14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER dükten ve yakılmakla tehdit edildikten sonra korkmuş, savlarından vazgeçmişti. Floransa'da yıllarca göz hapsinde tutuldu. Engizisyon, din sapkınlarını bulup cezalandırmak üzere kurulmuş bir mahkemeydi. Fakat din sapkınlığı çok geniş bir alanı kapsayan bir kavramdı; kurulu düzeni sarsan her davranış, her düşünce bunun içine giriyordu. Başka bir deyişle, halkın uyanmasından korkuluyordu, din bir baskı aracı olarak kullanılıyordu. Kırallar ve papazlar işbirliği yapmışlardı. Suçlanan kimsenin avukatı olamazdı, suçlamalann kimlerce ileri sürüldüğünü öğrenmeye de hakkı yoktu. işkence yasaldı. Pişmanhk duyduğunu belirtmeyen sanığın cezası yakılarak öldürülmekti. Bu dehşet havası içinde, örneğin İspanyol Engizisyon mahkemesi, bir yolsuz kazanç aracı durumuna gelmiştir. Bu mahkemeleri ilk kaldıran Napolyon'dur. Venedik'teki Engizisyon mahkemesi ise, onyedinci yüzyıl başında, devlet güvenliğine karşı işlenen suçlann koğuşturulduğu bir kurum durumuna geldi. Yeni bilimsel buluşların neden dine karşı gösterildiği sorusu elbette önemli bir sorun olarak çıkar karşımıza. Hemen söyleyelim ki, bunda, kurulu düzenden yana olan sahte bilginlerce yapılan muhbirligin büyük rolü vardır. Osmanh bilim tarihinde de böylesi acı olaylar yaşanmıştır. Bunun en ilginç örneği, 11. Bayezit'in gününde kafası kesilen ünlü bilgin Molla Lütfi'dir. İbrahim Hatipzade İzari Çelebi ve arkadaşlan, onu, eski Yunan felsefesiyle uğraştığı ve derslerinde namazın aleyhinde bulunduğu için dinsizlikle suçladılar. Oysa Molla Lütfi, "Göniilden kılınmayan namaz kunı kıyamdır" demişti. Galileo Galilei'nin, Ptolemaios astronomisine, dolayısiyle de Aristo'ya ters düşmesinde kiliseyi gocunduracak ne vardı peki? Çünkü Galileo Galilei, "Dünya güneşin çevresinde dönüyor" demekle Ortaçağ Hıristiyanlığının dinsel felsefe okulunu sarsmış oluyordu. Bu okul Skolâstik adı ile bilinir. Skolâstik, katolik inakların (dogmaların) Aristo bilimi ile temellendirilmesi demektir. Eski Yunan bilimi ve felsefesi ile karşılaştığında kilise, Aristo ile uyuşarak kendi ideolojisini kurma yolunu tutmuş, böylece Aristo'nun söylediklerini de dokunulmaz saydırmıştı. Gökyüzünde oturan Tanrı, Aristo gökfiziği ile çok güzel bağdaşıyordu. Galileo Galilei'nin, kendini savunurken, din adamlarına, teleskopunu göstererek "Gelin, siz de bakın bir kez" demesini onların küçümseyerek reddetmeleri, bize inakların (dogmaların) gücünü gösterir. Kanıtlamayı gereksiz bulan kafa tartışmaya girmez. Aristo ise, kurduğu bilimin temellerini denememişti. Bertolt Brecht'in oyunu, Dostlar Tiyatrosunda büyük bir başarı ile oynandı; öyle ki, epik yöntemin pek az kullanılmasına karşın, halkın bilinçli tepkisi görülecek şeydi. Başta Genco Erkal olmak üzere, bu güzel gösterimde emeği geçen bütün sanatçılarımızı kutlamak isterim. Genco Erkal'ın, Galileo Galilei'yi yaratma yöntemlerinden biri ise beni hayran bıraktı: Özellikle yenik düştüğü dönemde Galileo'nun jesl'i, soz'den öne almasını söylemek istiyorum. Bilinen ve alışılan ise jest ile söz'ün eşzamanhlığıdır. Ama söz'ün duyulmaz, anlaşılmaz, işlemez olduğu yerde bu eşzamanlılık yiter, jesl tekbaşına kalır ve söz, değerden düşmüş olan söz, onun arkası sıra çırpınır durur. Işte bu çırpınışı, jesl ile söz'ü ayırma gibi olağanüstü bir yöntemle belirten Genco Erkal. sanatının dehasını tanıtladı. Çaresizliğin getirdiği bunalma bunca güzel anlatılabilirdi. 24 ŞUBAT 1984 YÜenSöz Geçen hafta, Dostlar Tiyatrosu'nda, Aiman oyun yazan Bertolt Brechfin 1938'de yazdığı "Galileo Galilei ' adh belgesel oyununun gösterimini seyrettik. Sanatsever halkımız Brecht'i yalnız oyunlan ile değil, şiirleri ile de yakından tanır. Onun Epik Tiyatro anlayışı, özellikle tiyatrocularımız arasında büyük ilgi bulmuştur. Bu anlayış, bilindiği gibi, illusion (yanılsama) tiyatrosuna karşı, seyirciyi sürekli uyararak bilinçlendirme yöntemini getirmiştir; seyirci büyülenmeyecek, hep uyanık bir dikkat içinde bulunacak, gördüğünü yargılayıp. gerçeklerin açıkseçik algısına varacaktır. Çeic yazan Haşek'in "Aslan Asker Şvsyk" adlı romanının sahneye uygulanmas! olan aynı addaki oyun, konusunu tngiliz yazan John Gay'in "Beggar's Opera"sından alan " Ü ç Kunışluk Opera", "Sezuan'ın tyi Insanı" sonra "Cesaret Ana ve Çocuklan" ile "Kafkas Tebeşir Dairesi", Brecht'in Türkiye'de bilinen ve sevilen yapıtlandır. "Galileo Galilei"nin o akşam gördüğü ilgiye bakarak, belki bu oyunu artık en başta PENCERE Pazarlık? Gazetelerde okuyoruz, işçi ücreti üzerinde pazarlık kızışıyormuş. Türkİ^ Genel Başkanı Şevket Yılmaz yüzde 43 istemiş; Başbakan Özal "Yüzde 25'ten fazla olmaz" demiş; Türkİş Genel Sekreteri Sadık Şide "Yüzde 43'te ısrariıyız" diye diretmiş. Miş, muş, mış... • 19 şubat 1984 günlü Cumhuriyet'te yayınlanan "Ekonomide Diyalog" köşesinde arkadaşımız Osman Ulagay'ın sorularına yanıt veren Türkİş Genel Başkanı Şevket Yılmaz ilginç açıklamalar yapıyor. Sayın Yılmaz diyor ki: 12 Eylül 1980 sonrasını hür sendikacıiık hareketi geçiş döneminin bilinci içinde büyük sıkıntılara katlanarak geçirmiştir. Özellikle hür sendikacılığın şah damarı olan serbest toplu pazarlık, yerini 2364 sayılı yasaya bırakmıştır. Bu yasayla oluşmuş YHK 9 kişi içinde 2 kişi sendika kesimini temsil ediyor. 19 yıllık tatbikat maalesef tamamen geri alınmış, ortadan kaldırılmıştır. Yasanın tatbikata konduğu tarihten bu yana işverenler kendi menfaaf/en doğruttusundaki isteklerini yetkililerin marifettyle YHK'na bildirip kabul ettirmişlerdir. İşyerinde pek çok madde işverenlerin iki dudağı arasında belirfenmiştir. 140 maddelik Toplu Sözleşme Yasast'nda 70 madde değişmiştir ve bu değişiklik işçi aleyhinedir. Yasal çerçeveyi zorlamadığımız takdirde 2822 sayılı yasayla yapılacak olan grev işverenin stoklannı eritmekten başka işe yaramaz. 6 kasımda iktidar olan partinin hükumet programına göre hep işçiden, dar gelirliden fedakâıiık istenmektedir. Geçiş döneminin sıkıntılannın bitmediğini varsaysak dahi kemiğe dayanmış olan kemeri daha çok sıkmak akıl kârı değil, çünkü Türkiye'de kemik hastaltklannın tedavisi çok zor." Sayın Şevket Yılmaz'ı kutlanm, durumu çok iyi özetlemiş, terör ve anarşı olaylarının faturasını işverenin işçiye nasıl çıkardığını güzel anlatmış. • Ancak benim aklımı karıştıran kimi sorular var ki yanıtlannı bulamıyorum. Bugün ortalıkta Başbakan Turgut Özal, Türkİş Genel Sekreteri Sadık Şide işverenle işçi arasındaki pazarlığın sözcüleri gibi görünüyorlar. Sadık Şide'ye bakıyorum, yıllardan beri Türkİş Genel Sekreteri. Türkİş Genel Başkanı Şevket Yılmaz'ın anlattığı dönemde Şide Bakanlık koltuğunda oturuyor; hem Türkİş Genel Sekreteri, hem Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı. O sırada Turgut özal da hükümetin ekonomik işlerden sorumlu devlet bakanı... Şide ile Özal hem kolkola görünüyorlar, hem karşı karşıya pazartığa girişiyoriar. Özal, önce holding yöneticisi, patron sendikası yönetmeni; sonra ekonomik işlerden tek sorumlu Bakan; şimdi de Başbakan; Sadık Şide ile yakın çalışma arkadaşı: sendikal haklar budanırken ikisi de elele... Şevket Yılmaz diyor ki: YHK'yı oluşturan 9 kişinin içinde iki kişi sendika kesimini temsil ediyor!' Sanmıyorum. O iki kişinin kimliklerini bilmiyorum; ama bugün Türkİş yöneticilerinin de sendika kesimini temsil ettiği kuşkuludur. Çünkü 'İaaliyetidurdurulan sendikalar'm üyesi bulunan yüzbinlerce işçinin temsilcisi yoktur. Peki, işçinin sesi duyulmuyor da ekonomi düzeldi mi? Patronlar başarı gösterebildiler mi? Yok canım... Patronlar, bu kez de başarısızlıklarının suçunu bürokrasiye yüklüyorlar. MELİH CEVDET ANDAY saymamız gerekecektir diyebilirim; seyircinin çoşkunluğu, bunu düşündürecek güçte idi. Bilinen tarihsel bir olayı, Bertolt Brecht, öylesine büyük bir ustalıkla tiyatrolaştırmıştır ki, bilim ile kilise arasında geçen bu korkunç çatışma, sanki güncel bir nitelik kazanıverir. Seyirciyi nerdeyse isyan ettirecek güç işte buradan kaynaklanır. Düşünün ki, olay, Onaçağ'da değil, bilimlerin çiçeklenmeye başladığı Yeniçağ'da geçmekredir. Topluma egemen olan gerici güçlerin, bilimsel gerçekleri bastırmak için zorbahğa başvurmaları, elbette geçmişi günümüze getirecek denli heyecan verici olacaktı. Galileo Galilei (15641642), Floransalı aydın bir ailenin oğlu idi, çalışmalan ile matematikte deneysel yöntemin kurucusu oldu. Fizik, astronomi ve özellikle dinamik, onu daha genç yaşlannda iken kendine bağlamıştı. Piza katedralinin tavanında asılı duran lâmbanın salınımlarının eşzamanlı olduğunu görüp, sarkacın zamanı belirtmede kullanılabileceğini ortaya attığında 19 yaşında idi. 1602'de, cisimlerin düşme yasalarını buldu. Boşluğa atılan bir merminin parabolik bir yörünge çizdiğini, ses frekanslarını, rezonansı ilk açıklayan odur. Gelişlirdiği çift mercekli teleskop ile gökcisimlerini incelemeye ise 1609 yılında Venedik'te başladı. İşte artık işlediği suçlann en büyüğüne yaklaşıyordu. Aydaki dağların yüksekliğmi ölçtü, Jüpiterin uydularını, Satürn'ün halkasını, güneşin ekseni çevresinde döndüğünü buldu. Dünya güneşin çevresinde dönüyordu. Ptolemaios dizgesi yanlıştı, doğru olan Kopernik dizgesi idi. Fakat Aristo'yu tutan bilginler onu Papalığa şikâyet ettiler. Roma yargıçları, onun söylediklerinin saçma olduğuna karar verdiler. Galileo Galilei 1633'de (60 yaşında idi) Engizisyon mahkemesine çıkanldı ve kendini savunmakta büyük güçlüklerle karşılaşu. Diz çökerek, öğretisinin yanlış olduğunu kabul etmek zonında kaldı. Dışan çıktığında, ayağını yere vurarak, "gene de dünya dönüyor" dediği doğru değildir. İşkence araçlarını gör ARADA BİR AHMET MARUF BUZCUGİL M. Eğitim Bakanlığı, Teftiş Knrulu eski Başkanı OKURLARDAN •OLAY'üzerine... TV'nin bu yayın döneminde hlediğimiz 'Olay' programı ve yapımcısı Uğur Dündar sorunlara dikkat çekmeyt çalışanlardan biri. tstanbul'daki bazı hastanelerin acil birimlerini konu alan son 'Olay' programmda, L'ğur Dündar, bu konuya yeterince inceleme yapmadan, kendi önyargılan doğrultusunda, yüztysel ve ele aldığı sorunu bağlı olduğu öbür sorunlardan soyutlayarak yaklaşmış. Programdan örneklerle somutlamak istiyorum yazdıklarımı. Örneğin hastabakıcıların eczanelerden komisyon almaları, an an ilaçları toplayıp daha düşük fîyatla geri satmalan, klinik kapılarında görevli personelin hasta ve hasta yakmlarına zorluk çıkarmalart. Gerçekten hastanelerde sık sık gözlemliyoruz bu tür olayları. Ancak üç, dört hastabakıcıyı cürm'ü meşhut halinde teşhir etmekle, burdan yola çıkıp hastabakıcılara öfkelenmekle, gitgide onları işten çıkarmakla bu soruna çare bulmayı beklemek; el kesmekle hırsızlığı önlemeyi ummak gibi şeriat işi bir saflık. Sorunun temelinde hastabakıcıların aldıklan ücretlerin yetmezliği, eğitim düzeylerinin düsüklüğü yatmaktadır. Olayın bu boyutunu göstermemek çözüme yönelik sağlıklı tartışmalann açılmasma olanak doğurmamısıır. Vatandasa zorluk çıkaran memur tipi yalnız klinik kapılanna özgü olmayıp Türkiye'nin bütün devlet dairelerinde karstlaşılan bir durumdur. Bu davranısların kökeninde toplumsal mutsuzluk, doyumsuzluk aranmalıdır. Sorunu izlediğimiz biçimiyle sergilemek, harcıâlem bir tepki doğurmaktan, esas sorunsalların görülmesini geciktirmekten başka bir işe yaramamıstır. Programa katılan gazeteci sanırım yaşamtnda hiç kafa ıravması geçiren bir hasta görmediğinden olacak, kafasını çarpmıs bir hastayı değil ama, acil servislerde arada sırada rastlanan nörotik. hipokondriak (hastalık hastası) hasta tipini oldukça başarılı oynadı. Genellikle böyle hastalar hekime, hemşireye, hastabakıcıya, o an başka bir işle de ıığraşsalar, sürekli birşeyler söyleyerek, sık sık hastaneye geldiklerinden öğrendikleri birkaç sözcüğü devamlı yineleyerek, dikkati kendilerine çekmeye çalışırlar. Böyle hastalara çoğunlukla ya bir yatıştırıcı verilir ya da psikiyatri polikliniğine sevkedilirler. Dolayısıyla gerek acil gerekse günlük polikliniklerde zaman zaman hastalara sorumsuzca davranılması gibi önemli ve çok nedenli bir sorun, çarpık ve önyargılı bir yöntemle yanlış olarak belgelenmiştir. Bununia ilgili tipik bir örnek de Anadolu'dan getirilen ve oradaki sağlık kuruluşunda uyuz ilacı verildiği,sonradan kanser tanm konduğu belirtilen hasta karşıstnda Uğur Dündar'm sorduğu şu sorudur: Efendim çocuğunuza kanserken uyuz ilacı mı verdiler? Tıp eğitiminden geçmeden, patoloji bilgisine sahip olmadan, nesnelliği umursamayarak kamuoyunu hekimler hakkında olumsuz bir yargıya yöneltmek sanırım dürüstlükle bağdaşmaz. Belirtmekte yarar var, kamerli bir hastada aynı zamanda uyuz da olabüeceği gibi bazı kanser türlerinde de vücutta yaygm kasıntılar görülebilir. Bu belirtiye yönelik verilen bir antikasmtı Üacını hasta uyuz ilacı olarak yorumlamış olabilir. Sihayet yanlış bir tanı konması da söz konusu olabilir, ki bu durumda da yargıyı verecek olan tıp alamndan bir bilim adamıdır, bu alanda bilgisiz olan bir kimse değil. TALÂT KIRIŞ (İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ 5. SIMF ÖĞRESCİSİ) azını kapsadığı görüldü. Özellikle üç ders sınırlandırılmasınm getirilmesi, devam zorunluğunun konulması, ilişiği kesilip af kapsamına giren, ancak okulu bitirme süresini tamamlayan öğrencilerin aftan yararlanamaması, affın cazipliğini ortadan kaldırmaktadır. Af, en geniş öğrenci kitlesini içine almalıdır. Bunun için de ders sınırlaması, ilişiği kesilmiş öğrencilerin devam zorunluğu kaldırılmalıdır. Bu aynı zamanda yüksekokulların zaten fazla olan kontenjanları nedeniyle hem bir zorunluluk, hem de bir çözümdür. Özetle, öğrenci affı, daha ağır sorunlara kaynaklık edecek nitelikte olmamalıdır. FUNDA KAYNAKÇI Yasa Gücünde Bir Kararname "Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın Teşkili ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname", Özal Hükümeti'nin güvenoyu aldığı 19.12.1983 tarihinden önce, 14.12.1983 günü, Resmi Gazete'de yayınlanarak yürurtüğe girdi. Bu, yasa gücündeki kararname, yeni hükümetin ivecen işlevinin ilk ürönlerinden biridir. Bu kararnamede örgütsel ve biçimsel değişikliklerin yanı sıra, yetki ve sorumlulukların kullanılması, yönetim çalışmalarının yönlendirilmesi bakımlarından yaşamsal önem taşıyan maddelere de yer verildiği görülmektedir. Öğretmen Dünyası Dergisi ilk kez bu konuyu ele almış ve uyarı görevini duyarlılıkla ustlenmiştir. Çok değerli yazar, düşünür ve eğitimcilerimiz de konuya ilişkin görüşlerini kamuoyuna yansıtmayı sürdürmektedirler. Yıllar sonra, demokrasiye geçiş aşamasında, yeni hükümetin çalışmalanndan yapıcı, geliştirici ve iş bitirici nitelik taşıyanlarını desteklemek ne kadar doğalsa, böyle olmayan yanlarını eleştirmek ve doğruları göstermek de öylesine doğaldır. Yasa gücündeki bu karamamenın yürüriüğe girmesiyle uygulama yolu açılmıştır. Ancak, yasaya dönüştürülmesi ve Büyük Miliet Meclisi'nde görüşülmesi için Meclisin Milli Eğitim Komisyonu'nun gündemine girmiş olan bu kararnamenin hükümetçe geri çekilmiş olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Yeni biçimi ile değiştirmeden, yeni kararname metnini sunmadan, yürürlükteki bir karamamenin geri çekilmesi sakıncalı bir ortamın oluşmasma neden olmuştur. Yasallaştırılma aşamasında, Büyük Miliet Meclisi'nin Komisyonları'nda bu kararnamenin incelenmesi, basınca izlenmesi. buna ilişkin bilgı ve haberlerin kamuoyuna yansrtılması engellenmiştir. Ayrıca, kararnamenin söz konusu komisyondan çekilişi nedeni de açıklanmamıştır. Bir hukuk devletinde, demokratik yöntemlerin açıklıkla uygulanması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Kaldt ki, hukuksal ilke ve prosedürierin gereği, bilindiği üzere, bir yasayı ancak aynı güçte bir yasa ortadan kaldırabilir normat koşullar altında. 2287 sayılı kuruluş yasasının en önemli maddelerini yürürlükten çıkaran, içeriği ve felsefesi bakımından yeni ve şaşırtıcı görev ve yetkiler getiren bu kararnamenin, görüşülmesi ve yasaya dönüştürülmesi geciktirilmektedir. Herhangi bir hatadan dönüş söz konusu ise, bu hatanın ya da hataların kamuoyuna yansrtılması, yapılacak değişikliklerin Resmi Gazete'de yayınlanıp Büyük Miliet Meclisi'ne sunulması beklenmektedir. Bu aşamada, söz konusu kararnamenin en önemli saydığımız 42. maddesi üzerinde durmak istiyoruz. Bu maddeyi olduğu gibi yazımızın içine almakta yarar görüyoruz: Eğitim ve Oğretim Yüksek Kurulu: Madde 42. Eğitim ve Oğretim Yüksek Kurulu Başkanı'nın veya görevlendireceği bir bakanın başkanlığında, Milli Savunma, Milli Eğitim Gençlik ve Spor, Maliye ve Gümrük, Sağlık ve Sosyal Yardım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Tanm Orman ve Köyişleri, Kültür ve Turizm Bakanlan'ndan meydana gelir. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşan, Yüksek Oğretim Kurulu Başkanı ile Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı kurulun toplantılarma iştirak ederler. Kurul Başkanı'nın uygun görmesi halinde diğer Bakanlar ve ilgili diğer kamu görevlileri kurula katılabilirler. Kurul kararları sorumlu Bakanlık ve kuruluşlarca yerine getirilir. Kurulun sekretarya görevi, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı tarafından yürütülür. Kurulun görevleri şunlardır: Türk Milli Eğrtim sistemini düzenleyen genel esaslara uygun olarak; a) Eğitim sistemi ile eğitim ve oğretim plan ve programlarının esaslarını tespit etmek ve uygulamasını değerlendirmek, b) ilk ve orta dereceli genel, mesleki ve teknik okulların ve eğitim kurumlarının, eğitim ve oğretim programlannı incelemek ve onaylamak, c) Talim ve Terbiye Kurulu'nun çalışma esaslarını tespit etmektir. Görüldüğü üzere, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın dışında, onun temel öge, ilke amacına, hiyerarşik düzenine, meslek bütünlüğüne tümüyle aykırı bir kurul ile karşı karşıya bulunuyoruz. Milli Eğitim sisteminin özü oğretim birliğidir. Bu temel kural yeni Anayasa'da da yerini almıştır. Bu kurulun Anayasa'ya da aykınlığı söz konusudur. Gücünü Atatürk İlke4erınden alan Türk Milli Eğitim Politikası, demokratik, parlamenter düzen içinde, doğrudan doğruya bir devlet politikastdır. Kurulmakta olan Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu, gerek yapısal yönü, gerekse, görev ve yetkileri bakımından, Türk milli eğitim politikasını siyasal iktidarlarm, değişken. çelişik eğitim politikaları durumuna indirgeyebilecek bir kuruluş kimliği kuşkusunu uyandırabilir. Bu da, hem onun işlerinin hem de milli eğitimin çalışmaların: olumsuz yönie etkiler. Kaldı ki, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığf nın dışında ve bu Bakanlıktan soyutlanarak kurulan bu kurul, büyük öğretmen topluluğunu geri plana itmiştir. Milli eğitim örgütünün tüm çalışma alanlannda, tüm katlannda görev yapmakta olanlann. uzmanlık alanlarına ilişkin konularda, öğretmenlik mesleğinin geliştirilmesinde, milli eğitimin yüksek çıkarlannın korunmasında, genç kuşakların yetiştirilmesinde ve kendi kendilerinin yönetiminde söz sahibi olamamaları, elene elene, yüksele yüksele karar verme düzey ve katlarına ulaşamamaları tek sözcükle acıdır. Bu kararnamenin TBMM Milli Eğitim Komisyonu'ndan geri çekilmiş olması, üzerinde yeni çalışmalar yapılacağını göstermektedir. Bu çalışmalar sırasında bu çok önemli konuya yeniden eğilineceğini ve 42. maddenin tümüyle kaldırılacağını umuyoruz. Ğğrenci affı ve getirdikleri Fatııra nasıl toplanır Televizyonda, basında "faturalı yaşam"ı şaşkınhkla izliyoruz. Yani "dağ fare doğurdu". Orta direğenemenem bir direkse yüzde 10 vergi iadesinin nasıl olacağı anlatılıyor. Ciyim kuşamı geçelim i4 yılda bir ve de taksitle giyiniyoruz. Yasada kira gideri yeralmamıştır. Bizler yiyeceğimizin önemli bir kısmını pazardan sağlarız. 3 kilo elmaya, bir kilo pırasaya, 3 limona, bir kilo yağa nasıl fatura alalım. Pazara çıkıp fatura almayı yasa hazırlayan Maliye ve Gümrük Bakanı Arıkan hiç denedi mi acaba? BEKIR BAK1R İŞÇİGÖNE.\' Yükseköğrenimin bugünkü durumu öğrenci affına gelmiş dayanmıştır. Ek sınavlar çözüm getirmemiş ve öğrencilerin temel isteği afta somutlaşmıştır. Vize uygulaması, yüzdelerle belirlenen baraj uygulamaları, bazı yeni derslerin konup, bir kısmının çıkarılması, hangi sınıfta hangi programın uygulanacağına deneme sonucu yoluyla karar verilmesi, sık sık değişen yönetmelikler, başarı oranının beklenenin altında olması bir kargaşa ortamı yaratmıştır. Öğrenci affı tasarısı öğrenciler arasında hemen yankısını oluşturdu. Ancak koşulları açıklığa kavuştuğunda affın, ilişiği kesilen öğrencilerin çok CAN DOSTU YİTİRDİK tnançlı, iyiden, doğrudan, güzelden yana, örnek eğitimci, can dost, öğretmen İBRAHİM OSMANOĞLU'nu Sevenleri adına MEHMET CtMİ 21 Şubat 1984 günü toprağa verdik. Anısı aychnlığımız olsun. "lyi bir ERZfiRLfiMA UZMfiNLAKI VE SffTIŞ TtöNETtCİLıERÎ Grubumuzun, tstanbul, Ankara, îzmir, Adana ve Bursa, satış müdürlükleri için satış yöneticisi olarak yetiştirilmek üzere eleman alınacaktır. Adaylarda MUTLAKA bulunması gereken nitelikler: Pazarlama, işletme ya da ekonomikonularından birinde yüksek öğrenim.. • İngüizce ya da Almanca bilmek... • Askerlik görevini yapmış olmak... • 30 yaşını geçmemiş olmak... • Oto ehlıyeti sahibi olmak... İsteklilerin, özgeçmişlerini içeren fotoğraflı bir mektupla başvurmaları... "Efes Pilsen Pazarlama Müdürlüğü Mimar Kemalettin Caddesi, Ersoy Han Kat: 4, Sirkeci/İSTANBUL" (Başvurular kesinlikle gizli tutulacaktır.) ETAPMARMARA OTELİ TAKSİM THL 1448850 akşamüştü ba§layabilirw Doğan Çakıroghı piano gitar flüt kontrbas (saat 18.0020.00 arası) BAŞSAĞLIĞI Değerli öğretmenimiz, örnek eğitimci, büyük insan, İBRAHİM OSMANOĞLU'nu 20.2.1984 günü yitirdik. Ailesi ve sevenlerine başsağlığı diler, acılannı paylaşırız. ORTAKÖY ECtTİM ENSTtTÜSÜ MEZUNLARI TEŞEKKÜR Geçirdiğim deviasyon ameliyatını başarı ile gerçekleştiren Sayın Opt. Dr. Cem KOCA'ya T€P€ DUYURU Federasyonumuzun olağanüstü genel kurul toplantısı 11.3.1984 tarihinde saat 14.30'da lstanbul Satranç Deıneği'nin Meşrutiyet Caddesi No: 109 Tepebaşı ÎST. adresindeki lokalinde, çoğunluk sağlanamadığı takdirde, 18.3.1984 tarihinde aynı yer ve saatte yapılacaktır. Uyelere duyurulur. Gündem: 1. Açılış, 2. Başkanlık Divanı seçimi, 3. Tüzüğün görüşülüp karara bağlanması. Türkiye Satranç Federasyonu başta Başhekim Sayın Dr. Ahmet EMİNOĞLU olmak üzere ŞİFA YTJRDU personeline ve özellikle ciddi ve örnek bir iş anlayışıyla ilgi gösteren Sayın Hemşire AYŞE AYDlNOGLU'na, iyi dileklerini ileten kıymetli "TÖBANK" camiası mensuplanna ve dost, arkadaş, yakınlara teşekkür ederim. M. HAYATt ERİŞ KONGRE İLANI Otakçılar Lisesi'ni ve Öğrencilerini Koruma Dernefi'nin olağan genel kurulu aşağıdaki gündemi görüşmek üzere 25 Mart 1984 varihinde saat 10'da Otakçılar Lisesi salonlarında toplanacaktır. Çoğunluk olmadığı takdirde toplantı, 3 Nisan 1984 günü aynı yerde ve aynı saatte yapılacaktır. YÖNETİM KURULL Dostlar Büro Malzemeleri Sanayii ve Ticaret Limited Sirketi • Eletctronik ve mekanik yazı hesap makinelen saıı^ • Elektronik ve mekanik yazı hesap makineleri tamiri • Yazar kasalar satış ve tamiri ADRES: Kemankeş Cad. No: 71 KARAKÖY (Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğü Meydanı Citizen mağazası) Te!.: 144 79 82 145 51 08 OPERATÖR DR. KÂZIM SARI Genel Cerrahi Uzmanı Mua.: Mecidiyeköy, Kervangeı,mez Sok. No. 5 Mua.: 166 47 48 Keramet Apl. (Keçeciler Garaiı yanı) Ev: 16? 39 17 GÜNDEM: 1 Açılış ve yoklama, 2 Saygı duruşu, 3 Başkanlık Divanf nın seçimi, 4 Tüzük tadilinin görüşülmesi, 5 Yönetim Kurulu çalışma ve hesap raporlannın okunması. 6 Denetim Kurulu raporunun okunması, 7 Kurulların ibrası, 8 Organların seçimi, a) Yönetim Kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimi, b) Denetim Kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimi, 9 Dilekler. 10 Kapanış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle