22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kalmayı yeğlemişlerdır. Siyasal toplumsallaşmanın en önemli aşamalannın olup bittiği aile yapısında ise, geçirmekte olduğu önemli değışikliğe karşın halen Turkiye'de ailelerin üçte ikisi ana baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aileleridir otoritenin tümü erkeklerin elindedir. Bu otorite üstünlüğü kendini özellikle siyasal sorunlarda göstermektedir. Kadınlarımızın, özellikle tanm kesiminde önemli ekonomik görevler üstlenmeleri, onlan siyasal sorunlara karşı daha duyarlı kılmamıştır. Son yılların çeşitli görgul araştırmaları Ankara'dakı kadın seçmenlerinin bile önemli oranda hiçbir siyasal partiyi tanımadıklannı, üçte bir oranında siyasal tercihlerini kocalarının emir ve eğilimine uygun olarak belirlediklerini ortaya koymuş bulunmaktadır. menterin erkeğe aile başkanlığ; yetkilerini eskisinden farksız biçimde tanımaya devam ettirmek istemeleri, Ataturk'un hedef olarak çizdiği eşitlikçi cumhuriyetçilik ilkelerinin ne kadar gerisine kaydığımızı belgelemektedir. Acaba Türkiye dışındaki çoğulcu, yanşmacı demokrasilerde kadının siyasal rolü çok değişti mi ve bu alanda bellibaşlı ne gibi önlemler alınmıştır? Bu soruyu yanıtlarken en gelişmiş, Batılı ulkelerde bile kadınlann siyasal yaşamda yeter ağırlıkla yer almadıklannı vurgulamak gerek. Parlamentolarda en yüksek temsıl oranlannı îsveç'te %27.8, Norveç'te ^o25.8, Danimarka'da °?o23.4 olarak gormekteyiz. Şu kadar ki özellikle Batılı ülkelerin tümunde kadın sorunlarına ilişkin sosyal akımlar, kamu yonetiminde yapılan yeniden örgütlenme, yasalar yolu ile gerçekleştirilen reformlar ve kadınlann gönüllü kuruluşlan çok derine inen değişiklikler yapmıştır. şarlığı, istihdam komisyonlan, v.b. kurmuş bulunuyorlar. Halen Avrupa Konseyi üye devletleri arasında kadın sorununa devlet mekanizmasında yer vermeyen üç devlet kalmıştır: Liechtenstein, Malta ve Türkiye. (2).Üçüncü önemli etken başta Medeni Kanun, olmak üzere yasalar alanında yapılan ve tümden eşitlikçi değerleri vurgulayan reformlarla, "destekleyici eylem" (affirmative action) adı ile kadınlara özel veya kamu sektöründe iş verilmesi halinde uygulanan özendirici politikalardır. Nihayet ulusal ve uluslararası kadın derneklerinin kadınlara siyasal haklan bilinçli olarak kullanabilmeleri için siyasi eğitim programlanna öncelik tanımalan, bu doğrultuda önemli bir katkı sayılmaktadır. SONUÇ Görülüyor ki erkeklerin hoşgörü ve destekleyici iznine bağlı kaldıkça Türk kadınlanrun siyasal rolü düzeysel, bağımlı ve bilinçsiz kalmaya mahkumdur. Turk demokrasisinın bu tür biçimsel siyasal davranış örnekleri ile yetinemeyeceği açıktır. Umudumuz genç kuşaklanmızın Ataturk'un kendilerine zahmetsizce sağladığı siyasal hakları eşitlikçi, çoğulcu, özgür bir toplum düzeninin kökleşmesi için bilinçli olarak kullanmaya başlamalarıdır. Bunun için topluma egemen olan değer yargılannın tumunü biçimlendiren fîkir iklimine, eğitim sistemine, siyasal iletişim ve siyasal kultürune yepyeni, taze bakışların geurilmesi şarttır. 1) Afel lnaa. AtaıUrk Hakkında Haiıra lar ve Belgeler, A n k m , Turk Tarih Kunımu Basımfvi, 1959, Sk. 25] 2) Nennia Abadanl'aat, "Baa Avnıpa'da kamu >aşammda kıdıa soraaımua örgullenmesi" Fadıl H. Sur'un anısına \rmağan 1983, Sh 655676. Türk Kadınının Siyasallaşması Kadın hakları konusunda umudumuz, genç kuşaklanmızın, Ataîürk'ün kendilerine zahmetsizce sağladığı siyasal hakları eşitlikçi, çoğulcu, özgür bir toplum düzeninin kökleşmesi için bilinçli olarak kullanmaya başlamalarıdır. Prof. Dr. NERMİN ABADANUNAIM.tf. SiyasalBilgiler Fak. 5 Arahk 1984'te Turk kadınlarına ulusal düzeyde seçme ve seçilme hakJannın verilişinin 50. yıldönümünu kutladık. Bu yanm yuzyıllık dönemin değerlendirmesini yaptığımızda Turk kadınlannın Türk kamu ve siyaset alanında çoğunlukla simgesel, rastlantısal ve sınırlı roller üstlenmiş olduklarını görüyoruz. Bu durumun nedenlerinı araştırdığımızda karşımıza yanıtlaması kolay olmayan bir dizi soru çıkmaktadır. Belli bir ülkenin kadıniannın çoğunluğunun yaşam biçim ve koşullan ne ölçude "hukuk sistemleri inkılabı" yolu ile değiştirilebihr? Bir ideoloji ve kultürel değer yargıları sistemi olarak din, kadınlann toplumsal ve siyasal katılma sureci uzerinde belirleyici etkinliğini sürdürmesi halinde kadınlann tartışmalı konularda önderlık yapmaları mümkun müdür? Seçim doneminde görülen yüksek bir sayısal seferberlik ve katılma, kadmlann kamu yaşamı ve siyaset arenasında marjinal bir yer işgal etmelerini onler mi? UZAK GÖRÜŞLÜ BİR DEVLET StYASASI Turkiye'de kadınlara verilen temel hakların tümu "Batı'da" olduğu gibi bireylerin bilinçliğini yoğunlaştıran çetin mucadeleler sonunda değil, tersine başta Atatürk olmak üzere genç cumhuriyetin inançlı erkek kurucuları tarafından ulkeyi "çağdaş uygarhğa" ulaştırmak uzelanmızın buyük çoğunluğunun tanm, endüstri ve hizmet sektörlerınde emekleriyle ülkenin kalkınmasında vazgeçilmez katkılarda bulunan milyonlarca hemcinslerinin çozum bekleyen özel sorunlarını neden gundeme getirmediklerini, getiremediklerini çözümleyebilir mi? Kuşkusuz hayır. Türk kadmlannm siyasal temsil durumu ile siyasal etkinliğinin olağanüstu sınırlı kalmasını birkaç neden bağlamak gerekir. Bu engellerin başında 1946'da çok partili yaşama geçildikten sonra geleneksel aile değerlerinin ve ona bağımlı olarak kadınlara tabi, ikind sınıf bir konum atfeden babaerkil ideolojinin ve onu destekleyen dinsel telkinlerin artan ölçüde guçlenmesi gelmektedir. Denilebilir ki Atatürkçüluk ilkelerinin ilk erozyon belirtileri kendisini Ataturk'ün Türk toplumunda yerleştirmeye çalıştığı kadm erkek eşitlık alanında göstermiştir. Bu dönemden sonra her ne kadar Türk kadınlarına sunulan eğitim fırsatları kentsel kesimlerde Batı ile rahatça boy ölçuşebilen yetenekli bir meslek Acaba bu yorumlama 1934' kadınları grubunun yetişmesine ten bu yana Türk parlamento olanak sağlamışsa da, Turk kasunda kadınlann temsil oranının dıniarının buyük çoğunluğu en yüksek düzeye ulaştığı haklannın bilincine varmış bir 1934'teki %4.5'ten sonra neden siyasal eğitimden yararlanama195054'te VoO.6'ya kadar duş mışlardır. Oluşan yanşmacı fîkir tüğunü ve gunümüzde ise ancak iklimine kadınlann da katılma°7o3 oranma erişebildiğini açık sı gereği göz ardı edildi. Yeni lamaya yeterli midir? Yine bu haklar için daha önce mücadele yorumlama bize 1934'ten bu ya etmemiş kadınlanmız edilgin na siyaset arenasına çıkan kadınre kadınlara bir çeşit "bağış" olarak sunuldu. Ataturk için kadın hakları sorunu her şevden önce laik bir dev let duzeni ve demokratik bir yaşam biçiminin vazgeçilmez koşulu sayılıyordu. Afet Inan'ın naklettiği bir tartışma bu yaklaşımı en açık biçimde yansıtmaktadır. Atatürk'e gore "Cumhuriyetçi bir rejim, devleti demokratik bir sistemle yönetmek demektir. Cumhuriyeti kurduk, onuncu yılını kutlamış bulunuyoruz, dolayısıyla demokrasinin tum gereklerini yerine getirmeliyiz. Kadınlann siyasal haklanru butünü ile tanımak bunun gereğidir. Buna inanmalıyız" (1). Bu sözlerin de gosterdiği üzere Atatürk bu devrimi Batılı devletlerin gözünde eşdeğerli olarak tanınmak ve genç cumhuriyetin laik ve demokratik niteliklerini belirtmek için gerçekleştirmiştir. Başka bir deyişle girişilen önemli toplumsal değişiklik içte yoğunlaşan birikim ve taleplerin bir ürünunden çok, uzak göruşlü bir devlet politikasının hesabı olarak yapılmıştır. PENCERE 8 ARALIK 1984 Şapkamızı Önümüze Koyup Düşünelim... NATO'ya üye devletlerin savunma bakanları her yılın ilkyazında ve sonbaharında toplanıriar; örgütün işlerini konuşurlar. Doğu blokuna karşı bir savaşta savunma amacıyla kurulmuş NATO, kuşkusuz askeri gücünü zaman geçtikçe artırmak isteyecektir; üyelerin bu yolda katkıları da doğaldır; ABD, Avrupalı müttefiklerini NATO'ya daha çok destek vermeleri için zorlamaktadır. Durum böyleyken Yunanistan Başbakanı Papandreu, Lozan Antlaşmasına aykırı olarak silahla donattığı Limni adasını 1984 sonbahar toplantısında NATO'nun emrine sundu: Buyrun, dedi, bir OoğuBatı savaşında size paha biçılmez stratejik önemı olan LJmni'yı veriyorum. NATO, Limni'de üs/enirse Batı'nın savunması bugünküne oranla bir kat daha guçlenir. • Olay NATO açısından bakılınca Papandreu'nun önerisi gerçekten değerlidir. NATO stratejisi "esnek karşılık" kavramına göre düzenlenmiştir. İlk aşamada Anadolu'yu gözden çıkaran bu stratejiye göre Türkiye Toroslar'ın güneyinden savunulacaktır. Açıkçası, NATO, saygıdeğer üyesi Türkiye'yi ilk aşamada gözden çıkarmıştır. Bu mantığı doğru varsayarsak bir NATO savaşında Çanakkale Boğazının ağzını kapatan Limni, Batı için bulunmaz nimettir. Bu kez Boğazfan daha geriden tutmak olanağı doğuyor. Gerçek şu ki bizim için kötü olan, Batılı müttefikler için iyidir. Limni'de üslenip yığınak yapacak ve adayı etkin çağdaş silahlaria donatacak Amerika'nın Boğazlardan Akdeniz'e kuş uçurtmayacağı düşünülebilır. Sonuç: NATO'nun Papandreu'nun önerisini benımsemesı, Batı'nın çıkarlarına denk düşecektır. * Bir olayın anlamını iyice kavramak ıçın insanın kendisini düşmanı yerine koyup düşünmesi de gerekir. Bu yöntem yalnız askerlikte geçerli değildir; siyasetten ticarete değın her alanda durum tartışması yapılırken karşı tarafın mantığı irdelenir, nasmın neden ve nasıl davranması gerektıği serinkanlılıkla incelenir. Bu gibi durumlarda kızgınlık ılkel sayılır; öfkesini mantığıyla dizginleyemeyen insana da olgunlaşmamış gözüyle bakılır. Dünyanın bellibaşlı askeri okullarında, öğrenciye "kendini düşmanın yerine koyup düşünme" yöntemi öğretilir. Bu kuralı unutmazsak, Papandreu'nun Türkiye'yi hangi köşeye sıkıştırdığını ve NATO'lu üyelerin içinde bulundukları ikılemi anlar; yaşanan bunalımın boyutlarını kavrayabiliriz. Yaşanan bunalımın boyutları TürkYunan çatışmasını da aşıyor; LJmni olayında Türkiye ile NATO'nun çıkarları bırbirine ters düşüyor. Görmezlikten gelmeye çabaladığımız gerçek budur; kendi kendimizi aldatmayalım. • NATO Savunma Bakanlarının 1984 Güz Toplantısında saptanan "7985 Kuvvet Planlaması Raporu"nda Türkiye ile Yunanistan kapsam dışında bırakıldı. 1950'lerde ve 1960'larda askeri gücünün yüzde 99'unu NATO emrine veren Türkiye için bu olayın bir anlamı olmalı değil mi? Önümüzdeki günlerde salt "Limni sorunu" değil, Lozan ve NATO konusu da gündemdedir. NATO'nun çıkarlarıyla Lozan Antlaşmasının koşulları çatışmaktadır. Papandreu usta bir siyasetçinin yapabileceği manevrayla Türkiye'yi köşeye sıkıştırmıştır. Yalnız NATO'da değil, Avrupa Konseyi'nde de zorlanıyoruz. AET'de ise Yunanistan daha büyük manevra olanaklarına sahiptir. Türkiye'nin ulusal çıkarlannı korumak istıyorsak, sorunlarımızı ve ağırlıklarını iyice bilelim; bunların üstesinden ancak o zaman gelebiliriz. "KADINLARA Ö Z G Ü " AĞIRLIKLI Bu siyasal ilgisizliği önemli olçude besleyen etkenlerin başında milli eğitim politikasında kızSosyal akımlardan yeni femilara "örnek bir eş ve anne" olnizmin getirmiş olduğu en önemmak üzere "kadınlara özgu" toplumsal roller modeline ağır li katkı, kadınlara tanınan yasal hklı olarak sadık kalması gel hakların, eşitlikçi değerlerin özel mektedir. Topiumda kadın er yaşama taşmaması halinde, ölü bir harf kalacağı hususundaki kek rollerini simgeleştiren kitle iletişim araçlanmız da hemen he göruştür. Dolayısıyla son yıllarmen eksiksiz olarak bu doğrul da Batılı üniversitelerin ders programlarında yer alan kadın tuda yayın yapmaktadırlar. Renkli basın kadını surekli ola araştırmaları, kadın ve erkeğin aile içi ilişkilerini, otorite paylarak cinsiyet durtuleri tatmin eden bir seks nesnesi ve süslen şımını, iş bolümünu zengin bir literatürle desteklenen tartışma me meraklısı bir tüketici olarak alanı haline getirmişlerdir. sergilerken, televizyonumuz meslek kadıniarının iş yaşamınIkinci önemli katkı, Birleşmiş da ulaştıklan başarılarmdan çok •Milletlerin 1975'te Birinci Dünev kadını ve anne olarak ustlen ya Kadm Konferansı'nda önerdikleri gorevlere üstün bir önem dikleri kadın sorunlanna ilişkin vermektedir. Böylece tüm çağ "Ulusal mekanizmaları" büyük daş gelişmelere karşın Türk ka olçude kurdurması olayı gelmekdınlan her yandan babaerkil bir tedir. Bu çağrıya sosyalist bloku inanç sisteminin koşullandırma dışında beş kıtanın hemen heortamına itilmektedir. Medeni men tum hukumetleri uyarak Kanun'u değiştirme tasansı ve kendi gereksinmeleri ölçüsünde silesiyle bir kısım kadın parla kadın hakları bakanlığı, müste EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Kitap bağışlamak isteyenlere Bizler, yeni kurulan, kırsal yörede bir köy ortaokulu kültür ve yayın kolu öğrencileriyiz. Okulumuza bir kütüphane kuruyoruz, bizleri aydınlatmak ve yaşamı anlayabilmek, özümsemek için okulumuza kitap bağışında bulunursamz şimdiden saygılanmızı sunanzGÖKÇEALİ ORTAOKULU P/RA ZIZ/B ULA NCA K • Kocaeli ilinin fakir bir semtinde öğretmen olarak çalışmaktayım. Kitap haftası dolayısıyla okulumuzda bir kütüphane kurmaya karar verdik. Kitabın öğretmen've öğrenci için ne kadar değerli olduğunu takdir edersiniz, Bu nedenle öğrencilerimizi daha iyi yetiştirmek için her türlü kitaba ihtiyacımız vardır. Aşağıdaki adresime her turlü kitap, ansiklopedi, sö'zlük ve atlas gibi eğitimde kullanılacak araçlan gonderirseniz bizleri mutlu edersiniz AR/F TAŞEL ALBAY tBRAHİM KARAOĞLANOĞLU İLKOKULU / tZMÎT Biraz Daha Aydınlık!.. "Bilmemek değil öğrenmemek ayıptır" diye yazmış bir okurum. Sorduğu şu: "Atatürk Kültür Merkezi Alanı İçerisinde Yer Alacak Tesis ve Alanların Yönetimi ile İlgili Milli Komite" nedir? Ne iş yapar? Atatürk Kültür Merkezi neresidir, hangi alana sahiptir, o alan içinde ne gibi tesisler yapılacaktır? Ben bilmıyorum ki, okurumu yanıtlayabileyım! Açıklama gönderen üç sayın kişi de bu konuda yeterli bir bılgi vermemiş. Bir 'Milli Komite' sözü var, ama bu Komite nedir, ne ış yapar ya da yapacaktır, bilmiyoruz! "Atatürk" adını taşıyan bir iş, bir görev tüm yurttaşları ılgılendirir. Öyleyse, neden yeterli bir açıklama yapıp da yurttaşları aydınlatmamalı? Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeleri parasız mı görev yapariar? Bu Kuruma bağlı Türk Dili, Türk Tarihi, Türk Kültürü ve Atatürk Araştırma Merkezi gibi örgütlerin başkanları, sekreterleri, atanmış üyeleri parasız mı çalışırlar? Bu soru da yine sayın okurumun... Birtakım işler var, adı geçer, gazete sayfalarına yansıtılır, ama nedir, neyin nesidir, kimse bilmez. İyı oldu da Tercüman' gazetesi üç eski Bakan'ın AKDTYK'ya atandıklarını yazdı; oradan öğrenıp düşüncelerimi belirttim de sayın eski bakanlar birer açıklama yolladılar! Yarı yarıya aydınlandık, ama tam değil yine de!... Okurlar s o ruyorlar, bu 'Milli Komite' ne iş yapar? AKDTYK'ya bağlı olarak mı çalışır? Yoksa apayrı bir kurul mudur? Ne ben biliyorum, ne de başkalan biliyor!.. Öğrenmemek ayıp, bilmemek değil! Ben de 'Milli Komite'den, ya da AKDTYK'nın sayın başkanından kamuoyuna bu konularda ışık tutacak bir açıklama bekliyorum. Nedense, hep olumsuz yanından alırlar birtakım düşünceleri... Hele bizler, yani Atatürk düşüncesine gereği gibi bağlı olanlar, Atatürk vasiyetinin kılına bile dokunulmamasını iste(Arkası 11. Sayfada) İETT şoföründen ynkınmalar artıyor Boğaz hattında yolculuk edenler bilirler. Boğaz'dan Beşiktaş yonüne giden otobüsler Beşiktaş'ta neredeyse yarı yarıya bosalır. Ama nedense kimi İETT soförleri tum yolculann inmesini beklemeden kapılan kapatıp yola koyulurlar; otobüs de inecek var sesleriyle inler. Anne iner çocuğu kaltr, aileler bölunür, kapılara sıkışıp ciddi bir kaza tehlikesi ise an meselesidir. Sesini çıkaramayan, sesini duyuramayan ise Dolmabahçe'ye kadar zorunlu bir yolculuk yapar. 22 kasım perşembe günü 11.00 sularmda BeşiktasAkaretler durağına yanaşan 1064 numaralı 23/A Bebek Taksim otobüsünde de aynı durum yaşandu Otobüslere inip binerken kimsenin sırtına çıkıp onu bunu itme alışkanhğı olmayan bir yolcu da yaşlılara çocuklara yol verip arabadan en son inerken kapı kapandu ı\e düğmeye basmak ne de "İnecek var" diye bağırmak şoförü etkilemedi. Acelesi olan yolcu şoförün yanına gitti ve durumu anlattı. Şoförün yanıu, "Bu araba keyfi durmaz beyim" oldu ve yolcuya bir saldırmadığı kaldı. Yolcu şoförün tahriklerine uymayıp arabayı durdurmayı başardı ve inerken de bu durumu İETVye bildireceğini söyledi. Bunun üzerine şoför, "Bunu bilseydim seni hiç indirmezdim" diye bağırdı. lETT'nin bu türden soförleri uyarmasını diliyoruz. SÜLEYMAN ASAF TANERl tSTANBUL ANMA Anısını unutmayacağımız değerli varhğımız İMZA GÜNÜ Em. Büyükelçi KEMAL ATEŞ bugün saat 1419 arası, Kadıköy Gençlik Kitabevi'nde kitaplarını imzalayacak. SAKIP BAYAZ ölümunün birinci yılı olan bugün sevgi ve rahmetle anıyoruz. EŞİ, OGULLARI ve TORUNLARI Gece saat 01.00 06.00 arası gazete dağıtımı için NC50, Bedford, 250'lik Dodge araçlarına ihtiyaç vardır. İsteklilerin 526 30 40 no.lu telefona müracaatları rica olunur. ITT ötekilerden farkli ünkü ITT, Dünya'da "eskimiş" olanı Turkiye'de kullanmaz. Dünya'daki ITT teknolojisi, Türkiye'deki ürünleriyle de aynı anda, aynı kaliteyle ve aynı modellerle çıkar vitrinlere. "ITT" imzasını taşıyan her ürün, New York'tan da, İstanbul'dan da aynı gönül rahatlığıyla alınır. ITTlerde ülke farkı yoktur, "ülkesine göre" kalite farkı yoktur. ÜRETtCİSt META Elektronık Endüstn ve Ticaret A$ TÜRKtYE GENEL DAĞmMCISJ ELEKTROMETA Teknık Malzeme Ttcareı ve Sanayı AŞ. Ha\Tenm Iskele Cad 11/4 Beşıkıaştstanbul Tel 161 32 12 160 08 78 Telg Elrotame Teleks 26360 elrotr Aııdio/video/elektronik alanındaki Dünya Öncülüğünü ITT, bu anlayışına borçludur. ITTler Dünya'da ve Turkiye'de farksızdır. ITT sahipleri, Dünya'da ve Türkiye'de farklıdır. SchmıbLorenz DÜNYA TEKNOLOJÎSÎ Bugün Dünya'da... Bugün Turkiye'de. .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle