18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 EKİM 1984 KİİLTÜR YAŞAM CUMHURÎYET/5 Ozetle Ismet tnöniVnün heykeli Inönü Vakfi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı özden Toker, înönü'nün doğumunun yüzüncü yılını kutlama progranu çerçevesinde, Pembe Köşk'ün karşısına İsmet tnonu'nün heykelinin yapüacağmı açıkiadı. Toker, bu yıl vakıf tarafından bir resim yanşmasmm da açüacağuu ve birinciye bir buçuk milyon ffra ödül verileceğini vurguladı. özden Toker, düzenlenen bir toplantıda "Babam Inönü" konulu bir konuşma yaptı ve Inönü 'nün yaşam öyküsünü anlattı, Atatürk ile olan ilişkilerini dile getirdi. (a.a.) 197Tden beri Ahnanya'da yaşayan ressam Mehtnet Güler: Kendime özgü bir dfl, bir el yazısı bulmaya çalıştrm Kiiltür Servisi 1977 yılından beri Almanya'da yaşayan ressam Mehmet Güler, son çalışmalarını tstanbul'da sergiliyor. Ressamlann yapıtlarını yorumlamak yerine, onlann görüşlerine yer verdiğimiz söyleşilerden birini daha Mehmet Güler'le gerçekleştirmek için konuşmaya başladığımızda, sanatçı, "Bazen, 20 yılı bulan sanat uğrasırada, geriye bakıp kendime, ne yaptım, ne yapıyorum, neler yapacağım sorularını soruyorum. Bu sorulann yanıtı ortaya bazı gercekleri çıkanyor" diyerek söze giriyor. Ve ardından sürdüriiyor kendini anlatmayı: "Neler yapacağım? Şüphesiz bunu söylemek için henüz vakit çok erken. Fakat geçmişteki uğraşılardan ortaya çıkan gerçeklerden biri şu: Hiçbir zaman kendimi zorlayarak belli bi r doğrultuda yönlendirmedim. Sempati duyduğum bir sanatçımn tekniğınin ya da yorum biçiminin etkisinde kalarak bir yerlere varmayı amaçlamadım. Hatta tam tersine beni etkileyen, sevdiğim bir yapıt ya da yapıtlardan bilinçü olarak kendimi uzak tuttuğum bile oldu. Işe ilk başladığımda belli bir süre, kör bir insanm tanımadığı bir ortamda yol almaya benzeyen uğraşısını verdim. Hep kendimi dinledim. Geçmiş ve yaşadığım zamanın bir sentezini yapmaya çalıştım. Kendime özgu bir dil, bir el yazısı bulmaya uğraştım." tırma ve kendimi aşma çabası sonucu, daha önce ulastığım ve ilginç bulduğum sonuçlar bir süre sonra bende etki yaratmaz oldu. Çünkü sanat bir yaratma işidir, bant işi değil. Belli bir renk, biçim ve yorum dilim tutuldu, ilgi gördü, tanındı diye senelerce aynı şeyi sakız çiğner gibi tekrar edemezdim. Geride kalan yıllarda bazı dönem resimlerim, gerek konulan ve gerekse yorum biçimi olarak çok ilgi görmesine, aranmasına karşın belli bir üretim ve zaman diliminden sonra onları üreten sanatçı olarak bana doygunluk geldi. Sonuç olarak sanatçı kendisini, kendi bunyesi içinde devamlı yenilemek ve aşmak zorundadır. Bu olmadığı sürece sanatçının belli bir süre sonra kısır bir döngü içinde bocalaması kaçınılmaz olacaktır." Resimlerinin içerik olarak değişmemesi konusunda "Çünkü," diyor Mehmet Güler, "Değişen şey, daha doğrusu aşama, yalnız anlatım dilinde, yorum biçiminde, kısacası renk ve biçimde oldu ki benint açımdan sevindirici olan da bu sonuçtur." Peki bu içerik neydi, sorusuna da "Resmi yaparken ya da boyamaz, çizmezken, yani tasarlarken, yaşarken bep kendime yöneldim" yanıtını veriyor. "Hiçbir zaman doğadan doğrudan resim yapmadım. Ama resmimde yerel öğeler ağırlık oluşturdu. O halde resmim bir sentez, yaşamm bir yorumu, bana özgü olan bir yorum dilidir. Bu yorumun sanatçı tarafından yapılabilmesi ise bir etkileşim olayıdır. Sonuç olarak yapıt, bu karşılıkh etki ve tepki olayı sonucu ortaya çıkar. Yani sanatçının etkilendiği olaya, duruma tepki biçimidir. Bu tepki, çeşitli sanatçılarda çeşitli biçim ve malzemelerle kendini gösterir ki, bu sonuç sanatçının kişiliğini oluşturur. Tabii başkalannı taklit etmediği sürece..." Duyduk Görduk Romak ıru şişmand^ Antalyah nu? Antalya Film Festivali sona ereli epey zaman geçti ama yankıları hâlâ bitmedi. Tersine, geride yanıtı verilmemiş ilginç sorular bıraktı. Bunlardan biri de "Romalıların Antalyalılardan daha mı şişman olduğu"ydu. Atalanmızın 'Halep orda ise arşın burda"özdeyisine karşın tarihi Aspendos Tiyatrosu 'nun kaç kişi aldığı bir türlü anlasılamadı. Bilindiği gibi Antalya Film Festivali'nin olay haline gelen konulanndan biri de, Uluslararası Sanat Gösterileri (USG) firmasmın Aspendos Tiyatrosu 'nda düzenlediği Emel Sayın konseri oldu. Bir çok bilettt seyircinin dışarda kalması sonucu protestolara yol açan bu gösteri için USG fazla bilet sattığı savıyla suçlandı. Suçlamalar karşısında kendini savunmaya cahsan USG firması sahibi Egemen Bostana, şimdi önüne gelene yukardaki soruyu soruyor: "Romatılar Antalyalılardan daha mı şişmandı?" 1969 yılmda Zeki Müren'in aynı tiyatroda verdiği konser ülkemizde gerçekleşen en kalabalık konser olarak bilinmekteydi. Gerçekten o gece Aspendos Tiyatrosu ağztna kadar dolmus, dışarda da bir çok vatandaş kalmıştı. Zeki Müren aradan yıllar geçtikçe bu konserin kalabalıklığını efsane haline getirmiş ve seyirci sayısımn 15, hatta 20 biBu suçlamalar karşısında Bostana durumu Antalya Müze Müdürlüğü 'nden bir yazıyla sordu. Aldığı resmi yanıt, "Tiyatronun Romalüar zamamndan beri 8000 kişi aldığı, eğer sıkışılırsa bu sayının ll.OOO'e kadar çıkabileceğiydi. "Müze Müdürü, verdiği bu bilgiyi arkeoloji üzerine yazılmış bilimsel kitaplara dayandınyordu. Bu sayüar Bostancı'nın rakamlarmı doğruluyordu: 9200 bilet satılmış, en az 2 bin kişi de biletsiz olarak içeri girmeyi başarmtştı. Toplam 11 bin ediyordu. Fakat Müren 'in konserini unutmayan Antalyalılar ve yetkililer bu sayüara inanmak istemediler. "Aspendos Tiyatrosu orda, metre de burda" olduğu halde girip ölçmediler de. Sonuçta Antalya 'mn önde gelen yöneticilerinden biri şu ilginç iddiayı ortaya attı: "Romalı erkekler şişman, kadmlar da geniş kalçalıydı. Üstelik tiyatro seyrederken uzantp yatıyor ve çok yer kaplıyorlardı. Bu yüzden kitaplarda 8 bin kişi alacağı yazılmıştır." Bostana şimdi bu kuramm doğruluğunu araştınyor ve önüne gelene soruyor: "Romahlardan bu yana insanlar zayıfladı mı?" diye... Açıklanması gereken başka bir konu da biletlerin üzerindeki 17.000'e kadar basılı sayılardı. 9200 bilet satıldığına göre sayılar neden 17.000'e yükselmişti. Bostana bunun açıklamasını da şöyle yapıyordu: "USG firması mali açıdan Istanbul Maliyesi'ne bağlı olduğu için bütün biletlerini tstanbul'da bastırıp, numaralattırmıştır. Bu biietlerin 7.000 V tzmir Fuarı 'nda satılmış, 7.001 'den itibaren numaralı olan biletler de Aspendos konseri için satışa çıkanlmıştır. Bilet numaralarının yüksekliği buradan kaynaklanmaktadır." Bu iddialarm hangisinin doğru olduğunu Aspendos Tiyatrosu nun ölçülmesi ortaya çıkaracak ama, bir bardak suda fırtına koparmak tiyatro sıralanm ölçmekten daha kolay olduğu için bu yola başvurmak şimdilik kimsenin aklına gelmiyor. Salim ŞengiVin öyküleri Salim Şengil'in YAZKO'da yayantanm ' 'Gıizel Bir Oyurt'' adb öykii kitabıyia ügili, ABD'de yayımlanan "World Literature Today" adlı dergide bir eleştiri yazısı çıktı. Oklahoma Üniversitesi'nin edebiyat dergisi olan "World Literature Today "in yaz 1984 saytsında yer alan yazıda, Şengil'in öykü yazarhğına kırk yıl ara vermesine karşın bu zamanın onurt yaratıcı öykücülüğünden bir şey götürmediği vurgulam?or ve ' 'öyküler o kadar iyi kurulmuş ve öylesine akıa bir üslupla kaleme alınmış ki, insan aradan geçen zamanın hiçbir şey götürmediğini düşünüyor," deniliyor. YAŞAM1N YORUMU"Resim bir sentez, yaşamm bir yorumu, bana özgü olan bir yorum dilidir. Hiçbir zaman doğadan doğrudan resim yapmadun", diyor Mehmet Güler. (Fotoğraf: ERDOĞAN KÖSEOÖLU) mayan tablolara bakarak, "Bu tavrı tanıyorum ben. Bana biraz taklit etmişsiniz gibi geldi" diyor. Güler, buna hem sinirleniyor, hem şaşınyor ve soruyor: "Peki, sizce kimin resimlerine benziyor?" Behçet Kurtiç'in yanıtı bu kez sevindiriyor sanatçıyı: "Mehmet Güler'in resimlerine benziyor". Sonra Mehmet Güler kendini tanıtıyor. Behçet Kurtiç şaşınrken sanatçı resimlerinde "kendine özgü bir dil, bir el yazısı yaratma uğraşT'mn gerçekleştiğinin mutluluğunu yasıyor. Mehmet GUler, bu küçük ama önemli anısını aktardıktan sonra sürdürüyor ressam Mehmet Güler'i anlatmayı: "Çalışmalarım, geçen 20 yıllık sürede içerik, biçim ve teknik yönden çoğu kez bir bilim adamı araştırmalanna benzer titizlik ve uğraşılara ulaştı. Her aldıgım sonuç belli bir zaman dilimi içinde beni etkiledi, heyecan verdi ve sürükledi. Devamlı araş ne ulastığmı stk sık açıklamıştı. Işte Antalya Festivali'ndeki olaylar bu söylentiler yüzünden çıktı. Emel Saym'ın "Neşei Muhabbet adlı gösterisinde de tarihi tiyatro hmcahınç dolmuş, hatta birçok seyirci içeri girememişti. Fakat USG firması o gece sattığı biletlerin sayısını ilgili makamlara 9200 olarak belirtmişti. Oysa tiyatro ağzına kadar dolduğuna göre en az 20 bin bilet satılmış olmalıydı. Bu kanıyı uyandıran bir başka neden de, USG 'nin sattığı biletlerin üzerindeki sayüann 17.000'e kadar ulaşmasıydı. YÖK yalnız üniverskelere değil, liselere de mi kanşıyor? Side'de bir akşam saati. Genç kadın oturmuş güneşin batışmı izliyor. Ama yandaki masada oturan, orta yaşı çoktan geride bırakmış, ama genç giyimli, nazenin kadının ahbapça bakışlanndan tedirgin. Genç kadının çocuğunun yanma yaklaşması ona, aradığı konuşma fırsatım sonunda yakalatıyor. "Benim torunum da bu yaşta," diyerek başlıyor bombardımana: Ah sormayın hanımefendi! Damadım konsolostur. Bu yıl Türkiye 'ye dönüyorlar. Torunum ilkokulu dışanda okudu. Ankara Kolejinin imtihanına girecek. Eskiden yalnızca îngilizce imtihanıyla bu çocuklar alınırken, şimdi bütün derslerden imtihana girecekler. Hep bu YÖK yüzünden. Anlaşılan bu hanım da, öğrenimdeki her türlü tersliğin sorumluluğunu YÖK'te buluyordu. Öğrenci lisede okusa bile. Kendine özgü bir dil. bir el yazısı Mehmet Güler bu uğraşısının sonucunu ENKA'nın yanşması için eserlerini teslim ederken öğreniyor. Tablolarmı ENKA'ya götürdüğünde, görevlilerden Behçet Kurtiç, Ustünde adı ol Divan Şairi Nedim Ünlü Divan Şairi Nedim, 13 ekbnde mezan başında anılacak. Bir süre önce ölen tarihçi Ibrahim Hakkı Konyalı tarafından metan bulunan Nedim'i anma törenini Üsküdar Kiiltür Derneği düzenliyor. Nedim'i anma törenine liselerin edebiyat öğretmenleri, lise öğrencüeri, edebiyat fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri davet edildi. Törende Nedim'in şiirleri okunacak ve hayatı anlatılacak. (THA>. Bizdeki "Zorba?\ Kazancakis'in derinUğini yansıtamıyor Z e r b a / Yazan: Nikos Kazancakis / Uyarlayan ve yöneten: Fikret Hakan / Çeviren: Lale Eren / Müzik: Mikis Theodorakis özgün Müzik: Timur Selçuk (danışman) ve Gökçen Taşkıran (düzenlemej / Şarkılar: Fikret Hakan / Dekor: Ortak yapım / Kostüm: Ayla Eryüksel / Koregrafi: Ayşe Zeynep / Oynayanlar: Fikret Hakan, Fusun Şahin, özgür Yaiım, Cülen Karaman, Turgay Kantürk, Haluk Yiice, Reha Ozcan, Sosi Dolanoğlu, Piraye Kandeğer, Neslihan Özdemir, Alptekin Serdengeçti, Yalçın Karayağız, Nejat Önengut, Yavuz Kumçay. DİKMEN GÜRÜN UÇARER Yönetmen Mihail Kakoyannis, "Zorba" için "Kazancakis'in epik boyutlan zorlayan bu yapıtını ele alma yürekliliğini yılİar sonra gösterebildim" der, 1984'te, "Kazaneakis'in eşinin 'Elektra'yı izledikten sonra romanı önüme koymasıyla..." Mikis Theodorakis, Kako>annis, Anthony Quinn, Alan Bates, İrene Papas, Lila Kedrova, Kazancakis'i ve "Zorba"yı beyazperdede ölümsüzleştiren kişiler... 1968'de Broadway'de Harold Prince'in yönettiği ve başrolü Herschel Bernardi'nin üstlendiği müzikal ise Joseph Stein Fred Ebb John Kander işbirliğine karşın, umulduğunca ilgi çekmemiş. Geçtiğimiz yıl yine Broadway'de yine SteinEbbKander üstüne kurulu olup yine Kakoyannis, Quinn ve Kedro HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Cihangir Sanat Atölyesi Cihangir Sanat Atölyesi (Cihangir Cad. 42/2) 1984/85 kış dönemi çalışmalarına 1 kasımda başlıyor. Desen ve yağhboya ile deneysel atölye olmak üzere iki atölytde resim ve sanat tarihi dersleri verilecek olan Cihangir Sanat Atölyesi'nde güzel sanatlara hazırlık kurslan da sürdürülecek. Bu kurslara katılanlar arasında 1314 ekim tarihlerinde yapılacak seçmede başanh olanlara bir yıl sureyle ücretsiz olarak kurs verilecek. Bu kurslann yam sıra 612 yaş arasındaki çocuklara yönelik resim kurslan da düzenlenecek. KİM KÎME DUM DUMA Ö HEP APAMLAR! gİYÜK ADAMLflR1 BEHIÇ AK Olrnoız. bdylfi uTtiyen öjrnu vatçında o TflRlHE&EÇMEK $1' TftRİH Sİ1DEN gf)HiETTKW Benımde normal bi HEDEFE ULAŞMTYORZorba (Fikret Hakan) ile Hortense (Füsun Şahin) arastndaki o çok yumusak, kadını yaşama bağlayan değerli ilişki olması gereken yere bir türlü varamıyor. Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu "Zorba" ise, Kazancakis'in o insaru destanlaştıran dınamizmini, çarpıcılığını, mistisizmini derinliğini yansıtama>an bir çalışma. Türİcçenin güzel kullanımına karşın, özgün sahne metninden esinlenilerek yapılan uyarlama yorurnda kısılıp kalmış sanki. "Kazancakis'in öyküsü manbk ile duygunun, bevnin gudüsü ile gövdenin, kalbin, midenin giidusü arasındaki çekismedir" der, bir yazar. Işte bu çekişmenin oyunda gereğince belirginleşememesi; duygularmı olanca hızıyla gemlemiş kuru aydın Niko'nun, öfkesiyle, acısıyla, mutluluğuyla, mutsuzluğuyla nefes alıp verdiği her saniyeyi dolu dolu yaşayan cahil bilge Zorba tarafından eğitılişinin yeterince vurgulanamaması, "Zorba"nın başarı düzeyini öncelikle etkileyen nedenler. Yapıtın temelini oluşturan bir ilişki ZorbaNiko ilişkisi. Deneyimli bir yönetmen ve aynı ölçüde deneyimli bir kadro, Çolak Salih rolünde ilgiyle izlenen Fikret Hakan'a bu çahşmasında çok olumlu puanlar kazandırabilirdi kuşkusuz. Kazancakis ve "Zorba" pek kolay kırılamayacak çetin cevizler... Mannheim Film Haftası Federal Almanya'nın Mannheim kentinde 813 ekim günleri arasında düzenlenecek Uluslararası Film Haftası içinde Üçüncü Dünya Ülkeleri FUm Yanşması'na da yer verilecek. Bu yanşmaya Aıjantin, Brezilya, Kamerun, Ekvator, Hindistan, Lubnan ve Kuzey Kore'den sekizfilm katıva'nın bir araya geldikleri lacak. Öte yandan, 33. Ulusla"Zorba" ise özellikle Quinnrarası Film Haftası 'na başvuran Kedrova ikilisinin üstün o>aınlaiki yüz fllm arasından seçilen rıyla bütünleşen bir eser olarak otuzfümin onu Büyük Ödül için nitelendiriliyor. yanşacak. Yanşmaya katılan filmier ve belgeseUer dışında özel ZorbaNiko ilişkisi programlar da sunulacak. (THA) Bu yıl da bizde Fikret Hakan Mademkı cyte o zamxn herkes kendi +anh kırabuiı fcendisi dı 'mı Zorlama güldürü tipi Zorba'nın bir bakışı, bir duruşu, bir güluşü iki saatlik surede yakalanan etkileyici ama kopuk kopuk resimler. İzleyeni "tempo" diye düşündüren güzel pozlar. Niko'nun yorumunda ise yüzeyselliği aşan bir boyut, bir derinlik bekliyor kişi. Aynı şekilde, Hortense'da sevecenlik, duygusallık ve tatlı bir çatlaklıkla yoğrulmuş sıcacık bir kadın yerine Türkçeyı (ya da burada Rumca olsa gerek) bozuk konuşan kalıplaşmış bir zorlama güldürü tipi buluyor kişi karşısında. Bunun için de Zorba ile Hortense arasındaki o çok yumuşak, kadını adeta yaşama bağlayan o çok değerli ilişki de olması gereken yere varamıyor bir türlü. 1968 ve 1983 produksiyonlannda değişik biçimlerde koroya yer verilmiş. Fikret Hakan Tiyatrosu'nda da koro onoyun ve sonoyun eklerinde kullanılmış. Bu, oyuna ne denli katkıda bulunmuş tartışılabilir, ama amatörlük çizgisini gerilerde bırakmış bir koro her açıdan daha etkileyici olabilirdi. Profesyonel sahnelerde de bu tür özellikler aranıyor.. Danslar Girit kıyılanndan kopup gelen yer yer romantik Zorba fırtınasına ayak uydurabilecek potansiyele vardınlamamış, oysa dans bu yapıtın başrollerinden biridir... Çevre duzenlemesi teknik ve yorum açısından bakıldığında oldukça yetersiz kahyor... TARİHTE BUGÜN MMTAZARIKA» 9 Ekim YUGOSLAVYA KRAUNA SUIKASU TIYATRO"GÖSTERI 52« 66 29 52610 00 / 412 zJ İSTANBUL DEVLET TİYATROSU TAKSİM SAHNESİ KEMALBEKİR DÜŞÜŞ YtattM: ItaMı CAİNIVK 13 etamdefi ıtıbarefl SaltÇaı^afnbaPerşembeCuma 20 30 (Oyun 2 Bölüm) Cumartea. 15 0020 30 Tel 149 69 44 149 63 51 Seanslar SalıCarş Perş Cuma. 21 00. Ctesı. 18 00. Pazar 15 00 ZORBA fieorte OrareU'ln HAYVANUR ÇİFTÜ6İ MudMI Çocak OyıiM Uyartayaa NEOtM SABAN KENTER TIYATROSU'NDA Yazan: Nikos Kazancakis Uyarlayan ve Yöneten: Fikret Hakan 1$34'T£ BÜ6ÜU,YUGOSLAVYA KRALl ÖLbÜRÜLDÜ!. ISZI'PE TAHTA GEÇMİÇ OlAN l.AL£XANbeR,BİR İYİ NİYBT 6EZİSİ İÇİN FRANSA'YA GfTMİŞTİ. MARSİLYA LİMANINOA 6SMİDEN İNEN KRALI, PgAUSA &ÇİŞLERİ &AKANI KARŞILAMtŞTt. BAKAN LOUİS BAKTHOU VE HRAL,8İ& OTOMOBİLLE t(£NTE GİRPİK.LERİ SlRAOA,SÖ2 KONUSU SUİKAST OLDOf TA&AHCAU BiR APAM, t#LK(N ARASINDAM FIRLAYlP OTOMO8İLİN iÇİfJB ATBÇ AÇTI. OLAYOA, KRAl VE 9AKAN, YAŞAMLARtHI YlTİfZDİ..MAI£eC>ON sS YA'MIN yUGOSLAI/YA'DAN AYRtLMASfNl SAGff^ fr LAMAK İÇİU kURULMUŞ GİZLİ OI?fKi'"ÖR(( i GÜTÜ ÜYESİ OlAN KATIL PETRUS KELBM&4 ' £ DE O ANDA ÖLDÜRÜLÖÜ. "ORİM"'ĞRGÜTÜUÜ, İ Ö MUSSOLİNİ DE.STEKLEMEKTEYC» !.. Gıse tel 147 36 34 • 146 35 89 TİYATROSU ATATURK KULTUR MERKEZI ODA TİYATROSU İSTANBUL DEVLET (Oyurı 2 Bölum) Ydneten: Alev SEZER 16 Ek'm 1984 dcn ıtiDâren Sa CarşambaPer$embeCutna 18 30 Cumartesı 15.00 Tel. 143 54 00/54145 25 90 K0MEDİ SANATI E. de Filippo D7K1I) HADI BUYUR TİYATROSU kiam Tfüktmt : M U İ I K İ İ KOMEO> 1 PCftDC tant • Pazar. 11.00 KaAköy EFT Saut Merkezi Bahanye Cad Akyıldız Pasa)i Tel 337 06 84 Yönetmen: OBEN G0NEY Aynca: Yazan: K. Erynksel 0RK. MİLET Muzflc ReymaR Eray P tesıSalıCarş Cuma 21 15 Çarş 15 30 CtesıPazar 15 3018 30 Bahanye Cad Adlıye Rarşısı KADIKOY Son haftalar zarfmda tütün piyasası müspet bir faaliyete sahne olmuştur. Ege mıntakasında eski seneler mahsulünden mevcut son stoklar da satılmıştır. Bu meyanda yerli bir şirket, Çekoslovak rejisine teklif etmek üzere Izmirin yerli tüccarlarından 2 milyon kilo tütün almıştır. Italyan rejisi de son ay içinde İzmirden vasatî 50 kuruş fıatle 400,000 kilo tütün almışttr. Müstahsit mıntakalarda yeni tütün mahsulü mubayaatı için 9 Ekim 1934 50 YIL ONCE Cumhurivet mıntakalarda da yeni mahsul hazırlıklara başlanmışttr. Tütiin piyasası mubayaatı için tnhisar înhisar tdaresi ve tütün tüccarları birçok mıntakalarda zürraa avans tevziine başlamıştır. Samsun, Artvin, Taşova mıntakalarında kalmış olan 933 mahsulünden az miktardaki tütün de Înhisar İdaresıle tüccarlar tarafından iyi fiatlerle satın almmakiadır. Geçen sene mahsulünün bu mıntakalara münhasır olan son satışları bu ay nihayetinde ikmal olunacaktır. Şark vilâyetlerinde yeni tutün mahsulünün satışlarma başlanmıştır. Diğer Idaresince tedbirler ' alınmaktadır. Izmir mıntakasında 934 mahsulü tütünlerin ambarlanması işine bir haftadanberi başlanmıştır. 19341984 ajans ve radyolar tarafından göstehlen büyük ve içten çalışmadan dolayı bu işi benimseyerek candan uğraşan yüksek makamımzla bütün gazetelere, Anadolu Ajansına Ankara ve tstanbul radyolanna karşı duyduğumuz teşekkürlerin iblâğını diler, saygılarımı sunanmı efendim." YI» CtlZ* Dil Cemiyetinin matbuata teşekkürü Türk Dili Tetkik Cemiyeti Umumî Kâripliği matbuat umum müdürlüğüne şu mektubu göndermiştir: "Dil bayramı günü matbuat, SOUPLEXPL«TjNE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle