Zinciri, bütun kalp ile Peygamberimize ve Peygamberlerimize inananlar umutsuzluğa düsmesin diye 7 kez dünyayı dolasmış. Şimdi şans size gelmiştir, uç gün içinde şansıntz açılacaktır. Bunu sadece posta ile gönderebilirsiniz. Ne olacağını yedi gün içinde göreceksiniz. Yedi kişiye yazın ve dağıtın. Bu dua bir hava albaymın eline geçmiş, yedi kişiye dağıtmış, çok zengin olmuş. Bir baskasınm eline geçmiş, inanmamış, aniden hastalanmış. Çare buhınamamtş, vcfat etmiş. Bu bir tehdit değil, bir örnektir. Sakm yakmaym, Aüah cumlenizle beraber olsun, dileğinizi kabul etsin. AFSAD'da Semih Yolaçan AFSAÜda "Ayın Fotoğrafı" yanşmasını Semih Yolaçan'm yapıtı kazandı. Her ay AFSAD üyeleri arasmda yapılan yarışmanın bu ayki sonucu, İFSAK Başkanı Mehmet Bayhan 'm değerlendirmesi sonucu belirlendi. Ayrıca ayın birinci fotoğrafı Ali Rıza Akalın'm, ikinci fotoğrafı Meiih Ilgaz'ın, üçüncü foioğrafı Mehmet Gokağaç'ın oldu. Nurullah Kılıçaslan, Derya Dağlı, Coşkun İncekara, Ali Başdas ve Ahmet Oktay'ın birer yapıtı da sergilenmeye değer bulundu. Neden hep aynntı. ayrıntılar "Başlangıçta nesneterle, nesnelerdeki aynntılarla uğraşıyordum. Nesnelere daha kolay, daha rahat yaklaşabiliyordum. İnsan o kadar nesnel yaklaşılacak bir şey değil. Belkı bu nedenle geç girdi resmime. Insanda da ayrıntüarı ele aldım. insan bedenindeki bütun o girintilerde, cıkıntılarda, oyuklarda bir oluşumu hatta yok oluşu buluyorum. Yani bir evren. Ayrıntılar benim için butunden daha onemli. Onlarda daha çok butünlük var. Ayrıca ayrıntılar bütünun sınırlarını zorlayan şeyler. Resimlerimde aynntılarla bir bütun oluş • turmuyorum. Çünkü her ayrıntı kendi içinde bir butun. Insarı bedenindeki ayrıntıları anlatırken çıkış noktam bendim. Aynaya bakarak değil ama... Kendi vücuduma bakınca görebildiğinı yerler... İnsan farkında olmasa da en çok kendi gövdesini, kendi gövdesindeki ayrıntıları gorur çünkü. Ama yaptıklarım sa!t kendi elim, bacağım değildi. İnsanın insana bakmasıydı." Fatma Tülin Öztürk, konuşmamız suresince bir ressamın kendi resimleri ustune konuşma sının kötü olduğunu duşundüğunü söyleyip, kendi resimleri ustıine konuşuyor olmanın sıkmtısını çekiyor. " Ç u n k ü , " diyor, "Ben zaten sözcuklerle anlatamadıklanmı resimlerle anlatıyorum. Her sözcük, her anlatış insanı (resimlere bakanları) resimden uzaklaştırır. Yorum onlara bakanların hakkı, onlann imajını sınırlamak istemem. Resimlerim hakkında başkalarının konuşmasını yeğlerim." " O zaman." diyoruz, "Siz başkalarının resimlerini anlalır mısınu bize. Vani Türk resmini değerlendirir misiniz?" Cenül Eren Berlin'de sergi açtı BERLİN, (a.a.) Türk ressamı Cemil Eren, bu yıl yurt dışında gerçekleştireceği sergilerin ilkini, 9 mart akşamı Batı Berlin'deki Franz Mehring Galerisi'nde açtı. 29 nisana kadar sürecek olan sergide, Cemil Eren'in Bodrumlu balıkçıları konu alan 45 kadar tablosu bulunuyor.Cemil Eren, daha sonra Stockholm'de ve Amsterdam'da da birer sergi açtıktan sonra ABD'ye geçecek ve orada bir süre kalacak. Türk resminde ekolle^nıe yok "Turk toplumundan kaynaklanan, özgun bir felsefeye. bir duşünce akımına dayanmıyor Turk resmi. Ekolleşme yok. Sanatçı potansiyeli, yaratıcılık, \etenek var ama ozgun bir duşunceyle temellendirilmiyor. Bire>sel çabalar resim tarihimizi belirleyecek güçte olmuyor. Herkes kendi tavrında resim yapıyor. Çok iyi sanatçılarımız %ar, resmimizde bir gelişme var, ama bir ekolleşme olmadığı, etki tepki içinde gelişmediği için kısa kalıyor. Çunku bir ulkenin resmini var kılan unsur birbirleriyle gelisen, birbirinden kan alan ve özgün bir teoriye, felsefeye dayanan çözumler, aşamalar orgüsudur. Muziğiyle, edebiyatıyla, resmiyle sanat bir bütun halinde geliştiği, ozsuyunu guçlu duşünce akımlarıyla beslediği olçude bir ulkede buyük sanatçıların yetişeceğine inan\yorum." HAYVANLAR tsmail Gülgeç Picasso Kanadahlara satıldı 19441954 yılları arasmda Picasso ile yaşayan, ondan Paloma adlı bir de kızı olan Françoise Gilot, daha sonra yazdığı "Picasso Ile Geçirdiğım Günler" adlı kitabınm yayın hakkı#ıı, sonunda Kanada'daki Stratford Şenliği'nin kurucusu Tom Patıerson 'la bir sanat galerisinin sahibi olan Chrıs Yaneff'e sattı. Çocuk felci aşısını bulan ünlü doktor Jonas Salk 'ın son kansı olan Gtlot, uyarlama, yö'netmen ve iki baş oyuncunun seçitni konularında söz hakkı sahibi. KİM KİME DUM DUMA Behiç Ak Evet.evet bence de yfj pön bile^telefini, kulture! deqı?«ı planına d futuuJfc bir ptân yopmalıyız Peter Shaffer'dan "Amadeus" ya da Tann'nın gözbebeği AYŞEGÜL YÜKSEL Salieri, müzik yeteneğine karşıhk, tum yaşamınca "erdemli" kalmaya ve insanhk adına çahşmaya and içerek Tanrıyla "pazarîığa" girmiş, "sıradan" bir besteci; Viyana'da "sara> bested s i " olabilecek denli becerikli, zarif görünüşüyle, "ölçülü" konuşması ve davranışlarıyla çe\resine baştan sona uyum sağlamış, "oyunu kuralınca o>nayan" bir genç adam... Mozart ise yalnız kafası ve yüreği doğrultusunda yaşayan, "olağanüstü" bir müzik adamı; çocuksu, şımank, delidolu, saygısız, yol yordam bilmez, her eyleminde "içten", "kural dışı" bir delikanlı... Salieri ile Tanrısı arasındaki çatışma, saray bestecisinin "müzik vetenegi, Tanrı, kendisi ve Amadeus" bağlamındaki "tersinlemenin'" (ironi) bilincine varmasıyla başlar. Salieri, ulaşmak için yanıp tutuştuğu müzik yeteneğini, onunla alay edercesine Amadeus çılgınına sunan Tanrıyla yaptığı pazarlığı bozar. Tann'nın yeryüzundeki sesi saydığı Mozart'ı ortadan kaldırarak Tann'dan öç alacaktır. Yine "tersinleme" yoluyla oyun bir başka boyuta açılır: Moıart'ın müziğinin yüceliğini, "sıradan" insanlann "sıradan" beğenisiyle belirlenmiş 18. yüzyıl Viyana'sı müzik ortammda "tek" anlayan, ona ölesiye düşman Salieri'dir... Amadeus, kafaların ve yüreklerin "oteğan"ın ötesine ulaşamadığı bu "sıradan" insanlar, dünyasında her özelliği ile "aykırT'dır; "aykın" olanı yok etmekse kolay... Sonsuz "içtenliği" ile Salieri'nin "ikiyüzlülüğü" karşısmda korunmasız, şaşkın Amadeus... miş olduğu "koruyuculugunu", ona ölesiye duşman Salieri'de arar. (Ölüm TanrısıLeopoldSalieri, "baba" figürunde buluşurlar.) Gerisi kolay gelir... "İçtenh'k", "ikiyüzlülüğe", "olağanüstü" olan, "sıradan" olana yenik düşmüştür. Shaffer. "tersinleme" üstüne "tersinleme" bindirerek oyunu sonuçlandırır. Yetmiş uçune varan SaHeri kazandığı une ve saygınlığa karşın daha yaşarken unutulur. Mozart ise ölumünden yıllar sonra muziğiyle ölumsüzleşir. Uzun aşamada "kazanan" Mozart, "yenik düşen" ise Salieri'dir. Salieri, Tanrısı tarafından "unutulmaya yazgılı" olmakla cezalandırılmıştır. Sbaffer, Salieri'ye yaşattığı acıyla gelmişgeçmişgelecek tüm "sıradan" insanları ince bir alaycılıkla bağışlar. Yazar, s\nırsız düş gucunün yardımıyla, tutkunu olduğu Mozart'ın üç yüz yıldır birikmiş öcunu alır boylece. Hepsi bu... Shaffer, oyun boyunca Yunan tragedyasının çeşitli ögeleriyle, Othello'yla. Iago'yla, ruhbilimsel gerçeklerle, dinsel inanç konusuyla ve epik tiyatroyla bol bol flört ederek, tiyatronun gorsel çarpıctltğını alabildiğine kullanarak, her duzeyde seyirciye şu ya da bu özelliğiyle "çekici gelen", "her derde devâ", başarısı ve satışı kesin bir "olay" daha yaratmıştır; "Amadeus"la tiyatro adına tanışılabilecek ne varsa hepsini gundeme getirmiş, kendinden ve oyunundan uzun süre soz ettirmeyi bir kez daha başarmıştır. yıp gidiyor oyun. Sahneye yerleştirilen özel ışık tablosu, durmadan değişen tablolan belirlemede çok başarılı bir etken; ancak, Shaffer'ın notlarında da \er alan parlak plastik zemin 'bunışuk" olduğundan, yazarın ıstediği ışık yansımaları >eterince gerçekleşmiyor. Sahne gereçleri, tablodan tabloya geçişlerde neredeyse görunmez uşaklar tarafından kusursuz bir zamanlama \e yumuşaklıkla taşınıyor. •Serpil Tezean'ın dekorkostum çalışması yetkın bir duzeyde. "Armut Dibine Diişer," Ântalya'da tstanbul Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu sanatçıları, bııgün Ântalya'da "Armut Dibine Düşer"adlı oyunıı sahneleyecekler. Melih Vassaf'ın yazdığı, Ergun Özcan 'ın yönettiği oyunda, RaifSomer, Ahmet Açan, Neriman Somer, Jale Öz, Tulın Yanılmaz, Aylın Somer, Suran Oktar ve Munir Akça oynuyor. Kültür Sineması 'nda sahnelenecek olan oyunun geliri, bir ilkokulun koruma derneğine bırakıldı. (a.a.) Müzik ögesi ikinci planda Nüvit Özdoğru, Shaffer'ın oyunun dokusuna ustahkla sindirdiği "ince alay" ögeleriyle örülmuş anlatımını Turkçe'de başarıyla yakalamış. Erten de, oyuncularla yaptığı çalışmada "ince ala>"ı alabildiğine değerlendirmiş. Oyuna egemen olan "göstermeci" anlatım bu değerlendirmeyi zorunlu kıhyor. Olayların genellikle "uzak baktş acısı"ndan sunulduğu oyun düzeni içinde olan biteni hem anlatan, hem yaşayan, hem yaşama sureci içinde anlatan, hem de anlatma sureci içinde yaşayan Can Gürzap, dildeki "ince alay"ı belirginleştirme doğrultusunda bir yorum gerçekleştirmiş. Oyunun tüm yükunü, ağırhğını seyirciye hic duyurmadan taşıyarak, baştan sona "zarif" bir oyun sergiliyor. Alev Sezer, çocuk gorünüşlü, çocuk yaradılışlı, buyuk Mozarl'ın sevincini, öfkesini, umutsuziuğunu ve kaçınılmaz yalnızlığını, duyarlı, incelikli bir oyunculukla dile getiriyor. Constanze'de Sermin Hürmeriç, Imparator'da Nur Subaşı ve tüm öteki oyuncular tutarlı, doğru, bilinçli bir oyunculuk örneği veriyorlar. Yapımla ilgili temel sorun "mü/ik" ogesinin ikincil duzeyde bırakılmış olması; Mozart'ın müziğinin "söz"e ve "durum"a yorum getiren işlevsel bir konumu \ar oyunda. Canlı orkestranııı sahneye başarıyla yerleştinlmiş olmasına karşın sahnenin geri duzeyinde kalarak akustik engellere takılması nedenıyle. mu/ik seMicintn bilincine ula•jjmıyor oyun boyunca. TARIHTE BUGUN Mümtaz Ankan 13 Mart Tek ABDli Oscar adayı En iyi erkek oyuncu Oscar'ma aday olanlar arasmda, yıllardan bu yana ilk kez bir tek ABD'U var. O da Roberl Duvall. Buna karşıhk dört İngiliz oyuncu, Roberl Finney, Tom Courtenay (Peter Ydes'in "The Dresser"iyle), Michael Caine (Lewis Gilbert'in "Rita"sıyla) ve Tom Contı /"Reuben Reuben"le) onun en büyük rakipleri. NALLEY KUYRUKLU YILDIZL 1?S&'D£ BUGÜN HALLEY KUVRUKLU YILCHZI, yoRüN6£SİNOE, GÜNEŞE EM YAMN hiOKmfA GBLDİ. fCUYRuieUI YfLufZLARfN 0J UNLÜSÛ OLAN VALLEY, ADINI, İN6İÜZ ASmoNOMU EPMUNP HAILSY 'OEN ALMIŞTfR. SU ASTKONOM YAPTtĞI HESAPLARLA, 7S8O YfLM BİR TURU TAMAMLtYAN GÖK CJSMİNİ TAhitULAMIÇTI. ANCAtC,ÖMfLUhiÜN SON YILLARINI OUU BEKLEMEKİLB SEÇİREM EDMUNP HALL£y,İ742De,KJJYIZü&M Y/LDI2IN 6ÖRUNMESİtJPBN U YIL ÖNCE YAŞAMA VEPA £TMr$Tf'/SON OLARAK 191O'PA GöguMeN HALLEY YfLDIZI, YAPILAN UESAPLARA GoeE S ŞUBATfMDA 6üNe$E EN YAK/M ULA$ACAKrtR.. 19341984 cidden yerinde bir hizmetıe buhınduklanndan dolayı Sedat Simavi ve Ceınal Beyleri lebrik ederiz. ** Kilomelre başına, lâstik raasraflanoda SOLOA, NfiLLŞY /ÜJYOJtCLa EN ESld GÖGÜMÜ?L£eİW>EN BİRİKİ (iO(&'PA) CANLANOtRAN 11. YUZYfLAAfr •BAYELBC" CHJVAIZ ÖGTÛSÜNÜ/V ZOPYASI .. Ankara'da 2 yeni oyun Devlet Tiyatroları'mn tz>nir'deki oyunu "Gönül .4vcui" ile bu dönem ilk kez sergilenecek olan "Bozkır Guzellemesi", Ankara'da bugünden başlayarak sahneleaîyor. Diego Fabbri 'nin yazdığı "Gönül Avcısı"m Tank Levendoğlu Türkçeye çevirdi, Umran Uzman yönetti. Altmdağ Tiyatrosu 'nda sahnelenecek olan oyunun çevre düzeni ve giysileri Gülümser Erigül tarafından haZirlandı. Nezihe Araz'ın Devlet Tiyatrolan'nda ikinci kez sahnelenecek olan oyunu "Bozkır Guzellemesi "ni ise Kenan Işık ycnetti. Tüm kadrosu kadın oyunculardan oluşan "Bozkır Güzellemesi" Küçük Sahne'de. 50 YIL ONCE Cumhurivet Torakki edeıı bir mecmııa: Yedi Gün Intişar ettiği gündenberı mütemadî bir sây ve gayret mahsuiu olarak gittikçe güzelleşen "Yedi Gun" mecmuası son sayısıle ikinci cildinı bıı rıniş bulunuyor. "Yedi Gün" refikimiz ilk altı ayını doldıırduğu zaman da bu sııtunlarda ilerisı için giizel lemennilerde bulunmuştuk. Sevinerek göruyoruz kı Cenuıl ve Sedat Simavi Bevlvrın gayretlerı vorıılmak bılıııcz huınMeıle devam edıyor. Her iki cildi ınukuyese eden karıler göreceklerdır ki "Yedi Gtin"ün ilk nüshasile son nushası arasmda buyük farklar vardır. "Yedi Gıin" nUshadan nıishaya iyiliğe ve guzelliğe doğru yüruyerek, şimdi artık, keınale varınıstır denecek bir raddeye gelmiştir. Yevınî gazetelerimizin bizi ecnebiler nezdinde ınahcup etıneyecek bir seviyede btıluıınıasına raiınen mecnıuacılığımız maalesej pek sömık gidiyordu. Bu ıneselenin şiındiye kadar verılen cevabı pek busnıakalıptı: TutınuYor! Okımmuvor! 13 Mart 1934 Satılımyor! Biz hiçbir zaman bu kanaatte olmadık; Jilhakika çıkan mecnmaların kapanmalarından lutmadıklan oelli idi. Ancak iyi bir şekılde çıkmadıkları ıçın bıınlan miyar ıııtınak şüphesiz kı haiulı ıdı. İşie lanı A vrııpaî bir temtzlikıe ve giızeilikte çıkan "Yedi Giin" bir seııedenberi gittikçe anan, çoğaian bir ruîlteıe mazhar oluyor. Sebehı? Gayer basit: Çünkii iyiclir ve siiızeldir. "Yedi Giın" mecmuasını lesis etnıekle Turk mecımıaalığına Göz alıeı görsel ögelere yüz vermeden.. Yücel Erten, "Amadeus"u sahnelerken bu iki onemli özelliğiyle değerlendirmiş Shaffer'ı. Erten, " A m a d e u s " u n ilk ke? Ölesiye düşman olandan koruyucu Bir başka aşamada yine "tersinleme"... Mozart "sürekli koruyucusu" olan babası Leopold'u başına buyruk davranışİarıyla kızdırmış, daha sonra da Leopold Olmüştür. Yaşamı boyunca koruyucu kanatlar altında gezen Mozarl, anlamadığı ve onu anlamayan dunyada yapayalnızdır: Babasının, artık yitir Londra'da Peter Hall tarafından sahnelenijinden sonra, yazarın Hall'un sahne düzeni ve John Bury'nin sahne tasanmından etkilenerek oluşturup, oyuna eklediği "notlar" doğrultusunda bir çalışma gerçekleştirıyor; bu notlarda yer alan "göz alıcı" görsel ögelere pek yü/ vermeden... Erten'in sahne duzeniyle bir bale yumuşaklığı içinde ka Görülmemis bir tenzilât
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle