Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYIAR VE GÖRÜŞLER Öyleyse? Demek ki Fransız ırkçıları ve faşistleri, Mitterrand'm dış politikasından pek de etkilenmiyorlar kurbanlannı seçerken! BUNALIM VE IRKÇILIK Fransız NeoFaşistlerinin genel olarak, Türk işçiler yerine Kuzey Afrikalı Arap işçileri seçmesi bir raslantı değil kuşkusuz. Fransa'daki Türkiyeli göçmen işçi sayısı yüz binin biraz üstünde, ama milyonlarca Arap yaşıyor bu ülkede. Bunun için ırkçılar temel olarak Araplara yükleniyor. Cinayetlerin bir odak veya örgüt tarafından planlanmış olması da gerekmiyor, çünkü tophımda yaygm olarak bir Arap düşmanlığı hızla gelişmekte. (Göçmen işçileri küçümseyici biçimde anmak için kullanılan "bougnoul" sözcüğü de aslında Arap ya da zenci anlamına geliyor.) varlığının bir sonucudur. Ama resmi sayılar, aynı yaş diliminde olan ve aynı toplumsal koşullarda yaşayan Fransız ve yabancıların suçluluk oranlannın eşit olduğunu gösteriyormuş, zarar yok! Çünkü Fransız sağını ve faşistlerini ilgilendiren gerçekler değil demagojik propagandadır. Amaç, bunalım içinde, burjuvazinin işçi sınıfından yeni ve önemli mevziler koparması mücadelesinde, işçi sınıfını bölerek zayıflatmaktır. Amaç, bunalımın derinliği karşısında, kapitalist sistemin sorumlu tutulmasını engellemek için bir günah keçisi sunmaktır topluma. münist Partisi'nin "Fransız üretim" sloganı ise toplumda gelişmekte olan bağnaz ulusçu duygulan olsa olsa körüklüyor. Örgütlerin tavırlan böyle, ama solun kitlesi (son olaylarda işçilerin ve gençlerin de gösterdiği gibi) ırkçılığa karşı direniyor aktif olarak. Geçen yıl 3 aralıkta Paris'teki ırkçüık düşmanı yiirüyüşe katılan 100 bin insan bunun güçKi bir simgesiydi. ("Tarafsız" uluslararası ajansların bu yürüyüşe katılanlann sayısını dünyaya 20 bin olarak yayması da başka bir şeyin simgesi!) Bu yıl benzer bir hareket düzenleyenlerin, Fransa'mn artık çokuluslu bir ülke olduğunu vurgulaması da ırkçılann tüylerini diken diken ediyor. "YENt YAHUDtLER" GEREKLİ Batı Avrupa, bunalım içindeki gelişmiş kapitalist dünyanın en çok sıkışan bölgesi. Bu sıkışmadır ki, Avrupa'nm hemen her ülkesinde, Ingiltere'den Hollanda'ya, Federal Almanya'dan Fransa'ya, ırkçılığın ve faşizmin hortlamasına yol açıyor. Yeni Nazizme, "yeni Yahudiler" gerekli. Çeşitli uluslardan göçmen işçiler, Arabı, Yugoslavı, Afrikalısı, Karayiplisi, Türkiyelisi ile Avrupa'nın yeni Yahudileri haline geh'yor. Bunalım derinleştikçe yeni bir "holocaust"un ilk biçimlenişlerini de görmek olanakh oluyor. Yeni bir kitlesel kırımı (katliamı) engellemek için tüm uluslann ilerici güçlerinin dayanışma içinde mücadelesi tek çıkar yol. Ders, öğrenmeyi bilen için anlamlıdır. Yitirdiğimiz üç işçinin ölümü bize hiç olmazsa bunu öğretmeli. (*) Cumhuriyet, 1984, s. 13. 13 Kasım Batı Avrupa, bunalım içindeki gelişmiş kapitalist dünyanın en çok sıkışan bölgesi. Bu sıkışmadır ki İngiltere'den Hollanda'ya, Federal Almanya'dan Fransa'ya ırkçılığın ve faşizmin hortlamasına yol açıyor. Yeni Nazizme, "yeni Yahudiler" gerekli, katletmek içinl Göçmen Işçinin Ölünıü SUNGUR SAVRAN Iktisat Doktoru lanıyor, bu toplumun içindeki ayrılıklar da unutulup gidiyordu. Fransız işçilerinin olayların ertesindeki yaygm iş durdurma eylemlerini, Chateaubriand'da yüzlerce liseli gencin olayı protesto etraesini açıklamak biraz güçleşiyordu ama ne beis! Olay birilerinin istediği biçimde yorumlanmıştı, bu da yeterince önemliydi. KAMERUNLU, FRANSIZ, ARAP VE ÖTESt... Toplumsal olaylan çözümlemenin vazgeçilemeyecek kurallan vardır. Bunların en önemlilerinden biri, bir olaym somut verilerini soyut şemalar uğmna bir yana bırakmamaktır. Soyut şema ve kuramlar, ancak somut olaylara ışık tutabüiyorsa anlamlılık kazanır. Fransa'daki son iki cinayet olayına baktığımızda, Fransızların Türk düşmanlığı kuramı, somut olgulan açıklayabilmekten uzaktır. Birinci olay bir işyerindeki grev sırasında gerçekleşmiştir. Olaym dolaysız faiü bir Fransız değil bir Kamerunludur. Üstelik bu kişinin olaydaki asli özelliği bir Kamerunlu olması da değildir. Bir fabrika bekçisinin ulusakkökeninden daha önemli özellikJeri de vardır! Bu kişi, özel mülkiyeti korumakla görevlendirilmiş, bu görevi için de özel silahlandınlmış biridir. İşyerindeki greve göçmen işçilerin yanı sıra Fran PENCERE Limnî?.. 21 KASIM 1984 Çok değil, bundan sadece birkaç ay önce, Federal Almanya'nın bir kentinde, Türk göçmen işçüerinin oturduğu bir bina NeoNazilerce kundaklanmış, çıkan yangında aynı ailenin birkaç bireyi birden yaşamını yitirmişti. Toplumsal olaylan uluslann özellikleri açısından yorumlamaya ahşanlar için durumu açıklamak zor değildi: Alman ulusu, ırkçılık ve faşizm konulannda uluslararası değerlendirmeyle sabıkabydı zaten! Ama aradan çok geçmeden Fransa'da tiç Türk göçmen işçi, biri işyerinde, ötekiler bir kahvede katledilince, sorun çatallaştı. Fransa, Türkiye'de bir özgürlük ve demokrasi ülkesi olarak tanınmıştı hep. Üstelik Petain döneminin yan faşist uygulamalan ve ideolojisi de genellikle bilinmez, bilinse de unutulurdu. Peki, Fransa'daki olaylar nasıl açıklanacaktı? Neyse ki, tarihe uluslann bir mücadelesi olarak yaklaşanlar için kolay bir yanıt hazırdı el altında. Sorun Fransa ve Türkiye arasında son dönemde devletler arası ilişkiler düzeyindeki sürtüşme ve gerginliklere bağlanıyordu. Bu konuda görüş belirten tüm siyasal parti sözcüleri istisnasız, olaylan Fransız devletinin "yıllardan beri yürüttüğü Türk düşmanlığY' poliükasının bir ürünü olarak görüyordu (•). Böylece "Türk halkı" adına tüm Fransız toplumu suç sız işçiler de katıldığına göre, bu silah belirli uluslardan kişilere değil, belirli bir sımftan kişilere çevrilmiştir aslında. Tetiği çeken parmak kimin olursa olsun, silah grevci işçilere karşı mücadele vermekte olan bir patronun silahıdır. Ikinci olay ilk bakışta karmaşık görünebilir. Bir Fransız, Türkiye'den gelerek kendi ülkesinde çalışmakta olan göçmen işçilerin oturduğu bir kahveyi taramaktadır. Bazılan, bir polis müfettişi edasıyla, kanıtın üzerine atlayabilir: İşte Fransızlann Türkiye düşmanlığı! Ama polis mantığıyla toplumu anlamaya çalısanlar çoğu kez yanılacaktır. Her şeyden önce, kahveyi tarayan Fransız gencinin işsiz ve ırkçı bir kişi olduğu kendi ifadesiyle sabittir. Bu olayda da Fransız olmanın ötesinde yer alan daha somut nitelikleri göz ardı etmek olanaksızdır yani. Ama iş bu kadarla da bitmiyor. Gerçekte, genel bir düzeyde ele alındığında, Fransız ırkçılığının ana hedefı Türkiye'den gelen göçmen işçiler değildir. Bu son olay, bu açıdan bir istisnadır. Fransa'da son yıllarda, yinniye yakın Magripli genç ve çocuk, ırkçı nedenlerle (saiklerte) öldürülmiiştiir. Oysa Fransız devletinin Magrip devletleri ile arası oldukça iyidir. Daha son haftalarda Mitterrand, gerici Kral 2. Hasan'ın Fas'ına görkemli bir ziyaret yapmıştır. Burada da tek sorumluluğun Le Pen gibi faşistlerde olduğu sanılmamalıdır. Fransız geleneksel sağının en önemli partisi Golist RPR'nin Başkanı Chirac, gittikçe yükselen bir hırçınlıkla göçmen işçilere saldınyor son dönemde. Tarihin acı cilvesiyle, son cinayetler Chirac'ın LiberaBu düştnanbğın temelinde sa tion gazetesine 30 ekimde verdiği ğın örgütlerinin ve basının, göç ırkçı demecin hemen üstüne gelmen işçilere karşı yıllardır sür miştir. Chirac'ın bir sorunu dadürdüğü ideolojik kampanya ya ha var: Fransız ailelerde doğurtıyor. Yapılmak istenen, çalışan ganlık oranının çok düşmüş olkitlelerin, Fransız ekonomisinin ması. Hızla çoğalan yabancılabunahmından göçmen işçilerin rın oluşturduğu tehditten korkusorumlu olduğuna inandırılma yor bu yüzden. Bu gerekçeyle sı. Toplumda 2 milyonu aşkın iş de, Fransız kadınlannın 70'u yılsiz mi var? Bu, ülkede 4.5 mil lann başında güçlü mücadeleleryon göçmen işçinin bulunması le kabul ettirdiği kürtaj hakkına run bir sonucudur. Ama son on saldınyor son günlerde. Şimdi, yılda işsizlik kat kat artarken, bu cinayetlerden sonra belki de, göçmen işçi sayısı sabit kalmış, yabancüann ölümlerinin yeni bir bu önemli değil! Sosyal güven doğum kontrolu yöntemi olabilik sistemi çöküntü halinde mi? leceğini fark etmiştir! Bu da "açgözlü" göçmen işçiler yüzündendir. Ama göçmen işçiFransa'mn resmi solu ise bu ler ülkeye yabancılık çektikleri gelişmelere karşı direneceğine için sosyal güvenlik hizmetlerin adım adım geriliyor. Sol hüküden ortalama Fransız işçisinden metin 1983 yılında kaçak yabanbile az yararlanıyormuş, bu da cı işçilere karşı başlattığı avın önemli değil! Sokaklarda asayiş yöntemleri kendisine yakınlığıyla sizük ve güvensizük alıp yürüdü tarunan yargıç ve avukat dernekmü? Bu da "vahşi yabancüann" lerince bile kınandı. Fransız Ko OKTflY AKBAL EVET/HAYIR Ayıp Diye Bir Şey! * Gaziosmanpaşa Vefa Poyraz Lisesi'nde çocuklannı okutan velileriz. Din ve ahlak dersi ögretmenlerinin çocuklarımız, özdlikk ku çocuklanmız üzerinde giderek yoğunlaşan baskısı bizi kaygıya dUşürmektedir. Söz konusu öğretmen anayasanın emrettigi laik öğretim ilkelerine aykın davramşlannı sürdürmekte, çocuklanmız uzerinde sürekli bir korku havası estirmektedir. 19 Mayıs provalanna katılan ku çocuklanmızı sınıfta bırakrnakla tehdit etmektedir. Daha önce laiklige aykın tutum ve davraıuşlanndan Ötürii soruşturma geçirmiş olan bu ögretmenin din ve ahlak bilgisi dersini işleyişi de dinsel baskı niteliğindedir. Okulda iktidar partisi ilçe başkanı ile tam bir işbirliği halinde olduğu için adeta okui yönetiminin üsriinde bir yetkiyle hareket etmekten çekinmemektedir. Durum Ugili ntaluunlara ilctüniş oimak OGRENCI/OGRETMEN YÖNETEN MUAMMER TUNCER Jfeja Poyraz Lisesi yetküUerin Ugisini bektiyor la birlikte heniiz bir sonuç alınamamıştır. Şimdi ögrenmek istiyoruz: Din ve ahlak dersinde ögretmen dilediği konuları, dilediği biçimde okutabilir mi? Okul yöDetiminin bu ögretmeni denetleme yetkisi var mıdır, yoksa yalnızca bakanlık miifettişleri mi denetleyebilir? İstanbul Gaziosmanpaşa'dan 10 veli • Öbür derslerde olduğu gibi din ve ahlak dersinde de yalnızca müfredat programında yer alan konulann işlenmesi zorunludur. Öğretmenin dersini denetlemekle görevli olan okul müdürünün yönetmelik ve yasalara aykın olan bu tür davranışlara göz yummaması gerekir. Aynca Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nün, velilerin başvurulanna karşın lisenin durumuyla neden ilgilenmediğini anlamak dagüç. Ozetle * Adana'dan D.S.'ye: Öğretmenlerin sabahçı ya da öğleci olma koşuUannı kesin hükme bağlayan herhangi bir yönetmelik yok. Sabahçıhk ve öğlecilik, oktdun ve öğretmenlerin durumlan göz önüne almarak, haksızItğa meydan vermeden okul müdürleri tarafından saptarur. Bakın, 1985'te birinci derecedeki devlet görevlilerinin eline kaç para geçecek? Yılmaz Şipal'ın hesapladığma göre Birin dördüncü kademesinde üç çocuklu bir görevli net 108.920 lira alabılecek... Bu en yüksek gelir! Aşağı doğru inersek 90 binden 51 bine dek düşüyor bu aylık... Bugünkü durum ise çok daha başkal.. Örnek mi? İstanbul Valisi tazminatlarla birlikte ayda 122 bin lira, Başbakan net 291 bin lira alıyor. Şimdiki asgari ücret ise net 16 bin!.. Oysa seçim yoluyla işbaşına gelen belediye başkanları hepsi değil kimileri, yine seçimle işbaşına gelen belediye meclislerinin onaylaması ile Başbakan'dan, validen, belki de Cumhurbaşkanı'ndan da daha çok aylık almaktadırlar! "Cumhuriyef'te çıkan bir haberde okuyunca şaşırıp kaldım. Hem şaşmayan mı var? Telefon üstüne telefon, soruyoriar, bu nasıl iş diye? Ankara Anakent Belediye Başkanı ayda net 350 bin lira; Ankara Altındağ Belediye Başkanı yılda brüt 15 milyon!.. Evet, ayda net 800 bin lira!.. İnanması güç, Fikret'in yazdığı gibi 'Haluk, acı amagerçek'... Keçiören Belediye Başkanının da yıllık brüt aylığı 7.5 milyon, yolluk ödeneği 5 milyon!... Mamak Belediye Başkanına ise yılda 9 milyon ayrılmış. Keçiören Belediye Başkanı'na ise 360 bin lira aylık bağlanmış!.. Evet, sanırım bütün belediyelerde ANAP ağırlığını duyurmaktadır, belediye başkanlıklannın büyük bölümüne ANAP'lılar seçilmiştir. Üyeliklerde de bu partinin üyeleri çoğunluktadır. Oyleyse kim ne karışır? Alan razı veren razı!.. Bir milyon da verirler, on milyon da!.. İşbitirici kadro yüksek ücretle adam çalıştıracak ki yurda ve ulusa yarartı olabilsin!.. İlçe belediye baskanlarına da anakent başkanlanndan kat kat fazla aylık vereceksin ki ilçeler bayram yerine dönsün, hiç değilse başkanlar bayram çocuğu gibi sevinsin... Öte yandan İzmir Anakent Belediye Başkanı ayda net 75 bin lira alıyormuş... Olacak şey mi? Sayın Bedrettin Dalan ise 150 bin. Çukobirlik, Antbirlik; Tariş Genel Müdürleri ise brüt 240 bin... Bu nasıl iştir? Adlarım yazmadığım sayın ilçe belediye başkanları kendilerine bu denli yüksek ücreti nasıl uygun görür ve hiç çekinmeden alırlar? Ayıp diye bir şey vardı eskiden, büsbütün ortadan kalktı mı? Asgari ücret 16 bin lira iken, devletin birinci kademedeki görevlisi, o da 1985'te, en çok 108 bin lira alacak iken, belediye başkanlarının kendilerine yüzbinlerce lirayı uygun görmeleri her şeyden önce seçmenleriyle eğlenmek değil midir? Biliyorsunuz, genel ve yerel seçimler demokratik yaşama dönüş coşkusu, telaşı içinde geçti? Karşımıza çıkan adayları iyice tanıyamadık, ölçemedik. Değerii pek çok kişi bu tür bir olanağa kavuşamadı. Kimi partili. kimi kişiler seçime katılamadı. Bu yüzden ANAP listelerindeki adaylar Türkiye'de büyük çoğunlukla seçimleri kazanabildiler. Halkımızın gözünde güvenilir bir ANAP vardı, ya da öyle varsayıldı. HP'nin, SODEP'in kendilerini, güçlerini yeterince kanıtlama fırsatları olmadı. Üstelik de ortanın soiundaki partiler arasındaki parçalanma, daha başka nedenler, Bay Özal'ın partisini bütün Türkiye'de 'tek seçenek' durumuna getirdi. İşte bu kargaşa içinde seçildi kimileri... Bu kişiler de fırsat bu firsattır diye bir eğilime mi kaptırdılar kendilerini? Nasıl olsa bir daha bu görevlere kimse bizi seçmez, üç dört yıl sonra durum temelinden değişir gün bugün, saat bu saat diye mi düşünüyoriar? Evet, hem çirkin hem ayıp... Önce devletin en yüksek yerlerindeki görevliler; hem de 16 bin lirayla geçinmek zorunda bırakılan asgari ücretliler karşısında çirkin ve ayıp... Evet, tek çare erken bir seçimdir, geneliyle yereliyle erken bir seçim; bütün partilerin, kendini seçilmeye değer bulan herkesin özgürce katılacağı bir seçim... * 19831984 öğretim yılında otuz iki saat uygulaması vardı. Bu yı) sınır kırk saate çıkarıldı. Ancak çakışan dersJerin alınması engeuendi. Ögrencinin alt sımftan dört saatlik bir dersi varsa ve bu ders iist sımftan bir ya da birkaç ders ile çakışıyorsa, ne yazık ki o dersler alınamıyor. Bu nedenle sekizon saatlik ders kaybedi* Isparta'dan bir grup ilk ve liyor. Bu arada, pi)iıngo örneği, ortaokul öğretmeninin, 10 Kasım programın düzenlenmesinde 1984 cumartesi günü Ata'yıAn şanslan yardımcı olan arkadaşma Töreni'nden sonra akşama lardan b»7ilnn rahsthkla üç dersi dek Bakanı bekleme emri aldık alabiliyorlar. Ögrenim mi göriilanru belirterek şöyle yazıyorlan yoruz, kumar mı oynuyonız, anlayamadık. "Hükümet binası önünde saatlerce bekletildikten sonra, bakan İTÜ ŞAKARYA MÜH. FAK. geidi, ellerimizi sıktı ve vilayet ENDÜSTRİ MÜH. BÖLÜMÜ * Çakışan derslerin alınamabinasına girdL Sonra da okullayacağı konusundaki yargının uynmızda beklememiz emredüdi. Karanlık basınca, bayan öğret gulamada pek çok öğrenciyi güç menlerin çocuklan ve eşleri okul duruma düşürdüğü, bu öğretim kapılannda beklemeye başladı yılı başmdan beri bize gelen lar. Resmi tatil gününde öğret mektuplardan anlaşıbyor. Sonımenlerin gecelere değin Bakanı na kısa sürede çozüm getirilmesi bu durumdaki öğrencileri rabeklemeye zorlanmalan yasal hatlatacaktır. muür?" Çakışandersler Erişkinliğe ulaşıp aklı başına gelinceye dek çocuklan büyükler uyarırlar: Çocuğum dikkat et, önüne bak, nereye gidiyorsun, düşeceksin!.. Çocuk çoğu zaman dinlemez; bir kulağından girer, öteki kulağından çıkar; sonunda düşer, ağlamaya başlar, ne yapacağını şaşırır. Çocuk bu... * Devlet hayatında benzeri bir olay yaşanabilir mi? 'Büyükler" çocuklaşabilir mi? Nice uyarıya kulak asmayan, aklını başına toplamayan ve geleceği görmeyen koskoca adamların bir ömür boyu birbiri ardına ülkeyi yönettikleri, sonra kafayı gerçeğin katı taşına vurunca Hanya'yı Konya'yı anladıkları zamanlar olmuş mudur? Bir zamanlar NATO'yu elestirmekle vatan ihanetinin eş anlama geldiği bu ülkede şimdi olan bitenlere baktıkça, yönetimlerin de çocuklaştığı süreler olduğuna inanasım gelıyor. Çünkü bu üikede, bir ömür boyu, yurtseverlerin, aydınların, sağduyulu devlet adamlarının uyarıları kötüye yorumlandı, NATO1 culuk her şeyin üstünde tutuldu. Şimdi NATO'nun çıkarları, devletimizin temeli Lozan Antlaşması'yla çatışıyor. • Limni bunalımı bu bakımdan Türkiye için büyük bir ders değeri taşıyor. Yunanistan Çanakkale Boğazı'nın yamacındaki adayı Lozan Antlaşmasına aykırı olarak silahla donattıktan sonra NATO patronlarına dönerek taşı gediğine koydu: Buyrun!.. Anadolu'nun kalbine doğrultulmuş Yunan silahına dönüşen adadaki yeni durumu NATO hesabına sineye çekmek, Cumhuriyet Türkiyesi'nin temeline dinamit koymakla eşanlamlı sayılacağından Ankara'dan başlayarak bütün yurtta tepkiler uyandı. NATO stratejisine göre zaten Anadolu gözden çıkarılmıştı; Torosların güneyinden Iskendeaın'dan savunulması öngörülüyordu. Limni'de NATO'laşmak, DoğuBatı blokları arasındaki savasta Türkiye'yi harcamanın yeni bir göstergesinden başka bir anlam taşımayacaktı. Hem dün NATO'nun askeri kanadından çıkan, sonra bizim "safdil" politikamızın yeşil ışığından yararlanarak tekrar NATO'laşan Yunanistan bir kez daha örgütten çekilirse ne olacaktı? Lozan Antlaşması'nı ellerimizle yırtmayı göze alsak bile bu serüvenin sonu nereye uzanacaktı? * Lozan Antlaşması'nı ellerimizle yırtabilir miydik? Sonra her yıl Lozan'ın yıldönümünde Anıtkabir'i ziyaret edip çelenkler koyabilir miydik? Anıtkabir'in anı defterine neler yazabilirdik? İsmet Paşa'yı Lozan kahramanı diye anarken, biz neyin kahramanı olacaktık? • Ekonomide Sevr'in siyasette Sevr'i gündeme getireceğini çeyrek yüzyıldır söyleyenlerin dillerinde tüy bitti. Osmanlının borç ekonomisini yeni bir marifetmiş gibi benimseyenlerin ulusal çıkarları durmadan geriye iterek bir avuç dışa bağımlı sermayecinin çıkarını her şeyden üstün tutanların otuz yıldır ektikleri, sürgünlerini vermiştir. Ülkemizi "PanHellenizrnSiyonizrnAraratizm"den oluşan şeytan üçgenine kıstırmak isteyenlerin hangi tarihsel kökenin tohumları olduğu bin kez yinelendiğinde omuzlarını silkenler, Limni bunalımında belki gözlerini açarlar. Kimsenin kuşkusu olmasın ki uzun yıllardan beri süregelen aymazlık politikası, Türkiye'yi Sevr ile Lozan arasındaki uçuruma yaklaştırmıştır. duı u lufizm DÜNYAYI GE2X)İREN ACENTE Paris • Uçakla •HerCuma hareket • 2 Gün 2 Yıldızlı Apocular Olcayı Cumhuriyet'in 61. Yılında Din Eöitimi, Laiklik ve Atatürk İslam Ülkelerinde Din ve Mezhep Kavgaları LZeki EyutX)0<u ile Arapça Dersi Üzerine Varşova Paktında Saflaşma Eğilimleri Brecht'te Kadın Tipleri Sendikalar istatistiği M.AIİ Birand'ın 12 Eylül Kitabı A.Gunder Frank ve 3. Dünyada Siyasal Yapılar İNGÎLÎZCEYİ EN GÜZEL VE EN KOLAY İNGİLTERE'DE ÖĞRENEBİLÎRStNİZ İngiltere'nin hangi bölgesini isterseniz sizi oraya götürelim. Hangi yaşta olursanız olun, hangi branşta çalışmak isterseniz, gelin bize danışın Broşürlerle, videolarla size, sizin istediğiniz kolejleri gösterelim Bize danışmadan lisan öğrenimine karar vermeyin Otellerde Yatak ve Kahvaltı dahit +1 Sehir Turu 160000 merkezlehne sayısız gezi (Psris'tendönü« tarihi birayaludar uzatılabüir; butura bağlantilı olarak Avrupa'nın dığer otenakları) î "Tattlinızıdeğeftendırir * Cumhuriyet C.22 EgeHan Cİ Elmadağ Taksim İstanbul Tel14165181416519 »MESLEKİ tNGİLİZCE •TİCARt İNGİLİZCE •SEKRETERLİK •MUHASEBE •BANKACILIK •KOMPÜTER •ELEKTRONİK •PAZARLAMA •ÜNtVEVRSİTE ÖNCESİ YOĞUN İNGİLİZCE •TİYATRO •tNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ alanlannda öğrenim görebilirsiniz Detaylı bilgi için Kadıköy büromuz başvurularınızı bekliyor. HADİSLERLE KUR'ANI KERÎM 198485 YURTİÇİ ve YURTDIŞI broşürlerimiz isteyenlere gönderilir KADIKÖY ALTIYOL ONUR IŞHANI KAT: 4 NO: 508 TEL: 337 32 77 338 39 03 Ebubekir Hazım Tepeyran KÜÇÜK PAŞA İlk kez 1910da yayınlanan ünlii roman DE Yayınlannda 3. Baskısı çıktı. Önsöz: OKTAY AKBAL ('Küçük Paşa' realist edebiyatın tipik bir örneğidir, Fahir Onger Realitenin bu emsalsiz azameti, tazeliği, orijinalüği senelerin üstünden geçmiş olmasına rağmen eseri ayaka turuyor, Sadri Ertera Köylülerin hayatı, âdet ve duygulan, dar ve neşesiz hayatlan edebiyatımızda benzeri az bulunan bir müşahede ve tahlil ile tasvir edilmiştir, Mustafa Nihat Özön Köye yönelen gerçekçiler arasında öoemli bir öncü... (Tahir Alangu) Ederi: 400 lira ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI AMBLEM YARIŞMASI TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası'nca uzmanlık dalını simgeleyen ödüllü bir amblem yarışması düzenlenmiştir. Odarnız 30'cu yıl etkinlikleri içinde yer alan bu yarışmanın koşullannı içeren şartname Elektrik Mühendisleri Odası Konur Sok. 4/3 YenişehirANKARA adresinden ve şube temsilciliklerimizden temin edilebilir. SECİÇİ KLRUL: Murşide Içmdi (GrafikerRessam) tbrahim Demirel (Grafiker) Önder Şenyapılı (Gazeteci) Bülent Tanık (TMMOB Temsilcisi) INecla Aka (EMO Temsilcisi) DARÜŞŞAFAKA CEMÎYETt'NDEN SAÎT FAİK HtKÂYE ARMAĞANI 1 1984 yılında basıhp yayımlanmış hikâye kitapları arasında seçilecek bir eserin yazanna, büyük yazar SAİT FAİK anısına 25.00OT TL. ödül verilecektir. 2 Daha önce aynı armağanı kazanmış yazarlar, beş yıl geçmedikçe yanşmaya katılamazlar. 3 Yanşmaya katılacak yazarların yapıtlarından onar adedini 28 Şubat 1985 günü saat 17.00'ye kadar cemiyetimize teslim etmeleri gerekir. 4 Sonuç, mayıs 1985 ayı içinde açıklanacaktır. EK BİLGİ: 148 48 10148 48 11 TEFSÎRİ Ibn Kesîr Dr Bekir Karlığa Dr. Bedrettin Çetiner Bu Tefsir: Peygamberimızın dılınden Kur ânı Kerım in açıklanmasıdır Bu Telsir: Asn Saadetten gunumuze 70 mufessirin kıymetli goruşlerınin toplandığı 15 ciltlik buyuk din ve ilim ansiklopedisıdir Bu Tetsir: Konuşulan Turkçeyle, ehil ktşilerce. yedıden yetmişe herkesin anlayabileceğı şekilde hazırlanmıştır. ALIN OKUYUN,ÇOCUKLARINIZ,TORUNLARINI2 OKUSUN HER AİLEDE BİR KUR'ANI KERıM TEFSİRİ BULUNSUN TAPU VE KADAŞTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN İstanbul 1li Bakırköy llçesi Şevketiye Mahallesi'nin 30 no'lu pafkasının 2859 sayılı kanun hükümlerine göre yenileneceği, kanunun 2'ci maddesi uyannca ilan olunur. ILAN SATILIK Öğrenci laşıtı 1968 Commer, Ford şanzıman, Dodge dingil Full revizyon. Yedekli. Tel: 165 90 85 bilmerkMERKEZİ BİUGİSAYAR EĞfTİM V,U. H a u ı Btok K.t 1 03 37 • 141 13 1 7 1 4 6 » 17 İl Ücret Tespit Komisyonu'mın kararına göre, bilgisayar kurslarımızın ders saati ücreti 750 TL'dir. 1., 2., 3., 4., 5. ve 6. ciltler cıkmıştır. Diğer ciltler 2 ayda bir yayınlanır. Kitapçılarda arayınız, görünüz, inceleyiniz ÇAĞRI YAYINLARI KLODFARER CAD. BİNBİRDİREK MEYDANI SOK NO: 5/1 TÜRBEİSTANBUL TELEFON (901) 528 08 03527 44 04