14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ŞUBA T 1984 • • • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/11 Ozal: Lübnan'a bulaşmayacağız (Baştarafı 1. Sayfada) toplu sozleşmeler için bir iist sınır verraediklerini" söyledi. Basın toplannsının başında süratli karar almaları konusuna değinen Özal. şöyle dedi: "Birçok konulara hazır geldik. Tiim bakanlık teşkilâtlarını reorganize etmek, bir giinde 400 sayfayı geçen yasa güciinde kararname çıkarmak, hazırlıklı değilseniz zaten mümkün değildir. Demek ki hazırlıklıyız. 50 yıldır dokunulmayan Türk Parasını Koruma Mevzualı'nı baştan aşağıya değiştirmek hazırltklı olduğurauzun örneğidir. Biz vaatlerini tutan bir iktidanz." Esnaf, sanatkrr ve çiftçiye verilen kredileri arttırdıklarını, defter tutma konularında kolaylık sağladıklarını anlatan Özal, şu konulara değindi: • Biz orta direk için vaat ettiklerimizi aradan birbuçuk aydan az bir zaman geçmesine rağmen hemen hepsini yerine getirdik. • Faturaya vergi iadesi uygulaması ile hakiki sosyal adaletçi olduğumuzu bir kez daha ispat ediyoruz. Fakire ve dar gelirliye de daha fazla vergi iadesi veriyoruz. • Genelde sübva"nsiyonlar yaparak geçmişte yapılan hatalar gibi fakire intikal elmeyen yardımlara karşıyız. • Emeklileri de vergi iadesi kapsamına'aldık. Bu devletin emeklilere yaptığı hibe bir yardımdır. Çünkü onlardan vergi alınmtyordu. • Destekleme alımlannda üreliciye mahsulun hakiki değerini verecek bir politika uygulayacağız. Mahsul bedelleri de artık zamanında ödenecek. • Memurların meyak kesintilerinin ilk taksidini mart ayında iale ediyoruz. • Memur ve işçi emeklileri için bankada hesap açacağız. Bu hesaba iiç ayda veya ayda bir para Iransfer edilecek. Isleyen onu bankada bırakıp gelirinden istifade edecek. Karda kışta beklemeyecek. YÜZDE 2530 ZAM» • Bu yıl işçiye memura yiizde 2530 gibi bir zam vermiş olalım. Enflasyonu o rakamın altına düşürebilirsek satınalma güçleri artacaktır. • tkiüç kamyon kâğıt ithal ederiz. Parayı da basarak memurun maaşını işçinin maaşını bırakın bir misli, on misli de yükseltebiliriz. Sadece para basarak ücretlere zam yapılırsa, bu kaşıkla verip kepçeyle almaktır. • Tam anlamıyla serbest pazarlık olsun diye bir üst sınır vermiyoruz. • Ekonomik büyüme arttığı zaman, işsizlik de azalacak. İşçinin, emeklinin, çiftçinin, esnafın getiri artacaklır. • Vatandaşlarımız Boğaziçi Köprüsü, Keban Barajı. Ankaraİstanbul otoyolu gibi projelerin gelirlerine ortak olabilecekler. Elde edilen paralarla yeni köprüler, barajlar, yollar yapılacaktır. • Konut yapımı için kimsenin şimdiye dek düşünemediği kaynaklar bulduk. Konul Yasası ile ferdi konut kredisi veya toplu konut kredisi almak mümkün olacaktır. İsteyen bahçeli toplu konut kredileri de yapabilecektir. • İmar Affı Yasası'nı sadeleştirdik. Yeni yasada vatandaşa itimadı esas aldık. Yasanın kısa zamanda imar sıkıntılannı çözeceğine inanıyoruz. Vatandaşa itimat ettiğimiz zaman yüzde 99'u doğru yapar. Sadece yüzde l'i istismar edebilir. • İmar affından yararlananların yapacağı ödemelerle, altyapı yatırımlannı bitireceğiz. • Bürakrasiyi azaltacak yetki yasasıyla vatandaşın işlerini gereksiz yere zorlaştıran yasaları veya yasa maddelerini kaldırarak işleri basitleştireceğiz. • Yetki Yasası'nı ilk olarak kullanacağımız saha, Karayollan Trafik Yasası, Pasaport ve Niifus Yasalan olacaktır. MEMURLAR EGİTtLECEK • Bürokrasinin çözülmesi, sadece mevzuatın basitleştirilmesi ve devlet dairelerinde kullanılan kâğıtların azaltılmasıyla olmaz. Aynı zamanda memurların yeniden eğitilmesi gerekmektedir. SORU YAMT Muhalefetin sesi TRT'de duyulmazken hukümet çalışmalarının anlatılması için TRT'de zaman ayrılması haksızlık mıdır? TRT kanununda bir degişiklik yapacak mısınız? ÖZAL Biz bu icraatı benimsetme programlannda muhalefete bir şey deyip onlara cevap hakkı doğacak şekilde davranmayız. TRT kanunu çok dengeli bir kanundur. Ben YÖK için de söyledim. Kanunları sık sık değiştirmemek lazım. Her bir değişikliğe gidersek iktidar lehine değiştiriyor derler. Bunu dedirtmemek için bu kanuna dokunmayız. AF tÇİN ERKEN tki parti, mahkumların affından yana olduğunu açıkladı. Siz bu konuda ne duşünüyorsunuz? ÖZAL Muhalefet partileri af isteriz derler. Ama muhalefet partileri iktidarda olsaydı bizim gibi davranırdı. Bizim bakımımızdan çok dikkatli olmak gereken bir konudur. Bunu seçim propagandası yapmamak lazım. Yapılacak olursa seçimlerden sonra ele almak lazım. UFAKTEFEK ZAMLAR Başbakan bir soruyu yanıtlarken, Türk parasının kıymetini koruma mevzuatında yapılan değişiklikleri anımsattı ve "Hiç kimse yahu Allah razı olsun iyi yaptınız. Yıllardır yapılamayanı yaptınız demiyor da, burokrasi hızınıza ayak uyduramıyor diyor" dedi. Özal, zamlar ve enflasyon arasındaki bağlantının yanlış anlaşıldığına değinerek, "Zam enflasyonun sonucudur, ama zammın sonucu enflasyon değildir. Zaten zamlarda yapacağımızın yüzde 801ni yaptık. Ufak tefek şeyler kaldı" dedi. LÜBNAN KONUSU Özal, "Lübnan'daki bunalıma Türkiye'nin katılması konusunda ABD'den bir telkin var mı? Ayrıca Türkiye'nin Irak'ı desteklemesi konusunda Türkiye'nin zorlandığı yolundaki haberler doğru mu?" sorularına şu yanıtı verdi: "Bu söylediğiniz doğru değil. Bize herhangi bir ulkeden herhangi bir teklif ya da ima gelmedi. Gelse de böyle bir desteği kabul etmeyiz. Taraf olduğumuz zaman bir ağıriımız kalmaz. Iran ve Irak'la da ilişkilerimizi sürdürmek istiyoruz. Lübnan çok büyük bir hadisedir. Bu hadisenin içine girmeyiz. Büyük devletler ise kanşmış. Bizim bu konuya herhangi bir şekilde bulaşmamız doğru olmaz. Türkiye ülkeler arasında bir aynm yapmadan tarafsızlıgını sürdürebilir. Yoksa tarafsızlığımızı koruyamayız." 6. Filo'nun gelmek isterse yetkililerden izin istenerek tekrar Türkiye'ye gelebileceğini söyleyen Özal, ABD'nin İncirlik üssünden yararlanmasına ilişkin anlaşmanın, Türkiye'nin Lübnan sorununa karışması anlamına gelmeyeceğini söyledi. Reagan "tam" savaşacak (Baştarafı 1. Sayfada) rut'taki Amerikan birlikleri aşamalı olarak kıyıda bekleyen gemilerimize nakledilecektir. Lübnan ordusunu eğiten askeri danışman ve yardımcılarımız ise karada kalarak bu göreylerine devam edeceklerdir." ' Reagan açıklamasında, Amerikan birliklerini gemilere nakletme konusunda iki hafta önce karar verdiklerini ve son çarpışmaların bu kararla bir ilgisi olmadığmı ileri sürdü. AP'nin haberine göre Washington'da adının açıklanmasını istemeyen bir Amerikalı yetkili, bu ayın sonuna kadar ilk aşamada 500 Amerikan askerinin gemilere nakledilebileceğini söyledi. , TEPKtLER Reagan'ın Amerikan askerlerini gemilere nakletme kararı ABD'de olumlu karşılandı. Kongre, kararı desteklerken, bazı Demokrat milletvekilleri Amerikan birliklerinin Lübnan'dan tamamen çekilmesini istediler. Senato'nun Cumhuriyetçiler grubu lideri Hovvard Baker, "Başkan Reagan'ın kararı bu koşullarda verilebilecek en uygun karardır. Bu kararın alternatifi Beyrut'taki askeri varlığımızı güçlendirmekti, ancak bu da akıllıca bir hareket olmaz" dedi. Temsilciler Meclisi sözcüsü, Thomas P. O'Neill Reagan'ın karfo'nı rio^rıı bir karar olarak değerlendirerek, "Çekilme sürecini hızlandıracağımızı umuyorum, ancak karara katılsak da Baskan'ın Lübnan politikasının bastan beri yanlış olduğu çoktan açığa çıktı" dedi. Konu ile ilgili olarak BBC radyosuna görüşlerini açıklayan Birleşik Amerika'nın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Brzezinsky ise Reagan'ın kararını "Birleşik Amerika'nın savunma politikası açısından bir yenilgi" olarak niteledi. İSRAİL CEMAYELE YARDIMI REDDETTİ AP ajansının İsrail ordu radyosuna dayanarak verdiği haberegöre, İsrail hükümeti Lübnan Devlet Başkanı Emin CemayePin yardım isteğini reddetti. Habere göre, Cemayel bu hafta basında bir temsilcisini Kudüs'e göndererek, İsrail hükümetinden destek istedi. Ancak İsrailliler bu soruna karışmayı reddettiler. İsrail Başbakanı İzak Şamir ise dün kabine arkadaşlarına İsrail'in Lübnan politikasının değişmeyeceğini söyledi. Âncak İsrail Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı David Kimche, bu konuda Başbakan izak Şamir'le çelişkili olan bir açıklama yaparak, Emin Cemayel hükümetinin düşmesi halinde İsrail'in "duruma müdahale ihtimalinin ortaya çıkabileceğini" söylediler. SOVYET YETKtLİ SLRİYEYE GİDtYOR Sovyetler Birliği Komünist Partisi Polütbüro üyesi Haydar Aliyev'in Suriye'yi ziyaret edeceği acıklandı. Sovyet resmi ajansı TASS, Aliyev'in "şubat ortalarında. Şam'a kısa bir ziyaret' yapacağını bildirdi. Lübnan'da tiim ayrıcalıklar azmhktaki Hiristi\unlar'>da (Dış llaberler Servisi» Lübnan'ın 3 milyonluk nüfusunun %93'üı:u Araplar °/o7'sini de Errheniler oluşturuyor. Halkın "'böO'ının Müslüman olmasına rağmen siyasal ve ekonomik ayrıcalıklar Hıristiyanların elinde. Nitekim çok geniş yetkileri olan cumhurbaşkanı Hıristiyan'lardan seçiliyor. Orduda da, yüksek rütbeli subaylar Hıristiyan. Müslümanlar bu haksız sisteme isyan ediyorlar. Ülkede, halen Şiilerle Dürziler. Falanjist iktidara karşı mücadele ediyor. ı • Şiiler Lübnan'da en büyük topluluk. 900 bin dolayında olduklan tahmin ediliyor. Şii Emd örgütünün lideri Nebih Berri'nin 15 bin dolayında silahlı adamı var. • Şiilerle ittifak halinde olan Dürziler ise çoğunlukla Şuf Dağları bölgesinde yaşıyorlar. Sayıları 500 bin dolayında olan Dürzilerin lideri Velid Cunblat aynı zamanda İlerici Sosyalist Partisi başkanı. Lübnan'da ayrıca 400 bin dolayında Sünni Müslüman yaşıyor. Nüfusun geri kalan kısmı ise Hıristiyan. Falanjistler, Emin Cemayei'in babası Pierre Cemayel tarafından kurulan Falanjist Partisi'ne bağlı. Aşırı sağcı olan Falanjist Partisi'nin müitanları acımasızlıklan ile tanınıyor. UGUR MUMCU GOZLEM (Baştarafı 1. Sayfada) duygu ve düşünce köprüleri değil midir? Türk aydını, içinde yaşadığı koşulları aşmak için önce kendisini çepeçevre kuşatan koşulları tanımak zorundadır. Ve bunun için bir kısım Türk aydını son yıllarda işlerini, güçlerini bırakıp, terör olgusuyia ilgilenmek zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır. Terör olgusu incelenirken, genel sözler yerine olay, kişi ve örgütleri kapsayan, bütün bunların iç siyasete yansryan görüntülerini mantığın objektifi ile saptamak belki sıkıcı bir iştir, ama kesinlikle yerine getirilmesi gerekli bir görevdir. Hiç şüphesiz, "Ay Işığı Sonatı" üzerinde yazı yazmak, "Karmen Opereti" üzerine sanat imbiklerinden geçmiş ince düşünceler üretmek, mollalara gitar çaldırmak, Abuzer Uğurlu'nun kaçakçılık dosyaları peşinden koşmaktan çok daha zevkli ve güvenceli bir iştir. Ya da Abdi İpekçi'nin ölümü üzerine, "Ah, sevgili Abdi sana yazık oldu?" diye ıslak mendilli satırlar döşemek, M. Ali Ağca'nın yakalanışından bu yana ele geçen her kanıtı didik didik etmek ve ipekçi cinayeti arkasındaki uğursuz çeteteri sergilemekten çok daha kolay bir iştir. İpekçi'nin yakın dostu olmanın verdiği vicdan rahatlığı da herhalde bu kolaycılığın çekiciliğini daha da arttırmaktadır! Ama gazetecilik, ama yazaıiık bu mudur?... Değildir şüphesiz. Genel sözletie konuşma alışkanlığı bu genel söz sahiplerine biraz biraz değil çok kolaylık sağlar. Araştıran, inceleyen, irdeleyen birtakım sorunlarla karşı karşıyadır. Araştırıcı gazeteci, bir yandan araştırdığı konularla, öte yandan bu konuların yaratacağı sorumluluklarla başbaşadır. Gene) sözlerle yazı yazanların hiç böyle sorunları yoktur. Türkiye, yeni bir ekonomik modele zorlanıyor. Yeni ithalat ve ihracat rejimi yayınlanınca, söz geliçi sosyalist ülkelerle dışsatım yapabilecek büyük şirketlerin kimlerin şirketleri oiduğu araştırılır ve bu yeni rejimin sanayici ve dışsatımcı şirketler arasındaki yeni çelişkiler ve bu çelişkiierin iç siyasete yapacağı yansımalar inceleme konusu olur. Bununla yetinilmez, uygulanan sistemin niçin "serbest faiz" değil de, "yüksek faizpolitikasına" dayandığı; benzer uygulamalann başka ülkelerde karşılaştığı sorunlar tek tek incelenir, yürürlüğe konan ekonomik modelin hukuksal çerçevesinin niçin çizilmediği sorulur. Bu sorular sorulurken, kitaplar okunur, yasalar, kararnameler, mahkeme karartarı gözden geçirilir. Bu işin uzmanlan ile görüşülür. Genel söz ustalarının böyle sorumluluklan yoktur. "Canım ne güzel Fransız peyniri yiyeceğiz, ne kanşryorsunuz?" gibi biraz İstanbul efendiliği, biraz Kumkapı sarhoşluğu kokan, biraz da bir gece önceki dost meclisinde yarım kalan monologdanartan edebiyat ve felsefe karışımı laf salatalan ile konulan geçiştirmiş olur. Üstelik bu sistemi kendi dünya görüşlerinin, devirden devire değişmeyen ahlak ve mantığı ile eleştirenleri, tepeden bakan tavırlarla küçümsemeye çalışırlar. Alın bir konu daha: Dicle Hukuk Fakültesi'nde Sokrat'ın escinsel yaşamını konu alan yazı, bu köşede yayınlanmış ve konuya ilişkin bazı sorular sormuştuk. Yüzlerce ilerici bilim adamının aynldığı ve aynlmak zorunda kaldığı şu YÖK ' düzeninde böyle bir yazının yayınlanmış olması anlamlıydı... Anlamlıydı çünkü, siyasal içerikli düşünce özgürlüğünün kaskatı yasaklarla çevrildiği bir düzende, Sokrat'ın eşcinselliğini öven bir felsefe akımının özel bir anlamı olması gerekirdi. Neydi bu anlam? Bu yazı üzerine birşeyler söylemek, bir şeyler söylerken de "beyinsel büyüleme" gibi kahplar bulmak için yazının tümünün en az bir kez dikkatlice okunması gerekmez mi? "öyle sanıyorum" diye kesip, atmak ve ne olup, olmadığını bilmedigı bir konu üzerine demagoji köprüleri kurup, bu köprüler üzerinde sözcambazlığı yapmanın zevkli yanları var mıdır, bilemeyiz, ama sorumluluk yanının çok ama çok ağır bastığı besbellidir. Türkiye'de genel söz devri kapanmıştır. Düşünce üreten, bu düşünceleri soyuttan, somuta indirmek ve her konuyu araştırma ve inceleme süzgecinden geçirmek zorundadır. Bunu yapmazsa söylenen genel sözler, sabah kahvelerinin köpüğü gibi ancak bir yudumluk ve tadımlık zevk verir. Ama kahve falı bile köpüğe değil fincanın dibinde kalan telveye bakılarak okunur.. Ne diyelim; gölge etmesinler, başka ihsan istemeyiz... Lübnan'da bir politikanın (Baştarafı 1. Sayfada) Şah ve Nikaragua'da Somoza'nın başına gelenler, Cemayei'in de başına gelmiştir, ya da gelmek üzeredir. Ama, Reagan, Amerikan uçakları ile savaş gemilerinin bundan böyle, Beyrut'a açılacak her ateşe karşılık vereceğini açıklamıştır. Bu açıklama, Reagan'ın Cemayel'i kurtarmakta kararlı olduğunu göstermez mi? Sanmıyoruz. Reagan, son derece tehlikeli gelişmelere yol açabilecek bu kararı Cemayel'i kurtarmak için değil, kendi prestijini kurtarmak için almıştır. Reagan'ın Lübnan'dan sessiz sedasız, başı önünde çekilmesi beklenemezdi. Bu, Başkan için yenilgiyi tümüyle kabullenmek olur. Reagan'ın inandırıcılığı kalmazdı. Başkan, "ben askerlerimi çekerim ama, adamı da böyle yaparım" demekte, Sovyetler le Suriye'ye gözdağı vermektedir. Bu olay, bize ABD'nin Vietnam'dan çekilmesini anımsatıyor. Nixon da, Vietnam yenilgisini hafifletmek için çekilmeden önce Kuzey Vietnam'da taş taş üzerinde bırakmamıştı. Reagan'ın açıklamasından sonra, ABD ilk kez dolaysız biçimde Lübnan savaşına katılmış olmaktadır. Ancak, ABD'nin Lübnan politikasında geri çekilme dönemi başlamıştır. Reagan'ın kararı ile Beyrut belki da Ecevit bugün KKTCde ANKARA (Cumhuriyet Bii.rosu) Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit, beraberinde eşi Rahşan Ecevit olduğu halde bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne gidiyor. KKTC Gazeteciler Cemiyeti'niri çağrıhsı olan Ecevit, beş gün sürecek olan ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile görüşecek. Edinilen bilgiye göre, Ecevit bugün Lefkoşe'ye vanşından hemen sonra Atatürk alanında düzenlenecek bir açık hava toplantısında halka hitaben konuşacak. Ecevit, Lefkoşe'de bulunduğu süre içinde çeşitli temaslarda bulunacak, bu çerçevede Kurucu Meclisi de ziyaret etfecek. tZLENÎMLER u Rk kez"lerin çok olduğu toplantı Başbakanın anında yanıtlaması da vardı. Bir ilginç olay, Başbakanın yanında "banknol kâğıdı" getirmesiydi. Özal banknot kâğıdı tabakasını gösterip, "Bunun tanesi miirekkep dahil 100 liradır. Bundan on biner lira bastıracak olsak yalnız bu kâğıt parçasıyla 280 bin lira basabiliriz. Bu kâğıttan elimizde 3 milyon tabaka var. Kaba hesapla 804 milyar lirayı bir çırpıda basabiliriz. Bu zor bir hadise değil. Ardından da işçiye memura, değil bir kat, 10 kat zam verebiliriz. Ama işlerine yaramaz. Bunun adı kaşıkla verip kepçeyle almak olur" dedi. Başbakanın, soruyanıt bölümündeki sözleri ilginç oldu. Ama ilginçlikler arasında sorulan sorular ile soru soranlar da vardı. Bunlardan biri toplantıya katılan Banş Gazetesi sahibi HP'li Yaşar Aysev'di. Aysev, "TRT sadece hükümetin tek yanlı demeçleri ile doldu. Muhalefet partilerine söz verilmevişini adalelsizlik olarak görmüyor musunuz?" diye sorunca Özal önce "Siz Banş Gazetesi adına mı yoksa HP adına mı soruyorsunuz?" dedi ve ardından "İşte TY sizi çekti. şimdi böylece televizyona çıktınız" diye ekledi. Aysev bunun üzerine, "Ne yapalım, fırsatı değerlendiriyoruz" karşılığını verdi. Bir gazete'ci Başbakan'a af konusunu sorunca Başbakan önce "hay allah gene mi" der gibi elini iki yana kaldırıp güldü. Bir gazetecinin aşağıdaki sorusu ise salonda başbakan ve bakanlar dahil herkesin gülmesine yol açtı: "DİE'nin istatistiklerine göre 24 Ocak kararlarından bu yana intihar olayları artmış. Sizce intiharlar boyle devam edecek mi?" Başbakan bu soruya "Getir istatistiği görelim. Bunun 24 Ocakla ilgisi yok" karşılığını vermekle yetindi. Soru sorunlar arasında hemen her gün Başbakanla beraber olan danışmanı Erkal Zenger de yer aldı. Video ile ilgili bir soru sordu. Soru sormak için kalkan parmaklardan hep salonun sağ ve orta tarafındakilere söz hakkı verilmesi üzerine, uzun süredir eli havada kalan sol taraftaki bir gazeteci "Sayın Başbakan, solunuza hiç bakmıyorsunuz" diye seslendi. Başbakanın yanıtı kısa ve netti: "Sen de o larafa oturmasaydın." HASAN UYSAL ANKARA Başbakanın basın toplantısı ilk kez yeni başbakanlık binasında yapıldı Giriş katındaki küçük salonda "ilk kez yapılanlann" sayısı epey fazlaydı. Örneğin ilk kez toplantıya gelenlerin bir bölümü ayakta kaldı. Başbakan bu kez Başbakan Yardımcısıyla bakanları yanına oturtmadı. Bakanlar salonda karşısındaki sırada oturdular. Yabancı gazeteciler için anında yapılan lngilizce çeviri kulaklıklar aracılığıyla iletildi. Başbakan ilk kez basın toplantısında 16 sayfalık kısa bir metni okudu. Bu okuma 9.45'de başlayıp 50 dakikada sona erdi. Başbakan bir ara konuşmasında 2 milyon konut yerine 2 milyon vatandaş deyince, Devlet Bakanı Sudi Türel, koruma polisi aracılığıyla bir notu Başbakana iletti. Notu okuyan Başbakan Sudi Türel'e bakıp güldü ve "Demin 2 milyon vatandaş dedim. Oysa imar affından 2 milyon konut yararlanacak" diyerek düzeltme yaptı. Basın toplantısındaki "ilk"ler arasında, basın toplantısından sonra gazetecilerin sorularını ha fazla yıkıma uğrayacak, daha çok insan ölecek, ama, herhalde ABD Lübnan'daki gelişmeleri kendi doğrultusunda şekillendiremeyecektir. Soruna başka açıdan bakıldığında, Lübnan'dalci son gelişmeler Suriye için büyük bir kazançolmuştur. Suriye'nin desteğindeki Şiiler'le Dürziler Batı Beyrut'ta denetimi ele geçirmişler. Reagan,birlikleri çekme kararı almış, Emin Cemayel çaresiz kalmıştır. Ortadoğu'da Yaser Arafat, Hüsnü Mübarek ve Kral Hüseyin arasında yeni bir cephe kurulmasına yönelik çabalar, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esat'ı güç durumda bırakarak yalnızlığa itmişti. Hafız Esat'ın bu durumda "Lübnan kartını" oynadığı anlaşılıyor. Nitekim, Şiiler'le Dürziler'in saldınsmın Kral Hüseyin Hüsnü Mübarek Arafat ittifakına ilişkin söylentilerin yoğunlaştığı bir zamana rastlaması ilginçtir. İsrail'in ise, bu aşamada Lübnan'da herhangi bir müdahalede bulunacağını sanmıyoruz. Ama ileride İsrail, Lübnan'daki gelişmeleri kendisi için tehlikeli bulursa, Suriye ile bir çatışmaya girebilir. Sonuç olarak, Lübnan sorununun dünya kamuoyunu daha uzun süre meşgul edeceği söylenebilir. BEYRUT, (a.a.) Lübnan'da 200'den fazla kişinin ölümüne yol açan son olaylar geçtiğimiz hafta çarşamba günü, Emin Cemayel yönetimi ile Dürzi milisler arasındaki gerginliğin bazı söylentiler yüzünden patlama noktasına gelmesiyle başladı. Lübnan Ordusunun, Şiilerin kontrolu altında bulunan Güney Beyrut'a doğru bir harekata girişeceği söylentisi üzerine Dürzilerin lideri Velid Cunblaj, Lübnan'da bir iç savaşın kaçınılmaz olduğunu söyledi. Cunblat, hesaplaşma vaktinin geldiğini belirtirken Cemayel yönetimine güvenleri kalmadığını kaydetti. Aynı gün, Emel hareketinden bir milisin, Hıristiyanların açtığı ateş sonucu ölmesi, zaten gergin olan durumu patlamanın eşiğine getirdi. Aynı günün gecesi, Şiiler ile Lübnan ordu birlikleri Beyrut'un batı kesiminde çatıştılar. Bu çatışmanın nasıl başladığını kimse kesin olarak bilmiyor. Ancak bilinen tek şey, Lübnan Ordusuna ait bir jipe ateş açıldığı, içindeki iki kişinin öldüğü ve hemen ardından silahların patladığı. Şii milisler perşembe sabahına doğru Beyrut'un güneyindeki ordu mevzilerini tamamen yararak batı kesimine doğru ilerlemeye başladılar. Ordu, buna, Şiilerin semtlerini top ateşine tutarak cevap verdi. Cumartesı günü Emel hareketinin lideri Nebih Berri, Şefik Vazzan hükümetinin istifa etmesini istedi. Vazzan bu isteğe uyarak pazar günü istifasını Emin Cemayel'e verdi. Aynı gün ordudaki Müslüman askerler Şiilerin saflarına geçmeye başladı. Cemayel, Başbakan Vazzan'ın istifasını kabul ettikten sonra bütün tarafları, Cenevre'de yapılacak yeni bir banş konferansına davet etti. Ancak bu çağrıya uyan olmadı. Aksine çarpışmalar daha da şiddetlendi. Polise göre son olaylarda 210 kişi öldü ve 540 kişi de yaralandı. Sadece pazartesi günü 120 kişinin öldüğü saptandı. Iç savaşın ilk kıvılcımı Beyrut 40 R sanayi tipi temiztik makinası Üstün yıkama gücüyle, aşırı kirli zeminlen bile kolaylıkla ve homojen olarak temizler, parlatır. Yüzdeyüz Türk yapımı, 1 yıl kullanma garantili MEÇ 40 R, saatte 300 m 2 zemin temizleme kapasitesi ile zamandan ve iş gücünden maksi mu m ek ono mi sağlar. Cilalı zeminlerin parlatılması, Marley, taş, mozaik, seramik, mermer, hertürlü zeminin sulu, sabunlu yıkanması veya kuru paspasında, ahşap, parke zeminlerin tellenmesi, halı döşeli zeminlerin kuru köpüklü temizliği, mermer zeminde kalıcı asit oksalit cila uygulaması ve temizlenmesini sağlıyan etkin bir aractır. (Baştarafı 1. Sayfada) dı. Dışişleri Bakanlığı'nın üst düzeydeki bir yetkilisi dün Cumhuriyet muhabirine büyükelçi Yunus Gücel ve diğer görevlilerin sağlıkları açısından endişe edilecek bir durumun bulunmadığını bildirdi. Belirtildiğine göre, çevresindeki çatışmaların tehlikeli bir hal alması üzerine büyükelçilik binasının ortalık yatışıncaya kadar geçici bir süre için kısmen boşaltılması kararlaştırıldı. Ankara'dan bu doğrultuda gönderilen talimat üzerine boşaltma çalışmalarına başlandığı bildirildi. Bu arada Büyükelçi Yunus Gücel, merkezle yazışmasını dün de sürdürdü. Gücel dün akşam saatlerinde halen büyükelçilik binasında bulunmaktaydı. Beyrut Büyükelçiliğimiz 1982 yılında İsrail'in Lübnan'ı işgali sırasında büyük ölçüde hasar görmüş ve kullanılmaz hale geldiğinden yeni bir binaya taşınmıştı. Alman hükümeti Türkiye'ye yardımdan yana BONN, (Cumhuriyet) Federal hükümet Türkiye'nin demokrasiye dönüşünde gelişmeler kaydettiği görüşünde. Bu nedenle ekonomik yardımlar ve NATO savunma yardımlarının devam etmesini istiyor. Federal Dışişleri Bakanı Genscher'in parlamentoya sunulmak üzere dün kabineden geçen Türkiye raporu önümüzdeki günlerde Federal Alman Parlamentosu'nda görüşülecek. Hükümet sözcüsü Sudhoff basına yaptığı açıklamada Türkiye'nin demokrasiye dönüş planına gehelinde uyduğunu ve sivil bir hükümetin kurulmasını sağladığını belirtti. Bundan sonra Türkiye'den beklenen gelişmelerin ise, hukuk devleti prensiplerine şimdiye kadar olduğundan daha fazla saygı gösterilmek olduğunu söyledi. • Sigorta kartımı ve belediyeden aldığım kimlik kartı ile nüfus suretimi kaybettim. Geçersizdir. TVRAN DOĞAN. Mffli Güvenük (Baştarafı 1. Sayfada) ği Kanunu'nun 21'inci maddesi gereği olarak hazırlanan, "Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yönetmeliği"ni mü/akere etmiş ve hükümete bildirilmesine karar vermiştir. Kurul Ayrıca, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın Okuma Yazma ve Sınava Hazırlık programlan ile Anadolu L niversitesi Açık Yüksek Öğretim programının televizyondan yayınlanması için, haftalık yayın süresinin uzatılmasına iiişkin kurul görüşünü de hükümete bildirmeyi kararlaştırmışlır." camservts MERKEZ SUBE Guven Sok Bağdat Cad mec temirfk makinalan gend dagrbcs ve binatemizflıtaahhütteri 1 0 / * Kav»klıd«r« Ankara Te Recap P H « Sok 27 83 43 : 338 7807 355 22 38 YOIJC I» Markezi Kal: 4. No : 407. Kıııltoprtk/lstanbul T.l (Baştarafı 1. Sayfada) bağlandı. Bazılan da daha önceki yıllarda olduğu gibi yasaklandı. İthalatla birlikte kambiyo rejiminde yapılan değişiklikler, "ihtilalci kararlar" olarak nitelendi. "Yıllardır yapılamayanlan üç günde yaptık" denildi. Ne var ki, aradan geçen 3.5 ay içinde ortaya bir gerçek çıktı: İzne bağlı mallar listesinden, 10 milyar dolarlık demir hariç, henüz tek mala bile izin verilmiş değil. Belki teknik bir konu gibi gelebilir, "ithalatı izne bağlı mallar listesinden tek bir malın henüz ithal edilmediği..." Ancak, ekonomik açıdan öylesine önem11 ki, sanayinin can damarlart tıkanmış durumda. Belirttiğimiz listede sanayinin çarklarını döndürecek her türlü mal yer alıyor. Ara mallan, hammaddeler, yedek parçalar, hatta yatırım mallan. Yeni rejim yayınlanıp yürürlüğe girdikten sonra, yani 1.5 aydır, sözü ednen liste çerçevesinde yaklaşık 1.400 farklı mal ithal edilmek istendi. 1400 mal için başvuru yapıldı. Ama, bunların hemen hemen hiçbirine izin verilmedi. Uzmanlar, yapılan başvurunun "dolar türünden değerini" henüz tam bilmiyorlar. Ortada bir tıkanıklık var. İthalattaki bu tıkanıklık üretimde bir tıkanıklık anlamına geliyor. Peki, neden böyle oluyor? Dolar mı yok? Karar verecek yetkili mi yok? Burokrasi henüz ayak mı uyduramadı? Yoksa, daha kim, neyi, nasıl yapacağını bilmiyor mu? Doların olup olmadığı tartışması bir yana, işler galiba daha rayına oturmadı. Örneğin, tüm haberlerde ve gazetelerde "Hazine ve Dış Ticaret Müsteşan" olarak anılan Ekrem Pakdemirli, henüz resmen müsteşar değil. Çünkü, kararnamesi henüz yok. Şu ana dek, "müsteşar" niteliğini Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem'in bir iç yazışması sonu cunda taşıyor. Yoksa, resmen müsteşar değil. Bunun dışında, uzmanlar arasında kim, hangi ekonomik kesimle ilgilenecek, bu da belli değil. Yani, örneğin iplik sanayiinden kim sorumlu, otomotiv sanayii ile kim ilgili, daha belli değil. Bunun dışında, uzmanlar arasında kim ilgili, daha belli değil. Üçüncü bir sorun daha var: "Sanayi Bakanlığı'ndan uzman alınsın mı, alınma İthalatta tıkanıklık sın mı?Oradan Ahmet gelirse, Mehmet buna ne d e r ? " Bir anlamda, yetki ve görevler henüz belirli değil. Bundan dolayı da, bir karışıklık var. Ancak, kanşıklığın kaynağı bürokrasi değil. Sistemin kendisi. Sistem henüz rayına oturmadığı için. İş "bürokrasinin karışıklıgı" gibi görünüyor. Sistemdeki karışıklık ise, ithalat listelerinin hazırlanmasından doğuyor. Bazı mallar, yasak olması gerektiği halde, ithalatına izin verilmiş. Ya da gelmesi gerektiği halde, yasaklanmış. Uygulamada bu aksaklıklarla karşılaşınca, "Hadi bu olmadı, listeleri yeniden düzenleyelim" deniyor. İşte, bu nedenle de, önümüzdeki günlerde "yeni bir listenin yayınlanacağına" kesin gözüyle bakılıyor. Hatta bu yönde hazırlıklara başlanmış bile. Çünkü, masa başında alınan kararlar, düzenlenen listeler sana>inin gerçekleriyle bağdaşmıyor. Karışıklık ve listelerin tutarsızlığı ekonominin tıkanmasıyla, üretimin düşmesiyle sonuçlanıyor. Bazı fabrikalar kapanma tehlikesiyle yüz yüze geliyor. Üretim düşüyor. Ve bir korodan sesler yükseliyor: "İhtilalci kararlar alındı..." HP'nin yasa (Baştarafı 1. Sayfada) "utanılacak yerler" olduğu savunulan gerekçede özetle şöyle denildi: "Bu konuda ivedi önlemler alınmadığı takdirde, suçlulan cezalandırmanın hiçbir anlamı kalmadığı, cezalara rağmen suç işleme oranının artmasından anlaşüacaktır. Ülkemizde cezaevlerine giren kimselerin daha büyük ruhsal ve toplumsal problemle tahliye olduklan açıktır. tnfaz yasasında yapılacak değişikliklerle hakimin takdir hakkının genişletilmesi sonucu suçlulann gereksiz yere cezaevi psikolojisi etkisi altına girmeleri önleneceği gibi, infaz idarelerince ceza sürelerinin kısaltılabilmesi sonucunda, mahkumların daha büyük ruhsal problemlerle ve bozulmuş olarak cezaevlerinden çıkmaları engellenmiş olacaktır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle