25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Komıt fonu küçülüyor TAKVİM 24 Şubat 1984 İmsak: 6.15 Güneş: 7.40 Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Turk Anonim Şirketi adına Nadir Nadi, • Genel Yayın Mudüru: Hasan Cemal. Muessese Müdürü: Emine Uşakhgil, Yazı Işleri Mudurü: Okay Gonensin, 0 Yazı Işleri Mudür Yardımcısı: Ahmel Korulsan, Haber MerWeâ Müdürü. Yalçın Ba\er. Sayfa Düzeni Yönelmeni: Ali Acar. Temsilciler ANKARA: Yalçın Dogan, İZMİR: Hikmet Çetinkava, ADANA: Mehmel Mercan, • Servis Şefleri: Istanbul Haberleri: Selahattin Giiler. Dı> Haberler: Ergun Balcı, Ekonomi: Osman Ulagay, Kulıur: Aydın Kmec, Magazin: Yalçın Pekşen, Spor Danışmanı: Abdülkadir Yücelman. Duzeltme: Refik Durbaş. Araşıırma: Şahin Alpa>. Bürolar: • Ankarm: Konur Sokak No: 24/4 Yenişehir, Tel. 175825175866, İdare: 183335, • İzmir. Halit Ziya Bulvarı No: 65/3, Tel: 2547O913123O • Ad»na: Atatürk Caddesi, T.H.K. İşhanı Kat 2/13, Tel: 1455019731 • Basan ve Yayan: Cunhariyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Türk Ocağı Cad. 39/41, Cağaloğlu, Ist. PK: 246İst. Tel: 5209703 Telex: 22246 Öğle: 13.22 tkindi: 16.23 Akşam: 18.55 Yatsı: 20.14 Yapılan bir c1 zenleme ile sigara ithalinden toplu 20 milyar lira ve lüks mal itha30 milyar liralık fon konutfonu Ltsilmemesi kararlaştınldı. Bunun so latından yaraülması hedeflendi. kaynağı nucu 50 milyar liralık kaynak orîadan kalktı. SEYRELTME İŞLEMİ Yurt dışına çıkışta, "ayak çıktı parası" olarak tasarlanan 200 dolarlık fon daha sonra hazırlanan toplu Y'abancı sigara ithaline olanak tanıyan 19 aralık 1983 tarihli itkonut tasansında 100 dolara indirildL Böylece bu kay rejimiyle her paket sigarahalat dan Toplu Konut Fonu'na 30 nakta da 10 milyar liralık bir azalma oluştu, ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Toplu Konut Fonu için 1984 yılında öngörülen 120 milyar TL'lık kaynak içinden 51 milyarhk bölümü tasarımn hazırlanması sırasında, 2 milyar TL'lık kaynak ise Bütçe Plan Komisyonu'nda görüşülmesi sırasında ortadan kalktı. Bunun sonucu kaynaklardan 53 milyar TL'lık bölümü ortadan kalkar r ken, fonun işlemesi büyük oranda petrol ve petrol ürünlerine yapılacak zam ile imar affı sonucu hazine arsası üzerinde konut yapmış olan yurttaşlardan alınacak katılma payına kaldı. Aralık ayındaki ilk hazırhğı sırasında Toplu Konut Fonu'nun 120 milyar liralık kaynağının yabancı sigara ithali, yerli sigara satışı.yurt dışına çıkışlar ve lüks mal ithalatı sırasında tatbik edilecek fonlardan oluşması kararlaştırılmıştı. Buna göre, yabancı sigara ithalinden 50 milyar lira, yerli sigara satışından 20 milyar lira, yurtdışına çıkışlar için cent (yaklaşık 90 TL) kesilmesi öngörülürken, 19 ocak 1984 tarihinde yapılan ikinci bir düzenlemeyle sigara ithalinden fon kesilmemesi kararlaştınldı. Bunun sonucu 50 milyar TL'lık kaynak ortadan kalktı. mallann ithalinde ise bir yandan talep yetersizliği, öte yandan lüks olarak nitelenen mal kapsamının yetersizliği nedeniyle bu alandan umulan kaynağın 9 milyarhk bölümü ortadan kalktı. Böylelikle yasal hazırhk sırasında ortadan kalkan fon miktarı 69 milyar TL oldu. Dört eski bakan, Girne'de bir araya geliyor GİRNE (Cumhuriyet) Hürriyet Vakfı tarafından düzenlenen "Dış politika basını ve dış politika" konulu seminer bugün Girne'de başlıyor. Geçmiş dönemlerdeki çeşitli hükümetlerde Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlığı görevini üstlenmiş dört eski parlamenıer seminerde ilk kez topluca biraraya gelecekler. İhsan Sabri Çağlayangil, Hayretıin Frkmen, Hasan Esat Işık ve Prof. Giindüz Ökçiin, seminerin pazaı günkü oturumunda bir yuvarlak masa toplantısında "Dış politikada resmi karar organlan ve basın ilışkileri"ni tartışacaklar. Girne'deki Dome Oteli'nde bu sabah Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın açış konuşmasıyla başlayacak olan seminer dört gün sürecek. Çok sayıda öğretim üyesi ve gazetecinin katılacağı seminer sırasında tartışılacak konulanndan bir bölümü şöyle: "Basının dış politikadaki etkinliği", "Irkçılık ve uluslararası terörizmde basının rolü", "Dış politika haberciliğinde çağdaş gelişmeler", "Uluslararası haber dolaşımının yapısı. Sorunları ve çözüm önerileri", "Türkiye'de dış haberciliğin gelişimi", "Dış politika eğitimi ve dış haberciliğin gelişimi". Seminere gazetemizden de Cengiz Çandar ve Sedat Ergin katılıyorlar. EKLENENLER TBMM'ye sevkedilen tasarıda eksilen kaynaklara yeni kaynakların eklendiği görüldü. Buna göre akaryakıtın rafineri satış fıyatı üzerinden benzin satış fiyatmın yüzde 15'i ve motoringazyağı ve fueloil satış fiyatının yüzde 7'sinin fona eklenmesi öngörüldü. 19 aralık tarihli Resmi Gazete'de yaymlanan 837508 sayılı Bakanlar Kurulu kararnamesi ile akaryakıt isiikrar fonu yeniden düzenlenirken Enerji Bakanı'na sadece yüzde 3'e kadar varan fiyat artışlan için yetki verildi. Âncak halen petrol ürünleri başabaş fıyattan satıldığından, Toplu Konut Fonu'na kaynak oluşturulması için Bakanlar Kurulu kararıyla yeni bir zam yapılması gerekiyor. Yeni bir kaynak ise imar affından sağlanacak. Yasanın getirdiği bir hükümle hazine arsaları üzerinde yapılan konut ve işyerinden arsa maliyet bedellerinin en çok yüzde 25'ine kadar katılma payı adı altında fona kesinti yapılacak. Tasan ile yaratılan bir başka kaynak ise tahvil satışlanndan oluşuyor, ancak 1984 bütçesinin açık vermemesi için 300 milyar TL'lık bir iç borçlanma öngörüldüğünden, Toplu Konut Fonu için yeni bir tahvil ihracının olası olmadığı sanılıyor. Bu arada BütçePlan Komisyonu'nda yapılan önemli bir değişiklikle, Toplu Konut Fonu'na eklenenbir kaynağın vergi gelirlerinden vazgeçilerek sağlanması gerçekleştirildi. Tasarı ilk haliyle kamu ve özel sektör tarafından üretilen alkollü ve alkolsüz içkilerin satış fiyatı üzerinden yüzde 15 kesilmesi öngörülürken, değişiklik sonucu bunun tahakkuk eden istihsal vergisinden yüzde 15 kesilmesi sonucu sağlanması amaçlandı. Böylelikle başlangıçta yeni kaynak yaratarak oluşturulması hedeflenen Toplu Konut Fonu'nun yeni değişiklik sonucu düşük gelirli gruplann ödeyeceği katılım payı ve yeni zamlarla gerçekleştirilmesi söz konusu oldu. DASHTlerde hargo arkadan getiyor Yurt dışına çıkışta "ayak çıktı parası"olarak tasarlanan 200 dolarlık fon daha sonra hazırlanan toplu konut tasansında 100 dolara indirildi. Böylece bu kaynakta da 10 milyar liralık bir azalma oluştu. Yabancı lüks Kanada'dan kiralanan ve "uçabilirlik" belgesi araçlara yüklenip Trabzon'a gönderildiği zaman görüTürkiye'de verilen uçaklarda sadece küçük bir çanta bir olay. zaman bu durumda len Tabii taşınabiliyor. Kargolar Ankara'dan Trabzon'a karayolcular eşyalarını, ancak ertesi yolundan gönderiliyor. gün alabilmekteler. Öte yandan bu uçaklann hidTürkiye'de 3 tane bulunan bu uçaklara pilot bul rolik yağ sisteminin ısınmadan mak zor. Libya ve Singapur Hava Yolları'nda ça ötürü 2 saatlik bir uçuştan sonlışîıktan sonra yeniden THY'ye dönmek isteyen pi ra değiştirilmesi gerekiyor. Oylotların, ancak bu uçaklarla uçmak kaydıyla işe sa İstanbulTrabzon arası 2.5 saat süruyor. Bu nedenle, bu uçakalındıkları belirtiliyor. REHA ÖZ THY'nın "Bursa" adlı uçağının önceki gün Trabzon Havaalam'na 20 kilometre kala irtifa kaybederek yüksek gerilim hattı koruma teline çarpması, DASH7 tipi bu uçaklarla ilgili bazı ilginçlikleri de ortaya çıkardı: Uçaklann da "gecekondusu" olduğu gerçeğini.. DASH7 tipi üç adet, pervaneli uçak, 1983 yılı içinde Kanadalı bir firmanın 2122 yaşlarında olduğu belirtilen "becerikli" patronundan kiralandı. Üstelik de tüm karşı çıkmalara karşın ve oldukça yüksek bir fiyata.. Bu uçaklara, uçtuğu her saat başına 325 dolar bakım masrafı ve aylık 70 bin dolar civarında bir kira bedeli ödenmekte şu anda. Kiralayan ftrmanın patronuna "becerikli" diyoruz, çünkü uçaklann "uçabiiirfik" sertifikası bile yoktu. Türkiye'ye getirildiklerinde yaklaşık 23 yıl süreyle uçmamışlardı. Ashnda iflas eden bir başka Kanadalı firmaya aitti uçaklar. Banka borcuna karşılık el konmuş ve belirtilen süreyle uçmadan açıkta bekletilmişlerdi. DASH7'lerin kiralanmasından sonra ortaya çıkan sorunlar ise başlıbaşma bir mizah unsuru olabilecek nitelikte. Herşeyden önce, kiralayan fırma malzeme yönünden gerekli desteği veremiyor bu uçaklara ve malzeme göndermiyor. Gönderse bile alabildiğine eksik geliyor. Bu nedenle uçaklardan 1 ya da 2'si sürekli olarak yerde duruyor. Türkiye'ye getirildikleri zaman da malzemesinin olmadığı ve ilk 23 ay boyunca çahşamadıklan biliniyor DASH7'lerin. Bu eksikliğe bir örnek şu: Türkiye'ye getirildiklerinde uçaklarda lastik değiştirme krikolan bulunmuyordu. Oysa normalde her uçakta birer tane kriko olması gerekmekteydi. Bu uçaklardan birinin Trabzon'da lastiği patladığında bu nedenle değiştirilmemişti ve lstanbul'dan bir ekip denetiminde kriko gönderilmiş, lastik ancak böyle değiştirilebilmişti. Bu arada, uçaklar ilk geldiklerinde tuvaletleri de boşaltılamıyordu. Tuvalet boşaltma sistemleri Türkiye'de kullanılan teknik yapıya uygun değildi. Bu nedenle tuvaletleri uzun süre kovalarla boşaltıldı ve yolculuk boyunca tuvaletlerde kova bulunduruldu. DASH7'lerin bir başka ilginç özelliği de, küçük mesafelere çalışan ve genellikle işadamlan için kullanılan tipte uçaklar olması. İçinde 50 koltuk bulunmasına karşın, bu nedenle kargo kompartmanlan dar tutulmuş. Yani 34 valizli bir yolcuyu almaya uygun değil. Başka bir deyimle ancak "bond" tipi çanta, ya da küçük valiz taşımaya uygun bir yapıda. Bu nedenle valizlerin uçağa alınamayıp, Ankara'dan larla İstanbulTrabzon arası direkt seferler yapılamıyor ve Ankara'dan itibaren çalıştırıhyorlar. Bir başka ilginç yan ise, bu uçakları kullanan pilotlarla ilgili. Bu uçaklan kullanan pilotlar, vaktiyle Singapur ve Libya Havayollan'nda uçmak üzere THY'dan ayrılan pilotlar. Bu piloüarvn THY'na yeniden dönmek istediklerinde, ancak bu uçaklarla uçmak kaydıyla yeniden işe alındıkları belirtilmekte. Sonuç olarak THY'nın kiralık DASH7"leri tam bir "gecekondu uçak" görünümündeler. Neden alındığı, niye alındığı hâlâ kocaman bir soru işareti olarak duruyor.. Ve tabii bu arada bir gerçek daha var, THY çevrelerince belirtilen, bu uçaklann sürekli zarar ettiği.. İlgililer, yakıt ve kira bedelinin, uçaklar yüzde yüz dolu olarak çalışsalar bile, yüzde yüzü aşacak bir oranda zarara neden olduğunu belirtmekteler. 5 milyon Fransız alkolle yaşıyor OJŞ Haberler Servisi Yılda KAMPANYA FtLMtNDEN Karapanya eylül ayma kadar devam edecek. Çekilen filmler televizyon ve sinemalarda en az 200 defa gösterilecek. Kampanya filmlerinde başrolde oynayan bu genç kız Fransızlan ölçiilii içmeleri için ikna etmeye çalışacak. Yılda 40 bin kişinin alkolün yol açtığı rahatsızlık zenlemelerle birlikte Fransa, diAvrupa ülkeleriyle lar nedeniyle öldüğü Fransa'da hükümet alkollü içki ğer düzenlemelere gitmişaynı yasal oluyor. tüketiminin azaltılması amacıyla yeni bir kampanFransız Sağlık Eğitimi Komiya açîı. Kampanyada içkinin "ölçülü ve mantıklı" tesi'nin, Sağlık Bakanlığı adına içilmesi isteniyor. düzenlediği kampanyanın temel 40 bin kişinin, alkolün yol açtığı hastahklardan öldüğü Fransa'da hükümet alkoli/me karşı kampanya açıı. Le Monde gazetesinin haberıne göre hükümetin açtığt bu yeni kampanya, öncekilerden epey farklı. Alkol tüketiminin yol açtığı tehlikelerin vurgulandığı önceki kampanyaların tersine yeni kampanyada alkol tüketiminin mantıklı ve ölçülü yürütülmesi isteniyor. Bu "yumuşak" kam panya alkollü araba kullanmaya karşı "sert" yasaların çıkarılmasıyla aynı döneme rastlıyor. Kampanyayı hazırlayan yetkililer, Galtier Boissiere adh bir doktorun Larousse sözlüğüne yazdığı şu bölümü gözden uzak tutmadıklanm belirtiyor: "Alkol tükelimini kısıllamayı hedefleyen her yasal düzenleme büyük bir muhalefetle karşılaşacaktır." Kampanyayı düzenleyenlere göre baş ağrıtan nedenler çok: "Sağlığın bozulacağı kaygıları ile tarım. sanayi. ticarel ve finans çevrelerinin >arlığını sürdürehilmesi birbirieriyle çatışan sosloganı "Bir kadeh: Evet. Üç kadeh: zarar ziyana davet." Yeni runlar." 5 milyon Fransız "çok"içiyor. 5 milyon Fransız alkollü içki üretimi sayesinde yaşıyor. Fransa'da 18 bin kişi alkolizmin doğrudan yol açtığı hastahklardan ölüyor (siroz, hepatik vb). Alkolün dolayh olarak yol açtığı diğer rahatsızlıklardan ölenleri de bu sayıya katarsak yılda 40 bin kişinin alkol tüketimi sonucunda öldüğünü söyleyebiliriz. Böylece alkol Fransa'da en yaygın ölüm nedenıeri arasında üçüncü sırada yer alıyor (diğerleri kanser ve kalp damar rahatsızlıkları). Sosyalist hükümetin alkolle mücadele programı içinde alkol dispanserlerinin yeniden örgütlenmesi, alkollü içki reklamlarıyla ilgili yeni düzenlemelere gidilmesi ve alkollü araba kullananlara karşı "daha sert" cezalar uygulanması yer alıyor. Bu dü kampanya bu sloganıyla alkole kesin bir dille karşı çıkmıyor. içkinin ölçülü ve mantıklı içilmesini istiyor. Bu kampanya afiş. reklam, bildiri gibi araçların yanında televizyon ve sinemalarda gösterilecek filmlerle yürütülecek. Kampanyayı yürüten ajansın yöneticisi Daniel Robert "Kampan>amızın antialkolik bir kampanyayla hiç bir ilgisi yok." diyor. "Kampanyanın" diyor Daniel Robert "Sırasıyla işini. ailesini ve arkadaşlarını ka\heden alkoliklerin anlalıldığı Amerikan kampanyacılarıyla da hiç bir benzerliği yoktur. Biz bir bardak uygundur derken tüm tüketicilere sesleniyoruz." Kampanya eylüie kadar devam edecek. Kampanya filmleri televizyon ve sinemalarda en az 200 defa gösterilecek. Bu uğurda yapılacak harcamalar 11 milyon franka (418 milyon TL) ulaşıyor. Noterler, ücret artışınâ bağlı tarife istiyor ANKARA (ANKA) Türkiye Noterler Birliği Genel Kurulu yapıldı. Genel kurulu bir konuşma ile açan Türkiye Noterler Birliği Genel Başkanı Rasim Eyüboğlu, Noter ücret tarifelerinin objektif esaslara göre saptanması gerektiğini söyledi. Eyüboğlu, "Bir tarife dönemi içinde meydana gelen enflasyon hızı, geçim endekslerindeki değişiklikler, ücret artışlan dikkate alınarak, artışlar aynı nisbette ücrete dahil edilmelidir" dedi. Şili halkı yolsuzlukları kanıksadı NUR DOLAY SANTİAGO Artık kolay kolay pek bir şey şaşırtmıyor Şililileri. Ne Pinochet'nin kendine Santiago'nun içinde 75.000 metrekarelik bir alan üzerinde yaptırdığı küçük saray, ne "mali deprem"le yıkılan bir "kâğıttan imparatorluk", ne de bir "süper bakan"ın tutuklanıp hapse atılması... On yılhk askeri rejim boyunca Pinochet, benzeri durumlarda genellikle ortaya çıkan büyük yolsuzluklardan titizlikle uzak durduğu izlenimini vermeyi başarmıştı. Ama şu günlerde rejimin bu bilinmeyen yüzü de gün ışığına çıkmakta. İlkin " e v " . Kale demek daha doğru belki. Bahçesindeki ultra modern elektronik güvenlik aygıtlarından başka içindeki gizli bölmeler, kaçma ve saklanmaya yarayan yeraltı geçitleri düşünülecek olursa.. Anlaşılan general şu günlerde pek emin değil geleceğinden. Ve Sandinistler'in devirdiği Nikaragua Diktatörü Somoza'dan esinlenmişe benziyor lojman, konusunda. Ama örneği biraz daha iyi" izlemiş olsaydı, değil Managua'daki kalenin, eski Nazilerin sığınağı Paraguay'daki uzak bir sürgünün bile Somoza'yı kurtaramadığını anımsardı. Göçük altında kalan son ceset de çıkarıldı ZONGULDAK (Cumhuriyet) Türkiye Taş Kömürleri İşletmesi Genel Müdürlüğü'ne bağlı üzülmez üretim bölgesi Asma ocağı 170. kattaki sulu ayakta 4 gün önce meydana gelen göçükte toprak altında kalan 4. maden işçisi Celal Kapanaltı'nın da cesedi çıkarıldı. Zonguldak maden havzasındaki maden ocaklarında meydana gelen iş kazastnda yaşamlannı yitiren işçi sayısı yeni yılın ilk iki ayında 8'e yükseldi. Üzülmez üretim bölgesi yetkilileri, 65 derece meyilli ve 68 derece uzunluktaki sulu ayakta meydana gelen göçükteki temizleme çalışmalarının tavan kayması sonucu meydana gelen taş kömür ve şlam yığılmaları nedeniyle aksadığım söylediler. Dört gün önce şlam patlaması sonucu toprak altında kalan ve yaşamlarını yitiren kazmacı işçiler Satılmış Gem, Abdullah Dizmen, Musa Kocabacak ve Celal Kapanaltı bekletilmeden doğum yerlerinde toprağa verildiler. 13 milyon dolar yuttu "Başkanlann Evi" adını taşıyan yapı, Bir ozan ve bir ressam "Rengahenk " çj}^. iki yıl önce gizlice planlanıp gerçekleştirilmeye konulmuş ve hâlâ da tamamlancel o keyifti, keyifli olduğu kadar da bilgece şürkrirü "Rengahenk " mış değil. Ama 7 hektarlık özel park ve adlı kitapta toplamıştı. Sonra bir ressam, Burhan Uygur tuttu, şiir5000 metrekarelik yapıların bugüne delerin tadını yakalayıveren bir ustahkla resimledi bu kitabı. Böylece ğin yuttukları kaynaklar 13 milyon doortaya, Can Yücel'in şürleriyle Burhan Uygur'un resimlerinin cümlara yakın.. Basının olaya eğilmesi üzebüşünden oluşan tam bir "Rengahenk" çıktı. İki sanatçı, Burhan rine Pinochet'nin bu evde oturmayacağı Uygur'un geçtiğbniz günlerde EDPA Sanat Galerisi'nde açılan resim sergisinde kitabı okurlara imzaladılar. Bugün de saat 15.0019.00 açıklandı geçenlerde. Ama söz konusu arası Nişantası Akademi KitabevVnde ••Rengahenk"i son kez im yapının ne olacağı da belirülmeden. Küçük bir şaşkınlık Şilililerde, bir iki ufak zalayacaklar. şaka, sonra omuz silkme "başka ne beklenebilirdi zaten" dercesine. Kimden ne hesap sorulabilir ki? Ve yapının bahçesinde çalışmış ziraatçilerden birinin olayyShrf^J HAMUEY/M! da bulduğu garipliği şöyle özetlemesi: "Bunca güvenlik onlemini estetikle bağdaştırmak olanaksız. Sonuçta hiç de ulusal olmayan bir salata çıktı ortaya. Bir araucaria (Şili'nin geleneksel ağacı) bile yok bahçede". Pinochet kendisi için 75 bin metre karelik bir alan üzerine küçük bir saray yaptırıyor. Bahçesinde ultra modern elektronik güvenlik aygıtları ve gizli bölmeler bulunan bu saray, iki yıl önce gizlice planlanıp, yapımına başlanmış. İnşası halen devam eden "Başkanlann evi" için bugüne kadar harcanan para 13 milyon dolara yakın. 1983 mart ayında görevden alınan Maliye ve Ekonomi Bakanlıklarını bir arada yürüten Rolf Lüders, şimdi Santiago hapishanesinin önemli konukları arasında. Adı milyarları bulan bir yolsuzluğa karışan Lüder, hapishanede 6 özel banka ve şirket genel müdürü ile birlikte günlerini doldurmaya çalışıyor. tında hükümetteki görevine son verilen "süper bakan," günlük bir gazetenin köşe yazarları arasına girerek her hafta Şikago'dan gelen ekonomik "yönlendirmeleri" iletmeye başladı ilgililere. Geçtiğimiz 26 ocaktan beri ise dolandırıcılık suçundan tutuklu olarak Santiago hapishanesinin önemli konuklanna ayrılmış bölümü Capuchinos'u onurlandırıyor! Kendisiyle birlikte aynı tarihte tutuklanan altı özel banka ve şirket genel müdürü de bu bölümün konukları arasında. Capuchinos'da kasım ayından beri ağırlanan bir başka önemli konuğa eşlik ediyorlar: Javier Vial, BHC holdingin ve Şili Bankası'nın başkanı, ülkedeki en büyük beş servetten birinin sahibi. Ama bu denli yakın olmak eski dostları sevindirmişe benzemiyor, birbirlerine karşı başlattıkları suçlamalara bakılırsa. borçları 3,9 milyar dolara (Şili'nin dış özel borçlarının ^o 54'ü!) varan bankaların sağbkh bir duruma getirilmesi. Devletin özel bankalara değişik formüller altında bugüne değin 3,4 milyar dolara yakın bir kaynak armağan etmesi anlamına geldi bu kunarma işlemi. Söz konusu bankaların toplu sermayeleri ise 330 milyon dolar dolayında idi ancak. lar devlet müdahalesini gerektirince, iskambil kâğıdı gibi devrilen şirketler de iflaslarını açıklayıp, ödemeleri durdurduklarını belirtiyorlar. Sonuçta, bu kâğıttan imparatorluğun ilişkide olduğu "bacalı" kuruluşlar da ellerinde para yerine karşılığı olmayan kâğıt parçalanyla kalıveriyorlar ve iflaslar birbirini izliyor. Mali deprem Gerçekte olayın kökeni 1975'lere değin uzanıyor; bir kamu kuruluşu olan CORFO'nun elindeki bankaların bu tarihte özel sektöre devredilmesine. Bugün Şili halkına yükletilmek istenen borç yığını da bunun sonucu bir ölçüde. Bankalan almak için borçlanan sermaye grupları, daha sonra büyümek ve dış kredilerle spekülasyon yapmak için daha çok borçlanıyorlar. Ta ki borç spiralinde iyice çıkmaza düşene değin. Sonuç, "mali deprem", bir yığın yanıtsız soru, ne olduğu bilinmeyen milyarlar, bankalara yatırdıkları paraları yitiren yüz bin dolayında küçük tasarruf sahibi, büyük bir iflas dalgası ve akıl almaz bir har vurup harman savurmanın faturasının, bu soygunda hiç payı olmayan Şili halkına yükletilmesi... Bankalar kime devredilecek Bu günlerde Lüders ve onun gibi bir kaç dolandırıcının daha tutuklanması, aynca sağlığa kavuşturulduğu varsayılan bankaların kime devredileceği sorunu ile yeniden gündeme gelmiş bulunuyor konu. Ama beraberinde daha pek çok yeni soru ve kuşkuyu da taşıyarak. Bankaların yine özel sektöre verilecekleri kesin. Her şeye karşın ekonomik model kutsal çünkü. Ama modelin savunucuları ve bu modelle kalkınanlar düşünce içindeler. Tutuklamalar, özel sektörün içerde ve dışardaki kredisini sarsmış durumda. Hangi yabancı banka bugün Şili'ye borç verir diye soruyor söz konusu çevreler. Oysaki dış borcu 20 milyar doları aşan Şili'nin önümüzdeki yıllarda milyarlarca daha borca gereksinimi olacak. Ama özel sektörde dış kredileri ülkeye çekebilecek pek çok kişi "diskalifiye" olmuş durumda. Tek seçenek devletin dışardan borç alarak bunu içerdeki şirketlere dağıtması, n« var ki kamu yönetimine duyulan güven de sarsılmış bulunuyor, çünkü bugün dolandırıcılıktan suçlananların çoğu daha düne değin hükümette yüksek görevlerin başında olan kişilerdi. Kısacası, bu çevrelerin açık açık yakındıkları şu: İleriye göremeyen birkaç işgüzar görevlinin girişimleri yüzünden, özel mülkiyet şemasını desteklediğini iddia eden hükümet, bunun gelişmesini güçleştirmiş bulunuyor. Özetle, mahkemelerin "usulden" de olsa işe kanştırılmış olması, bir çuval incirin berbat edilmesi anlamına geliyor bu baylar için. Başka hiçbir şey değil. Ve Şili, Pinochet'nin sık sık belirttiği gibi, "huzur ve düzen içinde ilerlemeye" devam ediyor... Olayın altında yatan gerçek Olayın altında yatan gerçek ise yine az rastlamhr türden. Söz konusu bankaların oluşturduğu bir dizi küçük şirket var ortada. "Kâğıttanşirketler". Gerçek sermayesi yok denecek denli az, kâğıt üzerinde ve kâğıt parçalanyla iş gören "bacasız" kuruluşlar. Monetarist ekonominin önlerine serdiği olanaklarla palazlanan sermaye grupları, yönettikleri bankalar kanalıyla dışardan aldıkları kredileri bu şirketlere dağıtıyorlar. Y'asaların koyduğu çerçeve içinde dağıtabilecekleri kredi miktarını en geniş ölçülere vardırabilmeleri için şirket sayısının da o denli çok olması gerek. Böylece kâğıttan bir imparatorluk çıkıyor ortaya.. Ve sermayeleri kâğıt üzerinde şişiriimiş bir sürü kuruluş, gerçek sermayelerine göre edinebileceklerinden çok daha fazla kredi almış oluyorlar. Kimi durumlarda sermayelerinin 52 katını buluyor bu krediler. Oysa ki yasalar ancak sermayelerinin yüzde 5'i oranında borçlanmalarma el veriyor. İşin daha da önemli yanı, gerçekte ortada dönen pek bir para olmaması. Verilen krediler kâğıt üzerinde. Banka Bir başka yolsuzluk Başkanm 13 milyonluk yolsuzluğu, bir "süper bakan"ın da içinde olduğu milyarları bulan bir başka yolsuzluğun yanında küçük ve masum bir heves kalıyor. Geçtiğimiz marta değin Maliye ve Ekonomi Bakanlıklarını bir arada yürüten Alman kökenli Rolf Lüders, ünlü Friedman modelini Şili'ye uygulayan parlak (!) "Şikago Çocukları"ndan biri. 1982 ekiminde Pinochet tarafından görevlendirilmeden önce Şili'nin en büyük finansman ve üretim holdin'glerinden BHC'nin başkan yardımcıhğını yapıyordu. 1983 mar Bonıba etkisi yapan açıklama Olay ilkin geçen yılın ocak ayında patlak verdi. Bomba etkisi yapan biraçıklama ile süper bakan, devletin beş bankaya el koyduğunu, üç mali koruluşun ise likidasyona gittiğini belirtiyordu (sonradan el konan banka sayısı yediye, likidasyon sayısı ise on bire çıktı). Friedman modelinin belkemiği olan banka sisteminin çöküşü. bir dizi iflası da birlikte getirirken, monetarist ekonominin temelindeki felsefenin de bir an için unutulması gerektiğini gösteriyordu. O ana değin ekonomik alandaki rolü yalnızca izleyici durumuna indirgenmiş devlete birden aktif bir görev düşmekteydi çünkü. Dış SAVAŞ VE BARIŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle