14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ri Firdevsi başardı. "Otuz yıl çok sıkıntı çektim, ama Acem ulusunu da dirilttim" diyen Şahname yazarından sonra çok zengin bir İslamİran edebiyatı gelişti. Orta Asya'daki Müslüman Türklerin yazı dillerini ne zaman dirilttiklerini kesin olarak bilminı korumaya büyük özen göster yoruz. Ama bunun onuncu yüzmişlerdir. Çin, Hint ve İran kö yıl sonuna doğru olduğunu dükenli Sogd dillerinin ve kültür şündüren bir kitap var. Bu, bulerinin çok güçlü baskısı karşı gün İstanbul'daki Türkİslam Eserleri Müzesi'nde saklanan bir sında, yeni dinlerinin terimlerini o dillerden olduğu gibi aktar Türkçe Kuran Çevirisidir (73 No.lu yazma). Elimizdeki bu tek mak gibi kolay bir yola sapmakopya on üçüncü yüzyılda yazılmışlar, pek az sayıda alıntı sözmışsa da metnin dil özellikleri cükler dışında, dinsel terimlerle deyimleri kendi dillerinden kar yazmanın aslının üç yüz yıl önşılamağa çalışmışlar, Türkçede cesine götürülebileceğini kanıtlıbulamadıklan karşılıklar için de yor. Bu eser Türk dilinin gelişme tarihi bakımından büyük bir Türkçe köklerden Türkçe eklerle önem taşır. Çünkü burada görüyeni sözcükler türetmişlerdir. yoruz ki Müslüman olan TürkSekizinci yüzyıl başlarında ler, o çağda, Budist atalannın Türkler Orta Asya'da yeni bir geleneklerini yakından izlemişdinle, İslam dini ile karşılaştılar. ler, yani, binlerce Arapça sözcüOnuncu yüzyıl sonunda bu yeni din, Türkler arasında, başta Bu ğü toptan Türkçeye aktarmak gibi kolay bir yola sapmamışlar, dizm olmak üzere, bütün öteki Kuran'da kullanılan sözcüklerin dinlerin yerini aldı. çoğuna uygun bir karşılık bulİslam her yere kutsal kitabı maya çalışmışlar, Kuran sözcüKuran'la geldi. Bu kutsal kitap ğünü bile okıgu (okuma kitabı, her zaman Arapça aslından okuokunacak kitap) diye Türkçe'ye nuyor ve bu dilde incelenip yonımlanıyordu. Kısa zamanda ye çevirmişlerdir. Böylece bu çeviride Kuran'da geçen ayet, hak, ni dinin yayıldığı her yerde İslam eğitim kurumları olan medrese hamd, rahîm, ehlülkitab, kadîr, ler açıldı. Buralarda öğretim di gafur, alîm, resul, kıble, li Arapça idi. Bunun sonucu ola azab.müşrik, dalalet, münafık, fesad, kıyamet, zalim, tevekkül, rak, yeni dinin yayıldığı kimi ülkelerde, örneğin Mezopotamya, vb., vb. gibi sayısız dinsel kavramın Türkçe karşılıklarını Suriye, Filistin ve bütün Kuzey Afrika'da (bugünkü Mısır, Lib buluyoruz. On birinci yüzyılın birinci yaya, Tunus, Cezayir ve Fas'ta) rısında, lslamTürk edebiyatının önce aydınlar sonra halk, ana dillerini unutarak Arapça konu ilk eseri olan Yusuf Has Hacib'in Kutadgu BiBg'inde, Arapça ve şup yazmağa başladılar. Sırada Farsça sözcüklerin sayısı, Kuran İran ile Türkistan vardı. Yalnız bu iki ülke bu toplan Araplaş çevirisine oranla, oldukça artmıştır. Yine de bu 6.000 beyiti maya karşı bir tepki gösterdi. aşan büyük eserde yabancı sözTÜRKÇE KURAN ÇEVİRİSt cükler şaşılacak kadar azdır. Daha sonraki yüzyıllarda TürkçeNe var ki bu tepki ikiüç yüzyıl gecikti. Bu ara dönemde ye dolan hesap, akıl, fayda, haalik, mahlukat.muhterem, muzİranlı ve Türk şairler, yazarlar, tarip, ebedi, nazım, zaman, bilginler, Arap dil ve kültürünü halk, asker, muharebe, harp, enbenimseyerek, eserlerini Arapça dişe, hizmet, kahraman, vb., yazdılar. Onak îslam kültürüne vb., gibi yabancı sözcüklerin bu ortak dilde büyük katkılarda Türkçeleri kullanılmıştır. bulundular. Sonunda kendi ulusal dillerini yeniden buldular. Zamanla Orta Asya'da Türk îran'da bu işi büyük destan şaiaydınları arasında gittikçe yayılan bir ArapçaFarsça modası bu durumu değiştirmiş, halkın konuşma dilinden sapılarak, yazı dilinde, Türkçe karsılıkları bulunduğu halde, gittikçe artan bir sayıda, Arapça ve özellikle Farsça sözcükler kullanılmaya başlamıştır. Orta Asya Türk edebiyatının en parlak çağı olan Çağatay edebiyatı döneminde bu moda almış yürümüştür. Bu edebiyatın en büyük şairi olan Alişir Nevai'nin bu sıralarda "Türkçe'nin Farsça'ya üstün olduğunu'Mleri süren bir eser yazması da durumu değiştirmemiştir. Aynı şey Batı Türkleri için de söz konusudur. Batıya goçen Oğuz Türkleri önceleri kendi dilleri yerine Arapça ve Farsçayı yazı dili olarak kullanmışlar, iki yüzyıllık bir gecikmeden sonra onlar da, Doğu Türkleri gibi, kendi dillerini yazıya geçirmişler, On üçüncü yüzyıldan başlayarak Türkçe ürünler vermişlerdir. Selçuklular'ın son yıllarında, Anadolu Beylikleri zamanında ve Osmanoğullarf nın ilk 150200 yılında, aydınlar halktan büsbütün ayrı bir öbek oluşturmadıkları, çokluk, gündelik yaşamda halkla olan bağlantılarını sürdürdükleri için, Türk yazı dili, ayrıcalıklı bir konumda olan Arapça ve Farsçanın gittikçe artan baskısı karşısında bile, konuşma dilinden pek ayrılmamıştı. 15.YÜZYILDAN BAŞLAYARAK DEGİŞEN DURUM On beşinci yüzyılın ikinci yarısında durum değişti. DUzyazı çok farklı bir biçimde gelişliği halde, aydınlar arasında yaygınlaşan Arapça ve Farsça modası şiirde Türkçe aleyhine sonuçlar doğurdu. Fatih dönemine kadar divan şiirinin sınırlı sözlüğünün dörtte üçünden fazlası Türkçe idi. Istanbul alındıktan sonra büyük şehirde kurulan saray ve ona öykünerek gelişen paşa saray ve konakları çevresinde kümelenen şairler, eski şairlerin yolunu bırakarak, Arapça ve Farsça modasına uymakta birbirleriyle yarışa giriştiler. Öyle ki, on beşinci yüzyıl ortalarına kadar şairlerin, halkın konuşma dilinden alarak, rahatça kullandığı yüzlerce demirbaş sözcük şiir dilinden aforoz edildi: Güneş, a>, yıldu, gök, dağ, taş... saç, yüz, göz, yanak, sakal, kcmik... ev, eşik, yatak, gömlek, beşik, söz, öğüt, ayrılık, korku, uyku, gölge, gemi, toz, kül, yara, inci, altın, gUmuş, demir, gün, gece, yaz, kış, vb., vb. Bunların yerine şu Arapça ve Farsça sözcükler şiir diline yerleştirildi: Şems, mihr, hurşid, âftab, kamer. mah, meh, necm, kevkeb, sitare, sema, felek, âsman sipihr, cebel, kuh, hacer, seng,.. ca'd, turra, giysu, vech, ru, didar, çihre. ayn, çeşm, di' de, arız. hadd, izar, ruhsar, hilye, riş, azm, üslühan,... beyt, me'va, hane, dâr, südde, atebe, âstan, firaş, bister, kamîs, pirahen, mehd, gehvare, kelam, suhan, nush, pend, firak, firkat, hecr, hicran. cüdayi, havf, bîm, heras, nevm. hâb, zıl, saye, sefine, fülk, keşti. gubar, gerd, remad, hakisler, zahm, rîş, lu'lu. dür. mervarid, zeheb, zer, fıdda, sim, hadid. ahen, yevm, ruz, leyl, şeb. sayf, labistan, şita, zemislan. vb., vb. Bunun gibi, gündelik hayatta en çok kullanılan sıfatlar: İyi, kötü, güzel, çirkin, acı, tatlı, sıcak, soğuk, büyük, küçük, yüksek, alçak, kısa, uzun, yavaş, hızlı, katı, yumuşak,uzak, yakın, az, çok, dolu, boş, ağır, yeğni, vb, vb. şiir dilinden sürülerek yerlerine Arapça ve Farsçaları kondu. Gündelik hayatta çok sık kullanılan yemek, içmek, gelmek, gitmek, koşmak, düşmek, ağlamak, gülmek, yaşamak, ölmek, vb. gibi yüzlerce fiilin Türkçeleri bırakıhp, anlama hiçbir şey kalmadığı halde, salt şiirdeki modaya uymak için bu sözcüklerin Arapça ve Farsçalan kullanılır oldu. Bunun sonucu, örneğin "Bilmem buna gülmeli mi yoksa ağlamalı mı?" gibi en basit bir söz, şiir dilinde: "Bilemem eyleyecek hande midir girye midir?" biçimine girdi. Gelecek yazımda, Tanzimat döneminden başlayarak konuya devam edeceğim. Dil Devrimi Tersine Çevrilebilir mi? Prof. Dr. FAHİR İZ Dil Devrimi çağdaş Türkiye'de en çok tartışılan konulardan biridir. Aslında bir bilim sorunu olan bu konunun uzmanlar arasında tartışılması beklenirdi. Oysa Dil Devrimi gittikçe günlük politikanın bir parçası olmuş, öyle ki yeni Türkiye'nin sorunları ile ilgilenen, yerli, yabancı, herkes bu tartışmaya katılmaya heves etmiş, bunu da çokluk duygusal bir biçimde yapmıştır. Bu konuda düşüncelerini açıklayanların bir bölümü de, siyasi havaya gbre, bu düşünceleri birkaç kez değiştirmişlerdir. Dil Devrimi'nin kökeni, göreceğimiz gibi, bin yıl öncesinin köklü kültür değişmesine kadar uzanır. Bu sorun, yüzyıllar boyunca, Türk yazı dilinin gelişme süreci içinde hiçbir zaman unutulmamıştır. Durum böyle iken, birçok yabancı bilgin, (Doğu dilbilimcileri ve başkaları), şaşılacak bir biçimde, bu akımı, Cumhuriyet dönemi düzeltimlerinin herhangi birisi gibi görmüşler, hatta kimileri bunu Atatürk'ün gelgeç bir hevesi (kaprisi) olarak karşılamışlardır. Bu sanı. bilim için büyük bir talihsizliktir. Çünkü Türk Dil Devrimi bir kültür olayı, bir bilim sorunudur. Politik olaylarla, sorunlarla karıştırılmaması gerekir. DEVRtMİN GEREKLİ OLUŞU Bir dilde düzeltim, kimi zaman da devrim gereksemesinin bir çok nedenleri olabilir. Sözgelişi Alman, Macar, Fin ve Norveç dillerinde tanık olduğumuz yazı dili düzeltimlerinin nedeni, yazı dilini aşırı oranda yabancı sözlerin kaplaması sonucu oluşan karma dilin, bu dili konusanların çoğunluğunca anlaşılmaz hale gelmesidir. Işte Türkçe'nin durumu bu idi. Atatürk, 193Oyılında, Prof. Sadri Maksudi'nin (Arsal) Türk Dili İçin adlı kitabının başına, kendi el yazısıyla şu satırlan yazmıştı: İ Ikesini, yüksek istikhtlini korumasını bilen Türk milleti. dilini de yabancı diller boyundunığundan kurtarmalıdır. Demek ki, Atatürk'e göre, bir millet, nasıl bağımsızhğını yitirmek tehlikesine düşerse, dili de yabancı dillerin köleliğine girebilir. Gerçekten de tarih bize, yalnız milletlerin değil, dillerin de yok olabileceğinin örneklerini veriyor. Türk dili tarihte böyle bir tehlike ile çok yakından karşılaşmıştır. Bu noktayı aydınlatmak için burada Türk yazı dilinin gelişme tarihine göz atmakta yarar var. Türk yazı dilinin günümüze kalan en eski örneklerinin en önemlisi Kuzeydoğu Asya'da Orhon lrmağı yakınlannda bulunmuş olan Orhon yazıtlan'dır. Eski Türk abecesi ile yazılıp iki Türk devlet büyüğünün adına 730'larda dikilmiş olan bu anıtyazıtların dili, o zamanlar çok güçlü olan Çin kültür etkisine karşın, öz Türkçedir. Alıntı sözcükler çok sınırlıdır. Daha sonraki yüzyıllarda, bugünkü Çin'in Sinkiang eyaletini kapsayan Doğu Türkistan'da, Türk Uygur devleti gelişti. Komşu kükürlerin etkisinde kalan ve çoğunluğu Budist Olan Uygur Türkleri arasında, Manihi, Brahmi ve Nesturi dinlerine bağlı Türk topluluklan da vardı. Geçen yüzyılın sonlannda ve bu yüzyıl başlarında Doğu Türkistan'da yapılan kazılar ve araştırmalar çok önemli kültür kalıntılarını ortaya çıkardı. Uzmanlar bunlan inceledi. Bir bölümünü yayınladı. Bu incelemelerin ışığında, görüyoruz ki, o çağlarda Orta Asya'da yaşayan Türkler, hangi dine ve hangi kültür çevresine bağlı olurlarsa olsunlar. yazı dillerinin bağımsızlığı PENCERE İnsan olmak... 16 ŞUBA T 1984 İnsan, insan doğmaz. Geçmişin derinliklerinde insan hiçbir zaman insan olarak doğmadı. Önce yosundu, yapraktı, sazdı, kamıştı; yarı suda yarı toprakta yaşayan börtüydü, böcekti, eklemliydi, yumuşakçaydı, sürüngendi, kuştu, kurttu... Samanyollannın zaman yıllanna dönüşüp karışmasından oluşan dönenceli süreçlerden sonra insan hayvanlaştı; gelişti; nice ışık yıllarında gözlerini geceleri kırpıp duran yıldızlar, insanın iki ayağı üzerine dikilmesini sabırla beklediler. Süre öylesine uzundu ki zaman ölçeğini kim nasıl kullanırsa kullansın, ne anlam taşır? İnsanın insan gibi koklaması, tatması, duyması, görmesi, duyumsaması için doğada kaç mevsimin açılıp kapandığını kim bilebilir? İnsanın uygarlaşmasıyla insanlaşması arasındaki doğru orantının sayısal değerini hangi bilgisayar hesaplayabilir? Bugünkü insanın geceleri büyüyen gölgesinde geçmişteki hayvansılığın izlerini görmüyormuyuz? İçimizde arada sırada kımıldanıp homurdayan yaratığın varlığı, tarihsel zamanın hangi kökenine dayanıyor? İki ayağı üzerinde doğrulan insanın bedeninde ruhun sürgün vermesi, insanın insanlaşmasında belki en uzun değil, ama en soylu süreçtir. İnsan, geçmişte insan doğmadı. Çağımızda da insan, insan doğmaz. Doğduktan sonra insanlaşır. Bebektir dünyaya gelen. Günümüzün bebeği, tarihsel zamanın derinliklerinde dünyaya gözlerini açan kardeşleriyle birdir; gözeneklerinde değişik tohumlar bulunsa da ilk adımda bu gizli güç birdenbire ayrımsanamaz. Bebeğin insanlaşması için bir ömürlük yaşamda birbirine bağlanıp bağıntılanan süreçler birbirini izler. İnsanlaşmak için bebeğin yürümeyi bellemesi gerekir; oturmayı, kalkmayı, yemeyi, içmeyi, sıcağı, soğuğu, giyinmeyi, soyunmayı, konuşmayı, okumayı, yazmayı öğrenecektir bebek; insanlaşma yolundaki aşamalardan geçecektir. Bebek önce çocuklaşır.. Çocuk ya erkekleşir.. Ya kadınlaşır.. Toplumsallaşır. İnsan insanlaşmak için, bikjisine bilgi, görgüsüne görgü katar. İyi ne demek, kötü ne demek, sevgi ne demek, dostluk ne demek, hak ne demek, özgürlük ne demek, insanlık ne demek öğrenmeden insan insanlaşabilir mi? İnsanlaşmak için insan, koluna altın bilezik takmak, çaltşmak, bir işe yaramak, emek vermek, alınteri dökmek zorundadır. Asalaklıkla insan insanlaşabilir mi? İnsan olmak için bilinç gerekmez mi? Onur gerekmez mi? * Kolay değil insanın insanlaşması. Kimi insan, insanlaşamaz. Bebekken çocuklaşır, sonra ya kadınlaşır, ya erkekleşir de... insanlaşamaz; iyi ne demek, kötü ne demek ayıramaz; insanlık bilincine erişemez. Benciliği, bencilliği, kinciliği, bağnazlığı, haksızlığı, gaddarlığı, zulmü, işkenceyi benimsedikçe, insanlıktan uzaklaşır.. Hayvanlaşır. Sonra ölür. Mezar taşına yazıla ki: Ne insan doğdu, Ne insan oldu, Ne insan öldü. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL DMS DİŞ MAKİNALARI SANAYİİ'NDEN DİŞ HEKİMLERİNE!.. KOMPLE MUAYENEHANE KAYIP ARAMYOR İpler Kimin Elinde?... "Anlamıyor musun? O ulkede 4 milyann üstünde ingiliz yath nmı var. Ûç milyar dolar da Amerikan yatınmı. Dünyanın en büyük attın, uranyum, krom ve daha bir sürü stratejik maden üretfc/s/. Şimdi hükümetin başındakiler bir intihar yoiunda hızla ilerlemekteler. İktidarı ellerinden alıp sözümüzü dinleyecek bir hükümeti işbaşına geçirmek zonındaydık. Bunu biz yapmazsak Kızıllar on yıla kalmadan ülkeyi e/e geçireceklerdi" İngiliz işadamı böyle der.. Geri kalmış ülkelerde durmadan karışıklık çıkaran, uçaklar kaçırtan, terör olayları yaratan bir örgüt vardır. Bu örgütün vurucu güçleri solcu, Marksist militanlardan kurulur. Genç insanlardır bunlar. Birtakım ilkeleri benimsemiş, yaşamlarmı bu ülküler adına harcamaktan kaçınmayan özverill gençler... Dünya ihtilalini gerçekleştirmek özleminde, dirler. Bir merkezden buyruk alırlar. Oysa!... Oysa bu devrimci, anarşist örgüt gerçekte Batı kapitalistlerinin bir aracıdsr. Gerikalmış ülkelerde sol aftiına eylemler çıkartmak, cinayetler işletmek, uçaklar kaçırtıp toplumları kanştırmak, yıldırmak için coşkulu gençleri kullanmaktadırlar. O gençler hiçbir zaman bilmeyeceklerdir amaçlannın tam tersi bir 'ülkü'nün hizmetinde, buyruğundagörev yaptıklarını... Bir roman. VVilbur Smith adlı bir yazarın "Vahşi Adalef adlı yapıtı. Bir serüven romanı. Elinize alınca bitirmeden bırakamayacağınız türden... Yazınsal bir değeri yok, ama çağımızda bu tür romanlar bir çeşit belgesel değer taşıdığı için, ya da çağımızın nabzını tuttuğu için büyük ilgi uyandınyor. Yaşanan gerçeklere aydınlık tutuyor, karışık işlerin içindeki gizteri, düğümleri çözüyor. Marksist görüntü altında kap'ıtalizme, emperyalizme bilmeyerek de olsa nasıl hizmet edildiğini gösteriyor. İhtilalci örgütün 'tepe' yerindeki bir kişisi bakın nasıl açıklıyor gerçeği: "Bunlar çocukca sorumsuzluklaria Batı uygarlığını mahvediyorlardı. Ellerine geçirdikleri güçle sarhoş olmuşlar, mantıktan uzaklaşmışlardı. Şekerci dükkânına girmiş bir çocuk gibi. Yö onlann bu tutumunu önleyecek, ya da kapitalist düzenin yıkılışını seyredecektik. Doların prestijine çok ağırbir darbe indırdiler, sterlini esir aldılar. bondra'dan her gün para çekme tehdidiyle paramızı tehlike içinde bulunduruyorlar. Onlara akıllarmı başlarına toplatmak zorundaydık. Bunun bedelinin ne kadar önemsiz olduğunu düşün hele. Bu yolla petrol fiyattarmı 1970 düzeyine indirebiliriz. Batılı dünyanın parası sağlığına kavuşur ve yüz milyonlarca insana gerçek büyüme ve refah sağlanabilir." Kapitalist dünya gerikalmış ülkelerin, topraklarında petrol çıkan Arap ülkelerinin kendilerine bağlı adamlar eliyle yönetilmesini isterler. Bunun için o ülkelerin düzenini bozarlar, ihtilalci örgütleri besterier, oluştururtar, o ülkelerin önemli kişilerini, politikacılannı, aydınlannı, yazariannı öldürterek ortadan kaldınrlar. Amaca varmak için her aracı kullanırlar. Komünist, faşist, şeriatçı, her türtü fanatik kalıba bürünürler Çıkarlarını bozacak insanlan, kendi yakınlannı bile yok etmekten kaçınmazlar. Önemli olan, Batı kapitalizminin, emperyalizminin bağımsızlık ateşinde yanan Asya, Afrika ülkelerinde eski egemenliklerini, bu kez yeni görüntüler altında sürdürmesidir. Yıllardır bu tür oyunları dünyanın hemen her kösesinde izlemiyor muyuz? Zaman zaman 'serüven' romanlarını okumaktan hoşlantrım. Bu tür kitaplar milyonlarla satılır. Romanı okurken düşündüm durdum: Herşey apaçık, serüven romanlarına kadar girdi terör örgütleri adı verileri cinayet çetelerinin hangi amaçlar, hangi çıkarlar için araç halinde kullanıldıkları!.. Türkiye'de de son on on beş yıldır neler yaşandı? Ne cinayetler, gizleri bir türlü çözülmeyen olaylar? Içinden çıkamadık, hâlâ da çıkamryoruz. Ama işte bir serüven romanı hızlı bir film akışı içinde bu tür gizlerin çözümünü veriyor. Bu, bir ömek..,Kimbilir daha neler neler var! Roman, diye okuyup geçmeyelim, film diye izleyip çıkmayalım. Dünya küçüldü, eski oyunlar değişti, şimdi çok daha ince, çok daha ustalıklı düzenler, dolaplar çevriliyor... 699.000TL En uygun şartlarla, peşin fiatına vadeli, 2 sene garantili' Detaylı bilgi için: Yukanda resmi görülen oğlum ALİ GÜRSOY 10.7.1978 tarihinden beri kayıptır. Kendisini gören ve>a yerini bilenlerin aşağıdaki adrese bildirmelerini rica ederim. Oğlum seni affettim eve dön. Adres: Uzunköprü Kiremiıçi Salih Baban: Ali GÜRSOY DMS Kolkktif Şirketi RamiKışla Cad. Seferağa Sanayi Sitesi A.Blok No.298299 Topçularlstanbul Tel: 576 65 64 TÜRKİYE MUHASEBE UZMANLARI DERNEĞİ MESLEK TOPLANTISI (ENVANTER DEĞERLEMESİNDE ESASLAR VE KAPANIŞ KAYITLARD Konusu 23 Şubat 1984 perşetnbe günü saat 14.00'de GALATASARAY tstiklâl Caddesi ODAKULE İŞ MERKEZİ Küçük Konferans Salonun'nda üye ve meslekdaşlanmıza girişte DAVETİYE alınarak sunulacaktır. KONUŞMACI: Kayhan ARMAĞAN Maliye BakanhğıGelirler Kontrolörü Bütün meslekdaşlarıraızın teşrifleri rica olunur. MÜRACAAT: TÜRKİYE MUHASEBE UZMAN0.AR1 DERNEĞİ TELEFON: 148 42 27 147 48 18 DENEYİMLİ VEZNEDAR îsteklilerin P.K.950Sirkeci'ye (VEZNEDAR) rumuzu ile yazmalan. Son model Murat 131'ler: îstediginiz süreyle emrinizde.Kiralayın ! Ayrıntılı, şaşırtıcı bilgi: Istanbul 140 76 60 Izmir 21 12 26 Antalya 16693 163 76% Ankara 25 17 25 Adana 21295 Mersin 23450 AV/S RASTAŞ REFORM AMBALAJ SANAYÎ VE TİCARET A.Ş. Sicil Nr. 102395/48600 Şirketimizin Olagan Genel Kurul toplantısı, 9 MART 1984 cuma günü saat 14.30'da BeşiktaşBarbaros Bulvarı Camhan'daki T. Şişe ve Cam Fab. A.Ş. Genel Müdürlük binasında yapılacaktır. Sayın pay sahiplerimizin aşağıdaki gündemin görüşüleceği toplantıya teşriflerini rica ederiz. Toplantıya iştirak edecek sayın pay sahiplerimizin, sahibi bulundukları hisse senetlerini veya sahip olduklannı ispatlayan belgeleri, toplantı tarihinden en geç bir hafta evvel Oto Sanayi Sitesi Yunus Ernre Cad. 35 4.cü Levent'teki şirketimize tevdi ederek, toplantıya giriş kartı almalan gerekmektedir. 1983 yüına ait bilânço ve kârzarar hesaplarımız, toplantı tarihinden on beş gün önce pay sahiplerimizin tetkikine hazır bulundurulacaktır. GÜNDEM: 1 Başkanlık divanının seçilmesi ve divana, toplantı zaptını imzalama yetkisi verilmesi. 2 Şirketimizin 1983 yılı faaliyetleri ile ilgili Yönetim Kurulu ve denetçi raporlannın okunması. 3 1983 yılı bilânçosu ile kârzarar hesaplannın tetkiki ve onayı, Yönetim Kurulu üyeleri ile denetçilerin ibrası. 4 1983 yılı bilânço kârının dağıtımı hakkında karar alınması. 5 Süresi dolan Yönetim Kurulu üyelikleri için seçim yapüması ve Yönetim Kurulu üyelerinin ücretlerinin tespiti. 6 Denetçilerin seçimi ve ücretlerinin tespiti. 7 Yönetim Kurulu üyelerine TTK 334. ve 335. maddeleri uyarınca izin verilmesi. Yüksekokul mezunu, en az üç yıl muhasebe deneyimli Istanbul'da çahşacak DUYURU Bakanlar Kurulu'nca kuruluşuna izin verilmiş bulunan Türkiye lthalatlhracat Bankası'na ortaklık taahhüdünde bulunmuş gerçek ve tüzel kişilerin taahhüt ettikleri miktarların yansının, en geç 2 Mart 1984 Cuma günü saat 17.00'ye kadar T.C. Ziraat Bankası Taksim Şubesi nezdindeki 635/5870 sayılı hesaba Kuruluş Halindeki TÜRKİYE İTHALAT ÎHRACAT Bankası adına nakit olarak yatırılması, Kurucu Yönetim Kurulumuzun 6 Şubat 1984 gün 8404 sayılı toplantısında kararlaştırılmıştır. Keyfiyet Türk Ticaret Kanunu'nun 287'nci maddesi hükmü uyarınca sayın ortaklanmıza duyurulur. TÜRKtYE İTHALAT İHRACAT BANKASI A.Ş. KURUCU YÖNETİM KURULU MUHASEBE ELEMANI aranıyort Isteklilerin fotoğraflı, kısa özgeçmişlerini P.K.950Sirkeci'ye (ELEMAN) rumuzu ile yazmalan. Not: Erkeklerin askerlikle ilgisi olmaması şarttır. Bekir Yıldız HALKALI KÖLE (5. basım) AİLE SAVAŞLARI Uygun koşullarla, yepyeni ve bakımlı otomobifler: Kiralayabilirsiniz! Ayrmtılı, şaşırtıcı bilgi: Istanbul 140 76 60 Izmır 21 12 26 Antalya 16693 163 76 96 Ankara 25 17 25 Adana 21295 Mersin 23450 I italyan kolejlerindeki öğrencilere ders italyan kolejlerinde okuyan öğrencilere matematikfizik dersleri verilir. Tel: 15092 64 Çeşitli tartışmalara neden olan Halkalı Köle'nin devamı, yazarın yeni romanı Aile Savaşları, çalışan kadının sorunlanna edebiyatımızd^ ilk kez yeni boyutlar getiriyor. • Bekir Yıldız her iki kitabını Akademi Kitabevinde 17 Şubat günü saat 1519 arası imzalayacak. AV/S varlık yayınlan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle